siz konuğun tekinsizliği onun kendi soyunun adını hiç anmama-
smdadır.
Hiççilik, ilk kez, Hıristiyan Tanrısının yadsındığı, Hıristi
yanlığa karşı savaşılan ya da özgür düşüncenin sıradan bir tanrı
tanımazlığı övdüğü yerde egemen olmamıştır. Biz Hiççilikte,
yalnızca Hıristiyanlığa sırtını dönen inançsızlığı, bu inançsızlı
ğın görünme biçimlerini gördüğümüz sürece, bu bakış, Hiççili
ğin aldatıcı, yoksul yüzünde takılır kalır. Kaçık adamın az ön
ceki konuşmasında,"Tanrı öldü!" sözü orada dikilen, şaşkın
şaşkın konuşan Tanrıya inanmayanların kanılarıyla ilgili değil
dir. Hiççilik, kendini, kendi tarihinin yazgısı olarak, bu tarzda
saf inançsız olanlara henüz hiç göstermemiştir.
"Tanrı öldü! "sözünü Hiççiliğin formülü saydığımız sürece,
onu apologetikler gibi tanrıbilimsel bakımından anlamış oluruz.
Bunun sonucunda Nietzsche için sorun olan bütün savları yani
duyuüstü dünyanın hakikati ile bu hakikatin insanlığın özü ile
ilişkisi üzerine düşünmede oluşturulan bilinci bir yana bırakırız.
Nietzsche’nin anladığı anlamda Hiççilik, salt olumsuz bi
çimde kavranan durumla, yani Kutsal Kitap’ın açınsamasındaki
Hıristiyan Tanrısının inanılırlığını yitirmesiyle örtüşmez. Yine
bunun gibi Nietzsche Evangelistlerin yazılmasından, Paulus’un
H ıristiyanlık’a katılım sağlamak için misyonerlik propaganda
sına başlamasından önce, kısa bir süre yaşanan Hıristiyanca
yaşamı da göz önüne almaz. Nietzsche için Hıristiyanlık, kilise
nin tarihsel, dünyasal, politik bir görünümüdür. Onun egemen
lik savı Batı insanlığını, Yeni çağ kültürünü biçimlemeyi de
içerir. Bu anlamda Hıristiyanlık, Yeni A hit’e inananların -
Hıristiyanca yaşaması ile aynı şey değildir. Hıristiyanca olma
yan bir yaşam Hıristiyanlığı onaylayıp, güç aracı olarak kulla
nabilir, tersine Hıristiyanca yaşam da zorunlu olarak Hıristiyan
lığa gerek duymaz. Bundan dolayı, tanrıbilimi eleştirmek, yo
rumlanması tanrıbilim olacağı söylenen inancı eleştirmek olma
dığı ölçüde, Hıristiyanlığa karşı çıkmak da kesinlikle, koşulsuz
olarak Hıristiyanca yaşama karşı savaşmak değildir. Bu özlü
ayrım hiçe sayıldıkça dünya görüşü savaşlarında debelenilecek-
tir.
NIETZSCHE’NİN TANRI ÖLDÜ SÖZÜ ve DÜNYA RESİMLERİ ÇAĞI
20
NIETZSCHE'NİN TANRI ÖLDÜ SÖZÜ
"Tanrı öldü" sözündeki Tanrı adı, özlü olarak düşünüldü
ğünde, ülkülerin duyuüstü dünyasını gösterir. Duyuüstü ülküler
dünyası, bizim dünyasal yaşamımızın dışındaki amaçları içerir,
bu amaçlar bu dünya içindir. Duyuüstü dünya, buna göre, bizim
dünyamızı yukarıdan, böylece de bir anlamda dışarıdan belirler.
Ancak, kilise tarafından belirlenen yanlışlanamayan Tanrı
inancı göçüp gittiğinde, özellikle inanç öğretisinin, yani tanrıbi-
limin, varolanı bütünüyle açıklamada yetkili olarak hizmet etme
rolü kısıtlanır. Tanrıbilim bu hizmetten uzaklaştırılsa da duyu-
üstüne uzanan, duyusal, dünyasal yaşamda egemenliğini sürdü
ren, belirlenen amaçlara uyan temel yapı parçalanmayacaktır.
T an n ’nın, kilise öğretmenlerinin sarsılan yetkesinin yerine
vicdanın yetkesi geçirilir, usun yetkesi kendini zorla kabul etti
rir. Buna karşı toplumsal içgüdü ayaklanır. Duyuüstü dünyanın
yerini tarihsel ilerleme alır. Öte yandaki bengi mutluluk hedefi
çoğunluğun dünyadaki mutluluğuna dönüşür. Dinsel tapımların
korunması bir kültür yaratma ya da uygarlığın yayılması için
yüreklendirmeler yolu ile çözülür. Bir zamanlar kutsal kitabın
Tanrısına özgü olan yaratıcılık, insan eylemlerinin ayırıcı niteli
ğine dönüşür. İnsanın yaratıcılığı sonunda bir sıçrayışla işlet
medeki girişimciliğe geçer.
Bu biçimde, duyuüstü dünyanın yerini, Hıristiyanlığın, kili
senin, tanrıbilimin dünya yorumunun çeşitlemeleri alacaktır.
Kilisenin elinden çıkan bu yorumun ömek düzeni; açıkçası
varolanların sıradüzeni, Helen-Musevi dünyalarından alınmıştır.
Bunun temel yapısı Batı metafiziğinin başlangıcında Platon
tarafından temellendirilmişti.
Biz metafizik adı ile her zaman bir öğretiyi, felsefenin ayrı
bir disiplini değil de, bütün varolanların duyusal; duyuüstü
dünya olarak ikiye ayrıldığı, İkincinin birinciyi taşıyıp, belirle
diği temel yapıyı düşündüğümüzü kabul edersek, Hiççiliğin özü
de olagelmesinin alanı da metafiziğin kendisidir. Metafizik
tarihin açık alanıdır, burada duyuüstü dünyanın, ülkülerin, Tan
rının, ahlak kurallarının, usun yetkesinin, ilerlemenin, çoğunlu
ğun mutluluğunun, kültürün, uygarlığın yapıcı güçlerini yitirip
boşalmasının yazgısı yaşanır. Biz duyuüstü dünyanın özünün
özsüzleştirilmesine, çürüme diyoruz. Hıristiyan inanç öğretisi
21
NIETZSCHE’NİN TANRI ÖLDÜ SÖZÜ ve DÜNYA RESİMLERİ ÇAĞI
nin çöküşü anlamındaki inançsızlık bundan ötürü Hiççiliğin özü
ya da temeli değil bir sonucudur, çünkü Hıristiyanlık kendisini
Hiççiliğin bir sonucu, bir biçimlemesi olarak da gösterebilirdi.
Şimdi biz buradan çıkarak, Hiççilikle savaşırken ya da güya
savaşırken uğradığımız en son şaşkınlığı da saptıyoruz. Hiççili
ğin çoktandır hüküm süren tarihsel bir akım olduğu, Varlık
temelinin metafiziğe dayandığı görülmediğinden, öteden beri
varolan, Hiççiliğin sonucu olan görüngüleri Hiççiliğin kendisi
saymanın; ya da Hiççiliğin sonuçlarını ya da etkilerini, onun
kaynağı olarak göstermenin uğursuz çabasına girişilir. Bu tasa
rım tarzıyla düşüncesizce zoraki uzlaşma içinde, on yıllardan
beri, çağın tarihsel durumunun kaynağı olarak tekniğin ege
menliğinin ya da kitlelerin ayaklanmasının gösterilmesine, ça
ğın tinsel durumunun, bıkıp usanmadan bu görüşlere uygun
biçimde incelenmesine alışılmıştır.
Yine de insanın, onun varolan ortasındaki yerinin her çö
zümlemesi, ne kadar aydınlatılmış ne ölçüde içten olursa olsun,
düşünülmemiş olarak kalır; insanın özüne uygun yaşam alanı
üzerine düşünülmedikçe, bu alanın Varlığın hakikatinde anla
şılmasına boş verildiği sürece olsa olsa görünüşte bir düşünce
üretir
Biz Hiççiliğin görünümlerini onun kendisi saydıkça, Hiççi
liğe karşı konumlanışımız yüzeysel kalır. Öte yandan dünyaya
küsmekten ya da yarı benimsenmiş umutsuzluktan, ahlâki öfke
den, kendini savunma tutkusuna gömülmüş inançlı kişinin ken
dine karşı dürüst üstünlüğünden çıkarak da ortaya bir şey ko
yulamaz.
Tersine konuyu, öncelikle kendimiz anlamalıyız. Bundan
ötürü, şimdi Nietzsche'nin kendisinin Hiççilikten ne anladığını
soralım. Nietzsche'nin bu anlayışla Hiççiliği can evinden vurup
vurmadığı; vurup vuramayacağı konusunu şimdilik açık bırakı
yoruz.
Nietzsche 1887 yılında bir yazısında bir soru sordu. "Hiççi
lik ne anlama gelir?" yanıtladı. "En yüksek değeri değerden
düşürmek. " (Güç İstemi, Aforizma. 2)
Bu yanıtın altı çizilmiş, açıklayıcı ekle desteklenmiştir. H iç
çiliğin amacı eksik, "Niçin?" in yanıtı yok."
22
Dostları ilə paylaş: |