İÇİndekiler



Yüklə 1,18 Mb.
səhifə5/9
tarix01.07.2018
ölçüsü1,18 Mb.
#52655
1   2   3   4   5   6   7   8   9
. Bu temel doktrin üç bölüm sonra yeniden tekrarlanmaktadır. Bilge bir hükümdar, “doğ­ru olanı, güçlü olduğu zaman yapar” ancak “gerekli olduğu za­man yanlış olanı nasıl yapacağını da bilir.” Bunun da ötesinde, bir hükümdar, “yönetimini sürdür-mek istiyorsa”, “sık sık, gerçe­ğe, hayırseverliğe, insanlığa ve dine karşı hareket etmek zorun­da kalacağı” olgusunu içine sindirmeye hazır olmalıdır.397

Hem XV. ve XVI. Bölümde Machiavelli, hüküm-darın halkına nasıl davranması gerektiği ko­nusunda şu görüşlere yer verir: Bütün insanlar gibi hükümdarlar da ne sadece iyi, ne de sadece kötü niteliklere; bunların her ikisine birden sahiptirler. Sadece iyi niteliklere sahip olmaları övgüye değer bir şey olurdu. Fakat böyle bir şey insan doğasına aykırıdır. O halde yapılacak şey, iyi ve kötü nite-likler arasında bir denge sağlamaktır. Bir hükümdar tüm faziletlere sahip olsa bile bu onun için yararlı değil zararlı olabilir. Fakat bu faziletlere sahipmiş gibi görünmenin pek zararı dokunmaz. Çünkü bazı özellikler vardır ki, her biri tek başına bir fazilet gibi görünebilir ama hükümda-rın yı­kımına yol açabilir. Bazı özellikleri de vardır ki, kusur gibi göründüğü halde devlete, halka refah ve mut-luluk getirir.

Machiavelli, cimrilik ve cömertlik konusunda ise, cömertliğin bir hükümdarı yoksul ve zavallı bir duruma düşürebileceği görüşün­dedir. Cömertlik bir hükümdara ya-rar değil, zarar getirebilir, hatta bazı durumlarda onu tahtın-dan bile uzaklaştırabilir. Fakat genellik­le hükümdarın halkı-na cömert görünmesinin pek zararı yoktur. Savaşta elde edi-len ganimetleri halka dağıtmak hükümdara ün kazandırır. An­cak hükümdar kendisine ve halkına ait olan mallarda savurganlık yapmamalıdır.398

Eğer bir hükümdar adını iyiye çıkarmak istiyorsa ve kendi servetine dokunmaksızın cömertlik yapamayacaksa cimri tanınmaktan çekinmemelidir. Tarihte cimri olarak tanınan hükümdarların büyük işler başardıkları görülmüş-tür. Bir hükümdar halkını soymadı­ğı, ülkesini savunabil-diği, yoksulluk ve itibarsızlığa düşmediği sürece cimri diye tanınmaktan fazlaca yüksünmemelidir.

XVII. Bölümde zalimlikten değil, kötü tanınmaktan ve nefret edilmekten kaçınılmasını önerir. “Korkulan bir insan olmaktansa sevi­len bir insan olmak mı, yoksa sevi­len bir insan olmaktansa korkulan bir insan olmak mı daha iyidir? Bu­na cevap olarak, hem sevilen hem de korkulan bir insan olmak gerekir, derim. Fakat bu iki özelliği bir arada bulun-durmak güç olduğundan bi­risinden vazgeçmek gerekirse korku­lan bir insan olmak daha iyidir, derim”.

Hükümdarın, halkını birlik, beraberlik içinde tutmak ve kendi­sine bağlı kalmasını sağlamak için başvuracağı silahlardan biri zorbalıktır. Devlet yönetiminde hükümdarın sert olması, halkı ara­sında hem sevilen, hem korkulan bir hükümdar olması gerekmektedir. Fakat Machiavelli, bazen korkulmanın sevilmekten daha iyi sonuçlar verdiğini belirtir. Hannah Arendt’e göre, Machiavelli, şiddeti haklı çıkartırken, ona şu temel argümanda içkin olarak var olan akla uygunluğu yol göstermekteydi: Ağaçları katletme-den masayı yapamazsınız, yumurtayı kırmadan omlet yapamazsınız, insanları öldürmeden de devlet kuramaz-sınız.399

Hükümdarın devlet yönetiminde beceriksiz ve yumu-şak olması ona ve halkına zarar getirebilir. Hükümdarın şiddete başvurması halinde toplumun ufak bir kesimi zarar görebilir. Ne var ki, onun yumuşak davranması tüm ülke halkına zarar verebilir. Machiavelli, insanla­rın genellikle doğuştan kötü, nankör, çıkarcı, ikiyüzlü olduklarını ve ortak çıkarlar söz konusu olmadıkça aralarında sağlam bağların kurulamayacağını, oysa korku altında tutulan insanların cezalandı­rılma endişesiyle yaşadıkları için hükümdardan kopamayacaklarını ileri sürer. Ama bu korku hiçbir zaman nefrete dönüştürülmemelidir.400

Tüm insanlar her zaman “nankör, değişken, taklitçi, ikiyüzlü, tehlike kaçkını ve çıkarcıdır” dolayısıyla, “tama­men bu insanların sözlerine bel bağlayan bir hükümdar, eğer başka önlemler almamışsa, kaybetmeye mahkûm-dur”.401 Bundan çıkarılması gereken sonuç şudur; “her-hangi bir hükümdar, özellikle de yeni bir hükümdar” mevcut konumunu sürdür­mek ve aldatılmasını önlemek istiyorsa, -sadece arada sırada değil- ama genel olarak, “insanlığa karşı” hareket etmek zorun­da kalacaktır.

Bunlar büyük zorluklardır, ama kesinlikle aşılabilir-ler. Bir hükümdar şunu hiçbir zaman unutmamalıdır; ge-nelde iyi olarak değerlendirilen tüm bu niteliklere sahip olmak ille de gerekli ol­mamasına rağmen, “bu niteliklere sahipmiş gibi görünmek son derece gereklidir”. Hoşgö-rülü biri olarak değerlendirilmek iyidir; acımasız değil de merhametli görünmek mantıklıdır ve “büyük bir erdem sahibi biri olarak düşünülmek” son derece önemlidir. Böylece çözüm, “büyük bir taklitçi ve iki­yüzlü” olmak ve “insanların akıllarının hileyle nasıl afallatılacağını” öğre-nerek, onları yaptığınız numaralara inandırmaktır.402 Bu alıntılar göstermektedir ki Makyavelist bireyler mükem-mel olmaya çabalamaktan çok başkalarının gözünde mü-kemmel gibi görünmeye odaklanırlar.403

Machiavelli’in anımsadıklarına göre, Julius, Bor-gia’ya olan nefretini öylesine akıllıca saklamıştı ki, dükü, “yüksek mertebelerdeki insanların eski düşmanlıkları unuttukları” biçimindeki tehlikeli tuzağa düşürmeyi ba-şarmıştı. Böylece, ikiyüzlülükten elde ettiği gücü etkin bir şekilde kullan­maya başlamıştı. Papalık seçimini Bor-gia’nın tam desteğiyle kazanan Julius, birdenbire gerçek duygularını açığa vurmuş ve düke yönelerek “ona son darbeyi vurmuştu.”404

XVIII. Bölüm; Hükümdar’ın en çok tartışılan, en çok eleştirilen kısmı “Hükümdarlar Sözlerini Nasıl Tutmalıdır-lar” başlığını taşıyan bölümdür.405 Makyavelist sözcüğünün yaptığı bütün kötü çağrışımlar daha çok bu bölümden kaynaklanmıştır. Machiavelli bu bölümde, devlet yöneti-minde dürüstlüğün övgüye değer olduğunu kabul eder ama siyasal iktidarın korunabilmesi için yalan yere yemin etmeyi, dalaverelere, entrikala­ra başvurmayı, ikiyüzlü dav-ranmayı da gerekli görür.

Machiavelli, hükümdara, amacını gerçekleştirebilmesi için gerektiği yerde ya­lan vaatlerde bulunması, halkına verdiği sözleri fazla dikkate almaması, vatandaşlarını usta-lıkla aldatmanın yollarını bilmesi gerektiğini öğütlemekte-dir. Devlet yönetimin­de hükümdarların, gerektiğinde ver-dikleri sözden dönerek halkı usta­lıkla aldatmak yoluna git-melerini öğütler.406 “Hükümdar etik kurallardan ve yürür-lükteki hukuktan sapabilir mi?” sorusuna Machiavelli, “devlet adamının içeride iktidarı korumak, dış güçlere karşı da devletin bekasını sağlamak için gerekli önlemleri almak veya yöntemleri kullanmak söz konusu olduğunda etik ve hukuk kurallarını bir kenara bırakabileceğini, hat-ta bırakması gerektiği şeklinde cevap vermektedir.

Ahlaki erdem, klasik ahlakçılar ve onların sayısız ta-kipçileri tarafından, yiğitliğe sahip olan insa­nın, yani vir’in ayırt edici niteliği olarak kabul edilmişti. Böylece, erdemden vazgeçmek yalnızca irrasyonel bir şekilde hareket et­mek anlamına gelmekle kalmaz; aynı zamanda, kişinin insani boyutunu reddederek, hayvanlık düzeyine inmesi anlamına ge­lir. Cicero’nun da Moral Obligation (Ahlaki Zorunluluk) adlı ese­rinin birinci bölümünde belirttiği gibi, yanlış iki şekilde yapılır; ya zor ya da hile yoluyla. Her iki yol da, der Cicero, “hayvancadır” ve “hiçbir şekilde insana yakışmaz”; zira güç aslana öykün-mektir, hile ise, “anlaşıldığı kadarıyla, kurnaz bir tilkiye aittir.”407

Machiavelli’in etik ilkesi, ezilmeyi ve zayıflığı dışlar. O’na göre “zayıflık göstermek vebadır” ve bunun herhan-gi bir etikle hiçbir ilgisi yoktur. Çünkü hiçbir etik ilke, kendiliğinden iyi ya da kötü değildir. Etik mutluluğa de-ğil, ancak başarıya araç edildiği sürece vardır ve bunun dışındaki hiçbir etik ilke tamamıyla iyi olmak isteyen bir insanı ezilmekten kurtaramaz.408 Machiavelli’e göre ise, tam tersine, insanlığın tek başına yetmeyeceği apaçık ortadadır. Gerçekten de iki hareket tarzı vardır, der Machiavelli kitabının 18. bölümünde, “birincisi insan­lara, ikincisi ise hayvanlara yakışır.” Birinci tarz yasalara uy-maktır; ancak bu siyasal iktidarını korumak için yetersiz-dir. Machiavelli iktidarı korumada hukuku yetersiz gördü-ğünden güç ve entrikayı önerir. “Birinci hareket tarzı ge-nellikle yetersiz kaldığı için, bir hükümdar ikinci tarza da başvurmalıdır.” Bu yüzden bir hükümdarın bilmesi ge-reken şeylerden biri, hangi hayvanları taklit edeceğidir. Machiavelli’in bu konudaki meşhur tavsiyesi şudur; eğer bir hükümdar, insani inceliğe, gücün ve hilenin kaçınıl-maz sanatını ekleyerek, “hay­vanlar arasında aslanı ve til-kiyi tercih ederse”, en iyi seçimi yap­mış olur.409

Bir hükümdarın sadece aslan kadar güçlü veya tilki kadar kurnaz ol­ması yetmez. Onun hem çok kurnaz, hem de çok güçlü olması gerekir. Çünkü aslan kendisini tuzaklardan koruyamaz, tilki de kurtlara kar­şı kendini savunamaz. Aslında insan doğası kötü olduğuna göre hükümdarın bütün insanlara dürüst ve iyi davranması sadece akılsızlık olur.410

Machiavelli, kendisinin en gözde tarihsel figürlerin-den biri olan Roma İmparatoru Septimius Severus’un “büyük bir virtu sahibi adam olduğu”nu ileri sürer. Ardın­dan da Septimius’un en büyük niteliklerinin “son derece vahşi bir aslan ve oldukça kurnaz bir tilkinin” nitelikleri olduğunu ve bu­nun bir sonucu olarak herkesin impara-tordan “korktuğunu ve ona saygı gösterdiğini” sözlerine ekler.411

Machiavelli, kadim erdem anlayışının politikada ye-rinin olmadığını iddia eder ve hatta kimi erdemlerin poli-tik alanda nasıl erdemsizliklere yol açabileceğini göster-meye çalışır. Machiavelli XVIII. Bölümde, ikiyüzlülük pratiğinin hükümdarın yönetimi için kaçınılmaz olmakla kalma­yıp, aynı zamanda, sanıldığından çok daha az zor-lukla uygula­nabileceği hususunda ısrar eder. Machiavelli, kasten kışkırtıcı olan bu düşüncesi için iki farklı neden ileri sürer. Birinci neden şudur; çoğu insan öylesine saf-dilli ve her şeyden önce de kendi kendisini aldatmaya öylesine yatkındır ki, pek çok şeyi herhangi bir şekilde eleştirmeden, göründüğü gibi kabul eder. İkinci nedene göre ise, iş hükümdarların tutumlarını değerlendirmeye gelince, en kurnaz gözlemciler bile, çoğunlukla görüntü-ye göre yargıda bulunma eğilimindedir. Böylece, halktan yalıtılmış olan ve “yönetim haşmetiyle” korunan bir hü-kümdar “herkesin nasıl göründüğünüzü bildiği”, buna karşılık çok az kişinin “nasıl oldu­ğunuzu algıladığı” bir konum elde eder. Öyleyse, günahla­rınızın açığa çıkaca-ğını düşünmemizi gerektiren herhangi bir neden bulun-mamaktadır; tam tersine, “insanları aldatan bir hükümdar her zaman, aldatılmalarına izin veren insanlar bulacak­tır”.412

Ortodoks ahlakçılar da, ikiyüzlülüğün başarıya giden kısa bir yol olarak kullanılabileceği düşüncesini her zaman reddetmişlerdir. Örneğin, böyle bir olasılığı Moral Obligation (Ahlaki Zorunluluk) adlı kitabının ikinci bö-lümünde açıkça değerlendiren Cicero, aleni bir saçmalık-tan başka bir şey olmadığı gerekçesiyle bu düşünceyi göz ardı etmiştir. “Numara yaparak uzun vadeli bir başarı kazanacağını sanan” herhangi biri, der Cicero, “tamamen yanılmaktadır.” Bunun nedeni, “gerçek başarı derinlere kök salıp geniş bir şekilde dal budak salarken”, “her türlü numara, kısa bir süre sonra solgun çiçekler gibi yere dü­şer.” .413



XVIII. bölümü Machiavelli’yi tam anlamak için eksiksiz alıntıladım:

Bir hükümdarın sözlerine saygı duyulmasının ve iliş­kilerinde kurnazlıktan ziyade dürüst olması-nın nasıl dik­kate değer bir durum olduğunu herkes bilir. Bununla be­raber yaşadığımız örnekler, büyük işler başarmış olan hü­kümdarların sözlerini özenle seçen, kurnazlıkları ile in­sanları nasıl aldatacakla-rını bilen ve sonunda da adil prensipleriyle sürekli hâkim gelen insanlar olduklarını ortaya koymak-tadır.

Böylece mücadele etmenin kanun ve güç gibi iki yolu olduğunu anlamak zorundasınız. Birincisi yani kanun, in­sanlar için doğal bir yoldur; ikincisi ise arzu edilmeyeni­dir. Fakat her zaman için birincisi eşitliği sağlayamadı­ğından, insan ikincisini kullan-mak zorunda kalabilir. Bir hükümdar, insan doğası-nın hayvani ve insani yönlerinin en iyi şekilde nasıl kullanılacağını anlamak zorundadır. Bu taraf, hü-kümdarlara, antik dönem yazarları tarafın­dan üstü kapalı olarak öğretilmiştir; bu yazarlar, Achilles ve antik dünyanın diğer hükümdarlarının yarı insan yarı at olarak tarif edilen Chiron tarafından nasıl yetiştirildiklerini anlatırlar. Öğretmenin yarı insan yarı hayvan olarak tarif edildiği tüm bu allegorinin anlamı, hükümda­rın birbirinden farklı iki doğaya uygun olarak nasıl dav­ranması gerektiğini bilmesi, aksi takdirde yaşayamayaca­ğıdır.

Bir hükümdar, hayvani bir şekilde nasıl dav-ranması gerektiğini öğrenmeye zorlandığında bu bilgiyi tilki ve as­landan alır. Çünkü aslan tuzaklara karşı, tilki ise kurtla­ra karşı savunmasızdır. Bunun-la beraber, tuzakları orta­ya çıkarmak için tilki, kurtları korkutmak için de aslan olmak gerekir. Sadece aslan gibi davranan bir kişi ah­maktır. Bir hükümdar, verdiği sözler kendisine zarar verdiğin-de ve söz vermesini gerektiren şartlar ortadan kalk­tığında sözünde duramaz, durmamalıdır da. İnsan-ların tümü iyi de olsa, bu davranış biçimi kötü olurdu. Fakat in­sanoğlu verdiği sözü tutamayan bi-çare bir varlık olduğun­dan, onlara karşı sözünüzü tutmak zorunda değilsiniz. Bir hükümdarın kuralla-ra uymaması için her zaman hak­lı nedenleri vardır. Bu konuyla ilgili olarak günümüzden sayısız örnek vermek ve hükümdarlarca yapılan anlaşma­ların ve verilen sözlerin nasıl boşa gittiğim göstermek müm-kündür; ve tilki olmasını en iyi bilen, işini de en iyi yapan demektir. Fakat bir hükümdar, kendi hare-ketleri­ni nasıl çeşitlendireceğini ve büyük bir ya-lancı ve hilekâr olunacağını bilmelidir. İnsanoğlu öylesine basit ve şart­lara uyan bir varlıktır ki, aldatmak isteyen, her zaman için aldatılacak biri-erini bulabilecektir.

Anmadan geçemeyeceğim, oldukça yeni bir örnek vermek istiyorum. VI. Alexander, insanları aldatmaktan başka ne bir şey yapmış ne de başka bir şey düşünmüştür. Kandırmak için mutlaka biri-lerini bulmuştur. Onun gibi böylesine inandırıcı beyanlarda bulunan ya da inandırıcı olmak için böylesine yemin eden bir kişi daha yoktur. Bu­nunla beraber, artık sanatında nesli tükenmiş bir usta ol­duğundan hileleri daima amaçlarına ulaşmıştır.

Bununla birlikte bir hükümdar, yukarıda bah-setti­ğim iyi meziyetlerin hepsine sahip olmak zorun-da de­ğildir, fakat bunları elde etmeye yönelik bir gayret içinde olmalıdır. Daha da ileri gidip şöyle diyebilirim: Hükümda­rın bu meziyetlerin hepsine birden sahip olması ve daima bunlara uygun dav-ranması, tehlikeli bile olabilir. Bu me­ziyetlere sa-hipmiş gibi davranmak da yararlı olabilir. Hüküm-dar merhametli, sözüne güvenilir, nazik, samimi ve dindar gözükmelidir ve gerçekten de böyle olmalı-dır. Fa­kat öyle bir konumda bulunmalıdır ki, bu niteliklere zıt bir şekilde davranmaya ihtiyaç duy-duğunda bunu becerebilmelidir. Bunu şöyle düşü-nebilirsiniz: Özellikle yeni bir hükümdar, sahip ol-duğu erdemden dolayı insana ün ka­zandıran şeyle-rin hepsini birden bünyesinde barındırmayabilir. Çünkü devletinin düzenini devam ettirmek için imana, yardımseverliğe, şefkate ve dine meydan okur şe­kilde davranır. Bu hükümdar şanslı ve gereken durumlar­da değişebilen, farklı koşullara uyabilen bir yaradılışa sa­hip olmalıdır. Yukarıda söylediğim gibi, mümkünse iyilik­ten sapmamalıdır; fakat gerektiğinde de nasıl kötülük ya­pılacağını bilmelidir.

Bir hükümdar, daha önce bahsettiğim beş nite-likten yoksun hiçbir söz söylememeye son derece özen göstermek zorundadır. Kendisini gören ve du-yan insanlar için hü­kümdar merhametli, dürüst, bü-tünleştirici, şefkatli ve dindar bir insan olarak gö-zükmelidir. Bu son niteliğe sa­hip olmaktan daha önemli hiçbir şey yoktur. İnsanoğlu genelde elle-rinden ziyade gözleriyle yargılar. Çünkü her­kes gö-rebilir; ancak çok az insan hissedebilir. Herkes, gö­ründüğünüz şekilde sizi görür; fakat sadece bir iki kişi gerçekten sizin kim olduğunuzu anlar. Ve bu birkaç kişi, devlet başkanı tarafından desteklenen çoğunluğu yadsı­ma yürekliliğini gösteremez. İnsan-ların hepsi, özellikle de yargılayıcısı bulunmayan hükümdarların uygulamaların­da sonuca bakar. Öyleyse, bırakın hükümdar kendisini kabul ettirsin ve devletinin devamlılığını sağlasın. Uygulayacağı yöntemler takdirle karşılanacak ve dünya çapın­da övgüyle bahsedilecektir. Sıradan halk daima gör-dükle­rinden ve sonuçlardan hoşlanır. Bu bağlamda, sadece sı­radan insan söz konusudur ve halkın çoğunluğu devlet ta­rafından desteklendiğinde, bu birkaç kişinin hiçbir önemi yoktur. İsmini anma-manın daha iyi olacağı çağdaş bir hü­kümdar, (Aragonlu Ferdinand) barış ve iyi iman sahibi olmaktan başka asla hiçbir şeyi vaaz etmez; halbuki her ikisinin de düşmanı­dır. Bunlara riayet etseydi, ya itibarını ya da devletini yi­tirirdi.414

Machiavelli’e göre, her hükümdar devletini koru-maya ve kişisel ihtişam elde etmeye çalışmalıdır. Ancak Machiavelli, eğer bu hedeflere ulaşılacaksa, hiçbir yöne-ticinin, genelde “iyi olarak değerlendirilen” bu niteliklere” ya hiç sahip olamayacağını ya da onların gereklerini tam olarak yerine getiremeyeceğini” belirtir. Hükümdarın içi-ne düşeceği durum, çoğu insanın “iyi olmadığı” karanlık bir dünyada kendi çıkarlarını korumaya çalışmak olacak-tır. Bundan çıkarılacak sonuç şudur; eğer bir hükümdar iyi olmayan bunca insan arasında “iyi olmayı başlıca gö-revi haline getirmekte ısrar ederse”, sadece “büyük şey-lere” ulaşmakta ba­şarısız olmakla kalmayıp, aynı zaman-da “kesinlikle ortadan kaldırılacaktır”.415

Machiavelli erdemi ikinci bir ayrıma daha tabi tutar: Buna göre olağan bir erdem vardır, buna göre iktidarın kötülük yapması gerekmez. Fakat bazı durumlarda olağan erdemi aşmak ve kötülük yapmak gereklidir.416 Machiavelli’e gö­re, eğer bir yönetici en büyük hedeflere ulaşmak isterse, ahlaklı olmayı her zaman rasyonel bul-mayacaktır; tam tersine, “insan­ların iyi olarak değerlendi--rilmelerini sağlayan tüm o nitelikleri uygulama” doğrul-tusunda yapılan her tutarlı girişimin, feci bir ir­rasyonel politika olacağını görecektir.417 Bu görüşler bize daha sonra görüşlerine müracaat edeceğimiz C. Schmitt’e göre de politikanın irrasyonel olduğunu hatırlatır. Schimitt’in öğrencisi olan Strauss da politik yaşamda eylemlerimize eşlik eden ilkelerin kaynağının felsefi bilgi değil, inanç olduğunu teslim eder.418

XIX. Bölümde Machiavelli, hükümdarı nefret edil-mekten, hor görülmekten ka­çınması konusunda da uyarır. Bir hükümdar halkının malına ve ırzına dokunmadığı süre-ce kolay kolay onun nefretini kazanmaz. Döneklik, hafif-lik, korkaklık, kararsızlık bir halkın nefretine yol açabilir. Bunlardan tehlikeden kaçar gibi uzak durmak gerekir. Hükümdarın davranışlarında büyüklük, yüreklilik, ölçülü-lük görünmelidir. Hükümdar düşmanlara karşı ülkesini savunması için kendisini halkına sevdirmek zorundadır; en güvenli kalesi halkın sevgisidir. Bu yüz­den hükümdar halkın nefretini uyandıracak işleri başkalarına yaptır­malıdır. “Kendisi sadece halkın sevgisini kazanacak işlerle uğraşma­lıdır. Bu alınması gereken bir karardır; zira eğer birileri-nin nefretini kazanmaktan sakınamayacak hükümdarlar öncelikle çoğunluğun nefretini kazanmamaya bakmalıdır, eğer bunda başarılı olamıyorlarsa bütün gücünü en azın-dan daha güçlü olan sınıfın nefretini kazanmamaya har-camalıdır. Yeni oldukları için olağanüstü desteklere ihtiyaç duyan hükümdarların halktan ziyade askere bel bağlaması da bundandır.”419 “Bu hükümdarlar askerlerin bazı duygu ve düşüncelerine özen göstermek zorunda-dır.”420

XXI. Bölümde seçkin yeteneğe sahip insan izlenimi verme ve ün sahibi olma çabası içinde olunmasını söyler. Ayrıca hayran olduğu Roma’da imparatorların yaptığı gibi Hükümdar’a yı­lın belirli günlerinde halkını çeşitli tören, eğlence ve gösteriler­le eğlendirmesini öğütler.

XXV. Bölümde Machiavelli’e göre, farklı şekillerde çalışan iki kişi aynı so­nuca ulaşabilir ve aynı yöntemle çalışan iki kişiden biri is­tediği sonucu elde ederken, diğeri başarısız olabilir. İyili­ğin değişik olması da bun-dandır; çünkü sabırla ve tedbir­li şekilde hareket eden bir kimse, zaman ve koşullar da buna uygunsa, işleri yolunda gider. Fakat zaman ve ko­şullar değiştiğinde, bu kişi siyasetini değiştirmediğinden tarih sahnesinden silinip gider. Siyasetini nasıl uygulaya­bileceğini bilen açıkgöz bir kişi bulamayız. Daima tek bir yöntem takip ederek gelişme kaydettiğinden karakteri neyi gerektiriyorsa onu yapan kişi, kendisini değişiklik yönünde ikna edemez. Kişi zaman ve şartlara uygun şekilde huy ve alışkanlıkla-rını değiştirse, iyi talihi ondan yüz çevirmeyecektir.421

Machiavelli’e göre, başarılı devlet adamlığına giden yol, koşulların gücünü anlamaktan, zorunluluğun buyruk-larını kabul etmekten ve hareket tarzını dönemle bağdaş-tırmaktan geçmektedir. Arkadaşı Giovan Soderini’ye yaz-dığı mektupta “Doğa”, diye belirtir Machiavelli, “her insana belirli bir yetenek ve ilham kaynağı vermiştir” ve “hepimiz bu niteliklerin denetimi altındayız.” Ancak “dö-nemler çeşitlilik içermektedir” ve “sürekli bir değişime tabidir”, ki böylelikle, “hareket tarzlarını değiştirmekte başarısız olanlar”, “bazen Talih’in iyi yanıyla, bazen de kötü yanıyla” karşı­laşmaya mahkûmdur. Bunun anlamı açıktır; eğer bir insan “her zaman Talih’in iyi yanlarından yararlanmak” istiyorsa, “kendisini zamana uyduracak ka-dar bilge olmalıdır.” Yani, eğer herkes bu şekilde “doğa-sına hükmetmeyi” ve “hareket tarzını yaşadığı dö­neme uydurmayı” başarabilseydi, o zaman, “bilge insanlar ger­çekten yıldızlara ve kadere hâkim olabilirlerdi”. 422

Herkes, der Machiavelli, kendi özel eğilimini icra et-mek ister; bazıları “ih­tiyatla hareket eder, bazıları ace-leyle; bazıları güç kullanmak is­ter, bazılarıysa yetenek-lerini.” Fakat bu arada “dönemler ve olaylar değiştiği” için, “hareket tarzını değiştirmeyen” herhangi bir yöne-tici, er ya da geç kötü şansla karşılaşmaktan kurtulamaya-caktır. Ancak, “eğer bu yönetici, hareket tarzını değişen dö­nem ve olaylara uydurursa, onun Talihi değişmeye-cektir.” Böy­lece, “hareket tarzını zamanın akışına uydu-ran” bir hükümdar her zaman başarılı olacaktır.423

Machiavelli’e göre virtu, tam olarak, bir hükümdarın sahip olması gereken ahlaki esnekliğe tekabül etmektedir “bir hükümdar, her an, Talih’in es­tireceği rüzgâr ve olay-ların seyri doğrultusunda hareket etmeye hazır olmalı-dır”.424

XXVI. ve son Bölümde Hükümdar, bağımsız bir İtal-yan devletini gerçekleştirecek güç­lü bir lidere büyük bir özlem duyan ve bunun en kısa zamanda gerçekleşmesini dileyen Machiavelli’in vatanseverlik duygularını dile getirdiği bir bölümdür.

Bir hükümdar, “on­lar olmaksızın mevcut konumunu sürdüremeyeceği ahlaksızlık­lar nedeniyle karşılaşacağı eleştirileri fazla dert etmemelidir”; zi­ra bu eleştirilerin, temel yükümlülüğünü yerine getirirken, kat­lanmak zo-runda olduğu kaçınılmaz bir maliyetten başka bir şey olmadıklarını görecektir; bu temel yükümlülük, elbette devletini korumasıdır.425

Machiavelli Hükümdar’da özet olarak üç temel nok-tayı öne çıkarmıştır: Birincisi insanlar kötüdür ve her tür-lü kötülüğü hak etmektedir; İkincisi asıl kötü olan kişi-nin amaca ulaşması için gereken kötülüğü becerememe-sidir; Üçüncüsü amaca ulaşılması için her araç mübahtır ve bunu kullanmada dini, ahlaki ve hukuki hiçbir şey engel değildir.

Vettori’ye yazdığı mektubunda Hükümdar’ı “hü-kümdarlığın ne olduğunu, ne çeşit hükümdarlıklar oldu-ğunu, nasıl elde edildiklerini, nasıl düzenlendiklerini, ni-çin kaybedildiklerini tartışmak” üzere yazdığını söyler.426 Machiavelli’in, Hükümdar’ı tamamlamasıyla birlikte, et-kin bir kamu görevine geri dönme umutları yeniden can-lanmıştı. Aralık 1513’te Vettori’ye de yazdığı gibi, en büyük isteği, “başlangıçta bir kayayı yuvarlamak bile olsa” Medici’lerden bir iş alabilmekti.427 Machiavelli, bu hedefe ulaşmanın en iyi yolunun, bu küçük teziyle Roma’ya gitmek olup olmadığını me­rak etmeye başla-mıştı; tezini bizzat Giuliano de Medici’ye su­nacak ve böylece, “bu kadar çok tecrübe kazanmış birisi olan” kendisinden yararlanacağı umuyordu.428

Vettori başlangıçta bu projeyi destekler gibi görün-müştü. Machiavelli’e yazdığı cevapta, kitabı kendisine göndermesini istemişti, zira böylece, “Papa’ya sunul-maya müsait bir kitap olup olmadığını görebilecekti”. Machiavelli, ilk bölümle­rin vasat bir kopyasını çıkarıp zaman geçirmeksizin Roma’ya yolladığında, Vettori “bu ilk bölümleri oldukça beğendiğini” be­lirtmiş ancak sözlerini ihtiyatla tamamlamıştı; “kitabın geri kalan kısmı elimde olmadığı için, nihai bir düşünce sunmak istemi­yorum”.429

Ne var ki, Machiavelii’nin bir kez daha hüsrana uğra-yacağı kısa süre sonra anlaşılacaktı. Hükümdar’ın tümünü 1514 yılının başlangıcında okuyup bitiren Vettori, bir daha asla kitaptan bahsetmemiş, bunun yerine mektup-larını, yaşadığı son aşk maceralarına ilişkin geveze-liklerle doldurmaya başlamıştı. Machiavelli kendisini, benzer bir havay­la cevap yazmaya zorlamasına rağmen, içinde bulunduğu hu­zursuzluğu gizlemekte bir hayli zorlanıyordu. Aynı yılın ortaları­na gelindiğinde, nihayet her şeyin umutsuz olduğunu anlamaya başlamış ve büyük bir acıyla Vettori’ye yazarak, artık mücadele­den vazgeçti-ğini belirtmişti. Vettori’ye şöyle yazar; “Yaptığım hiz-metleri hatırlayan ya da iyi şeyler yapacak bir yetenekte ol­duğuma inanan tek bir insan bile bulamadığım için, bu sefil ya­şam tarzını sürdürmek zorunda kalacağım artık iyice ortaya çık­mıştır”.430

Bu düş kırıklığından sonra, Machiavelli’in yaşamı köklü bir değişime uğradı. Diplomatik bir kariyere ilişkin her türlü umut­tan vazgeçen Machiavelli, kendisini gide-rek bir edebiyat adamı olarak görmeye başlamıştı. Bu yeni yöneliminin başlıca işaretle­rinden biri, ülke içinde bir yılı aşkın bir süre “aylak aylak gezdik­ten” sonra, Cosimo Rucellai’nin Floransa’nın dış mahallelerin­den birinde olan bahçelerinde, bilgece sohbetler ve eğlence için dü-zenli olarak bir araya gelen bir hümanist ve edebiyat gru­bu içinde yer almaya başlayan seçkin kişilerden biri olmasıydı.431



Söylevler’inde daha çok Roma İmparatorluğunun ih-tişamının nedenlerini açıklamaya çalışır. Roma’da virtu tüm topluma yayılmıştır. Virtu sahibi olmak, kentsel ihti-şama ulaşmak için gerekli olan her şeyi yapma arzusu olarak ifade edilmiştir; bu eylemlerin özleri itibariyle iyi veya kötü olmaları hiç önemli değildir. Ayrıca böyle bir hareket tarzı, siyasal liderliğin en önemli niteliği olarak değerlendirilmektedir. Tıpkı Hükümdar’da olduğu gibi, bu sonuca, Cicerocu hümanizmin değerleri reddedilerek ve bu değerler alaycı bir şekilde ima edilerek varılmış-tır.432 Cicero Moral Obligation (Ahlaki Zorunluluk) adlı eserinde şöyle der; Romulus, “tek başına iktidara gelme-sinin kendisi için daha yararlı ola­cağına” karar verdiğinde ve bunun sonucunda kardeşini katletti­ğinde, bağışlanmaz bir suç işlemiştir, çünkü bu eylemini sa­vunması “ne mantıklı ne de isabetliydi.” Machiavelli ise, tam ter­sine, “öngörülü bir aklın” hiçbir zaman, “bir krallık kurma veya cumhuriyet örgütlemek üzere başvurulan herhangi yasadışı bir eylemden dolayı kimseyi kınamayacağı” noktasında ısrar eder. Romulus’un kardeş kavgası örneği-ne değinen Machiavelli şunu iddia eder; “yaptığı şeyden dolayı suçlansa bile, elde ettiği so­nuçtan dolayı affedil-melidir ve yapılan şey, tıpkı Romulus’un ör­neğindeki gi-bi, iyi olduğunda, her zaman kişiyi affettirecektir, çünkü bir şeyi kurmak üzere şiddete başvuran değil, bir şeyi yıkmak üzere şiddete başvuran kişi suçlanabilir”.433

İşte Machiavelli bu yüzden Roma cumhuriyetini “büyük bir virtu” hazinesi olarak gör­mektedir; zira Roma cumhuriyetinde, yurtseverliğin “tüm diğer değerlendir-melerden daha güçlü olduğu” düşünülmüş ve bu­nun bir sonucu olarak halk “dört yüz yıl boyunca krala düşman olmuş ve kendi şehrinin görkemine ve kamusal iyiliğine dört elle sarılmıştı”.434

Machiavelli 3. Kitabın üçüncü Söylevi’nde, siyasal oluşum metaforuna özel bir vurgu yapar. Machiavelli’e göre, “bu olu­şumların yenilenmedikleri takdirde uzun vadeli olamayacakları gün gibi ortadadır”, zira onların virtu’sunun yozlaşacağı kesindir ve tedavi edilmedikleri takdirde, bu yaralarının onları öldüreceklerine şüphe yok-tur. Son olarak, yozlaşmış bir şehri, hâkimiyetin artık “en büyük virtu’ya sahip olanların elinde değil, tersine, en büyük güce sahip olan ve böylelikle kendi bencil çıkarla-rına en iyi şekilde hizmet eden insanların elinde olduğu” bir şehir olarak tanımlar.435

Bu tahlil Machiavelli’yi bir ikilemle karşı karşıya bırakır. Bir yandan sürekli olarak, insan doğasının, “çoğu kişinin gerekmedikçe asla iyi şeyler yapmayacağı ölçüde açgözlü ve faydacı ol­duğunu” vurgular.

Machiavelli, bu konuyu ele alırken, Hükümdar’daki ruha yine çok yakın olduğuna şüphe yok. Bu yüzden onun, Söylevler’in son bölümüne, önceki çalışmasına işaret eden bir dizi alıntı ek­lemesinde şaşıracak bir şey yok; yüz sayfadan da az olan bölümde neredeyse bir düzine gönderme yapılmıştır.436

Machiavelli’in daha önce ifade ettiği, açgöz­lülük veya tembellik nedeniyle yozlaşmaya her zaman yatkın olan insanların çoğuna, virtu niteliği nasıl aşılanabilir ve bu nite­lik, kentsel ihtişama erişilmesini sağlayacak kadar uzun bir süre boyunca nasıl korunabilir? Bu sorunu çöz-menin yolu, der Machiavelli, yurttaşların “sıkı bir şekilde yönetilmelerini” güvence altına almaktan geçer; yani toplum, virtu niteliğini kazanıp özgürlüğünü korumak zo­runda kalacak şekilde örgütlenmelidir. Bu çözüm, birinci Söylev’in ilk bölümünde önerilmektedir. Roma’da “yüz-yıllar boyun­ca”, “onca virtu’nun nasıl korunduğunu” an-lamak istiyorsak, araştırmamız gereken şey, “bu şehrin nasıl örgütlendiğidir”.437

Machiavelli, şehrin iç işlerini, tüm yurttaşlara virtu niteliğini aşılayacak şekilde örgütlemek için başvurula-cak iki temel yön­tem ortaya atar. Söylevlerde bir şehrin en önemli kurumlarının, dini inançları destekleyen ve bu inançların “etkin bir şekilde kullanılmasını” güvence altı-na alan kurumlar olduğunu iddia eder. Hatta şöyle der; “dini öğretiye gösterilecek itaat” öylesine can alıcı bir öneme sa­hiptir ki, “cumhuriyetlerin ihtişama kavuşması-nı” kendi başına sağlayabilir.438 Buna karşılık, Machia-velli’e göre, bir ülkenin karşı karşıya olduğu yozlaşma ve yıkımın alameti, “kutsal inanç­lara az değer verilmesin-den” başka bir şey olmayacaktır.439

Romalılar, cumhuriyetlerini refaha kavuşturmak üze-re, dinin nasıl kullanılacağını mükemmel bir şekilde kav-ramışlardı. Romulus’un ilk ardılı olan Kral Numa, “uygar bir toplum yaratmak için”, kentsel bir tarikat kurmanın “son derece gerekli olduğunu” özellikle anlamıştı. Çünkü Romulus’un otorite kurmak için ihtiyaç duymadığı Roma’da Numa’nın dine ihtiyacı vardı.440 Buna karşılık, modern İtalya’nın yöneti­cileri, bu konunun önemini kav-ramakta feci bir başarısızlık ser­gilemişlerdir. Roma şehri hâlâ da Hıristiyanlığın sözde merkezi olmasına rağmen, Roma Kilisesi’nin ortaya koyduğu “kötü ör­nek nede-niyle”, “bu toprakların, tüm kutsallığını ve dindarlığını tamamen yitirmiş oldukları” ironik bir gerçektir.441 Bu skandalın doğurduğu sonuç ise, İtalyanların, Avrupa’nın en az din­dar olan halkına dönüşmeleri sayesinde, en çok yozlaşan top­lum haline gelmeleridir. Bunun daha kestir-me bir yansıması ola­rak, İtalyanlar özgürlüklerini kaybet-miş, kendilerini nasıl savuna­caklarını unutmuş ve ülke-lerinin “yalnızca güçlü barbarların değil, aynı zamanda her türlü saldırganın avı” haline gelmesine izin vermişler-dir.442

Antik Romalılar tarafından bilinen -ancak modern dünyada unutulan- başlıca püf noktası şudur; kentsel ihtişama ulaşmanın yöntemleri geliştirilirken, dini kurum-ların, seçkin bireylerin rolü­ne eşdeğer bir rol oynamaları sağlanabilir. Din, sıradan halkın kamusal iyilikleri tüm diğer iyiliklerin üstünde tutmayı tercih etmesini sağlaya-cak bir düşünceyi aşılayabilir, hatta gerektiğinde halkı korkutabilir. Ancak Machiavelli tipik bir şekilde, Romalı-ların dini kullanış biçimlerinden daha çok etkilenmiştir; zira Romalılar dini, halk kitleleri arasında dehşet yarata-cak ve böylece, halkın, başka türlü elde edemeye­cekleri bir virtu ile hareket etmelerini sağlayacak şekilde kullan-mışlardır.443

Mac­hiavelli dinsel gerçeklik sorununa en ufak bir ilgi duymaz. İlgi duyduğu tek şey, dini duyguların, “halka bir ilham kaynağı sağ­lamakta, insanların ahlakını korumakta ve kötüleri utandırmakta” oynayacağı roldür; Machia-velli, çeşitli dinlere değer biçerken, yalnızca bu yararlı sonuçları ortaya çıkarma kapasitelerini dikka­te alır. Bu yüzden, herhangi bir toplumun liderlerinin, “di­nin lehine olacak” her türlü şeyi “kabul edip büyütmek” gibi bir görevle karşı karşıya oldukları sonucuna varmakla kal-maz; aynı zamanda, bu liderlerin, “yanlış olduğunu dü-şündüklerinde bile” hep aynı şeyi yapmaları gerektiği hu-susunda ısrar eder.

Machiavelli’in Ortodoksluktan koptuğu diğer nokta ise, onun pragmatist yaklaşımından kaynaklanmaktadır. Machiavelli, bu ölçütlerle değerlendirildiğinde, Romalı-ların antik dininin, Hıristiyan inancından çok daha fazla tercih edilmesi gerektiğini belirtir. Hıristiyanlığın, “vir-tu’ya göre” yorumlanıp, Hıristiyan top­lumları “kalkındır-mak ve savunmak üzere” kullanılacak şekilde değerlendi-rilmemesini gerektirecek herhangi bir neden bulunma-maktadır.444 Oysa Hıristiyanlık, özgür ve güçlü bir kentsel ya­şam için gereken nitelikleri ortadan kaldıracak şekilde yorumlanmıştır. Hıristiyanlık, “sıradan ve basiretsiz in-sanları yücelt­miş”; “tevazuyu, sefilliği ve insani olanın küçümsenmesini en büyük erdem” olarak kabul etmiş; “aklın görkemine, vücudun gücüne” ya da virtuoso yurt-taşlığın herhangi bir niteliğine hiçbir şekilde önem ver-memiştir.445 İnsanın mükemmelliğinin ürünü olan meşhur öteki dünya imgesini empoze etmekle, yalnızca kentsel ihtişamı geliştirmekte başarısız olmakla kalmayıp; aynı zaman­da, toplumsal yaşamlarını yozlaştırarak, büyük ulusların gerile­yip çökmesine yardımcı olmuştur. Machiavelli’in -Gibbon’u çağrıştıran bir ironiyle- belirt-tiği gibi, Hıristiyanlığın “bize gerçeği ve doğru yolu gös-terdiği” olgusu için ödediğimiz bedel, Hıristi­yanlığın “dünyayı güçsüz düşürerek, kötü insanların avı haline” getirmiş olmasıdır.446

Machiavelli’e göre, halkı, virtu kazanmaya yöneltme-nin ikinci, hatta daha etkili olan yol, yasaların baskıcı gücünü, halkı, kamusal iyiliği tüm bencil çıkarların üze-rinde tutmak zorunda bırakacak şekilde kullanmaktır. Bu yaklaşımın, Machiavelli’in genel düşünceleri içindeki çarpıcı yeri, üçüncü Söylev’in başlangıcında, belirgin bir şekilde belirtilmiştir; bir şehir “yeni bir yaşama geçip” ihtişama giden yolda ilerleyecekse, bu yalnızca “ya bir insanın virtu’suyla ya da bir yasanın virtu’suyla” başarı-labilir.447

Machiavelli’e göre, antik hukukçuların tümü de, üç “saf” anayasal rejimin -monarşi, aristokrasi ve demokra-si- doğaları itibariyle istikrarsız olduklarını ve bir dizi yozlaşma ve çürümeyi beraberinde getir­me eğiliminde olduklarını gayet iyi kavramışlar; ve son derece yerinde bir yaklaşımla, virtu’yu yasa zoruyla empoze etmek üzere başvurulacak yöntemin, karma bir anayasa hazırlamak olduğuna karar vermişlerdir; bu karma anayasada, her rejimin istikrarsız yanı törpülenirken, tüm rejimlerin güçleri birleştirile­cektir. Her zaman olduğu gibi, Roma bu yaklaşımın en belirgin örneğidir; Roma’nın sonunda “mükemmel bir cumhuriyet” düze­yine yükselmesinin nedeni, şehrin “karma bir yönetimi” geliştir­meyi başar-masıydı.448

Machiavelli’in bu yaklaşımı, “her cumhuriyette, biri halk, diğeri ise zenginler tarafından temsil edilen iki kar-şıt klik oldu­ğu” realitesinden kaynaklanır. Machiavelli’e göre, eğer anayasa, bu gruplardan birinin mutlak hakimi-yeti ele geçireceği biçimde düzenlenmişse, böyle bir cumhuriyet “kolayca yozlaşacaktır”. Eğer zenginler sını-fından biri hükümdarlığı ele ge­çirirse, çok kısa süre içinde “tiranlık” tehlikesi doğacaktır; eğer zenginler aristokratik bir yönetim kurarlarsa, kendi çıkarları doğ­rultusunda yönetme eğiliminde olacaklardır; öte yandan, de­mokrasi söz konusu olduğunda ise, bu kez aynı şey sıradan halk için geçerli olacaktır. Her halükârda, kamusal iyi, grupsal menfaatin gerisine konulacak, böylece cumhuriyetin virtu’su ve ona bağlı olarak özgürlüğü, kısa süre içinde yitirilecektir.449

Çözüm, der, Machiavelli, anayasaya ilişkin yasaları, bu birbirine karşıt toplumsal güçler arasında hassas bir denge kuracak bir çerçeveye oturtmaktır; böylece, her iki güç de yönetime katılmaya devam edecek ve hem “zen-ginlerin küstahlığına”, hem de “halkın aşırı özgürlüğüne” ket vurmak üzere, “biri diğeri­ni gözleyecektir”. Bu düş-man gruplar iktidarı ele geçirmek için kıskanç bir çekişme içine gireceklerinden, aralarındaki geri­limin giderilmesi, yalnızca, “kamu özgürlüğü için yararlı olan”, “yasa ve kurumların” onaylanması anlamına gelecektir. Çoğunluk-la bencil çıkarları doğrultusunda harekete geçseler bile, bu karşıt gruplara, tüm hukuksal eylemlerinde, kamusal çıkarları koruyan gizli bir el tarafından Kılavuzluk edi-lecektir; böylece “öz­gürlüğün lehine yürürlüğe konulan tüm kanunlar”, “bu iki grup arasındaki uyuşmazlığa da-yanacaktır”.

Machiavelli’in uyuşmazlığa yaptığı bu övgü, onun tüm çağdaşlarını dehşete düşürmüştü. Guicciardini, Con-siderations on the Discourses (Söylevler Hakkında De-ğerlendirmeler) adlı çalışmasında Machiavelli’e verdiği cevapta, onun tüm çağdaşlarının bu kaygısını ifade etmiş-ti; “uyumsuzluğu övmek, hasta bir adamı iyileştirmek ü-zere başvurulan çarelerin erdeminden dolayı onun bu hastalığını övmeye benzer.” 450

Machiavelli, Roma’daki plebler ve asilzadeler arasın-da sürekli olarak cereyan eden çatışmaların şehri “tama-men karışıklığa” sürüklediği ve şehrin parçalanması­nın ancak “iyi Talih ve askeri virû” sayesinde engellenebil-diği “düşüncesinde olan pek çok kişinin” görüşlerine de-ğinir. Ancak, Roma’nın iç huzursuzluklarını mahkûm eden çoğu kişinin, bu huzursuzlukların, karşıt çıkarların zaferini engellediği olgusunu anlamakta başarısız kaldık-ları ve bu yüzden “kusuru, Roma’nın özgür kalmasını sağlayan temel dayanakta aradıkları” noktasın­da hâlâ ısrar eder. Böylece Machiavelli şu sonuca varır; uyuşmazlıklar kendi içinde kötü olmuş olsalar bile, yine de, “Ro­ma’nın sahip olduğu ihtişama ulaşılması için gerekli olan kötü­lüklerdi”.

Bu güçlü tehdide karşı konulabilmesi için, Machia-velli yeni bir anayasal öneri daha sunar; özgürlüğün be-delinin, ebedi bir uyanıklık olduğunu iddia eder. Tehlike sinyallerini zamanında fark etmek, tek bir yurttaşın veya siyasal bir oluşumun, “güvenlik için gerekenden çok da-ha fazla güç elde etmesini” sağlaya­cak yöntemleri keşfet-mek can alıcı bir öneme sahiptir. Bu­na ek olarak, böylesi acil durumların üstesinden gelebilecek özel yasaları ve kurumları yaratmak temel bir gerekliliktir. Bir cumhuri-yet, der, Machiavelli, “şu ordini’ye sahip olmalıdır; yurt­taşların, iyilik maskesi altında kötü olanı yapmamaları ve diraye­ti sadece genel kalkınma çerçevesinde elde ederek özgürlüğe zarar vermemeleri için, sıkı bir şekilde denet-lenmesi”.

Roma örneğinin de gösterdiği gibi, karma bir anaya-sanın karşılaşacağı başlıca tehlike, her zaman bir önceki rejimde çıka­rı olanlardan kaynaklanacaktır. Machia-velli’in kendi kavramla­rıyla belirtmek gerekirse, bu, “Brutus’un çocukları” tarafından or­taya çıkarılan bir teh-dittir; Machiavelli bu soruna önce 16. bö­lümde değinir, daha sonra ise üçüncü Söylevi’nin başlangıcın­da vurgu-lar.451 Junius Brutus Roma’yı, kralların sonuncusu olan Tarquinius Superbus’un Tiranlığından kurtarmıştı; ne var ki, Brutus’un kendi çocukları, “tiranlık yönetiminde çıkarları” olanlar arasındaydı. Dolayısıyla, “halkın özgür-lüğünün” tesis edil­mesi, onlar için kölelikten farksızdı. Bunun bir sonucu olarak, “Brutus’un erkek çocukları, kendi şehirlerine karşı çeşitli komp­lolara başvurmak zo-runda kaldılar; bunun nedeni, konsüller döneminde, krallar dönemindeki kadar yasadışı çıkarlar elde edeme-melerinden başka bir şey değildi”.452

Bu tür risklerin, “Brutus’un çocuklarını öldürmekten daha güçlü, daha etkili, daha kesin ve daha zorunlu bir çaresi yoktur”. Machiavelli -büyük bir soğukkanlılıkla bunun “tarihin kay­dettiği en çarpıcı olaylardan” biri oldu-ğunu belirterek- Bru­tus’un, yalnızca “yargıç koltuğunda oturup çocuklarını bu ceza­ya çarptırmakla kalmayıp, aynı zamanda onların infazında da hazır bulunması” gerekti-ğini söylemenin acımasızlık olabileceği­ni itiraf eder. An-cak böylesi acımasızlıkların aslında kaçı­nılmaz olduğu noktasında ısrar eder. “Çünkü, tiranlığı ele geçi­rip Bru-tus’u öldürmeyen biri ya da özgür bir devlet kurup Bru­tus’un çocuklarını öldürmeyen biri, ancak kısa bir süre ayakta kalabilir”.453

Bu yüzden Machiavelli, “yozlaşmanın ve özgür ya-şam için gerekli olan doğal yeteneklerin zayıflığının, bir şehirde­ki eşitsizlikten” kaynaklandığı noktasında ısrar etmektedir; yine aynı nedenlerden dolayı, Machiavelli sürekli olarak şu uyarıyı yapar; “bir şehir zenginlerin hırsına, çeşitli araç ve yöntemlerle ket vurmayı başara-mazsa, kısa süre içinde yıkılacaktır”.454

“İyi yönetilen cumhuriyetlerin” bu çıkmazdan kurtul-maları­nın tek yolu, “hazinelerini zengin, yurttaşlarını ise yoksul tutma­larıdır”. Eğer şehrin kasaları dolu tutulursa, yönetim, zenginlerin “halkı yardım etme kisvesi altında çevirdiği tüm entrikaların” üstesinden rahatlıkla gelecek­tir, çünkü halkı her zaman, özel hizmetlerden çok daha büyük kamusal hizmetlerle ödüllendirme gücüne sahip olacaktır. Böylece Machiavelli şu sonuca varır; “özgür bir toplumun yapabileceği en büyük şey, kendi üyelerini yoksul tutmaktır”. Machiavelli bu tartışmayı oldukça belagatli bir son sözle ta­mamlar; “eğer başka insanların yazıları çoğu kez yoksulluğu yüceltmeseydi”, kendisi, “yoksulluğun, zenginlikten çok daha ya­rarlı sonuçlar orta-ya çıkardığını, uzun bir söylevle” kanıtlayabilirdi.455

Floransa, Cosimo de Medici’nin, kendi ailesinin ben-cil çıkarlarını korumak üzere özel bir oluşum içine gir-mesini engelle­mekte başarısız kaldığında, köleliğe bir adım daha yaklaşmıştı. Machiavelli, önde gelen bir yurt-taşın kendi servetiyle halkı yoz­laştırmaya teşebbüs etme-si durumunda, bir şehrin uygulaması gereken stratejiyi şöyle ortaya koyar; bu durumda şehir, kamu­sal iyiye hizmet edilmesini daha kârlı hale getirerek, bu yurttaş­tan daha fazla şey halka sunmalıdır. Bilindiği gibi, Cosi-mo’nun rakipleri bunu yapmak yerine, onu Floransa’dan kovmayı tercih ettiler ve böylece onun taraftarlarını öyle-sine yoğun bir şekilde tahrik ettiler ki, bu kişiler “onu geri çağırıp cumhuriyetin hüküm­darı yaptılar; oysa Cosi-mo, böylesine açık bir saflaşma olmaksı­zın asla bu konu-ma yükselemezdi”.456

Soderini, Machiavelli’in devlet yöneticiliği için sapta-dığı te­mel ilkeyi hayata geçirmekte başarısız kalmıştı. Soderini’nin vic­danı, iyilik getirebilecek bir kötülük yap-maya el vermemiş ve böylece düşmanlarını ortadan kal-dırmayı reddetmişti; çünkü, bunu yapabilmesi için, yasa-dışı güçlere başvurması gerektiğini anlamıştı. Oysa anla-makta başarısız kaldığı asıl olgu, şehrin özgürlüğünün ger-çek bir tehlike ile karşı karşıya olduğu bu anda, böylesi bir vicdan muhasebesinin aptalca zayıflığıydı.457

Yalnızca giderek yozlaşan bir dünyada gördüğümüz tek şey, “hüküm­darların, askerlerin, cumhuriyet yönetici-lerinin, hak etmedikleri şöhretlerini korumak için, ne tür hilelere ve entrikalara başvura­rak işlerini sürdürdükle-ridir.” Machiavelli böylece, tarihin amacı hakkındaki mevcut varsayımları tamamen tersine çevirir; “özgür ruh-larda taklit ateşini” yakan öyküleri yeniden anlatmak yerine, Machiavelli, “böylesi ruhları, mevcut istismarları engellemeye ve onlardan tamamen kurtulmaya” teşvik etmeyi umar.458

Floransa tarihinde VII. bölüm, seçkin bir yurttaşın, bölücü hizipler yaratarak mutlak iktidarı ele geçirecek şekilde halkı yozlaştırmak üzere başvurabileceği en sinsi yöntemler üzerine yapılan bir tartış­mayla başlar. Machia-velli’e göre, en büyük tehlike, zenginle­rin, servetlerini kullanarak, kamusal çıkarlar yerine “kendi kişisel çıkar-larına hizmet edecek taraftarlar” kazanmalarına izin ver­mektir. Machiavelli bunun iki temel yöntemle yapılabile-ceğini belirtir. Birincisi, “çeşitli yurttaşlara iyilik yapa-rak, onları devlet yetkililerinden koruyarak, onlara para yardımında bulunarak ve hak etmedikleri rütbeleri elde etmelerini sağlayarak.” Diğeri ise, “kitleleri çeşitli oyun-lar ve kamusal ödüllerle memnun ederek”, sahte bir po-pülarite kazandırmak ve halkı, özgürlüğünü kaybe­decek şekilde uyutmak üzere hesaplanmış pahalı gösteriler dü­zenlemek.459

Machiavelli Tarih’in son iki bölümüne özellikle VII. bölümün beşinci kısmında cömertçe methiyeler dizdiği Cosimo’dan başlar ve sadece “etkisi ve servetiyle değil, aynı zamanda cömertliğiyle de dönemindeki herkesi geride” bıraktığı için Cosimo’yu över. Ancak, Machia-velli’in aklından geçen asıl şeyin Cosimo’nun öldüğü döneme gelindiğinde, “şehirde Cosimo’nun büyük mik-tarda borç para vermediği tek kişinin bulunma­ması” oldu-ğunu kastettiği anlaşılmaktadır. Böyle­sine ince düşünül-müş bir cömertliğin yaratacağı uğursuz so­nuçlara daha önce Machiavelli tarafından hem Hükümdar, hem de Söylevler’de değinilmişti. Machiavelli, Cosimo’nun oğlu olan Piero de Medici’nin kısa süren kariyerinden söz eder. Piero önce “iyi ve onurlu biri” olarak tanıtılmak-tadır. Sonraki satırlarda, onun onur anlayışının, bir dizi şöval­ye turnuvalarına ve şehrin aylarca hazırlık yapmasını gerektiren son derece incelikli ve görkemli şenliklerden başka bir şeye da­yanmadığını öğreniriz. Hatırlanacağı gibi, kitleleri böylesi kaba yöntemlerle cezbetmenin zararlı etkileri hakkında daha önce uyarılmıştık. Machia-velli nihayet Muhteşem Lorenzo’nun yaşadığı yıllara -ve böylece kendi gençlik dönemine- geldiğin­de, yükselmek-te olan antipatisini bastırmakta iyice zorlanır. Bu döneme gelindiğinde, der Machiavelli, Medici’lerin “Talih’i ve cö­mertliği” üstlendiği yozlaştırma görevini öylesine başa-rılı bir şekilde tamamlamıştı ki, halk, Medici tiranlığını yıkma düşüncesi karşısında “tamamen sağır hale gelmiş” ve böylece “özgürlük kavramı artık Floransa’da unutul-muştu”.460

Roma’nın düşmesiyle birlikte, VII. Clement canını kurtarmak üzere şehirden kaçmıştı. Ve Papa’nın desteğini kaybetme­siyle birlikte, halk içinde zaten itibarını yitirmiş olan Floransa’daki Medici yönetimi çabucak yıkılmıştı. 16 Mayıs sabahı, ye­niden cumhuriyet ilan etmek üzere toplanmış ve bir sonraki gü­nün sabahında genç Medici hükümdarları sürgüne gitmek üze­re şehri terk etmişler-di.461

Cumhuriyetçilerin sadık bir taraftan olan Machiavelli için, Floransa’da özgür yönetimin yeniden tesis edilmesi aslında bir zafer anı olmalıydı. Ne var ki, son altı yıl boyunca maaşını öde­yen Medici ailesi ile olan bağları dikkate alındığında, Machiavelli yeni cumhuriyetçi kuşak tarafından, itibarını yitirmiş bir tiranlığın önemsiz ve yaşlanmakta olan bir müvekkili olarak değerlendiril­miş olmalıdır. İkinci yüksek mahkemedeki eski görevini yeniden elde etme umudunu bir süre sürdürdüğü anlaşıl-masına rağmen, yeni anti-Medici yönetimde Machia-velli’e herhangi bir görev verilmesi söz konusu değildi. Machiavelli’in makam beklentisi gerçekleşmiyor. Morali-nin bozulduğu anlaşılıyor, zaten kısa bir süre sonra da hiçbir zaman iyileşmeyecek olan bir hastalığa yakalan-mıştı.

Machiavelli yaşamı bo­yunca Kilise’nin hizmetlerine asla tenezzül etmemiştir ve ölmek üzereyken fikrini değiştirdiğini gösteren herhangi bir kanıt bulunmamak-tadır. Machiavelli 21 Haziran günü ailesi ve dostları ara-sında öldü, ertesi gün Santa Croce Mezarlığı’na gömüldü.

Machiavelli söz konusu olduğunda, onun felsefesini eleştirmek ve olumsuz bir yargıya varma arzusu, genel olarak karşı durulmaz bir gelenek haline gelmiştir. Machiavelli’in bazı ilk eleştirmenleri, örneğin Francis Bacon, şu itirafta bulunmayı başarmıştır; “insanların yap-ması gerekeni değil, fiilen yaptıklarını yazanlar arasında Machiavelli’yi daha çok görüyoruz.” Hoşa giden bu “ger-çeklerden söz etme” düşüncesi, yanlış olmasına rağmen bir hikmet keşfedilmiş gibi söylenmektedir.462 Machia-velli, şüphesiz dürüst bir adam değildi ve söylediklerinin çoğu gerçekten şoke edici ve utanç verici idi.463 Voltaire “Büyük Frederik’in Makyavel’i çürütme denemesi” adlı eserine yazdığı önsözde Machiavelli’nin zulümden nef-ret ettiği iddiasına “elbette, kim etmez ki! Ama hem nef-ret etmek hem de öğretmek çok alçakça ve çok çirkin bir davranıştır.464 Machiavelli’in modern yorumcularının ço-ğu, onun en dehşet verici doktrinlerini bile, bilinçli bir dünyevi edayla karşılamışlardır. Ancak modern yorum-cuların bir kısmı, özellikle de Leo Strauss ve onun takip-çileri, Machiavelli’in olsa olsa (Strauss tarafından ifade edildiği gibi) “bir kötülük öğretmeni” olarak tanımlanabi-leceği biçimindeki geleneksel yakla­şımı hiçbir zaman terk etmemişlerdir.465

Machiavelli’in hiçbir insani değer taşımadığını, hatta söylendiğinin tersine bir vatandaşlık duygusunun ve vatanseverliğinin olduğunu ben de düşünmüyorum. Onun nazarında kendi iktidarı için acımasız ve katliam yapan Katolik Kral Ferdinand önemlidir. Onun için Roma’nın ezeli düşmanı Kartaca’lı Hannibal’ler önemlidir. Onun acımasızlığını erdem olarak ele almaktadır.466 Onun cumhuriyet anlayışı emperyalist olmalı ve sınırlarını ge-nişletmelidir.467 Agathokles’in zalimliğine rağmen nasıl uzun süre iktidarda kalabildiğinin sorgulanması gerktiği-ni yazabilmektedir. Agathokles’in yöntem olarak kullan-dığı zulmün iyi kullanılması gibi bir kavram ortaya atabil-mektedir. Siyasi cinayetleri incelikli, muhteşem olarak sı-fatlandırabilmekte ve zarif, güzel suç gibi ontolojik açı-dan sakıncalı bir yargıya varabilmektedir.

Machiavelli’e kadar siyasal iktidar adalet, mutluluk, özgürlük ve/veya Tanrı gibi yüce amaçlar için araç olarak düşünülmüştür.468 Siyaset/iktidar/hükmetmek Machiavelli ile birlikte esas olmuş. Diğer her şey; hukuk, ahlak, din, eğlence bile araç haline getirilmiştir. Eserlerinde siyasal olaylara duygularını karıştırmamıştır. Bir masayı inceler gibi bakabilmiş, nesneleştirmiştir. Ancak siyaset olayları-nın insanlar üzerinde trajik sonuçlar açtığını görmezlik-ten gelmiştir. Kendisinin yaşadığı küçük bir ikbal olayını bile hazmedemezken insanların yaşadığı trajedileri umur-samamıştır. Machiavelli’in eserleri bazılarının iddia ettiği gibi masum değildir. Şahsi iktidar… ne olursa olsun şahsi iktidar… Machiavelli budur… Machiavelli’in iki amacı; İktidar ya da Hükümdar için tehlikeleri belirlemek ve güç ilişkilerini manipüle etmek sanatını geliştirmektir.469 Onun düşünce biçimine göre, hedefleri çıkar ve tutku oldu mu, en haksız, en canavarca davranışlar meşru oluyorlar.470 Cassirer, Hükümdar adlı eserin düşünsel merakın gideril-mesinin ötesinde ilk okuyularının elinde eyleme konuldu-ğunu, büyük siyasal çatışmalarda güçlü ve tehlikeli bir si-lah olarak kullanıldığını belirtmektedir.471 Machiavelli’in eserlerini okurken insanların ilk tepkisi korku ve dehşet olmuştur. Zamanla bu korku ve dehşet duygusu yöntemi-ni kullananlarca hayranlığa ve tapınmaya dönmüştür. Tiranların danışmanı olan Machiavelli, Spinoza tarafın-dan özgürlük konusunda azizlik mertebesine çıkarılmış-tır.

Aristo hocası Platon’un “İdeal Devlet’inden ‘Poli-tika’ adlı eserinde gerçek devlete geçtiğinde o devletin değerlerden uzaklaşacağı düşüncesiyle kitabın son bö-lümlerinde tekrar dengeleyebilme düşüncesiyle ideal dev-lete döner. Aristo gerçek devletin tikelliği ile ideal devle-tin tümelliğini bir noktada bir araya getirmek ister. Machiavelli de ise bunu bir parça ve belirsiz şekilde ‘Söylevler’de görürüz. Bu kitabında Hükümdar’ın aksine olması gerekeni ele almıştır.472

Cassirer’in önerdiği gibi, Hükümdar adındaki bu ki-tap ahlaksal bir görüş açısından ele alınmalıdır. Böylesi-ne önemli etkileri olan bir kitabın ahlaksal açıdan ele alınması şarttır.


Yüklə 1,18 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə