Peleponnes Harbinden sonra Yunanistan ve Anadolu’nun durumu


Ön Asya Ülkelerinin Ele Geçirilmesi



Yüklə 214,36 Kb.
səhifə3/3
tarix29.05.2018
ölçüsü214,36 Kb.
#46507
1   2   3

3. Ön Asya Ülkelerinin Ele Geçirilmesi

İskender Mısır’ı ele geçirdiği sırada yani 331 senesinde Dareios da Makedonya Kralı ile yeni bir savaşa girmek ve kesin sonucu belirlemek için tekrar bir ordu toplamaya başladı. İşe devletin bütün straplıklarına beyannameler göndererek başladı. Gerçi devletin büyük parçaları düşman eline geçmişti ancak bu bütün ile kıyaslanacak olursa çok büyük bir kayıp değildi. Pers kralının elinde hala savaşçı doğu kavimleri bulunmakta idi. Ve bu sefer toplanacak orduda paralı Yunan askeri yoktu.

Ordunun toplanma yeri olrak Babylon ovası kararlaştırıldı. Asya’nın uzak köşelerinden Baktri’lılar, Sogdiana’lılar, Hintliler, Medler ve Perslere bağlı daha bir çok kavim buraya geliyorlardı.

Böylece 331 yılının ilkbaharında Pers Kralının bütün memleketlerinden bir araya gelmiş olan büyük ordu babylon’da toplanmıştı. Bu ordu, kırk bin at ile yüzbinlerce insandan, iki yüz tırpanlı araba ile İndus’tan gelmiş olan on beş filden oluşuyordu.62

İskender ziyarete gittiği tapınaktan Memphis’e dönünce Hellen memleketinden gelmiş olan bir çok elçi ile karşılaştı ve bunları çok iyi karşıladı, hepsini dinledi ve isteklerini mümkün olduğunca yerine getirmeye çalıştı. Bu elçiler aynı zamanda İskender’in ordusuna katılmaları için yanlarında yeni akerler de getirmişlerdi.

Bundan sonra İskender Mısır’ın idaresini özel bir itina ile düzene koydu. Kralın bunda tuttuğu esas, resmi yetkileri ayrı ayrı kimselere bağlamak suretiyle, büyük bir askeri önem ve zengin kuvvet unsurları bulunan bu geniş satraplıkta tehlikeli olabilecek derecede büyük nüfuzun tek elde birleşmesini önlemekten ibaretti.

Bütün bu işler halledilip, ordu hazır olduğu zaman yani 331 yılı baharında Makedonya kralı Fenike’ye doğru yola çıktı. Kara ordusu Tyros’da donanma ile birleştikten sonra yoluna devam ettti. Ordunun istikameti Fırat nehrine doğru idi. Aşağı yukarı kırk bin piyade ile yedi bin süvariden ibaret olduğu halde ordu ağustos başında ırmağın her zamanki geçiş yeri olan Thapsakos’a vardı. Bir Makedonya müfrezesi nehir üzerinde köprü kurma amacıyla önden gönderilmişti ancak İskender buraya vardığı zaman bu işin henüz bitirilmemiş olduğunu gördü. Çünkü burayı korumak için Mazaios komutasında on bin kişilik bi Pers ordusu bu bölgeyi işgal etmişti. Mazaios Makedonya ordusunun yaklaşmakta olduğunu görünce geri çekildi. İskender’in üstün kuvvetleri ile bu kadar az sayıda adamla savaşa girmek anlamsızdı ayrıca zaten Dareios kuvvetlerini hazırlamıştı ve karşılaşmayı geciktirecek herhangi bir eylem adam kaybından daha öte bir yarar sağlamazdı. Dolayısıyla İskender Fırat’ı rahatça geçti. Ordusu herhangi bir engelle karşılaşmaksızın Dicle’ye vardı ve bu nehrin sol sahilinden aşağı doğru Babylon ovasına inen yola döndü.

Ordu yürüyüşüne devam etti, bu sırada ulaşan haberlere göre Dareios kuvvetleriyle beraber hareket etmiş ve düşmana karşı Dicle geçidini müdafa etmek kararıyla şimdi nehrin sol tarafında bulunuyordu. Ayrıca Pers kralının elindeki kuvvetler Issos muhareesindekine göre çok daha büyüktü.

Bunun üzerine İskender yürüyüşünü kuzey doğu yönünde dğiştirdi. Amaç düşman kuvvetleriyle karşılaşmadan önce herahangi bir tehlikeye atılmaksızın Pers ordusuyla nehrin aynı bölgesinde, aynı zamanda bulunabilmekti. İskender’in ordusu nehri kayıp vermeksizin geçmeyi başardı. Şimdi sol tarafta Gordyai dağlarının ön tepleri sağda ise Dicle ırmağı bulunuyordu ve İskender yürüyüş yönünü tekrar güneye döndürmüştü. Birkaç günlük yürüyüşten sonra düşman süvarilerini uzaktan görüldü. İskender’in kuvvetleri hemen muharebe düzenine geçti ve düşman süvarileri takip ederekonları yok etti. Bu süvarilerden alınan esirler Dareios’un biraz güneyde Bumados ırmağı yakınlarındaki Gaugamela yakınlarında her yöne doğru açık bir ovada bulunduğunu ve ordunun yaklaşık bir milyon insandan oluştuğunu söylediler.

Bu haber üzerine İskender bulunduğu yere ordugahını kurdu ve ordusuna dört günük bir dinlenme süresi verdi. Bu birkaç gün içerisinde herhangi bir düşman birliği görülmedi. Bu gösteriyorduki Dareios kuvvetlerini kendine göre avantajlı bir yere mevzilemişti. Bu durumda İskender Pers kralının üzerine yürümeye karar verdi. Bir gün sonra düşman görüldü. Parmenion’un uyarısıyla bekleme kararı alındı çünkü düşamn ordugahının çevresinde çeşitli tuzaklar, kazıklar, hendekler olabilirdi. Araştırma için birkaç gün bekleme kararı alındı. Bu iş 30 Eylül sabahı yapılmıştı.

Dareios da Makedonya ordusunu farketmişti. Ancak düşmanın saldırmaması onu tedirgin etmişti. Tedbir olarak o gece boyunca bütün ordu muharebeye hazır bir vaziyette bekledi.

Ertesi gün yani 1 ekim sabahı Makedonya ordusu harekete geçti. Ordu şöyle bir düzen almıştı:Ortada Falanks’ların altı Taksis’i, bunların sağında Hypastpists’ler, daha sağda Makedonya zadeganı süvarilerinin teşkil ettiği sekiz İle, Taksis’lerin solunda Hellen müttefikleri süvarileri sonra Thessalia altı zadeganı yer almışlardı. Sol kanadın komutanı Parmenion idi. 63

İki ordunun karşılaştığı yer Arbela(Erbil) yöresinde Gavgamela ovasıydı. İskender bu savaşta da yine aynı taktiği kullanmıştır; yani sağ kanattaki süvarilerle taaruza geçerek karşısındaki düşman hatlarını yardıktan merkezde bulunan Dareios’un üzerine saldırmak ve kralı firara zorlamak yoluyla zafer kazandı.64 Savaş , bir ara Parmenion’un zor duruma düşmesi sayılmassa çok zorlanılmadan kazanılmıştı.65

Dareios kaçmayı başarmıştı, İskender bütün gün pers kralının kaçtığı yöne doğru at sürdü ancak onu ele geçirmeyi başaramadı.

Gaugamela muharebesi ile Dareios’un kuvveti kesin olarak kırılmıştı. Arrianos’un yazıdığına göre gaugamela ovasındaki bu zafer, Makedonya atlı zadeganından yalnız altmış ölüye malolmuştu. Yarısı Makedonya atlı zadeganına ait olmakla beraber binden fazla at kaybedilmemişti. En tartışmalı kaynaklara göre ise Makedonya ordusunun kaybı beş yüz adamı geçmiyordu. Gerçi otuz bin hatta doksan bin olarak gösterilen düşman kaybı karşısında bu sayı hiç de gerçekçi gözükmemektedir. İskender ne dağ geçitleri üzerinden Pers kralını, ne de Sus’a giden şoşe üzerinden kaçan Persleri takip etmedi.66

Gaugamela muharebesinden sonra ordusu tarafından “Asya Kralı” ilan edilen İskender, bütün Mezopotamya’yı ele geçirdikten sonra ve Babil rahipleri tarafından bu ülkenin meşru hükümdarı olarak selamlandıktan sonra İran’a girerek Pers krallığının eski başkentlerinden Sus, Persopolis ve Pasagard’ı işgal etti. Kserkes’in Yunanistan’da yapmış olduğu tahribata karşı olmak üzere Persopolis’teki sarayları yıktırdı.67

Persoplois’in ele geçirilişiyle binlerce talent tutarında gümüş ve altın, sayısız lüks kumaşlar ve kıymetli eşyalar da ele geçti. Düşmanın en zengin kaynağını teşkil eden bu hazinelerin alınması, bunların uzun zamandan beri kullanılmadan uyuyup kaldığı mahzenlerdne çıkarılıp milletlerarası tedavüle sokulması elbette çok önemli bir olaydı. Ancak bundan daha da önemlisi Pers Krallığının asıl ana yurdu olan bu yerlerin zaptedilmesiydi. Şimdi Makedonya kralı, Hellen birliğinin komutanı, krallara ait bu yerlerin,bu sarayların hakimiydi. Persopolis saraylarının yakılması ise büyük ihtimalle simgesel bir olaydı; Hellenlerin öç hareketinin yerine getirildiğini, Pers Krallığının yıkıldığını vurgulamak için yapılmış bir hareketti.68

330 senesinin ilk baharında İskender İran’ın kuzey bölgelerine girerek Ekbatan şehirini ele geçirdi. Ordusunda bulunan Yunan askerlerini terhis etmek, bunları bir çok para ve hediyelerle yurtlarına geri göndermek suretiyle “Panhellen öç seferi”nin sona ermiş olduğunu bildirdi. O andan itibaren İskender yapacağı fetihlerde Hellenlerin başkomutanı olarak değil Asya Kralı olarak yapacaktı. İskender buradan hala kaçmakta Pers kralını takip etmeye koyuldu; fakat kralı hazer denizinin güneyinde ancak ölü olarak ele geçirebildi. Dareios yolda, maiyyetinde bulunan Baktriyan satrapı Bessos tarafından öldürülmüştü. Bu olay İskender’in hayatında bir dönüm noktası olmuş o andan itibaren genç kralın Pers tahtının meşru mirasçısı olarak ortaya çıkmasına yol açmıştır.69



VI. Doğu İran, Orta Asya ve Hindistan Seferleri, Geri dönüş ve İskender’in ölümü

Dareios Gaugamela yenilgsinden sonra Media dağlarını geçerek Ekbatana’a gitimişti.

İskender, Persis’in krllarına mahsus otrma yerleinde dört ay kaldı. Daha sonra Darieos’un peşinden gittmek üzere ordusyla beraber hareket etmiştir.70 Ancak yukarıda bahsedildiği gibi Pers kralını anckak ölü olarak ele geçirebilmiştir.

Dareios’un ölümünden beri o zamana kadar Perslere ait bulunmuş olan memlektlerde artık düzenli bir savaş kuvveti mevcut değildi. Savaşın bundan sonraki devreleri, esas itibariyle gelişigüzel bir araya toplanmış, gevşek ve noksan teşkilatlı yığınlara karşı çarpışmalar ve bunları dağıtmak ve çabukça kovalamak gibi çete muharebelerinden ibaret olacak, daha kapsamlı hareketlere girişmeğe lüzum kalmayacaktı. Buna göre tedbirler almak gerekiyordu. Ordunun birliklerini öyle bir düzenlemek gerekiyorduki bunlardan istenildiği zaman küçük ordular oluşturulabilsin. Birlikler daha çabuk hareket edebilir, şimdiye kadarkinden daha çok sarsıcı bir tabiye kullanılabilir bir hale getirilmeli, hafif kıtalar daha çoğaltılmalı idi. 71

Gelecek seferin ise Oksos boylarına yapılması gerekyordu. Kral tacını giymiş ve Artaserkes adını almış olan Bessos, orada Makedonyalılara karşı durabilmek için bütün gayretiyle çalışarak geniş ölçüde hazırlıklar yapmıştı.

Bessos, dağların kuzey yamaçlarını, günlerce yürüyüş uzaklığındaki toprakları yakıp yıktırmıştı. Bununla herhangi bir düşman ordusunun memleketine girişini önlemek istiyordu.

İskender ilerlemesine devam ediyorudu ancak bu arada Areia’lıların Satibarzanes adında bir Satrap öncülüğünde ayaklandıklarını haber aldı. Komutanlarından birini bu ayaklanmayı bastırma amacıyla gönderdi.

Kendisi ise Hindikuş dağlarının eteklerine vardı. Burada “Kafkasya Aleksandria”sı adlı bir şehir kuararak kış dinlenmesine çekildi.

Soğuk günler biter bitmez tekrar yoluna devam etmeye koyuldu. Dağları aşması gerekiyordu ve bu çok zor bir hareket olmuştu ancak bunu başararak Hindikuş Dağları’nın arkasındaki Baktria memleketine ulaşmayı başardı. Drapsaka adlı şehirde kısa bir mola veridkten sonra tekrar yola koyuldu. Baktria memleketinin bereketli ovalarından geçerek başkent Baktra şehrine girdi. Buraya kadar kendisine karşı koyan olmamıştı.

Bessos ise Makedonya’luılardan uzakta kaldığı sürece kendini güvende sayıyor, dağların ve kuzey bölgesine yaptığı tahripten dolayı Oksos bölgesini koruyacağını umuyordu.

329 yılının ilkbaharında Oksos ırmağının öteki taraflarında kalan memleketleri itaat altına almaya girişmek için her şey hazırdı. Böylece Bessos’u yoketmek için Baktria’dan harekete geçti.

Düşman ordusunun yaklaşmakta olduğunu haber alan Sogdiana’lı Spitamnes Bessos’a ihanet etmek suretiyle İskender’in gözüne girme zamanın geldiğine karar verdi. Bessos’u İskender’e teslim etmek üzere yakaladı ve İskender’e onu teslim edeceğini bildirdi. Ancak daha sonra korkusundan olsa gerek bu fikirden caydı ve Bessos’u bırakar kaçtı. İskender’in kuvvetleri Bessos’u ele geçridiler. Bessos yargılanmak üzere Baktra’ya gönderildi.

İskender bundan sonra doğya doğru yol aldı ve Marakanda’ya vardı. Buradan Tanasis’in kıyısına ulaşmak için yönünü kuzeye doğru değiştirdi. Burada dağlarda barbarlarla yaptıkları çatışmalar sırasında İskender bacağından yaralandı. 72

Baktira’dan sonra İskender Sordiyan’ı, Afganistan’ın kuzey bölgelerini, Buhara ve Türkistan’ı Sir Derya’ya kadar gerek bölgenin yerel kavimleriyle yaptığı çatışmalarla, gerekse de bölgeleri anlaşma yoluna vararak teslim almakla ele geçirdi. 73

Bu süre içerisinde İskender’in Zariaspa’da geçirdiği 328-329 kışı dikkate değerdir. Baktria büyüklerinin toplanmaları, batıdan taze savaş kuvvetlerinin gelmesi, Avrupa ve Asya milletlerinin gönderdiği bir çok elçiler, üstelik daima yenmiş, savaş içinde pişmiş olan bu ordunun içinde hiç eksik olmayan faaliyet, Makedonya askeri hayatıyla Pers tantananasının ve Hellen formasyonun karışmasıyla meydana gelen çok renkli ve çok taraflı bir yaşayış, bütün bunlar henüz genç kralın sarayını garip olduğu kadar karakteristik bir şekilde vasıflandırmaktadır.

Bu dönemde aynı zamanda Bessos bizzat İskender tarafından yargılanmış ve Hellen geleneklerine uygun olarak cezalandırılmıştır.74

Bu dönem içerisinde ise başka bir dikkate değer olay ise İskender’in Oksyartes’in güzel kızı Roksane ile evlenmesi olmuştur.75

327 senesinde ise İskender, bütün dünyayı fetetmek üzere, Hindistan üzerine yürüdü. İçinde Makedonya’lılar yanında yukarda değinildiği gibi doğulu askerlerin de yer aldığı120000 kişilik bir orduyla, Kabil nehri vadisini takip etmek ve bir takım tehlikeli muharebeler verdikten sonra, Hayber geçidini aşmak suretiyle Pencap bölgesine girdi. Böylece Yunanlarla, Hindular ilk defa doğrudan doğruya temasa geçmişlerdi. Bu bölgede Yunanlılar hiç bilmedikleri yeni bir dünya ile karşılaşmışlardı.

326 senesinde İskender İndos nehrini geçerek Taksiles’in başkenti Taksila’ya geldi. Buradan güneye doğru ilerleyerek Poros’un üzerine yürüdü ve aynı sene içinde Hidaspes nehri kenarında dördüncü büyük meydan savaşını verdi. Bu savaşta İskender daha önceki savaşlarından daha değişik bir taktik kullandı. Bu savaş ile Paros İskender’in eline esir düştü. Bu başırdan sonra İskender doğuya ilerlemeye devam etti. Fakat bundan sonra tropik iklim ve sürekli yağmurlardan çok fazla yıpranmış olan askerleri daha fazla ileri gitmek istemediler ve Makedonya kralını geri dönmek zorunda bırktılar.

İskender Hipades’e kadar geldikten sonra burada büyük bir donanma yaptırdı ve onunla 326 senesinin sonbaharında İndos’tan aşşağı inmeye başladı. Yerli kavimlerle küçük çatışmalardan sonra 325 senesinin Ağustosun’da Hind denizine vardılar. Bundan sonra İskender İran üzerinden Babil’e geri döndü. Kendinin beş senedir doğuda oluu nedeniyle çıkan karışıklıkları çözüp, ayaklanan satrap’ları cezalandırararak refah ve güvenliği tekrar sağladı. 76

İskender, devletinin Ön Asya’daki sınırlarını güvenlik altına almak ve belki ikinci bir Hind seferine girişmek üzere Arabistan’a karşı büyük bir sefer hazırlamakla meşgul olduğu sırada birdenbire hastalandı ve 13 Haziran 323’de Babil’de gözlerini hayata yumdu. Kral o zaman henüz 33 yaşını doldurmamıştı.77

VII. Sonuç: İskender’in Eseri

İskender’in çok genç yaşta ölmesi ortaya çıkardığı eser hakkında kesin bir hüküm verilemsine engel olmaktadır. Çünkü bu hükümdarın ortaya koymuş olduğu eser, bütün büyüklüğüne rağmen bitmemiş olarak kalmıştır. İskender’in yalnız askeri sahadaki eseri bir bütün olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü İskender hayatı boyunca girdiği bütün savaşları kazanmıştı. Bunda babasıınn eğittiği ve devrinin en modern ordusuna sahip olmasının katkısı büyüktü ancak bu roduyu yönetmek gerek İssos grek Tyros gibi zaferlerde olsun büyük bir dehanın işiydi.

İskender hakkında bir devlet adamı olarak kesin bir hüküm vermenin imkanı yoktur. Çünkü bu konudaki kaynaklar çok azdır. İskender Pers devletini satraplık teşkilatı olarak kabul etmiş ancak bu teşkilatı mahalli ihtiyaçlara göre değiştirmiş ve bütün ülkesi için gelişmeye uygun bir yapıya sokmuştur. Satrap olarak Makedonya’lılardan başka Persleri ve doğuluları çoğunlukla göreve getirmiştir.

Ayrıca Pers krallığının hazinlerinde biriken altın ve gümüşlerden para bastırarak Ön Asya ekonomisinin gelişmesini sağlamıştır.

Aristo’nun öğrencisi olan İskender bilim alanında da büyük rol oynamıştır. Yanında bulundurduğu bilim adamlalrına fethetttiği ülkerin coğrafi durumunu, iklimi, hayvanları ve bitkilerine dair tetkitler yaptırmıştır. 78

Ancak bütün bunlardan önemlisi İskender doğu ve batı arasındaki tezadı ve mücadeleyi ortadn kaldırmak ve bir tek imparatorluk kurmak ve dünya barışını temin emek istemiştir. Bunun için ik iş olarak ırkları birbiriyle karıştırmaya çalışmıştır. Çünkü kan karışmasının, imparatorluğu teşkil eden milletler arasındaki anlaşma için en iyi araç olcağına inanmıştır: Bu fikirden hareket eden İskender başta Perslerle makedonya’lılar arasında bir ırk kaynaşması meydana getirerek, eski ve yeni iki hakim milletin ortak kralı olmak istemiştir. Aynı zamanda ordu elemanlarını karıştırmak suretiyle, müşterek bir imparatorluk ordusu meydana getirmeyi tasarlamıştır. Bütün bunları Roksane ile evlenerel ilk örnek olarak kendisi gerçekleştirmiş ve diğerlerine örnek olmuştur. 79

Başka bir deyişle İskender bu gayelerle insanları ve milletleri birbiriyle kaynaştırıp, galiple mağlup arasındaki farkı , Batı ile Doğu arasındaki eski tezadı ve düşmanlığı ortadan kaldırmak suretiyle , ortak yeni bir dünya devleti kurmak istemiştir. Bu planda bir tür dünya kardeşliği, dünya akrabalığı hedef tutulmuştur. Ayrıca Makedonya’lılarla İran’lılar arasındaki özel kaynaşma yanında böyle bir birleştirme, tamamiyle dünya imparatorluğu gayesinin zorunluluğuydu.

Bütün bunlar dışında Ön-Asya tarihinde devir açan bir olay da, büyük fatihin kurmuş olduğu Yunan şehirlerdir. Bu şehirlerle İskender hem kendi ordusu için askeri üsler, hem de Yunan kültürünü etrafa yayan merkezler elde etmiştir.80

İskender dünya devleti ile şahıslar yahutta milletler arasındaki münasebetleri hiç düşünmedi. Burada otokratik bir devlet söz konusudur ki, diğer bütün haklar buna feda edilmiştir. Bütün dünyayı siyasi bir birlik altında toplama projesi, o zaman için çok ileri bir şeydi. 2300 yıl önce, İskender’in bu düşünsel eseri gerçekten muazzamdır. Bu itibarla İskender, dünya barışı ve dünya kardeşliği fikrinin de öncüsü olmuştur.

En son olarak, dinlerin ve kültürlerin birleşmesi ve kaynaşması da İskender’in dünya devletinde büyük bir rol oynamıştır. 81



Biblioyografya

Arif Müfid Mansel, Ege ve Yunan Tarihi, Ankara, 1947

Peter Green, Alexander Of Macedeon, 356-323 B.C., California, 1992

Dr. Phil M.E. Bosch, Hellenizm Tarihinin Ana Hatları, I. Kısım Büyük İskender İmperatorluğu, İstanbul, 1942

Ulrich Wilcken, Alexander The Geat, New York, 1967

N.G.L. Hammond, Alexander The Great, King, Commander and Statesman, Bristol, 1989

Eski Çağ Tarihi Hakkında Dört Konferans, Büyük İskender ve Dünya Devleti, İstanbul, 1984

Büyük İskender I, Droysen, Ankara, 1945

Büyük İskender II, Droysen, Ankara, 1946

Büyük İskender III, Droysen, Ankara, 1949



1 Arif Müfid Mansel, Ege ve Yunan Tarihi, Ankara, 1974, S. 356

2 Ulrich Wilcken, Alexander The Great, New York, 1967

3 Ege ve Yunan Tarihi, S.359

4 Droysen, Büyük İskender I, Ankara,1945, S. 33

5 Ege ve Yunan Tarihi, S.360-362


7 Ege ve Yunan Tarihi, S. 362-363

8 Büyük İskender I, S. 43-44

9 Alexander the Great

10 Büyük İskender I, S. 44-46

11 Ege ve Yunan Tarihi S.366-369

12 Büyük İskender I, S 130-133

13 Ege ve Yunan Tarihi, S 373

14 Büyük İskender I, S 55-56

15 Phil M. E. Bosch,Hellenizm Tarihinin Ana Hatları I. Kısım Büyük İskender İmperatorluğu, İstanbul, 1942, S. 10

16 Ege ve Yunan Tarihi S. 377-378

17 Büyük İskender I, S. 52-53


18 Ege ve Yunan Tarihi, S 378-380

19 Ege ve Yunan Tarihi, S. 401

20 Büyük İskender I, S.143-147

21 Ege ve Yunan Tarihi, S. 401

22 Alexander The Great, King Commander and Statesman, N.G.L. Hammond, Bristol, 1989, S.30-34

23 Hellenizm Tarihinin Ana hatları, S. 19-21

24 Büyük İskender I, S 153-155

25 Büyük İskender I, S 161-167

26 Hellenizm Tarihinin Ana Hatları S 14

27 Büyük İskender I, S. 170-171

28 Ege ve Yunan Tarihi, S 402

29 Büyük İskender I, S. 182

30 Büyük İskender I S.190-201

31 Ege ve Yunan Tarihi S. 403

32 Droysen, Büyük İskender II, Ankara, 1946, S. 1

33 Büyük İskender II, S 15-17

34Ege ve Yunan Tarihi, S 405

35 Büyük İskender II S. 32-37

36 Ege ve Yunan Tarihi, S. 405-406

37 Ege ve Yunan Tarihi, S. 406

38 Büyük İskender II, S. 45-46

39 Peter Green, Alexander of Macedeon,356-323 B.C., California,19992, S. 180-181

37 Büyük İskender II, S. 56-57

40


41 Alexander of Macedeon, S. 185-186

42 Büyük İskender II, S. 63-73

43 Alexander of Macedeon, S: 193

44 Büyük İskender III, S. 82- 97


45Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü, 2000, İstanbul, S. 11

46 Büyük İskender II, S.98-110

47 Ege ve Yunan Tarihi, S. 406-408

48 Büyük İskender II, S. 123

49 Büyük İskender II, S. 132-134

50 Ege ve Yunan Tarihi, S. 408

51 Büyük İskender II, S. 140-144

52 Büyük İskender II, S. 155

53 Büyük İskender II, S. 157

54 Ege ve Yunan Tarihi, S. 408

55 Büyük İskender II, S.146-148

56 Büyük İskender II, S.162-163

57 Büyük İskender II, S. 181-182

58 Ege ve Yunan Tarihi, S. 408

59 Alexander of Macedeon, S. 268

60 Büyük İskender II, S. 194

61 Ege ve Yunan Tarihi, S. 408-410

62 Büyük İskender II, S. 200-203

63 Büyük İskender II, S. 220-232

64 Ege ve Yunan tarihi, S. 410

65 Büyük İskender II, S. 235

66 Büyük İskender II, S. 241-243

67 Ege ve Yunan Tarihi, S. 411

68 Büyük İskender II, S.261-263

69 Ege ve Yunan Tarihi, S. 411-412

70 Büyük İskender II, S.270-271

71 Droysen,Büyük İskender III,Ankara, 1949 S. 28,29

72 Büyük İskender III, S.42-63

73 Ege ve Yunan Tarihi, S. 413

74 Büyük İskender III, S. 79-80

75 Büyük İskender III, S. 99

76 ege ve Yunan Tarihi, S. 413-416

77 Ege ve Yunan Tarihi, S. 419

78 Ege ve Yunan tarihi, S. 419-421

79 Eski Çağ Tarihi Hakkında Dört Konferans, İskender ve Dünya Devleti, İstanbul, 1984, S. 12-13

80 Ege ve Yunan Tarihi, S. 421

81 Eski çağ Tarihi Hakkında Dört Konferans, S. 20




Yüklə 214,36 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə