TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ • 83
388- “Değmemeli, dokunmamalõ” anlamõ verilen ve yazarõn bizi 181/3
dörtlüğüne gönderdiği “değmeli değil” kelimeleri ilgili dörtlükte, hatta şiirde
yoktur.
389- Sözlükte “deli dolu” kelimelerine verdiği ikinci anlam “patavatsõz”
yersizdir. Buradaki “deli dolu” sevgili için söylenmiştir. Hiçbir şair sevgilisine
“patavatsõz” sõfatõnõ yakõştõramaz. Burada, yani;
On yedide deli dolu (393/6)
dizesinde kelimelere patavatsõzca anlam verilirken “davranõşlarõ akla uygun
olmayan” denmeliydi.
390- “Denk” kelimesine I. anlamda “eş, benzer” denilmiş. Yazarõn bizi gön-
derdiği dizelerin bazõlarõnda (237/5 ve 341/1) “uygun” anlamõnda olduğu gö-
rülmektedir. II. olarak verilen “eşya topluluğu” anlamõ da yanlõştõr. Dize,
Dürüldü her dengim satamaz oldum
şeklindedir. Kelimenin anlamõ “hayvan yükünün her bir tarafõ” olmalõdõr.
391-
Depreştirme eski yaram çok benim
dizesindeki “depreştir-” fiiline yeniden ortaya çõkarmak” anlamõ verilmiş. “Oy-
nat-, kõmõldat-” anlamõ fiile daha uygun gibi görünmektedir.
392- “Dergâh” kelimesine “kutsallõğõ kabul edilen yerlerden biri” anlamõ
verilmiş.
Şol dergâhtan dönsün yüzüm
Ölünce sevmezsem seni (139/1)
dizelerinden anlaşõlacağõ üzere söz konusu kelimenin açõk bir şekilde “Kâbe”
anlamõnda olduğu görülecektir.
393- “Çare, ilâç” anlamõ verilen “derman” kelimesi, yine yazarõn gönderdiği
361/1 ve 368/1-4 gibi yerlerde onun verdiği anlamlarda görülmemektedir. Söz
konusu edilen yerlerde kelimenin geçtiği dizeler şöyledir:
…
Başõndan aşmağa yoktur takatim
Kalmadõ dizimde dermanõm dağlar (361/1)
84 • TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
…
Azrâil
gelmiş de can talep eyler
Benim can vermeğe dermanõm mõ var (368/1)
ve
…
Bana derler gam yükünü sen götür
Benim yük götürür dermanõm mõ var (368/3)
(Yazar son dizelerin geçtiği yeri 368/4 olarak vermiş) Bütün bu görülen-
lerden sonra “ derman” kelimesine “çare, ilâç” anlamõ verilmesi büyük bir yanlõş-
lõktõr. “Derman” kelimesinin de “güç, takat” anlamlarõnda alõnmasõ gerekir.
394- “Deryayõ boyla-” birleşik fiiline “denize düşmek” denilmiş. Kelimenin
geçtiği dize
İnip aşkõn deryasõnõ boylayan (325/4)
şeklindedir. Şimdi dizeye göre anlamõn “aşk denizine batmak, âşõklõktan kurtu-
lamamak” şeklinde olmasõ gerekmez miydi?
395- “Dest” kelimesine doğru olarak “el” anlamõ verilmiş. Fakat
Sakaoğlu’nun bizi gönderdiği 387/1 ve 388/1 dörtlüklerinde kelimeye rastla-
yamadõk. Yalnõz 388/1’de
Söyleyi söyleyi destan ederler
dizesindeki “destan” kelimesini “dest” olarak almõş olmasõn! Bir halk edebiyat-
çõsõnõn, “destan” üzerine yayõn yapan birisinin “dest” ile “destan” kelimelerini
karõştõrdõğõna şahit olmaktayõz. O zaman “destan et-” birleşik fiiline anlamõ biz
verelim: “Herkese duyurmak, dile düşürmek.”
396- “Devran” kelimesine “keyifli, hoşça vakit geçirme” anlamõ verilmiş.
Sakaoğlu’nun okuyucuyu gönderdiği üç yerde de 123/3, 157/4 ve 255/4 keli-
menin anlamõ bütün sözlüklerde de olduğu gibi “devir, çağ” olarak karşõmõza
çõkmaktadõr.
397- “Devşirindi” kelimesinin geçtiği yer verilmemiş.
398- “Deyin” kelimesine de 3/3 olarak verilen yerde rastlanamamõştõr, hatta
gönderilen şiirde de böyle bir kelime yoktur. İhtimaldir ki “deyince” olarak ve-
rilen anlam da yanlõştõr.
TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ • 85
399- “Dilber” için “güzel (kõz, kadõn)” denilmiş. Dilber elbette ki kadõndõr.
Ama anlamõ açõlarak “gönül alan, gönül götüren kadõn” denmeliydi. Çünkü her
kadõn, her güzel gönül alamaz. Kelimenin asõl anlamõ da Sakaoğlu’nun söyledi-
ği gibi değildir.
400- “Dîvan” kelimesinin alõnõşõnda da birçok problem vardõr. Kelimenin
geçtiği yerler için verilen dörtlüklerde tamamõna yakõnõ hemen sonra gelen “dî-
van dur-, dîvan duram, dîvanõna dur-” gibi aldõğõ madde başlarõna aittir. Yani alõ-
nõş yanlõştõr. 137/3’te yazarõn dediği gibidir. 14 tane alõnõştan sadece 1’i doğru-
dur. Ayrõca bir alõnõş daha vardõr ki onu geçtiği yerde görelim, manasõnõ da on-
dan sonra tespit edelim:
Bir kulun yok Karaca Oğlan kadar
Hüsnünün
zekatõ borcunu öder
Kõz bakõşõn beni dîvâne eder
Sõrmalar geymişsin alõn üstüne (54/4)
Burada “dîvâne” deli anlamõnda olmalõdõr. “dîvâne et-” de “aklõnõ başõndan
almak, deli etmek”tir, “dîvan” kelimesiyle de hiç alâkasõ yoktur.
401- “Mürekkepli kalemin uç takõlan gövdesi, yazõ aracõ” şeklinde
manalandõrõlan “divit”, yazarõn bugünkü kullanõşõyla verdiği anlamdõr. Karaca
Oğlan döneminde, yani “çok eskilerde kullanõlõp kuşak arasõnda taşõnan ve ka-
lemliği ile hokkasõ bir arada olan yazõ takõmõ” şeklinde mana vermesi gerekirdi.
402- “Dizgini tart-” için verilen anlamda da oldukça büyük bir yanlõşa dü-
şülmüştür. Yazarõn “dizgini ölçülü olarak tutmak” şeklinde verdiği anlam
“dizgini çekmek” olarak düzeltilmeye muhtaçtõr. “Tart-” çekmek anlamõndadõr.
Bu anlamõyla da kelime bugün Karaca Oğlan coğrafyasõnda hâlâ yaşamaktadõr.
Dizelerde
Yâri
bindirmiş de bir yeğin ata
Elinde dizgini tartõp gidiyor
şeklindeki kullanõlõş bizim doğruluğumuzu, Sakaoğlu’nun da yanlõş anlam
verdiğini açõkça göstermektedir. Ayrõca kelimenin “tart-” şeklinde “çek-” anla-
mõyla madde başõ olarak sözlüğe alõnmasõ da gerekmektedir.
403- “Dolan-” fiili de yanlõş manalandõrõlmõştõr. Sayõn yazarõn “geçmek,
zamanõn geçmesi” şeklinde verdiği yanlõş anlamõ, kelimeyi dizede görerek
düzeltelim:
Dostları ilə paylaş: |