146
AÜÝFD XLVI (2005), sayý I
düþlemesi gerekir. Böylece bireysel basit ilgileri aþan yüce ilgi ve deðerlere
demir atýlýr (Allport, 1950, s. 119–120). Öyleyse, bireyin çýkarlarýna doð-
rudan hizmet etmeye yarayan bir araç olarak görülen inanç, her an daðýla-
bilir. O halde, inancýn varlýðýný sürdürebilmesinin temel koþullarýndan biri,
onun kiþisel çýkarlardan daha yüce deðerlere yönelmesidir.
Clark’a göre bu tür þüpheler kiþinin kendisinden kaynaklanýr. Bunlarýn
en barizleri, bireyin bazý basit benlik ilgilerinin izlerini taþýr. Bir kiþi, bir
istek için dua eder de isteði karþýlanmazsa, dua etmeyi býrakabilir. Örneðin,
dindar bir ailede yetiþen bir genç, hasta olan kýz kardeþinin saðlýðý için
uzun süre arzulu bir biçimde dua eder ve kardeþi buna raðmen ölürse bu
durum, onu þüphenin kucaðýna itebilir. Dinsel geliþim aþamasýnda, bu ör-
neðe benzer psikolojik olaylarla karþýlaþmayan çok az dindar insan vardýr.
Birçok insan, bu tür krizlerin çeþitli biçimleriyle karþýlaþýr. Ama þüphenin
bazý heyecan verici kýpýrtýlarý olmaksýzýn ancak duygusuz insanlar onlarla
yaþar. Bu tür þüpheler, bireyin kendilik ilgilerinin açýk aykýrýlýklarýný ve ge-
nellikle bilinçsiz olarak dine karþý olumsuz tutumlara yol açan karmaþýk
kiþisel deneyimleri içerir (Clark, 1961, s. 142). Ýnanç geliþiminin ilkel ba-
samaklarýnda görülen bu þüpheler, bir yönden inancýn olgunlaþmasýna da
katkýda bulunabilir. Olgun dinsel inanca sahip bireylerde ise bu tür þüphe-
ler kendilerine yer bulamazlar.
Geleneksel dinin eksikliklerinden kaynaklanan þüphe: Geleneksel dinde
görülen samimiyetsizlik ve baþarýsýzlýklar, özellikle gençlerde kuþku doður-
maktadýr. Örneðin ibadet yerlerinin çevresinde kümelenen dilenciler, gele-
neksel din tarihinde görülen baský, hile, yalan, iþkence gibi olumsuzluklar,
gençlerin din ve inanç konusunda þüpheye düþmesine neden olur (Allport,
1950, s. 120–121). Dikkat edilirse bu þüphe biçiminin doðrudan dinle de-
ðil dinin yaþanýþ biçimi ile ilgili olduðu görülmektedir. Dinin topluma ve
insana yansýma biçimi ve yaþanýþýnda görülen olumsuzluklar, bazý insan-
larda þüphelere yol açmaktadýr. Özellikle dini kullanarak çýkar saðlama ya
da makam, mevki, güç, iktidar elde etmeye çalýþanlara yönelik bakýþlar,
þüpheye yol açmaktadýr.
Bu þüphe biçimi geleneksel dinin ve dindar insanýn eksikliklerinin üze-
rinde durulmasýndan kaynaklanýr. Ýnsanlar kendi konumlarýna mazeret ola-
rak dini eleþtirirler. Bunun için izledikleri yol ise dinsel kurumlarýn yanlýþ-
lýklarýný dile getirmektir. Bu savunma biçimi, þüphe kaynaðý olarak baþkala-
rýndan daha çok savunmacýnýn kendini aldatýr. Oysa dine gerçekten ilgi
gösterenler, genel olarak onun desteklerinin devam etmesini isterler ve bir
taraftan yapýcý eleþtiriler yaparken diðer taraftan onun taraftarý olabilirler
(Clark, 1961, s. 143). Clark’ýn bu ifadesine göre dine karþý zaten önyargýlý
147
olan insanlar, kendi düþüncelerinin doðruluðunu savunmak için dinin gele-
neksel yaþanýþ biçimini eleþtirmektedirler.
Tanrý anlayýþýndan kaynaklanan þüphe: Dinler tarihine bakýldýðýnda, baþ-
langýçta tanrýlarýn çokluðu dikkat çeker. Tek tanrý anlayýþý, daha sonra gelir.
Orijinalinde Tanrýlar tabiatla sýnýrlýdýr ve insanlarla iliþkide keyfidir. Ýlk Tan-
rýlar öncelikli olarak tabiatla ilgiliyken daha sonra bireyselliði ödüllendiren
bireylerin tanrýsý geldi. Ýnsandan farklý olmayan ilk Tanrýlar uzak tahtlara
çýkarýldý. Zamanla insan, kendisinin farkýna vardýkça Tanrý insanla yakýn-
laþtý. Tanrý anlayýþýndaki bu görecelik, insanlarýn zihninde soru iþaretleri
oluþturdu (Allport, 1961, s. 121). Oysa din ve Tanrý inancýnýn kaynaðýna
iliþkin bu tür çok Tanrýcý ve tabiatçý anlayýþlar, kanýtlanmýþ olmayýp sadece
birer varsayýmdan ibarettir. Diðer taraftan bu gün din ve Tanrý inancýnýn
kaynaðý olarak tek Tanrýcý kuramlarýn daha fazla ilgi gören anlayýþlar oldu-
ðu (Tümer, 1986, s. 237–245; Demirci, 1985, s. 15–16) dinler tarihçileri
tarafýndan belirtilmektedir.
Clark, Tanrý anlayýþýnýn yanýnda dinlerin kaynaklarýna iliþkin açýklama-
larýn da bazý insanlar için kuþku kaynaðý olabileceðini ileri sürmektedir.
Ona göre dinsel yaþamýn, ilahi gereksinim ve ilgilerden daha çok insan
ifadeleri olduðu düþüncesi de þüphe kaynaðý olarak deðerlendirilebilir. Ör-
neðin Eski Yunan Tanrýlarý, Yunanlarýn kendi güç ve yardýmcýlarýný temsil
eder. Bu, bazý insanlar için dinin doðruluðunun ve deðerinin kanýtý olarak
görülürken, bazý insanlarýn düþüncelerini daha farklý yönlere çevirmekte
(Clark, 1961, s. 143) ve onlarýn kafasýnda soru iþaretleri oluþturmaktadýr.
Dinsel arayýþýn kaynaklarýyla iliþkili þüphe: Bu þüphe psikolojik alanda
çok yaygýn olarak üzerinde durulan bir þüphedir ve inancýn aklileþtirilme-
siyle ilgilidir. Bir ateist, inancýn akli olmadýðýný, insanýn kendisine öðretilen
þeye inandýðýný söyleyebilir. Ama ayný þey kendisi için de geçerlidir. Kendi-
sine de inançsýzlýk ya da inananlar hakkýndaki düþüncesi öðretilmiþ olabi-
lir. Diðer bir ifadeyle, inancýn kaynaðý insanýn geçmiþinde saklý ise, inanç-
sýzlýðýn kaynaðý da insanýn geçmiþinde bulunabilir. Öte yandan inancýn kay-
naðý onun doðruluðu ile ilgili hiçbir þey söylemez. Çünkü o, iþlevsel baðým-
sýzlýk kazanmýþtýr (Allport 1950, s. 123–124). Ýnancýn kaynak bakýmýndan
iþlevsel baðýmsýzlýk kazanmasý, insanýn inancýnýn ilk güdüsünün önemli
olmadýðý, çünkü þu anda inancýn güdüsünün ilk güdüden tamamen farklý
olduðu ve onun geleceðe yönelik olduðu anlamýna gelmektedir. Böyle olunca,
inanç, insana öðretilmiþ olabilir. Ama onun öðretilmiþ olmasý þu andaki
deðerini deðiþtirmez. Çünkü þu andaki deðeri inanan insanýn geleceðe dö-
nük niyetleriyle iliþkilidir. Artýk inanan insan açýsýndan inancýn geçmiþle
baðý kalmamýþtýr.
Psikolojik Açýdan Ýnanç, Ýman ve Þüphe