Nebevî Yöntem
662
mızda istişare ile olması için başarı ihsan etmesini niyaz ederiz.
Nesiller boyunca istişareyle yürütülmeye devam etsin. Geçmiş
dönemlerde Müslüman ülkelerde meydana gelmiş tökezleme-
den Allah’a sığınırız. Çünkü kavmine önderlik eden ve uygun
bir düzen kuran salih ve ıslah edici bir adamın arkasından kısa
bir süre geçmeden yönetim, miras olarak geçen bir krallığa
dönüşüvermektedir. Yeni bir emelin ölümünde ve nübüvvet
yöntemi üzere kurulmuş halifeliğin, babaların heybeti altın-
da oğullara taç giydirilmekle tökezlemesinden Allah’a sığınırız.
İşte ülkelerimizde doğan salih yöneticileri suikast ile öldüren
bu olmuştur.
Salihlerin gerçek dostu olan Allah’a sığınmaktan sonra,
ısırıcı heva ve hevesler ile diktatörlüğe karşı ümmete bir bağı-
şıklık kazandırmaktan başka kullanılacak bir ilaç yoktur. Çün-
kü ümmet aldatılıp kandırılacak olursa kanabilir. Hiç şüphesiz
kurtçuklar ölü cesetleri yiyip bitirir.
Bizler kıyamdan önce ve kıyamdan sonra halkı uyandır-
maya, halkı kendi işine ortak etmeye çalışırız. Böylelikle şerefli
ve sorumluluk hissi ile bir hayat yaşasın, baskının, istibdadın
ve büyüklenmeyi reddetmek onda bir meleke haline gelsin,
yönetimde şûradan, paylaşımda adaletten, uygulamada so-
rumluluktan sapmaya karşı sapasağlam toplumsal kıyam ve
direniş her bir erkek ve kadının tabiî bir davranışı haline gelsin.
İstişareye dayalı yaşayış ile akıl yapısının ve iradesinin
yerleştirilip ona alıştırılması için eğitim bir zorunluluktur. Hal-
kın sorumlulukları yüklenmesi için eğitilmesi ve bu sorumlu-
luklara ortak edilmesi gerekir.
Zorba yöneticilerin üslupları, demir yumruk ile demokrasi
adı altında kandırmak, görünüşü itibari ile delilik olan halk kong-
releri gibi yerlerde kışkırtma ve coşturmalar arasında gidip gelir.
Imanın Şubeleri 663
Eğitim, alıştırma, yükleme, zaman ve sabır. Ta ki bozuk
hevalar buharlaşıncaya, akılları ve iradeleri örtmüş bulunan
mayalanmış köpük yok olup gidinceye kadar.
İşte bu şart bütün değişimlerin temelini teşkil eder. Yüce
Allah, “Gerçek şu ki bir toplum kendi özünde olanı de-
ğiştirmedikçe Allah da hâllerini değiştirmez.”
393
buyur-
maktadır.
2. Fakat topraklarımızda yer etmiş fesad hücreleri, akılla-
rın ve nefislerin ıslahı işlemine fırsat tanımamaktadır. Bunlar
ümmetin bedeninin üst taraflarında Amerikancı, mal ve mev-
ki bakımından lüks ve refah içerisinde, Marksistlerden bozuk
inançlı, lüks düşünce müreffehlerinden oluşan hücrelerdir.
Belki de bunlar şu anda -İran’da tanık olduğumuz gibi-
İslâmî deneyimin yolda karşı karşıya kalacakları zorlukları ilk
adımlardaki yanlışlıkları şüpheye düşürmek, alay etmek, komp-
lolar hazırlamak ve tahrip etmek için uygun fırsatlar olarak göz-
lemeye koyulmuş olabilir. Biz, deneyimimizin, münafıkların ve
dinden çıkanların hedefi olmasına fırsat vermeyeceğiz.
Bizler lüks, refah ve inkâr mikroplarının doğal bir şekilde
ölüp gitmelerini tercih ederiz. Sahtekârlıklarının özel ve genel
herkesin önünde açığa çıkmasını, ta ki cahiliyenin bize yerleş-
tirdiği geçmişin kalıntısı olan bir necislik olarak fırlatılıp atılın-
caya kadar.
Fakat şüphesiz münafıklar kendilerini düzenler, hile
ve tuzaklarını hazırlayıp silah taşıyacak olurlarsa Allah’a ve
Rasûlüne, onun halifeliğine karşı savaş açanlar hakkındaki
Allah’ın hükmü, Yüce Allah’ın şu buyruğunda dile getirilmek-
tedir: “Allah’a ve Rasûlüne karşı savaşanların ve yer-
yüzünde fesat çıkarmaya çalışanların cezası, ancak
393 Ra‘d 13/11.
Nebevî Yöntem
664
öldürülmeleri yahut asılmaları yahut ellerinin ve ayak-
larının çaprazlama kesilmesi yahut yerlerinden sürül-
meleridir. Bu onlara dünyada bir horluktur. Ahirette
ise onlara pek büyük bir azap vardır.”
394
Her kim İslâmî
kıyamı horlamak için ayağa kalkacak olursa onun cezası hor-
lanmaya mahkûm olmasıdır. Kıyamdan önce bazı insanlara,
tutumlarını değiştirmeleri teklif edilir. Fakat delillerini açıklama
ve seçim alanında kabul edilmezler. Bundan sonra onlara bu
teklif edilince bir hile olarak sahip olduklarını sunmaya devam
etmeyi kabul ederler. Böylelikle ümmet tarafından onların
tekliflerinin yanlışlığı görülecek ve bunun piyasasının olmadığı
açıkça görülecektir.
Bizimle barışmak isteyenle barış yaparız, fakat bizden
yüz çevirecek olurlarsa, özellikle de silah taşıyacak olurlarsa
bilelim ki ekime elverişli olmayan zehirli bir bitki kökünden
koparılır.
İslâm’da sonu gelmez bir müsamahakârlık vardır. Fakat
İslâm’a açıkça düşmanlığını ortaya koymayanlar içindir. Ta-
rihçilerin naklettiklerine göre İmam Ali (kerremallahu vecheh),
imamlığını kabul etmeyerek kendisine karşı çıkan, kendisi-
ni ve beraberindekileri tekfir eden haricilerle tartışmak üze-
re Abdullah bin Abbas’ı gönderdi. Bir kısmı geri döndü, bir
kısmı ise savaşı sürdürme kararında direndi. Ali radıyallahu
anh, “Nerede olursanız olun, bizimle sizin aranızda dökülmesi
haram olan bir kanı dökmeme, yol kesmeme, kimseye haksız-
lık yapmama şartına riayet edilmelidir. Eğer bunları yapacak
olursanız ben de sizinle savaşırım.” dedi.
Abdullah bin Şeddâd dedi ki: “Allah’a yemin olsun ki yol
kesiciliğe koyulmadan ve haram olan kanı dökmeden onlarla
savaşmadı.” İmam Ali radıyallahu anh, bir defasında da onla-
394 Mâide 5/33.
Dostları ilə paylaş: |