140
* TAED
51
Saadet KARAKÖSE
(O gün gül bahçesinde ağlayıp inleyerek sevgiliyi överken üveyik “gû gû” (söyle söyle)
dedi, Güvercin de “bu bu bu” diyerek sevgiliyi aşikâr etti.) Şair, kuş seslerine anlam yüklerken
üveyiğe meraklı, güvercine gammaz sıfatı yüklemektedir.
Günümüzde gizli kalması gereken bir olayın duyulması durumunda, faili gizlemek için
söylenilen “kuşlar söyledi” tabiri, bu inancın devamı olsa gerek. Mantıksal olarak da uçan ve
öten bu varlıklar, gören ve söyleyen sıfatıyla anılır. Orhan Veli de bahara bağladığı umudu,
sıkça duyduğu kuş sesleriyle yeşertir ve yaşadığı hayal kırıklığının yalanını kuşlara söyletir:
İnanma ceketim inanma
Kuşların söylediklerine
Benim mahrem-i esrârım sensin
İnanma kuşlar bu yalanı
Her bahar söyler
İnanma ceketim inanma (www.siraze.net.tr)
5.
Hançer:
Mesel durur bu ki olmaz şehâ dilüñ kemügi
Ne deñlü söylese ma„zûrdur yalan hançer (Üsküplü İshak Çelebi, s. 25, K. 12).
(Ey şah gibi yüce sevgili, “dilin kemiği yoktur”, atasözünde belirtildiği gibi hançer ne
kadar yalan söylese de mazurdur.) Şair dile benzettiği hançerin eğri olduğu için yalan
söylemesini mazur görmektedir.
C.
Yemin:
Yalan söylemeyi alışkanlık edinen kişi, inandırıcı olamayacağını bildiği için gerçeği
söylerken veya yalan sözüne inandırıcılık katmak için yemin etmeyi de alışkanlık edinir. Hâliyle
yalancı güruhundan sayılan şairlerin de yemin etme temayülü yaygındır. Sözün doğruluğunu
ispat için de kutsal değerler üzerine yemin edilir.
İder itdürmege kizbin tasdîk
Kasemi şedd-i nitâk-ı tahkîk
Çok yemîn ehli degül ehl-i yemîn
Kizbinüñ şâhididür fart-ı yemîn (Nâbî, Hayriyye, s. 246).
(Yalancının yemini, yalanını tasdik ettirmek için gerçeğin kemerini kuşanmaktır. Çok
yemin edenler sağlamlardan değildir. Onun çok yemin etmesi, yalancılığının ispatıdır.)
Yalancı Şairin Gözüyle Yalana Bakış
TAED
51* 141
Güzeller mihr-bân olmaz dimek yañlışdur ey Bâkî
Olur vallahi billahi hele yalvarı görsünler (Bâkî, s. 97, G. 55).
(Ey Baki, “güzeller şefkatli olmaz” demek yanlıştır. Yalvarı(para) görürlerse vallahi
billahi şefkatli olurlar.) “Yalvarı görmek” deyimi kinaye sanatıyla “âşıklar yalvarmaya devam
etsinler” anlamında da kullanılmıştır.
Mesîhî bir gün ey dil-ber ölür yolunda gerçekden
İnan vallâhi billâhi ve tallâhi yalanum yok (Mesîhî, s. 127, G. 123).
(Ey gönül alan güzel, Mesihi bir gün senin yolunda gerçekten ölür. Vallahi, billahi,
tallahi yalanım yok; inan.)
Sıdk-ı nefesin sırr-ı füyûzât-ı ilâhî
Vallâh bu ne lâf u ne güzâf u ne yalandır (Şeyh Gâlib, s. 44, K. 28).
(Doğru sözün İlahi feyizlerin sırrıdır. Vallahi bu, boş laf ve yalan değildir.)
Kelâmullâh hakı içün benüm bu sözde kizbüm yok
Safâ virür baña Kur‟ân gibi güftârı „Oşmânuñ (Zatî, s.119, G. 763).
(Osman‟ın sözleri bana Kuran gibi safa verir. Benim bu sözde yalanım olmadığına
Allah‟ın sözleri üzerine yemin ederim.)
D.
Toplum Tarafından Yalan Sayılan Mefhumlar:
Toplum tarafından yalan sayılan mefhumlar, tecrübe yoluyla halka mal olmuş göreceli
olgulardır. Geçicilik arz eden her mefhum yalan sayılmıştır. Dünyadan insan umutlarına kadar
birçok unsurun yalanla ifade edilmesi, ihtiyaten inanıp güvenme konusunda temkini içerir.
Yalanı dolaylı ifade eden “sanmak, inanmak, aldanmak, eğlenmek, oyalanmak, kanmak” gibi
fiiller geçiciliği ifade etmek için kullanılır.
1.
Dünya, âlem:
Saña sihrile virmesün gurûrı
Ki bu gam-hânenüñ yokdur sürûrı (Hüsrev i şirin, s. 92).
(Bu gam yeri olan dünyanın neşesi yoktur; o sana sihir ile gurur vermesin.)
Yalancı dünyede gerçek erenler bir haber dirler
Senüñ bir bûseñi alan cihânda biñ yaşar dirler (Üsküplü İshak, s. 91, G. 80).
142
* TAED
51
Saadet KARAKÖSE
(Yalancı dünyada gerçek erenler “senin bir buseni alan dünyada bin yaşar” diye
gerçeklerden haber verirler.) Beyit yalan ve gerçek tezadı üzerine kurulmuştur. Dünya yalancı,
erenler ve sözleri doğrudur.(Daha güzel ifade edelim!)
Sıdk niyyet ver ki bu dünyâ denen mekkârenin
Mekrine aldanmayam kizb u yalana bakmayam (Usulî, s. 175, G.79).
(Verdiğin sözde dur da bu dünya denen hilekârın hilesine aldanmayayım; yalan
dolanına bakmayayım.)
Eger kim merd iseñ anuñ vefâsın umma sıdk itme
Bu dehr-i pîre-zen „ahdi yalan ey gerçek er gerçek (Zatî, s. 105, G. 734).
(Ey gerçek er olan, mert isen bu yaşlı kadın gibi dünyanın vefasını umma; ona
güvenme; onun sözünün yalan olduğu gerçektir.)
Dönmedi çarh murâdımca benim bir kerre
İtmeyem ben de tekâpû bu yalan dünyâya (Leyla Hanım s. 45, M. 5).
(Dünya bir kez benim isteğim doğrultusunda dönmedi. Ben de bu yalan dünyaya
yaltaklık etmemeliyim.)
„Aceb mi nakşına aldansa göñlüm deyr-i dünyânuñ
„Acâ‟ib zîneti vardur bu gün birkaç sanem birle (Figânî, s. 40, G. 76).
(Gönlümün bu dünya denen kilisenin resimlerine (süsüne )veya hilelerine aldanmasına
şaşılır mı? Şimdi bir kaç put gibi güzel olan sevgiliden ibaret olsa da, oldukça şaşırtıcı bir süsü
vardır.)
2.
Zaman:
Nev-bahâr eyyamını seyr etdi gördü kim yerin
Yüzüne güldü bir iki gün yalancı rüzgâr (Usulî, s. 68, K. 3).
(O ilkbahar günlerini yaşadı ve yalancı zamanın bir iki gün dünya yüzüne güldüğünü
gördü.) Şair, yalancı rüzgârla özlenilen ilkbaharın çabuk geçtiğini ifade ediyor. Rüzgâr, istiare
sanatıyla “zaman” anlamında kullanılmıştır.
Aldanurdum gül-bün-i „ömrüñ yüze güldügine „
Ahdine tursa zamâne dönmese devrân eger (Baki s. 25, K. 13).
Dostları ilə paylaş: |