İMÂm ali (A. S) R sûresi Rahman, Rahim Allah'ın Adıyla "Şüphesiz biz, sana Kevser'i verdik. Şu hâlde Rabbin için namaz kıl ve tekbir alırken, namazda ellerini boğazına kadar kaldır. Doğrusu asıl soyu kesik olan, sana kin duyandır


- İMÂM ALİ'NİN (A.S) BABA VE ANNE TARAFINDAN NESEBİ



Yüklə 238,23 Kb.
səhifə3/56
tarix01.08.2018
ölçüsü238,23 Kb.
#59922
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   56

3- İMÂM ALİ'NİN (A.S) BABA VE ANNE TARAFINDAN NESEBİ


• Menâkıb-u Ali b. Ebî Tâlib kitabında senediyle şöyle nakledilmiştir: "O, Ebû Tâlib oğlu, Abdü'l-Muttalib oğlu, Hâşim oğlu, Abd-ü Menâf oğlu, Kusay oğlu, Kilâb oğlu, Mürre oğlu, Ka'b oğlu, Lüveyy oğlu, Gâlib oğlu, Fihr oğlu, Mâlik oğlu, Nazr oğlu, Kinâne oğlu, Hüzeyme oğlu, Müdrike oğlu, Muzar oğlu, Nizâr oğlu, Ma'd oğlu, Adnân oğlu Ali'dir. Ebû Tâlib'in ismi ise Abd-ü Menâf'tır."11[11]

• Aynı kitapta, senediyle yine şöyle nakledilmiştir: "Ali b. Ebî Tâlib'in annesi Esed kızı Fâtıma b. Hâşim b. Abd-i Menâf b. Kusay'dır. Fâtıma, Hâşimî bir kocaya evlat doğuran ilk Hâşimiye kadındır. O, Müslüman olduktan sonra (Medine'de) Resulullah'a hicret etmiştir."12[12]

• Onun (Hz. Ali) annesi Fâtıma bint-i Esed b. Hâşim b. Abd-i Menâf'tır. O, Resulullah'a anne gibiydi; Resulul-lah, onun kucağında büyümüştür. İlk İman eden kadınlardandır ve Resulullah'la birlikte Medine'ye hicret etmiştir. Vefat ettiğinde Peygamber (s.a.a) onu kendi gömleğiyle kefenlemiştir."13[13]

4- İMÂM ALİ'NİN (A.S) BAZI LAKAPları VE KÜNYELERİ


• İmâm Ali'nin (a.s) lakapları Murtazâ, Haydar ve Enzeü'l-Betîn'dir.14[14]

• Keşfü'l-Ğumme kitabında ise Hz. Ali (a.s) için şu la-kap ve künyeler sayılmıştır: "Emirü'l-Müminin (Mümin-lerin Emiri), Ya'subü'd-Dîn (dinin reisi), Murtazâ (razı olunmuş), Nefsü'r-Resul (Resulullah'ın canı-özü), Sâhibu'l-Livâ (sancak sahibi), Seyyidü'l-Arap (Arapların efendisi), Ebû'r-Reyhaneteyn (iki reyhanın babası), Hâdî (hidâyet edici), Fârûk (hakkı batıldan ayıran), Emîrü'l-Berere (iyilerin emîri)…"15[15]

• İmâm Ali'nin künyeleri şunlardır; Ebû'l-Hasan, Ebû's-Sıbtayn (iki torunun babası) ve Ebû Turâb; Ebû Turâb künyesi Resulullah (s.a.a) tarafından Hz. Ali'ye verilmiştir.16[16]

• İhkâku'l-Hak kitabında ise şöyle yazıyor: "Hz. Ali'nin künyesi Ebû'l-Hasan'dır; Resulullah ise ona Ebû Turâb künyesini takmıştır. Hz. Ali de en çok bu künyeyle çağrılmayı severdi."17[17]


5- İMÂM ALİ'NİN (A.S) İSİMLENDİRİLMESİ


1) Kemâlü'd-Dîn kitabında Merhum Şeyh Sadûk kendi senediyle Mufazzal b. Ömer'den, o da İmâm Cafer-i Sâdık'tan (a.s), o da babalarından Resulullah'ın (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Ben göğe (Mîrâc'a) çıkarıldı-ğımda Rabbim (celle celâluhu) bana şöyle vahyetti: 'Ey Muhammed, hiç şüphesiz ben yeryüzüne baktım ve seni ondan seçtim ve böylece seni peygamber kıldım ve kendi ismimden sana bir isim türettim. Evet ben Mahmûd'um ve sen Muhammed. Sonra ikinci kere yere baktım, ondan Ali'yi seçtim ve onu senin için vasî, halife, kızının kocası ve zürriyetinin babası olarak karar kıldım. Ve onun için (de) isimlerimden bir isim türettim. Evet, ben "Aliyyü'l-A'lâ"-yım, o ise Ali'dir…"18[18]

2) Resulullah'ın (s.a.a) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: "Kıyâmet günü olduğunda Ali b. Ebî Tâlib'i yedi isimle çağırırlar: Ya sıddık (ey çok doğru), ya Dâll (ey kılavuz), ya Âbid (ey ibâdet eden), ya Hâdi (ey hidâyet eden), ya Mehdi (ey hidâyet olunmuş), ya Fetâ (ey yiğit), ya Ali (ey Ali), sen ve Şîaların hesapsız olarak cennete geçin."19[19]


6- MUVAHHİDLER SÜLALESİ


3) Esbağ b. Nübâte'den şöyle nakledilmiştir: "Emirü'l-Müminin (salavatullahi ve selâmuhu aleyh)'in şöyle buyurduğunu duydum: 'Allah'a andolsun ki ne babam, ne dedem Abdü'l-Muttalib, ne Hâşim ve ne de Abd-ü Menâf, hiçbir puta asla tapmamışlardır.' İmâm'a (a.s) 'Peki neye tapıyorlardı?' diye sorduklarında şöyle buyurdu: 'Onlar Allah'ın evine doğru İbrahim'in dini üzere namaz kılıyorlardı ve o dinin kurallarına göre amel ediyorlardı."20[20]

7- RESULULLAH'ın (S.A.A), İMÂM ALİ'NİN (A.S) ANNESİNE GÖSTERDİĞİ SAYGI VE HÜRMET


4) Şeyh Sadûk El-Emâlî kitabında senetli bir şekilde Abdullah b. Abbâs'dan şöyle nakletmiştir: "Bir gün, Ali b. Ebî Tâlib (a.s) ağlayarak ve 'İnnâ Lillahi ve İnnâ İleyhi Râciûn' söylediği hâlde Resulullah'ın huzuruna vardı. Resulullah (s.a.a) ne olmuş 'Ya Ali?' diye sorunca, Hz. Ali şöyle cevap verdi: 'Ya Resulallah, annem Fâtıma bint-i Esed vefat etti.' Bunun üzerine Resulullah da ağladı. Sonra şöyle buyurdu:

"Allah annene rahmet etsin ey Ali, hiç şüphesiz o senin annen idiyse, benim de annemdi. Al benim şu sarığımı ve şu iki elbisemi onu onlarla kefenle ve kadınlara ona iyi gusül vermelerini söyle ve ben gelinceye kadar onu (evden) çıkarma. Ben, kendim onun (defin) merasimini üsleneceğim."

İbn Abbâs diyor ki: "Bir müddet sonra Resulullah (s.a.a) geldi ve Ali'nin (a.s) annesi dışarıya çıkarıldı. Peygamber (s.a.a) ona o güne kadar başka hiçbir kimseye kılmadığı bir (cenaze) namazı kıldı. Sonra ona kırk tekbir getirdi. Daha sonra mezara inerek orada uzandı. O sırada Resulullah'tan hiçbir ses ve hareket duyulmuyordu. Sonra şöyle buyurdu: 'Ey Ali, mezarın içerisine gir; ey Hasan mezarın içerisine gir.' Onlar da mezara girdiler. Resulullah, yapacağı işleri sona erdirince 'Ya Ali çık, ya Hasan çık' diye seslendi ve onlar da dışarıya çıkınca Peygamber (s.a.a) onun başına yaklaşıp şöyle buyurdu:

"Ya Fâtıma, ben Âdem oğullarının efendisi Muhammed'im ve bununla övünmüyorum. Münker ve Nekîr (isimli melekler) sana gelip 'Rabbin kimdir?' diye sorduklarında, onların cevabında de ki: 'Allah benim Rabb'imdir; Muhammed benim peygamberimdir; İslam benim dinimdir, Kur'ân benim kitabımdır ve oğlum benim İmâmım ve velimdir.' Sonra şöyle devam etti: Allah'ım, Fâtıma'yı sağlam söz üzerine sabit kıl."

Sonra mezardan dışarıya çıktı ve eliyle mezara biraz toprak döktü. Sonra sağ elini sol eline vurarak ellerini temizledi ve şöyle buyurdu: "Muhammed'in canını elinde tutana (Allah'a) andolsun ki, Fâtıma benim sağ elimi sol elime vurmamın sesini duydu."

Burada Ammâr b. Yâsir ayağa kalkarak şöyle arz etti: "Babam ve anam sana feda olsun ya Resulallah, ona öyle bir namaz kıldın ki, ondan önce benzerini kimseye kılmamıştın (bunun sebebi neydi?)" cevabında şöyle buyurdu:

"Ey Ebâ Yakzân (Ammâr'ın künyesi), o benden böyle bir davranışa lâyıktı. Zira onun Ebû Tâlib'den birçok evladı vardı. Onların malı da fazlaydı, ama bizim malımız azdı; fakat buna rağmen onları aç bıraktığı hâlde, beni doyururdu; onları çıplak bıraktığı hâlde, beni giydirirdi; onları kirli bıraktığı hâlde, beni temizler, yağlardı."

Ammâr tekrar "Ya Resulallah, neden ona kırk tekbir getirdin?" diye sordu. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu:

"Evet ey Ammâr, sağ tarafıma baktığımda kırk sıra meleğin saf bağladığını gördüm. Her saf için bir tekbir getirdim."

Ammâr yine sordu: "Mezarın içine yattınız ve hiçbir ses ve hareket duyulmadı sizden (bunun sebebi neydi?)." Buyurdu ki:

"Şüphesiz insanlar Kıyâmet gününde çıplak olarak haşredileceklerdir. Ben o sırada sürekli Rabb'imden onu giyinik olarak haşretmesini istiyordum. Muhammed'in nefsini elinde tutana (Allah'a) andolsun ki, onun mezarından çıktığım sırada başının ucunda, ellerinin yanında ve ayaklarının yanında her birisinde nurdan ikişer çırağın bulunduğunu gördüm. Ve onun mezarıyla görevli iki melek, onun için istiğfar etmektedirler ve bu Kıyâmete kadar böyle devam edecektir."21[21]


Yüklə 238,23 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   56




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə