80
81
|
Temmuz 2016
|
Sayı 19
BURSA
’
DA ZAMAN
|
Temmuz 2016
|
Sayı 19
BURSA
’
DA ZAMAN
Osmanlı’nın İhtişamı; Muradiye / E.
Gülhan Attila AKBABA
Sabahın ince ayazında, gün geceden
kurtulmaya çalışırken sessizliği ezan sesi
bozdu. Şadırvanda telâşla abdest alan-
ların yanında belli belirsiz gölgeler vardı.
Serin serin akan suya ellerini uzatıyorlar
ama su avuçlarında kalmayıp boşluktan
geçerek akıp gidiyordu. 2. Murat Ca-
mii’ne doğru koşar adım giden cemaatin
arkasından gidenler bu mekânın asıl
müdavimleriydi. Yüzyıllardır bu bahçede
sonsuz uykularını uyuyorlardı. Pek ço-
ğunun ölüm yeri Bursa olmadığı halde,
hasbelkader mezar taşları buradaydı.
Yüzyıllardır zamana yenilmiş ve metruk
gibi duran türbeler, medrese, camii
yenilenmiş, yeniden kimlik kazanmış,
ışıldamış ve nefes almaya başlamıştı.
Belki hayatlarının başlangıcında şanslı
diye adlandırılabilecek konumda olan-
ların bazılarının sonu hiç de imrenilecek
gibi olmamıştı. Altın beşiklerde, sırma
örtüler içinde gözlerini dünyaya açan-
ların sonunu, ya yerlerine padişah olan
ağabeyleri ya da zaten padişah olan
babaları belirlemişti. Birçoğunun tarih-
teki rolü, televizyon dizisi olana kadar
bilinmiyordu bile. Şehrin gürültüsünün
yanı başında ama şehirden azat son
uykularını uyuyup duruyorlardı işte.
Bursa Büyükşehir Belediye’sinin saye-
sinde, eski perişan ve yalnızlığa itilmiş
hallerinden sıyrılmış sanki bayram kıya-
fetlerini giymiş çocuklara dönmüştü kül-
liye. Şimdi ne çok ziyaretçisi vardı, hem
de her gün. Gelenlerin çoğu külliyenin
yapıldığı yüzyıla dönebilse; asla yüzlerini
görmeyi bırakın, yanlarına yanaşama-
yacakları zatlar için avuçlarını göğe açıp
dua ediyorlardı. Bir kısmı her türbenin
yanı başına koyulan açıklamaları okuyor,
bir kısmıysa kime dua ettiğini bilmeden
giriveriyordu türbelerden içeri.
OSMANLI’NIN
İHTİŞAMI;
MURADİYE
E. Gülhan Attila AKBABA
İzzet Keribar
82
83
|
Temmuz 2016
|
Sayı 19
BURSA
’
DA ZAMAN
|
Temmuz 2016
|
Sayı 19
BURSA
’
DA ZAMAN
Osmanlı’nın İhtişamı; Muradiye / E. Gülhan Attila AKBABA
Gökyüzüne uzanan serviler türbeleri ko-
ruyan birer asker gibiydiler. Dalları hışırda-
dıkça sessiz ve sakin mekâna ayrı bir huzur
çöküyordu.
Burası Osmanlı’nın son külliyesiydi. Padişah
2. Murat ile açılan kapılar Fatih Sultan Meh-
med, 2. Bayezid ve Kanuni Sultan Süley-
man dönemlerinde ilâve edilen türbelerle
daha da büyümüştü. Talihsiz üç şehzadeyi
barındıran bu külliye Ahmet Hamdi Tanpı-
nar tarafından “sabrın acı meyvesi” olarak
adlandırılmıştı. Kanuni Sultan Süleyman
tarafından 7 dilsiz cellada boğdurulan Şeh-
zade Mustafa 38 yaşında hayata gözlerini
yummuştu. Saray entrikalarının kurbanı ol-
masaydı neler olurdu hiçbir zaman hiç biri-
miz bilemeyeceğiz. Fatih Sultan Mehmed’in
oğlu olan ve taht için ağabeyi 2. Bayezid ile
çarpışmak zorunda kalıp savaşı kaybedince
Rodos Şövalyelerinin eline düşen, sonra
da Avrupa’ya karşı koz olarak kullanılan
Cem Sultan ile ağabeyi Yavuz Sultan Selim
tarafından boğdurulan Şehzade Ahmet bu
külliyede bir araya gelmişlerdi. Ne acıdır ki,
Şehzade Mustafa ancak televizyon dizisine
konu olunca tanındı. Darısı, hayat hikâ-
yeleri en az O’nun kadar ilginç olan diğer
şehzadelerin başına! Belki bir devrin tarihini
değiştirebilecek, Osmanlı tarihini yeniden
şekillendirebileceklerin sessiz kaldığı bir
mekan burası.
İleride bir hareketlilik başladı. Sabah nama-
zına gelenlerden hali vakti iyi olmayanlara
sıcak çorba dağıtılıyor. Külliyeye dahil olan
imaretin kapıları ardına kadar açık, gelenleri
kucaklıyor. Açların karnının doyurulduğu
imareti, bir avlunun etrafına sıralanmış 16
tane odasıyla Bursa’nın en güzel medresesi,
Muradiye Hamamı ve bu külliyenin en gör-
kemli yapısı olan 2. Murat Camii ile geçmişe
dönüşü sağlayan tarih sayfası gibi.
Günümüzde artık medresede eğitim gören
çocuklar yok tabii. 1951 yılına kadar harabe
olarak kalan bina daha sonra restore edilip
dispanser ve sağlık müzesi olarak kullanıl-
mış. 2. Murat Camii yüzyıllardır beş vakit
secde edenleri bira araya getirmeye devam
ediyor. Ama imaret artık bir lokanta kim-
liğinde karşımıza çıkıyor. Türbelerde uyu-
yanlar belki bazen cemaatin arasına karışıp
namaz kılıyor belki bu kadar çok insanın izin
almaksızın huzurlarına nasıl çıktığına şaşı-
yorlardır. Zaman ve mekân kavramları var
mı bilinmez. Bir çağ kapatıp bir çağ açan
Fatih Sultan Mehmed’in dünyaya gelmesine
yardım ettiği ebesi olduğu düşünülen Gül-
bahar Hatun’da burada sonsuz uykusunu
uyumaktadır.
İstanbul kadar ön plâna çıkmasa da, Bursa
da tarihte derin bir yere sahiptir aslında.
Osmanlı’ya ilk başkentliğini yapmış ve tarihi
değiştirmiş ve değiştirebilecek niteliklere
sahip efradı bağrında barındırmaktadır. En
büyük sıkıntımız bizde olanı diğerlerine an-
latamamaktan geçiyor galiba. Biz kocaman
bir tarih hazinesine sahibiz ama değerlen-
dirmeyi bilmiyoruz. Dizilerle ön plâna çıkan
Şehzade Mustafa ve annesi Mahidevran
dışında, külliye de ki türbelerde uyuyanları
kaçımız biliyor ve niye kimse anlatmıyor?
Okuma özürlü olduğumuz kesin.
Bu yüzden türbelerin girişlerinde
o türbede yatana ait açıklamaları
kaç kişi okuyor ve aklında tutu-
yor? Dramatize ederek anlatacak
bir rehber bulundurulabilir mi
mesela Osmanlı’nın son külliyesin-
de? Özellikle çocukların geçmişini
iyi öğrenip geleceği şekillendirme-
sini sağlamak adına. Tarihin tozlu
sayfalarında kalmaması gereken
gerçekler ve yaşananlar gelecek
nesillere aktarılmalı. Mekân hazır.
Tüm ihtişamıyla gelenleri sarma-
lıyor. Geriye kalan tek iş, külliye
sakinlerini ete kemiğe büründür-
mek ve Osmanlı’nın ihtişamına geri
döndürmek.
İzzet Keribar