Gizli komiteler-1


AFYON HAPSİ VE İSYAN PLÂNI



Yüklə 154,81 Kb.
səhifə4/9
tarix06.05.2018
ölçüsü154,81 Kb.
#42533
1   2   3   4   5   6   7   8   9

AFYON HAPSİ VE İSYAN PLÂNI


Gizli din düşmanlarının Bediüzzaman Hazretlerinin Afyon Hapsi’ne girmesine dair plânları da Tarihçe-i Hayat’ında şöyle anlatılıyor:

«Bediüzzaman 1944’te Denizli Mahkemesinde beraet ettiği halde, Afyon vilayetine bağlı Emirdağ kazasında ikamete memur ediliyor. Orada kendi âhireti ve Risale-i Nur’la meşgul olurken 1948 senesinde, gizli din düşmanları, yapılan zulümler az geliyormuş gibi aynı nakarat ile, “Gizli cem’iyet kuruyor, halkı hükûmet aleyhine çeviriyor; ihtiyarladıkça artan enerjisiyle, kuvvetiyle, rejimi yıkmağa çalışıyor. Mustafa Kemal’e, İslâm Deccalı, Süfyan diyor” gibi bir sürü bahanelerle, elli Risale-i Nur talebesiyle birlikte Afyon Ağırceza Mahkemesine sevkediliyor ve hapse konuluyor.» (Tarihçe-i Hayat sh:543)



Gizli komite tarafından Bediüzzaman Hazretleri hapishanede mevkuf iken hapishane içinde isyan, kargaşa plânlanmıştı.

Gizli düşmanların bu hilesini fark eden Bediüzzaman Hazretleri, kendi talebelerini ciddi şekilde ikaz etmiş, mektublar yazmıştır. Orada bulunan diğer mahpuslara da irşad edici mektublar kaleme almıştır. Böylece plânlanan kargaşa ve isyan hareketleri akim kalıp bilakis umumî bir barış havası gerçekleşmiştir. Afyon hapsinde çıkartılmak istenen isyan hareketinin hedefi, Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri ve Nur talebeleriydi. O vesileyle Üstada ve Nur hizmetine darbe vurmak hesaplanıyordu.

Bu hususlarda yazılan ve Risale-i Nur Külliyatı’nda dercedilen bir hayli mektub vardır. Bunların bir kısmı Onüçüncü Söz sonunda neşredilmiştir.

«Aziz, sıddık kardeşlerim!

Evvelâ: Hem sizin, hem hapisteki arkadaşlarınızın bayramınızı tebrik ederiz. Siz ile bayramlaşanı, aynen benimle bayramlaşmış gibi kabul ediyorum ve umumuyla bizzât bayram ziyaretini yapmışım gibi biliniz, bildiriniz.

Sâniyen: Sebebsiz kalın demir sobamın parçalanmasıyla verdiği haber ve biz dahi o işarete binaen tam bir ihtiyat ve temkinle geçen fırtınacık, yüzden bire indi, barut ateş almadı. Şimdi yine, sebebsiz mataramın acib bir tarzda küçücük parçalara inkısam etmesi, bize tekrar tam bir temkine ve tahammüle ve ihtiyata sarılmamızın lüzumunu haber veriyor. Aldığım manevî bir ihtarla, gizli münafıklar, dindarlara karşı namazsız sefahetçileri ve mürted komünistleri istimal etmek istiyorlar, hattâ parmaklarını buraya da sokmuşlar.» (Şualar sh:511)

«Aziz, sıddık kardeşlerim! Bugün benim pencerelerimi mıhlamalarının sebebi, mahpuslarla mürafaa ve selâmlaşmamaktır. Zâhirde başka bahane gösterdiler. Hiç merak etmeyiniz.» (Şualar sh:491)

«…ve bilhassa madem Risale-i Nur dersini dinlemişler, elbette mabeynlerinde bulunan bütün küsmekleri bırakmağa hem maslahat ve istirahat-ı şahsiye ve umumiye iktiza ediyorlar. Nasılki Denizli hapsinde birbirine düşman bütün mahpuslar, Nurlar dersiyle birbirlerine kardeş oldular ve bizim beraetimize bir sebeb olup (hattâ dinsizlere, serserilere de) o mahpuslar hakkında “Maşâallah, bârekâllah” dedirttiler, o mahpuslar tam teneffüs ettiler.» (Şualar sh: 487)


BEDİÜZZAMAN HAPİSTE ZEHİRLETİLDİ


«Bediüzzaman yirmi senede olduğu gibi, şu üç-dört senede de o kadar emsalsiz bir işkenceye maruz kalmıştır ki, tarihte hiç bir ilim adamına bu kadar caniyane bir sû’-i kasd yapılmamıştır.

Denizli hapsinde bir ayda çektiği sıkıntıyı, Afyon’da bir günde çekmiştir! Kendisine, bütün bütün kanunsuz muameleler yapılmıştır. Hapishanede tam yirmi ay, kışın çok soğuk olan gayr-ı muntazam bir koğuş içinde yalnız bırakılarak, tecrid-i mutlak içinde imha olmasına intizar edilmiştir. Kışın en şiddetli günlerinde, hapishane pencerelerinin iki milim buz tuttuğu zamanlarda zehir verilmiş; ihtiyar, çok hasta haliyle, aylarca ızdırab çektirilmiştir. Mübarek yatağında, bir taraftan bir tarafa dönemeyecek bir hale geldiği zamanlarda bile, hizmetine, bir talebesi olsun müsaade edilmemiştir. O korkunç şerait altında, kendi kendine ölüp gitmesi beklenmiştir. Hastalığı o kadar şiddetlenmiştir ki; günlerce birşey yiyememiş ve gıdasız kalmış ve çok zaîf bir vaziyete gelmiştir.

Böyle olduğu ve çok sıkı bir tarassud ve tazyikat altında bulundurulduğu halde, Risale-i Nur’un te’lifinden geri kalmamış, her hapiste olduğu gibi, burada da gizli olarak eser te’lif etmiştir. Mahpuslar gizli gizli Risale-i Nur’u elleriyle yazıp çoğaltmışlar ve hapishaneden dışarı da çıkararak neşrini temin etmişlerdir. Bediüzzaman hapiste olduğu günler dahi Risale-i Nur’un neşriyatı durmamış, perde altında yüz binlerce nüshaları eski yazı ile neşretmeye -Nur Kahramanı Hüsrev gibi- Nur talebeleri muvaffak olmuşlardır.

Hapishanede -zehirlenerek- ölüm döşeğinde iken, fırsat bulup ziyaretine varabilen bir talebesine şöyle demiştir: “Belki hayatta kalamayacağım, bütün mevcudiyetim vatan, millet, gençlik ve âlem-i İslâm ve beşerin ebedî refah ve saadeti uğrunda feda olsun. Ölürsem, dostlarım intikamımı almasınlar!..”

Bediüzzaman’ın hapishaneye gelmesiyle çok müstefid olan hapislerden birisi pencereden selâm verdiği zaman, “Sen Bediüzzaman’a neden selâm verdin? Neden onun penceresine bakıyorsun?” diyerek, dayak atılmıştır. Çok mübarek ve çok sevgili Üstadlarının hasta ve çok elîm vaziyetinde gizlice fırsat bulup görüşmeye çalışan talebeleri, yakalandıkları zaman falakalara yatırılarak dayaktan geçirilmiştir. Fakat onlar bu mezalimden aslâ yılmamışlar, imandan ve izzet-i İslâmiyeden gelen bir salabetle, o zalimler vurdukça, onlar da her vuruluşlarında “Vur! Vur!” diye bağırmışlardır. “Düşmanın çizmesi boğazımıza bastığı zaman onun yüzüne tükür! Ruhun kurtulsun, cesedin ezilsin.” hakikatını matbuat lisanıyla da beyan eden Üstadları Bediüzzaman’a ittiba etmişlerdir.

İşte böyle türlü türlü işkence ve tazyikatlarla, gerek hapishane dâhilinde gerek haricinde hizmetini dahi yaptırmamaya çalışmışlardır. Dünyada hiçbir kimseye yapılmayan zulüm ve ihanet, Bediüzzaman’a yapılmıştır.

Nihayet 20 Eylül 1949 günü ceza müddetini hapishanede tamamlayarak tahliye edilmiştir. Bütün hapishanelerde hapisler resmî mesaî saatlerinde tahliye edilirken, Afyon hapishanesinde de saat onda âdet iken, Bediüzzaman’ı fevkalâde bir tezahürat ile karşılamağa hazırlanan halkın istikbaline mani’ olmak için, şafak vakti ile sabah namazı arasında hapishaneden tahliye etmişlerdir.» (Tarihçe-i Hayat sh:545)


Yüklə 154,81 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə