Yazi tura fiLMİ Örneğİnde türk sinemasinda ‘saydam niHİLİZM’ ve anlam lale kabadayi



Yüklə 232,19 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə4/5
tarix02.12.2017
ölçüsü232,19 Kb.
#13506
növüYazi
1   2   3   4   5

İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ/ Yazı Tura Filmi Örneğinde Türk Sinemasında  

‘Saydam Nihilizm ve Anlam’  

 

 

73 



söylemektedir 

(225). 


Nihilizmin 

artık, 


Nietzsche’nin 

Tanrı’nın 

ölümünü 

açıklamasıyla  ortaya  çıkan  radikal  tavrı 

kalmamıştır. 

Günümüzde 

artık, 

‘saydamlaşmış  bir  nihilizm’den  bahsetmek 



mümkündür (Baudrillard,2003:225).  

  

Baudrillard, 



saydamlaşmış 

nihilizmin, 

kendinden  önce  varolmuş  biçimlerden  çok 

daha 


acımasız 

bir 


biçim 

olduğunu 

savunmaktadır. 

Çünkü 


saydamlık 

ve 


‘boşlukta  yüzer  gibi  olma  hali’,  sistem  ve 

onu çözümlediğini savunan tüm kurumların 

ayrılmaz 

bir 


parçasına 

dönüşmüştür. 

Nietzsche’nin  ‚Tanrı  öldü‛  açıklaması  da 

artık 


biçim 

değiştirmiştir. 

Baudrillard, 

Tanrı’nın  ölmediğini  ama  hipergerçek  bir 

şeye  dönüştüğünü  savunmaktadır.  ‚Bir 

köken  ya  da  bir  gerçeklikten  yoksun 

gerçeğin,  modeller  aracılığıyla  türetilmesine 

hipergerçek 

yani 

simülasyon‛ 



(Baudrillard,2003:15-16) denmesi gözönünde 

tutulduğunda, 

her 

şeyin 


simülasyon 

tarafından  saydamlaştırıldığı,  saydam  ve 

hipergerçek  bir  dünyada,  kendi  kullarını 

tanıyan  bir  Tanrı’nın  varlığından  söz 

etmenin 

de 


mümkün 

olmadığı 

görülmektedir.   

  

Nietzsche’nin  yanılsamaya  dönüştüğünü 



söylediği 

dünyada, 

gerçek 

olanın 


tüketilmişliğini  vurgulaması,  Baudrillard’ın 

yaklaşımıyla  uyuşmaktadır.  Artık  gerçeklik 

kavramının  sonu  gelmiştir.  Baudrillard’a 

göre,  dünyayla  birlikte  herkes  simülasyon 

evreninin içine düşmüştür (226). Bu evrende 

nihilizm,  eskideki  değerlerin  değersizleştiği 

ve  ardından  yıkımın  geldiği  anlamını 

yitirerek,  simülasyon  içinde  bir  gerçekliğe 

sahip  olmakta,  bir  saydamlık  daha  doğrusu 

yalancı  bir  saydamlık  aşamasına  geçmiş 

bulunmaktadır.  Baudrillard  bu  aşamada  şu 

soruları  sorar;  ‚Öyleyse  kuramsal  açıdan, 

nihilizmden  geriye  kalmış  bir  şeyler  var 

mıdır?  Bundan  böyle  hiçlikle  ölümün  bir 

meydan 

okuma, 


bir 

amaç 


olarak 

sunulabileceği  yeni  bir  oyun  sahnesinden 

söz edilebilir mi?‛ (226). Baudrillard, burada 

trajediye 

göndermede 

bulunurken, 

günümüzde, 

nihilizm 

kavramı 

düşünüldüğünde içinden çıkılması imkansız 

bir dünyada yaşanmakta olunduğuna dikkat 

çekmektedir.  

  

Saydam  nihilizm,  politik  ya  da  estetik  bir 



biçime  sahip  değildir  ve  kıyametle  ilgili  son 

cılız  kıvılcımları,  anlamın  yok  edilmesiyle 

ilişkilendirmemektedir. 

Gerçi 


artık 

bir 


kıyametten  de  söz  etmek  olanaklı  değildir. 

Kıyamet  olamayacak,  ama  o  izlenimi 

bırakacak  olan  tek  şey,  politik  anlamdan 

uzak,  iletişim  araçları  aracılığıyla  ortaya 

çıkan  ve  yine  onlar  aracılığıyla  ortadan 

kalkan,  rastlantısal  terörizmdir.  İletişim 

araçlarının,  sadece  teknik  birer  gereç 

olduğunu  kabul  etmek  isteyen  Baudrillard, 

onlara  atfedilen,  insan  yaşamı  üzerindeki 

güçlerinden hoşnut olmadığını belirtir. ‚(<) 

oysa  iletişim  araçları  o  üstünde  toplumsal 

bir şeylerin oynandığı sahne özelliğine sahip 

değildir.  İletişim  araçları  bir  bant,  bir  pist, 

delikli  bir  şeritten  başka  bir  şey  değillerse, 

biz  de  onların  seyircileri  yani  alıcıları 

olamayız‛ (2003:226-227).  



 

Baudrillard’a 

göre 

nötr 


biçimler 

ve 


duyarsızlık, 

gerçeğin 

yerini 

almıştır. 



İnsanlar, bugün, onları devre dışı bırakmaya 

çalışan  bir  sistemle,  boş  ve  anlamsız 

biçimlere  duyulan  bir  biçim  halini  alan 

hayranlık  duygusuyla,  baş  başa  kalmış 

durumdadır 

ve 


bu 

hayranlık, 

kişiyi 

nihilizme  götüren  bir  tutku  niteliğinde 



değildir.  Kişiler,  yaşanmak  zorunda  kalınan 

saydamlık 

çağında, 

melankolik 

ve 

büyülenmiş  insanlar  gibi  davranarak,  kendi 



yok oluşlarına bile hayranlık duymaktadır.  

 



İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ/ Yazı Tura Filmi Örneğinde Türk Sinemasında  

‘Saydam Nihilizm ve Anlam’ 

 

 

74 



Jean  Baudrillard,  kitabı  içindeki,  Nihilizm 

Üzerine  isimli  makalesinde,  kendisini  bir 

nihilist 

olarak 

tanımlamaktadır. 



Onun 

nihilizmi,  19.  Yüzyıl  ve  modernleşme  içinde 

ele  alınan  şekliyle,  görünümlerin,  dünyanın 

bütünleyiciliğine 

son 

vererek 


onu 

yorumlamaya açmasını devrim olarak kabul 

etmeye  dayanmaktadır.  Yirminci  yüzyıl  ya 

da  post-modernleşme  açısından  ise,  önceki 

yüzyılda  görünümlerin  yok  edilmesine 

benzer  şekilde  bu  kez  anlam  kıyımı 

gerçekleştirildiğini  söyleyen  Baudrillard,  bu 

değişimi  de  ikinci  bir  devrim  olarak  kabul 

ettiğini 

ve 


varlığını 

onayladığını 

vurgulamaktadır  (227).  Ona  göre,  artık, 

anlamın  varolabileceği  bir  eleştiri  alanı 

(sahnesi) 

yoktur. 


Artık 

anlamlar 

dondurulmakta 

ve 


bölünerek 

saydamlaştırılmaktadır. 

İletişim 

araçları 

anlamı  bolca  üretirken,  sistemin  hızı 

oranında  olabildiğince  büyüyebileceğine 

inanılan  kitle,  toplumsalı  kendi  potasında 

eritmektedir.  Anlama  dayandırılan  bir 

terapiden  bahsetmek  de  mümkün  değildir. 

Terapi,  duyarsızlık  sürecinin  bir  parçasına 

dönüşmüştür.  Baudrillard’a  göre,  kuramlar 

boşlukta  yüzmektedir  ve  böyle  bir  ortamda 

eski  anlamıyla  nihilizmin  varolabilmesi  de 

mümkün  değildir.  Çünkü  nihilizm,  hala 

Kıyamet  olabilirliğini  hayal  eden  bir 

kavramdır.  

 

Baudrillard,  dünyanın  tıkanma  noktasına 



geldiğini  ve  bu  ortamda  Schopenhauer  ve 

Nietzsche’de 

de 

ele 


alınan 

yazgının, 

tepkisizliğe  dönüştüğünü  savunmaktadır. 

Baudrillard, insanın etrafını kuşatan saydam 

biçimlerin  yol  açtığı  melankolinin  temel  bir 

tutkuya 


dönüşmekte 

olduğunu 

savunmaktadır.  Ancak  bu  melankolinin 

nihilizmle  bir  ilişkisi  yoktur.  Tükenen 

sistemlerde melankoli, ani bir duyarsızlaşma 

ve  sessizlik  biçimidir.  Melankolide  artık,  iyi 

ve kötü, doğru ve yanlış arasındaki dengeyi 

kurabilmek  olanaklı  değildir.  Hızlanan  her 

şeyin  tersine,  melankoli  dolu  tepkisizlik 

giderek  yayılmaktadır.  Kitleler,  hem  her 

türlü  anlam  fazlalığını  yutmakta  ve  yok 

etmekte,  hem  de  anormal  şekilde  genişleme 

süreci içindedir.  

 

Baudrillard’a  göre,  günümüzde 



içinde 

yaşanılan  dünyada,  herkes  her  şeye  karşı 

umursamaz  bir  tavrın  içine  sokulmaktadır. 

Kitle  iletişim  araçları  ise,  yok  olup  giden 

görüntüleri  sunarak,  anların  tüketilmesine 

aracılık  etmektedir.  Artık,  ‚Bir  sonuca  yol 

açmayan olaylar (ve bir sonuca yol açmayan 

kurumlar) çağında yaşıyoruz‛ (2003:232). Ve 

bu 

çağda 


artık 

‘anlam’ın 

kurtulması 

mümkün değildir. Yüzyıl öncesinde ortadan 

kaldırılmaya çalışılan görünümler, bu anlam 

ya 


da 

anlamsızlık 

nihilizmine 

karşı 


bağışıklık kazanmış durumdadır ve anlamın 

yokluğunda 

onlar 

sapasağlam 



ayakta 

durmaktadır.  



     

 

 Yazı  Tura  Filminde  Nihilizmden  Saydam 

Nihilizme 

Yönelen 

Anlamın 

Çözümlenmesi    

Uğur  Yücel’in  ilk  yönetmenlik  denemesi 

olan  Yazı  Tura  (2004),  dram/trajedi  türünde 

bir  filmdir.  Filmde,  birlikte  askerlik  yapan 

Göremeli  Şeytan  Rıdvan  (Olgun  Şimşek)  ve 

İstanbullu 

Hayalet 

Cevher’in 

(Kenan 

İmirzalıoğlu)  öyküleri,  iki  ayrı  bölüm 



halinde  anlatılmaktadır.  Filmi  birleştiren 

ortak  nokta,  Şeytan  Rıdvan’ın  çocukluk 

aşkını 

öldürmesi 



nedeniyle 

bunalım 


geçirmesi  sonucu,  mayına  basarak  sağ 

bacağını,  onu  durdurmak  isteyen  Hayalet 

Cevher’in  ise  sağ  kulağındaki  işitme 

yeteneğini  kaybetmiş  olmasına  dair,  ortak 

geçmişin 

verildiği 

sahnelerden 

oluşmaktadır.  İki  karakter,  askerlik  sonrası 

yaşamlarında bir daha bir araya gelmez.   

 



Yüklə 232,19 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə