Ca'fer es-sâdik



Yüklə 1,28 Mb.
səhifə5/25
tarix30.10.2018
ölçüsü1,28 Mb.
#76034
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   25

CAĞALOĞLU HAMAMI

İstanbul'da XVIII. yüzyılda yapılan, büyük çarşı hamamlarının sonuncusu.

Eminönü ile Sultan II. Mahmud Tür­besi arasında aynı addaki semtte. Aya-sofya Meydanı'ndan Cağaloğlu'na uzanan Yerebatan caddesinin sağ tarafındadır. Eskiden burada Osmanlı ileri gelenleri­nin konakları ve Özel sarayları bulunu­yordu. İtalyan asıllı Cİcala ailesinden olup ihtida ederek Osmanlı hizmetine giren ve Cağaloğlu (Cigalazâde) Sinan Paşa ola­rak tanınan vezirin de konağı bu çevre­de bulunduğundan semt onun adını al­dığı gibi hamam da aynı adla şöhret bul­muştur.

Cağaloğlu Hamamı, Sultan 1. Mahmud (1730-1754) tarafından Ayasofya Camii içinde yaptırılarak vakfedilen kütüpha­neye gelir sağlamak üzere inşa edilmiş­tir. Ahmed Refik'in yayımladığı bazı ar­şiv belgeleri bu hususu açık olarak or­taya koymaktadır. 1153 Rebîülevvelin-de93 yazılan bir hükümde Marmara adası naibine, kütüphane vak­fı için inşa edilecek çifte hamamda kul­lanılmak üzere evvelce iskeleye indirilen mermerler yetmediğinden ocaktan çı­karılan sütun ve diğer mermerlerin ara­ba ve hayvanlarla indirilmeleri emredilir. Aynı yılın cemâziyelâhirinde Haremeyn-i şerîfeyn müfettişine ve su nazırına gön­derilen diğer bir emirnamede Büyük Bent'ten getirilen suyun Ayasofya mak-seminden bir miktarının hamama ayrıl­ması istenir. Yine aynı yılın şevval ayın­da Marmara nâibiyle subaşısına yazı­lan başka bir fermanda hamama tekrar mermer istendiğinden inşaatın henüz tamamlanmadığı anlaşılmaktadır.

Hamamın kapısı üstünde yer alan uzun manzum kitabe de binanın Sultan 1. Mah­mud tarafından 1154 (1741-42) yılında yaptırılmış olduğunu bildirir. Bu hamam hakkında etraflı tek incelemeyi 1916-1917'de yapan H. Glück, işleten kişinin buranın Hüsrev adında bir mimarın ese­ri olduğunu söylediğini ihtiyat kaydı ile bildirir.

R. VValsh'ın 1838'de yayımlanan kita­bındaki Thomas Allom tarafından çizi­len gravürde tasvir, edilen hamam görün­tüsünün buraya ait olduğu söylentisin­den, Cağaloğlu Hamamı'nın daha o ta­rihlerde bile yabancıların içine girdikleri bir tesis olduğu anlaşılmaktadır.

Halen işletilmekte olan Cağaloğlu Ha­mamı bir çifte hamamdır. Daha büyük ölçüde olan soldaki erkekler kısmına cadde kotu yükseldiğinden merdiven­den inilir. Dışa açılan girişin önünde, Türk mimarisinin hiçbir dönemine uymayan üslûpta garip biçimli mermerden bir ke­meri olan bir dış kapı bulunur. Soyun­ma yerine üstünde kitabe olan bir kapı geçit verir. Kare planlı soyunma yerini geçişi dilimli tromplarla sağlanan büyük bir kubbe örter. Hamamın dış mimarisi dışarıdan görünmeyecek şekilde binalar­la kapatılmıştır. Fakat dış mimarinin faz­la itinalı bir işçilik göstermediği söyle­nebilir. Soyunma yeri içten 14 x 14 m. ölçüsünde olup ortasında biçim bakımın­dan tamamen barok sanatı karakterinde mermer bir şadırvan havuzu bulu­nur. Büyük kemerlerin içlerindeki dolgu duvarlarında ortadaki büyük, yanlarda-kiler daha küçük olmak üzere üçer pen­cere açıldığından hamamın bu kısmı ol­dukça aydınlıktır. Kubbenin ortasında da ayrıca bir aydınlık feneri vardır.

İki kapıdan geçilen ılıklık kısmı, klasik Türk hamamlarından çok değişik bir bi­çime sahiptir. Burada birbirlerine ve du­varlara kemerlerle bağlanmış dört sü­tun, ortadakiler geniş, yanlardakiler dar dokuz bölüm meydana getirir. Ortadaki bölümlerin bir beşik tonoz ve bir kubbe ile örtülü olmasına karşılık yan bölüm­leri aynalı tonozlar örter. İki bölüm mer­merden perdelerle birer hücre halinde ayrılmıştır. Bu perdelerin kapıları barok profillidir. Buradaki sütunların başlıkla­rı da Türk sanatına tamamen yabancı bir üslûpta yapılmış, üst köşeleri volüt-lü ve ortaları birer oval madalyonlu ola­rak işlenmiştir. Başlığı ayrıca barok dört yaprak süsler. Ilıklık bölümünün sağın­da, kadınlar tarafı ılıklığına taşan, göre­vinin ne olduğu bilinmeyen beşik tonoz­lu dikdörtgen bir mekân bulunur. Solun­da ise helalar sıralanır. Ancak 0.70 m. kadar genişlikteki bir kapıdan geçilen halvet kısmı 12.50 m. Ölçüsünde bir ka­re olup hiçbir Türk hamamında rastlan­mayan bir mekân düzenine sahiptir. Or­tada uzun sekiz sütun bir sekizgen mey­dana getirir. Bu sekizgen üç taraftan klasik Türk mimarisinin üç eyvanı ile ileriye taşar. Ancak bu eyvanlar tonozlu değil kubbelidir. Köşelerde dört halvet hücresi yer alır. Ayrıca sağ taraftaki ey­vanda bulunan şevli bir geçitten kubbe­li küçük bir mekâna geçilir. Bunun bir benzeri de kadınlar tarafında bulunur. Bu mekânlar da Türk hamamlarında rastlanmayan bir özelliktir.

Kadınlar tarafının soyunma yeri, er­kekler tarafından hangi gaye ile yapıl­dığı anlaşılamayan büyük kare bir boş­lukla ayrılmıştır. Girişi yan sokaktadır. Muntazam bir planı olmayan ılıklığın so­lunda iki sütunla ayrılmış üç bölüm var­dır, ortayı ise büyük bir kubbe örter. Hal­vet erkekler tarafının benzeri bir mima­ridedir, yalnız köşelerde halvet hücrele­rinin perde duvarları ile ayrılmamış ol­ması bir farklılık teşki! eder. Her iki bö­lümün dışında boydan boya su deposu uzanır.

Cağaloğlu Hamamı. Türk hamamı mi­marisinde dört eyvanlı ve dört halvet hücreli tipin çok değişik ve yeniliklerle dolu bir örneğidir. Bu bakımdan Süley-maniye. Çemberlitaş ve İznik'te Yeni Ha-mam'da temsil edilen bu çeşitleme, Türk hamam mimarisinin istisnaî bir tipi ola­rak ortaya çıkmıştır. Ayrıca Cağaloğlu Hamamı İstanbul'un son büyük çarşı ha­mamı olarak da şehir tarihinde önemli bir yere sahiptir. Zira Sultan III. Musta­fa 1182 Reblü(evvelinde (Temmuz-Ağus-tos 1768), İstanbul'un su ve odun ihtiyacı sebebiyle bundan böyle şehrin içinde. Galata, Üsküdar, Eyüp ve Boğaziçi kıyı­larında yeni hamam inşa ettirilmemesi­ni istemiş, yasaklamaya rağmen yapı­lanların derhal yıktırılmasını ve harap durumda olanların da ihya edilmemesi­ni bir fermanla bildirmiştir. Gerçekten de bundan sonra artık çarşı hamamı in­şa edilmemiştir. Ayrıca yapısında barok üslûbun belirli oluşu da Türk sanatında yabancı sanat akımının başlangıcına işa­ret eder. Şehir tarihi ve Türk sanatı ba­kımından değeri azımsanamayacak olan ve sultan vakfı olduğu da açıkça bilinen bu kıymetli eserin özel mülkiyette de­ğerini hiçe sayan bir tutum içinde kal­ması üzücüdür. Ayrıca 1917'de Glück'ün bazı zorluklar yüzünden çok eksik ola­rak çizebildiği planının daha iyi bir rö-lövesinin hâlâ yapılamamış olması da büyük eksikliktir.



Bibliyografya :

H. Glück, Die Baede.r Kons Lantinopets, Wierı 1921, s. 131-136, 154-155; Ahmed Refik, Hic­rî Onikinci Asırda İstanbul Hayatı 1100-1200, istanbul 1930, s, 147, nr. 176, s. 150; nr. 179, s. 151; nr. 180. s. 217; nr. 261 iyeni hamam yap-tınlmaması hak I; R. Walsh-Th. Allom, Constan-tinople and the Scenery of the Seven Churches of Asla Minör. London 1838, s. 34-35 arasın­daki gravür; K. Ahmet Aru, Türk Hamamları Etüdü, istanbul 1949, s. 115-119; Semavi Eyi-ce. istanbul. Petit guide â fraoers les monu-ments byzantins et turcs. İstanbul 1955, s. 19, nr. 12; a.mlf., "İznik'te Büyük Hamam ve Os­manlı Hamamları Hakkında Bir Deneme", TD. Xl/15 (1960), s. 99-120; R. Ekrem Koçu. "Cağaloğlu Hamamı", İst.A, VI, 3337-3341.




Yüklə 1,28 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   25




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə