104
ten utanma hali vardı sarayda. Tüm bunların sonunda "Genç Türkler"
devrimi gerçekleşti ve olayın devamı olarak Fransızlar İstanbul'a
kadar gelip çıktılar. Yüzyıllarca Avrupa ülkelerinin topladıkları kin
20. yüzyılın başlarında tam açıklığı ile çeşitli tecavüzlerde ortaya
çıktı. Bu vahim savaşlarda Kemal Atatürk kurtarıcılığı tarihsel türk-
çülüğün güçlü geçmişini restore etti.
İdeolojik türkçülüğün Ziya Gökalp, Ali bey Hüseyinzade,
Memmed Emin Resulzade gibi temsilcileri vardır. İdeolojik türkçü-
lük türkün kurtarışını Türk dünyasının tesis olunmasında görüyordu
ve Türkleri bu birliğe çağırıyordu. İdeolojik türkçülüğün felaketi
pantürkizmin Dinçilik ve Batıçılıkla birleşmesindeydi. Türkçülük
kendi anlamı açısından hem İslamcılığa, hem de Batıçılığa aykırıdır.
İslam halk, millet tanımıyor, topluluk tanıyor, ümmet tanıyor. Üm-
metçi milliyetçi olamaz, bu nedenle, islam milliyetciliye karşıdır.
Batı'nın da tanrısı mal, mülk ve politikadır. Bunların her ikisi
Türk`ün yaratılışına aykırıdır. Bu yüzden de Türkçülük-Batıçılık
birliği mantıksızdır.
Büyük araziye, çok sayıda nüfusa, dünyadan kıyaslanamaz
düzeyde Ruhsallığa, muhteşem askeri güce sahip Türk dünyası
kendi birliğini kuramadı. Dünyadan bağımlı hale geldi, parçalandı,
türklüğünden - ezeli mahiyetinden çok uzaklaştı. Asif Ata bunun
tarihsel, psikolojik nedenlerini Türk'ün kendi hatalarında görüyor:
Türk'ün birinci hatası o zaman oldu ki, Türk kendi peygamberini
ortaya çıkaramadı, ortaya çıkardığındaysa onun peşinden gitmedi,
başka peygamberlerin peşinden gidip onlara yaradı. Din adı altında
başka milletlerin şovenist politikalarının kurbanı oldu.
Türk'ün ikinci hatası kendisini sevmedi, Türk Türkle savaştı,
sonucda kendi kendine düşman oldu. Yıldırım Bayezid ve Timur,
Şah İsmail Hatai ve Sultan Selim ve b.
Türk'ün üçüncü hatasıysa, Türk idrakinin gücünden çok kılıcının
gücüne güvenmesi oldu. Bu kılıçtan da en çok yabancılar faydalandı.
İran'ın en büyük şahları, Fars siyasetine hizmet edenler Türkler oldu:
Sultan Mahmut Gaznevi, Şah Abbas, Nadir Şah Afşar, Ağa
Muhammed Şah Kacar ve b.
Kudretli Türk cihangirleri ülkeler fethettiler, fakat onlardan hiçbir
şey kalmadı. Her savaşı bir eser olan Timur aslında hiçbir şey
kazanmadı. Timur da Türktü, Naimi de, fakat Timur Naimi yolundan
gidemedi. Tarihe düşmek kolaydır, tarih yaratmaksa çok zordur.
105
Timur dehası Kılıca harcandı, o, tarihe karıştı, Naimi dehası Ruhsal
tarih yarattı.
Türk'ün bu hataları Türk`e çeşitli içerikli felaketler getirdi. Bugün
de Türk'ün çağdaş düşmanları vardır. Asif Ata Türk'ün başına
gelebilecek yeni felaketlerin önlenmesi için bu düşmanları derinden
öğrenmek ve reddetmek gerektiğini öne sürüyor.
Tarihte olduğu gibi, türkçülüğün şimdi de temel düşmanı dindir.
Çağdaş Türk İslamcıları böyle bir tehlikeli fikir ortaya atıyorlar:
guya Osmanlı İmparatorluğu'nu o kudrete ulaştıran İslam olmuştur.
Bu fikrin sahipleri aslında Türk'ün daha muhteşem, daha kahraman
geçmişini karalamakla onun ezilmesi pahasına yapay şekilde İslam'ı
yüceltiyorlar. Türkçülük - İslamcılık tezatı ortadadır; islam korkuyu,
Türkse korkmazlığı, cesareti; islam itaati, Türk yenilmezliği; islam
ahireti, dünyasızlığı, Türkse tanrıçılığı, doğacılığı, Dünyacılığı; islam
şehveti, haremi, Türk kadına saygıyı, aileye sevgiyi insanlara telkin
etmektedir. Bu açıdan Asif Ata diyor: "İslamlaşma Türk'ün sırtını
yere getirmeseydi, Batı Türk`e hiçbir şey yapamazdı.”
Günümüzde dine inanmanın en tehlikeli yönü odur ki, çağdaş
Dincilik daha çok maneviyat unsuru olarak hareket ederek kendisini
Batı ahlaksızlığına, açık-saçıklığına karşı koyarak şaşkınlık yara-
tıyor. Bu nedenle "Ruhsallık" dendiğinde ilk akla Dincilik geliyor.
Oysa, din kendisi Ruhsallık adına ne kadar konuşsa bile, en az
Batıcılık kadar inançsız, kadere, iradeye, kavramaya karşıdır.
Türkçülüğün ikinci düşmanı yine de eskiden olduğu gibi Avrupa
merkezciliğidir. Avrupa merkezciliğinin anlamı Avrupa ırkını tek,
gerçek, üstün ırk saymaktır. Bu durumda Batı kendisini özel merkez,
uygarlık temsilcisi olarak sunuyor ve herkesin bunu kabul etmesini
sağlıyor. Batı uygarlığı maddeselleşmenin, teknik ilerlemenin ve
demokrasinin birliğidir. Maddeselleşme insan ilişkilerinin üzerinde
çıkar, fayda ilişkilerini kuruyor, pragmatik yönüyle dünyaya, hayata,
insana bakışın merkezine dönüşüyor.
Teknik ilerleme insanın insan olarak yaşamasını, onun zorunlu
taleplerinin karşılanmasını sağlamalı olduğu halde, tam tersi bir
amaca dönüştü. Teknik ilerleme maddeselliği körükledi, artırdı ve
korudu.
Demokrasi halk eğemenliği yalanının telkinidir. Demokrasi
kurulduğu günden bugüne bir saat bile olsun halkın eğemenliği
olmamıştır. Önceden seçilmişleri seçmek henüz iktidara gelmek
106
değil, aynı seçilmişlerin halkın üzerinde eğemenliğidir, özgür ağalık,
özgür köle, özgür maddesellik, özgür insanlıkdışı yaptırımlar.
Demokrasi türkçülüğe karşıdır, bir zamanlar sosyalizm dendi-
ğinde rusçuluk anlaşıldığı gibi, şimdi de demokrasi dendiğinde Batı
akla gelmektedir. Köklü geçmişi olan Batı – Türk çelişkisi asla
unutulmamalıdır.
Avrupa merkezcilik öncelikle kendi ulusuna güvensizliği telkin
eder: Türk vahşeti, türk azgınlığı adlı iftira okulu bırakır. Görünüşte
ırkçılığa karşı çıksa bile Batı her adımda "Avrupa`nın üstünlüğü" nü
temsil eder.
Asif Ata türkçülüğün sonraki düşmanı olarak çağdaş Kozmopo-
litanizm`i göstermektedir. Zamanında sosyalizm enternasyonalizm`i
ne kadar Türk`ü inkar ediyordusa, şimdi Kozmopolitizm de aynı
biçimde milliyetçiliği inkar ediyor. Bir zamanlar İslamcılık – arap-
laşma, Enternasyonalizm ruslaşma olarak algılandığı gibi, şimdi
Kozmopolitizm da Batılılaşma anlamına gelmektedir.
Türkçülüğün en katı düşmanlarından olan marksizm yine de düş-
man statüsünü korumaktadır. Zira yeryüzünde emekçi sorunu
çözülmedikçe komünizm tehlikesi yaşanacak.
Türkçülüğün bir düşmanı da eski SSCB topraklarında yaşayan
Türk halklarına ait olan Avrasyacılık düşüncesidir. Görünüşte çok
cazip görünen bu düşünceyi yaygınlaştıranlardan birisi de Kazak
yazarı Olcas Süleymenovtur. Bu fikirin ana özelliği güya Slav - Türk
birliğinin mevcut olması, slavyanlarla Türkler`in hemen hemen aynı
soydan gelmeleridir. Sözde Avrasya mekanının bu iki büyük halkı
birleşirlerse saadete ulaşacaklar, hem Türkler`in hem de Slavyan-
lar`ın ezeli meseleleri çözülecek. Yeni rusçuluk olan Avrasyacılık
fikri türkçülüğe aykırıdır, zira böylesi bir durumda rus ulusunun
eğemenliği muhakkaktır.
Türkçülüğün çağdaş dönemde başka bir düşmanı özellikle
Azerbaycan'la ilgili olan kabileciliktir. Ulusculuk halkı vahit varlık
olarak anlamak, kavramak ve varsaymaktır. Kabilecilik onu bölüyor,
paramparça ediyor. Bu yüzden de kabilecilik milliyetciliğin
ölümüdür.
Asif Ata şimdiye kadar mevcut olan türkçülüğü inkar etmiyor,
fakat aynı zamanda onu türkçülüğün zaferi için yeterli ve mükemmel
bir model olarak kabul etmiyor. Asif Ata`nın Azerbaycan'da
tutuşturulmuş Ruhsallık Ocağı`nın bir amacı da türkçülüğün yeni
107
seviyesine ulaşmaktır. Bu yeni seviye türkçülüğün yeni İnanç
seviyesidir: Türk`ün Ruhsal (emin, idraklı, maneviyatlı, iradeli)
birliğinin oluşması için en gerekli seviyedir. Asif Ata Ocağı`nın
düşünceleri Türk ruhunun temelinde oluşmuş ve insanın, Türk'ün,
Doğu'nun yeni seviyesini yaratan ülkülerdir (bu düşünceleri yukarıda
"Asif Ata`nın Amacı" yazısında vurgulamıştık).
Asif Ata
Mutlakla hasbihal
- Sen ebedisin, muhteşemsin, sonsuzsun, büyüksün, eşin benzerin
yoktur, sana secde ediyorum.
- Ben Senim, Kendini iyi tanı. Ben Sen`de Varım.
- Ben Sen olamam. Aklım kusurlu, duygularım bulanık, irademse
zayıftır, yaşlı olsam da, acemiyim, kendimce yaşayamadım, yanlış-
lıklar içinde kayboldum, çok arayıp az buldum, yarattıklarıma sahip
çıkamadım, ihtiraslarımı bastıramadım, içimdeki kötülüğü öldüreme-
dim. Ben Sen değilim. Sen olamam. Kendini bana benzetme. Senin
yanında ben bir hiçim.
- Zira, kendinde değilsin, kendin olamamışsın. Ruhun âlidir,
Mutlakdır – onu duymamışsın! Aşkın ilahidir - onu kalbinden uzak
tutmuşsun! Kutsallık duygun temizdir - onu kapından kovmuşsun!
Peygamberlik halin büyüktür - onu anlamamışsın! Kendinden daha
büyüğüne kavuşmak tutkundur - vurduymazlık etmişsin! Anlamın,
mühtevan geniştir, fakat ortama ayak uydurmuşsun! Şimdiye kadar
sen olmamışsın!
- Kötü olduğum için olmadım! Zaafımı anladım ve zayıf kaldım.
Sen oldukça güçlüsün ve bu nedenle gücünü anlamasını bilmişsin.
Ben Sen olmuş olsaydım, güçlü olurdum.
- Sen kendi Allahlığını kendi halinden ayırıp ender Evlatlarında
tecella etmişsin. Peygamberlerin seni içlerinde görmüş, büyük
108
sanatçılar eserlerinde seni tavsif etmişlerdir. Müzikte İlahi sesi
duymuşsun, kahramanların fedakarlıklarında ölümsüz kudreti
farketmişsin. Sen de kendinden ayrı düşmüşsün, zira acemiliğin,
pisliğin, fenalığın sözünü dinlemiş ve kendi doğana aykırı bir
biçimde yaşamışsın!
- Hercai sözleri dinleyen birisini Mutlak saymak mümkün mü?
Mutlak olmuş olsaydım, kesin Şer'i dinlemezdim.
- Senin ruhsal anlamın İlahidir, bedensel anlamınsa basittir.
İçinde hem Mutlak, hem de Görecelik yaşıyor. Ancak niteliğin
Mutlaktır, bu yüzden sen Şer'i içinden silmek gücündesin. Ancak sen
bunu yapmıyorsun, Mutlak`ın gücüne güvenemiyorsun, Mutlak`ı
unutuyorsun, onu kalbinde görmüyor ve göreceli, bayağı tutkular,
düşüncelerin hayatına hükmetmesine izin veriyorsun. Öyle
zannediyorsun ki, sen işte busun, kendine güvenin azalıyor ve
kötülüklerin aletine dönüşüyorsun.
- O zaman, ben yine de sen değilim. Sen bütünsün, bense
yarımım, sen teksin, ben çeşitliyim, sen temizsin, bense kirliyim.
- Ben Mutlakım, sen kendinde Mutlakı taşıyansın. Farkımız işte
bu. Ben ışığım, kalbine akmışım. Sen Işığı unuttun, karanlığa
kavuşmuşsun. Senin bütünlüğün niteliğindedir, niteliğinse Benim.
Sen Bensin! Niteliğinin anlatımında Mutlakla beraber, göreceli,
yanlış, şer de ortaya çıkıyorsa bu seni asla şaşırtmasın. Anlatım
nitelikten aşağıdır. Senin Belan dış dünyaya uyuyorsun, içindekini
unutuyorsun, Allahlığından ayrılıyor, uzaklaşıyorsun. Hani, sen ne
zaman kendi Peygamberlerine, kahramanlarına manen, düşünceyle
ve duygusal yaklaşacaksın, o zaman kendin olacaksın, Mutlaka
kavuşacaksın.
- Demek istiyorsun ki, ne zaman benim gücüm sonsuz, duygu-
larım, düşüncelerim mutlak kutsal olacak, ülküm tam gerçekleşecek,
o zaman ben senin gibi ölümsüz mü olacağım? Bu mümkün müdür?
- Kendini derinden anla! Bunların hepsi sende var. Kendinden
elini çektiğin için onları özünde görmüyorsun. Ruhsal kudretin
sınırsızdır: o seni kutsal kimliğe götürebilir, iç âlemini gerçek
109
anlamda temizleyebilir, sana ölümsüzlük ihsan edebilir, yeter ki, sen
içindeki Mutlak`ı göresin ve kendine dönmesinibilesin! Eğer kendin-
de Mutlakı görmüyorsan, demek ki, insan gibi yaşamıyorsun. Sen
Mutlaksın, ancak bunu bilmiyorsun. Tüm derdin de bunda işte.
Mutlaklığını bilmiş olsaydın, ruhsuz, maneviyatsız, düşüncesiz
olduğunu düşünmez, ortamda kaybolmaz, maddesel nimetlerin esiri
olmazdın, hayvansal dünyayla kendi dünyan arasında farkı görürdün,
muhabbetin İlahi anlamını korurdun, içini çirkin duygulardan
temizlerdin, kulluktan, kölelikten, korku kabusundan kurtulurdun,
gerçeği, adaleti kendin kadar severdin. Bunlardan o yüzden uzaksın
ki, özündeki Mutlak`ı görememişsin!
- Mutlaktan ayrılmışım, demek ki, Mutlaka olmağa layık
değilmişim! Kendini bana benzetme! Mutlaksın, bu yüzden kendin-
den ayrılmamışsın!
- Senin Mutlaka dönmekten başka yolun, çaren yoktur. Göreceli
idrakle, maneviyatla, hissiyatla sen yaşayamayacaksın. Ya Allah
olmalısın, ya da ölmelisin! Başka yol yoktur! Mutlakın Sesi harika,
hükümlü ve serttir!
110
İçindekiler
Mutlaka İnam bakışının iki temel kavramı ......................................66
Asif Ata`nın kimliği .........................................................................67
Asif Ata`nın soydaşlarına ilk çağrısı
Yakınlarıma .................................................................................69
Ocak`ın amacı .............................................................................69
Asif Ata`nın Amacı
Ruhsal Uyanış ..................................................................................73
Mutlaka İnam Ocağı`nın iç kuralları ve yaşam tarzı .......................79
Ocakçı .........................................................................................81
Mutlaka İnamcı ...........................................................................81
Ocakdostu ya da Ocaksever ........................................................82
İnam`ın Din`den üstünlükleri
Temel ilkelerde yalan olmamalı
I.
Yazının yazılma nedeni - açılış konuşması ........................83
II.
İnsanı korkutmak yok, inandırmak gerekir ........................86
III.
İçinde hurafe besleyip gerçeğe inanmak mümkün değil.....93
IV.
Hurafeden hurafeye değil, hurafeden Gerçeğe ..................96
V.
Mutlaka İnam yalansızdır ...................................................98
İnançta Türkçülük Evrenselliğin onaylanmasıdır ..........................102
Mutlakla hasbihal............................................................................107
111
Türkün İlk Ruhaniyyat Ocağı
Asif Atanın – İnam Atanın
Mütləqə İnam Ocağı
Türkdən Başlayan Yeni Bəşər İnamı
(Asif Ata Ocağı haqqında yığcam bilgi)
(Türk dilində)
Bağlantı üçün ünvanımız: (051) 585-56-97;
(050) 527-70-50;
(051) 548-22-68;
(050) 245-22-88;
E-mail:www.asifataocagi.com;
soyluatali@mail.ru
Kitab İlqar Türkoğlunun yatırımı ilə basılmışdır.
112
Dostları ilə paylaş: |