Peleponnes Harbinden sonra Yunanistan ve Anadolu’nun durumu


b. İskender’in Harb düzeni



Yüklə 214,36 Kb.
səhifə2/3
tarix29.05.2018
ölçüsü214,36 Kb.
#46507
1   2   3

b. İskender’in Harb düzeni

Daha eski Yunan savaş sanatı yalnız, orduların sıkça birbirine bitişik uzun bir hat üzerinde derinliğine dizilmiş savaş düzenini tanıyordu. Erişim mesafasine kadar bütün bu hat eşit suretle ilselemelerle düşmana yaklaştırılırdı. Bu muharebe düzeninde hemen hemen yalnız hoplit ve ağır teçhizatlı piyadelerin kullanılmasına izin vermekte idi.

Yarım dönme hareketleri ve buna paralele basit manevralar bilinen bir oluydu. İfikrates’in IV. Yüzyılın birinci yarısında hafif silahlı kıtalaır orduya dahil etmesinden sonra Epameinondas tarafından harp usulü; çalışma, talim ve eğitime daha önceden gereksinim gösteren, zor bir sanat haline getirldi. Kendisi ihtisaslaşmış muhtelif sınıf kıtalardan yararlanması hususunu ve çarpık savaş düzenini savaş sanatına kattı. Bu savaş düzeninde ordunun sağ tarafı zayıf bir şekilde düzenleniyor ve düşmandan uzakta tutuluyordu. Sol taraf ise fazla bir derecede kuvvetlendirilmiş ilk saldırıyı yapıyordu. Bu saldırı tarafı sayıca fazla olduğundan düşman cephesini yarıyor ve içeriye doğru dönme hareketi yaparak, sağ tarafın da aynı zamanda saldırıya geçmesiyle karşı tarafın savaş düzenini bozuyordu. Filip II gençliğinde üç sene süreyle Tehb’de kalarak Epameinondas’ın bu savaş sanatını geniş bir şekilde incelemişti. Elde ettiği bilgilerden yararlanarak kendi savaş yöntemini geliştirdi.
İskender’in kullandığı savaş düzeni ve yöntemi prensip olarak Epameinondas’ın yöntemiyle aynıdır. Yeni olan tek şey İskender’in yaptığı tüm muharebelerde ağır süvaileri kullanması ve ilk saldırıyı onlara yaptırmasıdır. Bu saldırılar sırasında kendisi şahsen süvarilere komuta etmekte idi. Saldırı sağ taraftan yapılmakta ve düşmanın sol tarafının en zayıf noktası hedef alınmaktaydı. Düşman tarafı işte bu ağır darbenin etkisiyle yarılıyordu. Eşit sayıdaki tümenler halinde düzenlenen piyade birlikleri yürüyüş düzeninde ilerleyerek gitgide düşman savaş düzeninin diğer kısımlarına saldırmaktaydı. Bu şekilde yürüyüş gerek muhtelif tümenler arasında gerekse ileriye doğru atılan ağır süvariler ile en dışardaki sağ taraf piyade birliğinin arasında meydana gelen boşluklar hafif kuvvetler tarafından dolduruluyordu. Bu şekilde bir savaş düzeni içerisinde başarı, muhtelif sınıf ve gruptaki birliklerin saldırıyı herhangi bir enegele takılmadan koordineli bir şekilde gerçekleştirmelerine bağlıydı. Bunun içinde subay ve erlerin daha önce uzun süre talim ve eğitim görmelerine gereksinim vardı. İskender'’n başarılarının büyük bir kısmı, kazanılan muharebelerden alınan derslerden süratle yararlanılması yoluna gidilmesine dayanmaktadır. Düşman muharebe hatlarının yarılmasından sonra İskender onlara yeniden toplanmak için vakit vermeyerek, düşman ordusunu tam olarak yok etme amacıyla, kendi askerleri yorgunluktan takip edemeyecek hale gelinceye kadar, kaçan düşman artıklarını bir hilal içine alarak takip ederdi. Bu muharebe şekline “yoketme savaşı” denmektedir.

Emir alan herhangi bir subay orada olsa dahi bütün askeri emirler yazılı olarak bildirilirdi. Görevin yerine getirlmesinden sonra emri alan kişi cevap olarak bir rapor verirdi. Bu usul ve yöntemler geniş kadrolu br yazı işleri dairesine gereksinim gösteriyordu. İşte bu yazı işleri dairesi Trakya’nın Kardiye bölgesinde bulunan Evimenes tarafından organize ve idare edilmekteydi. Burada bütün evraklar kayda geçirilerel imza edilmesi veya bilgi sahibi olması için krala arz edilir sonra da arşive konurdu. Emirlerin yazılı olarak verilmesi zor ve zaman alıcı bir yöntem olduğundan muharebe sırasında emirler yaverler tarafından sözlü olarak ilgililere iletilirdi.23


2. İskender’in tahta geçişi ve ilk icraatları

Filip’in ölümünden hemen sonra that kavgaları baş göstermiştir. İseknder kralın ilk oğludur. Ancak taht üzerinde hak iddia eden başka kimseler de vardı. Örneğin Perdikas’ın oğlu Amyntas ve Lynkestis ailesinden Aleksandros. Ancak halk genel olarak İskenderi’in taraffını tutmakta idi. Çünkü o Makedonya adına büyük zaferler kazanmış Filip’in oğluydu, bunun yanında kendini iyi bir devlet adamı ve iyi bir komutan olarak kanıtlamış bulunmaktaydı. Yani hem halkın, hem ordunun sevgisini ve saygısını kazanmıştı. Aleksandros artık kendisi için tahta geçme umudunun kalmadığını anlamıştı ve kral olarak İskender’i selamlayan da ilk o oldu. 24

İskender kral olduğunda henüz sadce yirmi yaşında idi. Dolayısıyla kral olmakl için kuvvet sahibi olduğunu kanıtlamalıydı. Atina’da kral Filip’in ölüm haberi büyük bir sevinç ve coşku ile karşılanmıştı. Onu öldüren kişinin adını ölümsüzleştirmek için şeref kararı tahsis etmişlerdi. Bunu yapan bizzat Demosthenes’in kendisi olmuştu.

Demosthenes meclis toplantısında söz alarak Hellen halkını İskender’e karşı kışkırtmaya çalıştı. Kralın ölmümü üzerine, sanki Filip ile yapılan ittifak anlaşması sona ermiş gibi Atina, Thebai, Thessalia ve neredeyse bbütün Hellen memleketlerini İskender ile bozuşmak için harekete geçirdi. Kralın komutanlarından biri olan Attalos da Hellenlerle işbirliği yapmaya hazırdı. Makedonya’nın kuzeyinde bulunan kavimler ise zaten saldırmaya çoktan hazırdılar. Dolayısıyla İskender kuzeyde Attalos’un kuvvetleri ve barbalar ile güneyde Hellenler arasında sıkışmıştı. İskende doğrudan doğruya Attalos üzerine yürümeye karar verdi. Attalos’u vatan haini ilan ederek onu ölüm cezası suçuna çarptırdı. Kral yakın dostlarından biri olan Hekataios’a Asya’ya gitme orada komutanlarından biri olan Parmenion’un kuvvetleriyle birleşerek Attalos üzerine yürümesi için emir verdi. Kuzeydeki kavimlerden ise sadece yağma ve soygun akınları geleceğinden ve daha sonra yapılacak bir seferler bu barbarlar kolayca kontrol altına alınabileceğinden kendisi Hellenler üzerine yürümeye karar verdi.


İseknder Thessalia’ya gitmek üzere yola çıktı ve burayı savaşmaksızın ele geçirmeyi başardı. Böylece ilerde Perslere karşı yapılacak savaşta güçlü bir müttefik elde etmiş oldu. Thessalia’yı ise bir anlaşma ile aldı. Buna göre ailelerin, bölgelerin haklarına hiçbir şekilde dokunulmayacağına, savaşlarda kazanılacak ganimetlerden Thessalia süvarilerine eşit pay çıkaracğına, Phtia’yı vergiden muhaf tutarak saygı göstericeğine söz verdi. Bu sayede İskender’e Thermopylai yolu açılmış oldu. Böylece İskender ilerleyerek Thebai’i de ele geçirdi. Atina’da Thebai’nin ele geçirildiği haberi büyük bir panik yarttı. En ateşli İskender alehdarlarının bile cesareti kırıldı. Atina İskender’e elçiler göndererek af diledi. İskender bu elçileri iyi karşıladı ve olup biten herşeyi affetti ve babasıyla zamanında yapılmış olan anlaşmayı yeniledi.

Bunun üzerine Korinth’de yapılan toplantıya Isparta dışında tüm Hellen devletleri katıldı. İskender Yunanistan’ın mümkün olduğu kadar çabuk yatışıtırılmasından ve Perslere karşı Makedonya hegomonyasının tanınmasından başka bir şey istemiyordu. Bu anlamda birliğin şekli yenilendi ve İskender de kayıtsız şartsız Hellenlerin başkomuanlığına tayin edildi. 25

Kışın gelmesiyle İskender makedonya’ya geri döndü ve kuzeydeki barbar kavimlerinin üzerine yürümek için hazırlanmaya başladı. Artık Attalos buna engel olamıyordu. Hekataios , Parmenion ile birleşmişti. Bunlar, Attalos’u sadık kıtalar içinde yakalıyacak kadar kendilerini kuvvetli görmediklerinden onu öldürtmüşlerdi.

İskender Perslerden alınan para yardımı ile Makedonya asilzadelerindnen bazılarının Filip’e karşı bir suikast düzenlediğini ve bunu yerine getirdiklerini ilan ettirdi. İskender kendi alehinde olabilecek veya herhangi bir nedenle kendi hakimiyeti için tehlikeli olabilecek kişileri Filip’e karşı yapılmış suikaste katılma suçu ile idam ettirdi.26

Kuzeydeki barbar kavimlere karşı yapılacak sefer, Perslere karşı yapılacak olan Asya seferi’nde kralın arkasının sağlam olması için gerçekten önemliydi. Bu kavimler ( Traklar, Getler, Triballer, İllyrialılar) Makedonya’’yı üç taraftan sarmışlardı ve ordunun yokluğu içinde önemli bir tehlike teşkil edebilirlerdi. 27

İskender ordusunu önceden hazırlamak ve teçhiz etmek, kefe önem vermek, taktik sahasında ustaca manevralar yapmak ve tam vaktinde saldırıya geçmek suretiyle Tuna ülkelerinde ilerledi ve buraları kontrolü altına aldı., Tribal’lerin Makedonya egemenliğini tanımalarını sağladıktan sonra Illiryalıların üzerine yürüdü.28 İskender bu işte de başarı sağladı. Böylece; serbest Trak’ların berataraf edilmesinden sonra Odrys Trak’ları da rahat durmaya zorlanmıştı. Tribal’lere karşı akzanılan zafer ile Tuna’nın güneyindeki kavimler üzerinde Makedonya egemenliği kurulmuş, Get’lerin yenilmesiyle Tuna ırmağı sınır olarak sağlanmış ve bu seferin amacı elde edilmişti.29

Bu sırada Hellenler İskender’in hegomonyasını tanımalarına rağmen kralın çok uzakta bulunmasından faydalanarak bazı kişiler Yunanistan’da eski hürriyet ve şöhret günlerinden bahsederek kurulmuş olan siyasi durumu zedeliyorlardı.

Pers kralı Dareios da Makedonya kralının kendisi için ne kadar büyük bir tehdit olduğunu yavaş yavaş kavramaya başlıyordu. Pers Kralı Hellenlere hitaben bir yazı çıkararak onlalrı İskender’e karşı savaşmaya teşvik etti ve ayrı ayrı Hellen devletlerine bolca para gönderdi. Atina Demos’u şehre gönderilen 300 talenti kabul etmemesine rağmen Demosthenes İskender ile yapıan barışı bozmak amacıyla bu parayı kabul etti. Demosthenes büyük kralın komutanları ile mektuplaşmakta ve İskender’ karşı mücadelede ona bilgi göndermekte ve kendisi de ondan malumat almaktaydı. Başka halk liderleri de Demosthenes ile birlik olarak Makedonya devletine karşı yeni bir savaş hazırlığı yapmaya başladılar. Bunun dışında bir çok kavim ve memleketlerinden sürülmüş mülteciler de zaten böyle bir savaşa katılamaya dünden hazırdılar.

Bu sırada İskender’in Triballer’e karşı yaptığı savaş sırasında yenildiği ve öldüğü söylentisi Yunanistan’da yayılmaya başladı. Halkın büyük bir çoğunluğu gösterilen yalancı şahitler ile buna inandırıldı. Böylece İskender ile yapılmış olan antlaşmalar onun ölümüyle beraber ortadan kalkmış oluyordu. Artık yavaş yavaş bir isyan başlamakta idi. Thebai de bu ayaklanmaya katılmakta gecikmedi. Eleia’lılar İskender taraftarlarını kovmuşlardı, Aitolia’lılar harekete geçiyorlardı, Aatina silahlanıyor, Demothenes ise Thebai’ye devamlı olarak silah yardımında bulunuyordu.

Bütün bunlar olurken Makedonya ordusunun yaklaşmakta olduğu haberi Thebai ve Yunanistan’a ulaştı. İskender Thebai ve Yunanistan’da olan olayları haber almış ve hemen geri gelmişti. İskender’in geldiği haberi tamamen Thebai alehine işledi. Thebai’ye gelmekte olan bütün askeri kuvvetler ya geri çekildiler ya da savaş İskender alehine dönene kadar beklemeye koyuldular. İskender ise savaşmak istemiyor bu işi anlaşarak bitirmek istiyordu. Ancak Thebai’liler bunun tam tersi bir davranış göstererek İskender’in ordusuna karşı saldırıya geçtiler. Ancak Makedonya ordusu üstün geldi ve Thebai kuvvetlerini yenerek şehri ele geçirdi. Şehir çok kanlı bir biçimde yağmalandı.

Şehrin ele geçirlmesinden sonra Korint birliği toplanarak şehrin akibetini belirledi. Buna göre şehir yerle bir edilecek, tapınağın bulunduğu yerden başka şehire ait tüm topraklar İskender’in müttefikleri arasında paylaşılacak, kadın ve çocuklarla beraber tüm Thebai’liler köle olarak satılacaktı(335).

Böylece Hellas yatıştırıldıktan ve Thebai’nin ortadan kaldırılması ile gelecek zamanlardaki herahngi bir tehlikenin önlenmesi ile İskender Makedonya’ya geri döndü. Komşu barbar kavilerin bağlılığından, Hellas’taki asayişten, kendi milletinin sadıklığından emin olduğu halde İskender gelecek ilkbahar Perslere karşı sefere çıkmaya karar verdi. Bundan sonraki aylar büyük savaş için son hazırlıkları yapmakla geçti.30



V. Ön-Asya Seferi
1. Asya Seferi Öncesi İki tarafın Kuvvetleri ve Pers Krallığının Durumu
Birbiriyle Çarpışacak olan iki taraf arasında büyük farklar vardı. Pers krallığının başında, kabiliyetli ve tecrübe sahibi bir hükümdar olduğu anlaşılan Artakserkes Ohos’un katlinden sonra tahta çıkmış ve o zamana kadar kendini hiçbir sahada gösterememiş olan olan Dareios III Kodoman vardı. Pers kralı geniş ülkesinde büyük kuvvetler toplayabilirdi. Nitekim içinde ücretli Yunan askerlerinin önemli bir yer tuttuğu Pers ordusu sayıca Makedonya ordusundan çok daha üstündü. Makedonyalı’laırın başında ise cesur, atılgan son derce muktedir bir kral ve bu kralın yanında başta Parmeninon olmak üzere, bir takım tecrübe sahibi generaller vardı. Makedonya ordusu genç ve dinç erlerden meydana geliyor, o devir için en modern silahlara ve Yunan fenninin ortaya koyduğu yardımcı vasıflara sahip bulunuyor, aynı zamanda iyi teşkilatlandırılmış irtibat servisleri dahi bulunuyordu.31

Ancak ordudaki asker sayısına bakılacak olursa Makedonya ordusnun Pers kuvvetlerinin otuzda birin eşit olduğu görülmektedir.32

Donanmada da durum farklı değildi. Makedonya deniz kuvvetkleri, İran donanmasıyla boy ölçüşebilecek bir güçte olmaktan çok uzaktı. Pers kralının donanması eski dünyanın en iyi denizcileri olan Fenike’liler ve Kıbrıs’lılardan oluşuyordu. Buna karşın Atina gibi büyük bir deniz kuvvetine sahip bir devlet donanma bakımından Makedonya ordusuna çok yararlı olabilirdi ancsk Makedonya siyaseti ne brlik kurulurken, ne de yenilenirken Hellen devletlerinden önemli ölçüde deniz yardımı istemeyi ya mümkün görmemiş ya da doğru bulmamıştı. Makedonya siyasetinin, Pers devletine karşı girişileceği savaşta daha baştan beri bir kara mücadelesi vermeyi tercih edişinin sebebi siyasi düşünceler olmuştur.

Kral Filip Makedonya ordusunu 30000 piyade ile 4000’e yakın süvariye çıkarmıştı. Bu ordu Filip’in idaresi altında kendine mahsus olan bir eğitim ile mükemmel bir biçimde yetiştirlmişti. Geliştirilmiş Hellen askeri teşkilatı alınarak Makedonya’da tatbik edilmiş, buradaki şartlara uydurularak daha çok geliştirilmişti.

Çok şüpheli sayılması gereken bir kaynağa göre İskender Asya’ya hareket ederken 12000 piyade ile 1500 süvariyi Antipatros’un komutası altında Makedonya’da bıraktı. Bunların yerini 1500 Thesselia süvarisi, Hellen müttefiklerinin gönderdiği 600 süvari ile 7000 piyade, bunlardan başka yine 5000 Hellen ücretli askeri, Trakya piyadesi, Odrys ve Paionia süvarileri doldurmakta idi. Ordunun kuvveti güvenilir bir kaynağa göre 30000 piyade ile 5000 süvariyi çok aşkın değildi.33

Bunlardan ayrı olarak Pers krallarının sakladıkları servetlere, büyük altın ve gümüş stoklarına karşın makedonya’nın devlet hazinesi boşalmış, hatta hükümet borca bile girmişti. Fakat İskender para konusunun üzerinde fazla durmuyor zaptedeceği ülkelerin ordusunu besleyeceğini umuyordu.34

Makedonya ordusunun teşkilat, talim ve eğitim üstünlüğü yanında İskender’in üstün harp usulü de çok önemliydi.

III. Dareios tahta çıktığı zaman İran’ın içinde bulunduğu durum gözden geçrilecek olursa, bu devletin çözülmeye yüz tutmuş olduğu kolayca anlaşılır. Bu durumun sebebi, sarayın, hakim sınıfın ve idare edilen çeşitli milletlerin ahlak bakımından yozlaşmış olmaları değildir. İran’ın mahvolmasında sebep, bu devletin yaşaması için herhalde hakimiyet konusunda yeteneksiz bir dizi hükümdarın gelmiş oluşudur. Bu geniş memlekette taşayan milletlerde korkunun, satraplarda itaatin, yurtta devleti bir arada tutan birliğin kaybolması sırf bunların bir sonucudur. Her yönde eski dinlerini, yasa ve geleneklerini, bazı yerlerde de yerli hükümdarlarını muhafaza etmiş bulunan milletlerde bağımsızlığa kavuşmak cereyanı galip geldi. Geniş, uzak memleketlerin kudretli valileri olan satraplar da bağımsız hükümdar olmak hevesine kapıldılar. Bunlar dışında Hellen dünyasındaki iç çekişmeler çeşitli savaş sanatlarının gelişmesine yol açarken Pers dünyası her türlü harpten kaçınmıştı. Ancak Perslerde Yunan dünyasındaki bu gelişiminn farkındaydı ve ordusunun büyük bir kısmı ücretli Yunan askerlerinden kuruluydu. Aslında bu bile Pers dünyasının güçlü görünüşü altında artık ne kadar zayıfladığnının bir göstergesidir.

Bunlarla beraber Kral Okhos Pers devletinin birliğini bir kere daha kurtarmıştır. Despotluğunu istediği biçimlerde kanlı ve sıkı tedbirlerle göstererek Pers ülkesinin bir arada kalmasını sağlamıştır. Ancak Okhos’dan sonra tahta çıkan Dareios ülkeyi bir arada tutma konusunda Pkhos kadar başarılı olamamıştır. Persler Dareios’a karşı saygılı, satraplar ise itaatli idiler ancak bu Pers ülkesinin kurtarılması için yeterli olamamıştır. Çok geçmeden de ülkenin ileri gelenleri büyüyk bir hükümdar şahsiyeti görmedikleri bu adamın güvenini kazanmaktansa kendi menafaatleri peşinden gitmeyi tercih etmişlerdir. Bunlar dışında Perslere bağlı olan kavimlerin birkaçı dışında hepsi yıllarca süren Pers hükümdarlığından kurtulmak için en ufak fırsatı bile kullanmaya hazırdılar.

Bütün bunlar yüzünden Pers siyasetinin belli başlı amacı Hellen devletleri arasındaki geçimsizliği körüklüyerek beslemek, kuvvetlileri zayıflatmak, zayıfaları kışkırtarak bunlara para vermek ve birbirine düşman yapmak yoluyla, karşısında İran'’n dayanamıyacağı bir şekilde Hellenlerin birleşip faaliyete geçmelerine engel olmak olmuştur. Makedonyalıların Hellenleri tek bir birlik altında birleştirmesine kadar Persler bu siyaseti gütmüştür. 35

İskender ihtiyatlı bir savaş planı takibetmek zorundaydı. Makedonya’lılar için asıl büyük tehlike, ordu Anadolu’ya geçtikten sonra, denizlere hakim olan Perslerin Yunanlılarla birleşmesiydi. Makedonya’da bir kuvvet bırakılmıştı fakat bu yeterli derecede değildi. İskender’in ilk işi Perslerin deniz egemenliğini ilk önce zayıflatmak, sonra da büsbütün ortadan kaldırmak olmalıydı. Bunun için de Pers donanma üslerini birer birer karadan zaptetmek, yani ilk önce Anadolu, sonara da Fenike ve Suriye kıyılarını ele geçirmek gerekiyordu. Ancak ondan sonra Pers ülkelerinin iç bölgeleri istila edilebilirdi.36
2. Anadolu ve Doğu Akdeniz Ülkelerinin Zaptı

M.Ö. 334 senesinin ilkbaharında İskender, öncü kuvvetlerin Çanakkale boğazının Anadolu kıyısında kurmuş oldukları köprübaşı sayesinde, kayp vermeksizin Anadolu’ya ayak bastı. Pers donanması düşman ordusunun Boğazı geçmesini önlemek için hiçbir harekette bulunmadı .37

İskender Arisbe düzlüğüne kadar ilerledi ve buarada daha önce ordugahını kurmuş olan Parmenion’un kuvvetleri ile ordusunu birleştirdi. Vakit kaybetmeden ilerlemeye devam ettiler. Granikos (Bigaçay) çayının denize döküldüğü yerden pek uzakta bulunmayan Priapos şehri Makedonya ordusuna teslim oldu. Adrasteia ovasına hakim olan bu yerin önemi, şimdi çok büyüktü. Çünkü gelen raporlara göre Pers ordusu Granikos kıyılarına kadar ilerlemiş olduğundan, düşmanla ilk çarpışmanın burada yapılması bekleniyordu.

İskender Pers ordusu ile mümkün olduğu kadar kısa bir süre içerisinde savaşmak arzusundaydı. Ancak Pers’lerin harb meclisindeki Mennon (Pers kralının çok güvendiği ancak diğer Pers ileri gelenleri tarafından pek sevilmeyen Yunanlı bir komutan) kazanılma ümidi hiç vaadetmeyen, hatta kazanılması ile büyük bir kar sağlanmayacak olan bir muharebeye tutuşulmamasını tavsiye etmişti. Mennon’a göre Makedonya’lılar piyade bakımından Perslerden kat kat üstün konumada idiler, ayrıca Pers ordusunun başında Dareios yoktu, oysaki Makedonya’lıları bizzat kendi krallarıyönetiyordu ve bu olabiliecek bir savaşı kaybetme riskini iki kat arttırıyordu. Hatta Persler savaşı kazansa bile İskender’in arkası güvenlikte bulunacak, bütün kayıplar boş yere yapılan bir taaruzdan ibaret kalacaktı. Oysa ki Persler tek bir yenilgi ile savunmakta oldukları koca bir memleketi kaybetmek zorunda kalacaklardı. Bu yüzden yapılması gereken şey her türlü meydan muharebesinden kaçınmaktı. İskender’in elinde ancak kısa bir zaman yetecek kadar yiyecek bulunmaktadır; yavaş yavaş geri çekilmeli arkada düşmanlara hiçbir vasıta, hayvan ve mekan sağlamayacak bir harabe bırakılmalıydı. Böyle yapılırsa İskender’le meydan muharebesi yapmaksızın savaş Perslerin lehine bitecekti. Ancak Mennon’un bu görüşleri korkaklığa yorulmuş ve Pers kendilerine böyle bir hareketi yakıştıramamıştır. Sonuç olarak savaş kararı alındı ve Pers ordusuyla, Makedonya ordusu ilk defa Granikos çayında karşılaştılar.38

Sağ kanattaki süvarilerin başında bulunan İskender’in hücüma geçmesi ve yaptığı taaruzda muvaffak olması bu muharebenin Makedonya’lılar tarafından kazanılmasını sağladı (334). Bu savaşta İskender’in kaybı Pers ordusunun yanında çok az kalıyordu. Kaynaklar bu savaşta Makedonya ordusunun kaybının 60’dan fazla olmadığını göstermektedir. Ayrıca Pers komutanlarından birçoğuda bu savaşta ölmüşlerdi.

Bu savaştan sonra Dareios İskender tehdidini artık daha fazla hafife alamazdı. Şimdi Küçük Asya yolu İskender’e açılmıştı.39

Makedonya kralı Hellespontos Phrygia’sı satraplığını Kalas’a teslim etti. Böylece arkasını sağlama almış oldu. İskender bundan sonra güneye dönerek Lydia üzerine yürümeye başladı. Hedefi Lydia satraplığının başkenti olan Sardes idi. Artık daha fazla doğuya gitmenin bir anlamı yoktu. Çünkü önemli olan Ege ve Akdeniz üzerindeki Hellen kentlerini ele geçirmek ve Perslerin deniz üslerini ortadan kaldırmaktı.

Şehre varıldığında Pers komutanı Mithrines İskender’e hazineleriyle beraber şehri teslim etme teklifiyle İskender’i karşıladı. İskender bu teklifi kabul ederek şehri teslim aldı. Sardes’in ele geçirlmesi önemliydi çünkü buradan Ön-Asya’nın büyük ticaret yolları geçiyordu.40

Bundan sonra İskender Ephesos’a doğru ilerledi. Ephesos Pers ülkesi ile Hellen memleketi arasında başka bir iletişim noktasıydı. Granikos meydan muharebesinde yenildikten sonra kaçan Mennon ve kalan askerleri Ephesos’a sığınmışlardı. Ancak bunlar İskender’in gelişini duyunca daha iyi bir savunma hazırlamak amacıyla Halikarnassos’a kaçtılar. İskender herhangi bir güçlükle karşılaşmadan şehri ele geçirdi. Şehirde demokrasiyi yeniden kurdu. Artemis tapınağını restore ettirilmesi için para yardımında bulundu. İskender Ephesos’da bulunduğu sırada Karia’nın önemli iki şehri olan Tralleis ve Magnesia’dan elçiler gelerek şehirlerini Makedonya ordusunu teslim etmeye hazır olduklarını bildirdiler. 41
İskender Ephesos’dan ayrıldıktan sonra ordusuyla beraber Miletos üzerine doğru yola çıktı. Miletos şehrinin geniş bir limanın olması burasını Pers donanması için önemli bir üs haline getiriyordu.

Helen donanmasına komuta eden Nikanor, Pers donanmasından önce Miletos’a gelmitşi. 160 kadar üç kürekli gemi ile limanın önüne demir atmıştı. İskender de aynı zamanda şehrin surları önüne gelerek dış mahalleri ele geçirerek iç tarafları dört bir yandan kuşattı. Pers donanması bundan üç gün sonra Miletos’a varabildi. Hellen gemilerinin liman önünde durduğunu görünce Pers donanması daha kuzeye demir attı. O anki duruma göre bir deniz muharebesi kaçınılmaz görünüyordu. Ancak 400 gemilik Pers donanması Hellen’lere göre çok daha üstündü. İskender’e göre de bir deniz savaşı anlamsız olurdu. Kara savaşında ustalaşmış olan Makedonya ordusunun zamanının en iyi denizcileri olan Fenikelilere karşı savaşması anlamsız bir kayıptan başka bir şey olmazdı.

Bu sırada Miletos ileri gelenlerinden Glaukippos eğer İskender kuşatmayı kaldırırsa şehrin hem Makedonlara hem de Perslere hizmet verebileceğine dair bir teklif getirdi ancak İskender bu teklifi kabul etmedi.

Ertesi gün İskender saldırıya geçti. Yunan gemileri limanın ağzını tıkadılar böylece ne Pers gemileri Miletos’a yardıma gelebildi ne de Miletos’lular Pers donanmasına kaçabildiler. Böylelikle İskender şehri ele geçirdi. Makedonya’lılara karşı savaşan ücretli Yunan askerlerine kendi saflarında savaşmaları karşılığında canları bağışlandı. Böylece 300 Yunan askeri daha orduya katılmış oldu.

Bu olay göstermiştiki Pers donanması Makedonya kara ordusunun hareketlerine engel teşkil edebilecek bir güç değildi. Karada tamamiyle bir taaruz kuvvetini elinde bulunduran İskender, üç kat üstün düşmanına karşı denizde hakimiyeti kazanmak imakansız gözüktüğünden, kendi deniz kuvvetlerini savunma durumunda bulundurmak zorundaydı. Makedonya donanması seferin başında yararlılık göstermişse de Pers donanması karşısında hiçbir şansı yoktu. Ayrıca donanma gideri de çok fazlaydı. Bu kadar masrafı karşılayacak para İskender’in elinde bulunmuyordu. Kara ordusunun giderleri çok fazlaydı ve gelir yoktu. Çünkü ele geçirilen Yunan şehirleri vergiden muhaf tutuluyordu. Bütün bunlar sonucunda İskender donanmasını dağıttı. Sadece kıyı boyunca taşıt işlerini sağlayabilecek pek az sayıda gemiyi alıkoydu.

Miletos’un düşmesinden sonra arda kalan Pers kuvvetleri Halikarnassos’a kaçtılar. Halikarnassos Karia’nın başkentiydi; önemli bir liman ve iyi korumaya sahip büyük bir şehirdi. Karia iki yıldır yerel bir hanedanlktan öte Pers satrapı Orontobates’in yönetimi altındaydı. İki sene öncesine kadar yerel bir hanedanlık olan Hekatomnos hanedanın yönetimi altındaydı. Ünlü kral Maussollos’un ölümünden sonra karısı Artemisia yönetimi eline almıştı. Onun ölümünden sonra yerine Idreus gelmiş ondan sonra da yerine kızkardeşi Ada geçmişti. Ancak kardeşi Pixodarus kardeşi Ada’dan zorla yönetimi almış ve ona da sadece bir dağ kalesi olan Alinda’yı bırakmıştı. Pixodarus Pers kralının isteğine uyarak kızını Orontobates’e vermeye razı olmuştu. Pixodarus ölünce de yerine o geçmişti. 42

İskender Miletos’dan ayrıldıktan sonra Halikarnassos’a doğru ilerlemeye başladı. Onun gelişinin haberinin yayılmasıyla birlikte Ada İskender ile temasa geçti. Halikarnasos’un ele geçirilmesinde İskender’e her türlü desteği vereceğeni söyledi. İskender de ona şehri ele geçirince hakimiyeti tekrar alabileceğine dair söz verdi. Ada aynı zamanda İskender’den manevi oğlu olmasını rica etmiş İskender de bunu kabul etmiştir. 43

Halikarnassos zorlu savaşlardan sonra ele geçirildi. Bu savaş İskender’i oldukça zorlamış ama yine de başarılı olmuştu. Karia satraplığı tekrar Ada’ya verildi. Onun idaresi altındaki Karia şehirleri vergiden muhaf tutuldular.

Karia’nın düşmesiyle beraber İskender Küçük-Asya batı kıyılarının fethini tamamlamış sayabilirdi. Lydia ve Karia’da bulunan Makedonya garnizonları, bu bölgeleri Pers donanmasının girişebileceği yeni akınlara karşı koruyorlardı. İç Anadolu Persler tarafından hemen hemen tamamiyle boşaltımıştı. Bu durumda burdan da bir tehlike gelme olsılığı söz konusu değildi. Ayrıca, gelecek yıl yapılması tasarlanan hareketler için ordunun Makedonya’dan gelecek yeni asker takviyelerine ihtiyacı vardı. Dolayısıyla İskender ordusunu dinlendirmeye ve Perslerle yapılacak olan büyük savaş için hazırlanmaya karar verdi.

Kışı Gordion’da geçirmek üzere yola çıktı. Gordion’a yürüyüş Lykia toprakları üzerinden yapıldı. Lykia Pers devletinin egemenliği altında olmasına rağmen kendi anayasasını muhafaza edebilmiş, çok geçmeden de yalnız belirli bir vergi vermekten başka Perslerle ilgisi kalmayacak derecede bağımsızlığını tekrar kazanmıştı.

Lykia’da Pers muhafız kıtaları yoktu. İskender, şehirleri limanlar bakımından çok zengin ve önemli olan bu eyaleti ele geçirmekte hiçbir zorlukla karşılaşmadı. Pinara, Ksanthos, Patara ile yukarı Lykia’da bulunan daha otuz kasaba İskender’in ordusuna teslim oldular.

Bundan sonra Makedonya Kralı Phaselis’i, Side’yi, Aspendos’u, Sagalassos ve Kelainai da alarak yoluna devam etti ve Frigya’nın başkenti olan Gordion’a vardı ve 343-333 senesi kışını burada geçirdi.44

Bir efsaneye göre Kral Gordias Gordion şehirini kurmakla ün salmıştı. Şehrin kalesine Gordias bir araba yerleştirmiş, o arabının oku öyle çapraşık bir düğümle bağlıymışki kimse çözemezmiş bu düğümü. Oysa tanrı sözcüsü du düğümü kim çözerse, Asya krallığını onun elde edeceğini söylermiş Gordias’a. Bunu bilen Büyük İskender Gordion’a gelince, düğümü çözmeye uğraşmı ancak başaramamış. Elle çözemeyeceğini anlayınca kılıcını kınından çıkarmış ve düğümü kesivermiş. Böylece nasıl olursa olsun düğüm çözülmüş ve kehanet gerçekleşmiş.45

Bu ilk harb yılının ardından İskender’in elde ettiği toprak kazancı, genişlik bakımından o kadar da fazla değildi. Hellas’ta devlet adamları ile harb sanatından anlayanlar, kralın büyük törenle kutlanmış olan Granikos zaferiyle Küçük-Asya’nın batı kıyılarını, bir de güney sahilinin yarısını fethetmekten başka bir kar sağlanamadığını dudak bükerek söylüyorlardı. Bunların düşüncelerine göre Mennon, akıllıca hesaplayarak denizlerde adalara hakim olmak, böylece İskender’in Makedonya ile bağlantısını kesmek amacıyla bu memleketlerin kendi elinden çıkmasına müsaade etmişti.

İskender’in hareketine tesir eden amiller açıkça görülmeketedir. Pers donanması denizlere hakim olduğu, Hellas’ta hert rülü karışıklığa yol açabilecek durumda bulunduğu müddetçe daima daha çok toprak işgal etmek, daima Küçük-Asya’nın içlerine doğru ilerlemek, şüphesiz kralın niyeti olamazdı. İlk büyük meydan muharebesiyle elde ettiği sonuçlar sayesinde Pers donanmasını sahillerle limanlardan büsbütün mahrum etmek yetişirdi. Bunlara dayanmadıkça da Pers deniz kuvveti, İskender’in ikinci seferine başlıyarak daha doğuya ilerleyeceği zaman arkadan tehdit edemezdi.

Bu ilk sefer sırasında belirli olan bir şey varsa o da kralın aldığı tedbirlerde mümkün olduğu kadar yerli şekillere bağlı kalmış olduğudur. Bununla beraber aynı şekillerin bünyesinde yapılan esaslı değişiklikler, bunların mahiyetini değiştirmiş gibi görünüyordu. Hellespontos Phrygia’sında, Lydia ile Karia’da satraplık rejimine dokunmamıştı. Fakat Lydia’da vergileri çıkarıp toplamak göreviyle Satrap’ın yanında bir de özel memur bırakılomıştı. Karia Satrap’lığı Prenses Ada’ya verilmiş olmakla beraber buradaki önemli kuvvetlerin başına Makedonya’lı bir komutan geçirilmişti. Aynı şekilde yine komutan ünvanıyla bir genral de Lydia Satrap’ının yanına verilmişti.

Bu sıarada Pers komutanı Mennon hastalanarak öldü. Bu ölüm Dareios’un onda beslediği ümitleri için çok erken gelmişti. Dareios Mennon’un ölümü üzerine harb meclisin topladı. Durmaksızın ilerleyen düşmana karşı Satrap’larımı göndereceği yoksa bizzat kendisi orudunun başına geçip savaşacağı konusunda tereddüt ediyordu. Sonuçta harb meclsinde şu karara varıldı: Doğrudan doğruya büyük kralın yönetimindeki Pers ordusu, Yukarı-Asya’ya ayak basar basmaz Makedonya’lıların karşına çıkacak, mümkün olduğu kadar çok Yunan ücretli askeri donanmadan buraya çekilecek; Ppharnabazos, mümkün olduğu kadar kısa bir süre içinde bunları Fenike kıyılarındaki Tripolis’e getirip karaya çıkaracak. Bu askerler de teslim alınıp Pers ordusuna getirelecekti.46

333 senesinin ilkbaharında İskender Gordion’dan hareket etti. Ankira (Ankara) üzerinden güneye inerek Toroslar'’an geçti. Kilikya ovasını istila ederek Tarsus şehirini ele geçirdi. Bizzat Dareios’un komutasında bulunan büyük bir Pers ordusunun Amanos (Nur) dağlarının gerisinde, sohoi ovasında bulunduğunu haber aldıktan sonra kıyı şeridini takip ederek İskenderun dolaylarına geldi. Buradan Beylan geçidinden Suriye ovasına inmek üzereydi ki İskender’in kendisiyle çarpışmak cesaretini gösteremediğini zanneden Pers kralının Makedonya ordusunu bulmak üzere Amanos’un kuzey geçitlerinden Kilikya’ya girmiş

olduğunu ve güneye doğru ilerlediğini öğrendi. İşte böylece iki ordu, aralarındaki Amanos’lardan dolayı, farkında olmadan bribirlerinin yanından geçmiş, Persler kuzeyde, Makedonya’lılar ise güneyde kalmışlardı. Ricat yollarının kesilmiş olduğunu gören İskender hemen geri dönerek kuzeye doğru ilerlemeye başladı. İki ordu İsssos yöresinde Pinaros (Deliçay?) kenarında ters cephelerde, yani Dareios Anadolu’dan, İskender ise Suriye’den geliyormuş gibi karşılatılar.47

Bu karşılaşma iki tarafın ordusu arasında kesin bir netice vercekti. Pers ordusunun sayısı yüzbinlerce idi ve bunların üçte birini paralı Yunan askerleri oluşturuyordu.48

Dareios, İskender’in geri dönüp sahil geçitlerine geldiği, bir meydan muharebesi vermeye hazır olduğu ve bu nedenle yaklaşmakta bulunduğunu haber alır almaz, mümkün olduğu kadar çabuk ve iyi bir şekilde Pers ordusunu tertipledi. Karşılaşacakları alan çok dardı. Büyük Pers ordusunun serbestçe hareket etmesine ve sürekli ve etkili bir savunma yapması için hiç de uygun değildi. Pers ordusu Pinaros suyunun gerisinde düzenlenip mevzilenmek zorundaydı. Dareios bu hazırlığı her türlü taciz ve müdaheleden korunmuş olarak yapabilmek için, otuz bin süvari ile yirmi bin hafif piyadeyi ırmağın ötesine geçiridi. Otuz bin ücretli Yunan askerini sağ kanada, altmış bin ağır piyadeyi sol kanada yerleştirdi. Geri kalan yirmi bin ağır piyadeyi ise daha soldaki tepenin üzerine İskender’in sağ kanadına saldıracak şekilde yerleştirdi. Hafif ve ağır silahlılardan oluşan geriye kalan piyadeler ise bir hat halinde ovaya sığamadıkları için muharebe hattını gerisine alındı. Böylece gerektiği anda yeni kıtalar savaş alanına sürülebilecekti. Dareios ise Pers geleneğine uygun olarak kendi muharebe arabası içinde muharebe hattının tam ortasında yer aldı.

İskender ise arka arekaya ağır piyade, süvari ve hafif silahlılar sırasıyla ilerlemekte olan yürüyüş kolundan ağır piyadeyi ayırarak sağa ve sola on sekiz adım derinliğinde olmak üzere muharebe hattına sürdü.49

İskender bu savaşta da çarpık muharebe düzenini takibeden İskender’in sağdaki taaruz kanadıyla karşısında bulunan Yunan ücretli askerlerini dağıttıktan sonra sola doğru kıvırılarak Pers kralının bulunduğu merkeze taaruz etmesi ve kralı firar ermek zorunda bırakması üzerine Pers ordusu büyük bir bozguna uğradı(333).50

Pers ordusunun kayıpları çok büyüktü. Dareios ise kaçmayı başarmıştı. Ele geçen ganimetler ise para ve değer bakımından çok fazla değildi. Çünkü hazineler, sahra takımları, Kralın ve Satrap’ların eşyaları daha önce Şam’a gönderilmiş bulunuyordu. Fakat Ana-Kraliçe Sisygambis, Dareios’un eşi ve üç çocuğu kargaşa sırasında unutulmuş böylece İskender’in eline düşmüşlerdi. Ancak İskender bu insanlara mevkilerine ve uğradıkları felakete saygı göstererek insancıl bir biçimde davrandı.

Bu meydan muharebesinde Makedonya ordusunun insan kaybı 300 piyade ile 15 süvari olarak gösterilmiştir. Kralın kendisi de bacağından yaralanmıştır. İskender savaşta ölenler için anıt olmak üzere Pinaros çayı kenarında üç sunak inşaa ettirdi. Ayrıca Suirye geçitlerinin kapısına bugünün anısı olarak İskenderun şehrini kurdu.

Pers ordusunda ise 10000’i süvari olmak üzere 100000 kişinin öldüğü bildirilmektedir. Kaçan askerler ise Phrygia ve Küçük Phrygia Satrapları tarafından yokedildiler. 51

İskender bundan sonra Parmenion’u Thessalia süvarileri ve başka kıtalarla beraber Şam’a gönderidi. Büyük kralın harb hazinesi, sefer takımları ve saray eşyaları buraya gönderilmişti. Burası Suirye Satrap’ın ihaneti yüzünden kolayca Parmenion’un eline geçti. Ele geçen ganimet çok büyüktü. 52

Coğrafi mevkileri ve iç durumları sonucu olarak Fenike şehirleri, Pers devletinin içinde isyasi bakımdan özel bir yer tutmakta idiler. Yüzyıllardan beri denizde kuvvetli olan bu şehirler deniz kuvvetleri için kaçınılmaz bir zaruret olan ada-devleti olmak durumundan yoksundular. Kara tarafında yüksek Lübnan dağlarının oluşturduğu sed ile hemen hemen büsbütün kıtadan ayrılmış, bazılar küçük ada sahilleri üzerine kurulmuş, bu sayede hiç olmazsa kıtaya hakim olan devletin doğrudan doğruya ve tamamiyle hiçbir zaman nüfuzu altına girmekten korunmuş olduklarından eski yasalarıyla eski bağımsızlıklarını bir dereceye kadar muhafaza edebilmişlerdi. Böylece Pers kralları da Fenike’yi sadece himayeleri altına almakla, bir de Fenike donanmasını hizmetlerinden kullanmak yetkisiyle yetiniyorlardı. İşte bu yüzden bu şehirlerin zaptı önemliydi.53

Aynı zamanda İskender’in planına göre Pers donanmasının üssüz kalması için kıyılar fethedilmeliydi. Bu kararından vazgeçmeyerek Suriye üzerine yürüdü ve Fenike kıyılarını hemogonyası altına aldı. Bu sıralar artık kendini sadece hellen öç seferinin başkomutanı değil aynı zamanda Asya Kralı olarak da görmekteydi ve bu yüzden Dareios’un pek elverişli şartlar sunan barış teklifini reddetti. 54

Dareios gönderdiği mektupta annesini, karısını ve çocuklarını geri istiyor ve İskender ile bir ittifak yapmaya hazır olduğunu dile getiriyordu. Ancak İskender artık kendisinin Asya Kralı olduğunu söyleyerek bu teklifi reddetti.55

Fenike kıyılarının zaptedilmesinde zorluk çıkaran tek şehir Tyros oldu. Tyros bir ada şehriydi. İskender Tyros’lular anlaşmaya oturdu ve iyi niyetini göstermek için karada bulunan eski Tyros tapınağda şehrin tanrısına adak kurban etmek istedi. Tyros’lular bunun onlar için büyük bir şeref olduğunu ancak İskender’in adada bulunan şehre girmemesi gerektiğini ona bildirdiler. İskender hemen görüşmeleri kesti çünkü geride bırakacağı tarafsız ve kuvvetli bir Tyros Hellen memlektindeki bütün kötü niyetlilere, ayaklanmalara bir merkez teşkil edebilirdi. Sonuçta bu şehrin de alınması gerekiyordu. 56

Şehirle yapılan ilk muharebede İskender aşarılı olamadı. Bu ona Tyros’un kara yoluyla alınamayacağını göstermişti. Bundan sonra İskender kariyerinin en zor askeri operasyonlarından birini gerçekleştirdi ve şehri almayı başardı.

İskender zafeirini şu şekilde kutladı: Kendisi, vaktiyle Tyros’lıların müsaade etmemiş oldukları Herakled kurbanını, şehrin Heraklion’una sundu.

Tyros zaferi önemliyidi. Çünkü bu zafer tıpkı İssos zaferinin doğu ülkelerinde yaptığı gibi Tyros zaferi de batının bütün sahil ülkerinde aynı etkiyi ve belki de daha fazlasını yaparak Makedonya’lıların ne kadar güçlü olduklarını gösterdi.57 Bu savaş sonucunda Fenike ve Kıbrıs gemilerinde oluşan Pers donanması Makedonya’lıların tarafına geçti ve Makedonya ordusuna Mısır yolu açılmış oldu. Mısır’ın ele geçirilmesi İskender için önemliydi; çünkü bununla Perslerin donanmasının son deniz üssü Makedonya’lıların eline geçmiş olacaktı. 58

Tyros’tan hareket ede İskender Filistin yönünde ilerledi. Gaza’ya vardı. Tıpkı Tyros gibi kattapultalar sayesinde surlarını yıkarak, burayı da ele geçirdi. İskender bu savaşta sol bacağından yaralanmıştı.

Gaza’dan sonra İskender Nil Dletası yönünde ilerlemeyi sürdürdü. 1 haftalık bir yürüyüşten sonra Mısır halkı onu adete bir kurtarıcı gibi selamladılar. Çünkü Mısır Pers hemogonyası altında çok uzun süre işkenceler çekmiş ,ezilmiş bir halktı. Mısır 525 yuılından beri Perslerin egemenliği altındaydı ve bu süre içerisinde tapınakları Persler tarafından yok edilmiş, inançlarına saygısızlık edilmiş ve kutsal inekleri eski Pers kralının bizzat kendisi tarafından öldürülmüştü. 59

Mısır kaytsız şartsız İskender’e teslim oldu. Kral 331 senesinin kışında, bu ülkenin kuzey kıyılarında, üzerinde sonraları meşhur fener kulesi yükselecek olan Faros adasıyla Mareotis gölü arasında Nil’in ağızlarına yığdığı çamurlardan müteesir olmayacak bir yerde, yeni bir şehir kurdu. İskenderiye (Alexandria) adını alan ve bir Yunan Polisi şeklinde teşkilatlandırılan bu şehir, elverişli coğrafi durumundan dolayı, kısa bir zaman içinde büyük bir gelişme gösterdi ve Yunan kültürünün Mısır’a girmesinde büyük bir rol oynadı.

Mısır’ın işgali ile İskender, Pers egemenliği altında bulunan akdeniz sahillerinin fethini tamamlamış oluyordu. Helen dünyası için Akdeniz’in doğu bölgesi, Mısır üzerindeki egemenlik ile de Aithiopia’ya ve Hindistan’a giden yol kazanılmış oluyordu.60

İskender Mısır’dayken, stratejik planları dışında çöl ortasında bulunan Amon tapınağına gitti. Makedonya Kralı bununla Dareios’la ikinci bir savaşa girmden önce kahinden geleceği öğrenmek ve elverişli bir cevap almakla yaptığı sefere dini bir karakter vermek istemiş olsa gerekir. Fakat Amon rahibi İskender’i “Amon’un oğlu” sıfatıyla karşılamıştır. Bu bir taraftan bu hükümdarın kendisinin bir tanrı olduğuna inanç getimesine ve kendisine yahut babasına doğrudan doğruya tapınılmasını istemeksizin bu inancı hayatı sonuna kadar muhafaza etmesine, diğer taraftan maiyyetinin ve hatta bütün ordusunun bu inancı kendisiyle paylaşmasına yol açtı. Bu olayın Yunanlılar üzerinde de derin bir etki yapmış olduğunu Miletos’daki Didyma tapınağındaki kahinin İskender’i “Zeus’un Oğlu” olarak selamlaması gösterir.61


Yüklə 214,36 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə