Rehber ansiklopediSİ 1



Yüklə 3,06 Mb.
səhifə127/133
tarix29.11.2017
ölçüsü3,06 Mb.
#13162
1   ...   123   124   125   126   127   128   129   130   ...   133

AKVAMARİN


Alm. Aquamarin (m), Fr. Aique-marine, İng. Aquamarine. Beril mineralinin, mücevher olarak kullanılan soluk mavi-yeşil renkli türü. Berilin en bol bulunan türlerinden olan akvamarin (veya akuamarin), pegmatit kayaçların içinde, zümrütten daha iri ve daha parlak kristaller halinde bulunur. Brezilya’da çıkartılan tümüyle saydam bir akvamarin kristali 110 kg gelmiştir. En zengin akvamarin yatakları Brezilya’dadır. Ayrıca Sovyetler Birliği’nde, Madagaskar’da, Srilanka’da Hindistan’da ve ABD’nin bazı bölgelerinde akvamarin yatakları mevcuttur.

AKVARYUM


Alm. Aquarium (n), Fr. Aquarium, İng. Aquarium. Su hayvanlarının ve bitkilerinin inceleme veya gösterme, seyrettirme gayesiyle içine konduğu kap. Akvaryumlar, tam tanınmayan su hayvanlarının veya bitkilerinin ilim adamları tarafından incelenmesi için kullanıldığı gibi, bunların halka tanıtılması veya evlerde süs balıkları yetiştirilmesi gibi maksatlarla da kullanılır. Çinliler çok eski zamanlardan beri akvaryumu bilmekte ve halen de süs balıkları yetiştirerek ticaretini yapmaktadırlar.

Evde bir akvaryum kurmak çok kolay ve zevkli bir iştir. Cam kavanozlar en basit akvaryumlardır. Ağzı dar akvaryum küvetinin içine normal hava basıncı ile daha az oksijen girer. Geniş ağızlı akvaryumlar daha sıhhidir. Akvaryumlar, genellikle dikdörtgen prizma şeklindedir.

Akvaryumlar, ısı, ışık, besin, tatlılık ve tuzluluk bakımından barındırdığı canlıların tabii yaşama ortamına uygun hazırlanmalı, aynı zamanda akvaryumda hayvan ve bitkiler arasında biyolojik denge bulunmalıdır. Böyle dengeli bir akvaryumda suyu sık sık değiştirmeye lüzum yoktur.

Akvaryum sun'i ve tabii yollarla aydınlatılmalı ve suyun sıcaklığı, içindeki canlıların yaşama muhitine uygun hazırlanmalıdır. Balıklar genelde 21-27 dereceler arasında yaşarlar. İdeal akvaryum ısısı 24 derecedir.

Balıklar, ağızlarından aldıkları suyu solungaçlarından geçirirken solungaçlardaki kılcal damarlarla suyun oksijenini alıp çevreye karbondioksit verirler. Akvaryumdaki yeşil bitkiler ışık karşısında karbondioksidi kullanarak kendilerine besin üretir ve oksijen verirler. Böylece sudaki balıkların solunumuna yardımcı olurlar. Akvaryum suyunda oksijen azaldığı taktirde balıklarda solunum yetmezliği belirir. Aşırı karbondioksit birikimi balıkların ölümüne sebep olabilir.

Akvaryumda dipte biriken karbondioksit gazını dışarı atmak ve muhite oksijen kazandırmak için, havalandırma sistemine ihtiyaç duyulur. Bitkice zengin akvaryumlarda havalandırmaya pek ihtiyaç duyulmaz. Akvaryumun temizliği için bir kaç su salyangozu ile çöpçü balığı da koymalıdır. Böyle akvaryumlarda yılda bir veya iki defa su değiştirmek yeterlidir. Su değiştirilirken balıklar bir kepçe ile su dolu başka bir kaba aktarılmalıdır. Balıkları zedelememek için tutmaktan sakınmalıdır. Musluk suyu direkt olarak doldurulmaz. Ancak iyice kaynatıldıktan ve kaptan kaba aktarılıp havalandırıldıktan sonra akvaryuma boşaltılmalıdır. Bu arada bitkilerin zedelenmemesine dikkat etmelidir.

Balıkların beslenmesi için akvaryum mağazalarından paketlenmiş kuru yemler almak en uygunudur. Bu yemleri, küflenmemesi için kuru yerlerde saklamalıdır. Kıyılmış kurtçuk gibi canlı yemler de zaman zaman verilebilir ancak bunu aşırı hale getirmemelidir.

Akvaryumlarda en çok melek balığı, siyam kavgacı balığı, değişik renklerde sazan balığı yetiştirilir.

1853 yılında ilk canlı akvaryum Londra’da halka açılmıştır. Napoli, Monaco, San Fransisko, Şikago ve Florida’da da halka açık gelişmiş akvaryumlar vardır. Akvaryumculuk, Avrupa’ya Çin ve Japonya’dan geçmiştir.

AKYUVARLAR


Alm. Weisses Blutkörperchen (n), Leukozyte, Fr. Globule blanc, leucocyte, İng. White corpuscle, leucocyte. Kanın beyaz veya renksiz hücreleri. Akyuvarlar mikroplara karşı vücudumuzun başlıca koruyucusudur. Bunların birkaç çeşidi olup bir kısmı direkt mikrobu yutma görevini üstlenirken bir başka çeşidi de mikroplara karşı dolaylı savunmayı sağlayan korunma maddelerini (antikorları) yapmaktadır.

Çeşitleri: Çekirdekleri tanecikli olanlar (granülositler): Bunların asıl görevi, giren mikrobu yutmak ve sindirmek (fagositoz)dur. Granülositlerin de alt çeşitleri vardır. Bunlar boyalarla boyanmalarına göre Nötrofil, Bazofil ve Eozinofil lökositler olarak adlandırılırlar.

Lenfositler ve plazma hücreleri: Bu tip hücrelerin görevleri dolaylı savunma sağlayan maddeleri yapmaktır. Bu maddelere “Antikor” ismi verilir. Çekirdekleri hücreye göre küçüktür.

Monositler: Bunlar da, vazifeleri mikropları yutmak olan akyuvarlardır. Çekirdekleri böbrek veya fasülye tanesi biçimindedir.

Bir yer zedelenince akyuvarlar oraya üşüşürler. İçeri giren bakterinin üzerine saldırırlar. Bu akyuvarlardan bazıları ölse bile yerlerini hemen yenileri alır. Yaranın çevresinde biriken akyuvarlar, bakteriler ve ölü hücrelerle birlikte irin (cerahat) adını alarak yaradan dışarı akarlar.

Normalde bir mm3 kanda bulunan akyuvar sayısı 4-10 bin arasındadır. Bulaşıcı hastalıklarda bu sayı çok fazla artar ve bir mm3 kanda 30.000-50.000’i bulur. Özellikle streptokok, stafilokok, gonokok denilen mikrop gruplarının yaptığı hastalıklarda akyuvar sayısı çok artar. Kan kanserlerinde akyuvar sayısı çok daha fazladır. Hatta bütün kemik iliğini akyuvarlar ve bunların ana hücreleri istila edebilir. Ancak bu akyuvarlar görev yapamaz durumda, başıboş üreyen ve kanser hücresi niteliğini almış hücrelerdir. Sebebi bilinmeyen bazı hastalıklarda da akyuvar sayısının aşırı arttığı görülür.

Akyuvarlar, kemik iliğinde yapılır. Kemik iliğindeki nötrofillerin sayısı dolaşımdakilerden çok fazladır. Dolaşıma girip de hayatları boyunca dolaşımda kalanların ömürleri 30 saat kadardır. Kandaki akyuvar sayısı saatten saate değişir. Sabahları azdır, öğleye doğru en yüksek seviyesine ulaşır.

Akyuvar azalmasına “Leukopeni” denir. Bazı hastalıklarda, akyuvarların azaldığı görülür. Bazı kansızlıklarda (anemilerde), kan kanserlerinin bazı tiplerinde, insan bağışıklık sistemini tutan bir kısım habis hastalıklarda, mikrobik hastalıkların bazılarında ve bazı antibiyotikler ile değişik ilaçlar te'siriyle akyuvar sayısı normalin altına iner. Granülositlerin kemik iliğinden direkt kana verilmesine karşı lenfositler dolaşım sistemine lenf (akkan) yollarından girip kana karışırlar. İnsanda, yalnız göğüs akkan kanalı yoluyla 3.5 milyar lenfositin dolaşıma geçtiği hesaplanmıştır. Lenfositler de büyük ve küçük olmak üzere iki çeşitte ele alınabilir. Küçük lenfositler allerji reaksiyonlarından sorumludur.


Yüklə 3,06 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   123   124   125   126   127   128   129   130   ...   133




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə