10 Ali Şeriati
böyle olmalıydı ki?]
Ama Fâtıma kişiliğinin insanlık hayatı için örnek olası
noktaları gereğince araştırılmamıştır. Çoğu rivayetler bu
hanımın Kıyamet günü müminlere yardımcı olacak
şefaatinden bahsediyor:
"Arştan nida olunur ki:" Gözlerinizi yumun! Hz Fâtıma
aleyhisselâm kendi sarayına gidiyor ".
İki yeşil örtüye bürünmüş bayan 70 bin huri eşlik eder.
Allah Teala buyuruyor:
"Senin musibetine göre sen, senin evlatların, şian ve
seni sevmeyeni sevmeyen şian, cennete girecek; onları
bendelerimi sorguya çekmeyeceğim".
Böylece, Allah Teala sadece bu insanlar cennete girdikten
sonra kullarını sorguya çeker ("Hakk’ul-yakin").
Evet, bu büyük şahsiyet hakkında bundan fazla görünen
dikkat bulunuyor. Oysa, bir kadını marifet örneği seçmiş
milletler için bu çok azdır!
İSTİDAD VE HAKİKATPERESTLİK
Zannediyorum, bizim millet için en büyük iftihar onun
Hakikatperestliyi
[hakikat-düşkünü/tapan],
istidadı,
basiretliyi, zulmü tanıması, onun karşısında direnişi ve
isyanı olmuştur. Bu milleti, istibdat rejimlerine hizmet
eden din adamları, yanlış propagandalar hiç bir zaman
aldatabilir olamamışlardır. Bu nedenle, bu halk, tarihin
Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 11
en sert dönemlerinde Hz Ali aleyhisselâmı rehber
seçmiştir.
Bu milletin özü hilafetin aracılığıyla İslam'a gelmiştir. O,
hilâfet elbisesi giymiş halifeleri, beni-Abbasileri, beni-
Ümeyyeleri, hanları, sultanları İslam temsilcisi olarak
görmüştür. Bu millet İslam'ı, bütün dini bilgileri
hilafetten, mihrablar ve minberlerden, cami ve
medreselerin öğrenmiştir. Oysa, bütün bu merkezler
halifenin hakimiyeti gölgesinde idi. Demek, insanları
özgürlüğe çağıran İslam dini mevcut rejimin elinde alete
dönüşmüştür, aksine, özgür insanları esarete sürükledi.
Milletler anlıyorlardı ki, İslam dini zalim hakim için bir
araçtır ve tüm iddialar yalandır. Gerçek din hizmetçisi,
asıl rehber ise Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem
mescidinin bir köşesindeki odada, kendi kavminin
cehaletine tutsak olup oturmuştur. Hakikat ne Şam’ın
yeşil saraylarında, ne de "Binbir Gece" hikayelerinin
Bağdat kasırlarında idi. Gerçeği Hazret-i Fâtıma
aleyhisselâmın solgun, toprak kulübesinde aramalı
diyoruz.
Medine halkının, çağdaş Arapların, büyük ashabların
göremediği veya görmek istemediği, büyük Şam ve
Bağdat eğitim ocaklarının tanımadığı ve tanımak
istemediği gerçekleri halifenin kılıcına teslim olmuş
saray alimleri iyi görüyordu. Tarihin zıddına, zalim
hilafet hükümetine karşı kaldırılan her bir ayaklanma bu
milletin fevkalade istidadına ve özgürlük aşkından söz
ediyordu. Bu ayaklanmalar dünya kavgalarından kulağı
12 Ali Şeriati
sağır olmuş tarihi şekillendirirdi. Bu Hakikatseverlik aşkı
Medine kenarında palmiye bağlarının derinliğindeki kutlu
insanı araştırıyordu. Bu insan zalim rejimin yakında
takva, insanlık elbisesi giyerek bir sonraki yalanlara
kadem/ayak koyacağını anlıyordu. Bu şekilde çoğu
aldatılacak ve çok kanlar akıtılacaktı. Bir sonraki kurban
-halk, o Hazret Ali aleyhisselâm ve eşi Fâtıma
aleyhisselâm olacaktır. Elbette ki, nesil-nesil süzülen bu
kan bir gün onların çocuklarını da kucağına alacaktır.
Hiç şüphesiz, tarihin zor dönemlerinde böyle bir karara
varmak milletimiz için kolay olmamıştı. Çok kavimli
milletin bunları anlaması, insani güzelliklerle tanışıklığı,
tufanlar içinde gerçeğe ulaşması oldukça zordur.
Şu da var ki, iman sadece istidad ve düşünceden değil,
bir de özgürlük yolunda akıtılmış kanlardan ibarettir. Bu
yol kurban, gerçek işar [
kendisi muhtaç olduğu hâlde
başkasına verme ahlâkı]
, cesaret, acı, ihlaslı olmak,
tahammül, iftira ve kırbaç karşısında sabır ve sair
gerektirir.
Şiiliğin asıl unsurları şunlardır. Elbette ki, konuşma asıl
şialıktan gidiyor. Böyle bir Şiilik, zulmü deviriyor. Zulme
arka çıkmayan, fırkacılıktan, didişmelerden, kin-
küduretden [Kaygı. Tasa. Kederlilik] uzak olan mezhep
asıl şialıktır. İşte, bu "Alevi velâyet", yeni Şiilik kendi
şiasını zulme itaatten, cahillikten kurtarmaktadır. Bu
inanç ne Allah ne de kul için hizmet etmeyen tasavvuf
değildir.
Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 13
Şiilik İslam'ın özüdür. "İslam'da başka şeyler de var"
deyimi yanlıştır. Gerçek İslam şialıktır! [Hz. Ali ve Fâtıma
aleyhisselâm taraftarı olmaktır.]
"Adalet" ve "imamet" inançlarını İslam dininin esaslarına
Şiiler ilave etmemişlerdir.
Din Mesihilikde, Nasranilikte, Zerdüştilikde de vardı.
"Hükümet", "soy ve millet" i dine ekleyen cahillik oldu.
Alevi ve Sünniler arasındaki savaşların temelinde
"imamet" ve "adl" inançları dururdu.
Oysa, "Ali"
"Muhammed" e eklenmedi. "Ali" yi kabul ettik ki,
"Muhammed" salla’llâhu aleyhi ve sellemi kaybetmeyin.
İşe bak ki, Muaviye, Mervan, Mütevekkil, Harun, Ebu
Cehil ve Ebu Süfyan'ın varisi olan bu zalimler de dinden
söz ediyorlar.
Biz Ali'yi ve ailesini Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem
sünnetine sonradan katmadık. Bu aile Peygamber
sallallâhü aleyhi ve sellemin kendi ailesidir. Biz de
Efendimiz salla’llâhu aleyhi ve sellem hakkında bilgiyi bu
aileden sormayı kendimize borç kıldık.
Bazı dost ve düşmanların zannına aykırı olarak, Şiilik
İslam'da Sünniliğe en yakın olan mezheptir. Ana çelişki
Sünniler tarafından yol verilmiş bid’atlara (yeniliklere)
karşı çıkmakla, Ali aleyhisselâmın ve gerçek Şiilerin
direnç göstermesidir.
Tüm değerlerin girift düşürüldüğü ortadadır. Hilafetin
dünyaya hakemlik yaptığı dönemde "adl" ve "imamet" in
Dostları ilə paylaş: |