SEVGÝ
DÜNYASI
20
gerekir.
Ýslâm ahlâký yükümlülük-niyet-sorumlu-
luk üzerine kurulmuþtur. Yükümlülük
insanýn bir vazifeler varlýðýnýn farkýna var-
masýdýr. Niyet, insanýn bir iþi bir niyetle
yapmayý isteme iradesidir. Böylece insan
yaptýðý her davranýþýnýn sorumluluðunu
almýþ olur. Bu durumda iyi niyet nedir?
Yaradan'a duyulan sevgi ve saygýyla, O'nun
rýzasýna uygun yapýlan hareketlerdir. Ne
var ki bencil eðilimler, niyetin saflýðýný bo-
zar. Bu eðilimlerin en baþta geleni riyadýr.
Riya, bir davranýþý Tanrý rýzasý için deðil de
gösteriþ için, desinler diye, kendini öne çý-
karmak için yapmaktýr. Bir iþi Tanrý sevgisi
ve saygýsýndan dolayý deðil de, bir baþkasý-
na baðlý çýkarý için yaptýðýndan Tanrý yeri-
ne baþka bir þeyi koyduðundan, riya Tanrý-
'ya ortak koþma olarak örtülü bir þirktir.
Riyadan kurtulmanýn formülü, yaptýðýný
Tanrý için yapmak, O'nun bilmesiyle yetin-
mek, insanlarýn ne diyeceðinden çok,
Yaradan'ýn yargýsýna önem vermek ve
baþkasýnýn elindekine göz dikmek yerine,
Allah'ýn verdiklerine rýza göstermek.
Niyetin saflýðýný bulandýran ikinci egoist
eðilim kibirdir. Kibirde "Ýnsan olma þerefi-
ni" taþýyan insanlara karþý sevgi ve saygý
duymama vardýr. Tanrý, yeryüzünde ken-
disini halife kýldýðý insaný, kendisinden
sonra sevgi ve saygýyý en çok hak eden bir
varlýk olarak görmüþ ve göstermiþtir.
Peygamberin dediði gibi "Hakký kabul
etmemek ve insanlarý küçük görmektir".
Muhasibî, kibrin bilgisizlikten kay-
naklandýðýný belirterek þöyle der:
"Kibrin
aslý insanýn kendi deðerini bilmemesidir.
Eðer insan kendi kadrini bilmez ise, büyük-
lük duygusuna kapýlýr."
Böyleleri gönül-
lerindeki ululuktan dolayý hem Tanrý
buyruklarýný getiren peygamberlere karþý
çýkar hem de ayný özden varedildiði insan-
larý küçük görür.
Kibrin ilacý Yaradan'ýn büyüklüðü
önünde küçüklüðünü fark etme, O'nun
buyruðuna boyun eðme ve büyüdükçe
küçülme erdemi olarak tevazudur. Bu ayný
zamanda O'nun önünde secde etmenin
derin anlamýna ermedir.
Tevazu, kibrin karþýtý olarak Tanrýya ve
tek tek insanlarýn taþýdýðý insan olma þere-
fine duyulan sevgi ve saygýdan kaynak-
lanýr. Buna en baþta insanýn kendine karþý
duyduðu saygý da dâhildir. Ýnsan, kendine
duyduðu saygýyý yitirdiði an kibre düþer.
Kendi deðersizlik duygusunu baþkalarýna
yansýtarak, onlarý hor ve hakir görerek,
kendi aþaðýlýk duygusunu örtmeye çalýþýr.
Tevazu hem Tanrý'ya hem insana sevgi ve
saygý içerdiðinden katýksýz, salt iyiliðin
gerçekleþtiði bir davranýþtýr. Tevazu baþka
gönüllere girmenin de en kestirme yoludur,
zira küçük gönüller ancak küçülmesini
bilenlerden yardým ve hizmet alabilirler.
Muhasibî
"Ýyinin içeriði, iyi davranýþýn
kaynaklandýðý þey nedir?"
diye sorar ve
yanýtýný yine kendi verir:
"Tek bir ahlâk
yasasý vardýr: Allah'a sevgi ve saygýdan
dolayý davranýþta bulunmak. Ýnsana sevgi
ve saygýyla hizmet etmek."
Yaradan'a inanç ve gönülden baðlanma,
yarattýklarýna sevgi ve hizmet ahlâkýn
temel yasasý ve sözün hasý. Ýþte gerçek din
bize bunu öðütler.
SEVGÝ DÜNYASI
21
HERMES VE ÖÐRETÝSÝ HAKKINDA
Her þeyi gören zihin vasýtasýyla,
Þahitlik ettim bizzat
Göklerin görünmez yüzüne,.
Ve tefekkür yoluyla eriþtim,
Hakikat bilgisine.
Ýþte bu biliþle yazýyorum tüm bu mýsralarý.
Bedenimden kurtulup,
Düþüncelerimle uçtum.
Engin ve sýnýrsýz bir varlýk seslendi bana,
"Hermes, ne arýyorsun?
Ben, tek tanrý Athon'un düþünceleriyim.
Seninle her zaman her yerde."
Bir anda açýldý hakikat,
Gördüm sýnýrsýz görüntüyü,
Her þey ýþýðýn içinde eridi.
Sevgiyle bütünleþti.
Hermetizm ve
Temel
Ýlkeleri
Nihal Gürsoy
Kökeni eski Mýsýr'a inen
kadim ve ezoterik bir gizem
öðretisi olan Hermetizmin
modern bir yorumu olarak
tanýmlayabileceðimiz "
Kybalion" adlý anonim
bir yeraltý klasiðinden
yararlanarak baþladýðýmýz
bu yazýda Hermetizm ve
onun temel ilkelerinden
söz edeceðiz.
Resim: Hermes Trismegistus, Johann Theodor de Bry
SEVGÝ DÜNYASI
22
Yukarýdaki mýsralar, Hermes'in yazdýðý
kabul edilen Corpus Hermeticum'dan alýnmýþ
olan Hermes'in mýsralarýdýr. Hermes, okül-
tizmin merkezindeki büyük güneþ olarak
açýklanýr ve yüceltilir. Mýsýr'ýn ilk dönem-
lerinde yaþamýþ bulunan Hermes, "üstatlar
üstadý" diye çaðýrýlýrdý. Üç kere yüce Hermes
anlamýna gelen "Hermes Trismegistus" da
denilirdi. Üç kere yüce denmesinin nedeni
ise, hem rahip hem öðretinin kurucusu ve
bilge hem de kral olmasý nedeniyledir. Bir
anlamda da, isteme cesareti göstermek,
bilmek ve susmaktýr.
Okült öðretinin babasý, astrolojinin kuru-
cusu, simyanýn kaþifi olarak bilinir. Hayatýnýn
ayrýntýlarý kaybolmuþtur. Mýsýr'da yaþadýðý
tarih kesin olarak bilinmemekle birlikte
Musa'dan çok önce yaþadýðýna dair otoriteler
fikir birliðine varmýþlardýr. Ölümünden sonra
Mýsýrlýlar onu Tanrý mertebesine yükseltmiþ
ve Thoth adýný vererek tanrýlarýndan biri yap-
mýþlardýr. Yýllar sonra Yunanlýlar da onu
birçok tanrýlarýndan biri yaparak ona "bilge-
lik tanrýsý Hermes" adýný vermiþlerdir.
Hermes'in hayatý ve ortaya koyduðu bilgiler
dünya düþünce hayatýna egemen olacak bir
felsefe üretme ihtiyacý gütmemiþtir. Daha çok
tohum hakikati ortaya koymak ve ekmek þek-
linde ilerlemiþtir. Hermes'in takipçileri kendi
öðretilerinin temel prensiplerinden biri olan
gizlilik ilkesine riayet ederek bilgiyi hep
ihtiyatlý bir biçimde söylemeyi uygun bul-
muþlar ve sadece almaya ve uygulamaya
hazýr olanlara vermiþlerdir.
Öðretiye sadýk kiþilere emanet edilen kadim
bilgilerin özü ve ruhu böylelikle korunmaya
çalýþýlmýþtýr. Öðretmenleri tarafýndan, hakikat
peþindeki öðrencilere, öðretinin herhangi bir
ülkeye mâledilmemesi ve diðer inanç sistem-
leri ve dinlerle karýþtýrýlmamasý için sürekli
uyarýlar yapýlmýþtýr.
Ýlk zamanlarda temel Hermetik öðretiler,
"Kybalion" adlý bir kitapta toplanmýþtýr.
Kitap bizzat Hermetik inisiyeler tarafýndan
örneklerle açýklanmýþ olan ilkeler, ahlâk
kurallarý ve aksiyomlardan ibarettir.
Bu öðretiler, yaygýn kanaatlerin aksine
maddi elementleri veya metalleri diðerlerine
dönüþtürmekten ziyade, belli mental titreþim-
leri diðerlerine dönüþtürmek, akýl ve ruh
gücünü ortaya çýkararak onlar üzerinde kon-
trol ve hâkimiyet kurmak gibi hermetik simya
sanatýnýn temel prensiplerini içeriyordu.
Kybalion'un
orijinal
metninde
yazýlý olan
ifadeler
yazýmýzda
týrnak
iþaretiyle
alýntýlana-
caktýr.