BahâÎLİĞİn arka plani ve söylemi Üzerine bir değerlendirme



Yüklə 276,79 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə6/8
tarix19.10.2018
ölçüsü276,79 Kb.
#74986
1   2   3   4   5   6   7   8

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                                                                           metin bozkuş 

149

vuku bulmadıkça Hakikat Güneşi doğmaz.  Şimdi, hangi darlık ve sıkıntı bu 

anlatılanlardan daha büyüktür. Hakikati arayıp Tanrı’yı tanımak isteyen bir kimsenin 

bunun için başvuracak bir kimseyi bulamamasından daha yaman bir sıkıntı mı olur? 

Güneşi ve onu aksettiren aynaların batması üzerine, insanlar darlık ve zorluk içine 

düşerler”

 28

 der. O, bu görüşleriyle,  Şiî-İmamiyye’nin içine düştüğü çıkmazı öne 



çıkarmakta ve kendisini de çözüm olarak sunmaktadır. Buna göre, şayet insanlık, 

doğunun en karanlık bir köşesinde Tanrı’nın bugün için koyduğu ruhânî ve toplumsal 

yasaları kabul ederse, “En Büyük Barış” kurulur. Ve Bahaullah’ın Haberi’nin tam 

önemini ve son yüzyılda dünya üzerindeki etkilerini anlamak istiyorsak, O’nun 

öğretilerinin açıklandığı zamanı hatırlamalı ve o zamandan beri ne kadar ilerlediğimizi 

görmeliyiz.

29

 

Bahâilik, toplumsal yapıda yaşanan olumsuzluklara karşı, Tanrı’nın birliği, 



insanlığın birliği ve dinlerin birliği prensiplerini öne çıkarmış, felsefî bakış açısını bu 

temele oturtmaya çalışmıştır.  Bahâîliğe ait kitap ve broşürlerin hemen tamamında, 

sırasıyla “Bahâî Tarihi,” “Bahaullah’ın Öğretileri” ve “Bahâî İdarî Düzeni” başlıkları 

altında konular işlenmektedir. “Bahaullah’ın Öğretileri bölümünde, Çalışma, Öğrenim, 

Perhiz Kuralları, Evlilik, İşbirliği, Evrensel Dil, Din ve Bilim, Erkek ve Kadın Eşitliği, 

Zenginlik ve Yoksulluğun Sınırlanması, Birleşik Dünya Devleti ve Dünya Barışı gibi 

başlıklar göze çarpmaktadır.

30

 



Bahâîliğe dair yazılan kitaplarda gördüğümüz yaklaşım tarzını kendileriyle 

görüştüğümüz Bahâîlerde de görmekteyiz. Kendisine, Bahâîlikle tanışmalarının nasıl 

başladığını sorduğumuz Bahâî İlhan Sezgin “Annem dede soyundandı. Dolayısıyla 

mehdînin geleceğine inanılan bir ortamda yetiştim. Annem bana “kendini Allah’tan 

uzak tutma” derdi. Çevremdeki dindarları dürüst görmezdim. Sağ-sol çatışması gibi 

hususlar beni düşündürürdü. Nihayet bir gün rüyada dağa tırmanıyordum, tepeye 

vardığımda, batan güneşten sonra tekrar bir güneş doğuyordu ve güneş bu taraftadır, 

işte bâb, mehdî’ budur denildi. Sonra bir Bahâî’nin arabasında otostop yaptım. 12 

Kasım 1973’te İzmir’de Mahallî Ruhânî Mahfile başvurarak Bâb ve Baha’nın hak 

olduğunu kabul ettim.”

31

 dedi. Pek çok Bahâî benzer açıklamalarda bulundular. 



Hepsinin ortak noktası, yaşanan olumsuzluklara işaret etmek ve “beklenen mehdî” 

inancını Bâb ve Baha olarak insanlara sunmaktadır. Bu durumu Sivas bölgesinde 

görmek mümkündür. Kendisiyle görüştüğümüz bir diğer Bahâî, önce bize Bahâîliğin 

Sivas’taki tarihini anlattı. Buna göre bu tarih 1863’lü yıllara varmaktadır. Bahaullah bu 

tarihte Sivas’tan geçmiş, burada Farsça bilen bir şeyh’le (bu şeyh muhtemelen Morali 

Baba’dır) görüşmüş ve Sivas’ta üç gün kalmıştır. Bundan elli yıl evvel Attar adında 

birisi, Mıgırdıç adında bir Ermeni ve Muzaffer Güney adında bir Mevlevî yüzbaşı 

Bahâî olurlar. 1975’li yıllarda bir dede Bahâî olmuş ve ardından bazı Aleviler de 

Bahâî olmuşlar. 1982’de Mahallî Mahfil kurulmuştur. Bugün Sivas civarında seksen 

kadar köyde 300 kadar Bahâî bulunmaktadır. Bunlar arasında her çevreden insan 

                                                 

28

 İkan Kitabı, s. 17; Şevki Rabbanî, Bahaullah’ın Sesi, çev. Mecdî İnan, İstanbul, 1987. 



29

 Faizî, a.g.e., s. 72. 

30

 Bkz. Faîzî, a.g.e., s. 54-72; Vaat Edilen Dünya Barışı, İstanbul, 1985, s. 3-29; Emrin Velisi Şevki Rabbanî, 



Bahaullah’ın Dîni (Bir Dünya Dini), çev. Mecdi İnan, İstanbul, 1974, s. 3-16; Bahaullah, Yedi Vadi ve Dört 

Vadi, Almancadan çev. Atilla Bağçuvan, Kemal Matbaası, Adana, trs., s. 14-15. 

31

 İlhan Sezgin, 1954 Tunceli, Öğretim Üyesi. 




 

 

 



 

 

 



 

 bahâîliğin arka planı ve söylemi üzerine... 

150

vardır. Çoğunluğu ise Aleviler oluşturmaktadır.

32

 Edindiğimiz intiba, bu bölgede Bahâî 



olanların, eğitim düzeyleri ne olursa olsun, din ve mezhep konularında yeterli ve 

doğru bir eğitim almamış ve kendi inancıyla bir tür problem yaşamış kimseler 

olduklarıdır. Özellikle Bahâî inancında Bahaullah’ın konumu ile Şiâ’daki Ali ve 

İmamların konumları arasında tam bir benzerlik vardır.  Şîa’nın imamlara yüklediği 

fonksiyonun onların düşüncesinden tek farkı, din içinde kalmış olmalarıdır. Bahailikte 

ise, yeni bir din iddiası vardır. Şîa’daki bu yapının kısmen Alevîlerde de bulunduğunu 

varsayarsak, Alevîler arasında Bahâîliğin yayılmasının sebeplerini anlamış oluruz. 

Hususiyle,  İslam dini konusunda yeterli bilgiye sahip birisi, Bahâîliğin öne çıkardığı 

ahlakî prensiplerin zaten İslamiyette bulunduğunu bilir. Bahâîlikte, sadece inanç ve 

ibadet konularında bir hafifletmenin varlığını anlar.  



 

b. İslâmî Bilgi Ve Terimlerin Te’vil Ve Taklid Edilerek Sunulması  

Bahâilik yeni bir din olma iddiasında bulunmakta, ancak kutsal kitaplarına ve 

günlük hayatta kullandıkları dile ve malzemeye baktığımızda yeni bir din iddiasının 

havada kaldığı görülmektedir. Bahâîliğin kutsal saydığı eserlere baktığımızda, 

örneğin “İkân” kitabının, baştan sona Kur’ân ayetlerinin keyfî açıklamaları, batınî 

te’villeri ile çelişkili tasavvufî izahlar ve isrâîliyat denilen asılsız hikaye ve iddialarla 

dolu olduğu görülür. Aslı Farsça olan bu kitap, Mecdi İnan tarafından,  İkân Kitabı, 

“Bahaullah’ın Eserlerinden”, İstanbul: Menteş Matbaası, 1969 adıyla Türkçe’ye 

çevrilmiş olup 110 sayfadan oluşmaktadır.  İkân kitabında, Tanrı zuhuru, zuhûr’un 

mahzarı, ışık, yansıma, cevher, cemâl, görünme, mazhar, Güneş, idrak vb. Şiîliği ve 

Yeni Eflatuncu düşünceleri çağrıştıran tabirler sıkça kullanılmıştır. Kitabta, bir konuda 

yapılacak anlatımı desteklemek için ayet mealleri “buyruluyor” ifadesiyle verilir. 

Peygamberler ve onlara yapılan işkenceler anlatılır. Peygamberlerin iddialarının aynı 

olduğu ancak farklı zamanlarda farklı isimlerle geldikleri anlatılır (s. 5-13). Bazen 

İncil’den yapılan iktibaslar te’vil edilir (s. 15). Kutsal kitaplarda geçen Ay, Güneş ve 

Yıldız tabirlerin, göktekilere münhasır olmayıp, bunların başka anlamlarının olduğu 

belirtilir. Örneğin, Hakikat Güneşi, mahzarlardır. Nasıl ki, Gök Güneşi yaratık 

alemindeki maddi varlıkların gelişmesini sağlıyorsa, Manevî Güneş sayesinde de 

birlik ağaçları, teklik meyveleri, ilim ve ikan çiçekleri, hikmet ve beyan rayhaları 

büyüyüp gelişirler.  İlahi Güneş, her şeyin ondan, onunla kaim ve ona döneceği 

varlıktır. Güneş, Ay ve Yıldızlar, önce nebileri sonra onların dost ve arkadaşlarını 

temsil ederler. Örneğin, Rahman suresi, 5. ayette “Güneş ve Ay (menzillerinde 

ettikleri hareket) hesaplıdır” manası yerine “Güneş ve Ay Cehennem azabına 

mahkumdurlar” anlamı verilerek, burada “güneş ve ay batıla yönelip, hakka yüz 

çeviren herkestir,” denilir (s. 17-18). Kıyamet sahnelerini anlatan “Güneşin kararması, 

ayın  ışığının sönmesi, Yıldızların düşmesi gibi” Kur’an’da geçen ifadeler, din 

bilgilerinin doğrudan yanlışa sapmaları olarak te’vil edilir (s. 21). Yine Kur’an’da 

geçen Doğu ve Batı, Gök ve Arz (Mearic 40, İnfitar 1, Zümer 67, İbrahim 48) tabirleri, 

“Her peygamberin doğuş ve batış yeri vardır,” şeklinde, “Gök yarılınca “ifadesi, “Gök 

din semasıdır her zuhurda yükselir ve sonrakinde hükümsüz ve batıl kalır, yarılır” 

şeklinde te’vil edilir (s.22).  

                                                 

32

 Mehmet Marufi, 1943, Tahran, Öğretim Üyesi. 




Yüklə 276,79 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə