T. Tolga GÜMÜŞ ∗



Yüklə 217,11 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə4/11
tarix29.10.2017
ölçüsü217,11 Kb.
#7328
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11

Feodalizm: Avrupa Tarihinde Yeni Yaklaşımlar 

45 


dönemde vassal, lordun veya kralın adamı değildi ama sadece ona asker 

sağlamakla yükümlüydü.

16

 Karolenj döneminin sona ermesiyle birlikte 



pagus denen ve günümüz Türkçesine kabaca kontluk olarak 

çevirebileceğimiz idari birimin çözülmesi ve buna bağlı olarak karolenj 

dönemi boyunca merkezi yönetim tarafından istenildiğinde görevden 

alınabilecek olan devlet görevlisinden başka birşey olmayan kont’un ve buna 

bağlı makamın artık babadan oğula geçer bir kurum haline dönüşmesi süreci 

feodalizm tarihçileri için önemli bir ayrım noktası olagelmiştir.

17

  

1950’lerde on yıl öncesine göre feodalizmin kökeni ve ne olduğu 



sorusunun cevaplanmasının imkansızlığını gören tarihçiler feodalizmin 

karakteristik ve belirleyici özelliğini iki yüzyıl sonraki dönemde aradılar. Bu 

dönem özellikle Anglo-Sakson feodalizm tarihçiliği için yeni açılımlara 

olanak sağlayan özel bir dönemdi. Bu durumda Anglo-Sakson tarihçiliğinde 

tartışma 13. yüzyılın sonlarında  İngiltere’de ortaya çıkan ve tepe noktasını 

15. yüzyılda yaşayan ‘indenture’ denen özel bir kontrat biçiminin feodal 

düzen üzerinde ne gibi bir rol oynadığı sorusunun yanıtlanmasına odaklandı. 

Bir görüşe göre ‘indenture’ sistemi klasik feodal sistemi bitirerek yerine 

feodal olmayan ama monarkların para karşılığı askeri hizmet satın alınması 

esasına dayanan yeni bir sistem sundu.

18

 Bir şekilde yeni yeni gelişmeye 



başlayan para ekonomisinin geleneksel toprak bazlı feodal savunma 

ekonomisinin yerini aldığı ve buna bağlı olarak da feodalizmin 15. yüzyıl 

itibariyle sona ermeye başladığı ya da en azından  şekil değiştirdiği 

düşünülmekteydi. Feodal sistemin merkezine toprağı yerleştiren geleneksel 

yaklaşım, toprağa dayalı aidiyet bağlarının paraya dayalı başka bir bağ 

türüne dönüşmesiyle feodal sistem denen şeyin sona ermesi gerektiğine ve 

yerine bir tür modern ekonomik ilişki biçiminin geçeceğine inanmaktaydı. 

Fakat bu yaklaşımda yapılan temel hata feodal sistem denen şeyin mutlak 

olarak var olduğu ve belirleyici unsurunun da toprak olması gerektiği ön 

kabulü idi.  

Yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren birçok tarihçi feodalizmin 

tarihsel bir süreç olduğu ve değişik toplumların değişik tarihsel süreçlerinde 

şu veya bu şekilde kendini gösterdiğine ikna olmuşlardı. Her ne kadar 

terimin tanımını daraltmanın tehlikesinin farkında olsalar da terimi geniş 

                                                      

16

 Klasik görüş için bknz: Carl Stephenson, ‘The Origin and Significance of Feudalism’, 



American Historical Review, 46/4. (1941), s. 788-812; Feodalizmin İngiltere’ye de uzandığını 

düşünen önceki görüşün devamı için bknz: Carl Stephenson, ‘Feudalism and Its Antecedents 

in England’, American Historical Review, 48/2, (Ocak, 1943), s. 245-265. 

17

 Bu tezin en önemli savunucusu ve savunulduğu çalışma: Louis Halphen, Charlemagne et 



l'empire Carolingien (Paris: Albin Michel, 1968). 

18

 Bu tezin kısa bir özeti ve bazı ‘İndenture’ örnekleri için bknz: Bryce D. Lyon, ‘The Feudal 



Antecedent of the Indenture System’, Speculum, 29/3, (Haziran, 1954), s. 503-51, s. 506. 


T. Tolga Gümüş 

46

anlamıyla  şu veya bu şekle sokuyor ve gözlemledikleri toplumun özel 



şartlarıyla bir şekilde feodalizm terimini uyuşturarak şu veya bu toplumun şu 

veya bu tarihsel döneminde feodalizm yaşanmıştır demeyi en azından teoride 

başarıyorlardı.

19

 Bu durumda feodalite tartışmaları, toplumun içinde 



bulunduğu varsayılan sistemi anlamada teorik bir araç geliştirme çabası 

olmaktan uzaklaşıyor, her türlü sosyal ve coğrafi farklılıkları kapsayan  

işlevsiz sadece teorik ve içinin nasıl doldurulacağı tarihçinin subjektif bakış 

açısına kalmış belirsiz bir düzleme kayıyordu. Bu noktada tartışmanın zaman 

zaman nasıl kısırlaştığını görmek açısından aşağıdaki tartışma önemlidir:  

‘A Unicorn Without a Horn, After All, is Merely a Horse’ 

Kavramları tanımlarken, tanımla oynayıp belli problemlerden 

kaçınmanın bir yarar sağlamadığı konulardan biri de kuşkusuz ‘feodalizm’ 

tartışmalarıdır. Yukarıdaki alıntı Batı Avrupa ortaçağ toplumunda 

feodalizmin olup olmadığı var ise doğasının ne olduğu ve ne şekilde 

tanımlanması gerektiği tartışmalarının kıyasıya sürdüğü 1960’lı  yıllarda 

feodalizm savunucularının feodalizme olan bağlılık ve inançlarının 

derecesini göstermesi yönünden oldukça ilginçtir. ‘A unicorn without a horn, 

after all, is merely a horse’, Boynuzu olmayan Pegasus(tek boynuzlu at) 

neticede sadece bir attır.

20

 Norman fethi sonrası İngiltere toplumunda feodal 



kurumların tam olarak oluşmadığını çünkü Anglo-Norman toplumunun 

tanım gereği feodal denebilecek yapılanmalardan uzak bir toplum olduğu 

savına karşılık kullanılan yukarıdaki argüman oldukça düşündürücüdür. 

Feodalizmi bir toplumsal kurum olarak görüp belli başat belirleyici unsurları 

olduğunu var sayan yukarıdaki yaklaşım, ortaçağ toplumunda yaşayan 

insanların  bir  şekilde bir bağ ile devlet yerine toplumun başka bir grup 

bireylerine veya sınıfına bağlanmışsa var olduğu ön kabulüne 

dayanmaktadır. Bu yaklaşıma göre asıl önemli olan feodalizm tanımının 

nasıl yapılması gerektiği değil zaten birçok yönüyle feodal olduğu su 

götürmez olan bir toplumun bazı konularda feodal düzenin gereklerini yerine 

getirmese bile feodal olarak sayılmasıdır.  Diğer taraftan, bütün bu 

tartışmaları anlamlı  kılmada asıl önemli olan feodalizm tanımının nasıl 

yapılması ve neye feodalizm denip neye denmemesi gerektiğine karar 

verilmesindedir. Feodalizmi bir şekilde tanımlarsanız Fransız Devrimi ile 

ancak sona erdiğini iddia edebilirsiniz ama başka bir biçimde tanımlarsanız 

1066’da William’ın İngiltere’yi ele geçirmesiyle bittiğini iddia edebilirsiniz. 

Arada yaklaşık yediyüz yıl vardır. Feodalizmi yine başka bir biçimde 

                                                      

19

 Bu tür çalışmalara benim rastlayabildiğim en iyi örnek: Feudalism and Asian Societies, ed. 



Rushton Coulborn (Princeton: Princeton University Press, 1956). 

20

 C. Warren Hollister, ‘Reflections on the Unicorn’s Head’, Journal of British Studies, 5/1. 



(Kasım, 1965), s. 15-18, (s.18). Çeviri bana ait. 


Yüklə 217,11 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə