Determinizm
Belirlenimlilik, belirlenircilik, gerekircilik, determinizm
, evrenin veya olayların ya da bir bilimsel disiplinin
alanına giren tüm nesne ve olayların önceden belirlenmiş olduğu, onların öyle olmalarını zorunlu kılan
birtakım yasa veya güçlerin etkisiyle meydana geldiklerini ileri süren öğretiye verilen addır. Kısacası, her
olayın maddi veya manevi birtakım nedenlerin zorunlu sonucu olduğunu kabul eden felsefi görüştür.
Başka bir söyleyişle felsefe bağlamında, ahlâkın kapsamına giren seçimler de dahil, bütün olayların özgür
iradeyi ve insanın başka türlü davranabilme imkânını kabul etmeyen birtakım önceden var olan zorunlu
nedenler zinci
rinin zorunlu olarak belirlediğini savunan te
oridir. Buna göre insan iradesinin sözkonsu
zorunlu nedenler zincirine etkisi olmadığından olayların meydana gelişinde nedenlerin gücü bulunmaktadır.
Böylece
nedensellik
ilkesi determinizmde temel ilke olarak kabul edilmektedir. Çünkü determinizme göre
evrende akli bir yapı ve düzen vardır, dolayısıyla belirli nedenlerin veya durumların bilgisine sahip
olunduğunda, o nedenlerin veya durumların ortaya çıkartacağı olayların bilgisini elde et
mek mümkündür.
Nitekim
Spinoza
'nın külli determinizm ola
rak nitelenen determinist an
layışı objektif akılcılığın ulaştığı tam ve
kesin determinizm olarak nitelendirilir. Fakat deter
minizmin klasik öğretisini XVIII. yüzyılda Pierre
-
Simon
Laplace
o
rtaya koymuştur. Laplace'a göre, evrenin bugünkü durumu, önceki durumunun bir sonucu
ve bundan sonraki durumunun ise bir nedenidir.
Determinizmin köklerini
Thales
'e kadar uzatmak mümkündür. Gerçekte evrenin temel ilkesi olarak Thales
su'yu, Anaksimand-ros "apcrion=bilinmez"i,
Anaksimenes
hava
yı,
Herakleitos
logos'u tüm oluşu düzenleyen
unsur olarak alır. Yine
Empedokles
'in "dört unsur" (su, hava, toprak ve aıeş)u,
Demokritos
'un
atomu,
Aristoteles
'in ilk hareket ettiri
ci ilkesi, Stoacıların evrensel logos'u birer belirleyici olarak düşünülür.
Yeni çağda mekanikçi anlayış determinizmi
temel alacaktır. Çünkü mekanik ilişkilerin kesinliği evrendeki
düzenin varlığını da açıklayıcı mahiyettedir. Öte yandan
Descartes
, Tanrı'yı takdiri bakımından özgür kabul
ettiği gibi,
kendisinde tan
rısal nitelikler bulunan insana da irade Özgürlüğü ve seçimini tanır. Buna karşılık
Descar
tes felsefesinde madde dünyasında tam anlamıyla bir determinizm sözkonusudur. Fakat onun ikiciliği
madde-
ruh karşıtlığında, determinizm
-özgürlük kar
şıtlığını da ortaya koyar. Determinizm en kesin
ifadesini
Spinoza
'da bulur. Taıırı'yı sonsuz, tek, mükemmel, zorunlu, basit, hareketsiz, ölümsüz ve bağımsız
ola
rak tanımlayan Spinoza
panteist
bir anlayışa ulaşırken, bütün evrende kesin bir determi
nist düzenin
bulunduğunu savunur. Ona göre, düşüncelerimiz, eylemlerimiz, toplumsal davranışlarımız genel bîr düzene,
belli ölç
üleri olan bir düzene uyarlar ki, bu bakımdan yaşadığımız evrende özgürlük diye bir olgudan
sözedilemez. Clüude Bernard da bilimi determi
nist anlayışıyla özdeşleştirir ve "şunu deneysel bir delil olarak
benimsememek gerekir: Kaba cisimlerde olduğu gibi canlı varlıklarda da her olgunun varoluş şartları mutlak
bir biçimde belirlenmiştir. Bir başka deyişle bir olgunun şartlan bir defa bilindi ve yerine getirildi mi, bu olgu
deneycinin isteğine göre her zaman ve zorunlu olarak gerçekleşebilecektir." der.
Gerç
ekle "determinizm" terimi 1820 yıllarında bir makinenin çalışmasını anlatmak için kullanılmıştır.
Ancak
Laplace
ve
Poisson
gibi bilim adamları evrenin de bir makina gibi düşünülmesini önerdiler ve aynı
açıklamanın evren açısından da geçerli olduğunu eserlerinde savundular. Önceleri tabiat bilimlerinin çeşit
li
alanlarında sözkonusu edilen determinizm, genel olarak bir yöntemi anlatırken, bu yöntemin aşırı bir
zorlamayla bütün bir evrene yayılması, bilim açısından da savunulması mümkün olmayan yanlış bir tutumu
doğurmuştur. Gerçekte bir metafizik varsayım olarak görül
mesi gereken bu tutum "dogmatik determinizm"
şeklinde nitelendirildi ki, bilimlerin gelişmesinde önemli olan yöntemli determinizmden ayırmak gerekir.
Çünkü dogmatik ya da külli determinizmde bilimin gelişimini engelleyici unsurların bulunduğu bir yana,
ayrıca insandaki iradeyi, irade özgürlüğünü ve insanı
n
ın hayal içinde bu irade özgürlüğüne dayana
rak
yaptığı seçimler reddedilmiş olmakta, insan durağan bir nesne durumuna indirgenmiş bulunmaktadır.
Gerçekten evrendeki var ol
duğu kabul edilen akli ve düzenli yapının parçaları arasında nasıl sıkı bir ilişk
i
sözkonusuysa, evrenin bir parçası olan insan için de aynı durumun sözkonusu olduğu kabul edilmeli
dir. O
halde insanın bütün eylemleri, davranışları, düşünce, duygu ve hatta sezgileri bile ne
densellik ilkesi
gereğince önceden belirlenmiştir. Yani İnsanın eylemleri, düşünceleri, sezgileri vb. kendilerini oluşturan
şartlar tarafından belirlendiği için, bir irade özgürlüğünden ve özgür seçimden söz edilemez. XIX. yüzyıl
da
pozitivist felsefenin ve onun etkilediği bilim anlayışının hakim bir duruma geçm
esi, dü
şünce bilim alanında
tartışmalara, bunalımlara, çatışmalara neden olmuştur. Fakat yüzyılın sonuyla XX. yüzyılın başlarından
itibaren, sözgelimi
Bergson
,
Boutroux
,
Broglie
,
Heisenberg
,
Planck
,
Von Neumann
, F.
Perrîn
gibi filozof ve
bilim adamlarının determinizme yönelttikleri eleştiriler etkili olacaktır.
Dete
rminizm gerçekte, yukarıdaki ortak özellikleri haiz bütün bir teoriler topluluğunun adıdır. Terim,
determinizmin türü zımnen ya da açıkça belirtildiğinde belirli bir öğretinin adı haline gelir. Terimin
kullanımındaki bu özelleşme ya belirlenen nesneler sınıfına ya da belirleyici olan nesne tipine ya da her iki
-
sine birden işarette bulunabilir. Bu bağlamda determinizm aşağıdakilere benzer bazı alt kategorilere
ayrılabilir:
Mekanik determinizm:
insanın iradesi, yani işleği ve eylemi kendi dışındaki neden
lerin sonucudur.
Ekonomik determinizm:
ekonomik etkenlerin diğerlerini belirlediği öğreti anlamına gelir
Toplumsal determinizm:
insanın istek ve iradesi daima içinde yaşadığı toplumsal şartlara bağımlıdır
ve bu şartların zorlamasıyla insanın iradesi ve isteği belirle
nir.
Tarihsel determinizm:
insanın irade ve eyleminin belirlenmesinde tarihin, tarihi olayların etken okluğu
ileri sürülür.
Başka bir söyleyişle determinizmi çeşitli açılardan tanımlamak mümkündür. Bunları şöylece açıklayabiliriz:
Deneysel determinizm:
Deneye dayalı ya da pozitif bilimlerde (fizik, kimya, biyoloji vb.) temel kabul
edilen determinizm; bülün olaylar değişmez bir biçimde belirlenmiş ve belli nedenlere bağlıdır. Buna
göre belli or
tam ve şartların oluşmasıyla meydana gelecek sonuç kesindir, aksi düşünülemez. Olayları
meydana getiren nedenler deneyin dışında ve deney
-
üstü, yani aşkın nitelikte değildirler, olayların
kendisinde ve doğada içkin olarak vardırlar. Doğanın, dolayısıyla evrenin üstün
de bir neden
aranmamalıdır. Öte yandan nedensellik ilkesi, buna bağlı olarak da determinizm doğa yasalarının
evrensel, de
ğişmez ve düzenli olduğunu ileri sürer. Bu bakımdan imkân, rastlantı, özgür irade, mucize
gibi gerçeklikler kabul edilmez. Evrende zo
runluluk asıldır.
Psikolojik determinizm:
İnsan davranışları ve eylemleri değişmez ilkelere veya yasalara bağlı olduğu
gibi aynı zamanda zorunludur. Öyleyse insan özgürlüğünden, insanın özgür iradesinden ve özgür
seçiminden de söz edilemez.
Alan ya da konuya dayanan
ayrımdan başka determinizmin önemli bir özelliği, olayların nedensel olarak
belirlendiği yolundaki öğreti anlamına gelen nedensel determinizm olarak tanımlanmasından doğmasıdır.
Bu fi
kir, sözgelimi istatistiğe ya
da teolojik determi
nizme, yani olayların istatistik, olasılıklarca ya da Tanrı
tarafından nedensel olmayarak belirlendiği iddiasındaki teorilere zıt gelebilir. Bu belirleyici tiplerinin esas
itibariyle nedensel olmayan tipler olarak görülmesi gerekip gerek
mediği ya da nihai olarak onların
nedenselli
ğin özel bir durumundan başka bir şey olup olmadıkları tartışılabilir. Son olarak şu söylenebilir ki,
istatistikteki olasılıklar, bireysel olaylarda yalıtılacak kadar fazla karmaşık ya da önemsiz nedenleri
n
sonuçları olarak yorumlanabilir ve aşkın belirleyiciler bile nedenler arasında sayılabilir.
Kaynak:Vikipedi, özgür ansiklopedi