12
İnsan ve Toplum
bulunur ve çifte yansımalı bir bağıntı içinde, öznelere, her öznenin kendi görüntü-
sünü şimdi ve gelecekte izleyebilecekleri Özne’de, sonsuz sayıda bireyin özne
olarak
çevresini alması için seslenmesi demektir. İdeolojinin çifte yansımalı yapısı aynı anda
şunları sağlar:
1. Bireylere özne olarak seslenilmesi
2. (Mutlak) Özneye tabi olmaları
3. Özne ile öznelerin, kendi aralarında birbirlerini tanımaları ve öznenin kendi kendisini
tanıması
4. Her şeyin yerli yerinde olduğuna ve öznelerin ne olduklarını tanıyıp kabul etmeleri
ve buna uygun biçimde davranmaları koşuluyla her şeyin yolunda gideceği konusun-
da mutlak güvence (Althusser, 2010, s. 207).
Özneleştirme/ Tabi kılma (subjection), evrensel tanıma/ kabul etme ve mutlak güven-
ceden oluşan bu üçlü düzende sarılan özneler, “kendiliklerinden işlerler”. Bu üç terimin
merkezi, özneleştirme/tabi kılmadır. İdeoloji
zaten-hep özne olan bireyleri, yani ben ve
sizleri “işletir”.
Her özne, aynı anda birden çok sayıda ideolojinin içinde ve etkisinde yaşar; bunlar
bir araya gelir ve düzenlenir. Her üretici biriminin ya da elementin, birbirleri ile ilişki
içinde bulunarak ve karmaşık yapılı bir bütüne dönüşecek
şekilde hareket eden ve hiç
biri bir diğerinin basit ya da özsel sebebi konumuna indirgenemeyeceği düşüncesine
Althusser, “yapısal nedensellik” (structural causality) der. Ardından bu teori, aşırı-belirle-
nim (over-determination) ya da bir tarihsel moment oluşturan üretici proseslerin bütü-
nünde, her elementin diğer tüm elementler tarafından belirlendiği düşüncesi ile bağlı-
dır. Belirli bir periyotta belli, mücessem ve çok yönlü pratikler bir üretim biçiminin içinde
yer alır. Bu özel pratikler içinde ve bunların arasında bir gerilim olabilir yahut olmayabilir.
(contradiction) Hiyerarşik bir biçimde bütünleşmiş bu kesimlerin bir “merkez”i yoktur,
son kertede belirleyici olan iktisat kesimi ise de bu farklı kesimlerin karşılıklı
etkileşim
ve belirleyicilik süreci içinde bir “yapı etkisi”, daha özgül bir deyimle “aşırı belirleme”
(surdétermination) ortaya çıkar. İdeoloji, yapının bir etkisi olarak ortaya çıkar. Daha kesin
bir ifadeyle ideoloji; ekonomik, politik/hukuki ve ideolojik toplumsal düzeyler arasındaki
ilişki ve çelişkilerin ortaya çıkardığı bir oluşumdur (Sancar, 2008, s. 53).
Her toplumsal yapı, var olmak için bir yandan üretirken bir yandan da üretim koşul-
larını yeniden üretmesi gerekir. Yani üretici güçler ve varolan üretim ilişkileri yeniden
üretilmelidir. Bu da devlet aygıtları eliyle gerçekleşir.
Bu yeniden üretim, Baskıcı Devlet
Aygıtları ve İdeolojik Devlet Aygıtlarıyla garanti altına alınır. Ne zamanki üretim koşul-
larının yeniden üretimi gerekse, üretim ilişkilerinin yeniden üretimi kurulu düzendeki
iş gücünün özneleştirilmesini içeren bir tür devreye girer, böyle bir özneleşme (subjec-
tification) vuku bulur.
13
Demir / Çevreye Minberden Bakmak: Cuma Hutbelerinde
Çevre Sorununun Sunumu
Bizim anladığımız anlamda devlet, yani burjuva devleti, hükümetten başka bir şeydir
der Althusser. Devletin elinde kendi siyasal ideolojik aygıtı (hükümet bu aygıtta yer
alır) dışında daha başka ideolojik aygıtlar da vardır. Siyasal ideolojik aygıt, eninde
sonunda başka bir sürü başka aygıttan (Kilise, Medya, Okul vs) biridir (Althusser, 2010,
s. 17). Devletin siyasal aygıtını (devletin başı, hükümet, idare) siyasal devletin ideolojik
aygıtlarından ayırmak gerekir. Devletin siyasal aygıtı baskı aygıtı, siyasal devletin ide-
olojik aygıtı ise İdeolojik Devlet Aygıtları arasında yer alır. Aygıtlar arasındaki ayrımı
belirleyen şey, bir aygıtın baskıya mı yoksa rızaya mı dayandığıdır. Bu ayrım işlevseldir,
devletin ideolojik aygıtları bile birçok durumda gizli ya da
sembolik olarak şiddete ve
baskıya yer verirler. Mesela okulda fiziksel cezalar verilebilir. Ya da baskı aygıtı hukuk,
felsefi söylemlere dayanabilir.
Devletin tek bir baskı aygıtı; ama birçok ideolojik aygıtı vardır. Baskıcı olduğunu kesin
bir şekilde söylediğimiz devlet aygıtı, kendini organik bir bütün olarak gösterir; daha
kesin olarak söylersek doğrudan doğruya bilinçli olarak tek bir merkezden yönetilen
ve merkezîleşmiş bir beden olarak gösterir kendini. Hükümetin hemen altında ya da
hükümete bağlıdırlar. Devletin baskı aygıtlarının organik bir bütün olduğunu söyle-
yebiliriz. Devletin ideolojik aygıtlarında ise durum değişiktir. Bu aygıtlar çoğul olarak
var olurlar ve görece bağımsız bir maddi varoluşa sahiptir. Aralarında kaçınılmaz geçi-
şimler yaşansa bile D.İ.A’lar birbirlerinden ayrı, görece özerktirler ve tek ve bilinçli bir
yönetim altında merkezîleşmiş örgütlü bir beden oluşturmazlar (Althusser, 2010, s. 56).
Birbirinden farklı ideolojik devlet aygıtlarının birliği ise bu aygıtların
her birinin kendi
alanında ve kendine özgü kiplikte, kendi içinde farklar, hatta çelişkiler olmasına rağ-
men, devlet ideolojisi olan bir ideolojiyi gerçekleştirmeleri ile sağlanmaktadır. Öyleyse
devlet, baskıcı devlet aygıtları ile ideolojik devlet aygıtlarının, iktidarının altında bir
araya gelmesidir. Althusser, kamusal alanla özel alanın sınırlarını çok fazla göz önüne
almadan bir devlet portresi çizmiştir. Kendisi kamusal-özel ayrımının
da burjuva huku-
kuna dayandığını, oysa devletin hukukun ötesinde olduğunu iddia eder. Fakat yine de
devletin sınırlarını belirsizleştirdiği konusunda eleştirilir.
Devlet ideolojisi nedir? Althusser’e (2010) göre Devlet İdeolojisi, ideolojinin farklı
bölgelerinden (dinsel, hukuki, ahlaki, siyasal) alınma belli sayıdaki ana izleği, devlet
iktidarını elinde bulunduran sınıf egemenliğinin, yani üretim ilişkilerinin yeniden üreti-
mini sağlamak için gerek duyduğu özsel değerleri özetleyen bir sistem içinde toparlar.
Burjuva devleti söz konusu olduğunda devlet ideolojisi içinde toplanan özsel değerler
şunlardır: milliyetçilik,
liberalizm, ekonomizm ve hümanizm (s. 59).
İdeolojinin, üretim ilişkilerinin yeniden üretilmesinde önemli bir rolü vardır. Çünkü
emek gücünün yeniden üretiminin asıl bölümü işletmenin dışında gerçekleşir
(Althusser, 2010, s. 156). Bu da kapitalist eğitim kurumlarında, meslek edinirken,
gereken görgü kurallarına tabi olurken, yurttaş olma bilinci, meslek ahlakı gibi
toplumsal-teknik-işbölümüne saygılı davranırken kurulu düzenin kurallarına boyun