6
kavramlarından biri sürece işaret ederken, diğeri ideolojik düşünce ve doktrini; hatta
metafizik boyuttan yoksun kapalı bir dünya görüşünü gösteriyor.
Sekülerleştirme tezi, Rönesans’la birlikte başlayan modernleşme sürecinde, dinin hem
toplumsal hem de bireysel bilinç düzeyinde gerileyerek, marjinal hale geleceği, hatta
yok olacağı “kehaneti”nde bulunmuştu. Bunu formüle edecek olursak, “ne kadar
modernleşme, o kadar sekülerleşme, o kadar dinden uzaklaşma” olarak da
tanımlayabiliriz. Bu tezi savunan sosyal bilimcilerin çoğu, bu tezi objektif-bilimsel
verilerden yola çıkarak veya insanlığın gidişatını gözlemleyerek değil, ideolojik ve
dogmatik bir bakış açısıyla gerçekleştirmişlerdi. Bu tezin arka planında “Böyle olması
gerekir” postulası vardı
12
.
ş
te biz de bu sebeple, Deizm ile modernite ve sekülerizm arasındaki bu ilişkiyi, bir
yüksek lisans tezi sınırları içerisinde ele almaya (tartışmaya) çalışacağız.
Aslında tezimiz, medeniyetler tarihi açısından, Batı Medeniyetinin özünü dokuyan
felsefi açılımlardan “deizm” ile deizmin ulaştığı materyal formu yansıtan hayat tarzları
(sekülerizm, modernite) arasındaki anlamlılık ilişkisinin, statik bir nitelik kazanması
anlamında bir tür paradigma tahlilidir.
2. Konunun Ele Alınışı
“Deizm ve dinî hayat” adını verdiğimiz bu çalışmamızın temel amacı, deizmin aşkın ve
aleme müdahale etmeyen Tanrı anlayışının insan hayatı ve tabiata bakışımıza, etkilerini
ortaya koymaktır. nsan hayatı ve tabiata bakışımız bir bakıma bizim dinî hayatımızı
oluşturmaktadır. Dinî hayat ise, insanın ve toplumların yaşamının odak noktasıdır.
Dolayısıyla deizmin etkileri en çok dinî hayatta görülmektedir. Çünkü bütün dinlerde ve
geleneksel kozmik anlayışlarda tabiat ve insan hayatı kutsallıkla dolu bir dünya olarak
algılanmıştır. Oysa modern zamanlarda geldiğimiz nokta ise Weber’in deyimiyle
“büyüden arındırılmış bir dünya”dır
13
.
ş
te bu noktaya gelişimizde en çok etkili olan unsurların başında deizm gelir. Bu
yüzden, deizm ve dinî hayat ilişkisini ele alırken; öncelikle deizmin sekülerizm sürecine
ve modernite projesine olan etkilerini analiz etmek ve bu sürecin sonunda oluşan hayat
12
Bkz. Ali Köse, Sekülerizm Sorgulanıyor, Ufuk Kitapları, stanbul, 2002, S.7, vd.
13
Attas a.g.e. s.44
7
tarzlarına bakmak gerekir. Çünkü bugün sekülerizm ve modernizm süreci sonunda
oluşan hayat tarzları dinlerin veya teistik Tanrı inançlarının bizlere sunduğu hayat
tarzlarına büyük ölçüde zıt bir konumdadır. Teistik Tanrı inançlarında sunulan tamamen
dini bir hayat iken; sekülerizm ve modernitenin sunduğu hayat büyük ölçüde
dünyevidir. Birincisinin merkezinde Tanrı varken, diğerinin merkezinde insan vardır.
Bu sebeple çalışmamızın birinci bölümünde, deizmin ne olduğunu tarihsel gelişimiyle
birlikte ele alacağız. kinci bölümde ise, önce deizmin sekülerizm sürecine (ve
modernite projesine) etkilerini ele alacağız. Daha sonra ise, bu etki ile oluşan
sekülerleşmenin hayatımızdaki pratik sonuçlarına bakacağız. Çünkü, bu sürecin pratik
sonuçları en çok insan-Tanrı ve insan-tabiat ilişkisinde ortaya çıkmıştır. Bu nedenle
gerek bu süreç, gerekse bu süreç sonucunda oluşan seküler bilinç ile, dinî hayatın
uğradığı tahribatta deizmin ve argümanlarının ne kadar etkili olduğunu ortaya koymak
çalışmamıza temel hedef teşkil edecektir.
Sekülerizm eğer bir dünya görüşü ise, bu dünya görüşünü ve ona bağlı değerler ve
kurallar bütününü yayıp duran bu süreci bir paradigma olarak ele almak gerekir.
Deizmin dinî hayata etkilerini görmek için böyle bir paradigmayı tahlile ihtiyacımız var.
Çünkü bugün, düşlerimize kadar hayatımızın her alanını şekillendiren seküler bir dünya
görüşü varsa, bu kendiliğinden ve aniden oluşmuş bir durum değildir. Ayrıca, ne
deizmin ne de deizmi savunanların bu durumu oluşturacak bir güçleri ve gayeleri vardı.
Hatta deizm ilk başta bir Tanrı düşüncesi olarak ortaya çıkmış ve doğal bir dini
savunarak ahlakı dışta bırakmamıştır. Ancak, modern Batı medeniyetinde başat
paradigma olarak görülebilecek sekülerizmin, kapsamlı bir dünya görüşü olarak ortaya
çıkmasında, deizmin iddiaları temel ve zımni referans çerçeveleri oluşturmuştur. Bu
nedenle, esas olarak deizmin dinî hayata etkilerini sekülerizm sürecinde görebiliriz.
kinci bölümde geniş bir şekilde ele alacağımız gibi, aslında sekülerizm dinî hayatın
yerine ikame edilen profan bir dünya görüşü ve hayat biçimidir.
Aleme müdahale etmeyen bir ulûhiyet anlayışına dayanan deizm, 17. ve 18. yüzyılda
savunulmuş ve daha sonra gündemden düşmüştür. Fakat günümüzde, açıkça
vurgulanmasa da deistik fikirleri benimseyen bazı düşünürler tarafından temsil
edilmekte ve soluk da olsa varlığını halen sürdürmektedir. Aslında deizm, esas olarak
varlığını etkileriyle sürdürmektedir. Çünkü Tanrı düşünceleri arasında, insan hayatına
yansıması bakımından, belki de teizmden sonra ilk sırayı deizm almıştır, diyebiliriz. Bu
8
yansıma da, teizmde dini (kutsal) bir hayat meydana getirirken, deizmde profan
(seküler) bir hayat meydana getirmiştir. Fakat tekrar belirtmeyelim ki, bu sonuç bir
paradigma seviyesinde meydana gelmiştir.
Bu araştırmanın yöntemi ile ilgili olarak da şunları söyleyebiliriz. Bu araştırma, önce,
konuyla ilgili ulaşılabilen kitap, makale, ve ansiklopedi, gibi temel kaynakların ve yine
bunlara ilave olarak düşünülen yardımcı kaynakların toplanması; sonra bu kaynaklardan
alınıp derlenen titiz iktibasların bilimsel bir mantıkla, tutarlı bir sentezle yoğrulması ve
analitik bir dil ve üslup içerisinde aktarılması şeklinde kaleme alınmıştır. Bu arada
felsefi terim ve kavramların Türkçelerinin kullanılmasına elden geldiği ölçüde dikkat
edilmiştir.
Son olarak, Deizm konusunda, Muzaffer Ayvaz’ın “Deizm-Bilim lişkisi” ve Hüsnü
Aydeniz’in “Aristoteles ve Voltair’e Göre Deizm Düşüncesi” adlı yüksek lisans tez
çalışmalarını saymazsak, Türkçe’de Deizm ve içerdiği problemler konusunda fazla bir
çalışma olduğunu söyleyemeyiz. Muzaffer Ayvaz’ın çalışmasından, tezimizin birinci
bölümünde, özellikle ulaşamadığımız kaynaklarla ilgili olarak istifade ettiğimizi açıkça
ifade etmek durumundayım.