Büyük Dinleri Tanımak


Dokuzuncu Bölüm Hıristiyanlık 1. Hz. İsa’nın Zuhur Dönemi



Yüklə 379,11 Kb.
səhifə26/52
tarix01.08.2018
ölçüsü379,11 Kb.
#59924
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   52

Dokuzuncu Bölüm Hıristiyanlık

1. Hz. İsa’nın Zuhur Dönemi


İsa Mesih, Rumların eline henüz yeni geçmiş olan topraklarda yani Rum İmparatorluğunun eline geçen son topraklar olan Filistin’de dünyaya geldi. O dönemde Yahudiler çok kötü şartlarda yabancıların sultası altındaydılar ve Rum İmparatorluğunun baskıları tahammül edilecek gibi değildi. Filistin’in çeşitli yerlerinde ayaklanmalar gerçekleşse de merhametsizce bastırılıyor ve yenilgiye uğratılıyordu. Hz. İsa’nın inkılâbı hakkında ise şunu rahatlıkla söyleyebiliriz; başlangıçta bu kıyam bastırıldı ama daha sonraları öğrenci ve takipçileri büyük bir azimle bu dini yaymakla meşgul oldular. Önceki kıyamlardan geriye kalan kitleler de bu dine yöneldiler.

2. Hz. İsa’nın Zuhurunun Öngörüsü


Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam İbrahim dinlerinin en meşhurlarındandır. Hıristiyanlığın iddiasına göre, o din Yahudilikte öngörülmüştür. Nitekim İslam’ın da Yahudilik ve Hıristiyanlığa nispeten böyle bir görüşü vardır. Bu yüzden Hıristiyanlar ötelerden beridir Hz. İsa’nın zuhurunun öngörüsünü Eski Ahit’te yani Yahudilerin kitabında bulmaya çalışmışlardır. Ancak Eski Ahit’in hiçbir yerinde İsa b. Meryem’in adı geçmediği için bir takım tevillere başvurarak, kitaptaki diğer öngörüleri Hz. İsa’ya ilintilemeye çalışmışlardır. Bu yöntem Matta İncil’inde çokça göze çarpmaktadır. Esasen Matta’nın, İncil’ini Yahudileri davet etmek için yazdığı iddia edilmiştir.

Hıristiyanlar bu öngörülerin çoğunu Hz. İsa’nın çarmıha gerilmesiyle bağdaştırmaktadırlar. Ancak Kuran açısından bu, yanılgıdan başka bir şey değildir.[1]



[1] Nisa/157

3. Hz. İsa’nın Varlığı Hakkında Araştırma


Semavi dinlerin takipçileri dini öğretiler ışığında, peygamberlerin tarihsel açıdan varlığı konusunda kendilerinden gayet emindirler. Ancak dindar olmayan bilim adamlarının sorunlarından birisi de peygamberlerin tarihteki varlıklarıyla ilgilidir. Araştırmacılar, iki yüz yılı aşkın bir süredir Hz. İsa’nın tarihte yaşayıp yaşamadığı konusunu incelemektedirler. Acaba İsa var mıydı, yoksa Hıristiyanlığın kurucusunun yaşam tarihi sadece insanların çekmiş oldukları sıkıntılar neticesinde tıpkı müşriklerin efsanevi tanrıları gibi bir hayal ürünü müydü?

XVIII. yüzyılda Hz. İsa’nın efsane olup olmadığı konusu hakkında özel toplantılar yapılmaktaydı. Hz. İsa’nın yaşamını bilimsel olarak eleştiri altına alan yeniçağın ilk yazarı, 1727-1768 yıllarında Hamburg Üniversitesi doğu dilleri öğretmeni Hermann Samuel Reimarus idi. Sağlamlaşmış inançlara açık bir şekilde muhalefet etmek XVIII. asırda bile o kadar tehlikeliydi ki, Reimarus yaşadığı sürece araştırmalarını yayınlamaya cesaret edemedi. Onun araştırmalarını ilk kez Lessing adında birisi dünyaya sundu.

Reimarus, kendi zamanındaki Deist filozofların mucizeleri inkâr etmeleri görüşünü kabul ederek özgür bir şekilde Kitab-ı Mukaddesi eleştiriyor ve Hz. İsa’yı maddi vaatlerde bulunarak insanları etrafına toplayan ve hükümet güçleriyle girdiği mücadelede yenilgiye uğrayan bir Mesiha olarak görüyordu. Reimarus’a göre İsa Mesih’in takipçileri kendi arzularını gerçekleştirmek için Meryem oğlu İsa’nın cesedini çalmış ve onun tekrar geri döneceği hikâyesini uydurarak kiliseleri kurmuşlardı.

Reimarus’un, araştırmalarının sonucunda vardığı neticeler büyük bir öfke uyandırdı ve Lessing için dikkate değer bir sorun meydana getirdi. Elde edilen bu bulgular, incelemelerin ardından eksik olarak onaylandı ve öfkelerin yatışmasının ardından unutulup gitti.

Reimarus’tan sonra ortaya çıkan bazı yazarların mucizeleri inkâr etme ve Hıristiyanlığın kökleri hakkında doğal açıklamaları dışında onunla ortak bir noktaları yoktu. Bu yazarların çoğu üniversitelerde veya başka mevkilerde çalışıyorlardı ve inançları oturmuş dinin temellerine yapılacak her türlü saldırıyı kendi maslahatlarına aykırı görüyorlardı. Onların hepsi şu teoriyi takip etmekteydiler; İncillerin mucize yönleri bir kenara bırakılsa veya çeşitli şekillerde yorumlansa da geriye kalan kısımları Hz. İsa’nın muteber yaşantısının temeli olarak kabul edilebilir. Bu durumda Hz. İsa’yı günümüz dünyası için seçkin bir ahlak öğretmeni olarak gündem edebiliriz. Eleştiri yapan bu gruba Rationalists adı verilmiştir. Eski anlamıyla İncil’in kıssalarını akla uygun bir hale getirmek isteyenlerdir. O zamandan sonra bu terim daha geniş ve derin bir anlam kazanmıştır.

Volney adındaki bir araştırmacı “İmparatorun Viranesi” adlı kitapta 1790 yılında bu şüpheyi izhar etti. Napolyon 1808 yılında meşhur bir Alman yazar olan Vyland ile görüştüğünde siyaset veya savaş hakkında bir soru sormak yerine, Hz. İsa’nın tarihte var olduğuna inanıp inanmadığını sordu.[1]



[1] Tarih-i Temeddün, c.3, bölüm 26; Bu konuda daha fazla bilgi için bak. Robertson, Archibald, İsa Osture ya Tarih? (Tercüme: Hüseyn Tevfiki, Kum: Merkez-i Mutalaat ve Tahkikat-i Edyan ve Mezahib, 1999)

4. Mesiha’yı Bekleme


Daha önce de belirttiğimiz gibi Ben-i İsrail, padişahlar döneminde dini makamlar tarafından padişah olan kimsenin başına yağ sürer ve onlara İbranicede mesh edilmiş anlamına gelen “Maşiah” lakabını verirlerdi.[1]

Maşiah, padişahlık gücünün yanı sıra dini bir yön de kazanmaktaydı. İnsanlar, Maşiah diye adlandırılan padişahın zulmü yok edip adaleti uygulamasını bekliyorlardı.

Sonraları başına yağ sürülmeyen padişahlara da Maşiah denilmeye başlandı. Mesela; Yahudilere hizmet etmiş olan Kuruş, İşaya 1:45’de (Allah’ın mesh ettiği) olarak adlandırılmıştır. Oysaki tarihte başına yağ sürüldüğü konusunda hiçbir bilgi yoktur.

Zamanla Maşiah ifadesi Yahudilerin vaat edilmiş kurtarıcısı için kullanılmaya başlandı ve İsrailoğullarının kalpleri vaat edilmiş Maşiah’ın aşkıyla dolup taştı. Yahudiler tarih boyunca onun ümidiyle her türlü acı ve sıkıntıya katlandılar. Bazı Yahudiler de Maşiah vizyonunu genişleterek bir takım konuları buna eklemiş ve Maşiah döneminde tabiatın bereketlerinden bahsetmişlerdir. Onlar, Davud ve Süleyman’ın parlak döneminde bile gerçekleşmemiş şeyleri Maşiah dönemi için söz konusu etmişlerdir.

Yunancada “Messias”, Latincede “Messiah”, Süryanicede “Meşiha”, Arapçada “Mesiya” ve Farsçadaki “Mesiha” ifadeleri İbranice olan “Maşiah” sözcüğü üzerinden kurulmuştur. Avrupa dillerinde bekleyiş inancı için “Messianism” kelimesi kullanılmaktadır. Bekleyiş inancı sonucunda, başına yağ sürülmemiş olsa da Maşiah lakabını alan en büyük şahsiyet Hz. İsa idi.

Yeni Ahit’in çeşitli bölümleri Yunancaya çevrildiği zaman, bazı mütercimler kitapta Hz. İsa hakkında geçen Maşiah kelimesini “Christos” olarak çevirdiler.[2] Bu tabir çeşitli şekillerde Avrupa dillerinde yerini korudu. Mesela; İngilizcede “Jesus Christ” ifadesi kullanılmaktadır.



[1] Mesela; Şaul’un İsrailoğullarının padişahı olarak seçilmesi Kitab-ı Mukaddes’te şöyle geçer: Samuel yağ tabağını aldı ve onun başına döktü. Sonra onu öptü ve şöyle dedi: “Allah kendisinin mirasına hâkim olman için seni mesh etmiş olmadı mı?” (Samuel’in birinci kitabı, 10:1)

[2] Yuhanna, 1:42

Yüklə 379,11 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   52




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə