3
Zaman m zda sosyal bilimlerde
kaydedilen bu ilerlemeler, dini "endi e azalt c " ve
"ki ili i billurla t r c " sembolik bir süreç olarak kavramla t rmam za yol açm ve dinin
bu anlamda "yumu ak" bir ideoloji olarak incelenmesinin imkanlar n ortaya ç karm t r.
Dini Türkiye'de bir "eylem arac s " (mediator of action) olarak ele al m z n sebebi dinin
Türk kültüründe önemli bir unsur olarak belirmesidir. Aralar nda seçim kaybetmi
"laikler"in ba ta bulundu u bir k s m politikac lar, din faktörünün Türkiye'de kar s na
geçilmez bir varl k oldu unu anlat rlar. Daha derin bir düzeyde, laik Cumhuriyetin
kurulu undan bu yana, Türkiye'de fertlerin ki ilik ve kimlik krizlerini halletmekte zorluk
çekmi olduklar aç kt r.
Ancak, Türkiye'nin de er bo lu u gözleri kama t racak kadar belirlidir. Alt s n flarda bu
de er bo lu u slami olarak bildikleri itikatlara s k s k ya sar lmak suretiyle halledilmek
istenmi tir. Ayd nlarca "bat l itikatlar n art " olarak de erlendirilen bu niteliklerin
toplumsal ve siyasal davran boyutlar na dönü ece i üphe kabul etmez.
Problem, Türklerin hepsinin ayn mezhepten olmalar bak m ndan daha da çapra k bir
hal almaktad r dini ayn türden(Sünni) bir bütün olarak ele alaca z.
2. BÖLÜM
D N SOSYOLOJ S VE D NSEL DAVRANI
Freud ile Marx n görü leri birbirlerinden o kadar da uzak de ildir.
Feuerbach' n tezinin esas , alg lama (perception) hakk nda bir bulgusuna dayan yordu.
Feuerbach'a göre bir eyin varoldu unu söylemek, yaln z o eyin tasavvur
edilebilece ini söylemek de ildir. Böyle bir iddia, buna ilaveten, var kabul edilen
eylerin alg lanabilece ini (perceived) veya duyumsanabilece ini (sensed)
söylemektedir. Feuerbach' n bundan ç kard sonuç udur: Allah' n varl onun
alg lanabilece i bir ekil almazsa, ispat edilemez. Böylece Feuerbach'a göre din bilimin
kan tlar asl nda kof ve etkisiz varsay mlard r. nsanlar n kalbinde Allah inanc ise kendi
s n rl l n ideal bir varl kla kar la t rma e iliminden do an bir projeksiyondur. Din,
insan n kendi dü üncesinin insanlar üstü bir plana aktar l d r. nsanlar n ruhun
ölmezli ine inanmalar ve ilahi adaletin tecellisine inançlar , gene insanlar n kendi
adalete susam l klar n n soyut bir plana aktar lmas d r. Feuerbach'a göre, 'Duygu aç k
gözlerle gördü ümüz bir rüyad r, din uyanan bilincin rüyas d r, rüya dinlerin esrar n n
anahtar d r."
Marx... Din, bask ya tabi yarat klar n iç çekmesi, kalpsiz bir dünyan n kalbi, ruhsuz
olaylar n ruhudur. (Din) halk n afyonudur." Acton'un belirtti i gibi, burada "afyon un
anlam vicdans z bir üst s n f n halk uyutmak için kul land bir araç de il, insanlar n
kendilerini olaylar n yüzeyinde batmadan tutabilmek için kull and klar bir kendi kendini
aldatmacad r. Marx'a göre, din ele tirisi genel bir dünya anlay na yol açmaktad r:
nsan dindeki aldatmacay anlad andan itibaren 'kendi kendini esir etti i artlar n
ortadan kald r lmas zorunlulu unu da anlar.
4
Teori bir tesadüf eseri olarak ortaya ç kmaz. Teori toplumun bir bölümünün
formül
halinde ifade edilmi ihtiyac d r.
Marx'a göre ideoloji ile din aras nda kuvvetli bir ba mevcuttur. Fakat dinin bir özelli i,
kullan lan bir tahakküm arac olmaktan çok, insan n sar ld bir kurtarma arac
olmas d r.
Freud için din, ki inin toplumsal bunal mlar ndan hayli önce beliren baz ahsiyet
problemlerini halletmek için ba vurdu u bir "oyun" dur. Freud'a göre ki inin ahsiyet
evriminde ilk safha, çocu un hiçbir ekilde anlamad
bir alemde, kendisini tamame n
güçsüz hissetmesidir. Bu güçsüzlü ün kar s nda çocu un isteklerini yerine getiren bir
nevi "kadir'i mutlak" olan ana ve sonra baba belirir. Sonradan, inançlar daha biçimsel
bir ekil ald zaman, ki i, çocuklu undaki durumunu hat rlatan durumlara kendini
kolayca uydurur.
Erikson'un ifadesiyle:
"Yeni do mu çocukta beliren güveni destekleyen ana baba inan , tarih boyunca
kurumsal teminat n (bazen de en büyük dü man n ) örgütlenmi dinde bulmu tur.
Koruman n sonucu olan güve n, herhangi bir dinin gerçekli inin mihenk ta d r. Bütün
dinlerde ortak olan eyler unlard r: dünya nimetleri gibi, manevi sa l k da tan
yaratana ya da yaratanlara zaman zaman çocuksu teslim olu ; insan n önemsizli ini
belli eden bir küçülme ya, da alçakgönüllü davran ; dua ve ark yoluyla kötü davran ,
kötü dü ünce ve niyetlerin itiraf edilmesi ve tanr sal rehberlik sayesinde iç huzuru için
içten gelen yakar ; son olarak, bireysel güvenin ortak bir inan, bireysel güvensizli in
ortak olarak kavramla t r lm bir kötülük olmas gere i. Öte yandan, bireyin kendine
gelmesinin kayna n ço unlu un kat ld ayinlerde bulmas ve cemaate güvenin bir
i areti haline gelmesi de bu ortak nok talardand r."
Marx' n bilinçli olarak üzerinde durmad
fonksiyon kavram , toplumlarla dinler
aras ndaki ili kileri incelemenin bir ana türü olmu tur.
Bunu ilk defa, Durkheim, toplumun tüm varl n düzen ve yap lar n n dinde ifade
edildi i kavram yla anlat yor. Din, toplumun min yatürle tirilmi modelini veren bir
kurumdur. Dini "ayinler" (rites) ise, o toplum içinde ya ayan insanlar n, zaman zaman
kendi yap lar n n sosyal "anayasa"s n hat rlamalar n mümkün k lan bir "toplum
de erlerleri do rulama"s d r.
Mesela Max Müller, ilkel dinlerin inançlar n soyut ilahlardan çok e yalar ve maddi
varl klar etraf nda toplamalar n , bu maddi varl klar n
daha soyut bir varl
temsil
etmeleri eklinde yorumlam t .
O, dinin bu ekilde e yaya tapma eklini almas n ilkel insan n, " ey lerden her birinin
ona can veren bir ruhla birlikte geldi i inanc na ba lam , buna "animizm demi ti.
nsanlar kendilerinin "ruh sahibi" olduklar n anlam lar ve bunun nesneler için de
gerekli olaca n sanm lard .