T. C. İStanbul 10. AĞIr ceza mahkemesi


Duruşmaya öğle arası verildi



Yüklə 0,59 Mb.
səhifə3/4
tarix08.09.2018
ölçüsü0,59 Mb.
#67648
1   2   3   4

Duruşmaya öğle arası verildi.

Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.

Mahkeme Başkanı: “Evet bugünkü duruşmanın öğleden sonraki bölümünü saat 13:53 itibari ile açıyoruz. Öğle arasında bir kısım sanılar müdafileri Av. Atakay Bala ve Av. Sedat Küçükyılmaz’ın duruşmaya iştirak ettikleri bildirildi. Savunmaları almaya devam ediyoruz. Timuçin Erarslan buyurun.”

Bir kısım sanıklar müdafii Av. İlkay Sezer: “Sayın Başkanım. Duruşmanın başında müvekkilim Ayhan Taş’ın bir bölümünü Mahkemeye hitaben söylemiş olduğu iddianamenin 32. klasör dizi 84’ten itibaren yer alan Kara Kuvvetleri Komutanlığı 31 Ocak, 20 Şubat 2003 tarihli dönemine ait durum değerlendirmesi ile ilgili raporun bir suretini Mahkemenize takdim ediyorum.”

Mahkeme Başkanı: “Peki alıyoruz. “

Bir kısım sanıklar müdafii Av. İlkay Sezer: “Diziden bahsetmiştiniz Sayın Başkanım. Duruşmanın biraz önceki bölümünde.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Bir kısım sanıklar müdafii Av. İlkay Sezer: “Klasörü not almayı ihmal ettik. Kaçıncı klasördü?”

Mahkeme Başkanı: “2011/142 Esasın 1. klasöründe. Onu sonra ilerde tartışılır. Sırası geldiğinde şuanda sırası değil de Avukat Bey orada Kara Kuvvetleri Komutanlığının alana inip istihbarat çalışması yapmadığını söyledi de bu klasörde Gölcük Donanma Komutanlığı İstihbarat Şubenin bir takım haber elemanları çalıştırdığından bahsediyor. İsimleri veriliyor, kod isimleri veriliyor. Bunları ileride zamanı geldiğinde tartışılır.”

Bir kısım sanıklar müdafii Av. İlkay Sezer: “Değerlendirilir.”

Mahkeme Başkanı: “ İsteyen tartışabilir. O anlamda söyledim yani burada bir alan çalışması ile mi oluyor ne oluyor? Yani onu ileride konuşuruz zamanı geldiğinde okuruz onları.”

Bir kısım sanıklar müdafii Av. İlkay Sezer: “Şimdi bu konularda Mahkemenizde ciddi tereddüt ya da şüphe noktalarını biz öğrenebildiğimiz ölçüde.”

Mahkeme Başkanı: “Şimdi ben bunu şey anlamında.”

Bir kısım sanıklar müdafii Av. İlkay Sezer: “Biz bunlara cevap vermeye çalışıyoruz. Ancak bu konularda eğer bir eksiklik olduğunu bizim izah edemediğimiz bir nokta olduğunu düşünemiyorsak o zaman kör dövüşü gibi bir şey oluyor. Biz burada şüphe uyandıran noktaların tamamına cevap vermek için bulunuyoruz.”

Mahkeme Başkanı: “Evet, onunla ilgilide bakılır ilgili şeyler cevaplandırabilirler klasörde bu tür evraklar Gölcük Donanma Komutanlığında yapılan aramada Kemalettin Yakar’ın bilgisayarından aktarılan bir takım verilerden geçiyor bu isimler onları da ilerde sırası geldiğinde konuşulur. Biz şuan savunma almaya devam edeceğiz. Timuçin Erarslan buyurun savunmanızı yapınız. Müdafiiniz var değil mi?”

Sanık Timuçin Erarslan: “Evet var.”

Mahkeme Başkanı: “Buyurun.”

Sanık Timuçin Erarslan: “Sayın Başkan, Değerli Heyet, Sayın Savcım. Öncelikle şahsıma yöneltilen bütün suçlamaları reddediyorum. 21 Mayıs 2010 tarihinde Malatya Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığına verdiğim ifademi aynen tekrar ediyorum. Ben balyoz darbe planını ilk kez basından duydum. Balyoz harekat planının görüşüldüğü iddia edilen seminere katılmadım. Sadece iddianamede 11 numaralı CD’de EK-B listede ismim yazılı olduğundan sanık olarak huzurunuzdayım. Bu listeye ismimin kim veya kimler tarafından ne maksatla yazıldığını bilmiyorum. Ayrıca ismimi bu listeye yazan veya yazanlardan şikayetçiyim. Adı geçen listelerle ilgili olarak kimseden emir almadım. Kimseye de emir vermedim. Mahkeme dosyasında tarafıma isnat edilen suç ile ilgili olarak bilgim dahilinde düzenlenmiş herhangi bir evrak vesair belgede yoktur. Suçsuzum. Sayın Heyet, halen Adana’da görev yapmaktayım. Bu nedenle savunmamda tamamlandığından duruşmalardan vareste tutulmamı ve nihayetinde beraatimi talep ediyorum saygılarımla arz ederim.”

Mahkeme Başkanı: “Nüfus kaydınızı okuyorum. Timuçin Erarslan, Fikri oğlu, Asalet’ten olma. 29.05.1969 doğumlu. Ordu ili Mesudiye ilçesi Yeşilce beldesi nüfusuna kayıtlı.”

Sanık Timuçin Erarslan: “Doğrudur.”

Mahkeme Başkanı: “Sabıka kaydınız yok. Klasör 90 dizi 69 ve devamında Malatya CMK 250 ile yetkili Cumhuriyet Başsavcılığınca alınan ifadeniz mevcut.”

Sanık Timuçin Erarslan: “Evet.”

Mahkeme Başkanı: “Kabul ediyor musunuz? İfade ile ilgili düzeltmek istediğiniz bir konu var mı?”

Sanık Timuçin Erarslan: “Ediyorum.”

Mahkeme Başkanı: “Ya da ilave etmek istediğiniz bugünkü savunmanız dışında?”

Sanık Timuçin Erarslan: “Yok.”

Mahkeme Başkanı: “Peki sanık müdafiinden savunmaya ilave edeceği bir husus olup olmadığı soruldu.”

Sanık Timuçin Erarslan müdafii Av. Uğur Sayaner: “Sayın Başkan, Sayın Üyeler. Vakit tasarrufu açısından savunmamızı kısa tutacağım. Müvekkilin tüm beyanlarına aynen katılıyoruz. Sahteliği sanıklar ve savunmanlarca defalarca belgelendirilen 11 nolu CD içindeki EK-B listesinde müvekkilimin ismi geçtiği için sanık olarak karışınızdadır. İddianamede adı geçen 1. Ordu Komutanlığı seminerine katılmamış. Listelerle ilgili olarak yazılı veya sözlü emir vermemiştir. Emirde almamıştır. Kendisine isnat edilen suç ile ilgili herhangi bir belgede imzası da yoktur. Geniş savunmamızı yazılı olarak Sayın Mahkemeye sunacağız bu aşamada savunmalarımız bundan ibarettir.”

Mahkeme Başkanı: “Sanığa soru sormak isteyen var mı?”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Savunmalarınız içerisinde mesajların kayıt edildiği bir klasör veyahut da bir sistemden bahsetmişsiniz. Bahsetmiş olduğunuz bu mesajların kayıt edilmiş olduğu veya beyan ettiğiniz oradaki hususu açıklar mısınız?”

Sanık Timuçin Erarslan: “Tabi kayıt edildi derken alma verme işlemine tabi tutuldu.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Evet.”

Sanık Timuçin Erarslan: “Muhabere merkezi denilen bu alma gönderme.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Süre ne kadardır mesela orada kayıt cihazı varsa veyahut da bir kayıt etme imkanı varsa belirli bir süresi var mıdır? Mesajların saklanma süresi var mıdır? Kayıt için herhangi bir özel bir prosedür var mıdır?”

Sanık Timuçin Erarslan: “Hayır orada kayıt defterleri var. Her cihazdan hangi cihazdan gelmişse gelen mesajların kayıt edildiği her cihaza ait bir kayıt defteri vardır. O defterlere gelen giden cihatlar kayıt edilip oradan da ilgili birime genel sekreterliğe muhabere merkezindeki personel tarafından teslim edilir.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Bu bilgisayara gelen bir e-mail gibi bir durum mu yani mesaj gelmesi?”

Sanık Timuçin Erarslan: “Hayır zarf ile evrak olarak da gelebilir bir faks cihazı üzerinden bir faks belgesi olarak da gelebiliyor.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Tamam.”

Sanık Timuçin Erarslan: “Her ikisi ayrı ayrı kayıt edilip o şekilde teslim ediliyor.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Birde muhaberede cansız posta kutusundan bahsetmişsiniz o nedir?”

Sanık Timuçin Erarslan: “Hayır bahsetmedim o soru Savcılıkta da sorulmuştu ben orada da o ifadeyi ilk defa duyduğumu ve bilgim olmadığını söylemiştim.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Peki tamam.”

Sanık Timuçin Erarslan: “Yani kayıtlarda nasıl geçtiğini tam hatırlamıyorum ama burada ilk defa duyduğumu bilgim olmadığını söylemiştim.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Tamam Başkanım.”

Mahkeme Başkanı: “Evet başka sorusu olan yok herhalde? Var mı bir konu? Buyurun geçebilirsiniz yerinize. Savunmanız tamamlanmıştır. Abdullah Zafer Arısoy.”

Sanık Abdullah Zafer Arısoy: “Sayın Başkanım.”

Mahkeme Başkanı: “Bir dakika.”

Sanık İsmail Karaoğlan: “Efendim benim Annem rahatsızlığından dolayı ile hastaneye kaldırıldı. Komutanlarımla ve arkadaşlarım ile görüştüm. İfademi verebilirsin dediler. Uygun görürseniz ifademi vermek istiyorum çok kısa.”

Mahkeme Başkanı: “Bugün mü kaldırıldı? Yani yeni mi kaldırılmış?”

Sanık İsmail Karaoğlan: “Evet efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Müsaade eder misiniz?

Sanık Abdullah Zafer Arısoy: “Evet.”

Mahkeme Başkanı: “Gelin savunmanızı yapın. Deniz Hanım burada, buyurun avukatınız hazır.”

Sanık İsmail Karaoğlan: “Sayın Başkan, Değerli Üyeler. İddianamede sanık olarak 195. sırada bulunmaktayım. Efendim 21 yıllık meslek hayatım boyunca hiçbir kanunsuz faaliyetim olmamıştır. Görevimi yaparken tamamen anayasa yasa ve yönetmeliklere bağlı kalarak hareket ettim. 2001-2005 yılları arasında Bursa İl Jandarma Komutanlığı emrinde görev yaptım. Bu görev yapmış olduğum süre zarfında tamamen bilgim dışında ismim Mahkemenizde bulunan listeye yazılmıştır. Olaylardan ilk defa 2010 yılı Haziran ayında Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığına ifade vermeye gittiğimde haberim oldu. Şahsım adına öne sürülen suçlamaları kabul etmiyorum. Benim tamamen bilgim dışında ismim bu tür bir faaliyet listesine ekleyen kişi veya kişilerden şikayetçiyim. Olaylarla ilgili hiçbir görgüm ve bilgim yoktur. Bu tür bir faaliyet tarafıma ne sözlü nede yazılı tebliğ edilmemiştir. Listede isimim tamamen bilgim dışında haberim olmadan yer almaktadır. 2010 yılı Haziran ayından itibaren hiçbir şekilde ilgim olmadığı halde ailecek her gün bu dava ile yatıp kalkmaktayız. Maddi ve manevi olarak çok zor durumdayım. Dosyada aleyhime olan belge ve bilgileri kabul etmiyorum. Suçsuzum beraatimin verilmesini Yüce Mahkemenizden arz ve talep ederim.”

Mahkeme Başkanı: “Evet, nüfus kaydınızı okuyorum. İsmail Karaoğlan, Niyazi oğlu, Saniye’den olma. 12.12.1971 doğumlu. Balıkesir Merkez Şanlı nüfusuna kayıtlı. Size mi ait?

Sanık İsmail Karaoğlan: “Evet.”

Mahkeme Başkanı: “Size ait diyorsunuz. Evet, herhangi bir sabıka kaydınız yok. Klasör 85 dizi 266 ve devamında Erzurum CMK 250. maddesi ile yetkili Cumhuriyet Başsavcılığında alınan ifadeniz var. Doğru mu ifadeniz?”

Sanık İsmail Karaoğlan: “Evet, doğru efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Peki sanık müdafiinden savunmaya ilave edeceği bir husus olup olmadığı soruldu.”

Sanık İsmail Karaoğlan müdafii Av. Deniz Güntekin: “Savunmaya aynen katılıyoruz aleyhe olan dosyada aleyhe olan bilgi ve belgeleri de kabul etmiyoruz. Beraatini talep ediyoruz efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Peki sanığa soru sormak isteyen var mı? Yok. Siz mazeret sebebi ile ayrılabilirsiniz duruşmadan.”

Sanık İsmail Karaoğlan: “Teşekkür ederim sağ olun.”

Mahkeme Başkanı: “Avukat Hanım sizin bir müvekkiliniz daha mı var?”

Sanık İsmail Karaoğlan müdafii Av. Deniz Güntekin: “Adı sanığın ismi Ali Güngör efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Ali Güngör burada mı? Abdullah Bey o Ali Güngör’ü de bitirelim. Avukat Hanımın bugün savunması bitsin. Size ondan sonra devam edelim. Başka yok değil mi? iki kişiydi sizin temsil ettiğiniz? Tamam. Buyurun Ali Güngör sizi dinliyoruz.”

Sanık Ali Güngör: “Sayın Başkanım ve Mahkeme Üyeleri. 2002-2006 yılları arasında Çanakkale 116. Jandarma Er Eğitim Alay Komutanlığında Takım astsubayı ve bölük idari işler astsubayı olarak görev yaptım. Bu görev yaptığım zaman zarfı içinde kesinlikle tarafıma yazılı veya sözlü olarak yapılacak olan bir darbe planında görevlendirildiğime dair bir talimat veya bir tebliğ yapılmamıştır. İsmimin geçmiş olduğu görevlendirme listesindeki tim komutanı Jandarma Üsteğmen Ahmet Yanaral’ı ve diğer astsubayları ilk defa duruşma salonunda gördüm. İsmimi söz konusu bu listelere neden, nasıl ve kimler tarafından yazıldığını bilmiyorum. İsmim tamamen bu plana kendi iradem dışında yazılmıştır. Söz konusu balyoz darbe planını medyadan duydum. Böyle bir plandan sıralı amirlerimin haberi ve izni olmadan bulunmam mümkün değildir. Yapılacak olan yargılamanın sonunda maddi ve manevi olarak bu dava sürecinde mağduriyetime sebep olanlar tespit edildiğinde onlardan davacı ve şikayetçiyim. Dosyada aleyhime olan belge ve bilgileri kabul etmiyorum. Sonuç olarak şahsıma yüklenen suçlamaları şiddetle reddediyorum. Hiçbir zaman devletime ve milletime karşı zarar verecek bir faaliyet içerisinde bulunmadım. Suçsuzum Sayın Mahkemeden beraatimi saygılarımla arz ve talep ediyorum. Bitti efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Evet, nüfus kaydınızı okuyorum. Ali Güngör, Hüseyin Oktay oğlu, Nurşen’den olma. 20.10.1968 doğumlu. Balıkesir ili, Susurluk ilçesi, Danabeli nüfusuna kayıtlı.”

Sanık Ali Güngör: “Evet efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Evet herhangi bir sabıka kaydınız yok. Önceki ifadesini de okuyalım. Klasör 85, dizi 294 ve devamında Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığında alınan ifadeniz var. Doğru mu bu ifadeniz?”

Sanık Ali Güngör: “Evet doğru efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Kabul ediyorsunuz.”

Sanık Ali Güngör: “Evet.”

Mahkeme Başkanı: “Sanık müdafiinden savunmaya ilave edeceği bir husus olup olmadığı soruldu.”

Sanık Ali Güngör Av. Deniz Güntekin: “Savunmaya aynen katılıyorum. Aleyhe olan bilgi ve belgeleri kabul etmiyoruz. Beraatini talep ediyorum efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Evet sanığa soru sormak isteyen var mı?”

Üye Hakim Murat Üründü: “Ben Başkanım.”

Mahkeme Başkanı: “Buyurun.”

Üye Hakim Murat Üründü: “Tahrip ve bomba imhası konusunda kurs gördünüz mü?”

Sanık Ali Güngör: “1994 yılı Ocak ayında gördüm efendim.”

Üye Hakim Murat Üründü: “Tamam Başkanım.”

Mahkeme Başkanı: “Buyurun yerinize geçebilirsiniz savunmanız tamamlanmıştır. Abdullah Zafer Arısoy ile devam ediyoruz.“



Sanık Abdullah Zafer Arısoy: “Sayın Başkanım, Değerli Heyet ve Sayın Savcım. Heyetinize saygılarımı sunarken söz konusu davanın 89 numaralı sanığı olarak savunmama başlamadan önce, üzerime atılı suçların hiçbirini kabul etmediğimi beyan ediyorum. Şahsıma yöneltilen suçlamalardan 1.’si davaya konu darbe planında EK-B, tekrar ediyorum EK-B gözaltı timlerinde görevlendirilecek personel listesinde isim, soyadı ve görev unvanımın yazılı olduğu şeklindedir. Bu hususta verebileceğim yegane cevap; benim bu konudan hiçbir şekilde haberdar olmadığımdır. Bu durumdan haberdar olduğuma dair herhangi bir bilgi ya da belge mevcut olmadığı gibi zaten Savcılığında şahsımla ilgili bu yönde bir iddiası bulunmamaktadır. EK-B listelerde adı geçenlerin neredeyse tamamına yakını hakkında zaten herhangi bir adli takibatta yapılmamıştır. EK-B listelerde ismi yazılı olan ve hakkında takibat yapılmayan söz konusu personel gibi benimde bilgim dışında ismimin bir yerlere yazılmış olmasından dolayı sorumlu tutulmamam gerektiğini düşünmekteyim. 2. Suçlama ise, 1. Ordu plan semineri 2003 katılacak personel isim listesi başlığı altında isim, soyadı ve görev unvanımın yazılı olduğu şeklindedir. Bu benzeri seminerler Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde periyodik yapılan faaliyetlerdir. Her ne kadar davaya konu olan bu seminer dosyasındaki listeye göre, ek 169. klasörün 92. sayfasında rütbem, ismim ve soyadım planlama aşamasında yer almış ise de ben bu listelerden de haberdar değilim ve ben bu seminere ne hazırlık aşamasında ne icra safhasında katılmadım. Ayrıca seminere fiilen katılanların oturduğu yerleri gösteren fotoğraflı 1. Ordu semineri yerleşim planı 127. Klasörün 226. sayfasında bu fotoğraflı yerleşim planı incelendiğinde benim burada ismimin ve resmimin bulunmadığı yani bu seminere katılmadığım açık ve net olarak görülecektir. Zaten Sayın İzzet Ocak Askeri Savcılığa verdiği ifadesinde de bu faaliyete bir başka arkadaş ile katıldığını hatırladığını beyan etmiştir. Şahsıma yöneltilen 3. suçlama ise, durum değerlendirmesi 24 Ocak 2003, 30 Ocak 2003 başlıklı karargah içi mütalaa kağıdına ekli belgenin bulunduğu karargah içi mütalaa kağıdı başlıklı kişiye özel ibareli belgenin tarafımdan hazırlandığı yönündedir. Ek 153. klasörün 219. sayfasında yer alan bu evrakta benim imzam veya parafım bulunmamaktadır. Ben bu evrakı hazırlamadım ve ilk defa Savcılıkta ifade verirken gördüm. Zaten üst yazıdaki ilgiye ve üst yazı metnindeki açıklamaya başkan İzzet Ocak’ın Askeri Savcılıkta verdiği tanık ifadesinde ve evrakın bizzat kendisine bakıldığında bu dokümanın Kara Kuvvetleri Komutanlığı tarafından hazırlandığı ve hangi seviyeye kadar yayınlanacağına dair Sayın Ordu Komutanının emir verdiği hususları açıkça görülecektir. Bu evrak bana gösterildiğinde Savcılıkta bana gösterildiğinde ilk bakışta daha ilk bakışta bunu şeklen askeri yazışma formatının dışında bir evrak olduğunu ve bizim başkanlıkta bu şekliyle işlem görmesinin mümkün olmadığını hatta sahte olabileceğini düşündüm ve bu şekilde de ifade verdim. Çünkü o günkü başkan İzzet Ocak yazışma konusunda aşırı titiz idi ve böyle bir evrakı ona imzalatmak mümkün değil idi. Evrak ile ilgili anlattığım her şey bir yana zaten ben bu tarihten hatırladığım kadarıyla 15-20 gün kadar önce evrakta yazılı olan ve 2-3 ay kadar bir süreliğine geçiş olarak görevlendirildiğim plan eğitim şube müdürlüğünden ayrılmış ve başkanlığın bir başka şubesinde istihbarata karşı koyma ve güvenlik şubesinde bulunan Avrupa Güvenlik İşbirliği Teşkilatı kapsamındaki faaliyetleri takip eden silahsızlanma subay yardımcılığı görevime başlamıştım. Davaya konu olan seminerin icrası esnasında ben odamda yeni görevim ile ilgili Ankara’da 10-14 Mart 2003 tarihleri arasında icra edilecek olan silahsızlanma yada yaygın tabiri ile Avrupa Konvensiyonel Kuvvetler Antlaşmasının kısaltılmışı olan AKKA seminerinin daha doğrusu buda bir seminer değildir. Bir kurstur yani bu şuandaki bizim seminerle ilişkilendirilmemesi için söylüyorum. Bu kursa katılmak üzere hazırlıklar yapıyordum. Buna katıldığıma dair harcırah belgesi size sunduğum dosyanın sonunda var. Sonuç olarak benim bilmediğim ve daha önceden hiçbir şekilde haberdar olmadığım sözde bir darbe planının EK-B’sin de adım geçtiği için görev almadığım ve katılmadığım bir seminer konu edilerek ve hazırlamadığım ve imzalamadığım bir evraktan dolayı suçlanmaktayım. Suçlamaların hiçbirini asla kabul etmiyorum. Hayatım boyunca bugüne kadar hiç kimseye karşı ne hukuki ne vicdani ne gizli nede açık hiçbir suç işlemediğim gibi ülkemize milletimize ve demokrasimize karşı böyle bir şey asla aklımdan geçmemiştir. Maruzatım bundan ibarettir. Heyetinize saygılarımla arz ederim.”

Mahkeme Başkanı: “Nüfus kaydınızı okuyorum. Abdullah Zafer Arısoy, Mehmet oğlu, Adile’den olma. 10.07.1959 doğumlu. Isparta ili Yalvaç ilçesi Eskiyukarı nüfusuna kayıtlı. Size mi ait?”

Sanık Abdullah Zafer Arısoy: “Evet Başkanım doğrudur.”

Mahkeme Başkanı: “Herhangi bir sabıkanız yok.”

Sanık Abdullah Zafer Arısoy: “Teşekkürler.”

Mahkeme Başkanı: “Klasör 153, 58-56 arasında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığında alınan ifadeniz mevcut.”

Sanık Abdullah Zafer Arısoy: “Evet.”

Mahkeme Başkanı: “Var mı bir diyeceğiniz ifadenize?”

Sanık Abdullah Zafer Arısoy: “Başkanım burada Başsavcılıkta verdiğim Savcılıkta verdiğim ifadede alttan 13. satırda plan harekat şube diye bir şey var. O plan eğitim şube olacak. Yani teknik düzeltme olarak onu arz ediyorum.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Sanık Abdullah Zafer Arısoy: “Alttan 13. satırda bunun dışında diğer ifadelerimi hem Mahkemede hem Savcılıkta verdiğim ifadelerimi kabul ediyorum.”

Mahkeme Başkanı: “Aynı klasör dizi 62’de Hakimlikte ki savunmanız mevcut, bununla ilgili bir diyeceğiniz var mı?”

Sanık Abdullah Zafer Arısoy: “Evet, kabul ediyorum.”

Mahkeme Başkanı: “Kabul ediyorsunuz. Sanık müdafiinden savunmaya ilave edeceği bir husus olup olmadığı soruldu.”

Sanık Abdullah Zafer Arısoy müdafii Av. Metehan Arısoy: “Sayın Başkan, Saygı Değer Heyet, Sayın Savcım. Müvekkilim Abdullah Zafer Arısoy biraz önce kendisi vermiş olduğu beyanında davaya konu seminer ve hazırlık çalışmalarına ilişkin somut durumunu açık ve net bir şekilde izah etti. Müvekkilim seminere katılmamıştır. Hazırlık çalışmalarına katılmamıştır. Kendisi tarafından hazırlanan imzasını, parafını veyahut ikrarını içeren bir belgede söz konusu değildir. İddia Makamının da bu yönde aksi yönde bir beyanı da yoktur. İddiası da yoktur. Şu noktada müvekkilin beyanına ekleyecek bir husus yoktur. Müvekkilin beyanlarına katıldığımı duruşmalardan varese tutulmasını ve hakkında berat kararı verilmesini saygılarımla arz ederim.”

Mahkeme Başkanı: “Sanığa soru sormak isteyen var mı?”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Başkanım, savunmalarınızda Savcılık makamında vermiş olduğunuz savunmalarınızın doğru olduğunu beyan ettiniz.”

Sanık Abdullah Zafer Arısoy: “Evet.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Bu savunmalarınız içerisinde, sizin hazırladığınız iddia edilen karargah içi mütalaa kağıdı denilen.”

Sanık Abdullah Zafer Arısoy: “Evet.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Başlıklı bir evrakın varlığından bahsedildi.”

Sanık Abdullah Zafer Arısoy: “Evet.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Şimdi savunmalarınızda, hazırlıktaki savunmalarınızda tekrar ettiğinizden dolayı yani doğruladığınızdan dolayı soruyorum.”

Sanık Abdullah Zafer Arısoy: “Evet Efendim.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Şimdi daha önceki savunmalarınızda bu evrakın tarih açısından yanlışlık gösterdiğini, aynı şekilde yanlış hatırlamıyorsam birbirlerine yazışma noktasında da nereden nereye bölümünü gösterir ibarelerin de yanlış olduğu şekli ile bir beyanınız var. Bu hususları bir açıklar mısınız?”

Sanık Abdullah Zafer Arısoy: “Evet. Tabi.”



Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Tarihte nerelerde yani sizce bir yanlışlık var veyahut da bu yazışmadaki sirkülasyonda nerede hata var?”

Sanık Abdullah Zafer Arısoy: “O şey var. Birde sunum var. Onu açarsanız. Orada ben izah edeceğim. 6 numaralı yansı evet. Şimdi burada. Şimdi bu KİMK benim bildiğim kadarıyla bunun adı karargah içi mütalaa kağıdı. Ben bir topçu subayıyım. İstihbaratçı değilim veya bir kurmay subayda değilim ama benim bildiğim kadarıyla 1. Ordu Komutanlığı’nda yaptığımız çalışmalarda benim öğrendiğim kadarıyla daha önceleri böyle büyük bir karargahta da çalışmamıştım. İlk defa yani tugay, alay seviyesi yukarısındaki bir birlikte çalışmamıştım. İlk defa bu belgeyi ben 1. Ordu Komutanlığında kullandım. Ancak bunu kastetmiyorum tabi. Kullandım derken oradaki yazışmalarda kullanılan bir evraktı. Onun kastederek söylüyorum. Şimdi bu evraka baktığımda ben burada değerli kurmay heyeti ve değerli komutanlarımız var. Onlarında bilgileri alınabilir. Ben hiçbir karargah içi mütalaa kağıdında gizli, kişiye özel ve çok sayfada, çok sayfası ekli olan bir şey görmedim daha önceleri. Yani bu karargah içi mütalaa kağıdı şu maksatla kullanılır. Bir evrak hazırlanırken yan başkanlıklardan ya da yan birimlerden bilgi ihtiyacı, veri ihtiyacı ve görüş ihtiyacı olursa onlara gönderilir. Siz bu konuda ne diyorsunuz? Diye bunlar alınır. Onların verileri alınır ve evrak o bilgilere dayanılarak. O bilgileri verenlerde yarın öbür gün biz bunu şöyle söyledik ya da böyle söyledik diye bir şey olmasın diye yazılı olarak elden karargah içinde hızlıca dağıtılır ve toplanır. Ben buradaki tarihle ilgili söylediğim şey şudur. Bu evrak, şimdi seminer 5-7 Mart günü olmuş. Bu evrak 4 Mart akşam, akşamını ben tahmin ediyorum tabi. 4 Mart günü yayımlanmış bu evrak. Bu elimizdeki ekranda gördüğünüz harekat başkanlığına giden nüshası, harekat başkanlığı ile istihbarat başkanlığı’nın arası en fazla 100 metredir ve aynı koridor üzerindedir. Yukarıda dikkatinizi çekiyorum. 4 Mart yazıyor evrakın tarihi altta da harekat başkanının parafesi var. Plan harekat, ben buradan tam okuyamıyorum. Şuradan okuyayım. Plan harekat şube demiş, ilgili personelin okumasını, müteakip dosyalayalım demiş. 13/3 var. Onun herkes görüyor mu bilmiyorum? 13/3 Yani bu evrak 4 Mart günü istihbarat başkanlığından çıkıyor. 9 günde o 100 metre mesafeyi kat ediyor. Ve bu arada seminer olup bitiyor. Ordu komutanının 2. maddede yukarıda yazıyor. Onu da okuyayım ben buradan ordu komutanımız. Şöyle baştan okuyayım izin verirseniz. Kara Kuvvetleri İstihbarat Başkanlığınca hazırlanan, yani evrak kendi şeyini söylüyor. Nerede hazırlandığını söylüyor. Durum değerlendirmesi ekte sunulmuştur. Ordu komutanımızın söz konusu değerlendirmelerinin öncelikle plan seminerine katılacakları olmak üzere başkan ve plan, plan eğitim şube müdürü personeline okutulmasını emretmişlerdir. Yani burada 4 Mart günü çıkan evrak harekat başkanlığına 13 Mart günü ulaşıyor. Yani burada ordu komutanımızın hem seminer öncesi bu evrak okunmamış oluyor. Hem de ordu komutanımızın bu emri yerine getirilmemiş oluyor. Benim vurguladığım, tarih hatası diye vurguladığım şey buydu. Hatırladığım kadarıyla.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Makam.”

Sanık Abdullah Zafer Arısoy: “Anlayamadım.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Şimdi savcılık makamındaki beyanınızda şimdi şöyle net sorayım direk sorayım.”

Sanık Abdullah Zafer Arısoy: “Buyurun.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Şu anda sizin kendi şahsi kanaatinize göre yansıda da görülen bu evrak askeri yazışma kurallarına uygun bir evrak mıdır?”

Sanık Abdullah Zafer Arısoy: “Uygun olmayan yerleri var. Benim gördüğüm kadarıyla.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Sizce nereleri uygun değil?”

Sanık Abdullah Zafer Arısoy: “Evet onları arz edeyim. Şimdi ben bu KİMK’in gizli kişiye özel ve çok kabarık bir ek içeren bir KİMK görmedim hiç.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Evet.”

Sanık Abdullah Zafer Arısoy: “Yani bu ek sayısı, 43 sayfa eki var bunun 43 sayfa ekli bir KİMK dediğim gibi, az önce de arz ettiğim gibi KİMK hemen süratle bir görüş sormak ya da bir veri toplamak için hızla yatay haberleşmede yani komutana çıkmadan başkanlıklar arasında haberleşmek için kullanılan bir şeydir. Daha sonra bu metnin yazılı olduğu ilgi 1-2 yazan yerle aşağıda eki yazan yerde orada belki iyi görülmeyebilir ama buradaki evrakta daha net gözüküyor. Oradaki mesela yazının puntoları farklıdır. Ben onun mesela, o gün ki Başkanım İzzet Ocak’ın böyle bir şeye mutlaka dikkat edeceğini düşündüm. Yani böyle bir evrakı imzalamaz. Birde burada bir farklı bir şey daha var söyleyeceğim. Yukarıda o mührün altında kalıyor. Onun ben buradan okuyayım. Kara Kuvvetlerinin, aşağıda da gözüküyor. İlgide affedersiniz. İlgi diyor. Bakın ilgi de Kara Kuvvetleri Komutanlığı 26 Şubat 2003 ve istihbarat filan derken orada iç istihbarat şube diye bir yazı var. Şimdi genelde yani bu bir kural değildir ama genelde. Bir üst komutanlıkta hangi şubeden çıktıysa evrak, alt komutanlıkta da aynı şubeye düşer. Yani harekattan çıkan evrak harekat gelir. Lojistikten çıkan evrak lojistiğe gelir. Ama farklı durumlar özel durumlar olabilir mi? Elbette olabilir. Ama şu evrak için böyle bir durum bence söz konusu değil. Yani Kara Kuvvetlerinden, iç istihbarat şubeden çıkan evrak 1. Ordu da plan eğitim şubeye gelmemesi lazım. İstihbarat şubesi var oraya gelmesi lazım. Mesela o da beni. Çünkü böyle bir evrak ben eğer plan eğitim şubede kaldığım 2, 3 aylık süre içinde ben böyle bir evrakın yani öncesini sonrasını çünkü bir tarih içeriyor. 24 Ocak diyor. Öncesi de olması lazım sonrası da olması lazım yani bir o döneme ait bir şey değil o zaman. O zaman ben bunun, bu evrakı benzer bir evrakı daha önceleri hiç görmedim. Onu söylemeye çalışıyorum. Ben bu evrakı ilk defa böyle bir evrakı orada gördüm ama diğer şubeye gelmişse onu bilmiyorum.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Şimdi savunmanızdaki, Savcılık savunmanızdaki beyanınızı ben aynen okuyorum.”

Sanık Abdullah Zafer Arısoy: “Buyurun.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Bu yazının bağlandığı belirtilen karargah içi mütalaa kağıdı başlıklı belgede, askeri yazışma kurallarına uygun bir belge değildir.”

Sanık Abdullah Zafer Arısoy: “Evet.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Çünkü yazıyı yazan makam olarak görünen İstihbarat Başkanlığı.”

Sanık Abdullah Zafer Arısoy: “Evet.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “1. Ordu Harekat Yar. Başkanlığı’na ben açılım olarak yaptım. Doğru ya da yanlıştır.”

Sanık Abdullah Zafer Arısoy: “Doğru evet. Yok.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “1. Ordu Harekat Yar. Başkanlığı’na yazı yazamaz. Çünkü yazının gideceği yer değil. Onay veya parafe makamıdır.”

Sanık Abdullah Zafer Arısoy: “Doğru evet.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Yani bu evrakı dosyalayacak bir makam değildir.”

Sanık Abdullah Zafer Arısoy: “Doğru.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Yine hatırladığım kadarıyla, belgede İzzet Ocak ismi üstündeki imza, onun imzasına benzememektedir diyorsunuz.”

Sanık Abdullah Zafer Arısoy: “Evet.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Şimdi o zaman şöyle, bu evrak gerçek değilse belirli bir şeye klasöre takılması mümkün değil. İmzalanması da beklenemez.”

Sanık Abdullah Zafer Arısoy: “Evet.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Şimdi daha sonrasında yapılan ekspertiz raporu incelemesinde işte, siz İzzet Ocak’a imzasına benzemiyor şeklinde bir beyanınız var.”

Sanık Abdullah Zafer Arısoy: “Doğrudur.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “İmza örnekleri alınmış.”

Sanık Abdullah Zafer Arısoy: “Evet.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Bu parafın Süha Tanyeri’ne yukarıda İzzet Ocak ismi üstündeki imzanın da kendilerine ait olduğuna dair bir ekspertiz raporu aldırılmış.”

Sanık Abdullah Zafer Arısoy: “Evet.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Şimdi evrak hata içeriyorsa belirli bir yazışma kuralları sistemiyle klasöre takılmaması lazım. Eğer doğru bir evraksa o zaman sizin bilginiz mi yanlış?”

Sanık Abdullah Zafer Arısoy: “Şimdi ben bu hataları gördüğüm hataları söyledim size yani bununla ilgili, bu işi daha iyi bilen kimseler burada varlar. Benim dediğim bunlar hata değildir deniyorsa, yani benim bildiğim bilgilerim çerçevesinde bunlar bir yazışma hatasıdır. Yani bir esasa ilişkin hata değildir belki ama bir yazışma şekli hatadır. Bir de bu imzanın tabi İzzet Ocak komutanımdan ayrılalı 5, 6 sene gibi bir zaman geçmişti. Dolayısıyla ben orada bir yani imzası konusunda tahminimi söyledim. Yani onu tam hatırlayamadım yani o konuda da bir bilgim hala yok yani son durumu nedir siz tespit edin.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Bu evrakı siz hazırladınız ya da hazırlamadınız şeklinde ben bir soru sormuyorum.”

Sanık Abdullah Zafer Arısoy: “Evet. Tamam.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Bu evrakta normalde, sizin orada çalışmış olduğunuz görev süresi içerisinde böyle bir evrak geldiğinde sizin göreviniz neydi? Yani şey noktasında bu evrakı atıyorum nakletmek mi, parafe etmek mi, diğer tarafa gönderme mi? Yani bu evrakın.”

Sanık Abdullah Zafer Arısoy: “Anladım.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Tanzim edilmiş olan bu evrakla sizin görev dahilinizde herhangi bir görevinizi var mıydı?”

Sanık Abdullah Zafer Arısoy: “Yoktu evet. Bu evrak bana yani o şubeye gelmemesi lazım gelen bir evraktı. Eğer böyle bir evrak varsa ve doğruysa bu benim o çalıştığım şube ile alakalı bir evrak değil.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Evet. Ben aynı soruları İzzet Ocak’a da sormak istiyorum Başkanım.”

Sanık Abdullah Zafer Arısoy müdafii Av. Metehan Arısoy:“Sanık beyanına ek olarak.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Tabi ki buyurun.”

Sanık Abdullah Zafer Arısoy müdafii Av. Metehan Arısoy: “Buradaki hususta şuna deyinmek istiyorum. Savcılıkta müvekkilime evrak gösterildiğinde bu evrakı siz hazırlamışsınız. Hazırladıysanız bu nedir denildiğinde? Müvekkilimde beyan olarak ben böyle bir evrakı hatırlamıyorum. Eğer benim adım yazıyorsa ve benim tarafımdan hazırlandığı iddia ediliyorsa bu sahte olabilir. Sahtelikleri de bunlar bunlardır. Yani ihtimal üzerine cevap veriyor. Yoksa görmüş olduğu ya da bildiği bir evrak üzerinden yorum yapmıyor. Yani o savcılıktaki ifadenin temelinde evrakın müvekkilim tarafından hazırlandığı iddiası üzerine verilen bir cevaptır.”

Sanık Abdullah Zafer Arısoy: “Birde izninizle Sayın Hakim Bey bir şey daha bir sonraki yansıya geçerlerse orada bir şey göstermek istiyorum. Bir daha geçin. Bir daha. Evet şu evrak, şimdi bu ekindeki sayfalar böyle, yazı fontlarını ve altta dipnotlar var. Ben hiçbir askeri bu bir akademik tez gibi bir şey yani yukarıda metin içinde numaralar verilmiş. İlgiler aşağıya şey yapılmış. Not olarak düşülmüş. Yani bir yüksek lisans tezi veya bir mezuniyet tezi gibi yazılmış bir evrak ben silahlı kuvvetlerde bu şekilde bir evrak yazıldığını hiç görmedim. Yani gören birisi varsa da söylesin. Ben o yüzden bunu asıl burayı görünce, hem fontları farklı, hem yazı tipi değişik hem de yazma şekli benim bugüne kadar hiç görmediğim şekilde, yani silahlı kuvvetler içinde görmediğim. Yani bu şekilde tezleri biz de daha önce yüksek lisans yaparken yazdık ama bu askeri yazışma içinde böyle görülmüş bir şey değil yani ben öyle bir yazı şekli görmedim. Bir de buna dayanarak sahte olabileceğini ben düşündüm.”

Sanık Abdullah Zafer Arısoy müdafii Av. Metehan Arısoy: “Sayın Başkanın bir ifade de daha bulunacaktım. Bu karargah içi mütalaa kağıdının ne olduğuna ilişkin. Tabi ben yaşım genç olmasından dolayı ilk başta çok kolay anlayamadım. Müvekkilim detaylı anlattı. Şimdi ben bunun hukuk diline yorumlamak gerekirse, bu mahkeme kalemleri arasında yapılan yazışmalarda malumunuz. Hakim karar verir ve katipte oraya sicil numarasını yazar. Şimdi karar içi mütalaa kağıdı da burada hazırlayan kısmından aslında bir nevi katibin görevi görülmektedir. Yani hazırlayan kişi hazırlamıştır. O kişi katiptir. İmzasını da o birimin başkanı, şube müdürü artık hangi pozisyonda kişi görev alıyorsa o hazırlamaktadır. Sadece ben bunu karargah içi mütalaa kağıdının hazırlayan bölümündeki kişinin görevinin ne olduğunu Değerli Hakimin sorduğu soru üzerine yanıt verme gereği duydum. Teşekkür ederim.”

Mahkeme Başkanı: “Buyurun Hakim Bey.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Evet Başkanım. Abdullah Zafer Arısoy’a sorduğum aynı soruları İzzet Ocak’a da soruyorum. Öncelikle bu imza size mi ait?”

Sanık İzzet Ocak: “Şimdi imzaya baktığım zaman benim imzama benziyor. 1 Mayıs tarihinde burada yaptığım savunmamda bu evrakla ilgili çekincelerimi o gün söylemiştim. Az önce Albay Zafer Arısoy’un söylediği gibi bu evrakta bazı hususlar var. Onlar beni de gördüğümde şüpheye düşürdü. Evrakın ilk başına gelebilir miyiz?”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Evrakı gönderebiliriz eğer incelemek isterseniz. Dosya içerisindeki suretten. Aslı var.”

Sanık İzzet Ocak: “Yok yok görünmesi açısından. Hayır.”

Salonda söz almadan konuşanlar oldu.

Mahkeme Başkanı: “Gerek var mı? Fotokopisi sonra alırız geriye.”

Sanık İzzet Ocak: “Şimdi yazıya baktığımızda 1 ve 2. maddede daha doğrusu ilgisinden ilgi Kara Kuvvetleri Komutanlığının 26 Şubat 2003 istihbarat 3590 devam ediyor numarası durum değerlendirmesi konulu emri. İlgi ne demektir biliyorsunuz. Bu evrak ordu karargahına nereden geldi. Bu ilgiden de bu evrakın kara kuvvetlerinden 26 Şubat ve İstihbarat Başkanlığınca hazırlanan ve ordu karargahına gönderilen bir evrak olduğunu daha ilgiden görüyoruz. Evrakın 1. maddesindeki arkadaşım mavi okla göstermiş. Orada da aynı şey teyit ediliyor. Kara Kuvvetleri İstihbarat Başkanlığınca hazırlanan ve ilgi ile gönderilen durum değerlendirilmesi ek’te sunulmuştur. 1. Madde bu evrak Kara Kuvvetleri İstihbarat Başkanlığınca hazırlanmış ve ekte sunulmuştur. 2. madde sayın ordu komutanımız söz konusu değerlendirmelerin öncelikle plan seminerine katılacaklar olmak üzere başkan, plan ve plan eğitim şube müdürleri seviyesinde personele okutulmasını emretmişlerdir. Arz ederim şeklinde. Bu bir üst yazı gibi karar içi mütalaa kağıdı başkanlıklar ya da karargah içinde yapılan yazışmalarda kullanılan bir üst yazı olarak değerlendirin. Şimdi sağ tarafta imza bloğu İzzet Ocak kurmay albay, istihbarat başkanı benim o dönemdeki istihbarat başkanı benim. Üstteki imza da benim imzama benziyor. 1 Mayıs’ta da söylemiştim. Bu evrakın aslı bulunmadığı sürece, buradaki birim içinde soru işaretleri vaki olacağını o zaman da söylemiştim. Bir kez daha söylüyorum nedenlerini, evrakın sağ üstüne baktığınızda mührün hemen sağ tarafında tarih bloğunun altında 4 Mart 2003 yani plan seminerinden 1 gün önce, plan semineri malum 5-7 Mart’tı. Plan seminerinden ne kadar önce efendim? 1 gün önce sağ alta bakıyorsunuz. El yazısıyla yazılan tam sağ altta plan harekat şube ilgili personelin okunmasını müteakip dosyalanması. Onun altında bir tarih var. Bir paraf var. Şu anda kime ait olduğunu bilemiyorum tabi parafın. 13/3 yani ne oluyor? Mart’ın 13’ü, evrakın yazıldığı tarih 4 Mart evrakın düşüldüğü tarih 13 Mart. Arkadaşım az önce söyledi. İki başkanlık arasında aynı koridorda 100 metre mesafe var. Bu evrak 9 gündemi harekat başkanlığı’na gidip harekat başkanlığı tarafından muhtemelen öyle oluyor. Çünkü yazının üstünde harekat başkanlığı yazıyor. Personele duyurmasını istiyor. Birinci beni rahatsız eden nokta bu. Yani ordu komutanı bir emir veriyor. Plan seminerine girmeden önce bu personel okusun. Hazırlık yapsın ya da efendim gazetelerde, basında ne var ne yor. Şimdi altına baktığımız da altı ile ilgilide söyleyeceğim sizlere. Şimdi yazının formatına bakıyorsunuz. İlgi, 1. ve 2. maddeye bakıyorsunuz. Beni şüphelendiren ya da midemi bulandıran affedersiniz. Bir nokta da şu; bu yazıdaki karakterlere bakıyorsunuz. Altta eki var. Bakın eki 2 adet durum değerlendirmesi 24-30 Ocak ve 31 Ocak, 20 Şubat 2003 bu yazı ile üstteki yazı birbirine benzemiyor. Bir ikinci nokta bu ondan şüphelenmiştim. Bunu bu salonda 1 Mayıs günü sizlere açık açık söylemiştim. Hatırlıyorsunuz değil mi Sayın Hakimim?”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Evet dinliyorum. Evet.”

Sanık İzzet Ocak: “Evet efendim. Bununla ilgili bir şüphelendiğim noktada bu olmuştur. Şimdi bu yazıda ne var hani benim olsa, ben imzalamış olsam ne olur? İmzalamamış olsam ne olur? Hiçbir şey olmaz. Niye? Arkasına bakıyorsunuz. Yazının ekinde neler var? Yazıyı hazırlayan Kara Kuvvetleri 1. Orduya gönderiyor. Bu evrak muhtemelen sayın ordu komutanımıza zarfla geliyor. Ordu komutanı da bunu karargaha yayınlayan arkadaşlarımızın da bilgisi olsun şeklinde bir emri var. Biz bu emri yerine getirmiş oluyoruz. Başka bir şey yok. Yazının ekinde ne var efendim? Yasa değişiklik çizelgesi var. 3 sayfa, başka Valiler Kararnamesi var 2 sayfa, başka ne var efendim EK-A, EK-B buydu. EK-C’sin de Türk Silahlı Kuvvetleri aleyhinde basında yer alan yazıların analizi var 2 sayfa, son eki ise kadrolaşma kapsamında atama listesi 13 sayfa. Evrak bu kadar açık, basit bir yazı.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak :“Evet.”

Sanık İzzet Ocak: “Bu yazının kaynakları şu anda yanımda değil. Ama bir devamına gelirseniz. Bir, iki sayfa yürürseniz. Evet. Burada durun. Şimdi bakıyorsunuz yazının kapağına, durum değerlendirmesi 43 sayfaydı. Değil mi Zafer Arısoy?”

Sanık Zafer Arısoy: “Evet 43 sayfa doğrudur.”

Sanık İzzet Ocak: “Toplam 43. bunun kapağında Genel Kurmay Başkanlığı Kara Kuvvetleri Komutanlığı Ankara, Kara Kuvvetlerinin amblemi, durum değerlendirmesi. Aslında buna durum değerlendirmesi değil de şu denseydi belki çok daha anlamlı olurdu; basın özetleri. Başında bir durum değerlendirmesi var. Devamında basın özetleri var.”

Salonda söz almadan konuşanlar oldu.

Sanık İzzet Ocak: “Bir dakika efendim. Bir dakika. Mesela 7. sayfasından bir bölüm alıyorum. Cumhuriyet Gazetesinde 19 Şubat’taki bir paragrafı almışlar, Hürriyet Gazetesinde 20 Şubat’ta bir paragrafı almış, arkasından Sabah Gazetesinde 27 Ocaktan bir paragrafı almış. Cumhuriyet Gazetesinden bir paragrafı almış alt alta monte etmişler ve bir 15 günlük ya da 1 aylık basın özetlerini bir 4 ek halinde 1. Ordu Komutanlığı’na göndermişler. Bu kadar basit, bununla ilgili anlaşılmayan bir soru varsa açıklayım efendim.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Şimdi, o biraz önceki sizin imzanız olduğu iddia edilen ekspertiz raporuyla da sizin imzanız olduğu hususunda kanaat açıklayan o raporla, şeyle ilgili. O evrakla ilgili, sizce bir o önceki şeye dönebilir miyiz? İlk şeye imza olan bölüme. Sizce bu belge askeri yazışma kurallarına bu haliyle uygun mudur? Değil midir?”

Sanık İzzet Ocak: “Şimdi demin söylediğim.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Siz kendinizin çok hassas olduğunuzu, askeri yazışma kuralları hususunda çok hassasiyet gösterdiğinizi. Hatta Türk Silahlı Kuvvetlerinin genelinde de bu yani hassasiyet noktasında hat safhada titizlik gösterildiğini de beyan etmiştiniz. Sizin kendi şahsi görüşünüze göre bu belge Askeri yazışma kurallarına uygun mudur? Değil midir?”

Sanık İzzet Ocak “Efendim bu yazının demin söylediğim eksikleri, noksanlıkları var.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Bu haliyle siz imzalar mıydınız? Yani mesela Abdulah Zafer Arısoy da dedi ki, çok hassastı. Ondan imzadan geçmesi mümkün olmazdı şekliyle bir açıklama yaptı.”

Sanık İzzet Ocak:“Şimdi tabi, aradan uzun süre geçti. O kadar detayını hatırlamıyorum tabi.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Evet.”

Sanık İzzet Ocak: “Dolayısıyla net bir şey söyleyemiyorum size, şunu söylemiştim size. Bir kez daha söylüyorum. Bu yazının aslını bulup burada getirdiğiniz takdirde evet bu imza benim. Çünkü bu dosya kapsamında, bu dava kapsamında o kadar şeyler gördük ki; imzalar, imza blokları, fotokopi, montajlar her şeyi gördük dolayısıyla bu konuda bir endişem var. Bir soru işaretim var. Daha önceki savunmamda bunu dile getirmiştim. Bunu bir kez daha söylüyorum. Yoksa.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Üzerinde inceleme yapıldığı iddia edilen bu, imzalı olduğu iddia edilen evrakta adli emanette. Adli emanetin. Ben şeyini almış olmam lazım.”

Sanık İzzet Ocak: “Ben size söyleyeyim. Nerelerde var bu evrak.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “İddianamenin 126 Esasında kayıtlı.”

Sanık İzzet Ocak: “Ben söylüyorum size iddianamenin 505. sayfasında bu evraktan bahsediyor.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Yok, yok. Hayır, ben evrak demiyorum. Evrakın yani inceleme yapıldığı, sizin mukayese ve imza için vermiş olduğunuz evraklar ile bu evrakındaki şu gösterilen imzanın size ait olduğu hususundaki mukayese imzanın bulunmuş olduğu evrak.”

Sanık İzzet Ocak: “Ben.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Adli emanetin 2010/126 Esasına kayıtlı.”

Sanık İzzet Ocak: “Ben size söylüyorum efendim. Söylüyorum işte, onu söyleyeceğim biraz sonra biraz beklerseniz Sayın Peksak. 32. klasörde askeri bilirkişi heyeti raporunun sayfa 363-396 arasında bu yazının tamamı var. 67. klasörde ise sayfa 143. 212 sayfalık bir klasörün sayfa 143’ünde de bu karargah içi mütalaa kağıdındaki imzanın birim el mahsulü olduğuna dair ekspertiz raporu sayfa 8 de yazılı efendim.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Evet. Süha Tanyeri burada değil herhalde ondan dolayı şu alttaki yazıyla da ilgili sorum vardı. Tamam Başkanım.”

Sanık İzzet Ocak: “Başka sorunuz var mı Sayın Peksak? Efendim başka sorunuz var mı?”

Mahkeme Başkanı: “O yazı aslını Çarşamba günü not alalım. Emanetten alıp getirebiliriz Perşembeye bir aksilik, aksaklık olmazsa bakarız tekrar hem Süha Tanyeri’de değerlendirmiş olur.”

Sanık İzzet Ocak: “Islak imzalısını görmek istiyorum efendim.”

Mahkeme Başkanı: “O emanetten alalım. Oradaki emanetten.”

Sanık İzzet Ocak: “Islak imzalısın, çünkü aynı evrakı 15. Kolorduda gördük. Turgay Tekmen, kurmay albay, kurmay başkanı. İki evrakı almışlar üst üste harmanlamışlar. Konunun girişi farklı, ilgisi farklı, 1. maddesi farklı, 2. maddesi farklı, sonuncu maddesi bir başka evraktan montaj. Yani bu da böyle bir montaj olabilir. Olmasa da hiç önemli değil. Demin söylediğim içeriği de bu.”

Mahkeme Başkanı: “Peki.”

Sanık İzzet Ocak: “Ha. Efendim, niye bunu yayınladınız diye ya da niye bunu karargah içine dağıttınız? Diye bir soru sorarsanız bana, bende size şunu söylerim; çağırırsınız Kara Kuvvetleri Komutanı Emekli Orgeneral Aytaç Yalman’ı oturturuz buraya, efendim niye bunu 1. Orduya gönderdiniz? Kendisine sorarız kendisi bunun cevabını verir. Devamında ordu karargahına niçin dağıtımın yapıldığı sorusunu da Çetin Doğan’a sorarsanız efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Söz isteyen vardı herhalde. Avukat Bey’in.”

Sanık İzzet Ocak müdafii Av. Muammer Küçük: “Sayın İzzet Ocak’ın da söylediği gibi belge aslı gelmeden bu konuda, sağlıklı bir bu soruya yanıt verilmesi mümkün değildir. Burada fotokopi üzerinden konuşmanın bir anlamı yoktur.”

Mahkeme Başkanı: “Peki.”

Sanık İzzet Ocak müdafii Av. Muammer Küçük: “Bunu belirtmek istedim.”

Mahkeme Başkanı: “Başka sorusu olan var mı? Buyurun Avukat Bey.”

Bir kısım sanıklar müdafii Av. İlkay Sezer: “Ben bir soru sormak istiyorum. Siz soruşturma aşamasında bir tutukluluk dönemi yaşadınız mı?”

Sanık Abdullah Zafer Arısoy: “Evet.”

Bir kısım sanıklar müdafii Av. İlkay Sezer: “Bir defa mı iki defa mı?”

Sanık Abdullah Zafer Arısoy: “2 defa. “

Bir kısım sanıklar müdafii Av. İlkay Sezer: “2 defa. O dönemden sonra burada iddianame açıldıktan sonra ilk duruşmaya başladık. Diğer sanıklar gibi sizde geldiniz. Gölcük’te bulunduğu ileri sürülen belgeler içerisinde de sizin adınıza tanzim edilen bir tespit klasörü bulunuyor muydu? Onları inceleme fırsatınız oldu mu?”

Sanık Abdullah Zafer Arısoy: “Bilmiyorum şu anda. Ne demek istediğinizi anlayamadım.”

Bir kısım sanıklar müdafii Av. İlkay Sezer: “Böyle bir klasör vardı.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “23 numaralı klasör.”

Bir kısım sanıklar müdafii Av. İlkay Sezer: “Evet. Böyle bir klasör vardı. Şimdi burada hepimizin dikkatini çeken bir gelişme oldu. Son duruşma günü, tutuklamaların yapıldığı gün. Sayın Savcımız sizin de isminizi sayarak bazı kişilerin tutuklanmaması diğerlerinin tutuklanması yönünde talepte bulundu. Hukuki durumunuzda bizim görmediğimiz lehe, sizin lehinize bir değişiklik mi yaşandı yoksa sizin bilmediğiniz Sayın Savcının takdirinde olan bir gelişme mi oldu? Bu aşamaya kadar vermiş olduğunuz bir dilekçe, bir savunma dosyaya oldu mu? Biz mi görmedik bunu?”

Sanık Abdullah Zafer Arısoy müdafii Av. Metehan Arısoy: “Sayın Hakim Bey. (Bir kelime anlaşılamadı)”

Mahkeme Başkanı: “Müvekkiliniz cevaplarsa ya da itirazınız var mı? Soruya mı itirazınız var?”

Sanık Abdullah Zafer Arısoy müdafii Av. Metehan Arısoy: “İtiraz değil müvekkilin bilmeyeceği bir, yani şu açıdan verdiğimiz dilekçelere ilişkin.”

Mahkeme Başkanı: “Açıklama yapın.”

Sanık Abdullah Zafer Arısoy müdafii Av. Metehan Arısoy: “Avukatı olarak ben süreç boyunca sürekli takip ediyorum. Dilekçeleri de verdik. Ve dilekçelerde şimdi iddianamede kendisine ilişkin üstünkörü okunduğunda sanki isminin EK-A listede geçtiği gibi anlaşılıyor. Biz ondan sonraki süreçte tahliyesi ve iddianamenin kabulü ve o gün Gölcük Donanmasından çıkan belgelere ilişkin süreçte verdiğimiz bütün dilekçelerde, üzerine vurguladığımız şudur; müvekkilimizin ismi Ek-A’da geçmiyordur. İddianamede EK-A’da geçiyormuş gibi algılanıyor. EK-B’de geçmektedir. EK-B’de zaten ismi geçen yüzlerce kişi vardır ve bu kişiler hakkında adli takibat yapılmamıştır. Ayrıca müvekkilimiz seminere katılmamıştır. Biz sürekli bu 2 hususun üzerinde durduk ve dilekçelerimizi bu kapsamda verdik.”

Bir kısım sanıklar müdafii Av. İlkay Sezer: “Sayın Başkanım ben de bu konuyu biliyorum. Meslektaşımızda izah etti. Ben şuna vurgu yapmak ve tutanaklara geçmesini arzuladığım için dile getirme ihtiyacı hissettim. Benzer durumda olan pek çok kişi var burada. Hukuki durumu Abdullah Albayımdan farklı olmayan pek çok kişi var. Seminere katılmamışlar, seminerde sunum yapmamışlar, EK-A’da ismi olmayan ama tutuklu yargılanan. Tutuklamaya Mahkemeniz karar verdi. Sayın Savcım talep etti. Bu konuya dikkatinizi çekmek için bunu söylemek durumunda kaldım. Aslında Abdullah albayıma yapılan doğrudur. Ona savcımızın tutuklama istememesi de doğrudur. Diğerlerine yapılan bizce hukuken hatalıdır.”

Mahkeme Başkanı: “Peki, başka sorusu olan var mı? Yok. Peki, yerinize geçebilirsiniz.”

Sanık Abdullah Zafer Arısoy: “Teşekkür ederim.”

Mahkeme Başkanı: “Hüseyin Bakır. Müdafii var mı? Hazır.”

Sanık Hüseyin Bakır: “Var.”

Mahkeme Başkanı: “Buyurun sizi dinliyoruz.”



Sanık Hüseyin Bakır: “Sayın Başkanım, Sayın Heyet, Sayın Savcım. Savunmamı arz ediyorum. 01 Eylül 1999 - 30 Haziran 2003 tarihleri arasında İstanbul Taktik Jandarma Komando Alay Komutanlığına bağlı 1. Jandarma Komando Tabur Komutanı olarak binbaşı rütbesinde 4 yıl süre ile görev yaptım. Mayıs 2003 yılı atamalarına müteakip sıralı doğu hizmetimi yapmak için Hakkari Yüksekova 2. Jandarma Sınır Komutanlığına gitmek üzere 30 Haziran 2003 tarihinde ilişiğimi keserek İstanbul’dan ayrıldım. 16 Eylül 2009 tarihinde kendi isteğimle emekli oldum. Burada bir noktanın altını çizmek istiyorum. Mayıs 2003 atamaları çıkmadan yaklaşık 3-4 ay önce sıralı Doğu Garnizonuna atama olacağıma dair yazılı tebligat yapılmıştır. Yani benim o yıl atama göreceğimi aşağı yukarı Şubat ayında belli olmuştur. Bunu özellikle belirtmek istedim. Okul hariç 25 yılı aşkın bir süre fiili görev yaptım. Sınıfımın da jandarma olması münasebeti ile adli ve mülki makamlarla yakın çalışmalarım olmuştur. Yürürlükte olan mevcut kanun ve yönetmelikler ile görev alanım ile ilgili yetki ve sorumluluklarımı çok iyi bilmekteyim. Emekli olduğum son güne kadar yasaların bana verdiği yetkinin dışına asla çıkmadım. Hiçbir amirimden yukarıda arz ettiğim kanuni yetkilerin dışında emir almadım. Ve kendi mahiyetimdeki astlarıma da emir vermedim. Ayrıca yasalara aykırı verilecek hiçbir emir de kabul etmeyeceğimi ve yerine getirmeyeceğimi de birlikte çalıştığım mesai arkadaşlarım ve amirlerim tarafından iyi bilinmektedir. İddianamede tarafıma atfedilen sözde balyoz harekat planı kapsamında döküm kodlu operasyon timinde ismim geçmektedir. Benim ne balyoz harekat planı ne de ismimin yer aldığı döküm kodlu operasyon timinde görevlendirildiğime dair hiçbir ilgim, bilgim ve haberim olmamıştır. 1. Ordu Komutanlığının düzenlediği seminerden haberim dahi olmamıştır. Bu seminere Taktik Jandarma Komando Alay Komutanı Jandarma Albay Cahit Aydın ile Jandarma Bölge Komutanı Tümgeneral Abdulkadir Eryılmaz’ın katıldığını iddianame ve Emekli Orgeneral Sayın Çetin Doğan’ın Mahkemenize yaptığı savunmasında öğrenmiş oldum. Operasyon timlerinde görevlendirildiğime dair hiçbir yazılı ve sözlü emir veya bilgi şahsıma verilmemiştir. Başkasından da duymadım. Kısacası sıralı sicil amirlerim olan Taktik Jandarma Komando Alay Komutanı Jandarma Emekli Albay Cahit Aydın ile Jandarma Bölge Komutanı Emekli Tümgeneral Abdulkadir Eryılmaz’dan ve o dönemde İstanbul Jandarma Bölge Komutanlığında görevli Jandarma Kurmay Binbaşı Hanifi Yıldırım’dan herhangi bir emir, talimat ve bilgi almadım. Zaten benim İstanbul Jandarma Bölge Komutanlığına direk bir bağlılığım da yoktur. Birliğim direkt olarak Taktik Jandarma Komando Alay Komutanlığına bağlıdır. Görevlerimin tamamı il jandarma komutanlığı ile polis sorumluluk bölgesinde görev yaptım. Bu birimlerle direkt organik bir bağım yoktur. Ancak, il jandarma komutanlığı İstanbul Jandarma Bölge Komutanlığına bağlı olması münasebeti ile İstanbul Jandarma Bölge Komutanlığı gelen talebi uygun gördüğünde yazılı emir veya mesaj ile Taktik Jandarma Komando Alay Komutanlığına bildirir aynı şekilde yine yazılı emir veya mesaj ile tabur komutanına ileterek görev yapacağımız il jandarma komutanlığının emrine verilmek sureti ile görevlerimizi icra ederiz. Balyoz harekat planı ve benimle ilgili bölümü ilk defa 03 Haziran 2010 günü Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Yönder tarafından alınan ifadem esnasında öğrenmiş oldum. Bildiğim kadarı ile ordu seviyesinde düzenlenen seminerler, üst karargah çalışmalarıdır. 1. Ordu Komutanlığı ile hiçbir organik bağım yoktur. Emekli Orgeneral Sayın Çetin Doğan ile hiçbir yerde çalışmadım, kendisini hiç tanımadım. İlk defa bu Mahkeme salonunda gördüm. Birliğimde görev yapan ben dahil tüm rütbeli personelin isim listeleri sıralı sicil amir, birlik ve Jandarma Genel Komutanlığında mevcuttur. Eğer kim bu planı hazırlamış ise bilgilerimize bu birimlerden ulaşmış olabilir. İddianamede yer alan bazı dijital verilerde şahsıma atfen, bir operasyon timi teşkil edilmiştir. Benimle beraber 3 jandarma astsubayı ile birlikte yine ismini savcılıkta öğrendiğim İsmailağa Cemaati lideri ile Alaattin Kaya isimli şahıs çizelgede hedef gurup olarak gösterildiğini, Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Yönder’den öğrendim. Meslek hayatım boyunca yaptığım görevlerde hiçbir zaman gayri yasal görev yapmadım. Ne söz konusu cemaati ne de ismi geçen şahsı tanımıyorum. Daha önce söylediklerimi tekrarlayarak bu plandan ve görevden hiçbir zaman haber ve bilgim olmamıştır. Zaten görevlendirmenin makam ve rütbeme uygun olmadığı ayan beyan ortadadır. Yani tabur komutanına, tabur komutanlığının 2 alt kademe aşağısı olan tim komutanlığı görevi verilmesi iç hizmet kanunu yönetmeliği ile personel kanuna aykırı bir görevlendirmedir. Bu durum sözde planının sahte olduğunu ve ehil olmayan şahıs veya şahıslar tarafından hazırlandığını göstermektedir. İddianamenin 178. sayfasında yer alan jandarmada görevli personele yönelik olarak hazırlattığı iddia edilen görev talimatlarında, görevli timler özel talimatı başlığı altındaki 1. maddesinde tim komutanları yapılanmalarını öncelikli olarak kendi personelinden oluşturacakları, nitelikli personelin yetersiz olduğu yerlerde en yakın ilçe, il ve birliklerden görevlendirme yapılacağı maddesinden öyle anlaşılıyor ki, planlayıcı timleri, timlerdeki personeli elde etmiş olduğu isim listelerinden belirlemiş, daha sonra yapılan bu seçime göre de talimat hazırlamıştır. Örneğin; her gün sabah öğle tekmili aldığım taburumdan ve hatta İstanbul Jandarma Bölge Komutanlığı ile Taktik Jandarma Komando Alay Komutanının sorumluluğundaki birlikten nitelikli personel bulamamışım da iddianamede Bilecik 2. Jandarma Er Eğitim Tugay Komutanlığından ismini ve kendisini tanımadığım, mesleki geçmişimizin de olmadığı Astsubay Erol Ersan’ı time seçiyorum. Bu garip çelişkiyi Mahkemenizin dikkatine ve takdirine sunuyorum. Ben bu kişi ile daha önce hiçbir yerde karşılaşmadım ve beraberde çalışmadık. Kendisini ilk defa burada Mahkeme salonunda gördüm. Diğer iki astsubay görev yaptığım tabura bağlı, 3. Komando Bölük Komutanlığına, bölük komutanlığında görevli Selahattin Gözmen ve 4. Komando Bölük Komutanlığında görevli Fikret Coşkundur. Savcılık ifademde bu kişileri hatırlayamadığımı belirtmiştim. Ancak Mahkemede kendilerini şahsen görünce hatırladım. Görev yaptığım süre içerisinde her sabah ve öğlen tekmil aldığımı söylemiştim. Sözde plan ve görevlendirmelerden her gün yüz yüze geldiğimiz halde hiçbirimizin bilgisi ve haberi olmaması suçsuzluğumuzun kanıtı değil midir? Her birimizin farklı tarih, zaman ve mekanlarda Cumhuriyet Savcılıklarınca alınan ifadelerimizde bilgimizin olmadığı, iddianameden de anlaşılmaktadır. Aradan geçen 8 yıl süresince ve hatta ifadelere çağrılırken öncesinde ve sonrasında üzerimize kayıtlı cep telefonu kayıtlarından incelenebilir. Yani bizler bu konuda dahil olmak üzere herhangi bir konu hakkında iletişim kurmuş muyuz? Araştırılabilir. Ayrıca bir konunun daha altını çizmek istiyorum. İddianameye göre Bilecik 2. Jandarma Er Eğitim Tugayı 15. Kolordu Komutanlığının bağlısı iken nasıl oluyor da Bilecik 2. Jandarma Er Eğitim Tugayı personeli İstanbul Jandarma Bölge Komutanlığının emrinde görevlendiriliyor. Bunu anlamakta zorluk çekiyorum ve Mahkemenizin takdirine sunuyorum. İddianamenin 179. sayfasında görev talimatının 9. maddesinde; görevlendirmelerde zaruri olmadıkça yazışma yapılmayacağı, görevlerini ilgili personele sözlü olarak tebliğ edileceği, şeklindeki talimat maddesinde ise iddianamenin sanki tarafımıza tebliğ edilmiş gibi algılandığını, ancak durumun hiçte öyle olmadığı talimat iyi incelendiğinde anlaşılmaktadır. Görevlendirme talimatının bu maddesi yazılı yayınlanmayacağı açık bir ifade olup, sözlü bildirilecektir deyimi ise eylemin ne zaman, nerede ve kim tarafından bildirileceğinin belirlenmediği, açık olarak anlaşılmaktadır. Bu da sözlü tebliğin yapılmadığının açık göstergesidir. Eğer tebligat yapılmış olsa idi mutlaka bunu tebliğ edildiğine dair imzalanmış bir tebellüğ belgesi olması gerekirdi. Böyle bir belgenin olması bir zarurettir. Çünkü emir yerine getirilmediğinde ilgili şahıs hakkında emre itaatsizlik veya emre itaatsizlikte ısrar suçundan mahkemeye sevk edildiğinde bu yazılı imzalı belge yasal bir belge niteliği kazanacaktır. Özetle; balyoz harekat planı ve bunun alt unsurları hakkında sıralı sicil amirlerimden ve hiç kimseden hiçbir emir ve talimat almadım. Ve hiçbir astıma ve başkalarına da emir ve talimat vermedim. İfademin başlarında da belirttiğim gibi bu plandan ifademin alınması için savcılığa çağrılana kadar bilgim ve haberim olmamıştır. Bu nedenle şahsıma yazılı ya da sözlü olarak tebliğ edilen herhangi bir olmadığından iddianamede üzerime atılı suçu kabul etmiyor ve reddediyorum. Sonuç olarak; iddianamede üzerime atılı suçu işlemediğimden dolayı Mahkemenizden beraatimi talep ediyorum. İsmimin bu şekilde kullanılmasını sağlayan şahıs veya şahıslardan şikayetçiyim ve bunlar hakkında yasal işlem yapılmasını talep ediyorum. Sayın Başkanım ikametgah değişikliğim oldu. Bununla ilgili yazılı olarak arz ediyorum. Ayrıca savunmamın bir suretini de arz ediyorum. İkametgah değişikliğimi de kısaca açıklamak istiyorum. Aslında sürekli ikamet ettiğim yer kendi evimdi. Oğlum Bartın Üniversitesinde okumaktadır. Maalesef Bartın Üniversitesinde maalesef bölümü de ağır ama Makine Mühendisliğinde benim bu olaydan dolayı kafasını takmak sureti ile tam 7 dersten 7’sinden de sınıfta kaldı. Bu yüzden kendine destek olmak için bu ikametgah değişikliğini yapmak zorunda kaldım. Yani evimi oraya taşıdım. Savunmamızı Mahkemenize arz ediyorum. Saygılarımı sunarım.”

Mahkeme Başkanı: “Evet, adres bilgileriniz ve savunmanızın yazılı metni alınmıştır. Nüfus kaydınızı okuyorum. Hüseyin Bakır, Nizamettin oğlu, Havva’dan olma, 01.03.1962 doğumlu. Bursa ili Orhangazi ilçesi Arapzade nüfusuna kayıtlı.”

Sanık Hüseyin Bakır: “Evet, doğru.”

Mahkeme Başkanı: “Herhangi bir sabıka kaydınız yok. Klasör 90 dizi 120-121’de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca alınan ifadeniz mevcut.”

Sanık Hüseyin Bakır: “Aynen kabul ediyorum.”

Mahkeme Başkanı: “Kabul ediyorsunuz. Sanık müdafiinden savunmaya ilave edeceği bir husus olup olmadığı soruldu.”

Sanık Hüseyin Bakır müdafii Av. Mehmet Emin Gümrükcüoğlu: “Vardır efendim. Şimdi kısaca müvekkilimizin savunmasına ekleyeceğimiz hususları belirtmek istiyorum. Müvekkilimizin görev ve tanımı ve hazırlanan planda sadece bir yerde adının geçmesi ile şu an da karşınızda sanık durumundadır. Bu davayı bize getirildiğinde biz iki meslektaşız. Kendisi ile oturup konuştuğumuzda her şeyi anladık. Ve kendisini savunabileceğimizi söyledikten sonra da savunmasını hazırlamaya başladık. Bizim burada dikkatimizi çeken birkaç husus vardır. Onları belirtmek istiyorum. Benden evvelki Meslektaşlarımın da belirttiği gibi evrakların hazırlanış şekli, hazırlanmasındaki eksiklikler yine müvekkilimin görevlendirildiği pozisyon itibari ile tutarsızlıklar mevcuttur. Şöyle düşünülebilir ki İddia Makamı tarafından belki. Bu bu işi dinleyebilecek kişiler listeye alınmıştır. Yani bir plan vardır ve bu plan üzerinden bu işi yapabilecek kişilere zamanı gelince söylenecektir de denebilir. Fakat böyle bir beyanda yoktur orta yerde. O sebeple burada sadece biz tabi ben tabiki savunma, savunan avukat olarak plan vardır gibi bir iddia içerisinde değilim. Fakat müvekkilimiz böyle bir plan var olsa dahi kendisine hiçbir şekilde beyan edilmediği için ve iletilmeği için sanık pozisyonunda yer alamaz. Anca eğer böyle bir girişim olduğunda birileri o görevi kendisine tevdi etmek üzere yazmış olsalar dahi bunla da yargılanamaz. Yani bu şu demektir. Böyle bir darbe olursa taraftar olacak mıdır, olmayacak mıdır? meselesi ya da girişimi olursa böyle bir taraftarlık olup olmayacağı meselesidir ki bu da sanık açısından niyet okuma demektir. Yani bu niyet okuma müvekkilimizi sanık pozisyonuna getirmez. Kısaca değineceğim nokta budur. Bir diğer hususta tabiki benim kanaatim kesinlikle Mahkemeyi bağlamaz. Bu plan şey, bu seminerler ve dosya içerisinde ben üniversitede 2002-2005 yılları arasında hukuk fakültesinde okuduğum dönemde bu davayı incelerken müvekkilimiz için, ek klasörlerde fişlendiğimi gördüm. Bu ilginç mesele yani şöyle ilginç bir mesele işte irticai faaliyet için fişlendiğimi gördüm. Şimdi beni birisinin bilmesi ve oraya yazmasına imkan yok. Ben sıradan birisiyim yani. Belki çok çok birkaç kişiyi namaz kılması için filan teşvik etmişimdir. Şimdi bu istihbaratlar bir yere gidip bir evrak üzerine dökülmüş benim gördüğüm kadarı ile yani. Ama bunlardan ortaya bir fiil konulup benim şahsi görüşümdür. Birilerine bildirip fiili aşamaya geçirilmediği ki hele hele müvekkilime böyle bir beyan yapılmadığı da ortadadır. Bu sebeple biz beraatına ve duruşmalardan vareste tutulmasını istiyoruz. Sadece o listede isminin yazılı olması ile sanık pozisyonunda kalmasının da vicdan ve hukuk dahilinde olmadığını düşünüyoruz. Diyeceklerimiz bu kadardır. Beraatini talep ediyoruz ve duruşmalardan vareste tutulmasını istiyoruz.”

Sanık Hüseyin Bakır: “Bir konuyu müsaadenizle açıklayabilir miyim?”

Mahkeme Başkanı: “Tabi.”

Sanık Hüseyin Bakır: “Az evvel Bilecik 2. Er Eğitim Tugayının 15. Kolorduya bağlı diye söylemiştim. Sayın Ayhan Taş komutanımız bağlı değil dedi. Ben yanlış duymuş olabilirim belki onu düzeltiyorum.”

Mahkeme Başkanı: “Jandarma değil mi Bilecik’teki Er Eğitim. O doğrudan herhalde eğitim komutanına bağlıdır. Jandarma Genel Komutanlığının Eğitim Komutanlığına bağlıdır.”

Sanık Hüseyin Bakır: “Evet. Eğitim komutanlığına bağlıda bağlı olarak. Hani iddianamede bu seminer ile ilgili çalışmalarda bilmiyorum ama herhalde onun tugay komutanı.”

Söz almadan konuşuldu. Konuşulanlar anlaşılamadı.

Sanık Hüseyin Bakır: “O açı bende o açı onu şey yaptım.”

Söz almadan konuşuldu. Konuşulanlar anlaşılamadı.

Sanık Hüseyin Bakır: “Hayır ben onu kastettim zaten diğeri değil. Tabiki değil diğeri.”

Söz almadan konuşuldu. Konuşulanlar anlaşılamadı.

Mahkeme Başkanı: “Savaş anında 15. Kolordu komutasına giriyor.”

Sanık Hüseyin Bakır: “Hayır normal bağlı.”

Mahkeme Başkanı: “ İç güvenlik açısından.”

Sanık Hüseyin Bakır: “Eğitim komutanlığına bağlı. Ben onu söylemedim zaten.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam.”

Sanık Hüseyin Bakır: “Bu malum şeyle ilgili harekat planı ile ilgili.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam çelişki yok yani o anlamda sizin anladığınız manada.”

Sanık Hüseyin Bakır: “Yok çelişki yok evet. Benim söylediğim doğru.”

Mahkeme Başkanı: “Olağan üstü durumlarda savaş durumlarından 15. Kolorduya bağlanıyor. Ama normalde Jandarma Genel Komutanlığına bağlı.”

Sanık Hüseyin Bakır: “Evet.”

Mahkeme Başkanı: “Peki, Selahattin Gözmen. Siz geçebilirsiniz yerinize. Şey yapalım mikrofon verelim.”

Sanık Erdinç Atik: “Sayın Başkan Değerli Üyeler. Hüseyin Bakır o dönemde tabur komutanımdır. Tutuksuz olan tüm sanıklar ile de durumum benzerlik gösteriyor. Bir tek tutuklu sanık benim. Kendileri bana böyle bir görev vermişler midir? En iyi ifade edecek kişidir. Bir de bu dönemde aynı yerde çalıştığım diğer 2 subay da burada. Onlarda tutuksuzdur. Benim onlardan farklı olacak bir yanım var mıdır? Kendisine sormak istiyorum.”

Mahkeme Başkanı: “Evet, Hüseyin Bakır ile ilgili evet cevaplandıralım.”

Sanık Hüseyin Bakır: ”Sayın Başkanım ben ifademde çok açık ve net olarak belirttim. Hiçbir astıma böyle bir emir vermediğimi açık açık söyledim. Buna o arkadaşımız da dahil diğerleri de dahil. Arz ederim.”

Mahkeme Başkanı: “Buyurun Avukat Hanım.”

Av. Nazlı Nur Akyol Çınar: “ Efendim İstanbul Barosundan atandık biz de bir kısım sanıklar için. Mümkünse bu celsede savunmaların alınmasını talep ediyorum. Çünkü hem hafta içi, hem de önümüzdeki hafta müsait olamayacağım tekrar gelmek için.”

Mahkeme Başkanı: “Peki Nazlı Hanım’dı değil mi?”

Av. Nazlı Nur Akyol Çınar: “Evet efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Evet Selahattin Gözmen.”

Sanık Selahattin Gözmen: “158 numaralı sanık Selahattin Gözmen.”

Mahkeme Başkanı: “Müdafiiniz?”

Sanık Selahattin Gözmen: “Evet baro tarafından atanan var efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Yağmur Cumhur Marşan buradaydı değil mi? Evet sizin tüm müdafisi olduğunuz sanıkları dinleyelim. Buyurun.”

Sanık Selahattin Gözmen: “Sayın Başkanım, Sayın Hakimler, Sayın Savcım.”

Mahkeme Başkanı: “Daha sonra da Nazlı Hanım’ın müdafisi olduklarını alacağız. Onlara da sıra geliyor evet.”

Sanık Selahattin Gözmen: “Ben 1998 yılında uzman jandarma çavuş olarak jandarma teşkilatına katıldım. 2000 yılında girdiğim astsubaylık sınavını kazanarak 1 yıl astsubay okulunda okudum ve 2001 yılı Ağustos ayında astsubay çavuş rütbesi ile İstanbul Halkalı Jandarma Komando Taburuna atandım. 2003 Mayıs ayında tayin yerleri belli olduğunda Hakkari/Çukurca Komando Taburuna atamamın yapıldığını öğrendim. Ve 2003 yılı Haziran veya Temmuz aynında da İstanbul/Halkalı Komando Taburundan ilişiğimi keserek yeni görev yerime başladım. Çeşitli illerde görev yaptıktan sonra 2008 Ağustos’unda Diyarbakır/Silvan Komando Alayına atandım. Burada görev yaparken Ergenekon ve yeni başlayan balyoz konularını televizyonda haberlerden izliyor, ismi geçen herkesin suçlu olduğuna inanıyordum. Hatta haberlerde camilerimizin bombalanacağını duyunca bunu yapacak olanlara da en ağır küfürleri savurdum. Ne yazık ki 22 Ocak 2010 Cuma günü uzun zamandır görüşmediğim bir arkadaşımın telefonu ile bu adice eylemde benim de adımın geçtiğini Taraf gazetesinde ismimin olduğunu öğrendim. Gazetede, 12. sayfada bir camiye yapılacak saldırıda 1 kişi hariç ki bu Halkalı Komando Taburunda başka bölükte görevli olan Fikret Coşkun’dur. 1 kişi hariç, hiç tanımadığım, ismini bile duymadığım kişiler ile aynı listede ismimin, hatta sicil numaramın olduğunu gördüm. 28 Şubat 2011 günü Beşiktaş Adliyesinde Savcılıkta ifade verirken Savcı Bey bana başka bir listede Alaattin Kaya isimli kişiyi etkisiz hale getirme eyleminde de görevlendirildiğimi gösteren bir isim listesi daha gösterdi. Bunu da o anda öğrendim. İnanın hala Alaattin Kaya kimdir, necidir bilmem, tanımam. Efendim bana isnat edilen bütün suçlamaların kaynağı olan bu alçak görevlendirmeleri gerçekten basından ve Savcılıktan öğrendim. Suçlamaları kabul etmiyorum. Affedersiniz ama özür dileyerek söylüyorum; şerefi ve namusu olmayan bir vatan haini PKK’dan bile beklenmeyecek kalleşlikte eylemler listesine ismimi yazdı diye burayım. Bu davadan dolayı yaklaşık 2 yıldır maddi ve manevi olarak aşırı derecede yıprandım. Ben davalara Şanlıurfa’dan gelip gidiyorum. Yaklaşık 19 saatlik yolu otobüs ile gelip gidiyorum. Çocuklarımın rızkını buralarda harcıyorum. Efendim benim adımı bu listelere yazan vatan haininin tespit edilmesini istiyorum ve şimdiden bu kişi veya kişilerden şikayetçi ve davacıyım. Sayın Hakimler, Sayın Savcım. Siz yemin ettirmediniz ama ben edeyim. Namusum ve şerefim üzerine yemin ederim ki suçsuzum. Bana istediğinizi sorun, istediğiniz ile yüzleştirin. Hakkımda polise, jandarmaya, MİT’e istediğiniz araştırmayı yaptırın. Ailemi, geçmişimi araştırın. Yalan makinesine bağlayın. İğne ile ifademi aldırın. Gerçekten hepsine razıyım. Yeter ki suçsuzluğum bir an evvel ortaya çıksın. Efendim sonuç olarak öncelikle beraatimi, bunun bu aşamada mümkün olmaması durumunda duruşmalardan vareste tutulmayı saygılarımla arz ve talep ederim.”

Mahkeme Başkanı: “Nüfus kaydınızı okuyorum. Selahattin Gözmen. Ramazan oğlu, Emine’den olma, 03.08.1979 doğumlu. Aydın İli Merkez Kozdibi nüfusuna kayıtlı.”

Sanık Selahattin Gözmen: “Evet.”

Mahkeme Başkanı: “Herhangi bir sabıka kaydınız yok. Klasör 84, Dizi 42-44 arasında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığında alınan ifadeniz mevcut.”

Sanık Selahattin Gözmen: “Katılıyorum.”

Mahkeme Başkanı: “Doğru. Kabul ediyorsunuz.”

Sanık Selahattin Gözmen: “Evet ediyorum.”

Mahkeme Başkanı: “Evet sanık müdafiinden savunmaya ilave edeceği bir husus olup olmadığı soruldu. Birlikte mi beyanda bulunacaksınız?”

Bir kısım sanıklar müdafii Av. Yağmur Cumhur Marşan: “Efendim toplu halde beyanda bulunalım istiyorsunuz. Zaman konusu açısından. Biz de müvekkilin söz ve savunmalarına katılıyoruz. Toplu halde bir savunmada bulunuruz.”

Mahkeme Başkanı: “Sanığa soru sormak isteyen var mı? Buyurun.”

Sanık Selahattin Gözmen: “Efendim yazılı savunmamı arz edeyim.”

Mahkeme Başkanı: “Evet yazılı savunmanızı aldık.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Bu haberler ilk çıktığında, hatta inandım küfürler ettim diyorsunuz ya.”

Sanık Selahattin Gözmen: “Evet, evet.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Size çok mu inandırıcı geldi ki bu şekli ile hemen bu kurumun içerisinde bir insan olarak bu kadar etkilendiniz haberden?”

Sanık Selahattin Gözmen: “Evet inandırıcı geldi efendim. Yani şöyle söyleyeyim. İnandırıcı geldi derken, yani bunu düşünenlere, bunu yapacak olanlara, çünkü bir Ergenekon vardı, oradan buradan bombalar çıkıyordu, bilmem neler çıkıyordu.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Ergenekon ile ilgili sormadım ben zaten. Bizim davamız ile ilgili sordum. Ergenekon ile ilgili bizim dava ile yani şu an görülmekte olan dava ile ilgili olarak da söylediniz de onun için sordum.”

Mahkeme Başkanı: “Buyurun Avukat Bey.”

Sanık Hüseyin Bakır müdafii Av. Mehmet Emin Gümrükcüoğlu: “Efendim müvekkilimizin savunmasında da.”

Mahkeme Başkanı: “İsim.”

Sanık Hüseyin Bakır müdafii Av. Mehmet Emin Gümrükcüoğlu: “Hüseyin Bakır’ın ve şu an ifadesi alınan sanığın savunmasında da Savcılık Makamınca belirtilen ya da iddianamede geçen bir hususu atlamıştım. Onu belirtmek istiyorum. Orada İsmailağa Cemaati liderleri Alaattin Kaya diye geçiyor. Burada bizim basından ve diğer şeylerden bildiğimiz kadarı ile o cemaatin lideri o kişi değil. Şey Mahmut Ustaosmanoğlu diye birisi ve bu liderlerin içerisinde bir de basına yansıyan işte ikinci adam olarak da Ahmet diye bir, işte Cübbeli Ahmet diye geçen bir şahıs. O sebeple bu savcılığın iddianamesinde geçen o kişiyi işte gözaltına alma ya da işte gidip tutuklama diyelim, vasfı da yanlış bir suçlama şeklinde iddianameye geçmiştir. Bununda zapta geçmesini istirham ediyorum efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Peki, mikrofonu ulaştıralım.”

Sanık Mehmet Fikri Karadağ: “Değerli Başkanım ben de 45 ayı bitiriyorum. 46 aydır Ergenekon’dan tutukluyum. Bu Selahattin Gözmen denen arkadaşım Ergenekon hakkında ne biliyor ki Ergenekon var, balyoz var filan deyip duruyor. Ergenekon’da bin değil on bin tane hakimlerin ve savcıların gözünün önünde her şeyin iftira ve yalan olduğu ispat edildi. Benim için şöyle bir şey anlatıldı. Ben yaşadığım için Sayın Heyet’e de onu arz ettim. Milletvekillerinden bir tanesi, ilgili savcılardan birisine telefon ediyor. Mehmet Fikri Karadağ’ın nesi var? Diyor ki; hiçbir şeyi yok. Ne yaparsa yapsınlar hiçbir şey yapıştıramıyorlar. Kastamonu ağzıyla ona bir şey söylüyor; niçin o zaman duruyor. Diyor ki; yukarıdan emir bekliyoruz. Ben de o zaman Sayın Başkana söyledim. Sayın Başkanım sizin için yukarısı neresidir? Amerikan Başkanı mı, CIA Başkanı mı, FBI Başkanı mı, Cumhurbaşkanı mı, Başbakan mı, Yargıtay Başkanı mı? Kim ya senin için yukarısı? Yukarıdan bizim için emir ne zaman gelecek? İlk günkü tutukluyken zatıalinize söylemiştim. İftira üretim merkezini kuran ve kullanan iradenin dışarısında, bu salonlarda maalesef hiçbir şey olmaz. Siz de bilmediğiniz konuda bir şey konuşmayın. Burada ne kadar iftira varsa orada bunun 10 mislisi var. 100 mislisi var. Hem de 4 senedir, 5 senedir hiçbir şey ispat edilemedi. Sıfıra var elde sıfır. Teşekkür ederim.”

Sanık Selahattin Gözmen: “Ben Ergenekon’daki olayların gerçek olduğunu söylemedim ki Sayın Başkanım. Ben sadece bir insan olarak, bir televizyondan izleyici olarak dedim ki; yani bir şeyler çıkıyor ve bunu da mı yapacaktınız ya, yani şu an bizim hakkımızda da bu şekilde düşünülüyor.”

Sanık Mehmet Fikri Karadağ: “İşte Allah başına vermiş.”

Sanık Selahattin Gözmen: “Vermiş evet.”

Sanık Mehmet Fikri Karadağ: “Cezanı vermiş. Suizanda bulunmak, biliyorsun çok büyük bir günahtır. Allah hemen başına vermiş.”

Sanık Selahattin Gözmen: “Ama bakın.”

Sanık Mehmet Fikri Karadağ: “Bilmediğin konuda, ne diyor Allah size birisi bir haber getirirse mutlaka araştırın.”

Sanık Selahattin Gözmen: “Siz de, siz de.”

Sanık Mehmet Fikri Karadağ: “Yoksa perişan olacağınız duruma düşersiniz.”

Sanık Selahattin Gözmen: “Siz de dışarıda olsaydınız siz de benim gibi düşünürdünüz.”

Sanık Mehmet Fikri Karadağ: “Sen de öyle olmuşsun işte. Yazık öyle şey konuşma.”

Sanık Selahattin Gözmen: “Ben şu an anladım ben şurada.”

Sanık Mehmet Fikri Karadağ: “Öyle ifade etmeniz benim hoşuma gitmedi yani doğru değil.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam.”

Sanık Selahattin Gözmen: “Efendim bakın burada hepimiz aynı kaderi yaşıyoruz.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam Fikri Karadağ siz oturun siz.”

Sanık Selahattin Gözmen: “Sayın Başkanım bir saniye.”

Mahkeme Başkanı: “Sizin ne demek istediğinizi anladık, anladık şimdi.”

Sanık Mehmet Fikri Karadağ: “Ne demek istiyorsun. Ergenekon var, bomba var vesaire. O bombaların hepsinin kimler tarafından konulduğunu biliyor musun? Gelip şurada 1 gün duruşma izledin mi?”

Sanık Selahattin Gözmen: “Bakın.”

Sanık Mehmet Fikri Karadağ: “Ergenekon ile ilgili. Hiç izlemedin.”

Sanık Selahattin Gözmen: “Tamam suçlu benim efendim.”

Sanık Mehmet Fikri Karadağ: “Yani başkası ne yazıyorsa hemen kabul etmişsin oh ne güzel.”

Mahkeme Başkanı: “Peki oturun siz. Oturun buyurun.”

Sanık Selahattin Gözmen: “Sayın Başkanım bir saniye.”

Sanık Mehmet Fikri Karadağ: “Teşekkür ediyorum Başkanım.”

Sanık Selahattin Gözmen: “Şimdi bakın. Burada biz hepimiz aynı kaderi yaşıyoruz. Bu dışarıdan bakıldığı gibi değil.”

Sanık Mehmet Fikri Karadağ: “Ama gelmeseydin öyle düşünmeyecektin demek ki. Onu demek istiyorum ben.”

Sanık Selahattin Gözmen: “Ben hakikaten bu dava, bu davadan sanık olunca hakikaten hiçbir şeyin dışarıdan gözüktüğü gibi olmadığını öğrendim.”

Sanık Mehmet Fikri Karadağ: “Hele şükür.”

Sanık Selahattin Gözmen: “Anlatabiliyor muyum?”

Sanık Mehmet Fikri Karadağ: “Bütün Türkiye’de aynı senin gibi işte.”

Sanık Selahattin Gözmen: “Evet ne yapalım.”

Sanık Mehmet Fikri Karadağ: “Bütün Türkiye’de aynı senin gibi. Sevgili Başkanım ben.”

Mahkeme Başkanı: Sanık şu anda sizin lehinize konuşuyor Fikri Karadağ.”

Sanık Mehmet Fikri Karadağ: “Hazır şu mikrofonu almışken bir şey söyleyeyim.”

Mahkeme Başkanı: “O düşüncesinin (birkaç kelime anlaşılamadı) lehinize konuşuyor.”

Sanık Mehmet Fikri Karadağ: “İlk gün geldiğim zaman ben dedim ki; şurada dedim Ömer, şurada Ali, ikisinin birleşmesinden Murat dedim, oh dedim, ne kadar güzel, Allah buluşturmuş bunları. Karşı taraflarında bir Savaş var. Sonu Kırbaş ama Kırbaç olması lazım dedim. Dedim Ömer’in Ali’nin olduğu yerde adaletsizlik olmaz. Murat da bunları tamamlarsa bu iş biter. A bir baktık 163 kişiyi tutuklama talebinde bulunuyor. Ya dedim Savaş Bey ne yapıyorsun? Böyle şey olur mu? Ya öyle mi yaptık diye benimle dalga geçiyor. Yapma ya günahtır. Günah işliyorsun.”

Mahkeme Başkanı: “Peki.”

Sanık Mehmet Fikri Karadağ: “Cehennemde yanacaksınız, kurtulamazsınız.”

Mahkeme Başkanı: “Peki oldu. Vallahi Beşiktaş’ta baktığımız 150 tane daha tutuklu dosya var, onlara da çıkıyoruz. İşimiz zor o bakımdan. Evet, ama biz dosyalara göre hesabını hem bu dünyada hem öbür dünyada hesabını veremeyeceğimiz bir şeye de imza atmayız.”

Sanık Selahattin Gözmen: “Şimdi.”

Mahkeme Başkanı: “Buyurun devam edin.”

Sanık Selahattin Gözmen: “Sayın Başkanım.”

Mahkeme Başkanı: “Buyurun.”

Söz almadan konuşuldu. Konuşulanlar anlaşılamadı.

Mahkeme Başkanı: “Duyuyorum, duyuyoruz duyuyoruz duyuyoruz.”

Sanık Selahattin Gözmen: “Şimdi ben salondaki herkese diyorum ki; eğer bir yanlışımız olduysa veya beni yanlış anlamayın. Şimdi hiçbir şey dışarıdan gözüktüğü gibi değil. Hakikaten insan o dönemlerde, geçen sene, ya insan diyor ki; yani bu kadar albayı, yarbayı, binbaşıyı alabilmeleri için insanların demek ki bir şey var o diye zannediyor. Ama şimdi başıma geldi diyorum. Şimdi ben, ben gerçekten hepinizin, hepimizin suçsuz olduğuna inanıyorum, biliyorum. Çünkü ben de buradayım. Kimse beni yanlış anlamasın. Arz ederim.”

Mahkeme Başkanı: “Peki, anlattınız yani düşüncenizi. Buyurun.”

Söz almadan konuşuldu. Konuşulanlar anlaşılamadı.

Sanık Recep Rıfkı Durusoy: “Toplum mühendisliği yapılıyor. Sayın Başkanım önce basında böyle haberler çıkartılıyor, sonra dilim dilim insanlar suçlanarak alınıyor. Bizler de şaşkın şaşkın, arkadaşımı suçlamıyorum. Ben de aynı konumdaydım. Ben de bir şekilde şüphe duyuyordum. Bir baktım ki ben de buradayım. Demek ki bu iş yanlış dedim. Gerçekten toplum mühendisliği bu. Toplumda diyorlar ki; orgeneraller, kuvvet komutanları, generaller, amiraller bu kadar insan burada tutuklanıyor o halde bir şey var. Ben de diyorum ki; asker olarak bu kadar general, amiral, subay yalan söylüyorsa Türk Silahlı Kuvvetlerini süratle lav etmek lazım. Eğer bunlar gerçekten doğru söylemiyorsa bu yüzdede bu %10’luk bölüm gerçekten doğru söylemiyorsa %100 inanıyorum bunu lav etmek lazım. Türk Silahlı Kuvvetlerini yeniden kurmak lazım saygılarımla.”

Mahkeme Başkanı: “Yerinize geçebilirsiniz, buyurun. Fikret Coşkun.”

Sanık Fikret Coşkun: “Başkanım, Değerli Üyeler, Sayın Savcım. Hakkımdaki suçlamaları reddediyorum. Hiçbirini kabul etmiyorum. Hakkımda düzenlenen iddianamede, 11 nolu CD’de bulunan görevlendirmeler çizelgesi başlığı altında, kayıt B timinde görevlendirildiğim, ayrıca operasyon timlerinde görevlendirildiğim iddiaları ile iki eylem planında görevlendirildiğim yazmaktadır. Böyle bir görev almadım. Tarafıma böyle bir görev verilmedi. Böyle bir görev alır mısın veya yapar mısın? Diye teklifte bulunan olmadı. İnsan olarak böyle bir görev almamın, yapmamın imkanı yoktur. Yani bana bu şekildeki yasadışı görevi zorla veya telkinle kimse yaptıramazdı. Söz konusu plan seminerine katılmadım. Seminer olduğunu, yapıldığını dahi duymadım. Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yaptığım zaman zarfı içerisinde hiçbir zaman bilgim dahilinde bilerek, isteyerek, yasadışı oluşum içerisinde olmadım. Devletimi, milletimi, mensubu olduğum teşkilatımı, ailemi üzecek, sıkıntıya dahi sokacak hiçbir yasadışı oluşum içinde bilgim dahilinde olmadım. Olmamın da imkanı yoktur. Bana, şahsıma söz konusu iddialar medyaya, internet sitelerine düşünce, görevde olduğum bir zamanda telefonumu arayarak ismimin söz konusu eylem planlarında geçmesi nedeni ile tuzsuz, mesnetsizce, şaka yapan, aynı zamanda devre arkadaşım ve aynı ilçe jandarma komutanlığında çalıştığım Jandarma Başçavuş Murat Köse’nin mahkeme huzurunda şahsıma böyle bir şaka yaptığı, şaka yaptığını anlatmasını, niçin böyle bir şaka yaptığını anlatmasını talep ediyorum. Söz konusu planlara adımı yazan kişi veya kişilerden davacı ve şikayetçiyim. Devletime, milletime, adaletimize ve Yüce Heyetinize güveniyorum. Beraatimi talep ediyorum. Yazılı savunmamı sunuyorum arz ederim.”

Mahkeme Başkanı: “Yazılı savunmanızı alıyoruz. Nüfus kaydını okuyorum. Fikret Coşkun. Cafer oğlu, Güllüzar’dan olma, 13.07.1975 doğumlu. Çorum İli, Osmancık İlçesi, Hanefi nüfusuna kayıtlı. Size mi ait?”

Sanık Fikret Coşkun: “Evet efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Herhangi bir sabıkanız yok. Klasör 87, Dizi 225 ve devamında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığında alınan ifadeniz mevcut. Var mı bununla ilgili bir düzelteceğiniz.”

Sanık Fikret Coşkun: “Katılıyorum efendim. Daha önce düzeltmiştim Ali Efendi Peksak Hakim Bey’ime ifade verdiğimde. Zimmetimde kelimesi metinde yazılmıştı. Onu söylüyorum tek efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Yine aynı klasör, pardon Klasör 5, Dizi 134’de de Hakimlik ifadeniz mevcut.”

Sanık Fikret Coşkun: “Aynen katılıyorum efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Evet. Sanık müdafii. Sesini açalım.”

Sanık Fikret Coşkun müdafii Av. Yağmur Cumhur Marşan: “Söz ve savunmalara aynen katılıyoruz efendim. Yine toplu halde savunmamızı yapacağız. Yazılı olarak veya sözlü olarak.”

Mahkeme Başkanı: “Evet Avukat Yağmur Cumhur Marşan. Soru sormak isteyen var mı?”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Siz kendinizin de fişlendiğinden bahsetmektesiniz. Bundan dolayı hatta sivri bir kişiliğimden dolayı bana bu şekli ile iftira atılmış diyorsunuz. Ne hususta fişlendiniz sizce, kendinizce?”

Sanık Fikret Coşkun: “Efendim 1997 yılında evlendiğimde eşimin başı kapalıydı. Bu başörtüsü nedeni ile o zaman amirlerimden tenkit aldım. Eşimin başını yalvararak açtırdım. Bunu kastederek söyledim efendim.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Selahattin Gözmen de benim gibi sivri bir kişi olması nedeni ile bu şekli ile haksızlığa uğramıştır şekli ile de bir beyanınız var.”

Sanık Fikret Coşkun: “Efendim Halkalı’da ben çalıştığım bölükte en küçük rütbede astsubay bendim efendim.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Evet.”

Sanık Fikret Coşkun: “Şimdi verilen görevleri en iyi şekilde yapan kişi bendim. Şimdi orada bana uymayan, ne bileyim benim olmayan bir görev bana verildiği zaman bölük komutanıma karşı itiraz ederdim. Bu nedenle bunu söylemiştim.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Size kim kızmış olabilirde sizin isminizi buraya yazmış olabilir? O şekilde bana kızdıklarından dolayı diyorsunuz, listelerde ismim yazılmış olabilir şekli ile bir beyanınız var.”

Sanık Fikret Coşkun: “Şimdi bana savcılıktaki sorgumda efendim Bilal savcımız tabur komutanımın ismini verdiğini söylemişti. Fakat tabur komutanım ile burada karşılaştım. Kendisi de zaten böyle bir şey olmadığını söylüyor. Benim ismimi de bölük komutanımdan, tabur komutanımdan başka kimse yazamazdı, veremezdi. Yani bir isim bir yere yazılacaksa bizim ismimizi verecek bölük komutanımızdır, tabur komutanımızdır. Bunun haricinde olmaz efendim.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Komutanınız kimdi?”

Sanık Fikret Coşkun: “Tabur komutanım Hüseyin Bakır efendim.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Ondan dolayı. Peki, iyi de telefon görüşmesi içerisinde yanlış anlaşıldığı iddia edilen bir beyanınız var. O telefon görüşmesinin içinde de yanlış hatırlamıyorsam bir el bombasının sayısı noktasında mı var?”

Sanık Fikret Coşkun: “Evet efendim.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “25 ya da 30, bununla ilgili zimmette fazla çıkma meselesinden dolayı da hatta Murat Köse’yi de herhalde o manada dinlettirmek istiyorsunuz.”

Sanık Fikret Coşkun: “Evet efendim evet.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Şimdi o görüşmenin içeriği veyahut daha sonraki savunmalarınızda bu hususa girmişsiniz ama net olarak ne demek istediğiniz anlaşılmıyor. Sizde 30 tane el bombası vardı da 25 tane mi kayıtlıydı? 25 tane el bombası vardı da 30 diye mi fazladan kayıt vardı?”

Sanık Fikret Coşkun: “Arz edeyim efendim. Şimdi bu depo sayımında alaydan sürveyan falan gelip bu mühimmatları cinslerine varana kadar, özelliklerine varana karar, seri numarasına varana kadar, kayıt yapıldı sürveyan tarafından. Benim zimmetimde 30 tane el bombası var efendim. Şimdi bölük astsubayları vardır. Bölük astsubayları, genel zimmet peroloji astsubayındadır. Onun elindeki dosyanın birisinde baktım orada 25 yazıyor. Dedim ya benim zimmetimde 30 tane el bombası var. Bunu da bana şaka yapan devre arkadaşım yanımda. Depolarımız yan yana. Bunu o da duydu. İsmimiz de medyada filan çıkınca, internetlerden işte ona atıfta bulunarak bize telefonda şaka yaptı efendim. Zimmetimde de 30 tane el bombası vardır. Seri numarasına varana kadar hepsi mevcuttur efendim. BTR Tim Komutanıyım kendim.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Tamam Başkanım.”

Mahkeme Başkanı: “Peki savunmanız tamamlanmıştır. Hüseyin Bakır söz istiyor.”

Sanık Hüseyin Bakır: “Az evvel Fikret Coşkun savcılıktan alınan ifadesinde, savcılık herhalde tuzağa düşürmek için olsa gerek ki benim ismimi verip tabur komutanın senin ismini verdi şeklinde ondan bir şeyler almaya çalışmış. Şu anda anlattığından onu anladım ben. Ben kendisine soruyorum. Ben bizzat kendi şahsına bu konuda herhangi bir kelime, harf söylemiş miyim? Bana onu açık söylesin.”

Mahkeme Başkanı: “Mikrofonu ulaştıralım kalktı yerinden. Nerede?”

Sanık Fikret Coşkun: “Hayır efendim bu konuda hiçbir zaman kendisinden böyle bir şey duymadık. Hiçbir şekilde bir şey duymadık. Beraber çalıştığımız dönemde böyle bir şey duymadık. Zaten kendisi de bu şahsiyette birisi değildir efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Peki Altan Dikmen ile devam edeceğiz. Ara veriyoruz.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Bir sorum daha var. Şimdi yine beyanları arasında şey oluştu da.”

Mahkeme Başkanı: “Bir dakika, bir dakika. Hakim Bey bir soru soracak.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Şimdi daha önceki beyanlarınızda diyorsunuz ki Hanifi Yıldırım’ı ben tanımıyorum. Tahminim odur ki bizim isimlerimizi görev yaptığımız Halkalı Alay Komutanlığından bu kişi istemiştir. Verdiyse Hanifi Yıldırım’ı işaret ediyorsunuz orada da. Şimdi Hüseyin Bakır gibi bir şey çıktı.”

Sanık Fikret Coşkun: “Efendim savcılıktaki verdiğimiz ifade de Bilal Savcımız onu da göstertti. Bu şahıs almış olabilir mi? Onu da söyledim. Almış olabilir. Nasıl ki bizim jandarma teşkilatında AS-400 sisteminde Jandarma Genel Komutanlığının bütün personelin ismi mevcuttur efendim. Oradan almış olabilir diye onu da söyledim efendim.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Nasıl yani. Şey noktasında tahminim odur ki isim veriyorsunuz. Bilmiyorum demek en mantıklısı değil mi sizce?”

Sanık Fikret Coşkun: “İşte orada savcımız diyor. Nereden almıştır, nasıl almıştır. Efendim bilmiyorum. Ya nasıl bilmezsin. Bu sizin isminizi nasıl seçmiştir.”

Üye Hakim Ali Efendi Peksak: “Tamam Başkanım.”

Sanık Fikret Coşkun: “Diyor efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Peki ara veriyoruz.”


Yüklə 0,59 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə