Yalancı Şairin Gözüyle Yalana Bakış
TAED
51* 143
(Eğer zaman sözünde dursa, dünya dönmeseydi, gül fidanı gibi (kırılgan) olan ömrün
yüze güldüğüne inanırdım.)
Bir düş gibidir hak bu ki ma‟nâda bu âlem
Kim göz yumup açınca zamânı güzer eyler (Nef‟î, s. 23, K. 10).
(Manâda bu dünya bir rüya gibidir. Göz yumup açıncaya kadar geçer gider.) Dünyadan
göçen kimse için dünya yok olmuştur.
Hevâya sarf olunup nakd-i vakt-i ümmîdim
Dürûg-ı lâf-zen-i rûzgâra aldandım (Haşmet, s. 281, G. 169).
(Umudumun vakit serveti havaya harcanıp gitti. Zamanın laf söyleyen yalanına
aldandım.) Şair “vakit nakittir” atasözüne dikkat çekmektedir. Laf-zen, boş vaatte bulunan
anlamında kullanılmış.
3.
Felek:
Felek, boşa çıkan umutlar sonucunda hayal kırıklığına uğrayan insanın psikolojisine
bağlı olarak suçladığı bir kavramdır. Aslında felek, burçların bulunduğu gökyüzü olup talihinin
iyi yönde değişmesini uman insanın umutsuzluk ve başarısızlıkların yüklendiği bir olgudur.
İşler yolunda olduğunda bahsi geçmeyen felek, olumsuzlukların baş müsebbibi sayılır.
Beklentisi gerçekleşmeyen şair feleği yalancılıkla suçlar.
Etdikçe tâli‟imle recâ-yı muvâfakat
Her va‟de-i dürûguna bin yıl zamân verir (Nefî, s. 9, K. 4).
(Felek, talihimle söz birliği yaptıkça her yalan sözüne bin yıl süre tanır.)
Tâ itmeyince dergehine ilticâ anun
Va‟d-i dürûg-ı çarh ile dil nâ-murâddur (Osmanzâde Taib, s. 180).
(Gönül, onun dergâhına sığınmadığı sürece, feleğin yalan vaadi ile oyalandı; muradına
eremedi.) Şair feleğin oyalamasından memduhun kapısına sığınarak emin olmuştur.
Bu kanâ‟at cübbesinden key sakın çıkarma baş
Gâfil olma aldar avlar seni de çiyner tolâb (Ümmi Sinan, s. 27, G. 15).
(Bu kanaat cübbesinden sakın başını çıkarma. Gafil olma; bu dolap seni aldatır, avlar ve
çiyner.)
144
* TAED
51
Saadet KARAKÖSE
Dünya istiare sanatıyla dolaba (su değirmeni) benzetilmiş. Beyitte baş ve dolap dairesel
şekilleriyle tenasüp oluşturmaktadır. Şair değirmene kapılmış baş manzarası çizmektedir. Buna
mukabil baş, kanaat cübbesi içinde emniyettedir.
4.
Fecr-i kâzib:
Hatt-ı „izâr-ı yâre iki subh olur misâl
Kim biri kâzib ola biri sâdıka seher (Necâtî Pala, 1995, 458).
(Sevgili yüzündeki ayva tüyleri, biri yalancı diğeri sadık olan iki sabaha benzer.) Tüyler
olmadığı zamanki parlaklık sadık sabaha, tüylerin siyah görüntüsü yalancı sabaha benzetilmiştir.
„Aşkda sâdıklık izhâr itdi dâgın gösterüp
Gâlibâ derlerdi kâzib kıldı andan „âr subh (Fuzulî, s.157, G. 54).
(Yalancı fecir yarasını gösterip aşkta sadık olduğunu ortaya attı. Yalan söylerken
terlediği için, galiba sabah ondan utandı.) Şair, teşhis yoluyla hüsn-i talil sanatıyla güneşin
doğuşundan önceki tabiat olaylarını bir iddia şeklinde yorumlamaktadır. Yalancı fecir, subh-ı
sadık olduğunu iddia etmekte ve terlemektedir. Çiy taneleri kapalı istiare yoluyla tere
benzetilmiştir. Sabah ise bir yalana şahit olduğu için utanmakta ve kızarmaktadır. Tan kızıllığı
da sadık sabahın kızarması şeklinde yorumlanmıştır.
Çü mihrün gice gündüz sâbit olmışdur derûnumda
Yanumda subh-ı sâdık „arz-ı mihr eylerse kâzibdür (Gelib. Ali, s. 33, G. 73).
(Güneşe benzeyen yüzün zihnimde gece gündüz kaldığı için eğer sabah güneş gösterirse
benim yanımda yalancıdır.)
Şair güneşle sevgilinin yüzünü mukayese ederken, tabiatın güneşini yok saymakta ve bu
suretle subh-ı sadığı fecr-i kâzip kabul etmektedir.
Subh-ı kâzib gibi kizb ehli tasaddurda olur
Subh-ı sâdık gibi alçakda kalan dânâdur (Gelibololu Ali, s. 386, K. 13).
(Yalancılar yalancı fecir gibi yükseklerde durur. Bilgeler de sadık sabah gibi alçaklarda
durur.)
Yalancı fecir sabahtan önce olduğu için, yalancılara gösterilen ilgi ile paralellik
göstermektedir. Şair, gerçeklerden rahatsız olan ve yalan cazibesine kapılan toplum psikolojisini
eleştirmektedir.
Yalancı Şairin Gözüyle Yalana Bakış
TAED
51* 145
5.
Ruyâ-yı kâzibe, hayal:
Bir âleme düşsek ki elem olmasa anda
Her rind-i gedâ pâdişeh-i Cem-haşem olsa (Nefî, s. 193, G. 117)
(Elem olmayan bir âleme düşsek. O âlemde her gönül adamı kul, birer Cem halkının
padişahı olsa.)
Kulları padişah yapmak elbette hayal işidir ve sözü yalan olarak kalır.
Hâb üzre iken koçdı dimişsin o miyânı
Hayr ola düşüñse eger ey Yûsuf-ı sânî (Atayî, s. 315, G. 244).
(Ey ikinci Yusuf, “ben uyurken o belimi sardı”, demişsin. Bu senin rüyan ise hayır
olsun.)
Dün gice İshâk ol dildârı gördüñ didiler
Kanda gördüñ düşüñ ise hayr ola gerçek misin (Üsküplü İshak Çelebi, s.143, G. 200).
(Ey İshak, dün gece o güzeli gördügünü söylediler. Nerde göreceksin? Emin misin?
Düşün ise hayır olsun.).
Düşümde zülfüñi gördüm diye sevinmiş idüm
Gözüme hod görinen ejdehâyimiş ey dost (Cem Sultan, s. 53, G. 17).
(Ey dost, rüyamda saçlarını gördüm diye sevinmiştim. Gözüme görünen ejderhanın ta
kendisiymiş.)
„Âlem-i vuslat hayâl-i hâb imiş ru‟yâ gibi
Pâydâr olmaz dirîğâ bî-vefâ dünyâ gibi (T. Yahya, s. 144, T. 22).
(Vuslat âlemi rüya gibi uyku hayali imiş. Yazıklar olsun! Vefasız dünya gibi bu da
kalıcı olmaz.)
„Aceb mi vasluña irmek hayâlin itdise „Adnî
Ki sultânlıga irişür gedâ yalancı hâbında (Adnî, s. 21, G. 72).
(Adni, sana kavuşma hayalini kurduysa buna şaşılır mı? Bir kul yalancı rüyada
sultanlığa ulaşır.)
Ru'yânı riyâ eylediler hâbuñı gaflet
Bu hâl ile mahşerde sen ancak uyanursın (G. Ali, s. 102, G. 393).
Dostları ilə paylaş: |