22
Niyazi Berkes ve Türkiye’de Çağdaşlaşma’nın Gelişimi / Aytaç YILDIZ
“hürriyet aşığı” olarak bellediği için, Berkes’in genç bir Kemalist olarak
çizdiği tablonun sınırları şaşırtıcı değildir. Namık Kemal’e dönük asıl ilgisi,
Tanzimat’ın ilanının yüzüncü yılı münasebetiyle Milli Eğitim Bakanlığı’nca
yayımlanan çalışmada ilk defa karşılaştığı Namık Kemal yazıları ile baş-
lamıştır.
56
Kendi ifadesiyle “Namık Kemal’in fikri hüviyetini daha sahih
olarak tespit fırsatı” doğmuştur.
Bakanlığın bu çalışmasını değerlendirdiği kısa yazına “Namık Kemal ve
Laiklik” başlığını uygun görmesi hayli ilginçtir.
57
“Görüyoruz ki büyük
edibin kendisi de Tanzimat devrine has olan ikilikten kurtulamamıştır”
diyen Berkes’in Kemal’i gördüğü açı, bu büyük adamın büyüklüğü ile
ters orantılı olarak, laiklik lehine kesin bir tercih yapacağı yerde, ısrarla
bir sentez (Berkes’in deyimiyle “telif”) peşinde koştuğudur.
58
Bundan bir
yıl sonra yayın hayatına başlayan
Yurt ve Dünya adlı dergide de Berkes’in
Namık Kemal ilgisinin devam ettiği görülür. 18.yy Türk düşünce tarihinde
İbrahim Müteferrika ne anlama geliyorsa, 19.yy için de Namık Kemal odur:
“O, İslam, Osmanlı ve Garplı denen usul, adet, kaide, telakki vs’yi tahlilden
geçirerek bir ayıklama yapan ilk mütefekkirimiz olmuştur”.
59
1942’de ise
Kemal hakkında bir kitapçık kaleme almıştır. Buradaki değerlendirmesi
şöyledir:
“Namık Kemal… Batı’dan alınan fikirlerden de yararlanarak çeşitli top-
lumsal kurumlarımız ve genellikle toplumsal sorunlar hakkında tutarlı ve
toplu fikirlere sahip olan, bu fikirler ışığında bizim toplumsal hayatımızla
ilgili sorunlar üzerinde eleştirici veya savunucu nitelikte fikirler yürüten ilk
düşünürümüzdür… Arkasında bıraktığı düşünde, genellikle dikkati çeken
yan, Tanzimat döneminde başlamış olan ikiliğin onda da yaşadığıdır. Batı
demokratik rejiminin temelindeki ilkeleri (tabii haklar, toplumsal anlaşma,
yurttaş hakları gibi kavramları) anayasal devlet ilkesine dayamak isterken,
bir İslam devleti olarak tanımladığı Osmanlı devleti için gerekli anayasal
ilkelerin şeriatta bulunduğu inancına sürüklenmişti… Namık Kemal bu
teziyle bir hukuk ve bir tarih yanılgısı içine düşmüştür”.
60
56
Tanzimat, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, 1940. Namık Kemal ile ilgili özellikle İh-
san Sungu’nun “Tanzimat ve Yeni Osmanlılar” adlı yazısı Berkes’in dikkatini çekmiştir.
57
Niyazi Berkes, “Namık Kemal ve Laiklik”, Siyasi İlimler Mecmuası, Sayı 118, 1942,
s. 491-497.
58
Berkes,
a.g.m., s.497.
59
Niyazi Berkes, “Ziya Gökalp’in Sosyolojisi”,
Yurt ve Dünya, Sayı 11, 1941, s.277-292.
60
Niyazi Berkes, Namık Kemal ve Kanun-i Esasi, DTCF Yayınları, 1942, içinde, Ni-
23
Sosyoloji Konferansları, No: 46 (2012-2) / 1-33
Esasen bu kitapçıktaki düşünceleri 1960’daki ana eserinde muhafaza etmiştir.
Belki belirtilmesi gereken küçük bir farklılık, Türkiye’de Çağdaşlaşma’da
Berkes’in Namık Kemal’i “padişahçı” ya da “şeriatçı” olarak nitelendirmenin
büyük hata olacağını birkaç kez belirtmiş olmasıdır. Eğer Kemal böyle bir
görüntü veriyorsa bunun gerisinde, Avrupa’nın aşağılamalarına karşı bir
Müslüman dayanışması içinde bulunabilmeyi arzulaması ve Tanzimat’ın
yasal düzenlemelerindeki tutarsızlıklara karşı gösterdiği tepki yatmaktadır.
61
Açıkça Osmanlıcılık ve İslamcılık yaklaşımları etrafında düşünce üretmiş
olan Namık Kemal’in, Türkiye’de Çağdaşlaşma’da yine de büyük oran-
da olumlu bir dille ele alınmış olması önemlidir. Bu durumu anlamanın
muhtemel bir yolu Berkes’in “İslam ümmeti kavramı, Namık Kemal’in
kendisinde değilse bile, yarattığı yurtseverlik heyecanının havası altında
‘ulus’ anlamına gelmeye başladı”
62
şeklindeki ifadesinden geçmektedir. Ciddi
bir Kemalist olan Berkes’in, Namık Kemal’i, Cumhuriyet’e giden sürecin
yapı-taşlarını –istemeden de olsa- dizenlerden birisi olarak telakki ettiği
görülür. Bu yapı-taşları sadece “ümmetten ulus”a doğru geçişle de sınırlı
değildir. “Vatan”, “ittihat”, “terakki”, “halk egemenliği” gibi kavramların
icadı ve kamuoyuna mal edilmesi de Kemal’den devralınan güçlü mirasa
dâhildir.
63
O kadar ki Berkes’e göre “yanlış olarak Mithat Paşa’ya atfedilen”
Kanun-i Esasi, aslında Namık Kemal’in fikirlerine dayanır.
64
Ziya Gökalp ise çağdaşlaşma sürecinin en önemli aydını olarak öne çıkar.
Berkes’in de altını çizdiği üzere, Gökalp, Kemalizm denen toplumsal ve
siyasal projenin teorik mimarlarından biridir. Bu Namık Kemal’de olduğu
gibi Cumhuriyet’e dolaylı yoldan değil doğrudan yapılmış bir etkidir.
yazi Berkes, Felsefe ve Toplumbilim Yazıları, Adam Yayınları, İstanbul, 1985, s. 198.
DTCF’nin bu Namık Kemal derlemesinde Behice Boran’ın da “Namık Kemal’in Sosyal
Fikirleri” adlı yazısı da vardır. Berkes’in, The Development of Secularism in Turkey’de
Boran’ın bu makalesine atıf yaparken (s.209- 7 nolu dipnot); 1973’teki baskıda (s.525-
“360” nolu dipnot) kaynakçadan çıkarmış olması ilginçtir.
61
Berkes, Türkiye’de Çağdaşlaşma, s.526. Berkes bu noktada Şerif Mardin’i de eleştirir.
Namık Kemal’in çelişkilerinin sebebi olarak onun şeriatın etkisinde kalmış olmasını gös-
teren Mardin’in hatalı bir değerlendirme yaptığını söyler.
62
Berkes, a.g.e., s.357.
63
Berkes, a.g.e., s.357.
64
Berkes, a.g.e.,s.262.