Ca'fer es-sâdik



Yüklə 1,28 Mb.
səhifə14/25
tarix30.10.2018
ölçüsü1,28 Mb.
#76034
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   25

CALİYE

Genel olarak Osmanlı topraklarından göç edip Amerika kıtasına yerleşen toplulukları ifade eden bir terim.

Arapça "göç etmek" anlamındaki celâ masdanndan türetilmiştir. Hicret kavra­mından farklı bir anlam taşımakta olup XIX ve XX. yüzyıllarda Osmanlı hâkimiyetindeki topraklardan Güney ve Kuzey Amerika'ya yapılan göçleri ifade etmek­tedir. Son otuz kırk yıl içinde bu terimin kapsamı, Amerika kıtasına ve Orta Ame­rika adalarına yapılan diğer müslüman göçlerini de içine alacak şekilde geniş­letilmiştir. Hatta bugün sadece Ameri­ka'ya göç eden müslümanlar için kulla­nılmaya başlanmıştır. II. Dünya Savaşı'-na kadar Yeni Dünya'ya göç edenlerin büyük bir kısmını hıristiyanlar oluştur­maktaydı. Fakat son yıllarda Asya ve Af­rika'dan müslüman göçünün artması câ-liyenin bu anlamda kullanılmasında et­kili olmuştur.

Öte yandan son otuz kırk yıl içinde Amerika'da bir kısım zencilerin eski kül­tür ve din kökenlerini araştırmaya ko­yulmaları, caliye ile ilgili çalışmalara ye­ni ve dikkat çekici boyutlar kazandırmış­tır. XVI. yüzyılda başlayan köle ticareti hakkında arşiv belgeleri ve aile evrakı içinde kalmış şahsî hâtıralara dayanıla­rak Amerika Birleşik Devletleri1 nden J. C. Fletcher, D. P. Kidder. Roger Bastide, Fotarin Shyllon, Clyde Ahmed Wİnters ve Brezilya'dan Gilberto Freyte, Nina Rod-rigues gibi yazarlarla birçok enstitü ve araştırma merkezi tarafından yapılan incelemelerde Amerika'ya getirilen kö­lelerin önemli bir kısmının müslüman ol­duğu, bunların arasında tahsil görmüş, yüksek ailelere mensup kişilerin de bu­lunduğu ortaya çıkmıştır. Bu araştırma­larda aynca Afrika kökenli müslüman-ların önemli bir kısmının Gana, Mali, So-kotro, Kânim-Bornu, Songay ve Sudan gibi yerlerden getirildiği tesbit edilmiş­tir. Bunlardan bir kısmı, Amerika'ya ulaş­tıklarında din değiştirmeye mecbur edil­melerine rağmen esas dinlerini muha­faza ederek ibadetlerini sürdürmüşler­dir. Bu sebeple Brezilya'da siyah köleler arasında İslâmiyet bir hayli yaygın ola­rak XIX. yüzyıla kadar varlığını korumuş­tur. Ussa (Havsa) ve Mali'den getirilen köleler, XVII. yüzyılda merkezleri Pernam-buco ve Alagoas olmak üzere Palamares Cumhuriyeti'ni kurarak Portekizliler ve Hollandalılarla mücadele etmişlerdir. Ayrıca Brezilya'nın Bahia eyaletinde bu­lunan siyahlar 1830 yılında Antonio Con-selheiro'nun liderliğinde Brezilya tarihin­de çok önemli yeri olan bir isyan hazır­lamışlardır. Sûfî yönü ağırlık taşıyan bu isyan bastırıldıktan sonra harekete ka­tılan siyahların bir kısmı Afrika'ya dön­müş, bir kısmı da Dahomey vb. bölgele­re yerleşerek camiler inşa edip eski İslâmî geleneklerini sürdürmüşlerdir.

Caliye teriminin kapsamını çok daha geniş anlamda ele alan bazı araştırma­cılar, Kristof Kolomb'un Amerika'yı keş­fi sırasında yanında yeni hıristiyan ol­muş, fakat İslâmî inançlarını muhafaza eden gemiciler bulunduğunu iddia et­mektedirler. Hatta Amerika'nın iç ta­raflarına giden ilk kâşifler arasında bir­çok müslümanın bulunduğunu ileri sü­renler de vardır. Endülüs'ün 1492'de İs­panyollar tarafından tamamen geri alın­masından sonra uygulanan baskıdan kur­tulmak için birçok müslüman görünüş­te din değiştirerek (takıyye'ye başvura­rak) kurtuluşu Yeni Dünya'ya göç etmek­te bulmuştur. Genellikte Orta Amerika'­ya yönelen bu göç o derece artmıştır ki İspanya kraliçesi 1531 yılında bir emir­name çıkararak kendi şahsî izni olma­dan müslümanların Amerika'ya gitme­lerini yasaklamıştır.

Câliyenin kapsamının bu şekilde ge­nişlemesi, yapılacak araştırmaların yeni bir metot ve anlayışla ele alınmasını ve caliye tarihinin en azından dört bölüme ayrılarak İncelenmesini gerektirmekte­dir. Birinci devre Amerika'nın keşfinden XIX. yüzyıla kadar olan zamanı, ikinci devre XIX. yüzyılın ortalarından I. Dünya Savaşı'na kadar olan zamanı, üçüncü devre iki dünya savaşı arasını, dördün­cü devre de müslümanlar bakımından en Önemlisi olan ve II. Dünya Savaşı'n-dan bugüne kadar geçen zamanı içine alan dönemdir. Bunlardan ikinci devre­de Amerika'ya en yoğun göç meydana gelmiştir. Osmanlı Devleti'nden Ameri­ka'ya ilk göçlerin 1820'de ve özellikle 1860'lardan sonra başladığı bilinmek­tedir. Amerika Birleşik Devletleri İstatis­tik Dairesi'nin yayınlarından göç eden­lerin kökenleri ve sayıları tesbit edile­bilmektedir. Buna göre 1869-1875 ara­sında Anadolu ve Suriye'den yalnız on alt muhacirin gelmesine karşılık 1886-1890 arasında bu sayı 2215'e yüksel­miştir. 1901 ile 1905 arasında ise göç­men sayısı 30.515'e ulaşmıştır. Göçün en kesif yılları sayılan 1911-1915 yılla­rında muhacir sayısı 72.231 kişiye yükselmiştir. Böylece 1869-1915 arasında Anadolu ve Suriye'den Amerika Birleşik Devletleri'ne giden göçmenlerin yekünü 178.712 olmuştur. Bazı kaynaklar Ru­meli'den göç edenlerin sayısını 1891'de 265. 1892'de 227 kişi olarak göstermek­tedir. Ancak diğer bazı kaynaklar, Os­manlı Rumelisi'nden Amerika'ya göçle­rin daha 1857'de başladığını ve 1903'-ten itibaren her yıl bu göçlerin 1000 kisinin üzerine çıktığını, 1907'de 20.767. 19O8'de 11.209 kişiye ulaştığını ve 1911 -1914 arasında 14.000 civarında olduğu­nu belirtmektedir. 1890-1910 yıllarında Anadolu ve Suriye'den Amerika'ya orta­lama olarak yılda 40.000 kişinin göç et­tiği bilinmektedir. Göçmenlerin büyük bölümü Güney Amerika'da Brezilya ve Arjantin'e gitmiştir. Aynca Meksika, Kü­ba ve diğer ülkelere de önemli miktar­da göç olmuştur. Latin Amerikalılar'ca Turcos (Türkler) denilen350 bu göçmenlerden Arjantin'e 189S yılına kadar 11.585, 1896-1905 arası 66.558. 1906-1915 arası ise 59.272 kişi, yani yirmi dört yıl içinde yaklaşık 138.000 kişi göç etmiştir. Brezilya'ya da 1897-1915 yılları arasında Suriye, Ana­dolu ve Filistin'den 45.000 göçmen git­miştir. Aynı süre İçinde Küba'ya giden Osmanlı göçmenlerinin sayısı İse 4500'-dür. Buna göre 1880-1914 yıllan arasın­da kıtanın diğer ülkelerine gidenlerle bir­likte yaklaşık 200.000 kişi Güney Ame­rika'ya göç etmiştir. Bu sayıya Amerika Birleşik Devletleri'ne gidenler de ekle­nirse Kuzey ve Güney Amerika'daki göç­men sayısının en azından yarım milyo­na ulaştığı görülür. Bazı kaynaklar bu sayıyı 1 milyona kadar çıkarmaktadır.

Çoğunluğunu hıristiyan Araplar'ın teş­kil ettiği göçmenler, Osmanlı toprakla­rında zulme uğradıklarını söyleyerek Amerika halkının acıma duygusunu is­tismar etmişlerdir. Halbuki Osmanlı ar­şivleri incelendiğinde göç edenler ara-sırida çok sayıda müslümanın da bulun­duğu görülür. Nitekim göçlerle ilgili bir Osmanlı konsolosluğu raporunda. Malta adasına uğrayan bir gemide 201 Suri­yeli muhacirin bulunduğu ve bunların yarısının müslüman olduğu belirtilmek­tedir. Marsilya'da bulunan diğer bir Os­manlı konsolosu ise Amerika'ya giden göçmenler arasında Elazığ, Aydın ve Trabzon'dan çok sayıda müslüman gen­cin bulunduğuna işaret etmektedir. Ay­rıca Washington'da bulunan Osmanlı se­fareti 1900 yılında Massaçhusetts. Mic-higan ve Saint Louis'de 200'den fazla müslümanın yaşadığını tesbit etmiştir. Yine resmî istatistiklere göre 1909'da Arjantin'e giriş yapan 11.765 Suriyeli muhacir arasında 5111 kişi müslüman olarak kaydedilmiştir. Bununla beraber ayırım yapılacağı veya Amerika'ya kabul edilmeyecekleri korkusu ile önemli mik­tarda müslümanın dinlerini sakladıkları da bir gerçektir. Öte yandan Hıristiyan­lığı kabul ettikleri takdirde göçlerinin kolaylaşacağı ve iş bulacakları şeklinde misyoner propagandasının tesiriyle bir­çok müslümanın dinini değiştirmediği halde hıristiyan ismi aldığı da görülmüş­tür. Bu arada bekâr müslüman muhacir­lerden önemli bir kısmı Amerikalı kadın­larla evlenip çocuklarını hıristiyan olarak yetiştirmek zorunda kalmıştır. Makedon­ya'da 1900-1913 yılları arasında meyda­na gelen karışıklıklar sonucunda önem­li bir göç hareketi olmuştur. Bu karga­şa döneminde özellikle Dâhili Makedon İhtilâl Örgütü351 tarafın­dan öldürülen Türkler'in çocuklarının bir kısmı, Amerika'ya göç eden Bulgarlar tarafından beraberlerinde götürülmüş­tür. Bu çocukları kendi aileleri arasında gösteren Makedonyalı Bulgarlar onları hıristiyan olarak yetiştirmişlerdir. Ancak bugün bunlardan birçoğu Türk asıllı ol­duğunu ifade etmektedir.

Osmanlı ülkesinden Amerika'ya göç­lerin yalnız Suriye ve Lübnan'dan olduğu şeklindeki görüş yanlıştır. Mevcut bazı vesikalar, Doğu Anadolu'dan da çok sa­yıda insanın Amerika'ya göç ettiğini gös­termektedir.

Amerika'ya yapılan göçün sebepleri zamana göre değişiklik göstermiştir. Göç­menler arasında fakir köylülerden yük­sek okul mezunu kimselere kadar çeşit­li sınıftan insanlar bulunmaktadır. Me­selâ bunların içinde Beyrut'taki Suriye Protestan Koleji'nden352 mezun olanlar bu­lunduğu gibi fakirlikten ve topraksızlık­tan kurtulmak isteyen köylüler de var­dır. Öte yandan yerli ekonominin uğra­dığı sarsıntılar, geleneksel sanatların git­tikçe önemini kaybetmeye başlaması, yatırımların yok denecek kadar az olu­şu, Lübnan'da filoksera hastalığının bağ­ları kurutması, ipek böceklerini öldüren bir hastalığın ipek sanayiine büyük za­rar vermesi, Cebelilübnan'ın muhtariyet kazanması ile onu besleyen iç bölgeyle ilişkilerin kesilmesi gibi sebepler fakirli­ğe ve işsizliğe yol açmıştır. Ayrıca İtti­hat ve Terakki hükümetinin 1911 yılın­da hıristiyanlan da askerlik yapmaya mecbur tutması, özellikle Suriye ve Lüb­nan'dan göçlerin artmasına yol açmış­tır. Bu olumsuz etkenler yanında cazip bazı sebepler de göçte etkili olmuştur. Nitekim Amerika'da işçiye olan ihtiyaç, yevmiyeleri Avrupa ve bilhassa Osmanlı Devleti'ne kıyasla çok yükseklere çıkarmıştır. Hatta Arjantin ve Brezilya'da ta­rım kolundaki işçi ihtiyacı dolayısıyla bu ülkelerden gelen iş adamları Suriye'nin köy ve kasabalarında gezerek işçi topla­mışlardır. Bu şekilde çalışmak için Ame­rika'ya giden göçmenlerin büyük çoğun­luğu bir süre çalışıp para biriktirdikten sonra yurduna geri dönmüştür. Yaklaşık üçte birinin geri döndüğü bilinen göç­menlerin hayat seviyelerinin yükselme­si, fakir komşularının da Amerika'ya göç etmesinde etkili olmuştur.

Osmanlı Devleti, 1856-1914 yılları ara­sında büyük bir muhacir akınına mâruz kalmasına ve bunlara toprak dağıtma­sına rağmen hâlâ ziraata açılmamış ge­niş topraklara sahipti. Bu sebeple dün­ya ekonomik konjonktürünün ziraat aley­hine gelişmesine rağmen devlet kurtu­luşu ziraatın ilerlemesinde görerek dı­şarıya göçü yasaklamıştır. Pasaport ve­rilmediği halde mürur tezkereleri kulla­nılarak göçün gizlice sürdürülmesi ve göçte devletin çıkarlarının da olduğunun görülmesi üzerine yasaklama 1892 yılın­dan itibaren kaldırılmıştır. Amerika'ya giden göçmenler geride kalan ailelerine ve akrabalarına oldukça büyük miktar­lara ulaşan paralar göndermekteydiler. Meselâ XIX. yüzyılın sonlarında Cebeli-lübnan'ın 220 milyon frank olan yıllık gelirinin 90 milyonunu göçmenlerin gön­derdiği paralar oluşturmaktaydı. Arjan­tin'den 1913 yılında tek bir bankadan Osmanlı Devleti'ne 11.800.000 pesos, bü­tün Arjantin'den ise bir yılda 240 mil­yon Osmanlı kuruşu yollanmıştı353. Bununla beraber göç­menlerden bir kısmının Osmanlı Devleti aleyhine çalıştığı görülmüştür. Özellikle Suriyeli bazı hıristiyan milliyetçilerle Er­meniler çıkardıkları dergi ve gazeteler yoluyla Osmanlı hükümetine, saltanata ve genellikle Türkler'e hücum etmişler, hatta Amerikan vatandaşlığına geçen bazı Ermeni militanlar Osmanlı toprak­larında siyasî teşkilâtlanma yoluna git­mişlerdir. Takibe uğradıkları zaman da Amerikan vatandaşı olduklarını ileri sürerek kapitülasyon hükümlerinden isti­fade edip kurtulmuşlardır. Bu sebeple hükümet, aslen Osmanlı vatandaşı olup daha sonra Amerikan vatandaşlığına geç­miş kimselerin Osmanlı ülkesinde Os­manlı kanunlarına tâbi olacaklarına dair bir karar çıkarmıştır.

Câliyenin ikinci devresinde Amerika Birleşik Devletleri'ne giden ve özellikle Orta Amerika'daki Michigan, Ohio ve Illi­nois eyaletlerine yerleşen müslüman göç-

menlerle New York, New Jersey ve Mas-sachusetts'de yerleşmiş bulunan müs­lüman göçmenlerin dinî ve geleneksel hayatlarını devam ettirme çabası içinde oldukları görülmektedir. Bu müslüman göçmenlerden bazılarının yayımlanan hâ­tıralarında dinî ve kültürel bakımdan ne gibi güçlüklerle karşılaştıkları anlatılmak­tadır. Bununla birlikte rnüslümanların Amerika ile olan ilişkileri iyi başlamıştı. Amerika Birleşik Devletleri 1776'da istiklâlini elde ettikten sonra Cezayir. Tu­nus ve Trablusgarp'tan bazı müslüman-ların Amerika'ya gitmesini teşvik et­mişti. Buna karşılık 1783'te Amerika'yı ilk tanıyan ve oraya elçi gönderen ülke Fas olmuştu. 1840 yılında da Uman ima­mını temsilen Ahmed Ben Naaman adın­da bir elçi Massachusetts eyaletini ziya­ret etmişti. Fakat bu temaslar müslü-manlara özellikle cami, vakıf gibi mü­esseseler kurmaları açısından fayda sağ­lamadı. Bu hususta ilk göçmenlerin faz­la başarı gösterememelerinde kendi din ve kültürleri konusundaki bilgisizlikleri, gerçek anlamda din hürriyetine yer ve­ren Amerika anayasasından faydalan­mayı bilmemeleri ve bir ölçüde de olsa Amerikan halkının başka dinlere karşı hoşgörülü davranmamasının rolü vardır. Bununla beraber müslüman göçmenler 1912 yılında Detroit'te ilk camiyi inşa etmeyi başardılar. 1930'da Nation of İs­lam adıyla ilk müslüman teşkilât kurul­du. Yeni bir din şeklinde ortaya çıkan bu teşkilât. 1975 yılından sonra VVallace b. Muhammed tarafından Sünnî esasla­ra göre yeniden düzenlenmiştir.354

İslâmiyet'in Amerika Birleşik Devlet-leri'nde ve özellikle orta eyaletlerinde yayılmasında, ilki 1876 yılında Amerika'­nın istiklâlinin 100. yılı kutlamaları do­layısıyla Chicago'da, ikincisi 1893'te Ame­rika'nın keşfinin 400. yılı münasebetiyle New York'ta, üçüncüsü de 1904'te Saint Louis'de açılan fuarlar etkili olmuştur. Bunların ilkinde Osmanlı İmparatorlu­ğu, Mısır hidivliği, Tunus beyi ve Cezayir kahramanı Abdülkâdir el-Cezâirî tarafından verilen birçok kıymetli sanat eş­yası teşhir edildikten sonra bölgedeki müzelere hediye edilmiştir. İkincisinde ise fuarın ortasında Sultan II. Abdülha-mid tarafından inşa ettirilen cami çok olumlu tesir bırakmıştır. Özellikle cami­de ezan okunup namaz kılınması, bunu gören ve dinlerini açığa vurmaktan çe­kinen birçok rnüslümanı cesaretlendire­rek mescid ve cami yaptırmalarına ze­min hazırlamıştır. Bu fuarda sağlanan başarıdan sonra Osmanlı hükümeti Saint Louis'de kurulan üçüncü fuara da katıl­mayı kararlaştırmış, Osmanlı Devleti'ni Washington sefiri Şefik Bey, Mısır'ı ise Butrus Gali Paşa temsil etmiştir. Bu fu­arlarda Osmanlı Devleti'nde bastırılan binlerce kitap sergilenmiş, daha sonra bunlar çeşitli kütüphanelere hediye edil­miştir. Böylece ikinci caliye devri sona ererken Amerika Birleşik Devletleri'nde İslâmiyet önemli mesafe katetmiş ola­rak 1910 lardan sonra Amerika'ya göç eden müslümanlara kendi okullarını, ca­mi ve mescidlerini kurma cesaretini ver­miştir.

Üçüncü caliye devrinde I. Dünya Sava-şı'nın bir sonucu olarak Kuzey Ameri­ka'ya giden göçmenlerin sayısında bü­yük bir azalma olmuştur. Nitekim yalnız 1914 yılında Osmanlı Devleti'nden top­lam 29.913 muhacir çıkmış İken savaşın devam ettiği 1915-1919 yılları arasında ancak 6000 kişi göç etmiştir.

Savaştan sonra meydana gelen siyasî değişiklikler de göç durumunu yakın­dan etkilemiştir. Balkanlar'ın ve Suriye, Filistin, İrak gibi Araplar'la meskûn top­rakların Osmanlı Devleti'nden ayrılması sonucu 1921-1924 yılları arasında yir­mi altısı Anadolu'dan, diğerleri Balkan-lar'dan olmak üzere sadece 2500 Türk Brezilya ve Arjantin'e gitmiştir. Buna kar­şılık aynı yıllarda eski Osmanlı toprakla­rından Amerika Birleşik Devletleri'ne gi­denlerin sayısı yaklaşık 33.000 kişi olup bunlardan altmış ikisi Türk, yirmi biri Arap, kalanı da Ermeni ve Rumlar'dan oluşmaktaydı. Bu sırada Kanada'ya da göç başlamış ve eski Osmanlı Devleti te­baasına mensup yaklaşık 6000 kişi bu ülkeye göç etmiştir. Aynı devre içinde Ka­nada'ya göç eden Ermeniler'in sayısı ise 820 civarındadır.

Amerika Birleşik Devletleri 1924 yı­lından itibaren, ülkeye yapılacak göçler­le İlgili olarak her memleket için ayrı ayrı doğum yeri esasına dayalı kota ko­yan bir kanun çıkarmıştır. Buna göre Türkiye'nin göç kotası yılda 100 kişi ola­rak belirlenmiş ve kısa süre içinde bu kotanın 1940 yılına kadar olan dönemi, çoğunluğu Ermeni, Rum ve diğer azınlık­lar tarafından doldurulmuştur. Kota uy­gulanmayan Güney Amerika'ya göçler ise özellikle kotası daha düşük olan Suri­ye ve Lübnan'dan sürdürülmüştür. Üçün­cü devir câliyesinin en önemli özelliği, hıristiyan göçmenlerin iktisadî durum­larını güçlendirmeleri yanında dinî-millî cemaatler oluşturarak kiliseler yoluyla kültürlerini ve dinî vasıflarını korumala­rı ve kimliklerini devam ettirmeleri ol­muştur. Buna karşılık büyük bir kısmı bekâr olan müslümanların, yerli hıristi­yan kadınlarla evlenmeleri ve çocukla­rının da hıristiyan olarak yetiştirilmesi sonucunda ilk müslüman kuşağın ve­fatından sonra dinî varlıkları tamamen ortadan kalkmıştır. Hıristiyanlarda ol­duğu gibi kendi cemiyetlerini de oluş-turamayan müslüman muhacirlerden 1860-1945 yılları arasında Amerika'ya yerleşen yaklaşık 250.000 kişi bu şekil­de tarihten silinmiştir.

II. Dünya Savaşı sonrasında çıkan si­yasî karışıklıklar sebebiyle Güney Ame­rika'da ekonomik gelişmelerin durması buradaki ülkelere göçü önlemiş, buna karşılık Amerika Birleşik Devletleri eko­nomik gelişmesiyle göçmenler için en cazip ülke haline gelmiştir. Ancak kota sistemi kitle göçlerini engellediğinden Amerika Birleşik Devletleri'ne göç 1900-1924 yıllarına kıyasla çok düşük kalmış­tır. Nitekim 1931-1950 yıllan arasında eski Osmanlı ülkesinin Avrupa'da kalan bölgelerinden 1317, 1951-1970 yılları arasında 8960. Asya'da kalan bölgele­rinden de aynı yıllarda toplam 5246 kişi Amerika'ya göç etmiştir. Ancak göçmen sayısının azalmasına karşılık göçmenle­rin eğitim seviyeleri yükselmiştir. Bun­da Amerika'nın seçkin elemanlara olan ihtiyacı rol oynamış, bu sebeple doğduk­ları ülkelere ayrılan kota listelerinin ba­şına konan çeşitli uzmanların ülkeye gi­rişi kolaylaştırılmıştır. Bu sayede yüz bin­lerce kişi ve bu arada 10.000'i aşkın Türk doktor, mühendis, profesör, İktisatçı vb. meslek sahibi kimse Amerika'ya yerleş­miştir. Aynı durum Ortadoğu ülkeleriyle Pakistan, Malezya, Endonezya gibi bir­çok müslüman ülkede de görülmüştür. Öte yandan 1960'lardan sonra savaş do­layısıyla veya siyasî sebeplerle göçe mec­bur kalan birkaç milyon insan Amerika Birleşik Devletleri'ne yerleşme imkânı bulmuştur. Bu şekilde 80.000 Filistinli, 250.000 İranlı. 300.000 Afgan355 Amerika'ya yerleşmiştir. Daha son­ra bunlara Yemen, Suriye, Irak gibi ül­kelerden gelen ve çoğu müslüman olan göçmenler de katılmış, böylece II. Dün­ya Savaşı'ndan sonra Amerika Birleşik Devletleri'nde müslüman nüfusu hızla artmıştır. Dolayısıyla 1950'lerden sonra caliye teriminin anlamı yavaş yavaş de­ğişmeye başlamış ve artık eskiden ol­duğu gibi din, ırk ve milliyet farkı gö­zetilmeden Osmanlı Devleti'nden göç edenlerin bütününü kapsamak yerine sadece müslüman muhacirleri ifade eden bir tabir haline gelmiştir. Bu husus tam anlamıyla yerleşmemiş olmakla birlikte genel eğilim bu yöndedir.

Eski Osmanlı ülkelerinden gelerek Amerika kıtasına yerleşen hıristiyan ve müslüman göçmenlerin bazıları önemli mevkilere kadar yükselmişlerdir. Mese­lâ daha 1920'lerde Meksika'nın Sonora eyaletinde devrimle işe başlamış ve da­ha sonra devlet başkanlığı yapmış olan Plutarco Elias Cales Arap asıllıdır. Co-lumbia'da hıristiyan Arap kökenli Julio Turbay Ayala cumhurbaşkanlığına ka­dar yükselmiştir. Brezilya'da Paulo Sa­lim Malouf, çok zengin olan Sao Paulo eyaletinin valiliğini yapmış, daha sonra cumhurbaşkanı adayı olmuştur. Nikara­gua'da Arap asıllı hıristiyan göçmenler bakanlık mevkilerini işgal etmişlerdir. Amerika Birleşik Devletleri'nde ise Arap asıllı Aburezk Güney Dakota'dan sena­tör seçildiği gibi Califomia'dan hıristiyan asıllı Arap göçmenlerin çocukları fede­ral kongreye üye olmuşlardır. Amerika Birleşik Devletleri'nde Osmanlı ülkesin­den gelen göçmenlerin çocuklarını dip­lomaside (Philip Habib), üniversite rek­törlüklerinde (Donna Shalala), büyük şirketlerin başkanlıklarında ve birçoğunu üniversite profesörlüğünde görmek müm­kündür. Bu arada yine Osmanlı ülkele­rinden göç eden hıristiyanlar kültürel ve dinî alanlarda büyük faaliyet göstermiş­ler. 1924e kadar 219 kilise ve dini hiz­met yeri inşa etmişlerdir. 1929 yılına ka­dar Amerika Birleşik Devletleri'nde Arap­ça olarak toplam 1021 gazete ve dergi yayımlanmıştır. Bunlardan Al-Huda ga­zetesi 1943'ten beri yayımlanmaktadır. Aynı yıllarda Güney Amerika'da 166 ka­dar gazete ve dergi çıkarılmaktaydı. Bu­na karşılık 1952'de Amerika Birleşik Devletleri'nde cami sayısı dokuz kadardı. Müslümanların sayısı ise zenciler hariç 50.000 civarında tahmin edilmektedir.

Amerika Birleşik Devletleri'nde 1960'-tan itibaren hızla artmaya başlayan müs-lümanlann sayısı, yapılan bir araştırma­ya göre 1983'te 1.9S0.000'e, 1992 yılı başlarında ise 3-4 milyona yükselmiştir. Bugün Amerika Birleşik Devletleri'ndeki cami sayısı 302, mescid sayısı ise 199-dur. Yaklaşık 100'e yakın dernek kurmuş olan müslümanların en kalabalık oldu­ğu yerler Chicago, New York ve Detroit gibi şehirlerdir. Cami inşaatında, Amerika'da öğrenim görmekte olan yakla­şık 30.000 müslüman öğrenciyi temsil eden Müslim Students Association356 adlı kuruluşun etkisi büyüktür. 1983te adını Islamic Society of North America (ISNA) olarak değiştiren ve mer­kezi Indiana'da bulunan kuruluş, müs-lüman devletlerden sağladığı yardımlar­la camiler inşa ettirmiş, din dersleri ve­ren okullar açmış, hapishanelerdeki bin­lerce zenciyi müslüman yapmıştır. Bun­dan başka merkezi Chicago'da bulunan bir İslâm federasyonu daha kurulmuş­tur. Ayrıca çeşitli yerlerde ilmî ve kültü­rel faaliyetlerde bulunan müslüman ku­ruluşlar mevcuttur. Amerika Birleşik Devletleri1 nde İslâmiyet'in bugünkü ge­lişmesinde Araplar'ın önemli katkıları olduğu gibi Türkler'in ve diğer milletle­rin de büyük katkıları vardır. İslâmiyet Amerika'da Hıristiyanlık ve Yahudilik gi­bi ülkenin ana dinleri arasında yer al­makta ve anayasa hükümlerine göre her türlü hakka sahip bulunmaktadır.

Bibliyografya:

Juan A. Alsına, La Inmigracion Europea, Buenos Aires 1896; George Haddad, ML Leba-non to Vermont, Rutland 1916; Tawfik Da'un. Mukhtarat al-Jadid, Sao Paulo 1922; İmre F&-renczi — W. F. Wilcox. Interanitona! Migrationa, I, New York 1929; Salcım Rizk. Syrian Yankee, New York 1943; Wadİ Dİb, al-Shi'r al-Arabi fi al Mahdjar ai-Ameriki, Beirut 1955; Elie Safa, L'Ğmigration tibanaise, Beirut 1960; Charles lssawi, The Economic History of the Middte East, 1800-1914, Chicago 1966; Abdo A. Elkholy, The Arab Moslems in the United States, New Haven 1966; Roger R. Trask, The United Sta­tes Response to Turkish Nationalism, 1914-1939, Minneapolis 1971; Historical Statistîcs of the ünited States, Coionial Times to 1970357. Washington 1971; Philip K. Hitti, The Syrians in America, New York 1974; a.mlf., "DjâliYa", El2 (Ing), II, 403-404; Beverly Turner Mehdi, The Arabs in America, 1492-1977, New York 1978; Arabs in the Neıv World358, Det-roit 1983; The Musiim Community in North America359. Edmonton 1983; Kemal H. Karpat, The Ottoman Popuiation 1830-1914, Madisorı 1985; a.mlf., "The Ottoman Emigration to America 1860-1914", UMES, XVII (1985). s. 175-209; C. Umhau Wolf, "Mus-lims in the American Mid-West", MW, sy. 50 (1960), s. 39-48; ME, XXXIII/4 11961], s. 468-470; Donald M. Reid. "The Syrian Christians, the Rags-to-Riches Story and Free Enterpri­se", UMES, 1 (1970), s. 353-366; Süleyman S. Myang, "Isiam in the United States, Revievs of Sources", JIMMA, II (1980), s. 189-204; Al-'Arabi, sy. 339, Kuveyt 1981, s. 164-183; Arif Ghayur, "Ethnic Distribution of American Mus-lims and Selected Socio-Economic Charac-terisücs", JIMMA, V (1983), s. 47-59; T. B. Ir-ving, "Relations Between Latin America and the Islamic World", İC, LX (1986), s. 31 -39.




Yüklə 1,28 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   25




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə