Otizm nediR


Tekrarlayıcı Davranışlar ve Obsesyonlar



Yüklə 271,5 Kb.
səhifə2/3
tarix15.07.2018
ölçüsü271,5 Kb.
#56076
1   2   3

Tekrarlayıcı Davranışlar ve Obsesyonlar  

Otizmi olan çocukların genellikle fiziksel olarak normal gözükmesine ve iyi kas kontrolü olmasına rağmen, tuhaf tekrarlayıcı hareketleri onları diğer çocuklardan ayırt ettirir. Parmaklarını devamlı tarzda fiske vurma, ellerini kant gibi çırpma veya ileri geri sallanma bir çocuğun saatlerini alabilir. Çoğu kollarını sağa sola sallar veya parmakları üzerinde yürür. Bazıları belirli pozisyonlarda aniden donakalır. Uzmanlar bu davranışları stereotipi veya self-stimulasyon (kendini uyarıcı davranışlar) olarak adlandırır.

Otizmli bazı bireyler belirli eylemleri defalarca tekrarlamaya eğilimlidir. Otizmli çocuk saatlerce çubuk krakerleri bir çizgi üzerine sıralamayla uğraşabilir. Veya Alan gibi odadan odaya koşarak ışıkları açıp kapamayla uzun süre vakit geçirir.

Bazı otizmli çocuklar kendileri için tehlikeli veya sağlıksız objelere saplantı gösterebilirler. Örneğin bir çocuk tuvaletten sınıfa dışkı taşımada ısrar edebilir. Onun başka şaşırtıcı, komik veya can sıkıcı davranışları olabilir. Örneğin bir kız, digital saatlere takıntısı olabilir ve yabancıların kollarında digital saat gördüğünde onların kollarına sarılabilir.

Bilinmeyen nedenlerle otizmli çocuklar belirli çevrelerde uyumlu davranırlar. Çoğu aynı gıdaları yemek ister, aynı yerde oturmak isteyebilirler. Odadaki bir resmin yeri değiştirildiğinde veya diş fırçasının yeri hafifçe değiştirildiğinde kızgın olabilirler. Alışılmış olduklarının (rutin) dışında küçük değişiklikler, örneğin okula farklı bir yoldan gitmek gibi, büyük huzursuzluk yaratabilir.

Bilim adamları bu çocukların tekrarlayıcı ve obsesif davranışlarına olası bir kaç açıklama getirmişlerdir. Belki de sıralama ve aynılık ısrarı, onların duyusal karmaşa olan dünyalarında kısmen stabilite sağlamaktadır. Belki de böylece bazı acı veren uyaranlara blok koymaktadırlar. Diğer bir kuramda ise bu davranışların iyi veya kötü çalışmasıyla ilişkili olabileceği ileri sürülmektedir. Çevredeki herşeyi koklayan bir çocuk çevreyi araştırmak için stabil olan koku duyusunu kullanarak yapmaktadır. Belki de tersi doğrudur, sönük olan bu duyusunu uyarmaya çabalıyor olabilir.

Tekrarlayıcı davranışlar ve obsesyonlar çocuğun hayali oyun (imaginative play) kurmasını da kısıtlar. İki yaşına kadar çoğu çocuk taklide dayalı yaratıcılık yapar. Kafasına şapkayı ifade edecek tarzda yuvarlak kase takarak canlandırır. Veya annesinin yaptıklarını taklit eder, annesinin mutfakta yemek yapma eylemini, oyuncaklarla kendisi canlandırır. Oysa otizmli çocuklarda bu durumun aksine, taklit nadirdir. Oyuncakla amacına uygun oynama yerine, oyuncağı saatlerce sallar veya çevirirler veya koklayıp durular.

Duyusal Belirtiler

Eğer çocukların algılamaları tam ve sağlıklı olursa, işitme, görme veya hissetme yoluyla öğrenebilirler. Ancak duyusal bilgi hatalı ise veya çeşitli duyulardan gelen girdileri uygun bir resim halinde birleştirmekte sorun yaşıyorsa, çocuğun algılaması karışabilir. Otizmli bireylerde bunlardan biri veya ikisi görülebilir. Yani beyine ne gelen sinyalleri almada veya bütünleştirme de sorun olabilir.

Açıkçası, beyinin kötü işlevi sonucu, otizmli çoğu çocuk belirli seslere, dokunuşa, tatlara ve kokulara ya aşırı alışıktır veya bu duyular onlar için aşırı acı verici ve rahatsız edicidir. Bazı çocuklar elbiselerinin ciltlerine dokunmasında çok rahatsız olurlar ve başka birşeylere odaklanamazlar. Başka bir otizmli çocuk sıcak bir kucaklamayla (dokunuş ile) rahatsız olabilir. Bazı otizmli çocuklar elektrik süpürgesinin sesinde, uçak sesi veya rüzgar sesi vb. seslerde kulaklarını kapar veya çığlık atarlar. Temple Grandin’de yüksek ses tonlarında huzursuz olduğunu ve kulağını kapatmak zorunda kaldığını belirtmektedir.

Otizmde beyin gelen duyu uyaranlarını uygun olarak ayarlayamıyor gibi gözükmektedir. Bazı otizmli çocuklar aşırı sıcak veya soğuğun farkında olamaya biliyor veya diğer çocuklara oranla abartılı tepkiler verebiliyor. Otizmli bir çocuk düşme sonucu kolu kırılabiliyor fakat asla ağlamaya biliyor. Veya başka bir otizmli çocuk irkilmeden aşını şiddetli bir tarzda duvara vurabiliyor. Aksi olarak otizmli çocuğa hafif dokunduğunda çığlıklar atabiliyor.

 Olağandışı Beceriler

Bazı otistik bireyler olağanüstü beceriler gösterirler. Birkaç becerisi olağandışı olabilir. Küçük yaşlarda düz çizgiler ve karalama yaparken, bazı otizmli çocuklar ayrıntılı çizimler, üç boyutlu gerçekçi resimler çizebilirler. Bazı otistiklerin görme becerileri o kadar iyi olabilir ki, karmaşık yap-boz oyunlarını yapabilirler. Bazıları konuşmaya başlamadan önce bile, olağandışı okumalar gösterebilirler. Gelişmiş işitme yetenekleri olanlar, önceden öğrenmedikleri müzik aletlerini çalabilirler, bir şarkıyı bir kere dinlemekle çalabilir veya işittikleri müziğin notalarını çıkarabilirler. Dustin Hoffman’ın oynadığı “yağmur adam” filmindeki gibi, bazı otistik bireyler tüm TV şovlarını akıllarında tutabilir, telefon rehberi sayfalarını ezberleyebilir veya son 20 yıldır büyük ligdeki basketbol oyunlarının sonuçlarını akılda tutabilir. Buna karşın, zeka adacıkları veya bilgin becerileri nadir gözlenen durumlardır.


Otistik bozukluk ölçütleri:

A-Aşağıdaki dört belirtiden en az ikisinin varolması gerekmektedir.

1- Konuşma dışı iletişim (göz göze gelme, yüz ifadesi ile anlatım, mimikler ve vücut dili ile kendini ifade gibi ) ile karşılıklı ilişkiyi sağlamada belirgin bozukluğun olması.

2- Kendi yaş dönemi ile uyumlu olacak şekilde, yaşıtları ile arkadaşlık ilişkisi kuramamak.

3- Diğer insanlarla birlikte kendiliğinden , doğal bir şekilde hoşlanılabilecek, ilgi alanları ya da beceri ve başarıları paylaşamama durumu ( ilgisini çeken nesneleri başkalarına gösterememe, onları işaret edememe , onları çevresindekilere verememe gibi davranışlar) .

4- Toplumsal ya da duygusal yanıt vermede eksiklik.

B-Aşağıdakilerden en az birinin varolması gerekmektedir:

1- Konuşulan anadilin ya hiç becerilememesi ya da bunun gecikmesi durumu.

2- Yeterli konuşmanın varolduğu durumlarda, başkaları ile konuşmayı başlatmak ya da sürdürmekte belirgin bozukluk.

3- Sözcük ya da cümleleri arka arkaya tekrarlayarak ya da anlamsız şekilde kullanarak konuşma durumu.

4- Doğaçlama bir şekilde , yaş ve gelişim düzeyine uyan evcilik, hırsız-polis, doktor-hasta vb. oyunları oynayamama durumu.

C- Aşağıdaki tekrarlayıcı ilgi, aktivite ve davranışlardan en az birinin varolması durumu:

1- Hem miktar olarak sıklık, hem de yoğunluk açısından belli bir nesne ya da konu ile tekrarlayıcı bir şekilde uğraşarak, kısıtlı kalmış ilgi odaklarının bulunması.

2- İşlevsel olmayıp, belli bir amaca hizmet etmeyen birbirini izleyen , sıradan belli bir aktiviteyle durdurulamaz derecede uğraşı durumu.

3- Herhangi bir hareketi tekrarlayıcı ya da başkasının yaptığı bir hareketin aynısını yapar bir şekilde vücut hareketleri ( parmak şıklatma , parmakları açıp-kapama, omuz oynatma ya da tüm gövdeyi bükme, yumak gibi olma seklinde davranışlar).

4- Tekrarlayıcı bir şekilde bazı nesnelerin belirli parçaları ile aşırı uğraşı durumu.

Bu yukarıdaki yazılmış olan tüm maddelerden toplam olarak en az altı adedinin varolması gerekmektedir.

Sosyal ilişki ya da dil becerisi konularından en az birisinin, çocuk 3 yaş başlangıcına dek gecikmesi veya normal dışı bir şekilde olması durumu.

Rahatsızlığın başka bir hastalığa bağlı olmaması gerekmektedir.
TANI:

Otistik süreç için tanı koymada kullanılan her hangi bir nesnel – objektif- yöntem henüz yoktur. Günümüzde biyolojik durumu tespit eden bir yöntemle tanı koyulmamaktadır. Tanı koyma aşaması; aileden alınan detaylı bir özgeçmiş bilgisi ve uzun süreli, sistematik olarak yapılan gözlemlerle ve bu sonuçların değerlendirilmesi ile tanı koyulmaktadır.



TANI ÖLÇÜTLERİ

DSM IV’ e göre otizm tanı ölçütleri şunlardır.

A – En az bir tanesi 1. maddeden olmak üzere ve birer tanesi 2. ve 3. maddelerden olmak üzere 6 maddenin bulunması gerekir.


  1. 1-Aşağıdakilerden en az bir tanesinin varlığı ile kendini gösteren toplumsal ( sosyal) etkileşimde niteliksel bozulma.

    1. a)Toplumsal etkileşimi sağlamak için yapılan el, kol hareketleri, alınan vücut konumu, takınılan yüz ifadesi, göz göze gelme gibi bir çok sözel olmayan davranışta belirgin bir bozulma,

    2. b)Yaşıtlarıyla gelişim düzeyine uygun ilişkiler geliştirememe, onlardan uzak durma,

    3. c)İlgilerini ya da başarılarını kendiliğinden paylaşmama,

    4. d)Toplumsal veya duygusal karşılık vermeme,

    5.  

  • 2-Aşağıdakilerden en az birinin varlığı ile kendini gösteren iletişimde niteliksel bozulma,

    1. a)Konuşulan dilin gelişiminde bozulma olması ya da hiç gelişmemiş olmaması

    2. b)Konuşması yeterli olan kişilerde, başkaları ile söyleyişi başlatma ya da sürdürmede belirgin bir bozukluğun olması,

    3. c)Basmakalıp, yineleyici ( ekolali), ifadeler ya da özel bir dil kullanması,

    4. d)Gelişim düzeyine uygun çeşitli imgesel ya da toplumsal taklitlere dayalı oyunları kendiliğinden oynamama,

3- Aşağıdakilerden en az birinin varlığı ile kendini gösteren davranış, ilgi ve etkinliklerde sınırlı ilgi örüntüsü çerçevesinde kapanıp kalma.

    1. a)İlgilenme düzeyi üzerinde odaklanma açısından olağan dışı, basmakalıp ve yineleyici davranışlar çerçevesi içinde kalma,

    2. b)Özgül, işlevsel olmayan, alışıla geldiği üzere yapılan gündelik işlere ya da törensel davranış biçimlerine hiç esneklik göstermeksizin sıkı sıkıya bağlanma,

    3. c)Yineleyici motor manyerizmler ( parmak şıklatma, el çırpma, karmaşık vücut hareketleri)

    4. d)Eşyaların parçalarıyla sürekli uğraşma.

B- Aşağıdaki alanların en az birinde, 3 yaşından önce gecikmelerin yada olagan dşı bir işlevselliğin olması.

  1. 1-Toplumsal etkileşimde,

  2. 2-Sosyal iletişimde kullanılan dilde,

  3. 3-Sembolik veya imgesel oyunlarda.

Otizm Tanısı nasıl Konur?

           Anne babaların ilk dikkatlerini çeken diğer çocuklara oranla olağandışı davranışlar göstermeleridir. Çoğu olguda, bebekliklerinde insanlara ve oyuncaklara tepkisiz veya bir madde üzerine uzun süreli bakıp durma söz konusudur. Normal olarak gösteren bebeklerde de bu belirti başlayabilir. Sevecen, badıldaması olan bir todler aniden sessizleşebilir, çekilebilir veya kendine zarar verici davranışları başlayabilir.

Bunlar olsa bile, ailenin tanı arayışı yıllar sürebilir. Akraba ve tanıdıklar “her çocuğun gelişimi farklıdır” veya “istemediğinden yapmıyor” gibi ifadelerle ailenin ihmal etmesine yardımcı olabilirler. Ancak bunların hepsi için uygun değerlendirmeler yapılması gerekir.

Tanı Prosedürleri

           Otizmde tanı koydurucu görüntüleme veya kan tetkiki gibi herhangi bir tıbbi tetkik yoktur. Ancak, birkaç tıbbi rahatsızlık otizme benzeyen belirtilere yol açabilmektedir. Bu nedenle otistik belirtiler gösteren çocuğun pediatristi; işitme kaybı, konuşma problemleri, mental retardasyon ve nörolojik problemleri ekarte (dışlaması) etmesi gerekir. Bu hastalıklar dışlanır dışlanmaz, hekim çocuğu otizm üzerine uzmanlaşmış profesyonellere yönlendirilmesi gerekir. Bu profesyoneller: çocuk psikiyatristi, çocuk psikologu, gelişim pediatristleri ve pediatrist nörologlardır.

            Otizm uzmanları tanı koymada çeşitli metotlar kullanırlar. Standartize edilmiş puanlama ölçekleri kullanarak, uzmanlar çocuğun dil ve sosyal davranışını yakından gözler ve değerlendirirler. Çocuğun davranışı ve gelişim durumunu açığa çıkarmak için anne babayla bir yapılandırılmış görüşme formu çerçevesinde görüşülür. Ailenin elindeki video görüntüleri, fotoğraflar ve bebeklik albümlerinin gözden geçirilmesi, gelişim basamaklarını yoklarken herbir davranışının ne zaman gerçekleştiğinin hatırlamalarına yardımcı olabilir. Uzmanlar bazı genetik ve nörolojik hastalıkları araştırmak için testler isteyebilir.

            Uzmanlar otizmle aynı davranış ve belirtilerin çoğunun gözlenebildiği Rett bozukluğu ve Asperger bozukluğu gibi diğer durumları da düşünebilirler. Rett bozukluğu progresif (ilerleyici) bir beyin hastalığı olup yalnızca kızlarda gözlenir, otizmdeki gibi tekrarlayıcı el hareketleri, dil ve sosyal beceri kaybı vardır. Asperger bozukluklu çocuklar çok büyük olasılıkla yüksek işlevli otistiklerdir. Tekrarlayıcı davranışlar, ciddi sosyal ilişki sorunları ve sakarca hareketleri olmasına karşın, dil ve zekaları genellikle normaldir. Otizmden farklı olarak, asperger bozukluğu çocukluğun daha geç dönemlerinde fark edilir.

 Tanı Kriterleri

Gözlemler ve test sonuçları değerlendirildikten sonra aşağıdakiler bulunduğu taktirde otizm tanısı konur:

·         Sosyal ilişkilerin olmaması veya kısıtlı olması

·         Gelişmemiş iletişim becerileri

·         Tekrarlayıcı davranışlar, basmakalıp ilgi ve aktiviteler.

            Otizmli bireyler her alanda bozukluklar gösteririler, ancak her bir semptomun şiddeti bireyden bireye değişiklik gösterebilir. Ancak tanı için bu belirtilerin 3 yaşından önce gözükmesi gerekir.

            Bazı uzmanlar ailenin umutsuzluğa kapılacağından korktuklarından otizm tanısını koymaktan kaçınırlar. Bu nedenle otizm yerine geçecek genel terimler kullanabilirler. Bu çocukların davranış ve duygusal durumlarını basitçe tanımlamakta; “otizm benzeri davranışlı ciddi iletişim bozukluğu”, “çoklu duyusal sistem bozukluğu”, “duyusal bütünleştirme işlev bozukluğu” gibi terimleri kullanabilirler. Daha hafif veya daha az belirti gösterenlere sıklıkla “yaygın gelişim bozukluk (YGB)” tanısını koyarlar.

           Otizm veya Asperger bozukluğu gibi tanılar tedavi yaklaşımları bakımından anlamlı farklılıklar göstermesine rağmen, özel eğitimde yol belirlemede açısından önemli olabilir. Ancak hekimler bu bozukluğun geçici olduğunu belirtecek tarzda yanlış umutlar vermiş olabilir.



ERKEN TANININ ÖNEMİ

Otistik çocukların gelişiminde eğitimin önemi dikkate alındığında, özel eğitimin bir an önce başlatılması için erken tanı önemlidir. Klinisyenler ve araştırmacılar çocuk gelişiminde; öğrenme çağındaki çocukların potansiyellerinin dikkate alınarak ve uygun eğitimle daha çok gelişme göstereceklerini ifade etmektedirler. Öğrenme çağı geçtikten sonra pek fazla bir değişme sağlanamayacağı ve ya daha yoğun çalışılması gerektiğini saptamışlardır.

Yapılan pek çok araştırmada erken yaşta başlanılan tedavi uygulamalarında otistik çocuklara bir çok beceri davranışı kazandırılmıştır.

Erken tanı konan bir otistik çocukta yapılan çalışmalarda özellikle sosyo – duygusal ve dil alanında büyük gelişmeler sağlanmıştır. 5 – 6 yaşına kadar hiçbir tedavi uygulanmayan çocuklarda ise zamanla gösterdikleri pek çok davranışı kaybettikleri, ana – babaların verdiği özgeçmiş bilgilerinden saptanmıştır.

Erken yaşta uygulamaya başlanılan tedavilerle sosyo – duygusal ve dil alanında ortaya çıkan gelişme diğer gelişme alanlarını – bilişsel ve devinsel alanı- olumlu yönde etkileyecek ve gelişmeyi sürdürecektir.

Otistik çocukta eğitsel tedavin önemi dikkate alındığında bu alanda yapılan çalışmaların amaca uygunluğu ve sağlıklı ilerlemesi, uygun bireysel eğitim programının hazırlanabilmesi için derin ve sistematik bir gözlem süreci gerçekleştirilmelidir.

Otizm bilindiği üzere “yaygın gelişim bozukluğu” dur. Bu nedenle otistik çocuğun yaşına göre içinde bulunduğu gelişim basamağının belirlenmesi gerekir. Bu tespit eğitimciye çocukla nerden, nasıl başlayacağına yardımcı olacaktır.

Norm içi kabul edilen çocukların yaşlarına göre gösterdikleri gelişim basamakları aşağıda çıkartılmıştır.

 GELİŞİM BASAMAKLARI

 0 – 8 AY 



Dil Gelişimleri

Müzik dinlerler,


Seslere karşı tepki verirler,sesler çıkarırlar,
Gülümseyebilirler,isimleri söylendiğinde tepki gösterirler.

Bilişsel Gelişimleri

Bir nesneden diğer nesneye bakabilirler,


Düşen bir nesneyi takip edebilirler,
Nesneleri çekebilirler. 

Özbakım Becerileri

Biberonlarına uzanabilirler,


Parmaklarını emerler,
Bir nesneyi ağızlarına götürebilirler,
Yardımla bardaktan içebilirler,
Yardımla kaşıktan yiyebilirler. 

Sosyalleşme

Çevresindekilere gülümseyebilerler,


Tanıdıklarına uzanırlar,aynadaki yansımalarına gülümserler,
İnsanların kendileri ile konuşmalarına gülümseyerek karşılık verirler.

İnce Motor Becerileri

Elerini kaldırıp,bakarlar.


Gözleriyle 180 derece takip edebilirler.
İki eli kullanarak kavrayabilirler.
Uzanabilirler
Nesneleri bir elinden diğerine geçirebilirler. 

Kaba Motor Becerileri

Kafalarını tutabilirler


Dönebilirler
Oturabilirler
Emekleyebilirler
Tutunarak kendilerini çekebilirler.

14.Ay

Dil Gelişimleri

Objeleri isimlerinden tanıyabilirler


Müzik dinlemekten hoşlanırlar
İki kelimeli basit cümleler kurabilirler

Bilişsel Gelişimleri

Oyuncaklarıyla oynayabilirler


Kaybolan oyuncaklarını arayabilirler
İsmi söylenen nesneyi bulabilirler.

Özbakım Becerileri

Dökmeden bardaktan içebilirler


Kaşığı kullanmaya çalışırlar
Çoraplarını çıkarabilirler

Sosyalleşme

Evet ve hayır kelimelerinin anlamını bilirler.


İnsanların duygu durumunu anlayabilirler
Kısa süreli yalnız oynayabilirler
Çevresindeki insanlarla ilişki kurmaya çabalarlar 

İnce Motor Becerileri

Avuçlayıp koparabilirler


Oyuncaklarını itebilirler
İki parmağını kullanabilirler
Bir eliyle diğer eline yardım edebilirler.

Kaba Motor Becerileri

Tek başlarına yürüyebilirler


Tutunarak merdiven çıkabilirler
Topu takip edebilirler.

14-24 Ay

Dil Gelişimi

Kelimelerin sayısı artmıştır


Resimleri isimlendirebilirler
Çok basit komutları gerçekleştirebilirler
Teknik bir dil kullanabilirler.

Bilişsel Gelişim

Objeleri aletler gibi kullanabilirler


Nesnelerin görevlerini ilişkilendirebilirler.
Deneme-yanılma yoluyla öğrenebilirler
Nesneleri büyüklük sırasına göre dizebilirler.

Özbakım Becerileri

Yardımsız bardaktan su içebilirler


Saçını tarayabilirler
Kaşığı kullanarak yemek yerler
Fermuar açıp kapatabilirler
Düğmesiz,lastikli kıyafetlerini çıkarabilirler
Tuvalet ihtiyaçlarını söyleyebilirler.

Sosyalleşme

Hayali oyunlar oynayabilirler


Yaşıtlarının oyunlarına katılmak isterler
Hayır kelimesini kullanırlar

İnce Motor Becerileri

Küplerden kule yapabilirler


Basit yap-bozları yapabilirler
Kitap sayfalarını açabilirler

Kaba Motor Becerileri

Sandalyeye tırmanabilirler


Tek ayak üstünde durabilirler
Zıplayabilir,topu tutup tekme atabilirler

36.Ay

Dil Gelişimi

Vücut parçalarını bilir,isimlendirirler


Sıfatları kullanmaya başlarlar.
Oldukça fazla soru sorarlar

Bilişsel Gelişim

Saymaca yapabilirler


İnsan yüzü çizebilirler
Ana renkleri bilirler

Özbakım Becerileri

Ayakkabılarını giyip-çıkarabilirler


Tuvalet ihtiyacını yapabilirler.
Günlük rutin işleri bilirler
Basit kıyafetlerini giyip-çıkarabilirler

Sosyalleşme

Hayali oyunlar kurup oynarlar,


Kendi eşyalarını tanır ve korurlar
Sıralarını bekleyebilirler (kısa süreli)
Yardım isteyebilirler
İhtiyaçlarını önce kendileri karşılamaya çalışırlar
Çevrelerine karşı ilgili ve meraklıdırlar.

İnce Motor Becerileri

Kitap sayfalarını tek tek çevirebilirler


Makasla kesebilirler
Çekmece ve kapıları açabilirler,
Boncukları ipe dizebilirler.

Kaba Motor Becerileri

Koşup,tırmanabilirler


Oyuncaklarını iterek veya çekerek yürüyebilirler
Üç tekerlekli bisiklete binebilirler.

Klinik Belirtiler

Otistik davranışlar gösteren çocuklarda 2,5-3 yaşından sonra tanı konulmaktadır.

Ebeveynlerin çocuklarındaki farklılığı öncelikle konuşmanın gelişmemesi veya hiç konuşma olmadığı durumlar dikkatlerini çeker.Bu nedenle işitme problemleri olduğu düşüncesiyle bir KBB uzmanına götürürler.

Bu çocukların 1/3 ünde işitmeyi bozan bir ortakulak hastalığı saptanır.tedavi ile kısmi bir iyileşme sağlansa da psikiyatrik değerlendirme yapılması şarttır.

Otistik çocuğu olan ailelerin yüzde 50 si ilk bir yaşına kadar bebeklerinde normal dışı sosyo-duygusal bir gelişim olduğunu farkederler.

İlk yıllarda bebek anne-babanın yüzüne bakmaz,anne kucağına almak istediğinde uzanmaz,sosyal temastan kaçınır.Çevresinde olup-biten olaylara karşı ilgisizdir.Bu her sosyal-duygusal farklılık gösteren bebeklerin otistik olduğu anlamına da gelmez.

Leo KANNER yaptığı çalışmalar sonucunda otizmin doğumda mevcut olduğunu savunmuştur.Günümüz araştırmaları da semptomların bir çoğunda doğumda olmasa da çok erken dönemlerde bir takım sorunların olduğunu vurgulamaktadır.Norm içi kabul edilen bebekler 2. ayın sonuna kadar insanlarla nesneler arasındaki farkı görebilmektedir.Ancak otistik bebekler nesnelerle insanların faklı olduğunu uzun süre algılayamazlar.Bu durum sonucunda da otizmin bu dönemde başlıyor olabileceğini göstermektedir.

Olguların yüzde 25 inde temel problemler erken dönemde kendisini göstermez.Belitiler 2.yaşın sonlarına doğru ortaya çıkmaya başlar.

Birçok otistik çocukta semptomlar kendini göstermekle birlikte aileler farketmaz.Bir çok faktörde belirtilerin tespit edilmesinde gecikmelere neden olabilir.

Otizm Ve Genetik

Aile ve ikizler üzerinde yapılan araştırma sonuçlarına göre tüm otizm vakalarının yüzde 10-20 sinde temel neden olarak genetik bir problemin neden olduğu,genel olarak incelendiğinde ise yüzde 90 kalıtımın rol aldığı düşünülmektedir.

Otizm ile bağlantısı olduğu düşünülen genler; 6. ,7.,13. ve 15. kromozom üstünde yer almaktadır.Ne var ki sadece bu genler otizme yol açmamaktadır.Daha gen ve bu genetik faktörlerle ,çevresel birtakım nedenlerin bir araya gelmesi sendromun ortaya çıktığını düşündürmektedir.

Tek yumurta ikizleri üzerinde yapılan çalışmalarda otistik her ikisinin de otistik olma özelliği yüzde 70 ten daha azdır.Genom projesine göre otizme neden olan en az 5 gen vardır.Otizm tanısı özelliklerinin görülmesi için bu 5 genin hepsinde bir bozukluk olması gerekmektedir.

Otistik çocuğu olan ailelerden alınan kan örneklerinde yüksek düzeyde seratonin maddesi bulunduğu görülmüştür.

Tüm bu yapılan genetik araştırmalar doğrultusunda genom uzmanları otizme sadece genlerin neden olmadığını da belirtmektedirler.

Eğer otizm sadece genetik nedenlere bağlı olsaydı .Tek yumurta ikizlerinin hepsinin otistik olması gerekirdi.Oysa ikizlerden biri otistikse diğerinin de otistik olma ihtimali %30 ila %70 arasındadır.

Otizm de çevresel nedenler ,bağışıklık sistemindeki bozukluklar ,virüsler ,beslenme şeklinin de etkili olabileceği düşünülmektedir.

Hamilelik döneminde geçirilen organik veya psikolojik rahatsızlıklar ,kullanılan ilaçlar,inorganik beslenme şekli ,alınan virüsler,radyasyon gibi etkenler .veya beyin hasarı gören çocuklarda erken dönemde geçirilen bir ansefalit yani beyin iltihabı sonrası otizmin geliştiğini göstermektedir.

Yapılan ve hala devam eden çalışmalar ileriki yıllarda hamilelik döneminde DNA çalışmaları ile tanının koyulabileceğini olası olarak sunmaktadır.



Seyri Ve Sonlanışı

Otistik tanısı olan bireylerin 2/3 ündehayat boyu bir diğerinin bakımına ve desteğine ihtiyaç duyulurken 1/3 ü kendine yetebilen ,ihtiyaçlarını karşılayan erişkinler olduğu görülür.

Erken müdahale yapılan vakaların %4 ü normalden ayırt edilemeyecek kadar iyileşebilir.%11 i bazı davranışsal sorunları olsa da iyi gelişim görülmüştür.

Ergenlik döneminde %30 olguda geçici ,%22 olguda devamlılık gösteren hiperaktivite ,agresif davranış ,sendromun ağırlaşmasına epilepsi neden olur.

Erken tanı hala 2-5 ,3 yaşlarında konabilmektedir.

Tedavi Edilebilir mi?

Günümüzde hala otizme yönelik kesin bir tedavi yöntemi yoktur.Otizm hayat boyu devam eden bir süreçtir.Tedavi ile bazı belirtileri ortadan kaldırılabilir.Uygun bir eğitimle de bazı davranışları ve birtakım becerileri kazanmaları sağlanabilir.

Kesin Tedavisi varmıdır ve hangi tedaviler uygulanır?

 

Otizmin Kesin bir tedavisi yoktur. Otizm, hayat boyu süren bir hastalıktır. Bazı belirtileri ortadan kalkabilir ve iyi bir eğitimle uyum yetenekleri ve becerileri geliştirilir. Otistik çocukların uyumlarını ve becerilerini geliştirmek amacıyla eğitsel terapiler uygulanır. Bunların bir çoğu davranış terapisidir. Ayrıca öğrenme ve konuşma sorunlarına yönelik tedaviler uygulanır. Bazı durumlarda farmakolojik tedavi olarak bilinen ilaç tedavisi kullanılır. Bunların dışında pek çok alternatif tedavi ortaya çıkmıştır.



 

İlaçlı tedavi ne zaman ve ne amaçla kullanılır?

 

İlaç tedavisi otizme özgü belirtilerde değişikliğe yol açmaz. Ancak otistik çocuklarda sık görülen aşırı hareketlilik (hiperaktivite), sıkıntı (anksiyete), depresyon, uyku ve yeme sorunları, kendine zarar verici davranış, saldırganlık ve diğer düzen bozucu davranışlarda kullanılır. İlaçların konunun uzmanı tarafından ve belli aralıklarla takip edilerek uygulanması doğrudur. Gerekirse ilacın etkinliğini ölçmek için aralıklı olarak testler ve değerlendirmeler yapılır.

 

İlaç tedavisi nasıl etkili olur?

 

Beyinde kimyasal sistemler vardır. Bunların başlıcaları dopamin, seretonin, noradrenalin ve opioit sistemleridir. Otizmde bunların bir veya birkaçının bozuk olduğu sanılmaktadır. Kullanılan ilaçlar beyin biyokimyasında bazı değişiklikler yaratarak etkili olur.


Tedavi Yöntemleri

İlaç Tedavisi :Otizm belirtilerinin ortadan kaldırılmasında etkili değildir.Ancak otizme özgü davranış problemleri için kullanılır.

Örneğin ;hiperaktivite,anksiyete,depresyon,saldırganlık,uyku ve yeme problemleri gibi.

Beyinde bulunan bazı kimyasalların farklı salgılanması nedeni ile (bunlar ;seratonin,depomin,opiot,noradrenalin gibi beynin işleyişinde aktif rol alan sistemler)bu yönde kullanılan ilaçlar bazı değişiklikler yaratmaktadır.

İmmünglobülin Tedavisi :Bağışıklık sisteminin farklı çalıştığını öne süren teori doğrultusunda Otistik bireye hastane ortamında damar yolu ile immünglobilin verilir.Küçük çocuklarda ve bazı otistiklerde yararlı olduğu görülmüştür.

Sekretin Tedavisi :Bağırsak ve mide sisteminde ,sindirim işlevinde rol alan hormondur.Büyük olasılıkla sekretin ,beynin işleyişinde önemli rolü olan nöropeptikler üzerinde etkili olduğu için otistiklerin tedavisinde kullanılır.Düzenli olarak ayda bir defa verilir.Deneyimle gastroenterologlar tarafından verilir.

Fizyoterapi :Otistik çocukta ;el-göz koordinasyonu geliştirmek ,ince-kaba motor becerileri arttırmak ,amaca yönelik hareket kazaqndırmak ,düzgün ve anlaşılır konuşmayı arttırmak ,kas gelişimini korumaktır.

Diyet tedavisi :Bazı araştırmacılar kazein (süt)ve gluten(tahıl)miktarının otistik davranışlara neden olduğunu ileri sürmektedirler.Bu diyettesüt ve tahıl içeren gıdaların verilmesi yasaktır.Uzman kişiler bu maddelerin bağırsakta çözünerek peptitlere dönüştüğünü ,kana karışarak beyne ulaşarak ciddi hasarlar yol açtığını öne sürerler.Henüz kuram kesinlik kazanmamıştır.

Vitamin Tedavisi : Otistiklere uygulanan başlıca vitamin tedavisi ;aşırı dozda B6 vitamininin magnezyumla birlikte verilmesidir.Ayrıca Otistikler için hazırlanmış bazı özel vitaminler de vardır.Ancak bilimsel olarak vitamin tedavisi de çok ciddi bulunmamaktadır.

Ayrıca sanat ve müzikle tedavi,sensory(duyusal)çalışmaları ,işitsel terapi,konuşma terapisi ve en önemlisi eğitsel terapidir.



Otizmin görülme sıklığı artıyor mu?

 

Önceleri 2.500'de 1 olarak bildirilen değer bugün 1.000' 1 civarındadır. Hatta kimilerine göre en geniş tanımı kullanıldığında bu oran 500'de 1'dir. Zaman içinde sıklıkla izlenen bu artış için farklı görüşler vardır. Bir görüşe göre çevre kirliliği, radyasyon, beslenme alışkanlıklarının değişmesi gibi nedenlerle hastalığın giderek arttığı savunmaktadır. Diğer bir görüşe göre hastalık artık daha iyi tanımakta ve hafif formlarının da bu sayıya eklendiği için sıklık oranı artmış gözükmektedir.



OTİZM'DE EĞİTSEL TEDAVİ

ŞİMDİYE KADAR KULLANILAN EĞİTSEL TEDAVİ YÖNTEMLERİ

Otizme bakış açımızı genişletebilmek ve eğitim yöntemlerine daha geniş bir açıdan bakabilmek için; bundan önce otizm hakkında neler yapılmış, eğitimleri için nasıl çözüm önerileri getirilmiş, bunları kısaca inceleyeceğiz.



Szurek & Berlin

Szurek & Berlin psikanaliz yoluyla tedavi yoluna gidilerek çocuğun alıcı duruma getirilip, sonra müzik ve beden hareketleriyle otizmin içinden çıkarılması üzerinde çalışmışlardır.



Abbate & Dunaeff & Fenichel

Öncelikle müzik, dans ve drama çalışmaları yapılmasını, çocuklarla yeterince kontak kurulunca okul çalışmalarına geçilmesini ve çocuk yeterince olgunluğa erişince de eğitimin onun ilgisine göre düzenlenmesi gereğini savunur.



Schopler

Çocuğun, duyu organlarının verilerinin düzenlenmesi ve bedeni hakkında bilgisini geliştirip bedeninin çevresinden ayırabilmesi üzerinde durdu. Bir süre sonra, Reichler ile otizmin organik temellere dayandığını kabul edip TEACCH programını oluşturdular. Teacch programı 20 yıldan fazla bir süredir kullanılıyor ve pek çok ülkede eğitimde gittikçe yaygın hale geliyor.



Speers & Lansing

Otizm tedavisinde grup tedavisi uyguladılar. Önce koşma, halka olma, büyük bir kağıdı hep beraber boyama, müzik aletleriyle oynama çalışmaları yapıldı. Grup birbirine uyum sağlayınca, alıştırmalar daha da karmaşıklaştırıldı. Başlangıçta pasif olan eğitimciler, aktifleşerek çocukların hayal güçlerini geliştirmeye, korku ve endişelerini gidermeye, davranışlarını düzeltmeye çalıştılar.



Bettelheim

Bettelheim, otizm tedavisinde, eğitimcinin; çocuğu gözleyip davranışlarının nedenine inmeye çalışması gerektiğini söyler. Eğitimci çocuğun davranışlarının anlamını ve çocuğu nelerin yönettiğini anlamaya çalışır. Bu, uzun süren bir gözlem süresi gerektirir. Böylece davranışların nasıl bir düzen ya da düzensizlik içinde olduğu görülüp genel bir görüşe varılır ve şu sorulara yanıt aranır. Eğitimcinin hangi davranışları çocukta belli davranışların oluşumunu sağlıyor? Çocuk kontak kurmak hangi davranışları gösteriyor? Çocukta kontak isteği uyandırabilmek için çocuğun o andaki seviyesinin (performans düzeyinden) hareket edilerek eğitimine başlandı. Çocuğa kontak fırsatları hazırlayıp, kontak kurmak için en doğru an hazırlandı.



L. WİNG

Bir otistik çocuğu bulunan L.Wing yaptığı araştırmalar sonucunda geniş bir tablo içinde birbirinin tam zıddı olan davranış özellikleriyle de olsa otizmin bireyselliğini sunmuştur.



  1. Otistik bir çocuk sürekli ağlayabilir. Uykudan uyandığında sakinleştirilmesi zordur. Sakinleştirilmesi için sevdiği bir aktivite sunulabilir.

  2. Yıkanmaya, üstünü değiştirmeye,... bir çok yapılması gereken rutin işlere tepki gösterebilir.

  3. Otistik bir bebeğe yaklaşıldığında kucağa alınmak için kollarını kaldırmayabilir, kendisine dokunulduğunda tepki gösterebilir.

  4. Bazı otistik bebekler yattıkları yatağın veya bebek arabasının duvarlarını uzun süre tekmeleyebilir bazıları ise kendilerini sallayabilir.

  5. Norm içi kabul edilen çocukların ilgisini çeken şeylere otistik çocuk ilgi göstermez. İlgisini çeken şeyler daha çok kendi ilgi alanına yöneliktir. Dönen nesneler yada parlak eşyalara ilgi duyabilir.

  6. Bazıları yüksek düzeydeki seslere tepki gösterirken bazıları hiç rahatsız olmayabilir.

  7. Konuşulan dilin bir içeriği olduğunu anlayamaz. Bu içeriği anlamadığı için söyleneni veya istenileni yerine getiremez.

  8. Hiç konuşmayanlar olduğu gibi. Beş yaşına doğru konuşmanın bir fonksiyonu olduğunu anlayabilir ve basit cümleleri yerine getirebilir.

  9. Bazıları önceleri ilgi duyduğu, ihtiyacı olan eşyaları ifade ederken zamanla cümle kurmayı başarabilir.

  10. Söylenileni olduğu gibi tekrar edebilir. Konuşan kişinin söylediği tonda ve gramer hatası yapmadan tekrar edebilir. (Ekolalik konuşma)

  11. Konuşmaya kendilerini zorladıklarında cümle hataları, gramer hataları yapabilirler.

  12. Cümle içinde kelimeleri yanlış kullanabilirler.

  13. Ses düzenini yanlış kullanabilirler.

  14. Zamirleri doğru ve yerinde kullanamazlar.

  15. Cümleleri somut olarak alırlar ve buna göre yanıt verirler.

  16. Gördükleri şeyleri bir bütün olarak algılayamazlar. Detaylara takılıp kalırlar.

  17. Otistik bir çocuk dikkat etmeden merdiven çıkabilir, bisiklet sürebilir, karanlıkta bir eşyayı bulabilir.

  18. İhtiyaç duyduğu şeyleri; bağırarak, yetişkinin elini tutup üstüne koyarak, işaret ederek ifade edebilir. İhtiyacı karşılandıktan sonra yanında bulunan yetişkine yokmuş gibi davranabilir.

  19. İstediklerini işaret ederken parmağını değil elini kullanır.

  20. Baktığı resimlerde, resmin bütününe değil ilgi duyduğu bir noktaya takılır kalır.

  21. Otistik bir çocuk yemek yiyormuş taklidi yapamaz ama taklitle yemek yemeyi öğrenebilir.

  22. Bazı otistik çocuklar jest ve mimikleri detaylara dikkat ederek anlayabilir. Jest ve mimiklere takılan bu çocuk iyi bir anlama yeteneğine sahipmiş gibi görünebilir.

  23. Bazı otistikler eşyaları tadarak, koklayarak veya dokunarak tanımaya, araştırmaya çalışırlar. Bu hayatı boyunca bu şekilde devam edebilir.

  24. Dokunulduğunda tepki gösterirken sarılmalardan hoşlanabilir.

  25. acıya, sıcağa, soğuğa karşı dayanıklı olanlar vardır.

  26. Stereotip hareketleri vardır. El çırpma, kendi çevrelerinde dönme, parmak şıklatma, karmaşık el – göz hareketleri gibi.

  27. Bazılarının el ve parmak becerileri çok iyi olmasına rağmen bazen basit işleri yapmakta zorlanabilirler.

  28. Bazı hareketleri taklit etmede zorlanırlar. İstenilen hareketin tam tersini yapabilirler.

  29. Kıyafetlerini uygun sırayla giyemeye bilirler. Örneğin kazağın üstüne gömleğini giymeye çalışabilir.

  30. Bazı otistikler çevresindeki insanlara tepki vermeyebilir, onlara yokmuş gibi davranabilirler.

  31. Yürüdükleri yolların değiştirilmesine tepki gösterebilirler. Hep aynı yolu ve kaldırımı kulanmak isteyebilir.

  32. Bazıları kendi rutin davranışları vardır. Örneğin koklamadan bir şeyi yemeye bilirler.

  33. Nesnelere bağlanabilirler. Gazoz kapakları, şişeler, deterjan kutuları gibi.

  34. Bazı otistikler yemekte oldukça seçici olabilirler. Sadece hamur işi yada et türü yemekler dışında bir şey yemek istemeyebilirler.

  35. Tehlikelerin farkında değillerdir. Araçlardan, yüksek yerlerden sakınılması gerektiğini bilemeyebilirler.

  36. Oyuncakları amacına uygun kullanmazlar. Örneğin bir kamyonun sadece tekerleği onun ilgisini çekebilir.

  37. Yap – boz parçalarını resmin ne olduğunu bilerek değil ama parçaların içinde bütünü bularak yerleştirebilir.

  38. Yaşıtlarıyla birlikte oynamazlar, oyun kurmada ve sürdürmede rol almazlar.

  39. Müziğe aşırı ilgi gösterebilir. Parça sözlerini ezberleyebilir ama konuşma dilini kullanmada zorluk çeker.

  40. Otistik çocuklarda duygusal gelişim normal çocuklara göre farklı gelişme gösterir.

Wing

Otizmin bireyselliği üzerinde durdu. Wing, otizmden etkilenmiş çocukların, geniş bir tablo içinde birbirinin tam zıddı olan davranış özellikleri gösterebileceğini belirtti.



Wing’in eğitim için önerilerinden bazıları:

Çocuğa anlamasa da bazı şeyleri öğretmek önemlidir. Küçük işleri yapmayı öğrenen çocuk, basit işlerden daha karmaşığa gider.

Fiziksel kontak sağlanmalıdır.

Çocuğa konuşmayı öğretirken, çocuk istenilen kelimeyi söylerse ödüllendirilir. Eğer istenilen kelimeyi söylemezse ödül ve ya istediği şey verilmez.

Çalışmanın ilerleyen dönemlerinde, önemli bir ilerleme kaydedildiğinde ödül verilmelidir.

Tekrarlı hareketlerini azaltmak için belli bir günlük program ve planlanmış çalışmalar yapılmalıdır.

Norm içi çocukların gelişim aşamalarından geçiş sırası bilinerek otizmli çocuklara hangi becerilerin öğretileceği planlanmalıdır.

Diş fırçalama, saç tarama, giyinme, soyunma ve yıkanma gibi beceriler çocuk yönlendirilerek öğretilir. Örneğin: Diş fırçalama öğretilirken, çocuğun arkasında durulup, hareketleri yönlendirilerek aynı zamanda yapılan iş hakkında konuşulur. Çocuk beceriyi yapınca pekiştirilir.

Otistik çocukların özel eğitimi yanısıra, otizmden etkilenmemiş öteki çocuklarla beraber olmaları için fırsatlar yaratılır.

Mahler

Mahler’e göre çocuk uzun zaman bireysel eğitim aldıktan sonra, grup eğitimine alınmalıdır.



Chancy & Me Bride

Davranış terapisi ile çocuğu yaşıtlarının ilgilendiği şeylere yöneltip onu sosyalleştirmeye, çocuğun istenmeyen davranışlarını yok edip, öteki davranışlarını kuvvetlendirmeye çalıştılar. Çevreye zarar verme, saldırganlık, sallanma gibi tekrarlı hareketler ve topluluk içinde masturbasyon üzerinde durdular. Hedef çocuğun normal davranışları mümkün olduğu kadar öğrenebilmesi ve çevrenin bu davranışları kontrol altında tutabilmesidir. İşe taklit etmeyi öğretmekle başlamışlardır.



Stevens & Clark

Müzik terapisi ile çocukların davranışlarını geliştirmeye çalıştılar. Müzik aletlerini oyuncak, şarkıları ise ses gelişimi ve kelime öğretmede kullandılar.



Mandel

Mandel, eğitimcinin önce çocukla fiziksel temas kurup, sonra da onun istenmeyen davranışlarının durdurulması üzerinde çalıştı.



Rutter& Sussenuein

Sosyal iletişim kurabilmek için, çocuğun hep aynı kişilerle yoğun ilişkide bulunması gerektiğini savunmuşlardır. Eğitim için oyunlardan yararlanılır:Çocuğun kendiliğinden yaptığı davranışlar ve hareketler gözlenip, taklit yoluyla konuşma dili geliştirilir.



Frith

Frith, otizmin tedavisi olmadığını ama iyi bir eğitimle şaşırtıcı sonuçlar alınabileceğini; mucize beklenmeden, kısa bir yol aranmadan, dünyada uygulanan bütün yöntemleri araştırıp, onlar üzerinde yoğunlaşmayı önerir.



TEACCH PROGRAMI

LOVAAS YÖNTEMİ

HANEN PROGRAMI

TEACCH PROGRAMI

Teacch, otizmi farklı bir düşünce tarzı olarak yorumlamıştır. Teacch programına göre; insanlarda iki değişik kültür vardır. Yeni bir kültürle tanışan birisi, eski kültürüne göre düşünür ve değerlendirme yaparsa, yeni kültürü anlamaz ve bu kültürün dışında kalır, düşüncesi temeldir. Bu iki kültür arasında tercümanlığı yapacak kişiler, ana-babalar ve eğitmenlerdir. Bazı otizmliler, bazı şeyleri çok güzel yaparlar. Ama bazı şeyleri güzel yapıyorlar diye öteki şeyleri de iyi yapmaları beklenemez. Biz kendi kültürümüzde bir sürü şeyi düşünmeden, doğal olarak kolayca yaparız. Evde, komşumuzda, okulda, lokantada el yıkamak bizim için aynı olaydır. Ama otizmli kişinin kültüründe el yıkamak evde ayrı, komşuda ayrı, lokantada ayrı hatta başka lokantada ayrı bir olaydır. Bu farklılık bizim kültürümüze göre mantık dışı görünse de, onların kendi kültüründe mantıklıdırlar. Onların kültürlerinin farklı özellikleri vardır. Otizm kültürünün dışında, ayrıca kişinin bireysel bir kültürü de vardır.

Teacch programı, otizmli kişilerin kültürüne yani düşünme ve yaşama tarzlarına saygı gösterip onlara bulundukları yerde eğitim sunar. Eğitimciler onlara uzanmalıdır. Nasıl ki görme ve işitme yetersizliklerinden etkilenenler için özel eğitim programı yapılıyorsa, aynı şekilde otizmli kişiler için de özel eğitim programına gerek vardır.

Teacch programının amacı, mümkün olduğu kadar, çocuğun bağımsız olabilmesi için çalışmaktır.

Eğitim teke tek başlar. Amaç; evde, okulda, yakın çevrede ve daha sonra boş zaman etkinliklerinde yardımsız, az yardımlı ve ya yardımlı bir gelecek hazırlamaktır.

Teacch programında 3 alanda çalışılır.



1.ÇOCUK

-Çocuğu anlamak.

-Bireysel öğrenme programı ortaya çıkarmak.

-Bireysel eğitim planını somut olarak kurmak.



2.AİLE

-Aileye bilgi vermek.

-Aileyle duygusal dayanışmada bulunmak.

-Aileye tavsiyeler ve somut yardım önerilerinde bulunmak.



3.OKUL

-Okula bilgi vermek.

-Okula tavsiyelerde bulunmak.

Programa göre, yapılan testlerle önce çocukların zayıf ve kuvvetli tarafları ve ilgi alanları bulunur. Çocuğun şimdiki ve gelecekteki gereksinimleri belirlenir. Çocuğun ailesinden, öğretmeninden bilgi alınır, gözlem yapılır ve tepkileri ölçülür. Yapılan gözlemlerde şunlara bakılır.

Çocuk;

-Neyi yapıyor?



-Neyi yapamıyor?

-Neyi yapmaya meyilli?

-Bedensel yardıma gerek duyuyor mu?

-Jestlerle mi yardım istiyor?

-Göstererek mi yardım istiyor?

-Sözle mi yardım istiyor?

-Hiç yardımsız mı yapıyor?

-İlgi alanları neler?

-Davranışları nasıl?

Bunlarda hareketle çocuğun Bireysel Eğitim Programı oluşturulur. Amaç çocuğu bağımlılıktan kurtarmak, mümkün olabildiğince bağımsız bir yetişkin olarak yetiştirebilmektir.

Eğitim planı aile ile ortak çalışılarak her dönem başımda hazırlanır.

Uzun ve kısa dönemli amaçlar belirlenir. Amaçlar, iletişim, günlük yaşam becerileri, çalışma becerileri ve sosyal beceriler arasından seçilir. Ayrıca çocuğun gereksinimlerine göre özel amaçlara da yer verilir.

Çocuğun gereksinim önceliklerine göre amaçlar sıraya konur.

Bundan sonra; gözlemlere dayanarak zaman ve mekan belirlenir.

-Mekan belirlenir yani oda organize edilir.

Bireysel çalışma, oyun yeri ayrılır. Masa camdan dışarıyı görmeyecek bir yere konur. Duvarlar boşaltılır. Bir köşeye yumuşak bir halı konabilir, boş zamanları geçirme yeri yapılabilir. Musluğun önüne renkli bandajla bir sınır çizilmesi çocukların ayaklarını nereye basacaklarını bilmelerine yardımcı olur. Her öğrencinin gereksinimi bireysel olduğundan, bağımsız çalışmayı öğrendikçe bunlar azaltılır ya da kaldırılır.

-Günlük şema yapılır.

Bu şema ne yapılacak, ne zaman yapılacak sorularına cevap verir. Önce tüm sınıf için, bir günü gösteren bir şema yapılır. Her çocuk için ortak bir şema yapmanın da önemi büyüktür. Bireysel şemalar öğrencinin hoşlandığı, az hoşlandığı ve yapmaya meyilli olduğu becerilerle dengelenir. Şema hazırlanırken, çocuğun performansına göre davranılır.

-Çalışma düzeni kurulur.

Bu düzen neyin ne kadar sürede yapılacağını, ne zaman biteceğini içerir.

-Gözle verilecek talimat kararlaştırılır.

Öğrenci, aileyle beraber belirlenen uzun, kısa ve öğretimsel amaçlara uygun kurulan bireysel eğitim programı ve çalışma düzeniyle planlı eğitime girer.

Öğrenciye önündeki masada oturma, beklemeyi öğrenme, başlama, bitirme becerileri kazandırılır.

LOVAAS YÖNTEMİ

Otistik çocukların çoğu taklit edebilirler. Değişik sesleri, melodileri çıkartabilirler, taklit edebilirler. Otizmli çocuğun problemleri bizim taklit etmesini istediğimiz şeyleri, verilen komutla taklit etmemesidir. Oysa konuştuğumuz dil, günlük ihtiyaçlar, oyunlar, sosyal ilişkiler taklit ederek öğrenilir. Bu nedenle Lovaas yöntemi çocuğa taklit etmeyi öğretmekle başlar. Çocuğa verilecek ödülle, çocuk eğitimcinin davranış ve sözlerini taklide davet edilir.

Çocuğun zayıf ve kuvvetli tarafları araştırılmadan ceza ile istenilmeyen davranışların yok edilmesine ve taklitle öğrenmesine çalışılır. Cezanın bu şekilde kullanılıyor olması, yöntemin en olumsuz yanıdır. Bu yöntem Teacch programı ile burada ayrılır.

Otizmden etkilenmiş çocukların taklit yoluyla öğrenebilmesi için, önce taklit etmeyi öğrenmesi gerekir.Normal denilen çocuklar; öğrendiği bir davranışı, başka çevrelere ve başka kişilere genelleyebilirler ama otizmli çocukların genelleme yapabilmeleri için de bir eğitimden geçmeleri gerekir.

Her insanın öğrenmede güdüye ihtiyacı vardır. Güdü öğrenmede çok önemlidir. Çocuk neden- sonuç ilişkisini kuramadığından, öğrenmeyle güdülenme arasında bir ilişki kuramayacağından, bu ilişkiyi bizim ona dışardan vermemiz gerekir. Bu güdü de; bir aferin, sarılmak, sevilen bir yiyecek ya ad sevilen bir şeye sahip olmaktır. Kendimizi düşünelim, çevreden aldığımız olumlu tepkiler, yaptığımız şeylerde büyük rol oynar.

Bu yöntemde:

-Önce çocuğun neleri sevdiği tespit edilir.

-Doğru cevap ya da doğru davranış anında ödüllendirilir.

-Çocuğun ödüllendirildiği; ses tonu, mimik ve jestlerle de belirtilir. Abartılı vurgulama ve tonlamalarla bravo, aferin vs... denir. Böylece çocuk güdülenmeyi öğrenir.

-Ödüller eğitimin başında bir yiyecek olabilirse, bu ödül çok sık verilir. İstenen davranış kazanılınca, somut ödül, soyut ödüle dönüştürülür.

-Çocuğun öğrendiği şeyler için ödül kaldırılır.

-Hayır derken sert bir ses tonu, aferin derken yumuşak bir ses tonu kullanılmalıdır.

-Alıştırmalar günde 1-2 saat yapılmalıdır.

-Eski öğretilenler devamlı tekrarlanmalıdır.

-Verilen yiyecek ödülleri küçük parçalara bölünmelidir. Büyük parçalar olursa çocuk doyar ve öğrenmeye ilgisi azalır.

-Çalışmalar arasındaki kısa aralıklarda çocuğa sevdiği şeyler yaptırılır.

-Eskiler devamlı tekrarlanır.

HANEN PROGRAMI

Hanen programı uygulanırken izleyen aşamalara yer verilir.

1.Çocuğun iletişim düzeyi belirlenir.

2.Çocuğun neleri sevdiği belirlenir.

3.Çocuğun neleri sevmediği belirlenir.

4.Çocuğun öğrenme biçimi belirlenir. (Ezbere, görsel, dokunarak, duysal)

5. Çocuk hakkında bilgiler kullanılarak amaçlar belirlenir. Amaçlar izlenerek öğretime başlanır. Bir amaç gerçekleştirildiğinde, diğer amaca geçilir.

Program uygulanırken;

*Amaçlara ulaşabilmek için çocuğun öğrenme tarzında yararlanılır.

*Amaçlar, çocuğun iletişim tarzı üzerine temellendirilir.

*Çocuğun liderliği takip edilir.

*Çocuğun ilgileri, yönelimleri göz önünde bulundurulur.

* Çocuğun yaptıkları, söyledikleri yorumlanır.

*Çocuğun oyunlarına katılmak için fırsatlar yaratılır.

Hanen programının 3 temel kuralı vardır.

1.KURAL: Çocuğun iletişiminde lider olmasına izin verilir. Çocuk, gözlenir, beklenir, dinlenir. Çocukla yüz yüze olunur. Çocuğun ilgileri takip edilir ve ilgisini çekebilecek durumlar yaratılır. İletişim kurulurken; sıra almaya dikkat edilir, iletişimin karşılıklı olmasına dikkat edilir. Etkinliklerde çocuğun sevdiği oyuncaklar kullanılır. Günlük herhangi bir durum, sevilen bir aktiviteye dönüştürülür. Çocuğun İhtiyaçlarının önceden tahmin edilmemesi gerekir. Sosyal rutinler kullanılır.

2.KURAL: Kullanılan dil ve davranışlar çocuğa göre düzenlenir. Ortak dikkat kurulmaya çalışılır. Çocuğun iletişimde sıra alması sağlanır. Dil, çocuğun anlayacağı şekilde uyarlanır.

3.KURAL: İletişime dil ve deneyimler katılır.

Nesneler betimlenir, isimlendirilir, mimik ve hareketler kullanılır, yavaş olunur, anahtar kelimeler abartılır. Konuşmaların konu ve içeriği çeşitlendirilir. Çocuğun oyunları zenginleştirilir.



PROBLEM DAVRANIŞLARIN AZALTILMASINDA KULLANILACAK TEKNİKLER

Şimdi üzerinde duracağımız konu; öğrencilerimizin istenmeyen problemli, hoşa gitmeyen davranışlarının yerine, istenen hoşa giden davranışları yapmalarını sağlamak için neler yapılabileceği?

Problem davranışları ortadan kaldırmak için kullanılan 2 temel teknik vardır. Bunlar:

1.tür ceza ve 2.tür cezadır. (2.tür ceza olumlu pekiştirmenin geri çekilmesidir.)

Pekiştireçler etkili bir şekilde kullanılacak olursa, genellikle problemli davranışlar ortaya çıkmaz. Böylece de azaltılmayı gerektirecek davranışlar oluşmaz, cezaya yer vermeye gereksinim kalmaz. Bu nedenle 1.tür ceza ve 2.tür cezayı konuştuktan sonra bu yöntemi kullanırken dikkat edilmesi gereken hususlardan yeni olumlu davranışları arttırma yollarından söz edeceğiz.

Ceza nedir? Bu soruyu ilk olarak, cezanın günlük dildeki kullanımına göre, daha sonra da davranış biliminde akademik anlamdaki kullanımına göre yanıtlayalım. Çünkü cezanın günlük dildeki anlamı ve kullanımıyla, davranış bilimindeki anlamı ve kullanımı her zaman örtüşmeyebilir.

Günlük dilde, normlara uygun olmayan sorunlu bir davranışın yapılmasından sonra, çocuğa ters bakma, bağırma, aşağılama ya da vurma cezalandırma olarak görülmektedir. Örneğin 10 yaşındaki bir çocuğun karşı koyma davranışları ve küfürlü konuşmaları ev normlarına uygun davranışlar değildir. Bu durumda anne, çocuğun küfürlerinden sonra, kulağını çekmiş ve azarlamıştır. Bu örnekte olduğu gibi, çocuk üzerinde bedensel güç kullanma, hoş olmayan sözler söyleme, ya da çocuğun bazı önceliklerinin engellenmesi, günlük dilde cezalandırma olarak görülmektedir. Davranış ilkelerine göre bir şeyin ceza olabilmesi içinse çocuğun gösterdiği davranış sonrasında bizim yaptıklarımızın, çocuğun istenmeyen davranışını azaltması ya da ortadan kaldırması gerekir. Yukarıda söz ettiğimiz küfreden çocuk örneğine geri dönelim. Annenin kulak çekmesi ve azarlamasından sonra, çocuk küfretmeye devam etmiş midir, etmemiş midir? Buna bakmamız gerekiyor. Bu çocuk karşı koyma davranışlarını ve küfürlü konuşmalarını azaltmamışsa ya da ortadan kaldırmamışsa; çocuğun karşı koyma ve küfürlü konuşma davranışı azalmadığı için cezaya yer verilmemiş, çocuk pekiştirilmiştir denilebilir. Davranışın sonucunda yapılan şeyin ceza olması için, yapılan şeyin izlediği davranışı mutlaka azaltması gerekir.

Caza 2 türlüdür.



1.tür ceza: Çocuğun gösterdiği davranışın sonrasında; bizim yaptığımız; çocuğa sesini yükseltme, azarlama, kolundan tutup sarsma, bedeninde güç kullanma gibi tepkiler sonucunda, davranışın azalması sürecidir. Ama 1.tür ceza yan etkileri olan bir süreçtir. 1.tür ceza işe yaramadığından değil ama arzu edilmeyen yan etkileri olduğundan kullanılmamalıdır, yeğlenmemelidir. Çünkü bu insancıl bir yol değildir. 1.tür ceza uygulandıktan sonra, çocuk cezayı uygulayandan uzaklaşabilir ya da bulunduğu ortamdan hoşlanmaz duruma gelebilir.Ayrıca 1.tür cezaya yer verilirse; çocuklar için ceza modeli olunmuş olur; çocuklara saldırgan olmayı öğretme gibi bir yan etkisi vardır.

2.tür ceza: 2.tür ceza çocuğun gösterdiği davranış sonrasında; çocuğun daha önce kazandığı ödülü geri almadır ve bunun sonucunda çocuğun davranışının ileride olma olasılığının azalmasıdır. Yani 2.tür ceza; davranışın pekiştireçle sonuçlanmasına son verme ya da pekiştirecin geri çekilmesiyle, davranışının ileride olma olasılığının azaltılmasıdır.

Öğretimin yapılmasına engel olan, uygun olmayan öğrenci davranışlarını azaltmak gerekir. Yani öğretim yapılabilmesi için problemli davranışları ortadan kaldırmak gerekir.İşte biz uygun olmayan davranışların azaltılmasında, pekiştireçlerin kullanıldığı davranış azaltma işlem süreçlerine yer vereceğiz. Bu davranış azaltma işlem süreçleri; en az sınırlayıcı en doğal ve etkili işlem süreçleridir. Pekiştireçlerin kullanıldığı 3 ayrı davranış azaltma işlem süreci vardır. Bunlar;

1.Davranışı sürdüren pekiştirecin oluşmasının engellendiği SÖNME

2. Pekiştireçlerden bir bölümünün oluşmasının engellendiği TEPKİNİN BEDELİ

3.Dolaylı pekiştirmedir.

4.MOLA

1. SÖNME : Sönmenin ne olduğuna geçmeden önce, görmezden gelmenin ne olduğundan, problemli davranışın nasıl görmezden gelineceğinden söz edelim. Bunun sonucunda, problem davranışın ne olacağını, yani nasıl söneceğini ve ortadan kalkacağını, bununla birlikte hoşa giden davranışların nasıl arttırılabileceğini, hangi yolun izleneceğini yani ayrımlı pekiştirme ile çocuğumuzun olumlu davranışları göstermesinin nasıl sağlanacağını konuşacağız.

Görmezden gelme nedir?Çocuğumuz hoşumuza gitmeyen, iyi olmayan bir davranışı yaptığında, çocuğun yaptığı davranışları bizler gördüğümüz ve hoşumuza gitmediği halde, sanki hiç görmüyormuş gibi davranıp, o davranışla ilgili çocuğa bir şey söylememe, herhangi bir müdahalede bulunmama ve hemen başka bir şeyle ilgilenme şeklinde davranmak; görmezden gelme demektir. Şimdi görmezden gelmeyi örnekleyelim. Diyelim çocuk, legolarla oynadıktan sonra, onları çekmeceye koymak yerine çekmecenin yüzeyine vurmaktadır. Biz de çocuğun bunu yaptığını gördük. Bu öğretimi engelleyen uygun olmayan bir davranış olduğu halde, çocuğun legoları çekmeceye vurmasıyla ilgilenmeyip, sanki onu hiç görmemiş gibi sınıftaki başka bir çocukla ilgilenmeye başlarız. Bu görmezden gelme demektir.

Doğru bir uygulamayla görmezden gelinen problem davranış, çocuk tarafından bir süre sonra yapılmaz. Ancak davranış yapılmamaya başlamadan önce, sönme patlamaları yaşanabilir yani problem davranış artabilir. Ama bu bizim uygulamayı bırakmamızı gerektirmez. Burada önemli olan kararlı davranmaktır.

Şimdi de sönmenin ne demek olduğundan söz edelim. Çocuklar problemli davranışları değişik nedenlerden ötürü gösterirler. İlgi çekmek, kendisiyle ilgilenilmesini sağlamak vs...Görmezden gelinen davranışın giderek gösterilmemeye başlanması sönmedir.

Bununla bağlantılı olarak şimdi de ayrımlı pekiştirmenin ne olduğuna bakalım. Çocuğun yapmasını istemediğimiz davranışını görmezden gelirken, çocuğumuz; hoşa giden, iyi olan davranışları yaptığında ise onun çok güzel davrandığını anlatarak, aferin, harikasın diyerek öperek veya onun hoşlandığı bir yiyecek, oyuncak vererek ya da istediği bir şeyi yapmasına izin vererek onu övmek, ödüllendirmek şeklinde davranmak, çocuğun davranışını ayrımlı pekiştirmektir.

Sınıfta, çocuğumuz ellerini masaya vurmaya başlar. Öğretmen bu davranışı görmemiş gibi davranır ve diğer çocuklarla ilgilenir. Çocuk ellerini daha hızlı ve daha sık masaya vurmaya başlar. Öğretmen onunla ilgilenmemeye devam eder. Ardından çocuk ellerini masadan çeker ve kısa bir an öğretmene bakar. Öğretmen bunu hemen görür ve öğrencinin davranışını betimleyerek; ne kadar güzel, ellerini masaya vurmadan bana bakıyorsun, harika bir şey bu, çok güzel davranıyorsun diyerek öğrenciyi pekiştirir ve ayrımlı pekiştirme sürecini uygulamış olur.

2. Pekiştireçlerden bir bölümünün oluşmasının engellendiği TEPKİNİN BEDELİ: Tepkinin bedeli sorunlu bir davranışın gösterilmesine bağlı olarak sahip olunan pekiştirecin bir kısmının alıkonulması ya da geri alınması sonucunda, sorunlu davranışı azaltma işlem sürecidir. Tepkinin bedeli, birinin yaptığı uygunsuz davranışa para cezası kesmeye benzer. Şoförler hız yaparlarsa ya da hatalı sollama yaparlarsa, bu hataları tekrar yapmamaları için para ödemeleri gereken bir ceza kesilir. İşçiler işe geç geldiklerinde, tekrar geç gelmemeleri için yevmiyelerinin bir bölümü kesilir. Tepkinin bedeli de bunlara benzer. Tepkinin bedeli nasıl uygulanır? Önce çocuğun yapmış olduğu uygun davranışları ödüllendirmek için ona ödüller (sembollerden oluşan ödüller) verilir. Sembol biriktikten sonra; eğer çocuk uygun olmayan bir davranış yaparsa, çocuktan bir sembol alınır. Bu işlem davranışın yapılmasından hemen sonra yapılmalıdır.

Tepkinin bedelinin nasıl uygulanacağını basamaklandıracak olursak,

-Önce çocuğun ödül kazanmasına fırsat verilir.

-Çocuğa ödül kazandıran ve kaybettiren davranışlar anlatılır.

-İstenmeyen davranışın her oluşumunu tepkinin bedeli izler.

Tepkinin bedeli işlem süreçleri dönüştürülebilir sembol pekiştireç sistemlerinde sıklıkla kullanılır. Sınıfta öğrencinin yaptığı her olumlu davranıştan sonra, kutuya bir boncuk atıyor olalım. Öğrenci boncukları biriktiriyor ve 10 boncuğa 1 çiklet, 20 boncuğa bir parça çikolata, 25 boncuğa ...vs. kazanıyor. Öğrenciye bu süreci daha önce anlatırız. Sonra öğrencinin sınıf ortamına uygun her davranışı için kavanoza bir boncuk atarız. Yani onu sembolle ödüllendiririz. Bir zaman sonra öğrenci problemli davranışta bulunursa o zaman çocuğumuzun bu davranışından sonra, bir sembolünü geri alarak tepkinin bedelini uygularız.



3.DOLAYLI PEKİŞTİRME: Davranışları değiştirilmesi amaçlanan öğrencinin gördüğü ve gözlediği başka bir öğrencinin davranışlarının pekiştirilmesine yer verilerek, hedef öğrencinin davranışının değiştirilmesinin amaçlandığı işlem sürecidir. Bunun sonucunda, asıl davranışları değiştirilmesi amaçlanan öğrencinin davranışı, doğrudan ve izlerlik gösterecek bir biçimde pekiştirilmesine karşın uygun olmayan davranışın değiştirilmesi amaçlanır.

4.MOLA: Mola, çocuğun uygun olmayan davranış gösterdiğinde, sınırları belli bir zaman aralığı içinde uygun davranışları göstermesinin nedenlerini sağlayan ortamdan yani pekiştirici ortamdan, uygun olmayan davranışları sürmeyen ortama yani pekiştirmeyen ortama konulmasıdır. Mola kısaca uygun olmayan davranışı sürdüren ortamdan çocuğun alıkonulmasıdır.

Mola hangi durumlarda kullanılmalıdır? Mola kullanmak için öncelikle uygun olmayan davranışın yani davranışı sürdüren nedenlerin tam olarak bilinemediği durumlarda kullanılmalıdır. Yani uygun olmayan davranışın pekiştirecini saptayamadığımız durumlarda molaya başvurabiliriz.

Biz burada çocuğun ortamını değiştiriyoruz. Çünkü problemli davranışın nedeni çocuğun bulunduğu ortamda var ve biz davranışın nedenini saptayamıyoruz. Ortamı değiştirerek, böylece o davranışı sürdüren nedenleri de ortadan kaldırmış oluyoruz.

Problem davranışların azaltılmasında kullanılan yöntemlerden, davranış ilkelerinden yani öğrenme ilkelerinden sözetmeden önce; aslında öğretmenlerin, anne-babaların bu ilkeleri kullanarak, çocuklarına, öğrencilerine birşeyler öğretmeye çalıştıklarından sözetmek istiyorum. Tabağındaki yemeğin bittikten sonra, tatlı yiyebilirsin diyen anne aslında olumlu pekiştirme işlem sürecini uygulamaktadır. Problemlerini çözdükten sonra öğrenciye oyun oynayabileceğini belirten öğretmen öğrencinin problemlerini çözme davranışını pekiştirmektedir.Eğer öğrenci bundan sonra da problemleri çözmeyi bitirmeden yerinden kalkmazsa, bu olumlu pekiştirmenin örneğini oluşturmaktadır. Anne-baba ve öğretmenler farkında olarak ya da farkında olmayarak; caddeye fırlayıveren çocuğun poposuna minicik vurarak, dersini çabuk bitiren çocuğa ek ödev vererek cezaya yer vermektedir. Kendi başına bırak ağlasın, nasıl olsa susar denildiğini hepimiz duymuşuzdur. Eğer çocuk susarsa, bu sönmenin örneğini oluşturur.

Şüphesiz anne-baba ve öğretmenlerden çoğu kendi kendine ya da diğerleriyle istenilen şekilde oynayan çocuklara dikkat etmeyerek, kendi kendine ya da diğerleriyle oynama gibi uygun davranışları söndürmektedirler. Odanı toparlamadıkça, dışarıda oynayamazsın örneğinde, olumsuz pekiştirmeye yer verilerek çocuğun odasını temiz tutması sağlanmaktadır. Öğrencilerden çiçek olmalarını isteyerek, arkalarına yaslanarak oturmalarını sağlama, davranışın uyaran kontrolüne sokulmasıdır. Öğretmenler, öğrencilerine birşey yapmayı gösterirken model olma tekniğine yer vermektedirler. Bu nedenle öğretmenlerin yaptıklarını düzenli ve sistemli yapmaları önemli olabilir.

Görüldüğü gibi anne-babalar, öğretmenler davranış ilkelerini farkında olmadan da kullanmaktadırlar. Sağduyulu ve akıllı davrandığı söylenen kişiler, bana öğrenme ilkelerini uyguladıklarını düşündürüyor.Bu davranış ilkelerini ve davranış değiştirme işlem süreçlerini kullanmayı, davranışları analiz etmeyi öğrenmeyi, davranışların oluşumunu anlama; davranışları tahmin etmeyi ve davranışları yönetmeyi sağlar. Böylece sınıfta sorunlu davranışların oluşumu engellenir. Buna karşılık, öğrencilerin okula hazırlık ve akademik becerileri gerçekleştirme düzeyi artar.

Problem davranışların azaltılmasında dikkat edilecek hususlar:

1.Çocuklara verilecek yönergeler, komutlar kısa olmalıdır. Özellikle alıcı-dil alanında problem yaşayan çocuklarda bu önemlidir.

2.Çocuktan nelerin istendiği ya da istenmediği açıklıkla iletilmelidir. Cümleler kısa ve açık olmalı ve konuşmalar gerektiğinde jest, mimik ve işaretlerle de takviye edilmelidir.

3.Sınıf ortamına uygun olmayan problemli bir davranışın azaltılması hedeflendiğinde, onun yerine konulacak bir uyuşmayan davranış yani azaltılmak istenen davranışla aynı anda yapılamayacak olan olumlu bir davranış mutlaka belirlenmelidir.

4.Çocuğa ödül verilirken, çocuğun yapmayı engellediği davranış ifade edilmemelidir. Mesela “Aferin sana, iyi ki elindeki legoyu çekmeceye vurmadın”denilirse vurmadındaki olumsuzlukla, aferin sözcüğü çocuğu şaşırtabilir.Yapma, etme, kalkma yerine ne yapılması gerektiği açıklıkla ifade edilmelidir. Söylenecekler olumlu sözcüklerle ifade edilmelidir.

5.Çalışmalar ilerledikçe somut ödüllerden, soyut ödüllere geçiş yapılmalıdır. Yani önce öğrenilmemiş pekiştireçler ödül olarak kullanılmalı, sonra öğrenilmiş pekiştireçler kullanılmalıdır.

6.Çalışmalarda Premack ilkesinin kullanılmasına önem verilmelidir. Yani önce etkinlik, ince çalışma, sonra oyun ya da spor salonu ya da sonra bahçe. Premack ilkesi çocuğa az yeğlenen etkinliğin, çok yeğlenen etkinlikten önce yaptırılmasıdır. Diğer adı büyükanne ilkesidir.

7.Çocuk pekiştirilirken hangi davranışın pekiştirildiğine dikkat edilmelidir. Güçlendirilmek istenen davranış anında pekiştirilmezse, davranışla pekiştirme arasında başka diğer davranışlarda pekiştirilebilir.

8.Anında pekiştirme sağlanmalıdır. Eğer pekiştirilme geciktirilirse, davranışla ödül arasında geçen süre içinde başka bir davranışın öğretilme şansı artar.

9.Öğrenilmiş pekiştireçler yeğlenmelidir.

Öğretmenler, öğretimde çoğunlukla öğrenilmiş pekiştireçlere yer verirler ve bunları öğrenilmemiş pekiştireçlerle desteklerler. Tamam, çok iyiydi, aferin gibi öğrenilmiş pekiştireçlerin tercih edilmesinin nedeni, bunların öğretimi engellememesi ve onunla verilme kolaylığındandır. Eğer pekiştireçler yiyecek pekiştireci olursa, ağızda yiyecek varken konuşmak imkansızlaşır. Pekiştireç oyun etkinliği olacak olursa, bu da sürmekte olan öğretimi engelleyebilir.

10.İlerlemeler pekiştireçlerdir.

Öğretmen öğrencileri daha iyi davrandıklarında ve daha iyi olduklarında pekiştirerek ilerlemeleri pekiştirmelidir.


Yüklə 271,5 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə