62
oynayan tarikattır.1800’lerden
itibaren Mev-
lana Halid öncülüğündeki Nakşibendi tarika-
tı gittikçe etkili hale gelir. Beyliklerden sonra
iyice güçlenerek, Şeyh Ubeydullah’la başlayıp
isyanlara öncülük eden şeyhlik kurumu Nak-
şiliğe dayanıyor. Şeyh Ubeydullah’ın oğlu Seyid
Abdulkadir’in dedesi de, Şeyh Said’in dedesi de
bu tarikata bağlıdır. Özetle,19 yy’ ın ortaların-
dan itibaren şeyhliğin toplum üzerindeki etkisi
artar, hatta öncülük düzeyine ulaşır. Şeyh Said
hem bu konumuyla hem de saygın kişiliğiyle
toplum nezdinde sözü dinlenen biridir. Koyun
ticareti yapması nedeniyle de Kürdistan’ın bir-
çok yerini gezer ve yaşanan acılara tanık olur,
tanınır. Şeyh olması nedeniyle dindar bir insan-
dır. Yani dine bağlı bir Kürt ruspisidir (aydın)
. Azadi’ nin öncülerinden Cibranlı Halit’in de
eniştesidir. Bu vesileyle Azadi’
nin ve ulusal bi-
lincin uzağında değildir. Kendi görüp yaşadık-
larıyla Azadi rüzgarı birleşince dindar kimliğini
de ulusal rüzgarla yoğurur. Kemalistlerin hem
Kürtlere hem de hilafete dönük retçi tutumla-
rını gördükçe arayışlarını sürdürür. Azadi’ nin
içinde yer alır ama desteği daha çok manevi
düzeyde kalır. Sonraları mahkemede söyledi-
ği gibi,’’ olayların ne başında ne sonundaydım;
içindeydim’’. Sözü, bir anlamda bu gerçekliğin
ifadesidir. Ancak olaylar onu Kürtlerde biriken
isyan ruhunun öncüsü haline getirir. Din onun
ruhuysa, ulusallık onun yüreğiydi. O da mev-
cut rüzgarın etkisiyle yüreğinin sesini dinler.
’’Türkler, tek taraflı bir kararla halifeliğe son
verdiler. Ortak noktamız ortadan kalktı. Bu du-
rumda biz Kürtlere… Özgürlüğümüzü kazanıp
kendi geleceğimizi kurma hakkı doğdu’’. Diyen
birini, dini kimlikle sınırlandırmak doğru ol-
masa gerek.
Öncülük Ş. Said’in omuzlarına yüklenince,
Azadi’ nin bayrağını devralır. İsyanın örgütlen-
mesi çalışmalarına başlar. Başarının birlikten
geldiğinin bilincinde
olarak Alevilerle temasa
geçer. Bu bile onun ulusal bilince verdiği öne-
mi göstermeye yeter. Kürtlerin iki ulu çınarı
(Ş. Sait ve Seyit Rıza) buluşur ne var ki Yavuz
Sultan Selim döneminden Hamidiye Alaylarına
kadar iki topluluk arasında öyle derin yaralar
açılmış ki, bir anda kapanması zordur. Bu bu-
luşmadan Dersim’in kendilerini arkadan vur-
maması sözüyle yetinmek zorunda kalırlar. Ki
bazı aşiretler sonra bu söze de bağlı kalmazlar
Koçgiri’ de Alevi Kürtler, Sünni Kürtlerden
destek alamadılar. Şimdi de tersi yaşanır. Kürt
trajedisinin bir yanı da bu değil midir? Sonuç-
suz kalan Dersim görüşmesine rağmen Ş. Said
Erzurum, Bingöl, Diyarbakır gibi çevrelerde
çalışmalarını sürdürür. Halkı 1925 baharında
isyana kaldırmak için uğraşır. Bitlis’te o sırada
tutuklu olan Halit Cibranlı ve İstanbul’da olan
S. A. Kadir’le de irtibatını sürdürür. Devletin
ajanı Binbaşı Kasım bacanağıdır. Devlet onun
aracılığıyla adım adım Ş. Said’i takip eder; is-
yan hazırlığı yapıldığından haberdar olur. Şeyh
Said’i tutuklamak arkasındaki desteği karşısına
almak demekti. Devlet meseleyi sessizce ya da
sinsice halletmek niyetindeydi. Kendisi ses olan
Ş. Said’i sessizce tutuklamak ya da ortadan kal-
dırmak imkansızdı. İşte bu noktada sinsi komp-
lo devreye girer.
Ş. Said o 300 kişilik atlı grubuyla Piran’ daki
(bugünkü Dicle) kardeşinin evine gelmişti. Şu-
bat ayıydı. İsyan için mevsim uygun olmadığı
gibi, hazırlıklar da tamamlanmamıştı. Ş. Sa-
id’e birkaç kaçak asker sığınır.
Kürt geleneğini
çok iyi bilen devlet için bu durum, gökte arayıp
yerde buldukları bir fırsattır. Hemen bir birlik
gönderip köyü kuşatırlar ve kaçakları isterler.
Kaçakları teslim etmek, Ş. Said’in toplum için-
deki saygınlığını, adını, şerefini lekelerdi. Olay
çıkması halinde ise isyan planı tehlikeye düşe-
cekti. Toplum geleneği mi toplumun geleceği
mi ikilemi Ş. Said’i zor durumda bırakır. Birliği
gönderen hükümet de zaten bunu hedefliyordu.
Sonucun ne olacağının bilincindeydi. Durumu
fark eden Ş. Said bu tuzağa düşmemek için epey
uğraşır fakat, devlet meyveyi olgunlaşmadan
dalından koparmaya kararlıdır. Bu komplo ve
provokasyonun
sonucu ilk kurşun patlar, isyan
ateşi de odunlar toplanmadan, kılıçlar bilen-
meden yakılmış olur. Komployla isyanı erken
doğum yaptırılır. Artık ateşi söndürmek im-
kansızlaşır. Tek bir seçenek kalır ateşi harlan-
dırmak… isyan ruhu genç olan yaşlı ulu çınar
Garip olan şu ki, Kemalistlerin
elinden tutan kendileri iken,
gittikçe o ele bakar oldular
63
da ateşi harlandırır. Ş. Said ulaşabildiği halkı
ayağa kaldırabilecek denli etkilidir. Halkta da
dipten yüzeye doğru büyüyen bir isyan dalgası
var, dokunmak yetecektir. Ne var ki, 1925 Şu-
batının ortasında Piran’ da gelişen komployla Ş.
Said hazırlıksız yakalanır. Ne siyasi örgütlülük
ne de askeri hazırlıklar tamamlanmıştır. İsyana
öncülük edecek subaylar tutukludur. Komployla
Ş. Said isyan meşalesini eline almak durumun-
da kalır. Her tür hazırlıktan yoksun isyanın si-
yasi ve askeri öncülüğünü omuzuna alır. Silah
kullanmadan silahı bir isyanın önderi haline
gelir. Arkasındaki halk desteğine rağmen başarı
için gerekli organizasyondan
ve askeri tecrübe-
den yoksundu. Komplo da bu zayıflıkları hedef-
lemişti. Tüm bunlara rağmen hakları gasp edil-
miş bir halkın isyan çığlığı vardı. Bu yüzden’’
Ş. Said ayağa kalktı’’ sözü nereye ulaştıysa orası
bu çığlığın sesi olur. Hükümetin komplosu,
halkın isyanına dönüşerek yayılır. Lice, Gena,
Hani, Palu, Varto, Bingöl, Elazığ gibi yerler kısa
sürede ele geçirilir. Sırada, tarihsel olarak öne-
mini hep koruyan Amed vardır. Ş. Said büyük
bir güçle ve moralle Amed surlarına dayanır. Ne
var ki hükümet de boş durmuyordu. Kürt’ün
hainliğe duyarlı kulağına vaatler yağdırıyor,
boyunduruk uzatıyor, parayla, mevkiiyle kaleyi
içten fethetmeye çalışıyordu. Yanı sıra, çeteler
oluşturup Ş. Said adına bu çetelerle halka zulüm
yaptılar. Böylece isyanın onurlu, haklı davasına
leke sürdüler. Surları kendi ruspisine ve evlat-
larına açacak olan halkın bir kesimi, bu şekilde
kendi kurtarıcısının düşmanı oldu. Dışarıdan
da
askeri takviye gelince, Amed kuşatması,
daha doğrusu Amed halkının kendi isyancı ev-
latlarıyla buluşma umudu hayata geçmez. Bu
başarısızlık, isyanın kaderini de belirler. Sonun
başlangıcı olur. Ş. Said için Amed surları kurtu-
luşun kapısıydı. O kapıdan girilemeyince, isyan
da gerileme başlar. Her başarı yeni atılımlar için
moral ve cesaret yaratır. Başarısızlık ise, cesa-
ret kırar moral bozar. Amed’ den sonra isyana
başarısızlığın ruh da eklenir. Elazığ’ı oradaki
halkın desteğiyle ele geçiren isyancılar, orada
talan ve çapulculuğa girişmişlerdi. Bu gibi uy-
gulamalar da isyanın halk içindeki desteğini
azaltır. Kurtarılan il ve ilçeler kısa sürede tek-
rar el değiştirir. Durumu gören ve değerlendi-
ren Ş. Said, yeniden toparlanıp savaşmak için
sınırlı düzeydeki gücüyle dağlara çekilmeye,
hatta İran’a gitmeye karar verir. Ancak nicedir
hainliğin mesleğini icra eden bacanağı Binbaşı
Kasım’ın ihanetine uğrar ve tutuklanır.
Şeyh Said’in ismiyle anılan 1925 olayları,
yok sayılmaya karşı halkın biriken öfkesinin
isyanıdır. Ama Pîran
provokasyonuyla da dev-
letin bir komplosudur. Yani hem bir isyan, hem
de bir komplo söz konusudur. Bombayı Kürt’ün
inkar süreci hazırlamıştır. Pimi devlet çekmiş,
bombayı da Ş. Said atmıştır. Komplo, isyanın
varlığını ve haklı davasını ortadan kaldırmaz.
Ancak komplo, isyanın askeri anlamda yenilgi-
ye uğramasında önemli bir etkendir, Pîran pro-
vokasyonuyla Ş. Said hazırlıksız yakalanır. Ha-
reket örgütsüz ve koordinesiz başlar. Öncülük
yapanlar da askeri tecrübeden yoksundur. Yanı
sıra, devletin hilesi Kürt’ün hain damarıyla bir-
leşir, kale içten fethedilir. Yenilgi bu sebeplerle
yaşanır. Ancak, asıl başarısızlık ideolojik ve ör-
gütsel sorunlardan kaynaklıdır.
Şöyle ki Kürtler, uzun süre umutlarını dışa
bağladılar. Bu olmayınca kendi adına savaş-
maya karar verdiler. Buna rağmen bir kısım
Kemalistlere tutunmaya devam eder. Kürt’ün
davasını omuzlayanlar ise zamanın ruhunu
kavramaktan uzaktır. Ulusal bilincin kozasın-
dan çıkıp çiçeklendiği bir dönemde Şeyhlik ku-
rumunun da etkisiyle epey bir süre din ve hila-
fet referans alınır. Öte yandan ulusal uyanışın
emareleri de vardır. Kürtlük ulusal ve uluslara-
rası arenada kayboldukça ulusal uyanışın öne-
mi artar. Ancak bunu omuzlayacak çağdaş bir
önderlik söz konusu değildir.
Şeyhliğin toplum
üzerindeki etkisiyle bu önderliği Ş. Said omuz-
lar. Din ve ulusal kimliği birleştirme gayretine
girer. Tüm iyi niyetine ve çabasına rağmen bu
ikilemin kıskacında kalır. Dolayısıyla, idam
fermanı imzalanan Kürdü kurtuluşa götürecek
bir perspektif ve program ortaya koyamaz. Yanı
sıra, Nakşiliğe dayalı şeyhlik kimliği onun Ale-
vilerle buluşmasını engeller. Tüm Sünni Kürtle-
ri örgütleyecek imkanı da bulamaz. Birliğe dö-
nük çabalara rağmen, isyan Elazığ, Diyarbakır,
Bingöl üçgenindeki Sünni Kürtlerle sınırlı kalır.
Bir İsyanda Darağacına Çekilen
Bir Halk
Piran olayı, bir komplonun tetiği olma işle-
vine sahiptir. İsyan ve ardı sıra yaşananlar, esas-
ta siyasi sonuçlarıyla önem taşıyor.
Bu isyan,
Cumhuriyetin ilk etkili ve sarsıcı olayıdır. Yu-
karda belirtilen nedenlerle, yine de başarı şansı