164
* TAED
51
Saadet KARAKÖSE
kendisine hatırlatıldığında “Ben akşam aklım başımda olmayarak sarhoşlukla bir halt etmişim”
diyerek sözünden döner. “Karaman bahşişi” şairler arasında aslı olmayan yalan vaat anlamında
mazmun olarak kullanıla gelmiştir. (Onay, 2000, s. 282)
Hep Karaman bahşişidür rûzgâruñ virdigi
Hâzır ol kim „âkıbet virdigini devrân alur (Necâtî s. 178, G. 55).
Böylece Karamanoğlu, edebî eserlerde yalan söyleyen, sözünde durmayan bir tip hâline
getirilmiştir. Nev‟izâde Atayî, Hamsesinde yalan söylediği için yüzü kara çıkan bu yerli tipi
ibret gösterir:
Makz-ı „ahd ile olur hâli tebâh
Karamanoğlu gibi rûyi siyâh (Kortantamer, 1997, s. 304, s. 348).
2.
Fatih devrinin ünlü âlimlerinden Molla Lutfi (ö. 1495), Seyyid Şerif‟in Hâşiye-i
Tecrîd adlı eserine bir haşiye yazan Hatipzâde‟yi eleştirdiği için, Hatipzâde‟nin düşmanlığına
maruz kalmıştır. Rakiplerinin yalancı şahitliğiyle dinsizliğine hükmolunan Lutfî, idam edilerek
öldürülmüştür. Bir beytinde vefa şartına bağlı olarak “öldürün beni” demesi, ölümünü daha
önceden hissetmiş olduğunu göstermektedir.
Öldürmeyince mihr ü vefâ itmezin dimiş
Ger eyler ise mihr ü vefâ öldürün beni (Pala, 1996, s. 118).
3.
Tacizâde Cafer Çelebi (ö. 1515), Yavuz Sultan Selim‟in sevdiği, güvendiği bir
nedimidir. İran seferi sırasında askeri isyana tahrik etmekle ithaf edilip; yine kendisinden alınan
isyan çıkarmanın cezasının ölüm olacağına dair bir fetvaya istinaden başı vurularak öldürülmüş;
cenazesi yıkanmadan defnedilmiştir. İddianın yalan olduğu ölümünden sonra anlaşılmıştır. Şair,
ölüm şeklini anlatan beytini kehânet-i şairâne ile önceden söylemiştir.
Ben şehîd-i tîg-i „aşk oldukda râh-ı yârde
Yumadan defn eyleñüz tenden gubârı gitmesin (Pala, 1996, s. 118).
4.
Kanuni‟nin büyük oğlu Şehzade Mustafa‟nın, şehzadeye söylenen yalan ve
gıyabında atılan iftira sonucu katli bir yalanın faciaya dönüşmesinin örneğidir. Tahtı kendi
oğluna bıraktırmak isteyen Hürrem Sultan ve damadı Rüstem Paşa‟nın kurdukları bir düzenle
Mustafa‟ya babasının yaşlandığı ve tahtı kendisine bırakacağı yalanı söylenir. Bu yalan kısa bir
süre sonra her tarafta Mustafa‟nın (ö. 1553) tahtı ele geçireceği dedikodusuna dönüşür. Bu
dedikodular Kanuni‟nin kulağına geldiğinde inanmaz ama babası Yavuz‟un taht kavgasını
hatırlayınca paniğe kapılıp, babasının elini öpmek için otağına gelen Şehzadeyi boğdurur.
Yalancı Şairin Gözüyle Yalana Bakış
TAED
51* 165
(Koçu, 1981, s. 132) Arkasından oğulları Selim ve Bayazıd arasında çıkan taht kavgasında
Hürrem Sultan‟ın en sevdiği ve tahta layık gördüğü Bayazıd da (ö. 1561) babasının izniyle
öldürülür. Taşlıcalı Yahya‟nın mersiyesi, Şehzade Mustafa cinayetini açık ve samimi bir dille
anlatır:
Tolındı mihr-i cemâli bozuldı erkânı
Vebâle koydılar âl ile âl-i Osmânı
Yalancınuñ kurı bühtânı bugz-ı pinhânı
Akıtdı yaşumuzı yakdı nâr-ı hicrânı (T. Yahya, s. 96, T. 9-1).
5.
Figani (ö.1532), Kanunî devri şairlerinden olup genç yaşta ünlendiği için birçok
kişinin hedefi haline gelmiştir. Sadrazam İbrahim Paşa‟nın Budin‟den getirtip Atmeydanı‟ndaki
sarayı önüne diktirdiği bazı heykeller hakkında bir tartışma sırasında
Dü-İbrâhim âmed be dâr-ı cihân
Yekî but-şiken şod yekî büt-nişân
(Dünya evine iki İbrahim geldi, biri put kıran (Hz. İbrahim), biri put diken(Sadrazam
İbrahim Paşa) oldu.) şeklindeki Farsça bir beytin okunuşu sırasında, beyitte geçen “be-dâr-ı
cihân” ibaresinin “be-deyr-i cihân” şeklinde olması gerektiğini savunur. “Deyr” kelimesinin
kilise anlamıyla, Sadrazam İbrahim Paşa‟yı Hıristiyan olmakla itham ettiği ve beytin kendisine
ait olduğu iddiasıyla işkence edilerek öldürülür. Sonradan beytin Gazneli Mahmud devrinde
söylendiğine dair kayıtlar bulunmuştur (Şentürk-Kartal, 2007, s. 209).
IV.
Yalancı Tipi:
Edebî eserlerde yalancılar çirkin, ucube, acûze sıfatlarıyla anılır. Genellikle yalancılar
kadın-yaşlı-çirkin sıfatlarına sahip olan kocakarı tiplemesidir. Bu tipler aynı zamanda sihirbaz,
büyücü ve kovucu tipleridir.
Ferhad‟a Şirin‟in öldüğü yalanını bir kocakarı söyler. Bu zâl-i mekkârenin tavsifi:
Kadi iki bükülgen pîr-i zâli
Felek zâli kibi hîlet-sigâli
Hutût-ı mekrdin yüzinde yüz çîn
Tilige ötmeyin „ömride söz çın (Alpay, 1994, s. 437).
(Beli iki bükülmüş yaşlı kadın yaşlı felek gibi hilekârdır. Yüzündeki yüz çizgi hile
yazılarındandır. Ömründe dilinden doğru bir söz çıkmamıştır.)
166
* TAED
51
Saadet KARAKÖSE
Kâzibi kizb ider rüsvâ
Kalacak yüz karasıdur aña
Zurna-zen gibi üfürme lafı
Hele miskalleye bir etrâf (Atayi, s. 91 (Sohbetü‟l-ebkâr).
Yine Atayi‟nin Nefhatü‟l-ezhâr‟ında, gökyüzündeki gezegenleri bile birbirine
düşürebilecek fitneye sahip, çirkin bir kocakarı, kadın düşkünü evlatlığını zengin ve güzel diye
kandırmak suretiyle yaşlı ve çirkin bir kadınla evlendirir.
Este efsûn-sâzi-i mihr ü vefâ
Zühreyi keyvâne ede mübtelâ (Kortantamer, 1997, s. 350).
(O bir muhabbet ve bağlılık büyüsü yapsa Zühre gezegenini Zuhal‟e âşık eder.)
Sonuç:
Yalanın ahlaki kusur addedilmesi, insan hayatını olumsuz yönde etkilediği, insan ve
topluma zarar verdiği içindir. Toplumun konuya gösterdiği hassasiyetin sonucu olarak dilimizde
yalanla ilgili çok fazla deyim ve atasözü bulunmaktadır. Başta Kur‟an-ı Kerim olmak üzere,
hadislerde, eğitici ve tasavvufî eserlerde yalan zemmedilmiş ve yasaklanmıştır. Yalan
söyleyenler güruhunun başında şeytan geldiği gibi, yalancılar da şeytana benzetilir. Hayal
gücünden beslenen şairin hayalinden, hayal kırıklığına uğrayan kişinin boşa çıkan umutlarına;
sıradan bir insanın sorguladığı boşa geçen ömürden, zaman ve mekânın hiçliğine; tarihin akışını
değiştiren olaylardan, ahlâk kusuru olarak kişisel yaşantıyı etkileyecek kadar geniş bir
yelpazeye sahip olan yalan kavramı gerçek ve göreceli olarak kültürel yaşantımızdan
edebiyatımıza yansımıştır. Toplum içinde palavracı kimselere “kırkyalan” adı verilir.
“Mukallid” dediğimiz nüktedan kişiler de mübalağa sanatından yararlanır. Yemin, yalancının
inandırıcı olmak için başvurduğu bir eylemdir. Tekzip yalanlama, inkâr yalanı kabul
etmemektir. Edebiyatımızda yalancı tipi de yalan kadar çirkin tasvir edilir.
Dünya, felek, baht, murat, mutluluk göreceli olarak, halk tarafından yalan sayılan
unsurlardır. Tabiat unsurlarının değişkenliği, bir yönüyle yalan söylemiş gibi yorumlanır.
Dünya, insan, güzellik gibi ömrü sınırlı olan olgular yanında, insanın hayata tutunmasına vesile
olan umut, hayal, rüya da hayal kırıklığına sebep olduğu için yalan sayılmıştır. Yalan dairesi
insan-toplum-evreni kapsayan bir afaki boyut içerisinde telakki edilirken, insan “bir varmış bir
yokmuş”u sorgulamaya davet edilir.
Yalancı Şairin Gözüyle Yalana Bakış
TAED
51* 167
Yalana muhatap olan kitle de kişinin kendisinden başlayarak bütün çevresini içine alır.
Her hal ü karda yalana muhatap olan kitle, yalan söyleyen kitle üzerinde güç ve nüfuz sahibidir.
Devlet adamları, aileler, rakipler, sevgili ve âşıklar yalana maruz kalan kimselerdir. Hemen
herkesin başvurduğu, bugün “beyaz yalan” diye isimlendirilen yalan türü insanı bir tehlikeden
kurtaran yalan türüdür. Tarihi olaylarda yalan, yalanın topluma verdiği zararı ispat eden
örneklerden bir kaçıdır. Kıskançlık, rekabet veya korku sebebiyle bir başkasının felaketine
sebep olan yalan, daha çok gerçeği gizleme ve iftira sonucu rakibi ortadan kaldırmada etkili
olmuştur. Yalancı tipinin bütün çirkinlikleri bünyesinde toplaması da toplum psikolojisinin
yalana bakışını göstermektedir. Sonuç olarak bazen iş bitiren, bazen felaket getiren, yalandan
ibaret hayatımızın her safhasında karşılaştığımız gerçek bir olgudur yalan.
Kaynaklar
Ak, C. (1987). Muhibbî divanı. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.
Akaya, H. (1994). Nevres-i kadîm ve Türkçe divanı. Cambridge: Harvard University.
Akdoğan, Y. (?). Ahmedî, İskender-nâme. Kültür Bakanlığı Yayınları.
Akkuş, M. (1993). Nef’î divanı. Ankara: Akçağ Yay.
Aksoyak, H. (2003). Gelibolulu Mustafa Âli, Tuhfetü’l-Uşşâk. İstanbul: MEB Yayınları.
Akyüz, K., Beken, S., Yüksel, S. ve Cunbur, M. (1990). Fuzûlî, divan. Ankara: Akçağ
Yayınları.
Alpay Tekin, G. (1994). Ali Şir Nevâyî Ferhâd u Şîrin, inceleme-metin. Ankara: TDK Yayınları.
Arat, R. R. (1991). Kutadgu Bilig I metin. Ankara: TDK.
Arat, R. R. (1992). Edib Ahmed B. Mahmud Yükneki, Atabetü’l-Hakâyık. Ankara: TDK.
Arslan, M. (1994). Pendnâme-i Zarîfî. Sivas.
Arslan, M. (2002). Şeref Hanım Divanı. İstanbul: Kitabevi.
Arslan, M. (2003). Leyla Hanım Divanı. İstanbul: Kitabevi.
Arslan, M. (2007). Mihrî Hatun Divanı. Ankara.
Arslan, M. ve Aksoyak, İ. H. (1994). Haşmet Külliyâtı. Sivas.
Atsız, H. N. (1992). Âşık Paşaoğlu tarihi. İstanbul: MEB Yayınları.
Ayan, H. (1981). Fuzûlî, Leylâ vü Mecnûn. İstanbul: Dergâh Yayınları.
Bilgin, A. (2000). Ümmi Sinan Divanı. İstanbul: MEB Yayınları.
Canpolat, M. (1982). Ömer Bin Mezid, Mecmuatü’n-Nezair. Ankara: TDK Yayınları.
Çavuşoğlu, M. (1983). Yahya bey ve divanından örnekler. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.
Çavuşoğlu, M. (1986). Divan Şiiri. Türk Dili, Türk Şiiri Özel Sayısı, (415-417), 1-77.
168
* TAED
51
Saadet KARAKÖSE
Çavuşoğlu, M. ve Tanyeri, A. (1987). Zâtî Divanı III. İstanbul.
Çavuşoğlu, M. ve Tanyeri, A. (1990). Üsküplü İshak Çelebi Divanı. İstanbul.
Çavuşoğlu, M. ve Tanyeri, M. A. (1981). Hayretî, Dîvan. İstanbul: Tenkidli Basım.
Çelebioğlu, A. (1998). Akşemseddinzâde Hamdullah Çelebi ve Pend-nâmesi. Eski Türk
Edebiyatı Araştırmaları, 201-224, İstanbul: MEB Yayınları.
Doğan, M. N. (2002). Fuzulî’nin poetikası. İstanbul: Ötüken Yayınları.
Enginün, İ. (1992). Cumhuriyet dönemi Türk şiiri. Türk dili, çağdaş Türk şiiri, (481-482), 565-
784, Ankara: TDK Yayınları.
Gibb, E. J. W. (1999). Osmanlı Şiir Tarihi I-II. (çev. Ali Çavuşoğlu). Ankara: Akçağ Yayınları.
Gölpınarlı, A. (1940). Fuzuli Sıhhat ü Maraz. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Yayınları.
Gölpınarlı, A. (1972). Nedîm, Divan. İstanbul: İnkılâp; Aka Yayınları.
Hakkulov, İ. (1998). Ahmet Yesevî Hikmetleri. Ankara: MEB Yayınları.
İsen, M. (1990). Latîfî Tezkiresi. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.
İsen, M. (1990). Usulî Divanı. Ankara: Akçağ Yayınları.
İz, F. (1995). Eski Türk edebiyatında nazım I. Ankara: Akçağ Yayınları.
Kalkışım, M. (1994). Şeyh Gâlib Divanı. Ankara: Akçağ Yayınları.
Kaplan, M. (2008). Hayriyye-i Nâbî. Ankara: AKM Yayınları.
Karahan, A. (1966). Figânî ve Divânçesi, İstanbul.
Karaköse, S. (1994). Nev’i-zade Atayi Divanı. Malatya.
Karaköse, S. (2001). Said Giray Divanı. Denizli.
Kavruk, H. (1998). Eski Türk edebiyatında mensur hikâyeler. İstanbul: MEB Yayınları.
Kavruk, H. (2001). Şeyhülislam Yahya Divanı. Ankara: MEB Yayınları.
Keskioğlu, O. (1995). Siyer-i Nebî. Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları.
Koçu, R. E. (1981). Osmanlı Padişahları. İstanbul: Ana Yayınları.
Kortantamer, T. (1997). Nev‘î-zâde Atâyî ve Hamse’si, İzmir: Ege Üni. Ed. Fak. Yayınları.
Kufacı, O. (2005). Adnî Divanı. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, İstanbul: İstanbul
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Kurnaz, C. ve Tatcı, M. (2001). Ümmî Divan Şairleri ve Enverî Divanı. Ankara: MEB
Yayınları.
Küçük, S. (1994). Bâkî Divanı. Ankara: TDK Yayınları.
Mengi, M. (1995). Mesîhî Dîvânı. Ankara: AKM Yayınları.
Okay, H. (?). Nezihî, Âşık Dertli Divanı. İstanbul: İstanbul Maarif Küt.
Onay, A. T. (2000). Eski Türk edebiyatında mazmunlar ve izahı. Ankara: Akçağ Yayınları.
Yalancı Şairin Gözüyle Yalana Bakış
TAED
51* 169
Ömer Bin Mezid, Mecmuatü‟n-Nezair, Haz. Mustafa Canpolat, Ankara, Türk Dil Kurumu
Yayınları, 1982.
Pala, İ. (1995). Ansiklopedik divan şiiri sözlüğü. Ankara: Akçağ Yayınları.
Pala, İ. (1996). Şairlerin dilinden. İstanbul: Ötüken Yayınları.
Pehlivan, B. (1984). Âşık Veysel. İstanbul: Deniz Kitaplar Yayınları.
Pendnâme-i Zarîfî, Haz. Mehmet Arslan, Sivas, 1994.
Said Giray Divanı, Haz. Saadet KARAKÖSE, Denizli, 2001.
Şentürk, A. A. (2011). Osmanlı şiiri antolojisi, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
Şentürk, A. A. ve Kartal, A. (2007). Eski Türk edebiyatı tarihi. İstanbul: Dergâh Yayınları.
Tarlan, A. N. (1992). Ahmed Paşa Divanı. Ankara: Akçağ Yayınları.
Tarlan, A. N. (1997). Necati Beg Divanı. İstanbul: MEB Yayınları.
Tatcı, M. (1990). Yunus Emre Divanı. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.
Tulum, M. ve Tanyeri, A. (1977). Nev’î Divanı. İstanbul.
Türk Klasikleri. (1992). C. 11. İstanbul: Ötüken-Söğüt Yayınları.
Yaltkaya, Ş. (çev.) (1989). Muallakat. İstanbul: MEB.
Yatman, M. (1989). Osmanzade Taib Divanından Seçmeler. Ankara.
Yavuz, H. (1967). Kur’an-ı Kerîm ve izahlı meâl-i âlîsi. İstanbul.
Yazar, İ. (2006). Tokatlı Kânî Divanı. Yayımlanmamış doktora tezi. İzmir: Ege Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Yelten, M. (?). Nevizade Atayi, Sohbetü’l-ebkâr. Kültür Bakanlığı Yayınları.
www.siraze.net
(Erişim Tarihi: 13.7.2011).
www.toplumvetarih.blogcu.com
(Erişim Tarihi: 13.7.2011).
www.forumturka.net
(Erişim Tarihi: 20.7. 2011).
www.genckolik.org
(Erişim Tarihi: 05.8.2011).
www.meshursozler.com
(Erişim Tarihi: 05.8.2011).
www.inleyennagmeler.com
(Erişim Tarihi: 20.10.2011).
www.itusozluk.com
(Erişim Tarihi: 20.10.2011).
www.turkudostlari.com
(Erişim Tarihi: 20.10.2011).
www.kulturturizm.gov.tr
(Erişim Tarihi: 11.10.2012).
Dostları ilə paylaş: |