9
durumun genel, idari ya da kriz durumu oluĢuna göre farklı kararlar alınması
mümkündür (Sönmezoğlu, 2005: 222
-234).
2. ĠSRAĠL
-
ABD ĠLĠġKĠLERĠNĠN TARĠHĠ GELĠġĠMĠ
KuruluĢundan 11 dakika sonrasında Ġsrail‟i tanıyan ilk ülke olan ABD
ve Ġsrail‟in Orta Doğu‟daki çıkarları ve izledikleri politikalar, yakın geçmiĢte
olduğu gibi günümüzde de birbirlerine paralel bir seyir izlemektedir. Bu
durumun farklı gerekçelerini değerlendirmeden önce, ABD
-
Ġsrail iliĢkilerinin
tarihi geliĢiminin incelenmesi yerinde olacaktır. Bu süreç, George W. Bush
dönemi öncesine kadar ve George W. Bush dönemi ve sonraki iliĢkiler
biçiminde incelenecek ve Irak SavaĢı‟na giden süreçte Ġsrail
-
ABD iliĢkilerinin
savaĢa ne derecede etkili olduğu anlaĢılmaya çalıĢılacaktır.
a. George W. Bush Dönemi Öncesinde ĠliĢkiler
ABD‟nin Orta Doğu‟ya olan ilgisinin Ġkinci Dünya SavaĢı
sonrasında baĢladığı ifade edilebilir. Ġkinci Dünya SavaĢı öncesinde, ABD‟nin
bölge ile iliĢkisi ise, özel Ģirketler ve kuruluĢlar aracılığıyla ve ticari iliĢkiler
biçiminde gerçekleĢmiĢtir (Bilgiç, 2005: 89). Balfou
r Deklarasyonunun
ardından 1918‟de ABD Senatosu, aldığı kararla Balfour Deklarasyonu‟na
desteğini açıklamıĢtır (Goldman, 2009: 603).
Birinci Dünya SavaĢı bitimi öncesine kadar ABD BaĢkanı Wilson‟un
ilan ettiği ilkeler çerçevesinde, ABD‟nin Orta Doğu politikası da ĢekillenmiĢtir.
Birinci Dünya SavaĢı sonrasında ise ABD, Ġngiltere‟nin Orta Doğu politikasına
paralel bir politika izlemiĢ ve Ġngiltere ile uyumlu adımlar atmıĢtır. Bu
doğrultuda, Filistin‟in Ġngiliz mandasına girmesine de karĢı çıkmamıĢtır. Ġki
s
avaĢ arası dönemde ise petrolün çekiciliğinin artması sebebiyle, ABD‟li
10
Ģirketlerin Orta Doğu‟ya olan ilgisi, ABD‟nin Orta Doğu politikalarını revize
etmesine yol açmıĢtır (Bilgiç, 205: 91
-92).
Reich‟ın (1995: 8) “özel bir iliĢki” biçiminde tanımladığı ABD
-
Ġsrail
iliĢkileri, Ġsrail‟in varlığını sürdürmesi, güvenliği, refahının sağlanması ve
bağımsızlığının teminine odaklanmıĢtır.
Lieber‟e göre, Ġsrail ve ABD arasındaki özel iliĢki, tarihi geçmiĢ, dini
değerler, toplumsal bağlar, bölgesel istikrar hedefi ve
ABD ulusal çıkarlarının
bir toplamından oluĢmuĢtur (Lieber, 1998: 18).
Yahudiler, iki savaĢ arası dönemde bir yandan Filistin‟e göçlerini
sürdürüp toprak elde etmeye devam ederken diğer taraftan da Ġngiltere‟ye
karĢı silahlı mücadele hazırlığını yürütmüĢtür. Mücadelelerini siyasi alanda
da sürdürmüĢler; bu amaçla da çeĢitli toplantılar düzenlemek için çaba
harcamıĢlardır. O dönemde ABD‟de yürütülen faaliyetler sonuç vermiĢ,
Yahudiler, ABD‟nin de bölgeye ilgisinin artması sayesinde, mücadelelerine
destek bu
lmuĢlardır. 1942‟de New York‟ta Biltmore Konferansı düzenlenerek,
sonucunda Biltmore Programı yayınlanmıĢ; Yahudiler Dünya çapında
seslerini duyurmayı baĢarmıĢtır (Yılmaz, 2009: 54
-58).
Ġkinci Dünya SavaĢı sonrasında, bölgeye ABD ilgisi daha da artmıĢtır.
Henüz savaĢ sürerken ABD‟nin ilgisi, petrole yönelik çıkarları doğrultusunda
Yahudilerden ziyade, Araplar yönünde idi. Ayrıca Arapların da Ġngiltere‟nin
bölgedeki politikalarından memnun olmayıĢı sebebiyle, ABD‟nin bölgeye
ilgisini çekmeye yönelik çabaları
olmuĢtur. BaĢkan Roosevelt döneminde
Suudi Arabistan Kralı Suud‟un da çabaları ile ABD dıĢ politikası Araplara
daha yakın bir seyir izlemiĢtir. Sonraki baĢkan Truman döneminde kurulan
komisyonlar yoluyla, soruna çözüm getirilmeye çalıĢıldıysa da getirilen
öneriler, ne Yahudileri ne de Arapları tatmin etmekten uzak olmuĢtur (Yılmaz,
2009: 54-58).
11
Truman Yönetiminin Yahudilere destek olma konusunda kararsız ve
temkinli tutumuna rağmen, verdiği sınırlı destek bile Yahudiler açısından
hayati derecede önem taĢıyordu. 1945 Haziran‟ında ABD BaĢkanı Truman‟ın,
100.000 Avrupalı Yahudi‟nin acilen Filistin‟e göç etmesine yönelik talebi,
Ġngiltere Hükümeti‟nce Arap Dünyasında hoĢnutsuzluk yaratabileceği
gerekçesiyle kabul görmemiĢti (Lieber, 1998: 12).
1947‟de
Ġngiltere,
Filistin
Mandasını,
BM‟ye
devretmiĢ;
sonuçlandıramadığı Arap
-
Yahudi çatıĢmasının uluslararası bir örgüt
öncülüğünde çözülmesini istemiĢti. Genel Kurul, Filistin Üzerine Özel Bir
Komite (UNSCOP) kurarak Filistin‟deki çatıĢmaların sebeplerini araĢtırmayı
ve mümkün olursa da çözüm getirmeyi amaçlamıĢtı (Jewish Virtual Library
Ġnternet Sitesi [web], 2010b). Komisyonun bir Arap ve bir Yahudi olmak üzere
iki devletli önerisi, 29 Kasım 1947‟de ABD‟nin Etiyopya, Liberya, Haiti ve
Filipinlere yönelik, tasarının kabulü yönünde yoğun baskısı sayesinde, kabul
edilmiĢtir (Bilgiç, 2005: 94). Bu Ģekilde ABD, Orta Doğu‟ya ve Filistin‟e
yönelik ilgisini aktif bir siyaset izleyerek ortaya koymuĢtur.
14 Mayıs 1948‟de Ġsrail bağımsızlığını ilan ettikten 11 dakika sonra
ABD
, Ġsrail‟in bağımsızlığını tanıyan ilk devlet olmuĢtur. Bununla birlikte,
tanıma süreci ABD açısından sancılı bir süreç olarak tarihe geçmiĢtir. Zira
dönemin DıĢiĢleri Bakanı George G. Marshall, BaĢkan Truman‟ın Ġsrail‟in
tanınması hususundaki düĢüncesine karĢı çıkmıĢ, Ġsrail‟in tanınması
durumunda, seçimlerde BaĢkan aleyhine oy kullanacağını ifade etmiĢtir. Bu
dönemde ABD, bölgeye yönelik silah ambargosu uygulamamıĢ, Ġsrail‟in kredi
talebi de bürokratik gerekçelerle 1949‟a kadar bekletilmiĢti (Lieber, 1998
: 12).
Bu durum, dönemin ABD yönetiminde Ġsrail konusunda, büyük görüĢ
ayrılıkları olduğunun bir göstergesidir.
1948‟den Truman‟ın görevinin bittiği 1953‟e kadar ABD, bölgede
dengeli bir politika izlemiĢtir. Arap
-
Ġsrail sorunlarının derinleĢerek tüm bölge
yi
Dostları ilə paylaş: |