136
da yeni Darvincilik gibi bilimsel iddialarla veya kozmolojide çok-
luevren gibi varsayımlarla karşılaşıyoruz; bunlar ilahi amacın ve
tasarımının karşı konulmaz kanıtından sakınmak isteyen modem
bilim tarafından icat edilmiştir. Katolik Kilisesi doğanın yapısın
da bulunan tasarımın gerçek olduğunu ilan ederek insanın doğa
sını yeniden savunacaktır.” Kardinalin kozmolojide amaç ve tasa
rımın kaçınılmaz kanıtı olan şey dediği, yukarıda anlattığımız fi
ziksel yasanın ince ayarıdır.
İnsan merkezli evreni bilimsel olarak yadsımanın dönüm nok
tası, Dünya’nın Güneş sisteminde merkez konumunda olmadığı
Kopernik sisteminde gerçekleşti. Ne tuhaftır ki, Kopernik’in ken
di dünya görüşü antropomorfikti. Öyle ki, Güneş merkezli mode
linde Dünya’nın evrenin
n
eredeyse merkezinde bulunduğuna işa
ret ederek bizi teselli ediyordu: “Yeryüzü evrenin merkezinde ol
masa bile, bu merkeze olan uzaklığı sabit yıldızların uzaklığı ile
karşılaştırıldığında çok önemsizdir.” Teleskopun icadı ile 17. yüz
yılda gerçekleştirilen, çevresinde bir uydu dönen tek gezegen ol
madığımız gibi gözlemler evrende ayrıcalıklı bir konuma sahip
olmadığımız fikrine ağırlık kazandırdı. İzleyen yüzyıllarda evren
hakkında daha fazla şey keşfettikçe, bizim gezegenimizin sıradan
olduğunu daha iyi anladık. Ancak son dönemlerde doğanın pek
çok yasasının son derece ince bir ayara sahip olduğunun keşfe
dilmesi, en azından bazılarımızın yeniden o eski düşünceye ge
ri dönmesine yol açtı: Bu büyük tasarım, bir büyük tasarımcının
işidir. ABD’de yasalar okullarda din eğitimini yasakladığı için, bu
türden düşüncelere akıllı tasarım denir ve tasarımcının Tanrı ol
duğu açıkça olmasa da ifade edilir.
Modern bilimin yanıtı bu değildir. 5. bölümde gördük, bizim
evrenimiz, her biri farklı fiziksel yasalara sahip olan evrenler
den biri. Bu çokluevren görüşü, ince ayar mucizesini açıklamak
için geliştirilmiş bir kavram değildir. Modern kozmolojideki pek
çok farklı kuramın yanı sıra, sınırsızlık koşulunun bir sonucu
dur. Eğer bu doğruysa, o zaman güçlü antropik ilkenin uygulama
da zayıf ilke ile denk olduğu düşünülebilir; fiziksel yasalardaki in
ce ayarı çevresel faktörler temelinde değerlendirirsek, bizim koz
mik yaşam alanımız -artık gözlemlenebilen bütün evren- pek çok
evrenden biridir, tıpkı Güneş sistemimizin pek çok Güneş siste
minden biri olması gibi. Bunun anlamı, bizimkine benzer milyar
larca sistemin var olduğunu anlamamızla birlikte Güneş sistemi
mizdeki çevresel rastlantıların olağanüstülük özelliğini kaybetme
sidir; yasalardaki ince ayar çokluevrenlerin varlığıyla açıklanabi-
137
lir. Yüzyıllar boyunca pek çok insan kendi dönemlerinde bilim
sel açıklaması yapılamayan doğanın güzelliğini ve karmaşıklığını
Tanrı’ya atfettiler. Ancak Darwin ve Wallace’ın mucize gibi görü
nen yaşam formlarının bir yüce gücün müdahalesi olmaksızın or
taya çıkabildiklerini açıklamaları gibi, çokluevren kavramı da, ev
reni bizim çıkarlarımız için yaratan iyiliksever bir yaratıcıya ge
rek kalmadan fiziksel yasalardaki ince ayarı açıklayabilir.
Einstein bir defasında asistanı Ernst Straus’a “Evreni yaratır
ken Tanrı’nın başka bir seçeneği var mıydı?” sorusunu sormuştu.
16. yüzyılın sonlarında Kepler, Tanrı’nın evreni bazı mükemmel
matematik ilkelerine göre yarattığına inanmıştı. Newton, gökle
re uygulanan yasaların yeryüzünde de uygulandığını görmüş ve
bu mükemmel yasaları ifade edebilmek için denklemler geliştir
mişti; bu yasalar 18. yüzyıl bilimcileri arasında neredeyse dini bir
coşku uyandırmış, bu yasaları Tanrı’nın bir matematikçi olduğu
nu göstermek amacıyla kullanmışlardır.
Newton’dan, özellikle de Einstein’dan beri fiziğin amacı
Kepler’in tasarladığı türde basit matematiksel ilkeleri bulmak ve
bunlarla doğada gözlemlediğimiz maddelerin ve kuvvetlerin bü
tün ayrıntılarına açıklama getirecek her şeyin birleşik kuramını
yaratmaktı. 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında Max
well ve Einstein elektrik, manyetizma ve ışık kuramlarını birleş
tirdiler. 1970’lerde güçlü ve zayıf nükleer kuvvetleri elektroman
yetik kuvvetle birleştiren standart model yaratıldı. Daha sonra Si
cim kuramı ve M-kuramı, geriye kalan kuvveti, kütleçekim kuv
vetini de birleşik kurama ekleme çabasıyla ortaya çıktılar. Amaç
yalnızca bütün kuvvetleri açıklayan tek bir kuram bulmak değil,
kuvvetlerin gücü, temel parçacıkların kütle ve yükleri gibi temel
sayıları da açıklayan bir kuram bulmaktı. Einstein’ın belirttiği gi
bi “doğa öyle bir oluşuma sahip ki, bu kadar güçlü bir şekilde be
lirlenmiş yasaların içinde ancak kesin olarak belirlenmiş sabitle
rin (yani kuramı ortadan kaldırmadan sayısal değerleri değiştiri
lemeyecek sabitler) bulunduğunu mantıksal olarak ilan edebili
riz” diyebilmeyi umuyorduk. Tek kuram, muhtemelen bizim var
olmamıza olanak sağlayan “ince ayara” sahip olmayacak. Ancak
Einstein’ın içinde bulunduğumuz evreni ve diğer evrenleri bütün
farklı yasalarıyla açıklayacak eşsiz kuram rüyasını, son gelişme
lerin ışığında yorumlarsak, M-kuramının o kuram olabileceğini
söyleyebiliriz. Peki, M-kuramı eşsiz mi? Veya onu gerektiren her
hangi bir basit mantık ilkesi var mı? Niçin M-kuramı sorusunu
yanıtlayabilir miyiz?
Dostları ilə paylaş: |