DEDE KORKUT'UN
PALTOSU
BAMSI BEYREK BOYU
(İnceleme - Çeşitlemeler - Şah Kasım Hikayesi Metni)
Doç. Dr. Abdulkadir Emeksiz
J
BOGAzİÇİ
YAYINLARI
.............
BOGAZİÇİ YAYINLARI NO:
375
DEDE KORKUT'UN PALTOSU
Doç. Dr. Abdulkadir EMEKSİZ
ISBN:
978-975-451-344-8
Kapak Çizim : Burçin NOGAYOGLU
NİSAN
2016
/ İSTANBUL
J
BOGAzİÇİ
YAYINLARI
�
Boğaziçi Yayınları A.Ş.
Alemdar Malı. Çatalçeşme Sok. Meriçli Apt.
No:44 Kat:2 Cağaloğlu - Fatih/ İSTANBUL
Tel: 02 1 2 520 70 76 Faks: 02 1 2 526 09 77
www.bogaziciyayinlari.com.tr
Baskı, Cilt
Pasifik Ofset
Cihangir Malı. Güvercin Cad.
Baha İş Merkezi A blok No: 311
Kat:2 343 1
O
Haramidere / İstanbul
02 1 2 4 1 2 1 7 77 Sertifika No: 1 2027
İTHAF:
Sevgili annem
Meryem Emeksiz'e
İçindekiler
İçindekiler
. . . . . . . . .
.
. . . . . . . . .
.
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
.
. . . . . . . . . . . . . . .
.
. . . .
4
Ön Söz
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
7
Kısaltmalar
. . . . . . . . . . .
.
. . . . . . . . . . . . . . . . . . .
. .
. . . . . . . . . . . . . . . . . .
.
. . . . .
1 1
Kırımlı Süleyman Sôdi Bey'in Hayatı ve Eserleri
. .
. .
.
.
. . . . .
1 2
BİRİNCİ BÖLÜM
DEDE KORKUT ANLATILARININ TÜRK DESTAN
KÜLTÜRÜ İÇİNDEKİ
YERİ
VE ÖNEMİ
A.
Destanlar ve Dede Korkut Metinlerinin Oluşumu
1 .
Destan Kavramı
. . . . . . . . . . . . . . . . .
.
. . . . . .
.
. . . . . . . . . . . .
.
. . . . . .
20
2.
Türk Destanlarının Kök Birliği . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 22
3.
Türk Destanlarının ve Dede Korkut
Anlatılarının Oluşumu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . .. 23
B.
Türk Destanlarının Tasnifi,
Tasnifte Dede Korkut'un Yeri ve Türü
1 .
Türk Destanlarının Tasnifi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 35
2.
Edebi Tür Olarak Dede Korkut Anlatılan . . . . . . . . . . 37
3.
Destanların İşlevleri . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ...... 41
4.
Dede Korkut Anlatılarının Nitelikleri
.
. . . . . . . . . . . . . . 43
5.
Dil ve Üslup Bakımından Dede Korkut
. . . . . . . . . . . . .
45
6.
Oğuzname Olarak Dede Korkut
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
.
.
46
C.
Dede Korkut Boyları İçinde Bamsı Beyrek'in / Bey
Böyrek'in Yeri
Dede Korkut Boyları İçinde
Bamsı Beyrek'in / Bey Böyrek'in Yeri
. .
. .
.
.
. .
.
. . . . . . . . . . .
.
. . . .
. 52
1 . Dede Korkut Boylan İçinde Bamsı Beyrek'in Yeri
. . . . . . . . .
52
2. Kardeş Anlatılar Olarak Alpamıs, Bamsı Beyrek,
Bey Böyrek ve Şah Kasım
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
57
D.
Türk Destanlarının Karakteristik Özellikleri
ve Bazı Motifleri
1 . Türk Destanlarında Çocuksuzluk
.
.
. . . . . .
.
. . .
.
. . . . . .
.
.
.
. . . .
66
2. Türk Destanlarında Tutsaklık
. . .
.
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
.
. . . . .
69
3. Türk Destanlarında Alp Tipi At . .
. . .
.
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
.
.
.
.
72
İKİNCİ BÖLÜM
BAMSI BEYREK / BEY BÖYREK ÇEŞİTLEMELERİ
A.
Cumhuriyet Dönemi Öncesine Ait Çeşitlemeler
. . .
.
. . .
75
B.
Orhan Şaik Gökyay'ın Naklettiği Çeşitlemeler ..
. .
. . .
.
86
C.
Tuncer Gülensoy'un Naklettiği Çeşitlemeler .
.
.
.
.
.
.
. . .
97
D.
Saim Sakaoğlu 'nun Naklettiği Çeşitlemeler . .
. . . . . .
1 05
E.
Musa Çimen' in Naklettiği Çeşitlemeler
.
.
. .
. . .
. . . . . . .
1 08
F.
Çeşitlemelere Ekler
.
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 1 6
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
ŞAH KASIM HİMYESİ'NİN İNCELENMESİ
A.
Şah Kasım Hikayesi'nin Tanıtımı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 2 1
B .
Şah Kasım Hikayesi'nin Özeti . . . . . . .. . . . . . . . .. . . . . . . . .. 1 23
C.
Şah Kasım Hikayesi'nin Yapısı, Dili ve Üslubu
.
.
..
1 26
D.
Şah Kasım Hikayesi'nin Kahramanları
. . . .
.
. .
..
.
..
. .
.
1 28
E.
Şah Kasım Hikayesi 'nin Zaman Unsurları
.
. . . . . . . . . .
1 3 1
F.
Şah Kasım Hikayesi 'nin Mekan Unsurları
.
.....
. . .
..
1 33
G.
Ş
a
h Kasım Hikayesi'nin Epizodik Metin İncelemesi
...
1 34
1.
Hazırlık Epizodu
. . . . . . . . .
.
. . . . . . . . . . . .
.
.........
.
. . . .
.
.
1 3 6
II.
Aşık Olma Epizodu
.
. . . .
.
.
.
. . .
.
.
. .
.
.
.
. . . . . .
.
.
.
.
. .
.
.
.
.
1 40
III.
Sevgiliyi İsteme ve Engeller Epizodu
........
.
.....
1 40
IV.
Kahramanın Dönüşü ve
Tekrar Ortaya Çıkması Epizodu
. . . . .
.
.
.
. ..
.
. . . . . . . . ...
.
145
V.
Sonuç Epizodu
. . . .
....
. . . . . . . . . . . .
.
. . . . . .
.
.
.
.
.
.
. . . . . .
1 48
H.
Alpamıs, Bamsı Beyrek, Bey Böyrek ve Şah Kasım
Anlatılarının Epizodik İnceleme Tablosu
.
.
. . . .
..
. . .
.
.
1 49
I.
Hazırlık Epizodu Tablosu
..
. . . .
.
.
. . . . . . . . . . ... . . .
.
.
.
.
.
1 50
il.
Aşık Olma Epizodu Tablosu
.
. .
..
.
....
.
..
.
.
.
.
..
.
. .
. .
.
.
153
tn.
Sevgiliyi İsteme ve Engeller Epizodu Tablosu
. . . ..
1 53
IV.
Kahramanın Dönüşü ve Tekrar Ortaya
Çıkması Epizodu Tablosu
. . . .
.
. . .
.
. . . . . . .
.
. . . . .
.
. ...
.
. . . . .
.
1 57
V. Sonuç Epizodu Tablosu
. . . . . .
.
. . .
.
. . . . .
.
. . . . . . . .
.
. . . .
.
1 58
ŞAH KASIM HİKA YESİ'NİN METNİ
..
. .
.
.
. . . .
.
.
1 60
SONUÇ VE DEGERLENDİRMELER
.
.
. .
.
. . . . .
.
..
200
KAYNAKÇA
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ..
206
Ön Söz
"Bütün
Türk
edebiyatını
terazinin bir gözüne, Dede
Korkut'u
öbür
gozune
koysanız, yine Dede Korkut
ağır basar."
Prof. Dr. Fuat Köprülü
Dünya edebiyatı içinde destan ve destani hikaye söz
konusu olunca Türk edebiyatı ve Türk edebiyatı sahasında da
Dede Korkut Kitabı 'nın tarihi derinlik, yayılma sahasındaki
genişlik ve edebi verimin çeşitlenmesi bakımından "zirve
eser" denilebilecek müstesna bir yeri vardır. Oğuzları
anlamada ve anlatmada "Oğuzname" olarak Dede Korkut
boyları kıymetli bir anahtar hüviyetindedir.
Bir milletin yaşamış olduğu maceraların, dünyaya
bakışının ve ideallerinin, genellikle bir prototipten hareketle,
bir kahraman etrafında birleşerek dile getirildiği, kendisine
has bir geleneği olan anonim eser anlamında değerlendirilen
destan, milll birliğin sağlanmasında ve devam ettirilmesinde
en başta gelen edebi türlerden biridir.
8
Türk kahramanlık destanlarında terennüm edilen
olaylar ve bu olayları, bu olaylarda rol alan bahadırları, Türk
toplumunun tarihi ile düşünüş ve inanış sistemleriyle birlikte
değerlendirmek destanları meydana getiren şartları anlamak
için gereklidir. Bir destanın yaratılabilmesi için toplumun "alp
tipi"nin toplum hayatını yönlendirdiği
destan devrinde
yaşaması, kültür ve edebiyat verimlerinin kuşaktan kuşağa
sözlü gelenek orta
m
ı
nda aktarılması, toplumu derinden
etkileyen ve destan oluşumuna imkan veren bir
çekirdek
olayın
ortaya çıkması, bu olayın bir
ozan
tarafından edebiyat
ürününe dönüştürülmesi, toplum tarafından destan devri
tamamlanmadan sözlü gelenekte yaşayan metnin
tespit
edilerek yazıya geçirilmesi lazımdır.
Orijinal destan oluşturma şartlarını taşıyan Türkler,
tarih boyunca yönü genellikle doğudan batıya doğru seyir
izleyen göçler gerçekleştirmişlerdir. Göç ettikleri yeni
coğrafyalar, beraberlerinde taşıdıkları edebi birikimlerinin de
değişmesine, yeni yurtlara ve vatan edinilmek istenen yerler
ile yaşama biçimlerine göre farklılaşarak çeşitlenmesine
neden olmuştur. Öz olarak söyleyebiliriz ki Türkler
yaşadıkları yerde destanlarını da yaşatmışlardır.
Dede
Korkut
metinleri,
Oğuz
Türklerinin
mücadelelerini anlattığı kadar insani, sosyal ve kültürel
vasıflarını da yansıtır. Türk aile yapısını, Türk'ün esareti
kabullenmeyişini, dayanışma ruhunu, devletin devamlılığı
için gösterilen fedakarlıkları "kahraman"lara bağlı kurgu ile
nesiller boyu bu metinlerden öğreniriz.
9
Bu çalışmanın amacı, Dede Korkut boylan içinde
tarihi kökleriyle, Türk boyları arasındaki yaygınlığı ile
destandan hikayeye, hatta masal formuna kadar göstermiş
olduğu tür çeşitliliği ile özel bir yeri bulunan Bamsı Beyrek
boyunun oluşumunu, metinlerinin çeşitlenmesini ve edebi tür
olarak işlenmişliğini Anadolu sahası ağırlıklı olarak anlama
gayretidir.
Çalışmamız üç bölümden oluşmaktadır. Bamsı
Beyrek boyunun bir çeşitlemesi olan ve kitapta metnini
yayımladığımız
Şah Kasım
Hikayesi 'nin müellifi olan
"Kırımlı Süleyman Sudi Bey'in Hayatı ve Eserleri"
anlatıldıktan sonra birinci bölümde "Destanlar ve Dede
Korkut Metinlerinin Oluşumu", Türk Destanlarının Tasnifi,
Tasnifte Dede Korkut' un Yeri ve Türü", "Dede Korkut
Boyları İçinde Bamsı Beyrek'in / Bey Böyrek'in Yeri" ve
"Türk Destanlarının Karakteristik Özellikleri ve Bazı
Motifleri" ana başlıklarına bağlı konular ele alınmıştır.
İkinci bölüm Osmanlı devrinden itibaren tespit
edilmeye başlanıp günümüze kadar devam eden çalışmalarla
günden güne sayılan artmakta olan Bamsı Beyrek / Bey
Böyrek çeşitlemelerinin değerlendirilmesini içermektedir. Şah
Kasım Hikayesi 'nin tanıtımı, özeti, yapı, dil ve üslup
özellikleri, kahraman, zaman, mekan ve epizodik yapısı
bakımından ele alınması ile "kardeş anlatılar" olarak
nitelendirdiğimiz Alpamıs, Bamsı Beyrek, Bey Böyrek ve Şah
Kasım metinlerinin karşılaştırmalı olarak incelenmesi üçüncü
bölümü meydana getirmektedir. Bamsı Beyrek boyunun en
geniş hacimde işlenmiş anlatılarından olan
"Şah Kasım
10
Hikayesi'
nin
Metni' nin
ardından
"Sonuç
ve
Değerlendirmeler" verilmiştir. "Kaynakça" kısmında da
yararlandığımız
çalışmaların
bibliyografik
künyeleri
bulunmaktadır.
Bu çalışmamızı gerçekleştirirken bazı süreli
yayınların elde edilmesinde Doç. Dr. Ferhat Aslan'ın
yardımları oldu. Dr. Ahmet Ünlü hem kaynak sağlayıp hem
de çalışmayı okuyup notlar aktarmakla destek oldu. Ermenice
kaynaktan Y ard. Doç. Dr. Ramazan Erhan Güllü sayesinde,
Almanca metinlerden Doç. Dr. Hamdi Şahin'in yardımlarıyla
faydalanabildik. İ. Ü. Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve
Edebiyatı Bölümü Türk Halk Edebiyatı Anabilim Dalımız
araştırma görevlileri Dr. Zehra Hamarat ve Uğur Tuncel
kütüphanelerden yayın temini konusunda büyük yardımlarda
bulundular. Teknik konular başta olmak üzere destekleriyle
eşim Dr. Pelin Emeksiz ve çalışmanın yayınına talip
olarak titizlikle gayret gösteren Gazi Altun Bey başta olmak
üzere emeği geçen herkese teşekkür ederim. Bu kitap, Dede
Korkut çalışmaları
ve
Türk
kültürüne
hizmet
yolunda yürüyenlerin bir adımı sayılırsa mutlu oluruz.
Doç. Dr. Abdulkadir Emeksiz
İstanbul, 20 1 6
Kısaltmalar
age.
: Adı geçen eser
MF.
: Milli Folklor
agm. : Adı geçen makale
OŞG. : Orhan Şaik Gökyay
Ar.
: Arapça
Peh.
: Pehlevice
bk.
: Bakınız
Prof. : Profesör
bs.
: Baskı, basım.
s.
: Sayfa
C.
: Cilt
S.
: Sayı
çev.
: Çeviren
ty.
: Tarih yok
Doç. : Doçent
vb.
: ve benzeri
Dr.
: Doktor
vd.
: ve diğeri,
ed.
: Edebiyat
ve diğerleri
vs.
: ve sair
H.
: Hicri
Yrd.
: Yardımcı
Haz.
: Hazırlayan, hazırlayanlar.
HBH. : Halkbilgisi Haberleri
yy.
: Yer yok, basım yeri
belirtilmemiş
M.
: Miladi
Kırımlı Süleyman Sôdi Bey'in
Hayatı ve Eserleri
Süleyman
Sudi
Bey,
1 890
yılında Kırım
Bahçesaray' da
doğmuştur.
Bahçesaray
eşrafından
Süleymanzade Abdullah Efendi 'nin oğludur. Bahçesaray
Rüşdiyesi 'ni, Simferepol Rus Akademisi 'ni
1
ve İstanbul ' a
geldikten sonra da Vefa İdadisi 'ni bitirmiştir.
Süleyman Sudi Bey, "Cemiyet Kütüphanesi"nde
tezgahtarlık yaparak çalışma ve ticaret hayatına başlamıştır.
Komisyonculuktan fotoğraf malzemelerine, likör satışından
kırtasiyeciliğe, değirmen makinalarından çocuk oyuncaklarına
kadar pek çok alanda ithalat ve ihracat yaparak ticaretle
meşgul olmuştur. Ticari hayatıyla birlikte Süleyman Sudi
Bey' in siyasi ve fikri faaliyetleri, derleme ve telif eserlerin
yayımlanması çalışmaları olmuştur2. Kütüphane-i Sfidl'nin
kurucusu olan Süleyman Bey,
1 908
' den
1 93 3
senesine kadar
müesseseyi güçlü ve büyük bir yayınevi halinde yaşatmayı
başarmıştır.
1 9 14,
yayınevinin en aktif olduğu yıl olarak
dikkat çekmektedir.
Kırımlı Süleyman Sudi Bey'in kitaplarla ilgisi sadece
ticari hayatıyla sınırlı olmayıp idari sahayı da içine
almaktadır. Matbuat Dahiliye Müdiriyeti 'nden verilen izin
belgesine göre imtiyaz sahibi olduğu ve sorumlu müdürü
' Mehmed Zeki - Mahmud Paçacı,
Türkiye Teracim-i Ahval
Ansiklopedisi Teracim-i Ahval Kamusı,
C.
:
1 , İstanbul 1 928, s.
1 69.
2
Emin Nedret İşli, "Kitabhane-i Sudi Tarihçesi ve Süleyman Sudi
Bey (Bir Deneme )",
Müteferrika,
S.
:
4, Kış 1 994, s. 33-35, 37.
13
bulunduğu on beş dergi vardır. Bu dergilerden;
Haber, Kmm
Mecmuası, Musavver Çocuk Postası
ve Sudi'nin bizzat kendi
yönetimi altında yayımlandığı anlaşılmaktadır3•
Kırım Mecmuası'nın
bütün bu yayım çalışmaları içinde
ayrı bir yeri ve özel bir önemi vardır. Kırım Mecmuası,
Kırımlılar
Cemiyet-i
Hayriyesi 'nin
yayın
organı
hüviyetindedir. Bu cemiyetin öncelikli hedefi ve çalışmaları
İstanbul' da eğitim gören öğrenciler başta olmak üzere
Osmanlı ülkesindeki Kırım muhacirlerine yardımcı olmak ve
Kırım Türklerinin milli meselelerine destek bulabilmek için
Osmanlı kamuoyunu ve devlet büyüklerini aydınlatmaktır4• 3
Mayıs
1 9 1 8
tarihinden itibaren yayım periyodunu on beş
günde bir olarak belirleyen
Kırım Mecmuası 1 9 1 9
Mayısında
kapanıncaya kadar 23 sayı yayımlanabilir5•
Yazar kadrosu içinde Ömer Seyfeddin, Hamdullah
Suphi, Hüseyin Cahid gibi dönemin meşhur Osmanlı
aydınlarının da bulunduğu Kırım Mecmuası 'nda, Kırım'ın
yanı sıra Türk dünyası ile ilgili ilmi, edebi, dini ve içtimai
konular da işlenmiştir6.
Süleyman Sudi Bey, yazarlık hayatına Çapanoğlu'nun
verdiği bilgiye göre Cemiyet Kütüphanesi 'nin çıkardığı küçük
roman serisine
Şefika
adlı bir roman yazarak başlamıştır 7•
3
Emin Nedret İşli,
agm.,
s. 39.
4
Dr. H. Murat Arabacı, "Türkiye' de Kurulan İlk Kırım Türk
Teşkilatları"
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi The
Journal Of International Social Research,
Volume 1 /2, Winter
2008. s. 62-63.
5 Emin Nedret İşli,
agm.,
s. 40.
6
Dr. H. Murat Arabacı,
agm.,
s. 63 .
7
Emin Nedret İşli, ilk eserini
İtalya Cengi'nin Akıbeti
olarak
kaydeder. bk.: Emin Nedret İşli,
agm.,
s.
34.
14
Sudi Bey,
Tokmak
adlı mizah dergisinin başyazarı olmuş,
Fatih
isimli, dört sayfalık bir akşam gazetesi yayımlamıştır8•
Süleyman Sudi Bey'in çok sayıda eserde isminin yer
almış olduğunu ve bunu gerçekleştirirken de oldukça fazla
sayıda müstear isim kullandığını görmekteyiz. Himmetzade
imzasıyla on tane halk hikayesi ve letaif kitabı türünde eser
yayımlamış olan Süleyman Bey' in halk edebiyatı sahasında
yaptığı yayımların çok ilgi gördüğü, çoğu eserin ikinci, hatta
Bekri Mustafa
örneğinde olduğu gibi üçüncü baskısını
yaptığı anlaşılmaktadır.
Süleyman Sudi Bey, eserlerinde şu müstear imzaları
kullanmıştır: Himmetzade, Himmetzade S. Abdullah, İdus
Nemyelüs, Kırımlı, S. Abdullah, S. Abdullah Himmetzade, S.
Sudi,
S. Süleymanof, S. S., Sudi Himmetzade, Sudi
Süleymanof,
Sudi
Süleymanof Kırımlı,
Süleymanof,
Süleymanof Kırımlı, Ydos Namiles.
Himmetzade S. Abdullah da bu kitapta metnini verip
incelemesini yaptığımız
Şah Kasım
Hi
k
a
yesi
'
nde yazarın
kullandığı isimdir.
Süleyman Sudi, adını Moralızade Vassaf Kadri ile
birlikte neşrettikleri Milli Cinayat Kolleksiyonu9 'nu oluşturan
8
Münir Süleyman Çapanoğlu,
Basın Tarihimizde Mizah
Dergileri,
Garanti Matbaası, İstanbul, 1 970, s. 84.
9
Bu yayım serisiyle ilgili daha fazla bilgi için bk.: Üyepazarcı, Erol,
"Türkiye'de Polisiye Romanın 1 29 Yıllık Öyküsü 'Korkmayınız
Mister Sherlock Holmes" / The 1 29 Year Story of Detective Novels
in Turkey 'Fear Not Mister Sherlock Holmes" ,
Skylife
Aralık 1 999,
s. 1 02; A. Ömer Türkeş, "Biz Bu Romanı Okumamış mıydık?",
Virgiil,
Ekim 200 1 , S. 44, s. 64; Ayşe Altınbaş Balcı,
Türklerin
Sherlock Holmes'ü Amanvermez Avni,
Bilkent Üniversitesi
Ekonomi ve Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Edebiyatı Disiplini
Yüksek lisans tezi ), Ankara, 2005 s. 26. ; Dr. Didem A.
Büyükarman, "Moralızade Vassaf Kadri ve Süleyman Südi'nin
ıs
on kitaplık seri yayım başta olmak üzere başka eserlerinde de
kullanır10• Ölümü hakkında bugün için bilgi edinemediğimiz
Süleyman Sudi Bey'in adının, müstear adlarının bulunduğu
tespit edilen eserlerin sayısının kırktan fazla olduğu
görülmektedir 1 1•
Süleyman Sôdi Bey'in eserleri:
1 -
S[üleyman] S[udi],
Küçük Gülnaz'ın Hikayesi
(Milli Masallardan), İstanbul, Neşreden Kitabhane
i Sildi, Kadınlar Dünyası Matbaası, ty.
2-
Süleyman Sudi [Sudi Himmetzade imzasıyla],
İtalya Cenginin Akibeti,
İstanbul, Manzume-i
Efkar Matbası,
1 327 ( 1 9 1 1 ), 29
S.
3-
Sudi Süleymanof Kırımlı,
Şefika,
İstanbul, Mesai
Matbaası,
1 330 ( 1 9 1 4), 45
S.
4-
Sudi Süleymanof Kırımlı,
Şefikamn Nedameti,
İstanbul, Mesai Matbaası,
1 330 ( 1 9 1 4), 44
S.
Ortak Ramanları Milli Cinayat Koleksiyonu"
A.
Ü.
Türkiyat
Araştırmaları Enstitüsü Dergisi,
S.
40,
yıl:
2009,
s.
190-208.
Gece
Kuşları romanının kahramanı Nahid Sami'ye bağlı olarak eserin
yazıldığı dönem ve şartlarını değerlendiren bir çalışma için bk.:
Şahin, Yrd. Doç. Dr. Seval, "Nahid Sami: Yirminci Asrın Kibar
Hırsızı - Süleyman Sudi ve E. Ali'nin Gece Kuşları Romanı
Üzerine,
Yeni Türk Edebiyatı Araştırmaları Modern Turkish
Literature Researchs,
S.
:·
1,
Ocak- Haziran
2009,
s.
179-188.
10
Vassaf Kadri ile birlikte neşrettikleri eserde Süleyman Bey' in bir
tek satırının bile olmadığı, öteki kitaplarının da şair A. Rıfkı
tarafından yazıldığı iddia edilmektedir. bk.: Münir Süleyman
Çapanoğlu,
Basın Tarihimizde Mizah Dergileri,
İstanbul, Garanti
Matbaası,
1970,
s.
84.
1 1
İkinci ve üçüncü basımların ayrı bibliyografik künyelerle
verilmesini dikkate alarak ve yazara ait başka eserlerin ortaya
çıkabileceğini değerlendirip "kırktan fazla" ifadesi kullanılmıştır.
16
5- Süleyman Sildi [Süleymanof],
Damat Beyim,
İstanbul, Venüs Matbaası, 1330 (1914), 55 S.
6- Süleyman Sudi
[Süleymanof],
Aşub-ı Dil,
İstanbul, Mesai Matbaası, 1330 (1914). 55 S.
7- Süleyman Sudi
[S. Süleymanof],
Çilingirin
Esrarı,
İstanbul, Mesai Matbaası, 1330 (1914), 43
S.
8- Süleyman Sudi [S. Süleymanof],
Katina,
İstanbul,
Hürriyet Matbaası, 1330 (1914) 47 S.
9- Süleyman Sudi [Sudi Süleymanof],
Mihriban
(Kumar felaketlerinden), İstanbul, Asır, Matbaası,
1330 (1914), 47
s.
1
O-
Süleyman Sudi
[Sudi
Süleymanof],
Saliha
Hanım,
İstanbul, Hürriyet Matbaası 1330 (1914).
40 S.
11- Süleyman Sildi [Sudi Süleymanof],
Sevda
Mektupları,
İstanbul,
yy.
1330 (1914), 47 S.
12- Süleyman Sudi [Süleymanof],
Sevgilimde Bir
Gece,
İstanbul Mesai Matbaası, 1330 (1914), 52 S.
13- Süleyman Sudi [Sudi Süleymanof],
Sevgilimde
Bir Gece,
2. bs. İstanbul, Manzume-i Efkar
Matbaası, 1330 (1914), 48 S.
14- Süleyman Sudi
[Kırımlı],
Sofya'da Osmanlı
Sancağı Osmanlılar İleri Daima İleri,
İstanbul,
Hürriyet Matbaası, 1330 (1914), 22 S.
15- Süleyman Sudi [Ydos Namiles imzasıyla],
Üçünün En
Bahtiyarı,
İstanbul, Tevsi-i Tıbaat Matbaası, 1330
(1914), 16 S.
16- Süleyman Sudi [İdus Nemyelüs i
mzas
ıyla],
Fındıkçı
Kan,
İstanbul, Mesai Matbaası, 1330 (1914), 15 S.
1 7 - Süleyman Sudi - Vassaf Kadri,
Kanlı Peri,
İstanbul,
M
anzum
e-i Efkar Matbaası, Milli Cinayat Kollek
siyonu 1. Kitap, 1330 (1914), 54 S.
17
1 8-
Süleyman Sudi - Vassaf Kadri,
Kara Cadı,
İstanbul,
M
anzum
e-i Efkar Matbaası, Milli Cinayat Kollek
siyonu
2.
Kitap,
1 330 ( 1 9 1 4), 47
S.
1 9-
Süleyman Suru - Vassaf
Kadri,
Siyah Pençe,
İstanbul,
Tevsi-i Tıbaat Matbaası, Milli Cinayat Kolleksiyonu
3.
Kitap,
1 330 (1914), 46
S.
20-
Süleyman Sudi - Vassaf Kadri
Ani Felaket,
İstanbul,
Tcvsi-i Tıbaat Matbaası, Milli Cinayat Kolleksiyonu
4.
Kitap,
1 330 ( 1 9 1 4), 48
S.
2 1 -
Süleyman Suru - Vassaf Kadri,
Görübnemiş Bir Aşk,
İstanbul, Tevsi-i Tıbaat Matbaası, Milli Cinayat
Kolleksiyonu 5. Kitap,
1 330 (1914). 48
S.
22-
Süleyman Suru - Vassaf Kadri (Moralızade),
Yer
Altı
Şehrinde Bir Cinayet,
İstanbul, Tcvsi-i Tıbaat
Matbaası, Milli Cinayat Kolleksiyonu
6.
Kitap,
1 330
(1914), 48
S.
23-
Süleyman Suru - Vassaf Kadri,
Çın Guguklu Saat,
İstanbul, Tevsi-i Tıbaat Matbaası, Milli Cinayat
Kolleksiyonu
7.
Kitap,
1 330 (1914), 47
S.
24-
Süleyman Suru - Vassaf Kadri,
Kanlı Perinin Son
Aşkı,
İstanbul, Tevsi-i Tıbaat Matbaası, Milli Cinayat
Kolleksiyonu
8.
Kitap,
1 330 (1914), 47
S.
25- Süleyman Sudi - Vassaf Kadri,
Esrarengiz Bir
Düğün,
İstanbul, Tevsi-i Tıbaat Matbaası, Milli
Cinayat Kolleksiyonu
9.
Kitap,
1 330 ( 1 9 1 4), 48
S.
26-
Süleyman Sudi - Vassaf Kadri,
Dirilen Cenaze,
İstanbul, Tevsi-i Tıbaat Matbaası, Milli Cinayat
Kolleksiyonu
1 0.
Kitap,
1 33 0 ( 1 9 1 4), 40
S.
27-
Süleyman Sudi
[Süleymanof]
-
E.
Ali,
Gece
Kuşları,
İstanbul, Hürriyet Matbaası,
1 3 3 0 ( 1 9 1 4),
224
S.
28-
S[üleyman] Sudi,
1339
Sene-i Maliyesine
Mahsus Rehber-i Sal Aile Takvimi
1.
Sene,
18
İstanbul, Necm-i İstikbal Matbaası,
133 1 ( 1 9 1 5)
1 93+2
s.
29-
S[üleyman] Sudi,
Kendi Kendine Rusça Yahut
Mükemmel Rusça Elifba,
İstanbul, Nefiset
Matbaası,
1 333 ( 1 9 1 7), 1 6
S.
30-
Süleyman Sudi
[Himmetzade S. Abdullah
imzasıyla],
Arzu ile Kanber,
İstanbul, Hikmet
Matbaa-i İslamiyesi,
1 332 ( 1 9 1 6), 42
S.
3 1 -
Süleyman Sudi
[S. Abdullah Himmetzade
imzasıyla],
Elif ile Mahmud,
İstanbul, Sada-yı
Millet Matbaası,
1 332 ( 1 9 1 6), 75+4
S.
32-
Süleyman Sudi
[S. Abdullah Himmetzade
imzasıyla],
Derdi Yok ile Zülfisiyah,
İstanbul, t.
y.,
63
S.
33-
Süleyman Sudi
[S. Abdullah Himmetzade
imzasıyla],
Derdi Yok ile Zülfisiyah 2.
bs.,
İstanbul, Hikmet Matbaa-i İslamiyesi,
1 332 ( 1 9 1 6),
64
S.
34-
Süleyman Sudi
[Himmetzade S. Abdullah
imzasıyla nakleden],
Şah Kasım Hikayesi,
İstanbul, Orhaniye Matbaası,
1 333 ( 1 9 17, 48
S.
35-
Süleyman Sudi
[S. Abdullah Himmetzade
imzasıyla
nakleden],
Şahmaran
Hikayesi,
İstanbul, Çavuşoğlu Matbaası,
1 333 ( 1 9 1 7), 1 02
S.
36-
Süleyman Sudi [Süleymanof],
Damad Beyim, 2.
bs., İstanbul, Kader Matbaası,
1 334 ( 1 9 1 8), 48
S.
37-
S[üleyman] Sudi,
Şık mı?,
İstanbul, Kader
Matbaası,
1 334 ( 1 9 1 8), 77
S.
38-
Süleyman Sudi [Himmetzade imzasıyla],
Letaif-i
Ebu Nüvas,
İstanbul,
1 92 1 , 92+3
S.
39-
Süleyman Sudi [Himmetzade imzasıyla],
Bekri
Mustafa,
İstanbul, Mahmud Bey Matbaası,
1 337
( 1 92 1 ), 94
S.
19
40-
Süleyman
Sildi
[Himmetzade imzasıyla çeviren],
Dağ Kralı,
İstanbul, Necm-i İstikbal Matbaası,
1 922, 1 72
+
3 S.
41-
Süleyman
Sudi
[Himmetzade imzasıyla nakili],
Yedi Alim Hikayesi,
İstanbul, Orhaniye Matbaası,
1 338
/
( 1922), 80 S.
42-
Süleyman
Sudi
[Himmetzade imzasıyla],
Bekri
Mustafa12, 2.
bs., İstanbul, Necm-i İstikbal
Matbaası,
1 338 ( 1922), 94 S.
43-
Süleyman
Sudi
[Himmetzade imzasıyla nakleden],
Alaattin ve Sihirli Lamba, 2.
bs. (Onuncu Bin),
İstanbul, Orhaniye Matbaası,
1 340 (1 924), 68 S.
44-
Süleyman
Sudi
[Himmetzade imzasıyla],
Bekri
Mustafa, 3 .
bs., İstanbul, İkdam Matbaası,
1 927,
94S13•
12
Bu kitabın metni ve iqcelemesiyle ilgili olarak bk. :
D Abdulkadir Emeksiz,
Bir Istanbul Kahramanı Bekri
r.
Mustafa
(inceleme - metin ), İstanbul, Mühür,
20 1 0.
13
Emin Nedret İşli, "Kitabhane-i Sudi Tarihçesi ve
Süleyman Sudi Bey (Bir Deneme )
''
,
Müteferrika,
Kış
1 994,
S:
4,
s.
42-44.
BİRİNCİ BÖLÜM
DEDE KORKUT ANLATILARININ
TÜRK DESTAN KÜLTÜRÜ
İÇİNDEKİ YERİ VE ÖNEMİ
A. Destanlar ve Dede Korkut Metinlerinin
Oluşumu
1.
Destan Kavramı
Türk diline Farsça'dan gelmiş olan "destan
14"
kelimesinin Türk edebiyatı tarihine baktığımızda bir birinden
ayrı pek çok edebi gelenek ve metinde farklı anlam
karşılıkları yüklenerek kullanıldığını görürüz.
Türkiye'de destan kelimesi "Oğuz Kağan", "Manas"
ve "Köroğlu" gibi kahramanlık konulu destanlar, "Yusuf ve
Zeliha", "Cümcüme Sultan" gibi aruz vezniyle ve mesnevi
şekliyle yazılmış dini hikayeler, "Risaletü'n - Nushiyye",
"Mantıku't- Tayr" ve "Fakr-name" gibi aşk! hikayeler,
"Kabusname" tarzındaki mensur nasihatnameler, "Dastan-ı
14
Türkçe'ye "destan" olarak geçen kelime için Farsça - Türkçe
sözlükte şu karşılıkları buluruz: dastan: (Peh.
) 1 .
hikaye, öykü;
2.
Roman,
3.
Ünlü, meşhur,
4.
destan bk.: Prof. Dr. Mehmet, Kanar,
Farsça - Türkçe Sözlük,
İstanbul, Deniz Kitabevi,
2000,
s.
506;
destan:
1.
Öykü, hikaye;
2.
Destan;
3.
şarkı;
4.
hile, a. e., (s.
530 )
;
hemase: (Ar. )
1 .
cesaret gösterme, yiğitlik, kahramanlık;
2.
( ed. )
kahramanlık destanı, hamase, a. e., (s.
450
).
21
Tevarih-i Al-i Osman" ile "Düstumame" gibi manzum
vakayinameler, "Tacü't- Tevarih" gibi mensur tarihler,
"Dastan-ı Ahmed Harami" gibi manzum masallar, "Dastan-ı
İmam Ali" gibi mensur biyografik eserler, "Cengizname gibi
epik karakterli eserler ve aşıkların hayatın içinden konuları
işledikleri ve daha çok sekizli veya on birli ölçüye sahip
şiirler için kullanılmıştır
15•
Biz bu çalışmada "destan" kelimesini - destani
hikaye karakteri gösteren ve destan ile halk hikayesi arasında
köprü vazifesi görüp geçiş dönemi eseri niteliği taşıyan
Dede
Korkut
Kitabı'ndaki boyları da dahil ederek - milll ve epik
karakterli anlatılar karşılığında kullanıyoruz.
Destan, "Bir milletin yaşamış olduğu maceraların,
dünyaya bakışının ve ideallerinin, genellikle bir prototipten
hareketle, bir kahraman etrafında birleşerek dile getirildiği,
kendisine has bir geleneği olan anonim esere denir16.
Destan terimine karşılık olarak batı dillerinde en çok
"epique", "epopee", "epos", "epic", "legende" gibi terimler,
Araplarda "el-stra", "el-kada", "el-mahama", "el-şiir al
malhama" kelimeleri kullanılmıştır. Fars dilinde destan
kelimesi "himsi" Rusça'da ise "pos", "popeja"
veya
"byliny" terimleri kullanılarak ifade edilmiştir.
17
15 Şükrü, Elçin, "Türk Dilinde Destan Kelimesi ve
Mefhumu",
İslamiyet Öncesi Türk Destanları: İncelemeler -
Metinler,
haz. Prof. Dr. Saim Sakaoğlu, Prof. Dr. Ali Duymaz,
İstanbul,
Ötüken
Neşriyat,
2002,
s.
26 - 27.
1 6
Naciye Yıldız, "Türk Destancılık Geleneği",
Modern Türklük
Araştırmaları Dergisi,
C.
:
6, S.
:
1,
Mart 2009, s.
7.
17
Prof. Dr. M. Öcal Oğuz, " Destan Tanımı ve Eski Türk Destanları"
/A Defınition of the Term Epic and Old Turkish Epics La defınition
de l'epopee et les anciennes epopees turques,
Milli Folklor,
2004,
Yıl 1 6, S. 62, s.6.
22
Türkiye Türkçesi 'nde "destan" kelimesiyle karşılanan
metinler, Türkiye dışındaki Türk devlet ve topluluklarının
edebi adlandırmalannda bazen bir bazen de birkaç farklı
kelime ile karşılanabilmiştir.
Destan türünü ifade etmek için Yakut Türkleri
"olongho" veya "olonho", Altay Türkleri "kay çörçök", Tıva
Türkleri "tool", Hakas Türkleri "alıptığ nımah", Kırgız
Türkleri "comok", "epos", "dastan", Kazak Türkleri "epos",
"cır" "dastan" "aftız" Uygur Türkleri "dastan" Özbek
'
'
'
'
Türkleri "dastan", Türkmen Türkleri "dessan", Azerbaycan
Türkleri "dastan", Başkurt Türkleri "epos", "dastan",
"kobayır" "poema" "kissa" Tatar Türkleri (Sibirya Kazan
'
'
'
'
'
Kırım ve Dobruca) "dastan", (Kırım ve Dobruca Tatarları
"destan"), "epos" terimlerini kullanmaktadırlar18".
2.
Türk Destanlarının Kök Birliği
"Türk kahramanlık destanlarında terennüm edilen
olaylar ve bu olaylarda rol alan bahadırların Türk toplumunun
tarihi ile düşünüş ve inanış sistemlerinden kopuk bir şekilde
ortaya çıktığını iddia etmek, destanları meydana getiren
toplum, çevre ve şartlan göz ardı etmek anlamına gelecektir.
Türk ulusunun geçmişteki kağan (han), devlet ve Tanrı
telakkileri, doğrudan onun tarafından meydana getirilen
destan metinlerinde de yansıtılmıştır.
Kök Türk yazıtlanndaki Türk Bilge Kağan ile Kül
Tigin'in gece uyumadan gündüz oturmadan Kök Türkleri
esaretten kurtarıp yeniden büyük millet ve devlet haline
getirme
maceralarıyla
Oğuz,
Manas
gibi
destan
18
Halil İbrahim Şahin,
Türkmen Destanları ve Destancılık
Geleneği,
2.
bs., Konya, Kömen Yayınları,
20 1 1 ,
s.
1 .
23
kahramanlarının maceraları arasında elbette
ki,
paralellikler
olacaktır. Türk'ün Tanrı, kağan, devlet anlayışı ile Oğuz
Kağan ve Dede Korkut Kitabı başta olmak üzere pek çok
destani metinde ortaya konulan Tanrı, kağan ve devlet
anlayışları aynıdır19•
3.
Türk
Destanlarımn
ve
Dede
Korkut
Anlatılarının Oluşumu
Edebi metin olarak elimizde bulunan destanların
oluşması ve günümüze gelebilmesi için beş satba ve şartın
gerçekleşmesi gerekir.
Bir destanın yaratılabilmesi için toplumun "alp
tipi"nin toplum hayatını yönlendirdiği
destan devri
nde
yaşaması, kültür ve edebiyat verimlerinin kuşaktan kuşağa
sözlü gelenek ortamında
aktarılması, toplumu derinden
etkileyen ve destan oluşumuna imkan veren bir
çekirdek
o
l
a
y
ı
n ortaya çıkması, bu olayın bir
ozan
tarafından edebiyat
ürününe dönüştürülmesi, toplum tarafından destan devri
tamamlanmadan sözlü gelenekte yaşayan metnin
tespit
edilerek yazıya geçirilmesi gereklidir20.
Milli destanları, tarihi vak'aları tasvirden ziyade
milletin yüksek milll duygularını in'ikas ettiren, tamamıyla
19
Yrd. Doç. Dr. Mehmet Aça, "Türk Destancılık Geleneğine
Bütüncül Yaklaşabilme ve Alp Kavramı Üzerine Bazı Yeni
Yaklaşım Denemeleri" / Approachıng Completely to Turkish Epic
Tradition and New Approaching Tests on "Alp" Concept,
Milli
Folklor,
Yıl:
12, S. 48,
s.
9.
2 0
Destanın oluşum safha ve şartlarıyla ilgili olarak bk.: Prof. Dr. M.
Öcal Oğuz, "Destan Tanımı ve Eski Türk Destanları"
/
A Defınition
of the Term Epic and Old Turkish Epics La defınition de l'epopee et
les anciennes epopees turques,
Milli Folklor, 2004,
Yıl
1 6,
S.
62,
s.
7.
24
veyahut az çok tarihe müstenit bir ideal alemi gösteren halk
edebiyatı eserlerinden ibarettir diye nitelendiren Ord. Prof.
Dr. Zeki Velidi Togan milli destanların tekamül safhalarını şu
şekilde ortaya koyar:
"1 .
Destan tertibine tab' an mütemayil olan millet
muhtelif devirlerde ve yahut o milletin daha birleşmiş
olmayan muhtelif kısımlan uzun zaman zihinleri işgal eden
vakıalar, macaralı dahili hayat geçiriyor. Yahut heyecan verici
dini ve fikri hayat an'anelerine malik oluyor. Bütün bunlar da
o cemiyetin halk şairleri ("Aöde"ler) tarafından büyük ve
yahut ufak destan eczası (Epizode lieder) şekli verilerek
söyleniyor.
2.
Kendisine hakiki destancılık (Epik) tekamül edene
kadar bu millet, ciddi medeni tesire kapılmamış olduğu bir
devirde kendisinin bütün kısımlarını alakadar eden büyük
tarihi maceraları; ahlaki, fikri mücadele sarsıntıları geçirmiş
olmalıdır ki onun evvelce husule getirmiş olduğu destan
parçaları bu son büyük vakayıın hatıratı etrafına toplanmaya
başlasın.
3.
Millette destancılık (Epik)ın tam inkişaf ettiği bu
sırada bu vakayi dolayısıyla büyük bir medeni hareket vaki
olmalı ki bununla cemiyetin bir kısmı evvelce tasavvur
olunmayan medeni seviyeye birden yükselmiş olsun ve o
devirde münevver bir halk şairi, lavhalan millet efradının
zihinlerinde temerküz etmekte ve bir kül şeklini almaya
temayül göstermekte olan milli destanı muayyen bir plan
dahilinde tertip ve tanzim edip (ona yazılı, muayyen bir şekil
versin.)21"
Bir metin olarak "destan"ın ortaya çıkışının söz edilen
şartları yanında tarihi köklerinin derinliğinin anlaşılması ve
Türk destanlarına yapı ve muhteva bakımından yön veren
21
Ord. Prof. Dr. A. Zeki Velidi Togan, "Türk Destanının Tasnifi",
Türkler,
C. 3,
Ankara,
2002,
s.
907.
25
düşünce dünyasının da, maddi kültür varlıklarının da,
edebiyat metinleriyle sınırlı olmayan, disiplinler arası
karşılaştırmalı araştırmalarla ortaya konulması gerekmektedir.
Türk destanlarının kökenine dair araştırmalar kadim destanlar
yanında yenilenen, çeşitlenen destan metinlerindeki tarihi
izleri anlayabilmek bakımından da faydalı olacaktır
düşüncesindeyiz.
Türk epik destanlarının teşekkülünde, başlangıç tarihi
ve kaynağı olarak ata kültünün veya ata ruhlarına tapınma
inancının ortaya çıkıp sistemleştirilmesi kabul edilir. Türk
kavimleri arasında ata kültünün Andronova kültürü çağında
ortaya çıkmaya başladığı, demir devrinde sistemin tam olarak
teşekkül ettiği ileri sürülür22•
Kaostan kozmosa dönüşümün ve tabiat içinde kendi
ve kendisi dışındaki gerçeklikleri algılayış ve belli bir
sistematik içinde anlamlandınşı ifade eden, Türk mitolojisinin
epik destanların kaynaklandığı sosyal ve kültürel zemini
oluşturduğu söylenebilir. Türk destan devrinin başlangıcı
bugün itibariyle M. Ö.
XIL
asra kadar dayandırılmakta; Türk
destanlarının biçimlenmesinin tarihi olarak M. Ö.
il.
bin
tarihleri de verilebilmektedir23•
Türklerin destan devrini yaşayacak kadar köklü tarihe
ve destan türünü oluşturacak yaşayış tarzı ve düşünce
22
Dursun Yıldırım, "Türk Kahramanlık Destanları",
Türk Bitiği,
Ankara, Akçağ,
1 998,
s.
1 49.
23
Doç. Dr. Özkul Çobanoğlu,
Türk Dünyası Epik Destan
Geleneği,
Ankara, Akçağ, 2003, s.
3 5 .
Türk destan devrinin
M.
Ö.
XII. yüzyıla kadar uzanması, Türk destan coğrafyası ve mitolojiyle
bağlarıyla ilgili olarak daha fazla bilgi için bk. :
a.e.,
s.
3 5- 39. M.
Ö.
il.
bin yılda Türk destanlarının biçimlenmesiyle ilgili olarak bk. :
Arif Acaloğlu, "Türk Destan Geleneğinin Tarihi Kökenlerine Dair",
Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, C. 2, S. 4,
Aralık 2005, s.
1 48.
26
dünyasına, coğrafi zemine, mücadele şartlarına ve kültürel
zenginliğe sahip oluşu çok sayıda "doğal" destan meydana
getirmesini sağlamıştır.
" . .. Türkler, tarih sahnesinde ortaya ilk çıkışlarından,
çok daha yakın döneme kadar, bazı Türk boylarında ise bugün
bile göçebe dünyasının bir üyesi olmuşlardır."24
Atlı bozkır kültüründe, açık ve geniş mekana bağlı
yaşama Türkler için destani hayatın edebi türde ifadesini
bulması anlamına gelmiştir.
Türklerin, yaşamakta olan edebiyat verimlerinde,
özellikle de epik karakterli olanlarında, tarih sürecinde farklı
dönemlerde dahil oldukları inanç dairelerinin, düşünce
sistemlerinin
devam
edişi
ve
izleri
bir
arada
görülebilmektedir.
Türk - İslam velilerinin kerametleri hakkındaki bazı
rivayetlerde seyrek de olsa onların tekin olmadıkları
gösterilmiştir. Mesela, Dede Korkut Kitabı 'nın üçüncü
boyunda Korkut Ata, kız kardeşi Bam Çiçek'i, Beyrek'e
istemeye elçi olarak geldi diye, kendisini kovalayarak
yakalayıp kılıcıyla hamle eden Delü Karçar' a ilenmesiyle,
"Delü'nün elü havada asılu" kalır.
Delü Karçar "medet, aman Dede ( .. ) menüm elimi
sağaldı gör" diye yalvarır. Korkut Ata'nın duası ile Deli
Karçar'ın kolu eski halini alır. Bütün bunlar, Korkut Ata'nın,
Türk ülkelerindeki yerleşik ve göçebe halk arasında
destanlarındaki gibi Oğuz' un tamam bilicisi, gaipten haber
veren, ad koyup nasihat eden, "soy soylayıp boy boylayan"
bir Müslüman veli tipi yanında, İslamiyetten önceki kamlık
24
Kari Reichl,
Türk Boylarının Destanları - Gelenekler, Şekiller,
Şiir Yapısı-,
3 . bs., (çev. : Metin Ekici ), Ankara, Türk Dil Kurumu
Yayınları, 2014, s. 14.
27
dönemine ait ruhani ozanlık taraflarının da Türk halklarının
kolektif şuur altında yaşatıldığını göstermektedir25•
Aliyarlı, şahıs adlan ve unvanlarını ele aldığı
çalışmasında, Dede Korkut Kitabı 'nın bilim alanına Türk tarih
öncesi (prehistoria) gibi yeni bir konu getirmekle, bu konuyu
belgelendirebilecek kadar kudretli bir kaynak olarak
görüldüğünü ifade etmektedir26•
Destan karakterli anlatılarda yer edinmiş olan arkaik
düşünce ve inançların belirginleşmesi, görünür kılınması
çoğunlukla anlatının "kahraman"ının eylemlerini incelemek
ve yorumlamakla ortaya çıkarılabilir.
"Kahramanın eylemleri, erginlenme ayinlerinin
yapısında yer alan evrensel formülle birlikte okunmuştur.
"Yola Çıkış", büyümenin işaretiyken "Erginlenme",
sınavlarla dolu zorlu bir geçiş sürecidir, "Geri Dönüş" ise
erginlenen, dönüşen kahramanın eski hayatını terk ederek
erişkinlerin toplumuna girmesini ve yeniden doğuşunu
simgeler. Bu üç temel süreçte kahramanın karşılaştığı ve halk
anlatılarında sıklıkla tekrar eden durum ve kişiler, kalıntısı
25 İsa Özkan, "Türkmenistan' dan Derlenmiş Dede Korkut Boylan",
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten
1995,
Ankara, Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Dil Kurumu Yayınları,
1997,
s.
268.
26Dede Korkut anlatılarında bulunan şahıs adlarından, Türk erkek ve
kadınları için kullanılmış olan unvanların tarih ve kültür köklerinden
hareketle ortaya çıkarılan görüşler için bk.: Prof Dr. Süleyman
Aliyarlı, "Dede Korkut Kitabı ve Türk Tarih Öncesi",
Türkler
(Editörler: Hasan Celal Güzel, Prof. Dr. Kemal Çiçek, Prof. Dr.
Salim Koca ) , C. 3, Ankara, Yeni Türkiye Yayınları,
2002,
s.
801
-805.
28
oldukları arkaik düşünce ve inançlar çerçevesinde arketipler
olarak değerlendirilmiştir. "27
Bilindiği üzere Türk destan edebiyatının doruğa
yükselmiş bir örneğini oluşturan Dede Korkut Hikayeleri'nde
de metin kuruluşu itibari ile Oğuzların hem
IX.-X.
yüzyılları
içine alan Sirderya bölgesindeki İslamlık öncesi Şamanlık
dönemine hem de
XIII.- XIV.
yüzyıllarda Türkmen adıyla yer
tuttukları Doğu Anadolu ve Azerbaycan bölgelerindeki hanlar
ve beyler zümresinin İslami dönemi de içine alan destani
hatıralarına dayanmaktadır28.
Türkler, tarih boyunca yönü genellikle doğudan
batıya doğru seyir izleyen göçler gerçekleştirmişlerdir.
Türklerin göç ettikleri yeni coğrafyalar, beraberlerinde
taşıdıkları edebi birikimlerinin de değişmesine, yeni yurtlara
ve vatan edinilmek istenen yerler ile yaşama biçimlerine göre
farklılaşarak çeşitlenmesine neden olmuştur.
Dede Korkut metinlerini değerlendirirken "tarih" ve
"coğrafya" iki problem alanı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Metinler tarihle ne derece ilgilidir? Yaşanan tarihi olaylar ve
gerçek tarih kişileri metinlerde ne ölçüde yer almıştır?
Olayların yaşanma zamanı ile sözel veya yazılı metinlerde yer
27 Tuba Özkan,
Bey Böyrek Anlatılarının Kahramanın Yolculuğu
Açısından İncelenmesi,
Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Türk Halk Bilimi Ana B ilim Dalı Yüksek Lisans Tezi,
Ankara,
2006,
s.
9 1- 92.
28 Zeynep Korkmaz, "Oğuzcanın Orta Türkçe Dönemini Oluşturan
Eski Anadolu Türkçesinin Tarihi, Sosyal ve Kültürel Gelişmelerden
Kaynaklanan Dil Yapısı Üzerinde Genel Bir Değerlendirme",
Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü,
Oğuzlar Dilleri, Tarihleri ve Kültürleri
5.
Uluslararası Türkiyat
Araştırmaları Sempozyumu Bildirileri
(Editörler: Tufan Gündüz,
Mikail Cengiz), Ankara, Hacettepe Üniversitesi Türkiyat
Araştırmaları Enstitüsü Yayınları,
2015,
s.
714.
29
almaları arasında ne kadar zaman farkı vardır? Yaşamakta
olan ve değişmeye devam eden boylar dikkate alındığında,
anlatıcı
/
kaynak kişi yaşamakta olduğu devir özelliklerini
metinlere nasıl yansıtmaktadır? Metinlerde bulunan yer adları
Türk göçlerinin seyri ile ne derecede ilgilidir? Elimizde
bulunan metin çeşitliliği dikkate alındığında anlatı
kahramanlarının yurtlarının çeşitliliği, coğrafi mekanlarla
birlikte mücadele edilen düşmanın, mücadele veya savaş
nedeninin değişmesi nasıl izah edilebilir? Tarih, coğrafya,
yaşama biçimi ve anlatıcı
/
icracının değişmesi metnin
destandan,
destani
hikayeye,
hikayeye
ve
masala
dönüşmesinde nasıl bir rol oynamıştır? Tek bir tarih ve tek bir
coğrafyaya bağlı sabit bir metin üzerinde düşünmediğimiz
dikkate alındığında Dede Korkut anlatılarını ele alırken bu
sorulan da hatırda tutmak gerektiğini değerlendiriyoruz.
"Dede Korkut Kitabı 'nı inceleyenler çok defa bir tek
tarihi ana ve coğrafi sahaya saplanıp kalıyorlar.
Unutmamalıyız ki bu metin, bir destan te'lifidir ; böyle olunca
onun içindeki unsurlarda zaman, mekan ve kaynak birliği
aranmaz.: Araştırmaların bugünkü durumuna göre, ve
yukardaki incelemelerimizin sonucu olarak biz bu destanlarda
tarihi iki ana tabaka görüyoruz:
1 )
Oğuzların eski vatanları olan Sir - derya bölgesindeki
komşulariyle, Peçenekler ve Kıpçaklarla mücadele ve
münasebetleri-
Bununla
ilgili
epizodlar,
Oğuzların
Anadolu'ya gelmelerinden önce Salur Kazan'ın adı etrafında
ve Salur boyunun bir destanı halinde teşekkül etmiş, Oğuz
boylarıyla birlikte Anadolu 'ya göç etmiş, onların bu yeni
yurtlarında, eski düşmanlarının yerini Gürcülere ve Abhazlara
bırakarak, yeni savaş ve komşuluk münasebetlerine
uygulanmıştır.
30
2) XIII.
yüzyıl ortalarından başlıyarak Doğu - Anadolu ve
Azerbaycan' da Gürcülerin, Abhazların ve bilhassa Trabzon
Rumlarının yurtlarına Türkmen zümrelerinin ve daha çok
Akkoyunluların akınları ve bu kavimlerle türlü komşuluk
münasebetleri. Bunlar Bayındır Han'ın adı etrafında
işlenmiştir."29
Dede Korkut Kitabı 'nın bir destan telifi oluşu
üzerinde duran Pertev Naili Boratav, metnin meydana geliş
aşamalarını şu şekilde açıklama yoluna gitmiştir:
Dede Korkut Kitabı 'nda bir destan telifi ile karşı
karşıyayız; yani bir yazar, daha önce konusu, ideolojisi,
kahramanları belirmiş, fakat sözlü gelenekte yaşamakta olan
destan epizodlarını, bir araya getirmiş, 'bu iş için şüphesiz bol
miktarda hazır malzemeyi, hatta bir çok klişe ifadeyi de
kullanmış, amma bütün bunları - az veya çok - kendi
şahsiyetinden bir şey katarak, bir ölçüye, bir plana göre
işleyip yazıya geçirmiştir ve böylece
Kitab-ı Dedem Korkut
ala lisan-ı taif e-i Oğuzan
(veya eksik nüshasındaki adiyle
Hikayet-i Oğuzname-i Kazan Beg ve gayri)
adını taşıyan
kitap meydana gelıniştir30•
Dede Korkut hikayelerinin teşekkülü ile tespit
tarihleri arasında bir hayli zaman vardır. Bu hikayelerin esası
29
Pertev Naili Boratav, "Dede Korkut Hikayelerindeki Tarihi
Olaylar ve Kitabın Telif Tarihi",
Türkiyat Mecmuası, C.
XIII,
1 958,
s.
57- 58.
30
Pertev Naili Boratav, "Dede Korkut Hikayelerindeki Tarihi
Olaylar ve Kitabın Telif Tarihi",
Türkiyat Mecmuası, C.
XIII,
1 958,
s.
61 .
31
Oğuzların Anadolu 'ya gelmeden önceki hayatlarıyla
ilgilidir31•
Dede Korkut anlatılarının tespit edildiği tarih olarak
Muharrem Ergin,
XV.
yüzyılın ortaları veya ikinci yarısı
şeklinde değerlendirmede bulunur32•
Dede Korkut metinlerinin teşekkül ve tespitiyle ilgili
olarak Muharrem Ergin'in verdiği yaklaşık tarihi Pertev Naili
Boratav daha belirli bir zaman aralığında ifade eder:
"Dede Korkut Kitabı'nın elimizdeki şekliyle te' lif
tarihi olarak Uzun Hasan'ın saltanat yıllarını
( 1 45 3- 1 478)
göstermek yanlış olmaz kanaatındayız. "33
Faruk Sümer ise, metinlerde "Başı Açuk Tatyan
kalası"ndan bahsedildiği ve "başı açuk" lakabının
XVI.
yüzyıl
Safevi müverrihi Rumlu Hasan Beğ Başı Açuk'un, çağdaşı
olan Gürcü kralı Bakrat'ın lakabı olduğunu, devlet teşkilatı
anlamıyla paşa ve sancak beği tabirlerinin metinde yer
aldığını, alay ve gönder (kargı) kelimelerinin kullanıldığım
belirterek bu delillerden hareketle Dede Korkut destanlarının
31
Oğuzların yakın doğuya gelmeden önceki hayatlarına dair
hatıralar ve bu hatıraların bazı olaylar etrafında toplanması IX - XI.
yüzyıllarda Oğuzların Sırderya kuzeyindeki yurtlarında geçen
hayatlarından söz edilmesiyle ve metinlerin teşekkül ve tespit
tarihleriyle ilgili daha geniş bilgi için bk. : Muharrem Ergin,
Dede
Korkut Kitabı
-
1,
8.
bs., Ankara, Türk Dil Kurumu Yayınları,
2011,
s.
54- 55.
'
32
Muharrem Ergin,
Dede Korkut Kitabı
-
1, 8.
bs., Ankara, Türk
Dil Kurumu Yayınları,
20 1 1,
s.
56.
33
Pertev Naili Boratav, "Dede Korkut Hikayelerindeki Tarihi
Olaylar ve Kitabın Telif Tarihi",
Türkiyat Mecmuası, C.
XIII,
195 8,
s.
62.
32
XVI.
yüzyılın ikinci yarısında bir ozanın ağzından tespit
edilmiş olduğu fikrine kesin olarak vardığını bildirmektedir34.
Dede Korkut Kitabı 'nın oluşumunu değerlendiren
nispeten daha eski çalışmalarda, metinlerin sözlü kültürden
yazıya aktarılmış olduğu görüşü, hakim görüş olarak dikkat
çekmektedir. Metinlerin başka bir yaratıcılık ortamının ürünü
olup olamayacağı ise çoğunlukla düşünülmemiş veya göz ardı
edilmiştir. Prof. Dr. Dursun Yıldırım, Dede Korkut Kitabı
metinlerinin toplum yapısının kültürel değişimi, metinlerin
kaynakları
ve
tarihi
filolojik bağlamları
üzerinde
derinlemesine durulmadan yapılan değerlendirme ve verilen
hükümlerin yüzeysel kalacağını belirtip konuyu etraflıca ele
alır:
Kültür yapısında ve toplum hayatında ortaya çıkan
değişimler, bedii yaratıcılık alanlarını ve ortamlarını da yeni
taleplere göre düzenlemeye götürebilir. Tarihi süreç içinde
Türk bedii yaratıcılık ortamlarında da bir çeşitlilik meydana
gelmiştir. Elimizdeki metinleri bütün bu durumları dikkate
alarak incelemeden her hangi bir yaratıcılık ortamı ürünü diye
tanımlamak doğru değildir. Dolayısıyla, bu soruna bağlı
değerlendirmelerin büyük kısmı herhangi bir derinliğe sahip
olmaktan ziyade, yerleşik, oluşmuş bir ortak kanaati
paylaşmaktan ibaret biçimde kendini gösterir35•
Elimizdeki metinlerin geldiği kaynak veya kaynaklar,
kendi tarihi filolojik bağlamları ve durumları içinde ve tarihi
kayıtların verdiği bilgilerin ışığında bu açıdan derinliğine
irdelenmeden, sorgulanmadan, sözel ortam yaratıcılığı
34 Prof. Dr. Faruk Sümer,
Oğuzlar (Türkmenler ) Tarihleri - Boy
Teşkilatı - Destanları,
İstanbul, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı,
1 992,
s.
277 - 278 .
35 Prof. Dr. Dursun Yıldırım, "Kitab-ı Dedem Qorqud Metinleri
Hangi Yaratıcılık Ortamından Geliyor",
Türkbilig, 2002
/ 3, s. 1 34.
33
icralarının özellikleri üzerinde durulmadan, sadece içeriğin
yaptığı çağrışımlara ve kimi sathi değerlendirmelere dayalı
biçimde sürekli tekrar edilen ortak bir 'kanaat' ile elbette
açıklanamaz36.
Yıldırım, ayrıca elimizde bulunan metinlerin def aten
ortaya çıkmış metinler olmadığı, mevcut şekline ulaşıncaya
kadar, bu metinlere de kaynaklık eden bir arkaik nüsha ile
ilgisi, dip nüshadan gerçekleştirilen istinsah faaliyetleri ve
icra bağlamları hakkında da farklı kanaatlerini bildirir:
"Elimize erişen nüshaların metinlerinin,
XV.
yüzyılın ikinci
yarısı ile
XVI.
yüzyılın ilk yarısını içine alacak bir zaman
aralığında Türkiye sahasında bilindiği, veya yazıya alındığı
anlaşılmaktadır. Fakat, bu metinlere kaynaklık eden arkaik
nüshanın, en erken
V-VIJJ.
yüzyıllar arasında yazılmış
olacağı; dip nüshanın ise,
IX-XIV
yüzyıllar aralığında
Harezm veya Kaşgar sahalarında Uygur yazısıyla yazılmış
bir nüshadan yeni yazıya [Arap harfli Türk alfabesine}
çekildiğini,· tasarruf edilerek
XIV-XVI.
yüzyıllarda istinsah
edildiklerini düşünüyorum. Dönüşüm ve değişimi dip nüsha
ile geçirmiş olduklarını, ama bundan sonra geçen zaman
aralığı içinde gerçekleşmiş herhangi bir sözel ortam
yaratıcılığında yer alan her hangi bir icra sırasında
metinlerin yazıya alınıp, tespit edilip bize gelmedikleri üzerine
kanaatim yoğunlaşmaktadır37.
Dede Korkut Kitabı 'nın hangi yaratıcılık ortamının
urunu olduğu konusunda değerlendirmeye alınan iki
seçeneğin - sözel ortam ve yazılı ortam yaratıcılıkları
yanında üçüncü bir yaratıcılık ortamı da söz konusu
edilmektedir.
36
Agm.,
s.
134.
37
Agm.,
s.
1 68.
34
Sözel ve yazılı ortam yaratıcılıklarının imkan ve
yaratıcılık özelliklerinden istifade ederek Türk medeniyetinin
yerleşik hayat düzeni içinde bir üçüncü yaratıcılık ortamı
doğmuştur. Her iki ortamın bir yeni terkibi gibi
algılanabilecek bu ortam, sözel
I
yazılı yaratıcılık ortamı diye
adlanabilir. Üçüncü ortamda üretilen eserlerin, hem kendine
özgü yarattığı kurumlaşma içinde, hem de her iki ortamın
özelliklerine uygun biçimlerde okuyucu ve dinleyici
çevrelerine ulaşma imkanı buldukları görülür38.
"Dede Korkud'un anlatmış olduğu ' Qam Böri
I
Böre
oğlı Bamıs Börik
I
Börek boyı' bu üçüncü yaratıcılık ortamı
içinde yeniden düzenlenip yaratılmış eserlerden biridir.
Üçüncü ortam yaratıcılığında bu eser, 'Beğ Böyrek' veya
'Benli Boz ile Beğ Böyrek' adı ile anılır, bilinir bilgisini
aktaran Prof. Dr. Dursun Yıldırım, üçüncü yaratıcılık ortamı
örneği olan metnin hikaye edeni Eyyfib1-i Garlb'den
bahsederek "Bunlar arasında, kendisi ve işiyle ilgili verdiği
bilgiler ve hikayeyi anlatım tarzı konusunda yaptığı
açıklamaların yanı sıra, bir 'musannif olarak adını belirtmiş
olması da önemli bir kayıttır." değerlendirmesinde de
bulunur39.
Dede Korkut Kitabı 'ndaki boyların bazıları, en başta
da 'Bamsı Beyrek", Türk kültür coğrafyasında hayatiyetini
kaybetmeden farklı yaratıcılık ortamlarında yaşamaya devam
etmektedir. Dede Korkut Kitabı 'nda yer alan boylarla birlikte
çeşitlemelerinin farklı yaratıcılık ortamlarında yaşamaya
devam ediyor oluşu, oluşumlarıyla ilgili meselenin başka bir
38
Prof. Dr. Dursun Yıldırım, "Hikayeciliğimizde Üçüncü
Yaratıcılık Ortamı ve Hikayeci Eyyfıbi-i Garib",
Türkbilig, 200315 ,
s.
1 37.
39
Prof. Dr. Dursun Yıldırım, "Hikayeciliğimizde Üçüncü
Yaratıcılık Ortamı ve Hikayeci Eyyfıbi-i Garib",
Türkbilig, 200315,
s.
- 1 37 - 1 3 8 .
35
yönünü teşkil etmektedir ve oluşumla ilgili "tarihlendirme"
konusunda tekrar tekrar düşünmeyi ve her boy, hatta her
anlatı için ayrı ayrı hükümler geliştirme mecburiyetini
doğurmaktadır.
B. Türk Destanlarının Tasnifi, Tasnifte Dede Korkut'un
Yeri ve Türü
1.
Türk Destanlarının Tasnifi
Türk destanlarını Türk boylarına, tarih boyunca
Türklerin yaşadıkları coğrafyalara, destan metinlerini esas
alarak konularına göre vb. çok farklı şekillerde tasnif etmek
mümkündür, ama biz Türk milletinin tarihini, destanların
tespit edildiği zamanlardaki etkisini ve Türk düşüncesinin
şekillenmesindeki
rolü
ile
Türk
edebiyatı
tarihi
sınıflandırmalarında kullanılma kriterlerini dikkate alarak
İslamiyet'ten önceki ve sonraki destanlar tasnifini vermekle
yetiniyoruz.
Yazıya geçirilen veya bilinen önemli Türk
destanlarını iki grup altında incelemekteyiz.
1 .
İslamiyet 'in Kabulünden Önceki Türk Destanları:
İslamiyet
öncesinde teşekkül etmiş destanların bir kısmında ağırlıklı
konu Türklerin yok olması veya varlıklarını sürdürmesi iken
bir kısmında da çeşitli unsurlarla mücadeledir. Mücadele
edilen unsurlar tabiat veya çeşitli milletlerdir. İslamiyet öncesi
destanlardan en önemlileri; Alp Er Tonga Destanı, Oğuz
Kağan Destanı, Bozkurt Destanı, Ergenekon Destanı, Uygur
Destanı ' dır.
Dede Korkut Destanı ve Manas Destanı geçiş
dönemine aittir denilebilir. Yani bu destanlarda İslamiyet
öncesi ve İslami unsurlar iç içedir.
36
2.
İslami Türk Destanları:
Bu devir içerisinde yer alan
destanlar, Anadolu' da Türk kültürüyle şekillenmiştir40•
Destanlarda inanç, çoğunlukla din faktörü destan
kahramanının hareket nedenlerinden biri olarak karşımıza
çıkar. Din uğruna veya din farklılığına bağlı mücadele,
destani olmak için engel teşkil etmez, epik karakteri ortadan
kaldırmaz; kahramana bağlı olarak ortaya konulan hedefin ve
mücadelenin ne uğruna gerçekleştirildiğini gösterir.
"Kahramanlık destanlarından bazılarında destan
kahramanı bir din adına ve o dini savunmak, yüceltmek
amacıyla harekete geçer, mesela, "Chanson de Roland"da
Hıristiyanlık uğruna bir mücadele yapılmaktadır. "Battalgazi"
destanı ve "Danişmendname"de ise Müslümanlığı Rum
diyarına yaymak ideali vardır. Bununla birlikte bu destanlar
tam anlamıyla birer kahramanlık destanıdır.
Dede Korkut'taki Oğuzlar ve dini kahramanlık
destanı olmayan Manas'taki Kırgızlar da Müslümandır ve
Müslüman olmakla gurur duyarlar. Manas 'taki Kırgız
kahramanlar kendilerini Buddhist ve putperestlerden üstün
görürler fakat "Chanson de Roland"da olduğu gibi aynı
dinden olmayanlara karşı tutumları katı değildir."41
Kahramanlığın dini amaçlarla ifade edilmesi
Türklerin Anadolu 'yu vatan tutmalarından sonra daha belirgin
bir yöneliş olarak dikkat çekmektedir.
Battal Gazi Destanı Anadolu' da teşekkül etmiş destan
zincirinin ilk halkasıdır, diğer Anadolu Türk destanları olan
40 Necati Demir -
Mehmet Dursun Erdem, "Türk Kültüründe
Destan ve Battal Gazi Destanı" / Epic in Turkish Culture and Epic
of Battal Gazi,
Turkish Studies,
Intemational Periodical For the
Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, Volume
111 , Summer
2006,
s.
1 07.
41
Emine Gürsoy Naskali, "Destanın Tarifi",
Tiirk Dili
Araştırmaları Yıllığı Belleten 1992,
Ankara, Atatürk Kültür, Dil ve
Tarih Yüksek Kurumu, Ankara Üniversitesi Basımevi, 1 995, s.
6
37
Danişmend-name ve Saltuk-name'ye kaynaklık etmiştir.
Konu bakımından Türklerle ilgili olmamasına rağmen, Türk
muhayyilesiyle şekillendiği için milli bir destan kimliği
kazanmıştır. Türkler tarafından çok sevilmesinin sebebi,
Battal Gazi 'nin İslamiyet'in yayılması uğruna kahramanlık
göstermesinden ve kahramanlığın mekanının Anadolu
olmasından kaynaklanıyor görünmektedir42•
2. Edebi Tür olarak Dede Korkut Anlatıları
Dede Korkut metinlerini karşılamak üzere, kendi
terminolojisinde "boy", adlandırması yapılmıştır, bundan ayrı
olarak "destan", "hikaye", "destani hikaye" ve "masal" gibi
kavramlar da metinlerin türünü anlatmak için kullanılmıştır.
Dede Korkut metinlerini bir tür adıyla ifade ederken de
genellikle metinlerin tamamı söz konusu edilmiştir. Oysa her
anlatının yapı, kurgu, içerik, dil ve üslup özellikleri dikkate
alınarak ve bir birinden bağımsız · olarak değerlendirilmesi
daha yerinde bir tutum olarak düşünülebilir.
Dede Korkut Kitabı 'ndaki anlatıların yapısına
baktığımızda nazım ve nesir bir arada görülür.
Bir destan, hem nazım şeklinde ve hem de nazım ve
nesir karışık şekilde düzenlenmiş olabilir. Oğuz Türklerinin
Dede Korkut Kitabı
'nda görüldüğü gibi, nazım ve nesrin
karışık
halde
bulunması,
Türk
boylarının
edebi
42
Necati Demir -
Mehmet Dursun Erdem, "Türk Kültüründe
Destan ve Battal Gazi Destanı" / Epic in Turkish Culture and Epic
of Battal Gazi,
Turkish Studies,
lnternational Periodical For the
Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, Volume
111 , Summer 2006, s. 1 1 3 .
38
yaratmalarında oldukça eski bir geçmişe sahiptir. İngilizce' de
bu şekli ifade edebilecek bir terim yoktur43.
Kari Reichl, genel anlamda destandan söz ettikten
sonra Dede Korkut Kitabı'ndaki metinleri "Türk boylarının
edebi yaratmaları" olarak nitelendirmiştir. Muharrem Ergin,
anlatıların destani karakterini ve epik yönünü de içerecek
biçimde, destani hikaye olarak değerlendirilmesini uygun
bulmuştur:
Hikayelere ayrı ayrı geniş anlamı ile destan demek de
mümkün değildir. Çünkü hikayeler küçüktür. En uzunları olan
Beyrek
bile
epope
dediğimiz
büyük
kahramanlık
menkıbesinin
ancak küçük
bir
parçası
olabilecek
büyüklüktedir. Fakat hikayelerin esas karakteri destanidir,
epiktir. Bu bakımdan onları birer destan parçası saymak ve
bunun için onlara dar anlamda destan demek mümkündür.
Fakat bu hususta kullanılacak en uygun . tabir destani
hikayedir44•
Dede Korkut Kitabı 'ndaki metinler ne tam manasıyla
destandır, ne de hikaye. "Dede Korkut Kitabındaki hikayeler,
destan geleneğinden hikaye geleneğine geçişin önemli bir
halkasıdır. Destani Türk dünya görüşünün yumuşadığı yeni
yaşama tarzı içinde yeni ihtiyaç ve kabullere göre
şekillenmeğe başladığı dönemin akisleridir. Bu hikayeler,
43
Kari Reichl,
Türk Boylarının Destanları - Gelenekler, Şekiller,
Şiir Yapısı-,
3 . bs., (çev. : Metin Ekici ), Ankara, Türk Dil Kurumu
Yayınlan, 20 1 4,
s.
1 33.
4 4
Muharrem Ergin,
Dede Korkut Kitabı
-
1, 8. bs., Ankara, Türk
Dil Kurumu Yayın lan, 20 1 1 , s. 29.
39
şekil itibariyle biyografik halk hikayeciliği geleneğinin
başlangıcı ve bugünkü bilgilerimize göre ilk ömeğidir."45
Dede Korkut'un Bamsı Beyrek boyu, yerleşik hayata
geçen Türklerin, özellikle de Anadolu sahasının yazılı ve
sözlü kültüründe 'Bey Böyrek' adıyla ve hikaye karakterinin
baskın olduğu bir tür biçiminde yaşamaktadır. Bey Böyrek
anlatıları, destan türünden nazım içerme özelliğini koruyarak
destani hikayeye ve halk hikayesine, zamanla nazım
kısımlarının tamamen ortadan kalktığı bazı örnekler yoluyla
hikayeden masala doğru bir seyir izlemiştir diyebiliriz. Aynı
zamanda yaşıyor ve aynı adı taşıyor olsalar da 'Bey Böyrek'
anlatılarının tamamı da aynı kefede değerlendirilemez
düşüncesindeyiz.
Anlatıcı
/
icracı etkisi başta olmak üzere pek çok
nedene bağlı olarak edebi türler arasında motif ve ifade
kalıplarının geçişkenliği de söz konusu olabilmektedir.
Saim Sakaoğlu, Türk masallarının çıkış noktasında
"boy"un etkisini şu şekilde değerlendirmektedir: Bey Böyrek
Hikayesindeki motifler Türk dünyasının çeşitli bölgelerinde
görüldüğü gibi Anadolu'da da görülür. Bugün pek çok
masalımız
bu hikayemizdeki
motifleri taşımaktadır.
Hikayenin kendisi de, bir takım motif ve olayları ile manzum
parçaların kaybolmasından sonra tam bir masal havasına
bürünmüştür. Bu da hikayemizin ne kadar sevildiğinin güzel
bir işaretidir. Türk insanının estetik zevkini bir ses abidesi
gibi günümüze kadar getirebilen bu "boy"u, pek çok Türk
45
Prof. Dr. Umay Günay, "Dede Korkut Hikayelerindeki
Karakterlerin Tahlili",
Milli
Folklor,
Bahar 1 998, S. 37,
s.
3 .
40
masalının çıkış noktası olarak düşünmek her halde yanlış
olmayacaktır kanaatindeyiz46•
"Halka Yönelik Olarak Yapılan Aktarmalar" olarak
nitelenen yayınlar arasında Dede Korkut anlatılarının
doğrudan doğruya "masal" olarak adlandırıldığı da
görülmektedir47. Eflatun Cem Güney'den Enver Behnan
Şapolyo 'ya kadar pek çok kimse de
Dede Korkut Masalları
adıyla yayınlar yapmışlardır48•
Bilge Seyidoğlu 'nun yayınlamış olduğu Erzurum halk
masalları arasında "Beyböyrek" başlığıyla bir masal da yer
almaktadır. Yapı ve uslUp özellikleriyle masal karakterli bu
46
Saim Sakaoğlu, "Bey Böyrek Hikayesindeki Kıyafet Değiştirme
Motifi İle Diğer Bazı Motiflerin Anadolu Masallarında Görülmesi",
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten,
Ankara, 1 988, s. 1 39. Epik
anlatının masala dönüşmesinde "Kam Büre Beg Oğlu Bamsı Beyrek
Boyunu Beyan Eder Hanum Hey" başlığıyla Gökyay'ın verdiği
metin (Orhan Şaik Gökyay (Hazırlayan
), Dedem Korkudun
Kitabı,
İstanbul, Milli Eğitim Bakanlığı, 2000, s. 3 1 - 58 )
ve
Saim Sakaoğlu'nun naklettiği, 1 973 yılında gerçekleştirilmiş olan
Erzurum (Muratbağı
I
Horasan) - Erdoğan Ayhan derlemesinin
(Prof. Dr. Saim Sakaoğlu,
Dede Korkut Kitabı İncelemeler
Derlemeler-Aktarmalar
1,
İncelemeler-Derlemeler, Konya, Selçuk
Üniversitesi Yaşatma ve Geliştirme Vakfı, 1 998. s. 249-266)
incelemeye esas alındığı çalışma için bk. : Mehmet Emin Bars,
"Epik Anlatıdan Masala Ana-metinlerin Ciddi Düzende
Dönüşümüne Bir Örnek: Bey Böyrek",
Turkish Studies
-
Intemational Periodical For The Languages, Literature and History
of Turkish or Turkic, Volume 9/6, Spring 20 1 4, p. 1 33-146.
47
Orhan Şaik Gökyay,
Bugünkü Dille Dede Korkut Masalları,
İstanbul, Muallim Ahmet Halit Kitabevi, 1 939. künyeli kitap buna
örnektir. bk. :
Arş. Gör. Kadriye Türkan, "Dede Korkut
Hikayelerinin Türkiye' de Basılan Kitap Halindeki Yayımları,
Türk
Dünyası Araştırmaları,
Ekim 2003, S. 1 46, s. 1 95 .
48
Arş. Gör. Kadriye Türkan,
agm.,
s . 1 99.
41
anlatı konusu ve motifleri bakımından Bey Böyrek
metinlerinden farklı bir örnek olarak görünmektedir49•
3.
Destanların İşlevleri
Destanlar, öğretici, bilgilendirici ve eğlendirici bir
edebiyat türü olmanın yanında, eski dönemlerden itibaren var
olan
ayinleri
canlandırma
ve
toplumsal
değerleri
güncelleştirerek aktarma gibi işlevlere de sahiptir. Toplumsal
anlamda ise milli değerleri, şahsi değerlerin üstünde tutmayı
benimseten anlatılardan birisidir. Destan, dinleyicilere hoşça
vakit geçirtir, onların hayal dünyalarını besler, geliştirir ve
ayrıca kültürel kimliğin oluşumuna ve aktarılmasına da
katkıda bulunur50•
"Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak"
şeklinde Türk İstiklal Marşı 'nın ilk dörtlüğünde sözü edilen
ocak ve devlet fikri, Dede Korkut mukaddimesi'nde bahsi
geçen ocağın közünden bağımsız değildir. İstiklal Marşının
"Kahraman Ordumuza" ithafıyla Türk ordusuna ithaf
edilmesi, "ocak" ile devlet sembollerinden olan "sancak"
bağının destan ruhundan, Türk düşüncesinden kaynaklı
hürriyet fikrinin yansıması olarak görülebilir.
Türk kültüründe bayrak, tarih boyunca hükümdarlığın
ve hakimiyetin sembolü olarak kabul edilmiştir. Bayrak
dikmek bir yeri mülkiyet sahasına almak olarak görülmüş, bu
nedenle bayrak savaşta ordunun önünde yer almıştır. Eski
49
Bu masal metni için bk. : Bilge Seyidoğlu,
Erzurum Halk
Masalları Üzerine Araştırmaları Metinler ve Açıklamalar,
Ankara, Baylan Matbaası, 1 975, s. 1 97- 20 1 .
50
Halil İbrahim Şahin,
Türkmen Destanları ve Destancılık
Geleneği,
2. bs., Konya, Kömen Yayınları, 201 1 , s. 6.
42
Türklerde bayrak, a,zametiyle göklerde dalgalanan, aya ve
güneşe kadar uzanan kutsal bir varlık olarak kabul
edilmiştir51•
Türkler tarafından güneş, hilal ve yıldızın geçmişten
günümüze kadar kutsal sayılarak devlet-millet bütünlüğünü,
istiklal fikrini temsil eden Cumhurbaşkanlığı forsunda sembol
olarak kullanılması, o sembollere verilen değerin ve saygının
hala devam ettiğini göstermektedir52 • Türk bayrağında
kullanılmış olan ay ve yıldız sembollerini de Türk
mitolojisinin evren algısıyla birlikte düşünmek mümkündür.
Destanlar, kıymet verilir ve değerlendirilebilirse milli
romantizmin idrak edilm�si işlevini de görürler.
Mim romantizm, milletlerin, dilde;
kültür,
sanat ve
edebiyatta kendilerini bulmaları, kendilerine gelmeleri
demektir53•
Destanlar ayrıca, başka milletlere hayranlık duymak
yerine kendine, milletine, tarihine bağlı olarak güçlü durmayı
sağlama işlevi de görebilirler.
O kadar ki Türk çocuklarına mim mazilerinin destan
devirleri yanında, mesela eskisinden çok iyi bilinen İslam
medeniyeti asırlarındaki büyüklüğü tanıtılsa kafıdir ... Türk
çocuğu, milli cevherindeki halis altunu ancak o zaman
tanıyacak ve korkunç bir aşağılık duygusu içinde,
başkalarının, hatta kendi can düşmanlarının hayranı olmak
gibi bir dalalete düşmeyecektir54•
5 1
Alev Keskin - Betül Sayın, "Geçmişten Günümüze Türklerde
Bayrak, Sancak ve Fors",
Silahlı Kuvvetler Dergisi,
S.
4 1 5,
Ocak
20 1 3 , s. 99.
52
Alev Keskin - Betül Sayın,
agm.,
s. 1 03 .
5 3
Banarlı, Nihad Sami, "Milli Romantizmin İdraki", Kubbealtı
Akademi Mecmuası, Yıl: 1 , Ocak 1 972, S. 1 , s. 1 8.
54
Banarlı, Nihad Sami, age., s. 32.
4.
Dede Korkut Anlatılarının Nitelikleri
43
Dede Korkut anlatılarının, yapı, konu, dil ve üslup
özellikleri başta olmak üzere birçok bakımdan Türk edebiyatı
ve edebiyat tarihini aşan, dünya epik anlatılan içinde
müstesna bir yer edinmiş metinler olduğu görülmektedir.
Türk edebiyatının, doğu edebiyatının taklitlerini veren
öteki halk hikayeleri yanında bunlar türlü bakımdan
eşsizdirler. Dede Korkut'ta başka edebiyatlardan alınma bir
yer yoktur55• Gökyay'ın vermiş olduğu bu hüküm, başka
metinlerle Dede Korkut anlatılarının başta yer yer konu ve
bazı motifler bakımından göstermiş olduğu benzerliklerde
etkilenen değil, etkileyen olması düşüncesiyle ele alınabilir,
tartışılabilir.
Bugün elde bulunan Dede Korkut hikayelerinin sayısı
on ikidir. Eserin asıl ve büyük nüshası olan Dresden nüshası
on iki hikayeyi içine almaktadır. Vatikan nüshasında bunların
altı tanesi bulunmaktadır56.
Dede Korkut anlatılarının içeriğine, konularına
baktığımızda öne çıkan husus bir mücadelenin varlığıdır.
Dede Korkut hikayeleri genel olarak bir takım
mücadelelerin destanlarıdır. Bu mücadelelerin ikisi Oğuzların
kendi aralarında geçer. Bunlardan birinde (Dirse Han oğlu
Buğaç) mücadele bir beyin oğlu ile kendi adamları arasında
geçer. Ötekinde İç Oğuzla Taş Oğuz (Üç Ok - Boz Ok)
karşılaşır. İki hikayede ise mücadele tabiat ve insanüstü
55
Orhan Şaik Gökyay, "Dede Korkut Hikayeleri ve Önemi",
Türk
Dili,
Ekim 1 968, S. 205, s. 427.
56
Muharrem Ergin,
Dede Korkut Kitabı
-
1, 8. bs., Ankara, Türk
Dil Kurumu Yayınları, 201 1 , s. 3 3 .
44
kuvvetlere karşıdır. Birinde Delü Dumrul, Azrail 'in karşısına
çıkar. Ötekinde Basat, Depegöz adındaki devi öldürür.
Bunların dışında kalan sekiz hikayede mücadele Oğuz beyleri
ile kuzeydeki ve batıdaki kafirler arasındadır57•
Dede Korkut Kitabı'nda yer alan anlatıların bu kitap
dışındaki çeşitlemelerini dikkate aldığımızda "kafirler"in
yerleri ve adlarında değişiklikler olur, ama Türk destan
kahramanlarının temel nitelikleri ve destani karakterleri aynı
kalır.
"Dede Korkut hikayeleri Türk ahlak ve törelerinin,
inançlarının, kahramanlıklarının otantik olarak anlatıldığı bir
eserdir. Kitapta geçen Karacukdağ, Karşuyatan, Karadağ,
Aladağ gibi tarih ve coğrafya adlarının çoğu, bu hikayelerin
Oğuzlar'ın Türkistan'dan ayrılmalarından öncesine ait
olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte Oğuz Türkleri
bunları batıya getirirken buraya göre mahallileştirmişler. "58
Dede Korkut Kitabı 'nda da alplık en büyük değer
olmasına rağmen cihangirlik ülküsü görülmez. Kahramanlar
daha çok kendilerini korumak, mallarını, yerine göre
namuslarını muhafaza için mücadele ederler. Bunun sebebi
geldikleri yeni topraklan vatan edinme mücadelesinden
kaynaklanmalıdır. Bu kitapta anlatılan hadiseleri yaşayan
Oğuz kitleleri
1 1 - 1 2 .
yüzyıldan itibaren Sir Deryanın kuzey
taraflarından güneye doğru hareketlenmişler ve eserin kaleme
alındığı zamana kadar, geldikleri Horasan, Kuzey ve Güney
Azerbaycan ve Anadolu coğrafyalarını vatan edinmek için
sürekli mücadeleler vermişlerdir. Bu vatan edinme
57
Muharrem Ergin,
age.,
s.
26.
58
Gökyay, Orhan Şaik, "Dede Korkut'',
Türkiye Diyanet Vakfı
İslam Ansiklopedisi,
C. 9, 1 994,
s.
78.
45
mücadeleleri bir süre cihangirlik idealini unutturmuş
olmalıdır59•
Orhan Şaik Gökyay, Dede Korkut anlatılarını savaş
ve mücadele dışındaki yönleriyle de görerek insan ve ahlak
değerleri bakımından ele almıştır:
Dede Korkut hikayeleri türlü yönlerden önem taşır.
Bu destanlar Türk ruhundan çıkmış, Türkün öz benliğini
yansıtan eserlerdir. Bunlar, Türklerin kendilerine yurt
edindikleri topraklar üzerinde boy atmışlardır. Çerçeveleri
savaşçı olmakla birlikte, bunlarda yankılanan asıl öz, yüksek
bir ahlaka dayanmaktadır. Soy-sop içinde, aile içinde kök
salmış bir ahlak, sağlam bir karakter, doğruluk, sözünün eri
olma, gerektiği zaman kendini ortaya atma ve hiç bir
sakıncayı düşünmeden kendini verme, kısacası insan olma, bu
hikayelerin her yerinde onun en belli çizgisidir60.
5. Dil ve Üslup Bakımından Dede Korkut
Manzum ve mensur ölçülerle dile getirilen Dede
Korkut hikayelerinde, Oğuzca, çok canlı, elle tutulur tasvir ve
benzetmelere dayanan, akıcı ve etkileyici halk dilini yansıtan
gelişmiş üslup özellikleri sergilemektedir. Dilin çatısı
açısından Eski Anadolu Türkçesinin öteki eserler ile
ortaklaşan bir yapıda olmasına karşılık, dilin ses, şekil bilgisi
özellikleri ile anlatım güç ve inceliklerinden yararlanılarak
biçimlendirilen üslup yapısı, ona müstesna bir halk dili
özelliği katmış; sadelik ve akıcılık içindeki bu özellik de onu
destan dilinin doruğuna yükseltmiştir. Dede Korkut'un dilinde
59
Dr. Mustafa Aksoy, "Oğuzname'',
Türkler
(Editörler: Hasan
Celal Güzel, Prof. Dr. Kemal Çiçek, Prof. Dr. Salim Koca ) , C. 3 ,
Ankara, Yeni Türkiye Yayınları, 2002, s . 822.
60
Orhan Şaik Gökyay, "Dede Korkut Hikayeleri ve Önemi",
Türk
Dili,
Ekim 1 968, S. 205, s. 427.
46
görülen bu özellikler, elbette Oğuzcanın anlatım gücünden
kaynaklanmıştır61•
6.
Oğuzname Olarak Dede Korkut
Oğuzlar ile ilgili en eski tarihi kayıt Yenisey
Kitabelerinde bulunmaktadır. Bu kayıttan Oğuzların belirli
bir idari sistem içinde bulundukları anlaşılmaktadır.
Bilinen en eski yazılı Türk metinlerinden olan Orhun
Abideleri 'nde
Oğuzlardan
bahsedilmektedir.
Bu
kitabelerden anlaşıldığına göre Oğuzlar zaman zaman
isyan etseler ve yönetimi ele almak için mücadelelerde
bulunsalar da Göktürk devletini oluşturan
iki
temel
topluluktan biridirler. Göktürklerin yıkılmasından sonra
Türk dünyasında iktidarı Uygurların devraldığı dönemde
de Oğuzlar, Uygur Devleti 'nin dayandığı iki unsurdan biri
olmuşlardır.
Uygurların yıkılmasından sonra
X.
ve
XI.
yüzyıllarda
Oğuzlar, Hazar ile Sirderya arası bölgede ve daha
kuzeydeki bozkırlarda yabguların idaresinde yaşadılar. Bu
dönemde
doğularındaki
Karluklar ve kuzeylerindeki
Kimeklerin Kıpçak
6 1
Zeynep Korkmaz, "Oğuzcanın Orta Türkçe Dönemini Oluşturan
Eski Anadolu Türkçesinin Tarihi, Sosyal ve Kültürel Gelişmelerden
Kaynaklanan Dil Yapısı Üzerinde Genel Bir Değerlendirme",
Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü,
Oğuzlar Dilleri, Tarihleri ve Kültürleri
5.
Uluslararası Türkiyat
Araştırmaları Sempozyumu Bildirileri
(Editörler: Tufan Gündüz,
Mikail Cengiz), Ankara, Hacettepe Üniversitesi Türkiyat
Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, 20 1 5, s. 7 1 4.
47
boyuyla savaşlar yaptılar. Bu bölgedeki Peçenekler'i yenerek
Karadeniz' in kuzeyine sürdüler62.
Türklerin, Oğuz Türklerinin tarih boyunca verdikleri
mücadeleler, tarihi ve biyografik mahiyetli eserlerde olduğu
kadar edebiyatta da işlenmiştir. Mitolojik anlatılarda,
menkıbevl tarihte, tarih eserlerinde, destanda, destani
hikayelerde, menakıpnameler ve atasözlerinde Oğuzların
konu edinildiği eserler "Oğuzname" olarak nitelendirilmiştir.
Dede Korkut destanı türündeki eserlerin yazılı tarihi
Oğuznamelerden ayrı tutulması gerektiğini belirten Bayat,
"Bugünkü haliyle Oğuz Kağan Destanı, Oğuz Atalar Sözü,
Uzunköprü varyantı, Dede Korkut Oğuznameleri de sözün
gerçek manasında yazılı metindir. Ancak yazıya aktarılmış bu
metinleri yazılı tarihi Oğuznamelerden farklı tutmak gerekir.
Şöyle ki, birincilerde folklorun yazıya aktarılmasıyla destanın,
atasözlerinin kitaplaşması söz konusuysa, ikinciler sözelden
kopmuş, tarihlleşmek istenen metin türüdür" şeklinde
düşüncesini ortaya koyar63•
Kitabın adına göre, Oğuz boylarının dilinde yazılmış
olan Dede Korkut hikayelerinden birtakımı Oğuzların
Trabzon Rumları, Gürcüler ve Abazalarla savaşlarının
destanıdır. Bu bakımdan, Dede Korkut hikayeleri Oğuz
destanının, bir başka adla Oğuznamenin epizodları, hiç
olmazsa onun devamı gibi alınmıştır. Kitabın içinde de iki
62
Dr. Mustafa, Aksoy "Oğuzname",
Türkler
(Editörler: Hasan
Celal Güzel, Prof. Dr. Kemal Çiçek, Prof. Dr. Salim Koca ) , C. 3,
Ankara, Yeni Türkiye Yayınları, 2002, s. 8 1 9.
63
Fuzuli Bayat, "Sözlü Tarihten
Destana,
Destandan
Oğuznamelere", Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları
Enstitüsü,
Oğuzlar Dilleri, Tarihleri ve Kültürleri
5.
Uluslararası
Türkiyat Araştırmaları Sempozyumu Bildirileri
(Editörler:
Tufan Gündüz, Mikail Cengiz), Ankara, Hacettepe Üniversitesi
Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, 20 1 5, s. 286.
48
yerde, bu hikayelerin doğrudan Oğuzname diye adlandırıldığı
görüyoruz. Oğuzname sözü,
1 .
Oğuzların mitolojik ve etnik
menkabeleri,
2.
Selçuklular zamanındaki Türkmen soyundan
gelen, ortaçağın sonlarında, ilk Osmanlı beyleri devrinde batı
Türklerinin menkabe niteliğinde vakayinamesi,
3 .
Konusu
Oğuzların kahramanlıkları olan hikayeler, bir başka deyişle
destanlar,
4.
Kimi kez de Türk atasözleri anlamına
gelmektedir. Bu ad altında daha çok menkabe niteliğinde
birtakım eserler bulunmakta, Osmanlılar zamanında, ta Oğuz
Han' dan başlayarak Selçukluları da içine alan genel Türk
tarihlerine - Oğuzlar'ın bütününü ilgilendirdiği için hepsini
kapsayarak - "Oğuzname" denmektedir64.
Türk tarihinin «Hiyung-Nm>ları takibeden muhtelif
devirlerinde «Gök-Türk»lerden başlayarak Karahanlılara,
Selçuklulara, Harizmşahlara, yani Cengiz istilasına kadar,
birtakım muhtelif parçalar daha bu destani an'aneye karıştığı
cihetle, «Reşidüddin Tabib» ile «Ebü'l-gaazi'»nin tespit
ettikleri şekildeki «Oğuz menkıbesi>mi adeta Türklerin Moğol
istilasından evvelki «Destani tarih»leri saymak da kabildir,
yani Türk tarihinin gelişmesi ile tamamen muvazi olarak
«Oğuz Menkıbesi» de bir gelişmeye uğramış ve muhtelif
devirlerin ve sülalelerin hatırasını saklamıştır. İşte bu suretle
bugün - elimizde mevcut «Oğuzname»de şu daha sonraki
devirlerin kalıntılarını ve izlerini buluyoruz:
1 .
«Hiyung-Nm>ların Milad' dan evvelki tarihinden kalıntılar,
2.
«Göktürk» ve «Türkeş» hanlarıyla «Karluk» yabgularından
kalıntılar,
3 .
«Kayrn boyuna mensup Oğuz yabgularından kalıntılar,
64
Orhan Şaik Gökyay, "Dede Korkut Hikayeleri ve Önemi'',
Türk
Dili,
Ekim 1 968, S . 205,
s.
426.
4.
Kısmen
«Gaznelilernle
«Harizmşahlarndan kalıntılar65•
«Selçuklular»
49
ve
Dede Korkut Oğuznamesi, Dede Korkut Kitabı ve
onun metinleriyle sınırlı değildir. Dede Korkut anlatılarının
gerek yazılı, gerek sözlü ve gerekse sözlü
/
yazılı yaratıcılık
ortamlarında meydana getirilmiş yüzlerce çeşitlemesi birer
Oğuzname hükmünde değerlendirilebilir. Dede Korkut ile
ilgili anlatılar sınırlı bir tarih kesitine ve dar bir coğrafyaya
sığdırılamaz. Oğuzların yaşadıkları zaman ve bölge değiştikçe
metinlerde şahıs adlarından, yer adlarına, düşmanlara ve
yansıtılan folklorik özelliklere kadar birçok farklı unsurun
anlatıların değişmesinde etkili olduğunu görürüz. Bu
yenilenmelere rağmen değişmeyen Oğuz kavminin tazelenen
hayatının anlatılmaya devam edilmesidir.
Dede Korkut anlatıları, aynı devirde aynı bölgede
yaşayan bir birbirlerine çeşitli şekillerde bağlı bulunan Oğuz
beyleri etrafında toplanmıştır. Her hikaye, esas olarak bir
beyin macerası olmakla beraber, az veya çok diğer beylerin de
katıldıkları veya hiç değilse bir vesile ile isimlerinin karıştığı
bir olaylar silsilesidir. Sonra, ön planda beyler bulunmakla
beraber beylerin çevresi ve yaşayışı canlandırılırken adetleri,
gelenekleri ve çeşitli yönleri ile bütün bir Oğuz kavminin
hayatı bu hikayelere aksettirilmiştir66•
Dede Korkut Oğuznamelerinin coğrafyası Kırzıoğlu
tarafından yer adları, yönler ve sulara göre beş kolda tespit
edilmiştir. Ana başlıkları itibariyle bu coğrafya şöyle
verilmiştir:
65
Ord. Prof. [Dr.], M. Fuad Köprülü,
Türk Edebiyatı Tarihi,
(Sadeleştirme ve notlarla yayımlayanlar: Dr. Orhan F. Köprülü,
Nermin Pekin) 2. bs., İstanbul, Ötüken, 1 980. s. 53 - 54.
66
Muharrem Ergin,
Dede Korkut Kitabı
-
1, 8. bs., Ankara, Türk
Dil Kurumu Yayınları, 20 1 1 ,
s.
24.
50
1 .
Hazar Denizi ve Karadeniz Arasında ve
Kafkas Sıradağları ile Eteklerindekiler,
2.
Karadeniz' in Kıyıları ile Çoruk ve Karasu
/
Fırat Boyundakiler,
3 .
Yukarı Dicle
Boyları ile Van ve Urmiye Gölleri
Çevresindekiler,
4.
Kür Irmağı ve Kollan
Boylarındakiler,
5 .
Aras Irmağı ve Kolları
Boylarındakiler67.
Dede Korkut Kitabı'nda yer almayıp herhangi bir
boyun çeşitlemesi mahiyetindeki anlatılarda başka coğrafi
mekanlar olabilmektedir, bunun dışında hikaye ve masal
karakteri daha baskın olan anlatılarda itibari mekanın
hakimiyeti görülür. "Oğuz eli" olarak mekanın anlatılması,
Oğuzların yaşamış veya yaşamakta oldukları bütün
coğrafyaları kapsayıcı bir nitelik göstermesi demektir.
Dede Korkut Kitabı 'nın Türk hükümdarları ve devlet
teşkilatı hakkında verdiği bilgiler, .eserin Oğuzname olma
niteliğinin
göstergeleridir.
Orta
Asya
Türkmenleri
Oğuznameleri hükümdarlarının şeceresi ve devletlerinin tarihi
olarak biliyorlardı68. Dede Korkut Kitabı'nda Türkler'in,
67
Fahrettin Kırzıoğlu, "Dede-Korkut Oğuznameleri Coğrafyası ve
Düşünceler",
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkiyat
Enstitüsü Birinci Milli Türkoloji Kongresi
(İstanbul, 6-9 Şubat
1 978), İstanbul; Kervan Yayınları, 1 980, s.275-278.
68
Fuzuli Bayat, "Sözlü Tarihten Destana, Destandan
Oğuznamelere", Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları
Enstitüsü,
Oğuzlar Dilleri, Tarihleri ve Kültürleri
5.
Uluslararası
Türkiyat Araştırmaları Sempozyumu Bildirileri
(Editörler:
Tufan Gündüz, Mikail Cengiz), Ankara, Hacettepe Üniversitesi
Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, 20 1 5, s. 288.
51
kaynağı Hunlar'a kadar çıkan devlet teşkilatının izleri
bulunmaktadır69•
Dede Korkut'un farklı yerlerinde Oğuz meclisinin
tasvir edildiği görülür, Oğuz meclisi hem yasama hem de
yürütme organıdır. Bayındır Han, hanlar hanıdır; ayrıca hem
meclisin başkanı hem de yürütmenin başıdır. Bayındır Han,
yılda bir defa Oğuz Beylerini toplayıp ziyafet verir; bu
toplantı muhtemelen aynı zamanda bir meclis istişare
toplantısıydı 70•
Dede Korkut metinlerinin, onu sahiplenen Türk
milletinin, tarih ve milliyet şuurunu korumasında ne kadar
etkili olduğu yasaklara maruz kalmasıyla da anlaşılmaktadır.
"Kökünü eski zamanlardan günümüze kadar taşıyan
yani aşağı yukarı
1 500
yıldan beri Türkmen'in ruhi zenginliği
olarak görülmüş bu eser Sovyetler Birliği zamanında Sovyet
ideolojisi tarafından "Sovyet halkının kabul edemeyeceği
burjuva milliyetçiliği fikrini propaganda eden eser olarak"
Türkmen'in aklından silinmeye çalışılmıştı. Bunu ilmi yönden
öğrenmek ve halka sunmak yasaklanmıştı."71
69
Orhan Şaik Gökyay, "Dede Korkut",
Türkiye Diyanet Vakfı
İslam Ansiklopedisi,
C. 9, 1 994, s. 79.
70
Sadettin Özçelik, "Dede Korkut Destanlarında Oğuzların
Teşkilatlanması Hakkında Bazı Kültürel Unsurlar", Hacettepe
Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü,
Oğuzlar Dilleri,
Tarihleri ve Kültürleri
5.
Uluslararası Türkiyat Araştırmaları
Sempozyumu Bildirileri
(Editörler: Tufan Gündüz, Mikail
Cengiz), Ankara, Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları
Enstitüsü Yayınları, 20 1 5, s. 524.
7 1
Prof Dr. Annagurban Aşırov," "Türkmen Nüshasının Değeri",
Uluslararası Dede Korkut Bilgi Şöleni Bildirileri
( 1 9 - 2 1 Ekim
1 999, Ankara), (haz. : Dr. Alev Kahya Birgül, Aysu Şimşek
Canbobat), Ankara, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı, 2000, s. 49.
52
C. Dede Korkut Boyları İçinde Bamsı Beyrek'in
/
Bey
Böyrek'in Yeri
1.
Dede Korkut Boyları İçinde Bamsı Beyrek'in
Yeri
Dede Korkut boyları arasında Bamsı Beyrek boyunun
en eski boylardan biri olduğu, içerdiği motiflerin dünya
edebiyatının yaygın ve etkili anlatılarında yer bulduğu,
özellikle Anadolu sahasında, en fazla yaygınlık kazanmış boy
olduğu görülmektedir.
Bamsı Beyrek anlatısının belirli motifleri eski epik
karakterli metinler, masallar ve hikayelerle karşılaştırılarak
Ruhen tarafından incelenmiştir. Ruben'in çalışmasına göre
sevgiliyi / evlenilmek istenen kızı elde etmek için ona karşı
verilen mücadeleyi ve galip gelme şartını işleyen pek çok
anlatı vardır ve bunların tarihi oldukça eski devirlere kadar
uzanmaktadır.
Hindistan'ın M.
6.
yüzyıl anlatılarından olan
Markandeya Purana'da bahsedildiği üzere dağın kızı ve
Himalayaların tanrıçası Parvati, Ganga' da yüzmektedir. Bu
sırada Sumbha ve Nisumbha 'nın hizmetçileri kendisini
görürler. Hizmetçiler Sumbha 'ya bu kızın kendisi için en iyi
eş adayı olduğunu bildirirler. Sumbha kıza elçiler gönderir.
Parvati ise "Her kim beni kavgada yenerse, o kişi 1benim eşim
olur" cevabını verir72.
72
Walter Ruben,
Ozean der Marchenströme;
1.
Die
25
Erzahlungen
des Damons (Vetalapancavimsati). Mit einem
Anhang über die
12
Erzöhlungen des Dede Korkut,
FF
Communications, 1 33, Helsinki 1 944, s. 225.
53
Bamsı Beyrek boyu ve kardeş Türk anlatılarında kızı
almak için aşılması gereken engellerin belirlenmiş olduğunu
ve
çoğunlukla
üç
sayı
fonneliyle
sınırlandırılarak
sistemleştirildiğini görmekteyiz. Güç ve aklı birlikte
kullanarak aşılacak bu engeller arasında elde edilmek istenen
kıza karşı verilecek mücadelede güreş ve at yarışı en çok
görülenleridir. Bamsı Beyrek ve Şah Kasım anlatılarında
mücadele sevgili iledir, Alpamıs ve Bey Böyrek anlatılarında
ise aynı kızı almak isteyenler arasında.
Moğol kahramanlık anlatılarında,
Binbir gece
masallarında, Rus, Avusturya ve Norveç masallarında,
Anadolu'nun kuzey kıyılarında yaşadığı varsayılan, kadın
savaşçılardan oluşan ve Yunanlıların, Hintlilerin, Çinlilerin
bahsettikleri
Amazon
masallarında,
hatta
Güney
Amerika'daki Amazon bölgesinde dahi aynı motifin yer aldığı
görülmektedir. Dünyanın birçok farklı bölgesinin epik
anlatılarında, masallarında, hikayelerinde uğruna mücadele
edilen / savaşılan kız motifine rastlanmış olmasını Ruhen, bu
anlatıların ardında gerçeklik payı olabileceği yorumuyla
değerlendirir
73•
Adlan anılan bu anlatıların kaynağını tam olarak
tespit mümkün olmasa da Dede Korkut boylarının en eski
tarihli ve en yaygın olanlarından Bamsı Beyrek'te de bu
motifin
güçlü
ifadelerle
ve
sistemleştirilmiş
olarak
bulunduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz
74.
Dede Korkut boylarını sıralayan Prof. Dr. Ahmet
Bican Ercilasun, farklı zamanlara ait olduklarını ifade ettiği
Boğaç Han, Deli Dumrul ve Kan Turalı boylan dışında kalan
73
Walter Ruhen,
age.,
s. 220 - 227.
7 4
Orhan Şaik Gökyay (Hazırlayan
)
,
Dedem Korkudun Kitabı,
İstanbul, Milli Eğitim Bakanlığı, 2000, s. CDLIV.
54
dokuz boyun sırası dikkate alındığında, dokuz boy içinde ilk
sırada Kam Büre ' nin Oğlu Bamsı Beyrek Boyu'nun geldiğini
tespit etmiştir 75•
Prof. Dr. Dursun Yıldırım ' Beğ Böyrek' hikayesinin,
Türk sözel ortam yaratıcılığından yazılı ortam kaynaklarına
çok eski zamanlarda kaydedilmiş olduğu düşüncesindedir:
"Bu tür hikayelerin ilk yazıya alınış tarihleri, yazılı
nüshalarının ilk tertipleri
V.
ve
VII.
yüzyıllar arasında
gerçekleşmiş olmalıdır. Bunların daha sonralan Pehlevi ve
Arap dillerine tercümelerinin de oldukça erken zamanlarda
olduğu konusunda kayıtlar vardır76.
Dede Korkut boylan içinde tarih bakımından kökleri
en derine uzanan anlatılardan olan Bey Böyrek, halen
yaşamakta oluşu ve yayıldığı coğrafi alan genişliğiyle de
dikkat çekici bir yere sahiptir.
Dede Korkut hikayelerinden bugün yaşayanlara
gelince, bunlarla daha çok Anadolu 'nun çeşitli bölgelerinde
karşılaşılmaktadır. Anadolu'da sözlü gelenekten şimdiye
kadar pek çok rivayeti tespit edilen hikayeler Beyrek, Deli
Dumrul ve Tepegöz' dür77•
75
Ercilasun, Prof. Dr. Ahmet B., "Zikredilen Şahıslara Dayanılarak
Dede Korkut Boylarının Kronolojik Sıralanması"
1.
Milletler Arası
Dede Korkut Kollokyumu' nda (2 1
-
26 Aralık 1 999 Bakü ) Sunulan
Bildiri,
Tiirk
Dili
Araştırmaları Yıllığı - Belleten 1998 / 1,
TDK,
Ankara, 2004, s. 67.
76
Prof. Dr. Dursun Yıldırım, "Hikayeciliğimizde Üçüncü
Yaratıcılık Ortamı ve Hikayeci Eyyı1bi-i Garib'',
Türkbilig,
200315,
s. - 1 42.
7 7
Muharrem Ergin,
Dede Korkut Kitabı
-
1 , 8. bs., Ankara, Türk
Dil Kurumu Yayınları, 20 1 1 , s. 49; İsa Özkan, "Türkmenistan'dan
Derlenmiş Dede Korkut Boyları",
Türk
Dili
Araştırmaları Yıllığı
55
Yaşayan Dede Korkut hikayeleri içinde de en yaygını
Bey Böyrek (Beyrek) olmuştur. Adı hazan Ak Kavak Kızı,
hazan Bengiboz ile Böyrek, hazan Bey Beyri veya Bey Böyre
olan bu hikayenin şimdiye kadar Safranbolu, güney
Anadalolu ve Toroslar, Erzurum, Erzincan, Trabzon, Bayburt,
Beyşehir, Konya ve İstanbul rivayetleri tespit edilmiştir78.
Çalışmamızın
II.
bölümünde tespit edebildiğimiz
kadarıyla Bey Böyrek anlatısının yazıldığı ve derlendiği
kültür ortamının şartlarına, araştırmacıların tercihlerine göre -
sadece Anadolu sahası dikkate alındığında bile"'. "Bey
Böyrek"ten "Şah Kasım"a, "Akkavak Kızı"ndan "Güzel
Ahmet"e kadar 40'tan fazla adlandırması olmuştur.
Kerem ile Aslı Hikayesi 'nde Bey Böyrek'ten ve
Akkavak kızından
söz
edilmesi,
gelenekte
yaşayan
hikayelerin bağı hakkında fikir verir. Şükrü Elçin, Akkavak
kızının adının geçtiği başka bir örnek verdikten sonra
Belleten 1 995,
Ankara, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek
Kurumu Türk Dil Kurumu Yayınları, 1 997, s. 266.
78
Muharrem Ergin,
Dede Korkut Kitabı
-
1,
8. bs., Ankara, Türk
Dil Kurumu Yayınları, 20 1 1 , s. 49. 'Beğ Böyrek' başlıklı hikayenin
de içinde yer aldığı bir yazma hikaye mecmuasının h. 1 1 45/m.
1 732-33 tarihinde 'tahrir' edildiğine göre, bu tür hikaye
mecmualarına önemli ölçüde bir talep yaratılmış olduğu
söylenebilir. bk.: Prof. Dr. Dursun Yıldırım, "Hikayeciliğimizde
Üçüncü Yaratıcılık Ortamı ve Hikayeci Eyyübi-i Garib",
Türkbilig,
2003/5,
s.
1 39.
Bey
Böyrek
çeşitlemesi
olarak
değerlendirebileceğimiz,
Kırımlı
Süleyman
Sudi
Bey'in,
Himmetzade S. Abdullah müstear ismiyle yayınladığı 'Şah Kasım'
hikayesinin 1 9 1 7 ' de, ikinci baskısını yapmış olması bu hikayelere
olan ilgi ve talebin devam ettiğinin, henüz gün yüzüne çıkmamış
başka yazılı , ve basılı metinlerin de olabileceğinin göstergesidir
diyebiliriz. Bey Böyrek anlatısının Anadolu sahasında tespit edilmiş
olan çeşitlemeleri için bu kitabın
il.
bölümüne bakılabilir.
56
" . . .İlhan Sungu nüshasında "Akkavak kızıdır Beyböyreğ' in
dengi" mısraının yer aldığını bildirir79•
Dede Korkut anlatıları -bu anlatılar içinde başta
gelenlerinden biri olarak Bamsı Beyrek boyu da- sadece
edebiyat alanıyla sınırlı kalmamış, hayatın ve edebiyat
dışındaki bazı sanat dallarının da yakın ilgisini çekmiştir.
Bamsı Beyrek boyu,
P
[
enah] Halil ov tarafından
edebiyatımızda ilk aşıkane kahramanlık destanı, ilk dramatik
psikoloji poeması olarak değerlendirilmiştir80. Beğrek,
Ankara' da dağ adı ve Kavak Köy Konya' da köy adıdır81 • Bey
Böyrek anlatısının ezgileri Mahmut Ragıp tarafından notaya
alınmış ve bu ezgilerin klasik Türk musikisi ezgilerinden
uzak, bakir halk nağmelerinin vasıflarını taşıyan yönüne
dikkat çekilmiştir82•
Azerbaycan' da Dede Korkut
1 97 5
yılında sinema
filmi olmuş, bu filmde Beyrek, Rasim Balayev tarafından
canlandınlmıştır83. Azerbaycan Devlet Tiyatrosu'nda
1 990
yılında Bamsı Beyrek boyu sahnelenmiştir84•
1 998
yılında da
79
Şükrü Murat Elçin,
Kerem İle Aslı Hikayesi,
Ankara, Milli
Eğitim Basımevi, 1 949, s. 37.
80
Elekbarlı, Nazif, "Azerbaycan Edebiyatşünaşlığında",
Kitabı
Dede Korkut Ensiklopediyası,
C.
:
il,
Bakü, Yeni Neşrler Evi,
2000, s. 4 1 .
81
Orhan Şaik Gökyay (Hazırlayan
)
,
Dedem Korkudun Kitabı,
İstanbul, Milli Eğitim Bakanlığı, 2000,
s.
CDL VI
82
Mahmut Ragıp Kösemihalzade, "Bey Böyrek Destanının
Türküleri",
Milli Mecmua,
Mart 1 93 1 , C. : 1 1 , S. 1 24 - 1 25, s. 1 63
- 1 64.
83
Kitabı Dede Korkut Ensiklopediyası,
"Kino ve Teatr
Sanatında", C.
:
II, Bakü, Yeni Neşrler Evi, 2000, s. 366.
8 4
Kitabı Dede Korkut Ensiklopediyası,
"Kino ve Teatr
Sanatında", C.
: il,
Bakü, Yeni Neşrler Evi, 2000, s. 378.
57
Türkiye' de "Korkut Ata" adlı iki perdelik oyunda, birinci
perdede Bamsı Beyrek boyu işlenmiştir85. Rahmi Özen
tarafından Bamsı Beyrek, roman olarak kaleme alınmış ve
2000
yılında basılmıştır86. Orhan Dündar, Bamsı Beyrek'i
. .
1
k
1
87
çızgı roman o ara yayım amıştır .
2.
Kardeş Anlatılar Olarak Alpamıs, Bamsı Beyrek,
Bey Böyrek ve Şah Kasım
Alpamıs, Bamsı Beyrek, Bey Böyrek ve Şah Kasım
anlatılarını aynı boyun farklı zaman, başka coğrafya ve
değişik kültür ortamlarında tespit edilmiş, yaşamış, yaşamakta
olan çeşitlemeleri olarak değerlendirmek mümkündür. Kardeş
anlatılar olarak nitelendirdiğimiz ve isimleri verilenler dışında
aynı boyun çeşitlemesi niteliğinde başka metinler bulunsa da
çalışmamızın sınırları dolayısıyla Türk kültür havzasındaki
benzerlerine yer yer temas ederek bu dört anlatı üzerinde
durmakla yetineceğiz.
Dede Korkut hikayelerinden olan "Kam Pürenün Oğlı
Bamsı Beyrek Boyı" ile Alpamış destanı arasında büyük
benzerlikler vardır. Hatta bunlara aynı destandır, diyebiliriz.
Destanın değişik coğrafyalarda, değişik tarihlerde tespit
edilmesi, yani yazıya geçirilmesi ve derlenmesi bazı
farklılıkların ortaya çıkmasına sebep olmuştur88. "Bamsı
85
Turan Oflazoğlu,
Korkut Ata,
Ankara, Türk Dil Kurumu, 1 998.
86
Rahmi Özen,
Bamsı Beyrek ile Bam Çiçek,
İstanbul, MEB,
2000.
87
Orhan Dündar,
Dede Korkut Bamsı Beyrek,
Ankara, Kültür
Bakanlığı, 200 1 .
88
Metin Ergun, "Bamsı Beyrek ile Alpamış Destanının Coğrafyası",
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten 1992,
Ankara, 1 995, s. 75.
58
Beyrek Hikayesi", birinci ve özellikle de ikinci kısım ile
konusu bakımından "Alpamış"a benzer."89
"Alpamış - Bamsı ile ilgili destan; Oğuzların,
XI.
yy.da Selçukluların önderliğinde Yakın Doğu'ya göçleri
sırasında Anadolu 'ya,
Kafkaslara
götürülmüştür.
Bu,
Beyrek'in adıyla ilgili olan "Alpamış"ın karmaşık Oğuz
rivayetini;
XI.
yy' ın başlarına, Oğuzların Aşağı Sirderya'da
hüküm sürdükleri
(IX
-
X.
yy.lar) döneme götürür."90
Sözlü kültürden yapılmış olan çağdaş derlemelerde
eski tarihlerden taşınan unsurlar ile yaşanılmakta olan
zamanın izleri bir arada görülebilir.
"Alpamış hakkındaki sayısız destan anlatmaları
arasında "Bamsı Beyrek", en eski çağların derlemesi olarak
dikkat çeker (el yazması
-
XVI.
yy. , metin
- XV.
yy.dan
önce). Ancak sözlü şiir yaratıcılığına dayanan eserlerin
derlendiği zaman, anlatmanın eskiliğini yaklaşık olarak bile
göstermez. "Alpamış"ın Kungrat rivayetinin · çağdaş folklor
derlemelerine göre "Bamsı Beyrek",
destanın Oğuz
anlatmasına has olan bir dizi yenilikleri, gerçekten de eski
olan unsurların yanı sıra ihtiva eder."9 1
"Bamsı
Beyrek
Hikayesi,
yalnız
motiflerinin
benzeyişiyle değil, bütün münderacatı ve kahramanlarının
adlarile hatta hikayenin adiyle birbirinden çok uzakta yaşayan
Türk boylarında söyleniyor. "Alpamşa", "Alpamsı" ve
89
V. M. Jirmunskiy,
Türk Kahramanlık Destanları.
1.
-
il.
bölüm
(çev. : Mehmet İsmail, Hülya Arslan Erol, Ankara, Türk Dil
Kurumu, 201 1 , s. 1 6 1 .
90
Ae.,
s .
1 74.
9 1
Ae.,
s .
1 64.
59
"Alpamıs" adlan "Alp
+
bamsı" adının fonetik değişimle,
muhtelif telaffuzlarından başka bir şey olmadığı aşikardır."92
Beyrek kelimesinin etimoloj isine baktığımızda farklı
görüşlerin olduğu ortaya çıkmaktadır. Kaçalin' e göre
kelimenin kökü "daha büyük" anlamındaki
bedük+ rek'ten
bed+ü-k+rek
>
beyük-rek
>
beyürek
>
beyrek
şeklinde
gelişmiştir, Sertkaya'ya göre ise
beyrek
kelimesinin
begrek
kelimesinden getirilmesi gereklidir93.
92
Abdulkadir İnan, "Dede Korkut Kitabındaki Bazı Motiflere ve
Kelimelere Dair Notlar'',
Ülkü,
Şubat 1 938, C.
:
X, S. 60, s. 545.
9 3
Mustafa S. Kaçalin'e göre kelimenin kökü "daha büyük"
anlamındaki
bediik+ rek'ten bed+ü-k+rek
>
beyük-rek
>
beyürek
>
beyrek
şeklinde gelişmiştir. Kaçalin'in bu açıklamasına göre
beyrek
kelimesi Göktürk ve Uygur devresinde kelime ortasındaki
-
d-
sesi ile
bedükrek,
Karahanlı Türkçesindeki
-d-
>
-y-
gelişmesi
ile
beyükrek,
sonra da vurgusuz orta hece seslerinin düşmesi ile
beyrek'tir.
Eski Türkçe devresi metinlerindeki örneklere dayanarak
beyrek
kelimesinin
begrek
kelimesinden getirilmesi gerektiğini
söyleyen Sertkaya ise beyrek
begrek
>
beyrek
gelişmesindeki
beyrek
şekli sekunder (ikincil) bir şekildir. Bu şekilden doğan
beryek
ile
beryik
şekilleri de sekunder şeklin metatezli
örneklerinden başka bir şey değildir. Bunun yanında Dresden
yazmasında sekunder
beyrek
şeklinden başka şekil, yani metatezli
beryek
ile
beryik
şekilleri de geçmez.
Beg
kelimesini Türkiye
Türkçesinde "efendi" kelimesi ile karşılayacak olursak,
begrek
kelimesini de "daha efendi" değil "beyefendi" kelimesi ile
anlamlandırmak uygun düşer" görüşünü bildirir. bk.: Prof. Dr.
Osman Fikri Sertkaya, "Adana, Begrek
>
Beyrek ve Elma
Kelimelerinin Kökeni Üzerine'',
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih
Coğrafya Fakültesi Türkoloji Dergisi,
1 9
,
2 (20 1 2) s. 1 05 - 1 08.
60
Bamsı Beyrek anlatısını Orta Asya Türk tarihiyle
birlikte ele almak zarureti vardır.
Özbeklerin Altın Orda zamanındaki, yani Mangıt
N ogay ve Kazakların ayrılmalarından önceki heyette bulunan
kabileleri arasında "Böyrek" kabilesi de yer almaktadır94•
Türklerin Orta Asya' da Kırım ve İdil civarında göçebe
kültürünü yaşadıkları ve Altın Orda, Kırım ve Kazan
hanlıklarının Orta Asya hanlıkları siyasi birliğinde yer
aldıkları devirde hepsine birden "Nogaylı" denilirdi. Bu
bakımdan kahraman adları değerlendirildiğinde Kobılandı,
Kambar, Er Targın ve Alpamış gibi destan kahramanlarının
tarihi vak'alarla doğrudan ilgili olduğu görülmektedir.
Kobılandı Batır destanı
XV.
asırda Kazak hanlığının
parçalanışını, Er Targın destanı
XV-XVI.
asırlarda Kırım
hanlığındaki kabile mücadelelerini, Er Sayın ve Alpamış Batır
destanları Kazakların ve Moğolların
XV.
asırda birleşerek
yaptıkları seferleri ve Kambar Batır destanı Kazaklar ve
Özbeklerin seferlerini anlatır95•
Türk boyları arasında bir destan dairesi oluşturan
Alpamış destanının dört ana rivayeti vardır. Bunlar sırasıyla
94
Timurlan Omorov, "Türkistan'daki Özbek Hanlığının Kısaca
Tarihi ve Özbek Boyları",
Tübav Bilim Dergisi,
yıl: 20 1 2, C. : 5, S.
: 2, s. 1 2 - 1 3 .
95
Dr. Orhan Söylemez - Lezzet Aliyeva, " Alpamış Batır ve Er
Targın Destanlarında Kahraman, Kadın ve At Motifleri Üzerine Bir
Deneme",
Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü
Dergisi,
S . 1 4, yıl: 2000, s. 35. Bamsı Beyrek boyu ile Alpamış
destanının epizotlar ve motifler yönüyle karşılaştırılması ile ilgili
olarak bk. : Laura Bolatova,
Bamsı Beyrek ve Deli Dumrul
Boyunun Alpamış ve Er Töstük Destanlarıyla Mukayeseli
İncelemesi,
İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk
Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, Türk Halk Edebiyatı Bilim Dalı
yüksek lisans tezi, İstanbul, 20 1 4.
61
Kongrat, Oğuz, Kıpçak ve Altay rivayetleridir. Kongrat
rivayeti Özbek, Karakalpak ve Kazak varyantlarından
oluşur96•
Bamsı Beyrek anlatısı Türk boyları arasında epizodik
yapı birliği göstermesi yönüyle dikkat çeker. Anlatılarda,
kahraman adlan, yer adlan ve bazı kültürel farklılıkların
yansıması anlatı formunu ve karakterini değiştirmeyen tali
unsurlardır denilebilir.
Dede Korkut Kitabı 'ndaki Bamsı Beyrek ile
Anadolu' da anlatılan Bey Böyrek hikayesini karşılaştıran
Yılar, motif birliğinden de söz etmiştir: " . . . dikkatimizi çeken
önemli noktalardan biri hatta en önemlisi de anlatım esasına
dayalı türler içinde olay örgüsünün zamanla çok büyük
değişikliklere uğrasa da motiflerin bu durumdan fazla
etkilenmemesidir97•
Türk destan anlatma geleneği içinde yüzyıllar
boyunca yaratılarak, varyantlarıyla birlikte günümüze kadar
ulaşan ve Türk destanları arasında özel bir yere sahip
destanlardan birisi, Özbekistan' dan Sibirya'ya ve Tataristan' a
kadar geniş bir alanda anlatılan ve Altay Türklerinin "Alıp
Manas", Başkurt ve Tatarların "Alıpmenşen", Kazak ve
96
Metin Ergun, "Bamsı Beyrek ile Alpamış Destanının Coğrafyası",
Tiirk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten 1992,
Ankara, 1 995, s. 76.
97
Ömer Yılar, "Dede Korkut Kitabındaki Bamsı Beyrek ile
Anadolu'da Anlatılan Bey Böyrek Hikayeleri ve Masalları Üzerine
Motif Bakımından Bir Karşılaştırma Denemesi" / Un essai
comparatif au regard du motif sur Bamsı Beyrek dans le livre "Dede
Korkut" et les contes et les recits Bey Böyrek en Anatolie,
Milli
Folklor,
Yıl: 1 2, S. 48, s. 47.
62
Karakalpakların "Alpamıs" ve Özbeklerin ise "Alpamış" diye
adlandırdıkları destandır98•
"Alpamış hakkındaki destanın Oğuz rivayeti, Dede
Korkut Kitabı 'nın Orta Asır destan silsilesi terkibine dahil
Beyrek hakkındaki çağdaş Anadolu masalı "Kam Büri 'nin
oğlu Bamsı Beyrek Hikayesi" içinde sunulmuştur. Jirmunskiy
"Canlı halk geleneği olan Beyrek hakkındaki destan, uzun
yüzyıllar destansı bir şarkı olarak yaşamış ve
XV.
yüzyılın
sonlarında Dede Korkut'a dahil olmuştur. "99 tespitinde
bulunmaktadır.
Oğuz rivayeti, destanın Azerbaycan ve Anadolu
Türkleri arasındaki varyantlarından ibarettir. Oğuz rivayetinde
destanın adı, Beyrek veya Bamsı Beyrek'tir. Destan, Anadolu
Türkleri arasında "Beyrek" adıyla masallaşmış olarak da
yaşamaktadır. Destanın Oğuz rivayeti, Oğuzların Sırderya ve
Anadolu mücadelelerini konu edinir. Destanın söz konusu
edilecek son rivayeti, Altay rivayetidir. "Alıp Manas"
adındaki bu rivayet, Alpamış destanının en arkaik, en eski
rivayetidir
100.
98
Selami Fedakar, "Alpamış Destanı ve Bey Böyrek Hikayesi
Arasında Bir Karşılaştırma" / Comparasion entre l'epopee
"Alpamış" et le recit "Bey Böyrek",
Milli Folklor,
yıl: 1 3 , S. 5 1 , s.
52.
9 9
V. M. Jirmunskiy,
Türk Kahramanlık Destanları.
1.
-
il.
bölüm
(çev. : Mehmet İsmail, Hülya Arslan Erol, Ankara, Türk Dil
Kurumu, 20 1 1 , s. 1 68.
1 00
Metin Ergun, "Bamsı Beyrek ile Alpamış Destanının
Coğrafyası",
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten 1992 ,
Ankara, 1 995, s. 76. "Bamsı Beyrek Hikayesi" ile "Alıp Manaş
Destanı"ndaki ortak motifleri ele alan çalışma için ayrıca bk. : Yard.
Doç. Dr. Abdulselam Arvas, "Alıp-Manaş" ve "Bamsı Beyrek"
Destanlarının Ortak Motifleri"
=
Common Motifs of "Alıp-Manaş"
and "Bamsı Beyrek" Epos",
The Journal of Academic Social
Science Studies,
February 20 1 3, Volume 6, Issue 2, p. 63-7 1 .
63
Altay rivayeti, Oğuzlar'ın daha Altay Dağı 'nın
eteklerinde yaşadıkları sıralarda ortaya çıkmıştır. Destanın
daha
VI.-VIII.
asırlarda yani Göktürk Kağanlığı devrinde
Altay eteklerinde teşekkül ettiğini ve mevcut olduğunu
düşünmek mümkündür. Hikaye, Oğuzların batıya doğru
göçleriyle birlikte Salur Kazan 'ın kahramanları hakkındaki
Oğuz kahramanlık hikayeleri arasına girerek Seyhun
etraflarında yaşamıştır.
XI.
yüzyılda Selçuklularla Kafkaslara
ve Anadolu 'ya geçmiştir.
XV.-XVI.
asırlarda da Azerbaycan
ve Anadolu'da Dede Korkut'un Bamsı Beyrek hikayesine
dönüşmüştür 101 .
Anadolu'da Bey Beyrek ve Akkavakkızı adıyla
bilinen Dede Korkut Kitabı 'ndaki Bamsı Beyrek Hikayesi,
Gagavuz sözlü kültüründe Dengiboz olarak yaşamaktadır 102.
Türklerin göç ettikleri ve vatan tuttukları coğrafya ve
buna bağlı olarak mücadele verdikleri düşmanın,
yer
adlarının değişmesi, İslam dinini kabul etmeleriyle dahil
oldukları kültür muhitinin, kahramanlık gösterilecek gayenin
değişmesi, bozkır kültüründen yerleşik hayat kültürüne
geçmeleri, muharrir, anlatıcı- icracının kimliği, tutumu gibi
hususlar aynı kökten beslenmiş anlatılar arasında bazı
farklılıklar oluşmasına neden olmuştur.
101 Metin Ergun, "Bamsı Beyrek ile Alpamış Destanının
Coğrafyası",
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten 1992,
Ankara,
1 995, s. 77.
102 Nevzat Özkan, "Gagavuz Kültüründe Oğuz Unsurları",
Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü,
Oğuzlar
Dilleri, Tarihleri ve Kültürleri
5.
Uluslararası Türkiyat
Araştırmaları Sempozyumu Bildirileri
(Editörler: Tufan Gündüz,
Mikail Cengiz), Ankara, Hacettepe Üniversitesi Türkiyat
Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, 20 1 5, s. 460; Güllü Yoloğlu,
"Gagauz Destanları",
Kitabı Dede Korkut Ensiklopediyası,
C.
:
ll,
Bakü, Yeni Neşrler Evi, 2000, s. 1 67.
64
"Oğuz kahramanlarının düşmanları "Alpamış"ta
olduğu gibi Kalmıklar değil Hristiyan kafirlerdir, Gürcistan
çan Şökli ve onun "bey"leridir. Bayburt son olarak
XIV.
yy.da Oğuzlar tarafından fethedilmiştir. Bamsı Beyrek'te ise
hala kahramanı esir alan "kafir beyleri"ne aittir. Bu, Dede
Korkut Kitabı 'nda korunmuş olan destanın Oğuz rivayetinin
bu şekilde son olarak biçimlendiğini kesin olarak ortaya
koymayı sağlar. Destan, muhtemelen Korkut silsilesine büyük
ölçüde daha önceleri dahil olmuştur."
103
Bamsı Beyrek boyu ile ilgili çeşitlemelerin, kardeş
anlatıların, yaşadıkları kültür dairesini yansı tına özelliği
gösterdiği anlaşı !maktadır.
Dede Korkut destanlarının Türkmen rivayetleri,
içerisinde eski motiflerin yanı sıra, teşekkül ettiği coğrafyanın
ve devrin yaşama şartlarının izlerini de taşımaktadır.
"Kamgan Oğlı Bamsı Beyrek
,
Boyu
"
nu
n
Bamsım Birek
şeklindeki Türkmen rivayeti, av sahnesi bakımından
Salur
adlı sözlü gelenekten derlenen rivayetle hemen hemen
aynıdır. Oysa, Dede Korkut Kitabı ' ndaki Beyrek destanının
av sahnesinde Beyrek, alıcı kuşuyla değil, geyik kovarak Bam
Çicek'in otağına gelir. Bu bakımdan Türkmenistan' da avcı
kuşların sosyal hayatta hala önemli bir yer tutması Beyrek
boyunda devam ettirilmiştir
1 04.
Azerbaycan ve Anadolu Oğuz destan geleneğini
karşılaştırdığımızda, Ebulgazi 'nin de bildirdiğine göre, daha
103 V. M. Jirmunskiy,
Türk Kahramanlık Destanları.
1.
-
il.
bölüm
(
çev. : Mehmet İsmail, Hülya Arslan Erol, Ankara, Türk Dil
Kurumu, 20 1 1 , s. 1 66.
104
İsa Özkan, "Türkmenistan'dan Derlenmiş Dede Korkut Boyları",
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten
1995,
Ankara, Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Dil Kurumu Yayınları,
1 997' s. 276.
65
eski çağlara ait destanın birçok eski unsurlarını sakladığını
görürüz. Kahramanların adı - Mamış Bek (Alpamış) ve
Barçın, Beyrek ve Banu Çiçek'ten (veya Ak-kavak kızı) farklı
olarak bütün Orta Asya geleneğinde (Kungrat rivayeti) ve
Başkurt halk masalında (Alpamış ve Barsın Hıluu) himaye
edilir. Ancak Alpamış adına (Alp-Mamış 'tan), Kazan-Tatar
masalı ve Altay destanı (Alıp Mamış) tanıklık eder105 .
Batı Türklerinde Bey Böyrek, Doğu Türklerinde
Alpamış olarak devam eden Bamsı Beyrek' i bugün de Türk
dünyasını birleştiren önemli motiflerden biri sayabiliriz.
Sadece Beyrek ve Bam Çiçek'in babalarının adlarında geçen
Bay unvanı da ilgi çekicidir. Baylı isimler bugün Türkistan' da
yaygındır ve Bay Büre ile Bay Biçen, isimleriyle de
Anadolu'yu Türkistan 'a bağlamaktadır 1 06.
Şah
Kasım
Hikayesi
III.
bölümde
metin
incelemelerinde daha geniş olarak ele alınacaktır. Ancak şunu
ifade etmek mümkündür ki Şah Kasım, Bamsı Beyrek,
Alpamıs ve Bey Böyrek ile konu ve epizot yapısı bakımından
büyük benzerlik gösterirken dil ve üslup bakımından ise bu
anlatılardan ayrılır.
105 V. M. Jirmunskiy,
Türk Kahramanlı
k
Destanları.
1.
-
il.
bölüm
(çev. : Mehmet İsmail, Hülya Arslan Erol, Ankara, Türk Dil
Kurumu, 20 1 1 , s. 1 75.
106 Prof. Dr. Ahmet B. Ercilasun, "Zikredilen Şahıslara Dayanılarak
Dede Korkut Boylarının Kronolojik Sıralanması" I. Milletler Arası
Dede Korkut Kollokyumu 'nda (2 1 - 26 Aralık 1 999 Bakü ) Sunulan
Bildiri,
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten 1998
/
1,
TDK,
Ankara, 2004, s. 68.
66
D. Türk Destanlarının Karakteristik Özellikleri ve
Bazı Motifleri
Türk epik karakterli anlatılarının pek çoğunda ortak
özellik olarak karşımıza çocuksuzluk ve tutsaklık motifleri
çıkmaktadır. Bamsı Beyrek boyu ve çeşitlemelerinin
tamamında çocuksuzluk ve tutsaklık motiflerinin görülmesi,
aile - devlet ilişkisi bakımından da ayrıca önem arz
etmektedir. Bu motiflerle birlikte çalışmamızın bu kısmında
kahraman atları da aynı bağlam içinde yer alması dolayısıyla
kısaca değerendirilecektir.
1.
Türk Destanlarında Çocuksuzluk
Türk destanlarında çocuksuzluk bir eksikliğin
oluşması demektir. Destan ailesinin devletin devamlılığı ile
bağı düşünüldüğünde bu eksiklik ortadan kaldırılması şart
olan bir duruma işaret eder. Dede Korkut Kitabı 'nda, Bayındır
Han'ın kargışına sebep olarak Dirse Han' ın çocuksuzluğu
gösterilerek: " . . . anun kim oğlu kızı olmaya Tanrı Taala anı
kargayupdur biz dahı karganız" ifadeleri kullanılır. Çocuk
sahibi olmamanın Oğuz beyleri arasında, tıpkı savaşta yiğit
olmama ve cömert olmama gibi bir eksiklik oluşturduğu
görülmektedir
1 07•
Dede
Korkut
mukaddimesinde
"Oğul
atanun
yetiridür, iki gözinün biridür. Devletlü oğul kopsa ocağının
1 07
Muharrem Ergin, age., s. 79
-
80; L. Sami Akalın, Dede Korkut
Hikayelerinin Folklor Bakımından Değerlendirilmesi, İstanbul
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Enstitüsü
Doktora Tezi,
İstanbul
1 967,
s.
46.
67
közidür1 08• Oğul dahı neylesün baba ölüp mal kalmasa. Baba
malından ne füide başda devlet olmasa. Devletsüz şerrinden
Allah saklasun hanum sizi." 1 09 ifadeleri aile ve devlet bağını
güçlü olarak ortaya koyan ifadelerdir.
Çocuksuz ailenin çoğunlukla bir erkek evladı dünyaya
gelir
ki
bu evlat destan anlatılarının da ana kahramanı olarak
boy gösterecektir. Aile bağları, kahraman ve onun etrafında
gelişen olaylar millet olarak hür, devlet olarak güçlü yaşama
ile ilgilidir. Dede Korkut mukaddimesinde Türk milletine ikaz
ve yol gösterme hükmünde söz edilen ocağın tarihi köklerinin
derinlere uzanması bu bağlılık ve devamlılık fikrinin kaynağı
hakkında fikir vermektedir.
"Törkün,
Türklerde
baba ocağı
dediğimiz şeydir. Aile
mabudu bu ocakta barındığı için, ocağın ateşi hiç sönmemek
1 08
Metnin kafiyesi de dikkate alınınca Vatikan nüshasındaki
"Devletsüz oğul kopsa ocağının köridür." biçiminin doğru sayılması
gerektiği konusunda izahlarda bulunan Prof. Dr. Mertol Tulum,
Dede Korkut'un sözünün şöyle yorumlanmasını gerektiğini belirtir:
"Bir babanın oğlu hayırsız çıksa bile, ocaktaki ateşli kül üzerine
oturtulan ve çatılıp yerleştirilen odunların kolayca tutuşup
yanmasını, böylece de ocağın sönmemesini sağlayan
kör
gibi, hiç
değilse baba ocağının sönmesini önler, yani soyunun devamını
sağlar." bk.: Mertol Tulum, "Dede Korkut Oğuznameleri Üzerine
Notlar'a Notlarla Katkılar I'',
İstanbul Ünive)'sitesi Edebiyat
Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi,
C.
:
XXX, yıl: 2003, s.
527 - 532.
1 09
Muharrem Ergin,
Dede Korkut Kitabı
-
1 , 8. bs., Ankara, Türk
Dil Kurumu Yayınları, 20 1 1 , s. 74.
Dede Korkut Kitabı
'nın
girişinde bahsi geçen "ocak" aile ocağıdır ve "devletin bekası" ile
aile ocağının devamı bir birine bağlanmıştır. Türk İstiklal Marşı 'nın
ilk dörtlüğünde ifadesini bulan "Korkma sönmez bu şafaklarda
yüzen al sancak / Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak"
mısraları da bu durumu anlatır. bk. : Şeyma Güngör, "Dede Korkut
Kitabı 'nda Aile",
Türk Halk Edebiyatına Dair,
İstanbul, Çantay,
2005,
s.
n-
1 4.
68
icap ederdi. Bundan dolayıdır ki büyük ve ortanca kardeşler
evlenerek törkünü bıraktıktan sonra, törkünde ocak bekçisi
olarak küçük kardeş kalırdı. Muayyen zamanlarda baba
ocağında toplanılarak ecdada hürmet ayinleri yapılırdı.
Türkler yurt gibi ocağı da unutmazlardı. Yurttan ve ocaktan
uzaklaşmakla beraber,
yurt
ve
ocak
muhabbeti onlarda
kuvvetli bir bağlılık hükmünde idi." 1 10
"Türk sosyal hayatında, askeri teşkilatında ve din
·
tarihinde ocak kelimesine özel anlamlar yüklenmiştir. Soyun
devam etmesi bütün insanlar için çok önemli bir durumdur.
Türkler bu durumu ocağın yanması, yani ateşin tütmesiyle
ilişkili görmüşlerdir, çocuğu olmayana "kör ocak" denmesi de
aile ve soy kavramlarının ocakla ilişkisini gösterir.
Anadolu'da "ocağı yanasıca" diyerek dua, "ocağı kör
kalasıca" diyerek de beddua edilir." 1 1 1
Dede Korkut Kitabı 'nın yine mukaddime kısmında
"Dede Korkut bir dahı soylamış" denilerek nakledilen sözlerle
oğul için ata adını yürütüp devletli olacağı bildirilmiştir:
"Ata adını yontmayan hoyrad oğul ata bilinden ininçe
inmese yig, ana rahmine düşinçe toğmasa yig. Ata adın
yondanda devletlü oğul yig. Yalan söz bu dünyede olınça
olmasa yig. Girçeklerün üç otuz on yaşını toldursa yig. Üç
otuz on yaşunuz tolsun. Hak size yaman getürmesün,
devletünüz payende olsun hanum hey 1 1 2•
Atasının adını yürüten oğul Dede Korkut'un duasını
alırken, yürütmeyen, yürütmeyecek olan da tenkidine maruz
kalır. Aile fertleriyle birlikte destanların kahraman kadrosunu
da oluşturan kahramanın yardımcısı rolünü üstlenecek, anlatı
1 1 0
Ziya Gökalp
Türkçülüğün Esasları,
(haz. : Mehmet Kaplan ),
İstanbul, MEB Yayınları, 1 990, s. 1 63 .
1 1 1
Vahit Türk, "Ocak Sözü ve Ailesi" / Ocak And Family O f Such,
Gazi Türkiyat,
Güz 2009, S.
:
5, s. 256.
1 1 2
Muharrem Ergin,
Dede Korkut Kitabı
-
1 , 8. bs., Ankara, Türk
Dil Kurumu Yayınları, 20 1 1 ,
s.
74.
69
akışında rol alacak diğer fertlerin büyük bir kısmının
akrabalık, hısımlık ilişkisi dikkat çeker.
"Dede Korkut hikayelerinde yöneticiler ve toplumun
önde gelen kişilerinin bir kısmı, kan veya evlenme sebebiyle,
birbirinin akrabasıdır: Kazan, Bayındır Han'ın damadı;
Kazan'ın oğlu Uruz, Bayındır Han ' ın torunu; Kazan'ın karısı
Burla Hatun, Bayındır Han ' ın kızı; Dış Oğuzlardan Aruz,
Kazan 'ın dayısı; Kıyan Selçük ve Basat, Aruz'un oğulları,
Selçük, Deli Dundar'ın babası, Aruz'un damadıdır." 1 13
2.
Türk Destanlarında Tutsaklık
Yaratılış, Alp Er Tunga, Oğuz Kağan, Ergenekon,
Türeyiş, Manas, Alıp Manaş, Alpamış, Kozı Körpeş - Bayan
Sulu, Maaday Kara, Edigey, Köroğlu destanları 1 14 ve Dede
Korkut boylarının pek çoğu kahramanın esir düştüğünden söz
ederler.
Salur Kazanun İvi Yağmalandığı Boy, Kam Püre'nin
Oğlu Bamsı Beyrek Boyı, Kazan Big Oğlı Uruz Bigün Tutsak
Olduğı Boy, Kazılık Koca Oğlı Yigenek Boyı, Uşun Koca
Oğlı Segrek Boyı, Salur Kazan Tutsak Olup Oğlı Uruz
Çıkarduğı Boy 1 1 5, büyük ölçüde tutsaklık konusunu işlerken
1 13
Şeyma Güngör, "Dede Korkut Kitabı'nda Aile",
Türk Halk
Edebiyatına Dair,
İstanbul, Çantay, 2005, s. 1 2.
1 1 4
Yrd. Doç. Dr. Şahin Köktürk, "Türk Destanlarında Hapsedilme
Motifi",
TÜBAR
- XIX - 1 2006
-
Bahar, s. 3 85.
1 15
Adı geçen boyların tam metni için bk.: "Salur Kazanun İvi
Yağmalandığı Boy", Muharrem Ergin,
age,
s. 95 - 1 1 5 ; "Kam
Püre'nin Oğlu Bamsı Beyrek Boyı s. 1 1 6 - 1 53 ; "Kazan Big Oğlı
Uruz Bigün Tutsak Olduğı Boy" s. 1 53 - 1 67; "Kazılık Koca Oğlı
Yigenek Boyı" s. 1 99 -206; "Uşun Koca Oğlı Segrek Boyı" s. 225 -
70
iki boy adında "tutsak" kelimesinin doğrudan yer aldığını
görmekteyiz.
Dede Korkut boylarının ikisi dışında bütün anlatılarda
tutsaklığa,
esarete
temas
edildiği
görülmektedir1 16•
Kahramanın tutsak oluşu da ailede bir eksiklik meydana
getirmektedir. Bu eksiklik aile bireylerinin birlik olarak
mücadeleye katılmalarını hazırlayıcı bir unsurdur.
Dede Korkut boylarının önemli mesaj larına bakacak
olursak bir olay karşısında toplumun bütün ferlerinin
kenetlenmesi istisnasız herkesin -özellikle kahramanın erkek
yahut
kadın
akrabalarının-
kahramanın
tutsaklıktan
kurtarılması için bir çaba göstermesi, eşsiz bir sadakat ve
fedakarlık sergilemeleri dikkat çekicidir.
Savaşı başlatan Oğuz erinin kısa bir süre sonra bütün
boyun yardımını hissetmesi, zor durum karşısında aradaki
küskünlük ve kırgınlıkların ortadan kalkıp tek vücut halinde
çözüm için elbirliği gösterilmesi de milli birliğin korunması
bakımından önemlidir. Bir diğer mesaj da yaşın ve otoritenin
bu tarz bir olay karşısında akıl ve cesaretini kaybetmeyerek
çözüm için çare aramasıdır1 1 7•
233; "Salur Kazan Tutsak Olup Oğlı Uruz Çıkarduğı Boy" s. 234 -
243 .
1 16 Daha ayrıntılı bilgi için bk.: Seyran Gayıbov, "Kitab-ı Dede
Korkut'taki 'Tutsaklık' Durumu Karşısında Oğuz'un Tutumu"
/
Captivity in Dede Korkut's Tale and Oghuz's Reaction,
Turkish
Studies,
International Periodical For the Languages, Literature and
History of Turkish or Turkic, .V olume 3/2, Spring 2008, s. 326;,
Rezan, Karakaş, Dede Korkut Hikayelerinde "Tutsaklıktan
Kurtarma Motifi" ve "Bey Oğulları Arasındaki İlişki"
/
Relation
Between "The Motif of the Captive Breaking Free" and the Sons of
Lord" in the Dede Korkut Narratives,
Turkish Studies
-
International Periodical For The Languages, Literature and History
of Turkish or Turkic, Volume 8/1 , Winter 20 1 3, s. 1 877.
1 1 7
Seyran Gayıbov, "Kitab-ı Dede Korkut'taki 'Tutsaklık' Durumu
Karşısında Oğuz'un Tutumu" / Captivity in Dede Korkut's Tale and
71
Türk destanlarında tutsaklık durumunun görülmesi
adeta "alp tipi" anlatı kahramanına, kahramanlığına bir çağrı
niteliğindedir.
Dede Korkut metinlerinde yer alan "tutsaklıktan
kurtarma motifi" genel olarak Türk destan geleneğinde yer
alan "alp tipi kahraman" ile ilgilidir. Destan metinlerinde
işlenen tutsaklıklar kabul edilebilir bir olay olarak algılanmaz;
aksine "alplık" davranışının ortaya çıkmasına zemin
oluşturur. Destanlarda alp tipi kahramanın meydana çıkması
için sıradan insanlar tarafından çözülmeyen ciddi bir sorunun
olması gerekir. Bu bir "savaş" yahut "tutsaklık" durumu
olabilir1 1 8•
"Metinlerde Oğuz Beyleri, sıklıkla kafirlerin tutsağı
olur ve yıllar sonra mutlaka onu kurtarmaya bir yakını gider.
Örneğin; Uruz, Toman' ın Kalesinden babası Kazan' ı; Segrek,
on altı yıl sonra Alınca Kalesinden kardeşi Egrek'i; Yigenek,
Düzmürd Kalesinde on altı yıl tutsak kalan babası Kazılık
Koca'yı kurtarır. Üstelik kurtarıcılara yakınlarının tutsak
olduğu daha önce söylenmemiştir. On beş, on altı yaşına
gelince kendilerine kızan biri tarafından söylenir; onlar da
hemen kurtarma operasyonuna başlarlar. Savaş sahnelerinin
tekrarı hemen her metinde karşımıza çıkar. Oğuz yiğitleri,
Oghuz's Reaction,
Turkish Studies,
Intemational Periodical For the
Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, Volume
312, Spring 2008, s. 35 1 .
1 1 8
Yrd. Doç. Dr. Rezan Karakaş, "Dede Korkut Hikayelerinde.
"Tutsaklıktan Kurtarma Motifi" ve "Bey Oğulları Arasındaki
İ
lişki"
I
Relation Between "The Motif of the Captive Breaking Free" and
the Sons of Lord" in the Dede Korkut Narratives,
Turkish Studies
-
International Periodical For The Languages, Literature and History
of Turkish or Turkic, Volume 8/1 , Winter 20 1 3, s. 1 869.
72
" . . . . çal kılıcın . . . .
savaşa katılırlar." 1 19
yetdüm" kalıp yapısıyla seslenerek
3.
Türk Destanlarında Alp Tipi At
Türkler tarih boyunca atlara çok büyük kıymet vermiş
ve hürmet göstermişlerdir. "Çok ilginçtir ki, Türk boylarının
sözlü destani şiirinde at, destan kahramanı ve arkadaşlarına eş
değerde bir rol oynar."120 Türklerin sözlü edebiyatında olduğu
kadar yazılı edebiyatında da at önemli bir yer tutmaktadır. Alp
tipi atların mutlaka bir adının olması da ata yüklenen
"kişi"liğin bir damgası hükmündedir.
Türklerde alp tipi atın varlığı Türk tarihinin yazılı en
eski belgelerine dayanır. Bu belgelerin başında Kök Türk
Yazıtları ve Divanu Lugati't-Türk gelmektedir. Yazıtlarda
kahramanların bindiği atların gösterdiği yararlılıklar, savaş
içerisindeki fonksiyonları, savaş sahneleri tasvir edilmiştir.
Yapılan tasvirlerden Kül Tigin' in bindiği atların nefesini
duymak mümkün olabilmektedir. Bu atların, savaştaki
başarılarına göre alp unvanı aldıkları da anlaşılıyor: Alp Şalçı.
Türklerde, alp tipi atın mutlak surette bir adının olduğu,
bilinmektedir:
Alp Şalçı, Kedimlig, Doru, Başgu Boz, Kır At,
Tayburul, Bayşubar, Akkula, Akbudun, (toklu başlu) Doru
Aygır, (keçi başlu) Geçer Aygır, Alapaça, Konur, Gök Bidevi,
Düldül, Aşkar vb. Kaşgarlı : "At Türk'ün kanadıdır"
demektedir. Alpın en büyük yardımcısı ve destekçisi atıdır.
1 19 Kerime Üstünova, "Dede Korkut Kitabını Oluşturan
Destanlardaki Ortak Özellikler",
Turkish Studies
-
International
Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or
Turkic, Volume 3/1 Winter 2008, s. 1 40.
12°
Karl Reichl,
Türk Boylarının Destanları - Gelenekler,
Şekiller, Şiir Yapısı
-
, 3. bs., (çev. : Metin Ekici ), Ankara, Türk
Dil Kurumu Yayınları, 20 1 4, s 1 7.
73
Alp tipi atı en iyi yansıtan kaynakların başında, merkezinde
alpın yer aldığı eserler olan destanlar yer alır. Destanlar; bir
yanıyla alpın, diğer yanıyla atlarının hikayesidirler121 •
Türk halklarının destanlarında alp tipi atlar doğdukları
andan itibaren olağan dışı özelliklere sahiptirler. "Bunların
bazılarının kuyruğu ve yelelerinde kılıç veya hançer vardır,
tırnaklan demirdendir. Kazak, Tuva, Saha ve Altay
Türklerinin epik destanlarında kahramanların atlarının
ayaklarında, yele veya kuyruklarında kılıç vardır veya bunlar
kılıç gibi keskindir. Bu tip atlar, düşman veya atına yok edici
darbeyi vururlar." 122
Türk destan anlatılarında atlar alelade bir figür değil,
esaslı birer kahramandırlar.
Alpın tutsak edilip zindana atılması durumunda bile alp tipi at
bu tutsaklıktan hem kendini, hem de sahibini kurtarır.
Alpamış destanının Karakalpak anlatısında bu motifle
karşılaşırız 123.
" . . . Türk boylarının destani şiirinde karakterlerin özel
bir görünüşünü buluruz. Çeşitli karakterler arasındaki ilişki,
bir satranç oyunundaki figürler arasındaki ilişkiye
benzetilebilir. Her figür, kendine has ve açık bir şekilde tarif
edilmiş bir fonksiyona sahiptir - kahraman, rakip, yardımcı,
1 2 1
Yard. Doç. Dr. Ali Abbas Çınar, "Türk Destanlarında Alp Tipi
At
/
The Horses Like the Heroes in Turkish Epics Cheval heroi"que
dans les epopees Turques,
Milli Folklor,
C.7, Yıl: 14, S. 56, s. 1 53
- 1 54.
1 22
Yard. Doç. Dr. Ali Abbas Çınar,
age.,
s. 1 54.
1 23
Yard. Doç. Dr. Ali Abbas Çınar,
age.,
s. 1 55. Ayrıca Dede
Korkut Kitabı'nm Bamsı Beyrek boyunun, Alpamıs Destanı'nın en
eski rivayeti olarak değerlendirilmesi ve iki metnin çeşitlemelerinin
karşılaştırması için bk.: Sarıgül Bahadırova,, "Dede Korkut Kitabı
ve Alpamıs Destanı 'nın Karakalpak Varyantı", (Aktaran: Pınar
Dönmez Fedakar ),
Tiirk Diinyası İncelemeleri Dergisi Journal of
Turkish World Studies,
C. : 5, Yaz 2005, S.
:
1 , s. 1 1 3 - 1 20.
74
kadın kahraman- ve her hareket, oyunun kuralları tarafından
belirlenmiştir:
. . . Türk boylarının destani şiirinin karakterleri
masallardaki karakterlere benzer."
1 24
Alp tipi at, bir kahraman olarak destanın ana kahramanı alpın,
devletli aile ferdinin, dolayısıyla millet ve devletin
devamlılığının sağlanmasının önemli bir tamamlayıcı unsuru
olmuştur denilebilir.
1 24
Kar
t
Reichl,
Türk Boylarının Destanları - Gelenekler,
Şekiller, Şiir Yapısı
-
, 3 . bs., (çev. : Metin Ekici ), Ankara, Türk
Dil
Kurumu
Yayınları, 20 1 4,
s.
303.
İKİNCİ BÖLÜM
BAMSI BEYREK / BEY BÖYREK
ÇEŞİTLEMELERİ
A.
Cumhuriyet Dönemi Öncesine Ait Çeşitlemeler
"Dede Korkut Kitabının
1 2
hikayesinden üçüncüsü
"Bay Böre Bey oğlu Bamsı Beyrek" hikayesidir. Bu
hikayenin çok eski ve alemşümul destan ve masal motiflerini
taşıması, mevzuunun güzelliği ve zenginliği ve bilhassa beşeri
vasıfları, onun zamanımıza kadar yaşamasını ve Türk illerinde
çok yayılmasını temin etmiştir." 125
Çalışmamızın bu bölümünde tespit edebildiğimiz
kadarıyla ağırlıklı olarak Anadolu sahasında çok farklı adlarla
bugüne kadar Türk yazılı ve sözlü kültüründe taşınarak gelmiş
olan çeşitlemeleri 126 vereceğiz. Bamsı Beyrek çeşitlemelerini
çalışmış olan araştırmacıların "ilk metin"leri sürekli
değişmektedir. Ayrıca derleme ve çeşitleme söz konusu
olunca yazılı ve sözlü olanların bir arada mı ayrı ayrı mı
düşünüleceği de dikkatlerde tutulmalıdır düşüncesindeyiz.
125
Pertev Naili Boratav,
Bey Böyrek Hikayesine Ait
Metinler,
Ankara,
yy.,
1 939, s. 1 .
126 "Çeşitleme" kavramını hem varyant hem versiyon
kelimelerini karşılamak üzere kullanırken, bunu bir "orijinal"in
çeşitlemesi olarak değil, benzer metinlerin her biri yaklaşımıyla ele
alıyoruz.
76
İlk çalışmalarda sözlü kaynaklardan elde edilen
metinlerin Türkiye Cumhuriyeti 'nin kuruluşundan sonra tespit
edilmiş
derlemelerinin varlığı bilinirken, çalışmalar
ilerledikçe Osmanlı devrinde yapılmış derlemeler ortaya
çıkmıştır. Dede Korkut Kitabı 'ndaki anlatıların tarihini
tartışmayı bir yana bırakarak söyleyebiliriz ki gelecek
zamanda muhtemelen ve Bamsı Beyrek boyu için kuvvetle
muhtemel· - yazılı veya sözlü kaynaklardan tespit edilmiş
Selçuklu devri anlatıları veya kim bilir Uygur yazıcılarının
farklı farklı Bamsı Beyrek metinleri ortaya çıkacaktır.
Araştırmacılar tarafından çeşitlemelerin çoğunlukla,
ilgili çalışmanın yayımlandığı zamana göre sıralanmış
olduğunu dikkate alınca metinlerin ortaya çıkış, oluşum ve
tespit tarihleri ve şartları okuyucular için aynca bir
araştırmayı gerektirecek vaziyet almaktadır. Biz, aşağıdaki
künyeler içinde büyük bir bölümü yer alıyor olsa da
XX.
yüzyılın başlarına kadarki zaman aralığının tespit edilebilmiş
metinlerini tanıtmayı ve kronolojik sıralama ile bir arada
vermeyi faydalı buluyoruz.
Dede Korkut anlatıları içinde Bamsı Beyrek / Bey
Böyrek'i çeşitlemeler bakımından değerlendirirken hem yazılı
hem de sözlü kaynaklardan tespit edilenleri,
Dede Korkut
Kitabı
içinde yer alanlan da dahil ederek konu edinmek
gerektiğini düşünüyoruz. Dede Korkut anlatılarının oluşumu
ve tarihi ile Bamsı Beyrek boyunun bunlar içindeki yerine bu
çalışma içinde
I.
Bölümde yer vermeye çalıştığımız için
burada aynca konuyu tartışmadan çeşitlemeleri - yem
metinler ortaya çıkıncaya kadar
Dede Korkut
Kitabı
'ndakilerle başlatmak istiyoruz.
77
Dede Korkut Kitabı Yazmaları
Bugün elde bulunan Dede Korkut hikayelerinin sayısı
on ikidir. Eserin asıl ve büyük nüshası olan Dresden nüshası
on iki hikayeyi içine almaktadır. Vatikan nüshasında bunların
altı tanesi bulunmaktadır127• H. O. Fleischer tarafından
bulunan, H. F. Von Diez tarafından tanıtılıp faydalanılmaya
( 1 8 1 1 - 1 8 1 5)
başlanan Dresden nüshasının üçüncü "boy"u
Kam Pürenün oğlu Bamsı Beyrek boyı ve
1 950
yılından
itibaren ilim aleminde bilinen Vatikan nüshasının ikinci
"hikaye"si de Hikayet-i Bamsı Beryik Boz atlu'dur128•
Kahire Yazması
'Beğ Böyrek' başlıklı hikayenin de içinde yer aldığı
bir yazma hikaye mecmuası h.
1 145/ni. 1 732-33
tarihinde'tahrir' edilmiştir.
"Eldeki hikaye mecmuası,
Mısır' da Kahire Devlet Kütüphanesi Türkçe yazmalar
Koleksiyonu içinde bulunmaktadır. Mecmuada yer alan
okuyucu kayıtlarından, eserin daha önce ve uzun bir süre
İstanbul ' da ikamet ettiği ve biiahare, bir sebeple Mısır' a
gittiği anlaşılmaktadır." Başlığı: 'Beğ Böyrek' biçiminde
kaydedilmiş olan hikayenin açıklama başlığı, sahifeye
bakıldığında bunun alt sol yanına düşmektedir ve şöyle
kaydedilmiştir: 'Heza kitab-ı Beğ Böyrek menaqıbıdür129' . Bu
yazma ile ilgili olarak Fikret Türkmen şu bilgilendirmeyi
yapmıştır: "Muhtemelen bizim Kahire nüshasının ilk
52
1 27
Muharrem Ergin,
Dede Korkut Kitabı
-
1 , 8. bs.,
Ankara, Türk Dil Kurumu Yayınları, 20 1 1 , s. 3 3 .
1 28
Dede Korkut nüshalarının bulunması, karşılaştırılması
ilgili çalışmalar için bk.: Muharrem Ergin,
Dede Korkut Kitabı
-
1 , 8. bs., Ankara, Türk Dil Kurumu Yayınları, 20 1 1 , s. 54
-
70.
1 29
Prof. Dr. Dursun Yıldırım, "Hikayeciliğimizde Üçüncü
Yaratıcılık Ortamı ve Hikayeci Eyyübi-i Garib",
Türkbilig,
200315,
s. 1 39- 1 40.
78
sayfası da biraz özetlenerek veya aynı üslupla Türk Dil
Kurumu 'ndaki yazmayı tamamlayacak nitelikte gözüküyor.
Geçen yıl pek çok arkadaşımızın bildiği gibi
Kahire' de yeni bir Dede Korkut nüshasının bulunduğuna dair
bir haber gelmiş ve hepimiz mutlu olmuştuk. Ancak daha
sonra gördük ki, bu, Dede Korkut'un bildiğimiz Vatikan veya
Dresden nüshası tipinden bir yazma değil sözlü gelenekten
yazıya geçirilmiş ve halen gerek Anadolu'da ve gerek diğer
Türk boylarında son derece canlı olarak yaşayan Bamsı
Beyrek'in sözlü varyantları olan Bey Böyrek kolunun yazıya
geçirilmiş şeklidir130•
Prof. Dr. Dursun Yıldırım'ın üçüncü yaratıcılık
ortamı örneği olarak nitelendirdiği metnin hikaye edeni
Eyyübi-i Garib'dir. Bir 'musannif olarak adını belirtmiş
olması da Yıldırım tarafından önemli bir kayıt olarak
değerlendirilmiştir 13 1 •
Raif'e Ait Cönk
Sahaflarda kitapçılık yapan B . Rair in incelemesi ve
faydalanması için Boratav'a verdiği bir cönkte Bey Böyrek'e
ait manzum metinler bulunmaktadır. Cönkte
1 1 96, 1 224,
1 23 6, 1 240
şeklinde kaydedilmiş tarihlerin bulunduğu,
cöngün sonlarında yer alan Bey Böyrek metinlerinde ise tarih
130
Prof. Dr. Fikret Türkmen, "Bamsı Beyrek Hikayesinin
Yeni Bulunan Kahire Nüshası ile Türk Dil Kurumu
Kütüphanesindeki Eksik Yazma Nüshası Hakkında'',
Uluslararası
Dede Korkut Bilgi Şöleni Bildirileri
( 1 9-2 1
Ekim
1 999,
Ankara),
(haz. : Dr. Alev Kahya Birgül, Aysu Şimşek Canpolat), Ankara,
Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı,
2000, 339.
1 3 1
Prof. Dr. Dursun Yıldırım, "Hikayeciliğimizde Üçüncü
Yaratıcılık Ortamı ve Hikayeci Eyyübl-i Garib",
Türkbilig, 200315,
s.
- 1 37
-
1 3 8 .
79
kaydının olmadığı Boratav tarafından ifade edilmektedir
1 32•
1 78 1 - 1 782
tarihlerinden itibaren cöngün oluşturulmaya
başlandığı düşünülebilir.
Türk Dil Kurumu Yazması
Boratav, aşağıda "İstanbul Rivayetleri" başlığı altında
verdiğimiz yazma eserlerin neşredilmeye başlanmasının
ardından Ankara'da Dil Kurumu Kütüphanesi'nde bir yazma
"Bey Böyrek" nüshasının bulunduğunu haber almış ve iki
yazma eser hakkında karşılaştırmalı olarak bilgi vermiştir:
"Esas itibarile İstanbul nüshasından az farkı bulunan bu
nüshanın
133
zikre değer vasfı biraz daha eski ve çok kuvvetle
tahmin ettiğim veçhile, İstanbul nüshasına esas olmuş nüsha,
veya böyle bir nüshanın, İstanbul nüshasına nazaran daha az
tağyire uğramış bir kopyası olmalıdır."
Eserin İstanbul' da yazılmış olabileceğini belirten
Boratav, kitabın elden ele dolaştığını söyler. Elden ele
dolaşırken okuyan şahısların kimi zaman tarih, kimi zaman
yer kaydı koyduklarını ifade eder. İstinsah tarihi olarak
1 205
kaydının bulunduğunu, buna rağmen kitap üzerine yazılmış
tarihlerin
1 1 99
ile
1 220
arasında değiştiğini ve nihayet eserin
yazısı ve dilinden de hareketle XVIII. yüzyılın sonlarında
meydana gelmiş olabileceği tahminini verir. Bu nüshanın
1 32
Pertev Naill Boratav,
Bey Böyrek Hikayesine Ait
Metinler,
Ankara,
yy.,
1 939,
s.
49.
133
İki yazma eseri karşılaştıran Esma Şimşek "Oysa, bu iki
nüshayı satır satır mukayese ettiğimizde, farklılıkların epeyce fazla
olduğunu tesbit ettik" diye görüşünü bildirir. bk.: Şimşek, Yrd.
Doç. Dr. Esma, "Bey Böyrek Hikayesinin Türk Dil Kurumunda
Bulunan Yazma Nüshası Üzerine",
Uluslararası Dede Korkut
Bilgi Şöleni Bildirileri ( 1 9-2 1
Ekim
1 999,
Ankara), Yayına haz. :
Dr. Alev Kahya Birgül, Aysu Şimşek Canpolat, Ankara,
2000,
s.
323.
80
kabında "Hikaye-i Bey Böyrek ma Şehzade" ibaresi yer
almaktadır 134•
Konya Cönkleri
Pertev Naili Boratav, Konya'da bulduğu iki cönkten
istinsah ettiği manzum metinleri yayımlamıştır. "Haza Bey
Beyri" başlığı her iki cönkte de yer almaktadır, Bu iki cöngün
muhtelif yerlerinde
1 252
ve
1 282
tarihlerinin yazılı olduğunu
bildiren Boratav, yalnız a cöngünde
" 1 252
tarih, Seyid Ali
Efendi" ibaresinin bulunduğu ifade eder135• Bu cönklerdeki
metinlerin
1 83 6 - 1 83 7
ile
1 865 - 1 866
yılları arasında
yazılmış olması muhtemeldir.
Silifke? Cöngü
Ahmet Şükrü Esen' e Mersin' de Silifltarafından hediye edilmiş olan, Siliflicap eder diye tanıtılan bir cönkte Bey Böyrek'e ait kıtalar da
bulunmaktadır. Cönkte yer alan manzum metinler Bezirganla
Bey Böyrek'in konuşmasını, Kral kızı ile Bey Böyrek'in
konuşmasını ve Memleketine dönen Böyrek'in kız kardeşiyle
konuşmasını içermektedir. Cöngün içinde
1 264
tarihine
rastlanmıştır. Boratav, bu cönkteki metinlerin Konya
134
Pertev Naili Boratav,
Bey Böyrek Hikayesine Ait
Metinler,
Ankara,
yy.,
1 939,
s.
37.
Türk Dil Kurumu'ndaki yazma,
Sakaoğlu tarafından orijinal haliyle yayımlanmıştır. bk. : Prof. Dr.
Saim Sakaoğlu,
Dede Korkut Kitabı İncelemeler-Derlemeler
Aktarmalar
il,
Aktarmalar,
Konya, Selçuk Üniversitesi Yaşatma
ve Geliştirme Vakfı,
1 998,
s.
903 - 957.
1 3 5
Pertev, N[aili] Boratav, "Bey Böyrek Hikayesi",
Ülkü,
Şubat
1 93 8 ,
C.
1 0,
S.
60,
s.484.
81
cöngündeki metinlerle teferruatta bile ayniyet gösterdiğini
söylemektedir136•
İstanbul Rivayetleri
/
Hikaye-i Bey Böyrek
Boratav'ın verdiği bilgilere göre İstanbul Üniversitesi
Kütüphanesi 'nde Edebiyat kısmında 239 numarada kayıtlı
bulunan "Cild-i sani Haz Hikaye-i Bey Böyrek" başlıklı bir
yazma eserdir. Bey Böyrek hikayesinin ikinci yarısına ait iki
rivayeti ihtiva etmektedir. Eser, 46 sayfadan ibarettir.
Yazıldığı tarih belli değildir. Boratav, üniversite
kütüphanesi memurunun tahminine göre altmış yetmiş senelik
bir eser olduğunu aktarır137• Boratav'ın bu metinleri ayrı ayrı
ve kitap halinde bir arada yayımlandığı (veya çalışmasının
devam ettiği) tarihlere göre değerlendirilecek olursa bu yazma
eser 1 860'lı yılların sonraları ile 1 870'li yıllar içinde bir
tarihte yazılmış olabilir.
lgmicz
Kunos Derlemesi
Ettore Rossi 138, Kunos 'un derlemesi de dahil olmak
üzere yapılmış derlemelerden ve bunlara yer veren
yayınlardan söz eder, Hasan Eren de Kunos'un yayımladığı
metni nakleder.
Kunos 'un 1 887 - 1 889 yılları arasında Anadolu ve
Rumeli' de yapmış olduğu derleme ve yayımlardan bahseden
1 36
Pertev Naili Boratav,
Bey Böyrek Hikayesine Ait
Metinler,
Ankara,
yy.,
1 939,
s .
45 .
1 37
Age.,
s.
1 6.
138
Ettroe Rossi, İl Kita b-ı Dede Qorq ut Racconti epico -
cava le resch i dei Tu rch i Oguz fra dotti e annotati can "facsimile" del
MS. Vat. Tu rco
102.
Studi i Testi,
159, 20
Decembris
1952,
Citta del
Vatica no, s.
59.
82
Eren, araştırmacıların gözünden kaçan bir "Bey Böyrek"
çeşitlemesi olduğunu belirtir. Kunos 'tan söz ederek " . . . onun
Türk masalları bakımından en zengin derlemesi
Oszman
Török Nepköltesi Gyüjtemeny
'dir. Kunos'un bu kitabında
98 masal vardır. İşte bu masalların 66. 'sı (287 - 29 1 . s.)
Dede
Korkut Kitabı
'ndaki Bamsı Böyrek hikayesinin bir
varyantıdır. Şimdiye değin tesbit edilen Bey Böyrek
hikayelerine yeni bir katkı olarak bu varyantı olduğu gibi
aktarıyoruz." diyerek Kunos'un derlemesinin metnini
yayımlar139•
Ermenice Çeşitleme
Cahit Öztelli 'nin Türkçe tercümesini yayımladığı
metindir. Öztelli 'nin yazısının başlığında anlatının adı "Bay
Böğrek Hikayesi" iken tercümede "Akkavak Kızının
Hikayesi" olarak verilmiştir. Metinde kahramanın adı
"Beyböyrek"tir. Cahit Öztelli bu metnin yayımlanma sürecini
şöyle anlatır: " . . . Bay Beyrek (hikayede Bey Böyrek) hikayesi
geçen yüzyılın sonlarında ( 1 898) Kayseri' de bir Ermeni
vatandaş tarafından saptanmış ve İstanbul' da yayımlanan
Ermenice bir dergide çıkmıştır. Bu en eski derlemenin yerini
bana sayın dostum F. Kırzıoğlu beş yıl önce haber vermişti.
Bir vesile ile tanıştığım Kevork Pamukciyan dostumun ricamı
kabul ederek dilimize çevirip gönderdiği metni olduğu gibi
veriyorum." 140
Kevork Pamukciyan' ın verdiği izahata göre metnin
dili Kayseri'nin Gesi köyünün ağzıdır,
D. V.
Balyan
139
Prof. Dr. Hasan Eren, "Bey Böyrek Hikayesinin Yeni Bir
Varyantı'',
Dünya Edebiyatından Seçmeler,
S. 4,
1 977,
s.
3 8 - 43.
1 4°
Cahit Öztelli, "Halktan Derlenen İlk Dedem Korkud Bay
Böğrek Hikayesi'',
Sivas Folkloru,
Aralık
1 977,
C. 5, S.
:
59, s. 3 .
83
tarafından neşredilmiştir, tercümede Türkçe kelimelerin
muhafazasına gayret gösterilmiştir141 •
Şah Kasım Hikayesi
Himmetzade S. Abdullah 142 imzasıyla 1 9 1 7 yılında
İstanbul' da
48
sayfa olarak yayınlanmış bir hikaye metnidir.
Şah Kasım anlatıda kahramanın ismidir. Bey Böyrek ise
lakabı 143• Orhan Şaik Gökyay tarafından eser hakkında ilk
bilgiler verilmiştir144•
Abdulkadir Emeksiz tarafından da Himmetzade S.
Abdullah'ın, Kırımlı Süleyman Sudi Bey olduğu belirtilip,
yazarın hayatı ve eserleri hakkında kısaca bilgi verilerek
metnin
tanıtımı
ve
epizodik
yapı
incelemesi
gerçek! eş tiri imiştir 145•
Aşağıda, araştırmacılar tarafından çoğunlukla eldeki
metnin yayınlanma tarihine bağlı olarak sıralanmış
çeşitlemeler bulunmaktadır. Sırasıyla bunlara geçmeden önce
1 4 1
Cahit Öztelli,
agm.,
s.
4.
"Binlerce kaynak" anlamına
gelen süreli yayımdaki orijinal metin için bk. : D[ırtad] V[vartabed]
Balyan, "Cormag Gavakhi Azgin",
Piiragn,
24 Eylül 1 898, S. 32, s.
580 - 5 82.
1 42
Himmetzade S. Abdullah ile birlikte pek çok müstear isim
kullanmış olan müellif Kırımlı Süleyman Sudi Bey' dir. Bu kitapta
"Kırımlı Süleyman Sudi Bey'in Hayatı ve Eserleri" kısmına
bakılabilir.
1 43
Şah Kasım Hikayesi 'nin metni ve incelemesi için bu
kitabın III. bölümüne bakılabilir.
144
Orhan Şaik Gökyay (Hazırlayan
)
,
Dedem Korkudun
Kitabı,
İstanbul, Milli Eğitim Bakanlığı, 2000, s. CDLXII.
1 45
Doç. Dr. Abdulkadir Emeksiz, "Dedem Korkut'un Saklı
Kalmış Bir Hikayesi",
Tiirk Dünyası Araştırmaları,
S.
:
209, Ekim
20 1 3, s. 379-397.
84
metinlerin tespit edilmeleriyle ilgili birkaç konuyu birkaç
metin ve nitelikleri üzerinden değerlendirmekte fayda
görüyoruz.
Sözlü kaynaklardan yapılmış derlemelerin tespit
tarihleri, bu metinlerin mutlak tarih sırası anlamına
gelmemektedir. Bir diğerine göre daha erken yazılı metin
haline gelen sözlü kaynak derlemesi, daha eski olmayabilir.
Sözlü kaynağın, aktardıklarını ne zaman öğrendiği, kendisi
icra eder veya anlatırken hangi değişikliklerin meydana
geldiği, aynı kaynaktan duyulup sonra aktırılan metinlerin ne
kadar farklılaştığı, derlemelerin kimler tarafından ve nasıl
başlık verilerek yayımlandığı, anlatıların nasıl adlandırıldığı
ve bunda araştırmacıların etkisi çoğunlukla karanlıkta kalmış
ve ayrıca üzerinde durulması gereken konulardır.
Alan araştırmalarında derlenmiş bir metnin derlenme
tarihinin - derlenen metnin tekrar icrası ile derleme sürecinin -
farklı yayınlarda başka başka ifade edildiği görülebilmiştir.
Bey Böyrek metinlerini "destan" olarak nitelemeyi
seçen A. Baha Gökoğlu, yaptığı bir derlemenin kaynağını ve
kaynağının kaynağını şöyle anlatıyor: " 1 927 - 1 928 yılında
Safranbolu 'ya vaki olan tetkik seyahatimde "Hacılar
Obası"nda, bu destanı bana "95" yaşlarında: "Hacı Ahmet
Ağa"nın Emine Kadın, destanı (Bey Böyrek ve Akkavak
Kızı) şeklinde anlatmış. . . "Emine Kadın, bana destanı
meteakip tekrarlayışında, Türk'e ancak has olan vekar ve
ciddiyetle milli bir vazife gördüğünü müdrik insan
haysiyetiyle anlatıyor. Destanın bütün teferruatını (7 - 8)
85
yaşlarındayken, Obada ( 105 - 1 06) yaşlarında ölen Bekir
Ağa' dan, nasıl duydu ise, öyle anlatıyordu. " 146
A. Baha Gökoğlu, metni 1 927 - 1 928 yıllan
arasındaki tetkiklerinde derlediğini yazarken, Orhan Şaik
Gökyay, "Zafranbolu- Hacılar Obası Rivayeti" madde
başlığıyla derlemeden bahsederken " A. Baha (Gökoğlu),
1 929 yılı Eylülünde, Zafranbolu yürükleri arasında yaptığı
araştırmalar sırasında, Hacılar Obası 'nda Emine Gadun' dan
aldığı bu rivayet hakkında . . . " şeklinde farklı tarih verir.
Gökoğlu'nun "Bey Böyrek ve Akkavak Kızı" şeklinde adını,
başlığını verdiği anlatının daha sonra "Oğuz Destanlarından
Bey Böyrek Menkabe ve Destanı" başlığı altında Milli
Mecmua' da yayınlandığını da Orhan Şaik Gökyay ifade
ediyor147• A. Baha Gökoğlu da Milli Mecmua'daki yayımında
metnin tespit tarihini 24 Eylül 1 929 olarak veriyor.
Metnin tespit tarihi, tespit tarihinin araştırmacı
tarafından okurlara bildirilmesi, metnin adlandırılma farkları,
aynı olduğu ifade edilen metnin tekrar yayımındaki
değişimler vb. birçok problem bir tek çeşitlemenin
aktarılmasında karşımıza çıkan problemlerden biridir.
Bamsı Beyrek
/
Bey Böyrek ile ilgili anlatıları
metinlerin kaynakları, verilen başlıklar ve alan araştırması
metotlarına uygunluk bakımından ayrıca ele almanın
146 A. Baha, Gökoğlu,
"Oğuz Destanları"nm İzlerinin
Anadolu Halkı Arasında Yaşadığını İsbat Bey Böyrek,
Ankara,
Ulusal Matbaa, 1 94 1 , s. 1 - 2.
1 47
Karşılaştırmak için bk.: Orhan Şaik Gökyay (Haz.),
Dedem Korkut'un Kitabı,
il.
bs., İstanbul, Milli Eğitim Bakanlığı,
2000, s. CDL VII; [ Gökoğlu ], A. Baha, "Oğuz Destanından (Bey
Böyrek ) Menkabe ve Destanı",
Milli Mecmua,
C. 44, S. 1 22, İkinci
Kanun 1 934, s. 1 23 .
86
gerekliliğine ve yayımlanma tarihinin derlenme tarihi sırasını
da vermeyebileceğine dikkat çekmek istiyoruz.
Aşağıda, çalışmalarında Bamsı Beyrek
/
Bey Böyrek
çeşitlemelerini bir arada vermiş olan araştırmacıların
yayımladıkları
düzene
uygun
olarak
çeşitlemeleri
naklediyoruz. Aynı düzene bağlı olarak, araştırmacının
çeşitlemeleri verdiği yayımından önce çıkmış ve tespit
edilememiş yayınlar ile yayım tarihinden sonra ortaya
çıkanlar varsa bunları da [ ] işaretleri arasında, hangi ile ait
çeşitleme ise o ilin çeşitlemeleri arasında aktarıyoruz.
B.
Orhan Şaik Gökyay'ın Naklettiği Çeşitlemeler
Bamsı Beyrek'in rivayetleri, kaynakları zikredilerek,
metin içerikleri ve nitelikleri hakkında bilgi verilmek suretiyle
Orhan Şaik Gökyay tarafından yayın tarihi sırasına göre ele
alınmıştır:
A. Yarpuz
Rivayeti.
A.
Rıza (Yalman),
Cebelibereket vilayetinin Yarpuz nahiyesine
148
bağlı Gökgöl yaylasında, Duran adında bir
çobandan dinlediği rivayeti, 'Oğuz'un Gamlı
Oğlu Ayhan' başlığıyla yayınlamıştır (Adana,
Memleket Mecmuası ( 1 5 Temmuz 1 929), yıl 1 ,
sayı 3-1 6, s 5 v.d.; ( 1 5 Ağustos 1 929), sayı 4-1 7,
s. 1 3 vd. ; ( 1 5 Teşrinievvel 1 929), sayı 5-1 8, s. 12
v.d.; (15 Teşrinisani 1 929), sayı 7-20, s. 9 v.dd.;
( 1 5 Kanunusani 1930), sayı 9-22, s. 14 v.dd.; ( 1 6
Şubat 1 930), sayı 1 0-23, s . 8 v.dd.
1 48
"Bugün Adana (Seyhan ) İlinin Osmaniye ilçesine bağlı
bir bucaktır." dipnotuyla Gökyay, Yarpuz nahiyesi hakkında bilgi
verir. bk.: Orhan Şaik Gökyay (Haz.),
Dedem Korkut' un Kitabı,
il. bs., İstanbul, Milli Eğitim Bakanlığı, 2000, s. CDL Vll.
87
Yazar, hikayeyi anlatanın ağzından dinlediği gibi
değil, baştanbaşa kendi üslubuna çevirerek bize
vermiştir. (Gökyay 2000; CDLVII)
B. Zafranbolu- Hacılar Obası Rivayeti.
A. Baha
(Gökoğlu), 1 929 yılı Eylülünde, Zafranbolu
yürükleri arasında yaptığı araştırmalar sırasında,
Hacılar Obası'nda Emine Gadun'dan aldığı bu
rivayet hakkında ilkin, Bartın gazetesinin 29
Kanunıevvel 1 93 1 tarihli 276. sayısında bilgi
vermiştir. Daha sonra bunu 'Oğuz destanlarından
Bey Böyrek Menkabe ve destanı' başlığı altında,
Milli
Mecmua' da
yayınlamıştır
(İstanbul,
İkincikanun 193 1 , sayı 122, s. 123- 126. A. Baha
(Gökoğlu) bu rivayeti bir de İstanbul lehçesiyle
veriyor: 'Oğuz destanından Bey Böyreke Dair',
Bartın Gazetesi (20 Temmuz 1 93 1 )
,
sayı 303; (27
Temmuz 1 93 1), sayı 304; (7 Eylül 1 93 1), sayı
3 1
O;
(14 Eylül 1 93 1 ), sayı 3 1 1 ; (2 1 Eylül 1 93 1 )
sayı 3 12; (28 Eylül 1 93 1 ) sayı 3 1 3; (5
Teşrinievvel 1 93 1 ) sayı 3 14; ( 1 2 Teşrinievvel
1 93 1 ) sayı 3 1 5; ( 1 9 Teşrinievvel 1 93 1 ), sayı 3 1 6.
(Gökyay 2000; CDLVII - CDLVIII)
Yazar, ilk olarak Bey Böyrek hikayesinin o güne
kadar bilinen ve yayınlanan birkaç varyantı üzerinde bilgi
verdikten sonra, bu hikayenin kadınlar arasında 'Akkavak
Kızı', erkekler arasında ise 'Bey Böyrek ve Benliboz' diye
bilindiğini belirtiyor.
C.
Zafranbolu - Kuzyaka - Hacılar Obası Rivayeti.
A. Baha (Gökoğlu) bu rivayeti, Zafranbolu'nun
Kuzyaka - Hacılar Obası 'nda Mustafa Efendi' den
dinlemiştir. Bu rivayet, Hacılar Obası Emine
88
Gadun varyantından esasta ayrılmamakla birlikte
bu anlatıda Bey Böyrek'in okul hayatı da yer
almaktadır (aynı yer, 27 Temmuz 1 93 1 , sayı
3 04.)
Yazar Kuzyakalı Hümmotoğgil' den Abdurrahman
Efendi 'nin anlattığı Bey Böyrek hikayesinin bu varyantlardan
büsbütün ayrılmakta olduğunu söylüyor ve bu varyantın
bütününü anlatanın dilini değiştirmeden bize veriyor (Atsız
Mecmua, İstanbul ( 1 5 Şubat 1 932) sayı 1 0, s. 255-260;
Gökyay OŞG, s.
LIV.
(Gökyay 2000; CDLVIII)
Ç. Güney (Aladağ) Rivayeti.
Ali Rıza (Yalgın),
Cenupta Türkmen Oymakları, Ankara 1 933, kısım III,
s. 68- 80; OŞG, s. XLVII v.dd. Yazar bu rivayeti
Kocaevliler köyünde Bekir Ağadan dinlemiş ve
öğretmen Mehmet Bey'in delaletiyle de olduğu gibi
Bekir Ağa'nın ağzından kopya etmiştir. (Gökyay
2000; CDL VIII)
D. Kilis Rivayeti.
Ali Rıza Yalman Yalgın, Kilis'in
Kürtümcük köyünde bahçecilik yapmakta olan
Aşkar Mehmed'i 24.8. 1 93 1 tarihinde görerek
hikayeyi 'fonetik' olarak kopya etmiş ve 'Bey
Böyrek ve Benliboz' adıyla yayımlamıştır
(Adana, Türk Sözü, (5 Sonteşrin 1 935) sayı 3369;
(6 Sonteşrin 1 9359, sayı 3370; 7 Sonteşrin 1 935)
sayı 337 1 ; (8 Sonteşrin 1 935) sayı 3372, (9
Sonteşrin 1 935) sayı 3373. (Gökyay 2000;
CDLVIII)
E. Erzurum Rivayeti.
Bey Böyrek'in Erzurum
varyantı hakkında ilk haberi bize Abdülkadir
89
(İnan) vermiştir.
149
Yazar, yaptığı gezi sırasında
Bey Böyrek hikayesini bilen Eşekçi Arslan
Ağa' dan söz etmekte, fakat kendisinden hikayeyi
alamadığını bildirmektedir.
1 50
A. Ba,ha (Gökoğlu)
da daha önce Erzincanlı tiftik ve deri
tüccarlarından Kamil Efendi tarafından Erzurum
varyantının tespit edildiğini bildirmiştir.
1 5 1
(Gökyay 2000; CDLVIII - CDLIX)
Ahmet Baha Gökoğlu, Bey Böyrek hakkında o
tarihe kadar bilinenleri sıraladıktan sonra bu
hikayenin Erzurum varyantını ve bununla ötekiler
arasındaki farkları belirterek yayınlamıştır (Oğuz
destanından Bey Böyreke Dair Son Araştırmalar
ve Bey Böyrek'in Erzurum Varyantı, Halk Bilgisi
Haberleri, İstanbul (Nisan 1 936), yıl 5, sayı 54, s.
8 1 -87; OŞG, s. LIV-LV.)
Bayburt Rivayetleri.
Prof. Osman Turan, İslam Ansiklopedisi 'ne yazdığı
Bayburt maddesinde Bey Böyrek Hikayesinin bugün bile,
Bayburt halkı arasında lezzetle dinlenilmekte olduğunu,
Bayburt'un yetiştirdiği kimseler arasında, III. Sultan Murat
devrinde (1 574 - 1 595), Dede Korkut hikayelerinden bazı
rivayetler nakleden Osman adlı bir zatın bulunduğunu
söylemektedir. Hikayenin Bayburt'ta başka başka kimselerce
tespit edilerek yayınlanmış türlü rivayetleri vardır.
F.
Osman Turan, 'Bey Böyrek - Bayburt Rivayeti '
başlığı altında Bayburt rivayetlerinden birincisini
1 49
Birinci İlmi Seyahata Dair Rapor, İstanbul 1 930, s.
66.
1 50
Birinci İlmi Seyahata Dair Rapor, İstanbul 1930, s.
66.
1 5 1
Bartın Gazetesi,
3 1 Ağustos 1 93 1 , S. : 309; OŞG XLV.
90
yayınlamıştır (Ülkü, Ankara İkincikanun 1 938, X,
sayı 59, s. 403 - 4 1 3 ; OŞG, s. LV - LVII.) Burada
üç rivayet verilmektedir. Yazar, üç rivayetin
genel olarak birbirine uyduğunu ifade ederek her
bir rivayeti A, B, C şeklinde göstermiş ve orijinal
olarak
değerlendirdiği
rivayeti
nakledip
diğerlerinin farklarını belirtmiştir. (Gökyay 2000;
CDLIX)
G.
Prof. Osman Turan, Türklük dergisinde 'Bey
Böyrek Hikayesinin Yeni Rivayetleri' başlığı
altında (İstanbul 1939, C.
il,
sayı 8, s. 126- 1 37)
Bayburt'ta dinlediği iki yeni rivayeti veriyor.
Birinci rivayet Bayburt'a yakın İspir'in Cilasor
köyünden Bebi isminde 35 yaşlarında bir
köylünün ağzından tespit edilmiştir. {Gökyay
2000; CDLIX)
H.
Bu ikinci rivayet ise Bayburt'un Vaganda
1 52
köyünden Puşulu Hanım adında yaşlı bir
kadından dinleyerek yayınlamıştır (Türklük,
İstanbul 1939, sayı 9, s. 1 74 - 1 78). (Gökyay
2000; CDLIX - CDLX)
1.
Mahmut Kemal Yanbey 'Bey Böyrek Masalı'
başlığı altında (Türk Folklor Araştırmaları (İstanbul,
Aralık 1 960, sayı 1 3 7, s. 2283 - 2286) hikayenin
Bayburt rivayetlerinden bir başkasını vermektedir.)
(Gökyay 2000; CDLX)
152
Orhan Şaik Gökyay, "Bayburt'un Aydıntepe bucağına
bağlı olan bu köyün adı bugün Çayırköprü 'dür" dipnotuyla Vaganda
köyü hakkında bilgi verir. bk. : Orhan Şaik Gökyay (Haz.),
Dedem·
Korkut'un Kitabı,
II.
bs., İstanbul, Milli Eğitim Bakanlığı,
2000,
s.
CDLIX.
91
İ.
Aynı yazar, yukarıdakilerden ayrı olarak 'Beyrek'e
Ait İkinci Hikaye' başlığı ile bir başka rivayet daha
yayımlamıştır (Türk Folklor Araştırmaları, İstanbul,
Nisan 1962, sayı 1 53, s. 2269- 2702 153• (Gökyay
2000; CDLX)
J.
Samsun Rivayeti.
Sefer Aytekin, bu rivayeti
merkeze bağlı Büyük Oyumca imamı Kavaklı Bay
Mustafa' dan derlemiştir ( 1 9 Mayıs, Samsun, Eylül
1 938, sayı 33, s. 29 - 3 1 ; Birincikanun 1 938, sayı 36,
s. 30 -32, sayı 37, IV, Şubat 1 939, s. 29 -3 1 ; sayı 38,
1 939, s. 25 - 27
)
. (Gökyay 2000; CDLX)
K.
Beyşehir Rivayeti.
Pertev N (aili) Boratav (Ülkü,
Ankara, Şubat 1 938, X, sayı 60, s. 483 - 492; OŞG,
LX - LXIV; ' Bey Böyrek Hikayesine Ait Metinler')
yayınladığı bu rivayeti 1 . 1
O.
1 934 tarihinde
Beyşehir' de Karabet Ağa adından bir Ermeni' den
tespit etmiştir. (Gökyay 2000; CDLX)
İstanbul Rivayetleri.
L.
Yine Pertev N (aili) Boratav, İstanbul Üniversite
Kütüphanesi'nin Edebiyat bölümünde, 239 numarada
bulunan bir yazmadan alarak Bey Böyrek
Hikayesi'nin iki rivayetini (Ülkü, Ankara, Mart 1 938,
XI, sayı 61, s. 21 - 32; sayı 64, s. 34 7 - 348
)
İstanbul
şivesini esas tutarak vermiştir. (Ayrıca bk. OŞG, s.
LXIV - LXV; Pertev Naili Bora tav, Bey Böyrek
1.53 Dizgi hatası olarak yanlış yazılmış olmalı, derlemenin
künyesi'1 şu şekildedir: Mahmut Kemal Yan bey (Derleyen ), "Dede
Korkut'�an: Beyböyreğe Ait İkinci Hikaye'',
Türk Folklor
Araştırmaları,
C.
7,
S. 1 53, Nisan 1 962, s. 2699 - 2702.
92
Hikayesine Ait Metinler, Ankara 1 939, s. 16 - 24.)
(Gökyay 2000; CDLX)
M.
Aynı yazar, yukarıdaki yazmada bulunan ikinci
rivayeti de (Ülkü, Ankara, Haziran 1 938, XI, sayı 64,
s. 348 - 350 ve Temmuz 1 938, XI, sayı 65, s. 425 -
433) vermiştir. (Ayrıca bk. OŞG, s. LXV - LXIX;
Pertev Naili Boratav, Bey Böyrek Hikayesine Ait
Metinler, Ankara,
yy.,
1 939, s. 24 - 35. Ancak
yazmadaki bu iki rivayet, Bey Böyrek Hikayesinin
ikinci yansını vermektedir.
Yazar, Ülkü'de çıkan yazılarının bir devamı olarak,
Halkbilgisi Haberleri (İstanbul, Birincikanun 1 938,
yıl 8, sayı 86, s 32- 42) 'İstanbul rivayetine Ait
İlaveler' başlığıyla İstanbul nüshasını Dil Kurumu
nüshasıyla karşılaştırmıştır. Bu yazma Dil Kurumu
Kütüphanesinde 1 359 - 6028 numarada kayıtlı olup
"Hikaye-i Bey Böyrek maa Şeyhzade" adını
taşımaktadır. Yazar bununla İstanbul yazmasını
yaprak yaprak karşılaştırmakta ve birbirinden ayrı
olan yerleri göstermektedir. (Gökyay 2000; CDLX)
N.
Meydan Rivayeti.
Bu rivayeti Pertev Naili
Boratav'ın
öğrencilerinden Ahmet Harmancı,
Konya' da kardeşi vasıtasıyla, onun için tespit etmiştir.
Konya'da oturmakta olan Şerif Kadın söylemiştir.
Hacı Mustafa'nın kızı Şerif Kadın, Afyon- Konya
. demiryolu üzerinde Konya 'ya yakın bir istasyon olan
Meydan
Köyü'ndendir (Pertev Naili Boratav, Meydan
Rivayeti, Halkbilgisi Haberleri, İstanbul, İkincikanun
1 939, yıl 8, sayı 87, s. 6 1 - 64; sayı 88, Şubat 1 939, s.
85 - 88, Bey Böyrek Hikayesi 'ne Ait Metinler,
Ankara 1 939, s. 54 - 6 1 ). (Gökyay 2000; CDLX -
CDLXI)
93
O. Mucur Rivayeti.
Prof. Osman Turan, rastladığı bir
Kırşehirliden, Bey Böyrek hikayesinin o taraflarda
yaşamakta olduğunu bize haber vermiştir. Naki Tezel,
Kırşehir'in Mucur ilçesinden Seyfullah Eti' den
dinleyip tespit ettiği bir rivayeti bize vermiştir ( Bey
Böyrek, Mucur Rivayeti, Konuşmalar 2, CHP
Halkevleri Yayınlan, Ankara (Temmuz 1 940), s. 1 2 1
126. B u hikaye Turgut Zaim tarafından
resimlenmiştir. (Gökyay 2000; CDLXI)
[Kırşehir Çiçekdağı Rivayeti ]
Kırşehir'in Çiçekdağı İlçesi Çopraşık Köyü 'nden,
derleme yapıldığı sırada 48 yaşında olan Meliha
Dinç'ten "Ba Böyrek Hikayesi" adıyla derlenip kayda
alınmış metindir154•
[Kırşehir Kaman Rivayeti J
Kırşehir'in Kaman İlçesi Yeni yapan Köyü 'nden,
derleme yapıldığı sırada 67 yaşında olan Bayram
Kayhan' dan alınmış, araştırmacı tarafından konusu:
"Bamsı Beyrek Hikayesi" olarak kaydedilmiş
metindir. Ağız özellikleri yansıtılmış olan metinde
kahramanın adı "Ba borek"tir 155•
Ö. Zile Rivayeti.
Cahit Öztelli, bu rivayeti elli
yaşlarında bulunan Hatice Hanım' dan dinleyerek
yazıya geçirmiştir. Bey Böyrek'in Zile Varyantı, 1 9
154
Yrd. Doç. Dr. Ahmet Günşen,
Kırşehir ve Yöresi
Ağızları (İnceleme - Metinler - Sözlük
)
, Ankara, Türk Dil
Kurumu, 2000, s. 322 - 325.
1 55
Feridun Tekin,
Kaman ve Yöresi Ağızları (Giriş -
İnceleme - Metin - SözlÜk
)
,
Erciyes Üniversitesi Sosyal B ilimler
Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Kayseti, 1 994, s. 1 84 - 1 90.
94
Mayıs (
1 9
Mayıs
1 944
), Samsun, c.
7,
sayı
66,
s.
14 -
1 7;
bunu sonra Bamsı Beyrek'in Zile Rivayeti, adıyla
(Türk Folklor Araştırmaları, İstanbul, Ocak
1 954, C.
III,
sayı
54,
s.
853 - 856
tekrar yayınlamıştır. (Gökyay
2000; CDLXI)
P.
Sivas Rivayeti.
Cahit Öztelli'nin Sivas'ın Gürün
ilçesinden Şevket Koşar' dan dinlediği bu hikayenin
adı 'Akkavak Kızı ile Beğbörek'tir. Bu varyant
Anadolu' da bugün yaşamakta olan rivayetlerin en
zenginlerinden biridir (Bamsi Beyrek' in Sivas
Söylentisi,
1,
Türk Folklor Araştırmaları, İstanbul,
Ekim
1 958,
sayı
1 1 1 ,
s.
1 77 1 - 1 773 ; II,
ayn. yer,
Kasım
1 958,
sayı
1 1 2,
s.
1 798 - 1 800; III,
aynı yer,
Aralık
1 958,
sayı
1 1 3 ,
s.
1 8 1 4 - 1 8 1 6.
(Gökyay
2000;
CDLXI)
S. Yozgat Rivayeti.
Dr. Şükrü Elçin, bu rivayeti,
Yozgat' ın Çayıralan kasabasına bağlı Yukarı -
Tekke 156 köyünden Hüseyin Kaya'dan dinleyerek
kaleme almıştır. Bu rivayet de, Bey Beyrek'in
Anadolu'da söylenen zengin rivayetlerinden biridir
(Bey Beyrek'in Yozgat Rivayeti, Türk Folklor
Araştırmaları, İstanbul, Haziran
1 965,
sayı
1 9 1 ,
s.
3777 - 378 1 ).
(Gökyay
2000; CDLXI)
Ş. Konya Rivayeti.
Bilgin Öğütverici de 'Bey
Böğrekin Konya varyantını annesinden dinleyerek
yazmıştır (Türk Folklor Araştırmaları, İstanbul,
Haziran
1 967,
sayı
2 1 5 ,
s.
4 1 3 7 - 4 1 38).
(Gökyay
2000; CDLXI)
1 56
Gökyay' ın çalışmasında -dizgi hatası olsa gerek- "Yukarı
Teke" şeklinde geçen köyün adı, Şükrü Elçin ' i n künyesi verilen
makalesinde de yazıldığı gibi Yukarı Tekke'dir.
95
T. Göksun Rivayeti.
Bu rivayeti bana değerli
öğrencim, İzmir Kınık İlköğretim Okulu Edebiyat
Öğretmeni Veli Kişioğlu, İsmail Gürbüz'den tespit
ederek göndermiştir. El yazısıyla dokuz daktilo
sayfası tutan bu metin de oldukça zengindir. (Gökyay
2000;
CDLXII)
U. Şah Kasım Rivayeti.
Anadolu rivayetlerinin içinde,
çok önce yazıya geçip basılmış olan bir tanesi de 'Şah
Kasım Hikayesi' adını taşır. İstanbul' da Cemiyet
Kütüphanesi 'nin yayımladığı bu rivayetin yazarı
olarak Himmet-zade S. Aptullah verilmiştir.
Yazar, herhalde yaşamakta olan rivayetlerden
yararlanarak, oldukça geniş ölçüde tuttuğu bu
hikayeye yazılı halk hikayelerinin üslubunu vermeye
çalışmış ve onu hiç olmazsa dili bakımından aslından
uzaklaştırmıştır. Birçok motiflerde, öteki Anadolu
rivayetlerinden bu basma rivayette oğlanın adı
Kasımdır,
Bey Böyrek ise lakabıdır (Gökyay,
CDLXII).
Orhan Şaik Gökyay, "Bamsı Beyrek' in
Anadolu Rivayetleri" başlığı altında verdiği bilgilere
ilaveten "Daha Başka Rivayetler" kısmında, yukarıda
sıralanan rivayetlerden kimi yönlerden ayrıldığını,
kimi yönden de Bey Böyrek'le ilgili olduğunu ifade
ettiği çeşitlemeleri nakleder:
a)
Sinop Rivayeti.
Bu rivayet hakkında bildiğimiz,
A. Baha (Gökoğlu)'nın verdiği haberden ibarettir.
O, Bey Böyrek hikayesinin Sinop varyantını Dr.
Rıza Nur Bey'in tespit ederek Mısır'da bastırmak
üzere olduğunu yazmaktadır,/ (Gökyay
2000;
CDLXII)
96
b)
Trabzon Rivayeti.
Rivayetlerin içinde en kısası
budur.
A.
Baha (Gökoğlu)'nın Hamami-zade
İhsan Bey'in Trabzon Masalları 'nda yer alacağını
belirttiği rivayettir. (Gökyay
2000;
CDLXII)
c)
Bayburt Rivayeti.
Öğrencisi Bayan Seniha'nın
Bayburt'ta tespit ederek kendisine gönderdiği bu
rivayeti Hüseyin Namık Orkun, Bey Böyrek
adıyla yayımlamıştır157• (Gökyay
2000;
CDLXIII)
ç)
Bartın Rivayeti.
A.
Caferoğlu'nun Bartın'da tespit
ettiği ve yerli ağızla verdiği bu riyayeti 1 58 Cahit
1 57
Orhan Şaik Gökyay, "Bu rivayetin başı öteki rivayetlere
uymamaktadır. Padişah karısının Arap köle ile oynaşması. . . "
tespitinde bulunur. Hüseyin Namık Orkun'un eski öğrencisi olan ve
Bayburt'a tayin edilen Seniha Hanım vasıtasıyla tespit edilen
metinde Bey Böyrek'ten bahsedilerek "Yukarı çıkıp annesinin
yanına geldiği zaman onu Arap köle ile beraber görür ve hayret
eder." ifadesi geçer . . Orkun'un yayımladığı metindeki Arap yerine
Şah Kasım Hikayesi 'nde zenci vardır. Şah Kasım' da " . . . validesinin
yanında iri vücutlu bir zenci gördü" diye aynı durum anlatılır. Bu iki
metnin, kahramanın zehirlenmeye çalışılması vb. birçok bakımdan
da benzerliği bulunmaktadır. Bamsı Beyrek / Bey Böyrek
anlatılarının bir birine benzeyen çok sayıda örneği olduğu gibi -
tespit edilmemiş, fazla örneği görülememiş veya karşılaştırma
yapılmamış olduğu için farkademediğimiz - yine bir birine
benzeyen örnekleri de bulunabilir, bulunmaktadır. İki metni
karşılaştırmak için bk. : Hüseyin Namık Orkun, " Masal : Bey
Böyrek",
Ülkü,
1 20, 16 Eylül 1 946, s. 14 - 1 5 . ile bu kitap içinde
Şah Kasım Hikayesi Metni.
158
Ahmet Caferoğlu,
Anadolu İlleri Ağızlarından
Derlemeler,
İstanbul, 1 95 1 , s. 1 77 - 1 80.
97
Öztelli,
herkesin
anlayacağı
dile
çevirerek
yayımlamıştır159• (Gökyay
2000;
CDLXIII)
d)
Yurt Değiştirme.
Ferruh Arsunar'ın tespit ettiği bu
hikaye Bey Böyrek' in bütün Anadolu rivayetlerinden
başkadır. Bu rivayette, Dede Korkut kitabındaki
kahramanlardan Bayındur Han Bey, Dersi Han Bey,
Kazan Han Bey, Ulaş-oğlu Han Bey'in adı geçmekte,
bunların
her
birinin
birer
yurdu
olduğu
söylenmektedir (Gökyay, CDLXIV).
Orhan Şaik Gökyay, Bamsı Beyrek' in
Anadolu rivayetlerini kimin tespit ettiği, kimin nerede
yayınladığını anlatarak, anlatının sözlü veya yazılı
kaynağının künyesi hakkında bilgi vererek farklılık
arz eden yönleri ve dikkat çekici özelliklerinin ne
olduğunu aydınlatacak şekilde vermiştir.
C.
Tuncer Gülensoy'un Naklettiği Çeşitlemeler
Tuncer Gülensoy, Gökyay' ın bu konudaki
çalışmasının
devamı
niteliğinde
sayılabilecek
araştırmasında
Dede
Korkut
Hikayelerinin
coğrafyasının tespiti sorununu ele almış, Gökyay'ın
naklettiği rivayetlere de yer vererek başka üç boy ile
birlikte Kam Püre Oğlu Bamsı Beyrek Boyu'nun
yaşamakta oluşuna, adlandırma farklılıklarına dikkat
1 59
Orhan Şaik Gökyay'ın bahsettiği yayın için bk.: Cahit
Öztelli, "Unutulan Dede Korkut",
Tiirk Folklor Araştırmaları,
İstanbul, Nisan 1 968, C: 1 1 , S. 225, s. 4709 - 47 1 2.
98
çekmiş ve tespit ettiği çeşitlemeleri kaydetmiştir160•
Tekrara düşmemek için, yukarıda naklettiklerimiz
dışında kalan çeşitlemeleri veriyoruz:
Bayburt Rivayetleri
Gülensoy, Gökyay'ın naklettiği rivayetlere ek
olarak Saim Sakaoğlu 161 ve Pertev Naili Boratav 162
tarafından yayınlanan Bayburt rivayetleri ile
1 920
Bayburt doğumlu olan ve derleme sırasında
77
yaşında olan Salih Kalekahyası 'ndan derlenmiş
bulunan üç ayrı Bayburt riyavetine yer verir 163
(Gülensoy,
2004: 83 - 84).
Konya Rivayeti
Konya
rivayetleri
olarak
Gülensoy'un
çalışmasında üç rivayet yer almaktadır. Cahit Öztelli
tarafından yayınlanmış olan Konya - Kavak Köyü
1 60
Tuncer Gülensoy'un Bamsı Beyrek Boyu'nun
adlandırmaları ve coğrafyasına dair verdiği bilgiler için bk. : Tuncer
Gülensoy, "Kam Püre Oğlu Bamsı Beyrek, "Deli Dumrul, Salur
Kazan ve Tepegöz Boylarının Anadolu Varyantları ve Dede Korkut
Hikayeleri Coğrafyasının Tespiti Sorunu",
Türk Dili Araştırmaları
Yıllığı Belleten 1 99811,
Ankara, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu Türk Dil Kurumu Yayınları, 2004, s. 8 1 - 88.
1 6 1
Saim, Sakaoğlu, "Bey Böyrek Hikayesinin Bayburt
Rivayeti",
Türk Kültürü Araştırmaları,
yıl: 1 966- 1 969, (Ankara
1 973), C. 3-6, s. 1 59- 1 80.
1 62
P. N. Boratav,
Halk Hikayeleri ve Halk Hikayeciliği,
İstanbul, 1 988, s. 28.
1 63
"Bey Böyrek Hikayesi'',
Bayburt'un Sesi,
S. 1 1 (2 1 Şubat
1 997
),
s. 82 - 84.
99
rivayeti 164 dışında kalanlar Orhan Şaik Gökyay'ın
kitabında da mevcuttur, ancak "Meydan rivayeti"
olarak verilen çeşitleme Gülensoy'un çalışmasında
"Konya - Meydan köyü rivayeti" olarak yer alır1 65.
Elazığ Rivayetleri
Poyraz (Elazığ) Rivayeti
"Elazığ' ın Poyraz nahiyesinde tespit edilen bu
rivayet "Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da Yaşayan
Dede Korkut Hikayeleri: "Kam Püre Oğlu Bamsı
Beyrek Destanı 'nın Poyraz (Elazığ) varyantı" adı ile
1
-
8
Temmuz
1 988
tarihleri arasında Azerbaycan 'ın
baş şehri Bakü' de toplanan
1.
Sovyet - Türk
kollokyumunda bildiri olarak sunulmuş, daha sonra
da
Türk Kültürü
dergisinde
(XXI,
S.
224,
s.
547 -
5 5 8)
ve ayrıca Tuncer Gülensoy'un
Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Ağızları Üzerine Düşünceler,
1 64
Cahit Öztelli, "Dede Korkut Üzerine Bazı Notlar'',
Türk
Folklor Araştırma/arı,
yıl: 1 967, S. 2 1 3, s. 4375 - 4377.
1 65
Gökyay, "Konya Rivayeti" için ayrı başlık, "Meydan
Riyaveti için ayrı başlık açmıştır ve maddelendirme yapmıştır.
"Afyon- Konya demiryolu üzerinde Konya'ya yakın bir istasyon
olan Meydan Köyü" şeklinde Meydan rivayetinin coğrafyasından
bahsetmiştir. Gülensoy ise aynı rivayeti "Konya - Meydan k_öyü
rivayeti" olarak aktarmıştır. Karşılaştırmak için bk.: Orhan Şaik
Gökyay (Haz.),
Dedem Korkut' un Kitabı,
il.
bs., İstanbul, Milli
Eğitim Bakanlığı, 2000, s. CDLX - CDLXI; Tuncer Gülensoy,
"Kam Püre Oğlu Bamsı Beyrek, "Deli Dumrul, Salur Kazan ve
Tepegöz Boylarının Anadolu Varyantları ve Dede Korkut
Hikayeleri Coğrafyasının Tespiti Sorunu",
Türk Dili Araştırmaları
Yıllığı Belleten 199811,
Ankara, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu Türk Dil Kurumu Yayınları, 2004,
s.
84.
100
İstanbul,
1 993,
s.
1 07
-
1 3 5
künyeli eserinde
yayınlanmıştır" (Gülensoy,
1 998; 85).
[Elazığ Rivayeti]
Ali Berat Alptekin tarafından Elazığ'dan
1 998
yılında yapılmış derlemedir. Kaynak kişinin
ilkokul mezunu Kazım Demirpolat olduğu, anlattığı
metni
amcası
Şevket
Ateş 'ten
öğrendiği
nakledilmektedir. Hikaye "Seğrek Basan" adıyla
kaydedilmiştir 166•
Kayseri Rivayetleri
Bünyan Kayseri Rivayeti
Anlatan: Mehmet Sıtkı Işıtır. Derleyen: S. Burhanettin
Akbaş, yayımlayan: Tuncer Gülensoy (Gülensoy,
1 998; 85).
Feliihiye (Kayseri) Rivayeti
Anlatan: Felahiye ilçesinin Danlı köyünden
İdris Bulut, derleyen ve yayımlayan:
Önder
Çağıran 167 (Gülensoy,
1 998; 85).
166
Doç. Dr. Ali Berat Alptekin, "Bamsı Beyrek Hikayesinin
Elazığ Varyantı Üzerine Mukayeseli Bir Araştırma",
Türkiyat
Araştırmaları Dergisi,
Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları
Enstitüsü, Konya, yıl:
200 1 ,
S. : 9, s.
255-270.
167
M. Önder Çağıran, Felahiye'den yapmış olduğu derleme
ile Bamsı Beyrek boyunu karşılaştırıp yayınlamıştır. bk. : M. Önder
Çağıı:an, "Ba - Börek Destan Hikayesi 'nin Dede Korkut
Hikayeleri'nden Bamsı Beyrek'le Karşılaştırılması",
Erciyes,
yıl:
1 2,
s.
43, 1 989, s.
30
- 3 1 .
Yozgat Rivayetleri
Boğazlıyan (Yozgat) Rivayeti
101
Gülensoy, yönettiği doktora tezinde yer alan
ve
· "
Ak
Kavak Kızı" adıyla tespit edilen çeşitleme 1 68 dışında
iki ayrı Yozgat rivayetinden daha bahsetmektedir (Gülensoy;
1 998; 86).
Kadışehri (Yozgat) Rivayeti
Bu rivayet de
"Ak
Kavak Kızı" adıyla, Ünal
Demirezen tarafından tespit edilmiştir. (Gülensoy;
1 998; 86).
Sorgun (Yozgat) Rivayet[leri} i
"Dengiboz-unan Ba Borek Hekası" başlığıyla
Bayram Durbilmez tarafından tespit edilmiş, derleme
sırasında
55
yaşında olan ilkokul mezunu ve ev hanımı olan
Mahi
Sevim' den
1 990
Ağustosunda
Sorgun' da
derlenmiştir. 1 69
Adem Ümüt'ün,
Yozgat Sorgun İlçesi Ağzı
adlı yüksek lisans çalışmasında verilen iki metin vardır.
Sorgun İlçesi 'nin Muğallı köyünden yapılan derlemenin
kaynak kişisi, derleme yapıldığı sırada
60
yaşında olan Hanife
1 68
Namık Aslan,
Yozgat Masallarında Motif ve Tip
Araştırması (inceleme-metinler),
Erciyes Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Halk Bilimi, Türk Dili ve Edebiyatı doktora tezi,
1 994, s. 285 - 293.
1 69
Bayram Durbilmez,
Sorgun (Yozgat ) ve Yöresi Ağızları
(inceleme - metinler )
, Erciyes Üniversitesi, Fen Edebiyat
Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü lisans tezi, Kayseri,
Haziran 1 99 1 , s. 35 - 44.
102
Göktaş ' tır. "Ba Borek Hikayesi" başlığı verilmiş olan
metinde kahramanın adı "Şah Yusuf' olarak geçmektedir170•
Adem Ümüt'ün çalışmasındaki bir diğer
çeşitleme Sorgun İlçesi 'nin Yazılı taş köyünden yapılmış bir
derlemedir. Derleme yapıldığı sırada
70
yaşında olan Mehmet
Sipahi 'nin kaynak kişi olduğu metnin başlığı yine "Ba Borek
Hikayesi" şeklindedir. Bu anlatıda kahramanın adı "Ba
B8rek"tir1 7 1 •
Ardanuç (Artvin) Rivayeti
Ardanuç rivayeti İbrahim Ethem Özkan
tarafından tespit edilmiştir (Gülensoy,
1 998; 86).
"Bey
Börek" başlığı altında yüksek lisans tezinde metni verilen bu
çeşitleme, Özkan' ın verdiği bilgiye göre derleme sırasında
70
yaşında olan, okuma yazma bilmediğini ifade eden Hamurlu
Köyü'nden Hüseyin Vural ' dan derlenmiştir 172•
1 70
Adem Ümüt,
Yozgat Sorgun İlçesi Ağzı,
Gazi
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı
Anabilim Dalı Türk Dili Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Ankara,
2006, s. 1 54 - 1 67.
1 71
Adem Ümüt,
age.,
s. 1 96 - 209.
1 72
Bu rivayet yüksek lisans tezinde bulunmaktadır. bk.:
İbrahim Ethem Özkan,
Ardanuç ve Yöresi Ağızları,
Erciyes
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı
yüksek lisans tezi, Kayseri, 1 994, 1 4 7S, s. 78 - 86. Derlemeyi yapan
İbrahim Ethem Özkan değil, Ülkü Önal 'dır. Ülkü Önal bu derlemeyi
3. 1 1 . 1 990 tarihinde yaptığını bildirmektedir. bk. : Ülkü Önal,
"Ardanuç Yöresinden Masallar ve Efsaneler
I
Ardanuç'ta Beybörek
Masalı,
Erciyes,
S. 1 60, Nisan 1 99 1 , s. 28 - 29.
103
Çorum Rivayet/ler]i
Hayrettin İvgin tarafından yayınlanmış bir
rivayettir (Gülensoy,
1 998; 86).
Akkavak Kızı diye
adlandırılan derlemelerdendir. 1 73
[Çorum / Sungurlu Rivayeti ]
Hayrettin
İvgin
tarafından
Çorum' dan
yapılmış bir başka derleme daha bulunmaktadır. Çorum'un
Sungurlu ilçesinde gerçekleştirilen derlemede hikaye,
kahramanına verilen ada bağlı olarak ''Güzel Ahmet"
şeklindedir
1 74•
Bolvadin (Afyon) Rivayeti
Ali İhsan Muratoğlu tarafından yayınlanmış
bir ıivayettir (Gülensoy,
1 998; 86).
Masal giriş kalıbıyla
başlayan küçük hacimli bir metindir
1 75
Köyceğiz (Muğla) Rivayeti
"Bey Böyrek"
1 76
olarak kaydedilmiş bir
rivayettir (Gülensoy,
1 998; 86).
1 73
Hayrettin İvgin, "Çorum'dan bit Dede Korkut Hikayesi:
Akkavak Kızı'',
Türk Folklor Araştırmaları,
yıl: 1 976, S.
:
320, s.
7604 - 7605.
1 74
Hayrettin İvgin, "Güzel Ahmet",
Türk Folklor
Araştırmaları, yıl :
1 976, S. 325, s. 7739 - 7742.
1 75
Ali İhsan Muratoğlu, "Dedem Korkut'tan: Bamsı
Beyrek'in Bolvadin Varyantı'',
Tiirk Folklor Araştırmaları, yı l :
1 976, S. : 3 1 2, s. 7380.
1 76
Boratav arşivi, 70,
Halkbilgisi Haberleri,
S. : 37.
104
Çankırı Rivayetl?
Çankırı Masalları adlı eserin yazarı D. Dilçin
tarafından P. N. Boratav'a bahsedildiği, Boratav' ın Halk
Hikayeleri
ve
Ha
lk
Hikayeciliği
adlı
eserinde
nakledilmektedir (Gülensoy, 1 998; 87)
1 77.
Çardak (Denizli) Rivayeti?
Metnine dair bilgimiz olmayan bir rivayettir.
Tuncer Gülensoy,
Denizli 'nin Çardak ilçesinden olan
öğrencisi Şener Özbay'ın çocukluğunda "Bey Börü" adlı bir
1 77
Tuncer Gülensoy'un çalışmasında Pertev Naili
Boratav' dan aktarma yapılırken Dehri Dilçin 'in kastedildiği "Bay
Dehri" ifadesi (dizgi hatası olsa gerek ) ardından gelen Bey Böyrek
ve Asuman ile Zeycan hikaye adları gibi italik olarak dizilmiştir.
Boratav, yazma halk hikayelerinin nasıl meydana geldiğini
değerlendirirken Dehri Dilçin 'in şahitliğinden delil olarak
faydalanmakta ve "Onun kanaatince yazma halk hikayeleri
nüshaları, kenarlarında gördüğümüz kayıtlardan da öğrendiğimiz
gibi, hikayeleri dinlemek fırsatını bulamayan, okumak bilir
kimselere bunları okutmak maksadıyla meydana getirilmiştir. Bay
Dehri,
Bey Böyrek, Asuman ile Zeycan,
vs. gibi halk hikayelerinin,
Battal Gazi, Hamzandme
gibi kahramanlık hikayeleri arasında,
kahvelerde, birbirini takip eden gecelerde, mabaitli olarak
professionnel
hikayeciler tarafından
anlatıldığı
zamanları
hatırlamaktadır." bilgisini verir. Karşılaştırmak için bk.: Pertev Naili
Boratav,
Halk Hikayeleri ve Halk Hikayeciliği
(Yayıma
Hazırlayan M . Sabri Koz ), İstanbul, Türkiye Ekonomik ve
Toplumsal Tarih Vakfı, 2002, s. 1 46; Tuncer Gülensoy, "Kam Püre
Oğlu Bamsı Beyrek, "Deli Dumrul, Salur Kazan ve Tepegöz
Boylarının Anadolu Varyantları ve Dede Korkut Hikayeleri
Coğrafyasının Tespiti Sorunu",
Türk Dili Araştırmaları Yılltğı
Belleten 199811,
Ankara, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek
Kurumu Türk Dil Kurumu Yayınları, 2004, s.
87.
105
hikaye dinlemiş olduğuna dair verdiği bilgiyi aktarmaktadır
(Gülensoy, 1 998; 87)
[ Diyarbakır Rivayeti
]
Bu
rivayetlerin
dışında
Gülensoy,
"Güneydoğu Anadolu 'nun eski bir Türk yerleşim merkezi
olan Diyarbakır' ın Lice ilçesine bağlı Kocaköy' de (eski adı:
Karaz),
Gurmanç ağzı
ile söylenen bir Beyrek hikayesinin adı
Beg Boreg u Bengi Bozan
(veya Bozat)'tır.
Bey Böyrek ve
Bengi Bozan
demek olan bu destan yörenin destancıları
tarafından
hfüa
anlatılmaktadır."
şeklinde
Diyarbakır
rivayetinden bahseder (Gülensoy, 1 998 ; 87).
Emine Aküzüm tarafından anlatıldığı, Dr. Erdoğan
Altunkaynak tarafından derlendiği bilgisi verilen "Bey
Böyrek ile Bengiboz'un hikayesi" ve "Bengiboz" başlıklı
Bilge Seyidoğlu'nun derlediği rivayetler de yine Tuncer
Gülensoy'un çalışmasında yer alır {Gülensoy, 1 998; 87).
Gülensoy'un verdiği rivayetler arasında Bilge Seyidoğlu
tarafından "Beyböyrek" adıyla derlenmiş bir anlatı ve son
olarak da "Bayböri ulı Beyrek Batır" adıyla verilen Romanya
rivayeti bulunur (Gülensoy, 1 998; 88).
D.
Saim Sakaoğlu'nun Naklettiği Çeşitlemeler
Prof. Dr. Saim Sakaoğlu, daha önce yayımlanmamış olan
ve çoğunluğu lisans tezleri olmak üzere öğrenci tezlerinde yer
alan çeşitlemeler nakletmiştir. Bu derlemeler,
Dede Korkut
Kitabı İncelemeler - Derlemeler - Aktarmalar
adlı iki
ciltlik kitapta 178 metinleriyle birlikte verilmiştir. Kitabın
I.
1 78
Prof. Dr. Saim, Sakaoğlu,
Dede Korkut Kitabı
İncelemeler - Derlemeler - Aktarmalar
1,
İncelemeler -
Derlemeler, Konya, Selçuk Üniversitesi Yaşatma ve Geliştirme
106
cildinde bulunan 1 8 metnin başlığından önce derlemenin
yapıldığı yer ve derleyen kişinin adı yazılmış, ardından başlık
ve metin yayımlanmıştır.
Sekiz ayrı şehirden yapılmış bu derlemelerden Erzurum
ve Konya'dan dörder, Kayseri'den üç, Afyon ve Sivas 'tan
ikişer, Erzincan, Urfa ve Zonguldak'tan da birer metin
bulunmaktadır.
Hikayeler, derlendikleri yerlerin
ağız
özelliklerine göre farklı adlar alabilmiştir.
Erzurum
(Topalçavuş) derlemesi "Bey Böyrek" adıyla verilmiştir
(Sakaoğlu 1 998 / I; s. 295). Konya (Harunlar Köyü / Akşehir)
derlemesi "Bağ Böyrek Hikayesi" adıyla yayımlanmıştır
(Sakaoğlu 1 998 / I; 37 1 ).
1 - Erzurum (Muratbağı / Horasan) - Erdoğan Ayhan
Derlemesi (Sakaoğlu 1 998 / I, 249-266),
2- Erzurum (Pasinler) - Ahmet Yalçın Derlemesi
(Sakaoğlu 1 998 / I; 267-276),
3- Erzurum (Umudum Köyü) -
Ensar Manav
Derlemesi (Sakaoğlu 1 998 / I, 277-294),
4- Erzurum (Topalçavuş) - Nadide Güngör Derlemesi
(Sakaoğlu 1 998 / I, 295-298),
5- Erzincan (Otlukbeli / Çayırlı) - Ahmet Filaet Kılıç
Derlemesi (Sakaoğlu 1 998 / I, 299-307),
6- Urfa - Adem Gören Derlemesi (Sakaoğlu 1 998 / I,
309-3 1 4),
7- Sivas
(Şarkışla)-
Serpil
Toydemir Derlemesi
(Sakaoğlu 1 998 / I, 3 1 5-326),
Vakfı, 1 998; Prof. Dr. Saim, Sakaoğlu,
Dede Korkut Kitabı
İncelemeler - Derlemeler - Aktarmalar
il,
Aktarmalar, Konya,
Selçuk Üniversitesi Yaşatma ve Geliştirme Vakfı, 1 998.
107
8- Sivas (Şarkışla) - Hatice Çobanoğlu Derlemesi
(Sakaoğlu 1 998 / I, 327-3 3 1 ),
9-
Kayseri (Fettahdere Köyü / Sarız) - Gazanfer
Aslantaş Derlemesi (Sakaoğlu 1 998 / I, 333-348),
1
O-
Kayseri (Akmescit Köyü) -
Seyfi Altındiş
Derlemesi (Sakaoğlu 1 998 / I, 349-3 52),
1 1 - Konya (Ilgın) - Aliye Çetin Derlemesi (Sakaoğlu
1 998 / I, 353- 3 64),
1 2- Konya (Yukarı Çiğil / Ilgın) - Salih Erikçi
Derlemesi (Sakaoğlu 1 99 8 / I, 3 65-3 69),
1 3- Konya (Hanınlar Köyü / Akşehir) - Zeynep Oğuz
Derlemesi (Sakaoğlu 1 998 / I, 3 7 1 -372),
1 4- Konya (Yarma / Karatay) Halil Turhan Derlemesi
(Sakaoğlu 1 998 / I, 373-3 96),
1 5- Afyon (Gözeli Köyü / Emirdağ) - Abdil Seven
Derlemesi ( 1 ) (Sakaoğlu 1 998 / I, 3 97-4 1 0),
1 6- Afyon (Gözeli Köyü / Emirdağ) - Abdil Seven
Derlemesi (2) (Sakaoğlu 1 998 / I, 4 1 1 -4 1 8),
1 7- Zonguldak - Züleyha Açıkgöz Derlemesi (Sakaoğlu
1 998 / I, 4 1 9-430),
1 8- Kayseri (Yaylacık Köyü / Develi) - Mustafa Parlar
Derlemesi (Sakaoğlu 1 998 / I, 43 1 -444).
Sakaoğlu, kitabının ikinci cildinde de üç metin verir.
Birinci metin yazma eser, ikincisi bütünüyle mensur
ve üçüncüsü de tamamen manzumdur:
1 . Türk Dil Kunımu'ndaki yazmalar kataloğunda A
/ 87 numarada kayıtlı olan yazma eserin kopyası
(Sakaoğlu 1 998 / II, 903 - 957),
2. Eskişehir' den 1 957 doğumlu Ömer Karaçayır'dan
derlenip "Beyböyrek ile Bengiboz" başlığıyla
yayımlanmış olan metin (Sakaoğlu 1 998 / II, 959
- 962),
108
3 . Doğan Altay tarafından yayımlanmış olan
Destanlarımız
179
adlı eserde yer alan "Beğ
Bayram Destanı (Manzum Halk Hikayesi)".
Metin 37 dörtlükten ibarettir (Sakaoğlu 1 998 / II,
965 - 970). Bamsı Beyrek anlatılarının yapı ve
içeriklerine bakılıp karşılaştırıldığında buradaki
metnin baş tarafının ve sonunun eksik olduğu
görülmektedir.
E.
Musa Çimen'in Naklettiği Çeşitlemeler
Musa Çimen tarafından hazırlanan ve 2004 yılında
tamamlanan
"Bamsı Beyrek Hikayesinin Türkiye
Varyantları Üzerinde Karşılaştırmalı Bir Araştırma"
başlıklı
yüksek
lisans
tezinde
daha
önce
başka
araştırmacılarca tespit edilmiş edilen çeşitlemelere ve lisans
tezleri ağırlıklı olarak tez çalışmalarında yer alan derlemelere
yer
verilmiştir.
Tekrara
düşmemek
ıçın,
yukarıda
naklettiklerimiz dışında kalan çeşitlemeleri Çimen' in
çalışmasından aktararak, aynı ilden yapılmış derlemeleri bir
araya getirerek veriyoruz:
Kars çeşitlemesi
"Bengiboz - Şah İsmail Hikayesi: Abdurrahman
Çoşkun 1 97 1 yılında Kars ' dan aşçılık yapan Zeynel
Doğan' dan derlemiştir. (Abdurrahman Çoşkun, Çukur
Türkmenlerinden Folklor Derlemeleri, Erzurum 1 97 1 , Atatürk
1 79
Doğan Altay,
Destanlarımız,
Mut, Yeni Matbaa -
Mutlular Gıda, 1 992.
109
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Lisans Tezi, s.
28-58. )"
(Çimen
2004; 1 1 )
Bingöl çeşitlemesi
"Bey Böyrek Hikayesi : Temel Yazıcı, Bingöl Kiğı' da
45
yaşında okur yazar olan Mehmet Zeki Yücel' den
derlemiştir. (Temel Yazıcı, Kiğı 'da Derlenmiş
3
Halk
Hikayesi Üzerine Mukayeseli Epizot Çalışması, Erzurum
1 97 1 ,
Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi, Lisans
Tezi, s.
48-59.)"
(Çimen
2004; 1 1)
Sivas çeşitlemeleri
"Güzel Ahmet Masalı: Doğan Kaya, Sivas ' ın Küpeli
Köyü'nden
5 1
yaşındaki Mustafa Uzunoğlu'ndan
26
Mart
1 973
tarihinde derlemiştir. (Sivas Folkloru,
8,
Eylül
1 973,
s.
1 9-2 1 ; 9,
Ekim
1 973,
s.
1 9-2 1 .)"
(Çimen
2004;
I
l )
Doğan Kaya tarafından derlenmiş bir başka çeşitleme
de
Sivas Folkloru
dergisinin
23 - 26.
sayılarında art arda
yayımlanarak metni verilmiş olan "Beyböyrek'in Acıyurt
Varyantıdır":
"Doğan Kaya Sivas ' ın Acıyurt Köyü'nden
48
yaşındaki Abdullah Budak'tan
1 7
Temmuz
1 973
tarihinde
derlemiştir. (Doğan Kaya, Beybörek' in Acıyurt Köyü
Varyantı, Sivas Folkloru,
23,
Aralık
1 974,
s.
1 9-22; 24,
Ocak
1 975,
s.
1 5- 1 7; 25,
Şubat
1 975,
s.
1 9-20; 26,
Mart
1 975,
s.
20-
22.)"
(Çimen
2004; 1 2)
110
Konya çeşitlemesi
180
"Bey Böyrek Hikayesi : Şaban Balbay, Konya
Ereğli ' den
85
yaşındaki okur yazarlığı olmayan annesı
Meryem Balbay'dan derlemiştir. (Şaban Balbay, Konya
Ereğlisi Halk Hikayeleri, Erzurum
1 973,
Atatürk Üniversitesi
Fen Edebiyat Fakültesi Lisans Tezi, s.
94-97.)
(Çimen
2004;
12)
Erzurum çeşitlemeleri
"Bey Böyrek Hikayesi :
M.
Diler Demirtaş,
Erzurum'un Tortum İlçesi Çiftlik Köyün'nden okur yazarlığı
olmayan Zühre Karabiber' den derlemiştir. (M. Diler
Demirtaş, Tortum Halk Hikayeleri Üzerine Bir Çalışma,
Erzurum
1 973,
Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi
Lisans Tezi, s.
20-26.)"
(Çimen
2004; 1 2)
"Beybörek İle Bengi boz: Ertan Şentürk, Erzurum 'un
Aşkale ilçesinin Ortabahçe Köyü 'nden, 50 yaşında, İlkokul
mezunu, Hüseyin Kılıç 'tan derlemiştir. (Ertan Şentürk,
Ortabahçe Köyü Folklor ve Etnoğrafyası, Erzurum 1 985,
Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Lisans Tezi, s.
27-39.)"
(Çimen
2004; 14)
"Beybüreynen Bengiboz Masalı: Ü. Dilşad Akan,
Erzurumlu
55
yaşındaki Nurhayat Sunar'dan
2003
baharında
derlemiştir. Nurhayat Sunar, Çat' ın Yavi Beldesi'ndendir.
Masalı ninesinden dinlemiştir. (Ülkü Dilşad Akan, Erzurum
1 8°
Konya'nın Ereğli ilçesinden yapılmış bu derlemenin
incelenmesi ve metninin yer aldığı çalışma için bk. : Fikret Türkmen,
"Dede Korkut Hikayelerinin Anadolu ve Rumelinde Yaşayan
Kolları",
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten 1988,
Ankara,
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Dil Kurumu
Yayınları, Ankara, 1 994, s. 1 57-1 77.
111
Masalları Derlemesi, Erzurum 2003 , Atatürk Üniversitesi Fen
Edebiyat Fakültesi Lisans Tezi, s. 2 1 -28 .)" (Çimen 2004; 1 7)
Tokat çeşitleme[ler]i
"Bamsı Beyrek Hikayesi: Burhan Kaçar, Tokat'tan 7 1
yaşındaki Makbule Güler' den derlemiştir. (Burhan Kaçar,
Tokat Folkloru, Erzurum 1 975, Atatürk Üniversitesi Fen
Edebiyat Fakültesi Lisans Tezi, s. 98- 1 0 1 .)" (Çimen 2004; 1 2)
[Artova - Tokat] çeşitlemesi
Necati Demir tarafından, derleme yapıldığı sırada 57
yaşında olan Nazike Dirican' dan alınmış bir çeşitlemedir.
Artova - Merkez' den "Bamsı Beyrek Hikayesi" başlığıyla
kaydedilmiştir. Kahramanın adı metinde Baborek, sevgilinin
adı Gavak kızı' dır1 81 •
Yozgat çeşitlemeleri
"Gozel Amed: Necati Şahin, Yozgat' ın Boğazlıyan
İlçesi 'nin Yoğun Hisar Köyü'nden, 75 yaşında, okuma
yazması olmayan, Kadriye Şen' den, 26/02/1 977 tarihinde
derlemiştir. (Necati Şahin, Gozel Amed, Yozgat Folkloru ve
Halk Edebiyatı Örnekleri, Erzurum 1 977, Atatürk Üniversitesi
Fen Edebiyat Fakültesi Lisans Tezi, s. 74-83 .) (Çimen 2004;
1 3)
181
Doç. Dr. Necati Demir,
Tokat İli ve Yöresi Ağızları,
Tokat,
Niksar Belediyesi, 2005,
s.
273 - 28 1 .
112
"Akkavak Kızı ile Beyrek Hikayesi
1 82:
Namık Aslan,
Yozgat'ın Boğazlıyan İlçesi'nden derlemiştir. (MF,
27,
Güz
1 995,
s.
70-72.)"
(Çimen
2004; 1 6)
"Akkavak Kızı ile Beyrek Hikayesi: Namık Aslan,
Y ozgat 'ın Kadışehri İlçesi 'nden derlemiştir. (MF,
27,
Güz
1 995,
s.
70-72.)"
(Çimen
2004; 1 6)
"Babörek Masalı: Hasan Avni Yüksel, Yozgat'ın
Akdağmadeni İlçesi'nin Oluközü Köyünden,
80
yaşındaki,
ilkokul mezunu, Ali Açıkel ' den derlemiştir. (MF,
37,
Bahar
1 998,
s.
54-66.)"
(Çimen
2004; 1 7)
"Akgavak Gızı İle Babörek Masalı: Ahmet Öcal,
Yozgat'ın Boğazlıyan İlçesi'nin Karakuyu Köyün' den İsmail
Abaylı ' dan derlemiştir. (Ahmet Öcal, Karakuyu Köyü Çevresi
Masalları, Erzurum
1 999,
AÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Doktora Tezi, s.
3 1 9-325.)
(Çimen
2004; 1 7)
Kütahya çeşitlemesi
Bey Börek Hikayesi: M. R. Gazimihal, Kütahya'nın
Gediz İlçesi'nden Halime adındaki bir kadından
1 1 . 1 1 . 1 939
tarihinde derlemiştir. (HBH,
(9), 98,
Birincikanun
1 939,
s.
25-
3 1 .)"
(Çimen
2004; 9)
1 82
Namık Aslan, doktora tez çalışmaları sırasında biri Yozgat'ın
Boğazlıyan, diğeri de Kadışehri ilçesinde olmak üzere Bamsı
Beyrek Boyunun sözlü gelenekte yaşamakta olan hikayenin iki
varyantını tespit ettiğini bildirmektedir. Hikayelerin metinlerinin
tamamı çalışmada verilmemiş, manzum kısımları üzerinde
karşılaştırmalı olarak değerlendirmelerde bulunulmuştur. bk.: Dr.
Namık Aslan, "Beyrek Hikayesinin Yozgat'ta Derlenen İki Yeni
Varyantı Üzerine",
Milli Folklor,
Güz
1 995, S. 27,
s.
70 - 72.
1 13
Afyon çeşitlemesi
"Metin: Bey Böyrek Hikayesi: Mevlüt Tunç,
Afyon 'un Sorkun Köyü 'nden, İbrahim Türkavcı 'dan, 1 977
yılında derlemiştir. (Mevlüt Tunç, Sorkun Köyü (Afyon)
Folkloru
ve Etnografyası, Ankara
1 977,
Hacattepe
Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Lisans Tezi, s. 28-54.)"
(Çimen 2004; 1 3)
Eskişehir çeşitlemesi
"Bey
Böyrek
Hikayesi :
Ömer
Faruk
Sara,
Eskişehir'in Aslanbeylik Köyü'nden 1 980 yılında derlemiştir.
(Ömer Faruk Sara, Şücaaddin (Aslanbeylik) Köyü (Eskişehir)
Halk Edebiyatı ve Folkloru, Ankara 1 980, Hacattepe
Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Lisans Tezi, s. 1 08- 1 24.)"
(Çimen 2004; 1 3)
Amasya çeşitlemesi
"Bal Böğrek Masalı: Ragıp Memişoğlu, Amasya'nın
Uygur Köyü'nden, 70 yaşında, çobanlık yapan, okuma
yazması olmayan, İbrahim Erdoğan' dan, 2 1 .04. 1 980 tarihinde
derlemiştir. (Ragıp Memişoğlu, Balböğrek, İçel Kültürü, 20,
Mart 1 992, s. 29- 3 1 ; 22, Temmuz 1 992, s. 20-22; 23 , Eylül
1 992, s. 1 9-22.)" (Çimen 2004; 1 3 , 14)
Çanakkale çeşitlemesi
"Akkavak
Kızı
Hikayesi :
Seyhan
Özer,
Çanakkale'nin Çan İlçesinden, 1 982 yılında derlemiştir.
114
Seyhan Özer, Çan' dan İki Halk Hikayesi
183,
Türk Folkloru,
(4), 37,
Ağustos
1 982,
s.
24-27.)"
(Çimen
2004; 14)
Kayseri çeşitlemeleri
184
"Bey Böyrek Hikayesi: S. Burhanettin Akbaş,
Kayseri'nin Felahiye İlçesi 'nin Danlı Köyü 'nden,
80
yaşındaki, okur yazarlığı olmayan, çiftçilik yapan İdris
Bulut'tan,
1 988
yılında derlemiştir. (S. Burhanettin Akbaş,
Bey Böyrek Hikayesi 'nin Bünyan ve Felahiye Rivayetleri,
Erciyes,
(10), 1 24,
Nisan
1 988,
s.
28-32.)"
(Çimen
2004; 14)
"Bey Böyrek Hikayesi: S. Burhanettin Akbaş,
Kayseri 'nin Bünyan Camiikebir Mahallesinden,
64
yaşında,
1 83
Derleme yayımının tam künyesi: Seyhan Özer, "Çan'dan
İki Halk Hikayesi I Akkavak Kızı"
Türk Folkloru,
Ağustos 1 982,
S. 37, s. 24-27. şeklindedir.
1 84
S. Burhanettin Akbaş, anlatının Bünyan ve Felahiye
rivayetlerinin ayrı ayrı ve tam olarak metnini vermemiştir. Yazı
başında Bamsı Beyrek boyu hakkında kısa bilgiler aktarıp
Bünyan'dan ve Felahiye'den yapmış olduğu derlemeleri
karşılaştırmalı olarak incelemiştir. Bünyan çeşitlemesinin metni için
bk.: Tuncer Gülensoy, "Dede Korkut Hikayelerinin Anadolu ve
Rumeli'deki İzleri "Kam Püre Oğlu Bamsı Beyrek Destanı"nın
Bünyan; "Deli Dumrul Destanı"nın Rumeli Varyantı",
Türk Dili
Araştırmaları Yıllığı Belleten 1 988,
Ankara, Atatürk Kültür, Dil ve
Tarih Yüksek Kurumu Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 1 994, s.
1 02-1 1 1 . Kayseri çeşitlemeleri üzerine motifler bakımdan yapılmış
bir çalışma için bk.: Rabia Uçkun (Kocaaslan), "Bey Böyrek'in
Kayseri Anlatmaları'', Kayseri, 200 1 ,
Kayseri ve Yöresi Kültür,
Sanat ve Edebiyat Bilgi Şöleni
( 1 2- 1 3 Nisan 200 1 ) Bildiriler 2. C.
(haz. : Prof. Dr. Mustafa Argunşah, Doç. Dr. İsmail Görkem, Doç.
Dr. Hülya Argunşah, Yard. Doç. Dr. Atabey Kılıç, Kayseri, 200 1 , s.
775-784.
115
ilkokul mezunu, Mehmet Sıtkı Işıtır' dan, 1 988 yılında
derlemiştir. M. Sıtkı Işıtır, hikayeyi, babası Abdullah
Işıtır' dan öğrenmiştir. (S. Burhanettin Akbaş, Bey Böyrek
Hikayesi 'nin Bünyan ve Felahiye Rivayetleri, Erciyes, (1
O),
1 24, Nisan 1 988, s. 28-32.)" (Çimen 2004; 1 4)
Osmaniye çeşitlemeleri
"Güzel
Ahmet
Hikayesi :
İsmail
Görkem,
Osmaniye 'nin Düziçi İlçesi 'nden, 67 yaşındaki, Aşık Mustafa
Köse' den 20 Ağustos 1 990 tarihinde derlemiştir. M. Köse
hikayeyi, Kahramanmaraş'ın Türkoğlu İlçesi 'nin Araplar
Köyü'nden Deli Boran isimli bir aşıktan 1 960 yılında
öğrenmiştir. (İsmail Görkem, Halk Hikayeleri Araştırmaları,
Ankara 2000, s. 1 63 - 1 94.)" (Çimen 2004; 1 5)
"Bal
Boğrek
Hikayesi
185:
İsmail
Görkem,
Osmaniye 'nin Düziçi İlçesinden, 67 yaşındaki, Aşık Mustafa
Köse ' den 5 Nisan 1 995 tarihinde derlemiştir. (İsmail Görkem;
Halk Hikayeleri Araştırmaları, Ankara 2000, s. 222-250.)"
(Çimen 2004; 1 6)
Adana çeşitlemesi
"Güzel Ahmet Masalı: Esma Şimşek, Adana'dan
Yusuf Sıra adlı aşıktan derlemiştir. (Kazım Çimen, Yusuf
Sıra'dan Derlemeler, Elazığ 1 994, Fırat Üniversitesi, Fen
1 85
İsmail Görkem, Bamsı Beyrek ile bu hikayenin yapı ve
içerik bakımından ilgisi anlatır, 1 973 yılından sonra tespit edilmiş
çeşitlemelerin kaynakçasını verir. Çalışmasında "Bal Böğrek [
=
Bey
Böyrek ] Hikayesi başlığını kullanarak anlatılar arasındaki yakınlığa
dikkat çeker. bk.: Doç. Dr. İsmail Görkem,
Halk Hikayesi
Araştırmaları Çukurovalı Aşık Mustafa Köse ve Hikaye
Repertuarı,
Ankara, Akçağ, 2000, s. 55.
1 16
Edebiyat Fakültesi, Lisans Tezi, s. 74- 1 52.) " (Çimen 2004;
1 6)
F.
Çeşitlemelere Ekler
Yukarıda çoğu belirli illere bağlı olarak verilen
çeşitlemelerin yanında derlemenin tam olarak nereden
yapılmış olduğu belirtilmemiş olan yayımlarda yer alan
metinler de bulunmaktadır. Hüseyin Namık Orkun'un
"Bayböre Efsanesi" başlığıyla verdiği metin bunlardan biridir.
Metinde
kahramanın
adı
Bamsi
Böyrük
olarak
kaydedilmiştir186•
Yaşar Kemal 'in derlemeleri arasında metni yarıda
kalmış "Beğ Böğrek" de yer almaktadır. 1 1 Kasım 1 949' da
anlattıklarını Aşık Mehmet'ten öğrendiğini söyleyen İbrahim
İnekçi ' den alıninış bir çeşitlemedir 187•
Gökyay' ın "Hikayelerden İşlenmiş Olanlar" başlığı
altında verdiği nazma çekilmiş olanlar içinde Basri Gocul
tarafından yazılmış olan "Bamsı Beyrek'in Küçük Bacısı ile
Konuşması", "Bamsı Beyreğin Parasar Kalesinde Söylediği
Türkü", "Bamsı Sormaktadır", "Bamsı Beyrek Geçmişi
1 86
Hüseyin Namık Orkun, "Bayböre Efsanesi",
Varlık, C.
:
6,
s.
1 26, 1938,
s.
9 1 - 92.
1 87
Yaşar Kemal'in el yazısıyla kaydettiği derlemeden verilen
örnek sayfa ile metni karşılaştırınca yazımında farklılıklar olduğu,
yerel söyleyiş özelliklerinin bir ölçüde yazı diline yaklaştırıldığı
görülmektedir. Metin için bk. : " Yaşar Kemal,
Sarı Defterdekiler
Folklor Derlemeleri, 2.
bs., (Haz. : Alpay Kabacalı ), İstanbul,
Yapı Kredi Yayınları,
2007, 369 - 379.
117
Anmaktadır" gibi örnekleri değerlendirerek kaynaklarıyla
birlikte verir 1 88•
Saim Sakaoğlu' nun Kadirlili Aşık Halil Karabulut'un
1 46 destanını yayımladığı kitabında Bamsı Beyrek de destan
fı
d
.
1
.
. 1 89
ormun a ış enmıştır .
Mensur olarak işlenmiş metinler içinde de Bamsı
Beyrek önemli bir yer tutmaktadır. Abdullah Ziya ve Tahsin
Demiray, Türkün Altın Dağından başlığı altında çocuk kitabı
olarak yayımladıkları beş hikayeden üçüncüsü "Bozaygırlı",
Bamsı Beyrek' i anlatmaktadır.
Yusuf Gür'ün çocuk ve gençlik klasikleri serisinde
yayımladığı hikayelerden 1 0. su "Bamsi Beyrek"tir. Gökyay' a
göre b u alanda yapılan işlemelerin e n başarısızlanndan biridir.
Eflatun Cem Güney, Dede Korkut Masalları adı altında altı
hikayeyi işlemiştir, dördüncüsü "Bey Böğrek"tir 190•
Bazı makalelerde, Bamsı Beyrek
/
Bey Böyrek
çeşitlemelerini yayımlayan araştırmacıların çalışmalarında yer
almamış olan metinlerden haberdar olabiliyoruz. Ali Berat
Alptekin, "Bamsı Beyrek Hikayesinin Motif Yapısı"nı
incelerken yukarıdaki çeşitlemelerde yer almayan metinlerden
de haber vermiş olur191 :
1 88
Orhan Şaik Gökyay (Hazırlayan ),
Dedem Korkudun
Kitabı,
İstanbul, Milli Eğitim Bakanlığı, 2000, s. XXVII.
1 89
Prof. Dr. Saim Sakaoğlu,
Kadirlili Aşık Halil Karabulut
Destan Destan Üstüne,
Kadirli, 2002, s. 241 - 250.
1 90 1 90
Orhan Şaik Gökyay (Hazırlayan
), Dedem Korkudun
Kitabı,
İstanbul, Milli Eğitim Bakanlığı, 2000, s. XXVIII - XXX.
1 9 1
Doç. Dr. Ali Berat Alptekin, "Bamsı Beyrek Hikayesinin
Motif Yapısı",
Uluslararası Dede Korkut Bilgi Şöleni Bildirileri
( 1 9-2 1 Ekim 1 999, Ankara), (haz. : Dr. Alev Kahya Birgül, Aysu
1 18
Seyit Küçükbezirci, "Dede Korkut Beğbirya",
Özdemokrat,
Konya, 30 Aralık 1 95 8 . ,
Fırat Kızıl tuğ, "Bir Bayburt Masalı: Bey Böyrek",
Tarla,
(97/3), Mart 1 997, s. 1 5 .,
Duygu Kayba!,
Adana ve Osmaniye İllerinden Halk
Edebiyatı Örnekleri,
Selçuk Üniversitesi Fen -
Edebiyat Fakültesi Lisans Tezi, Konya, 1 999.
"Böybörek Şehzade Masalı" başlığıyla yapmış
olduğu derleme metnini yayımlayan Kösemihal, Dede
Korkut'un yurttaki yaygınlığında hareketle sürekli Bamsı
Beyrek, Beyböyrek gibi isimleri hatırlatarak «bunlardan
bildiğiniz hikayeler var mı ?» diye her an sorduğunu ifade
ederek tecrübelerini yazıyor:
"Yürük Veli isimli bir
muhatabım
Bengi
Boz'u
hatırladı,
fakat
hikayeyi
toparlayamadı ! İskilibin Karakısık köyünden Ali oğlu
Mustafa (Molla Yusufun yeğeni diye aranacak imiş)
< kavak kızı» masalını bilir diye tavsiye ettiler; fakat bu zatı
bulamadık ! . Bir başkası, böyle hikayelerin Amasya' nın
ötesinde bulunabileceği kanaatını ilave etti.
Her bakımdan hissettik ki Çorum tarafında Dede
Korkuttan izler hala var: ancak, uzunca zaman orada kalıp
yaşlıları
kazanmakla ele geçirilebileceklerdir. . .
Dede
Korkut'un matbuunda Kay! aslından olan Osman oğullarından
bahsedildiğine bilmem dikkat edildi mi ? Bu hesapça Bursa
havalisinde de onun izleri bulunmak icap eder 192•
Şimşek Canpolat), Ankara, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı,
2000,
s.
3 5-48.
1 92
Mahmut R [agıp] Gazimihal, "Dede Korkut Hakkında",
Halk Bilgisi Haberleri,
1 939, S. 98,
s.
26.
119
Sözlü
kaynaklardan
zamanında
yapılmayan,
yapılamayan derlemeler gerçekleştirilmiş olsa idi anlatının
bugün elimizde çok daha fazla çeşitlemesinin olabilmesi
mümkündü, gerçekleştirilirse bugün de mümkündür.
Orhan Şaik Gökyay,
Kethüdazade Hacı Mehmed
Arif Efendi Menakıbı
'nda
Bey
Böyrek'ten
nasıl
bahsedildiğini nakleder. "Bey Böyrek (kitapta dizgi yanlışı
olarak
Bey
Böbrek
diye
basılmıştır)
dahi
çovur
şuarasındandır. Ve bunun eş ' arını ekser sakallı Ermeniler
meyhanelerde okurlar, çalarlar ve bunlar Bey Böyrek' in
kerametine zahiptirler. Halep'te bir han vardır, Toprak Han
derler, o handa bir odada Bey Böyrek oturur, çalar imiş.
Şimdi o odada kimse oturmaz ve hala o odayı ziyaret ederler."
Kethüdazade Hacı Mehmed Arif Efendi 'nin 1 23 8 / M. 1 823
tarihinde Halep'te kadı olduğu düşünülünce anlattığı rivayete
doğrudan tanık olduğu söylenebilir193.
Halep dahil olmak üzere Osmanlı kültür coğrafyasının
tamamında Bamsı Beyrek' in izleri bulunabilir. Başka
menakıpnamelerde ve benzer eserlerde bilgiler çıkabilir.
Yukarıda "Ermenice Olarak Akkavak Kızın Hikayesi" alt
başlığında bahsi geçen Ermenice metin ve Boratav' ın 1 934
tarihinde Beyşehir' de tespit ettiği metnin Karabet Ağa adında
bir Ermeni ' den alınmış 1 94 olması düşünülünce Türk
edebiyatının Ermeniler üzerindeki etkisiyle Ermenice veya
Ermenilerce yazılmış malzemeler içinde başka metinler ortaya
çıkabilir.
1 93
Orhan Şaik Gökyay, "Bey Böyrek Üzerine'',
Türk
Folkloru,
Eylül 1 979, S. 2, s. 3.
1 94
Pertev, N[aili] Boratav, "Bey Böyrek Hikayesi'',
Ülkü,
Şubat 1 938, C. 1
O,
S.
60,
s.483-492.
120
Oğuznameler, yazılı olarak teşekkül etmiş halk
hikayeleri, mecmualar, cönkler, biyografik mahiyette halk
hikayeleri, menakıpnameler, bibliyografik nitelikli yayınlar
başta olmak pek çok farklı formda ve muhtevada
oluşturulmuş eserlerde Bamsı Beyrek anlatısının veya
bahsinin geçmesi mümkündür.
Şahısların özel kütüphanelerinde bulunan eserler gün
yüzüne çıktıkça, arşivlerin içerikleri listelenip paylaşıldıkça,
kütüphane kataloglarındaki kısa ve bazen yanıltıcı künye
bilgilendirmeleriyle sınırlı kalmayıp metinlerin başlıkları
yerine,
okunarak
içerikleri
dikkate
alındıkça,
ağız
araştırmaları kapsamında derlenip yayımlanmamış çalışmalar
yayımlandıkça, çalışmalar zamanla derinleştirildikçe çok daha
fazla bilgiye sahip olabileceğiz.
Dede Korkut'un yayınlarının bibliyografyaları 195
genişletilerek ve mümkünse açıklamalı olarak ve sürekli
güncellenerek yayımlandıkça araştırmacılar için yeni yeni
ufuklar açılabilecektir.
1 95
20 1 3 yılına kadar olan yayımları kapsayan bibliyografya
çalışması için bk. : Doç. Dr. Salahaddin Bekki,
Dedem Korkut
Kitabı Bibliyografyası Üzerine Bir Deneme (Türkiye'deki
Yayınlar
1916-2013 ),
Ankara, Berikan Yayınevi, 20 1 5.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
.
"'
.
.
ŞAH KASIM HIKA YESl'NIN
İNCELENMESİ
A. Şah Kasım Hikayesinin Tanıtımı
Çalışmamızda yararlandığımız eserin bibliyografik
künye kaydında muharriri: "Himmetzade S. Abdullah
Şah
Kasım Hikayesi,
meşhur, eski ve meraklı bir hikayedir"
kaydı bulunmaktadır. Çalışmamıza konu olan yayım H. 1 33 3
(M. 1 9 1 7 ) ' de ikinci basım olarak Cemiyet Kütüphanesi
tarafından gerçekleştirilmiştir ve 48 sayfadan ibarettir.
Atatürk Üniversitesi Merkez Kütüphanesi S. Özege Salonu
Basma ve Yazma Nadir Eserler kısmında 26277 / SÖ arşiv
numarası ve 0 1 33 806 demirbaş numarası ile kayıtlı olan
Şah
Kasım Hikayesi'nin
Orhaniye Matbaası tarafından yine
Himmetzade S. Abdullah imzasıyla yayımlanmış olduğu
anlaşılmaktadır
1 96•
Eserin üçüncü sayfasında hikaye başlığının üzerinde
"Eski masallarımızdan" ibaresi dikkat çeker.
Şah Kasım Hikayesi'
nin yayımlanmasının üzerinden
neredeyse bir asra yakın zaman geçmiş olmasına rağmen
büyük ölçüde araştırmacıların ilgisinden uzak kalmıştır.
196
Çevrim içi: http ://kutuphane.atauni.edu. tr/yordambt/yordam. php
( 1 7 Haziran 20 1 2 )
122
Özellikle Bamsı Beyrek boyu ve çeşitlemeleriyle ilgili olarak
de�:erlendirilmesi gereken anlatı bu anlamda saklı kalmıştır
denilebilir. Dede Korkut ile ilgili kendi devrindeki hemen
hemen bütün yayınlara ulaşmış, konu hakkında çalışanlar ve
bilgi sahibi olanlarla temas kurmuş ve büyük emekler vermiş
olan Orhan Şaik Gökyay,
Şah Kasım Hikayesi
hakkında
kısaca bilgi verir, kanaat bildirerek "Yazar, herhalde
yaşamakta olan rivayetlerden yararlanarak, oldukça geniş
ölçüde tuttuğu bu hikayeye yazılı halk hikayelerinin üslubunu
vermeye çalışmış ve onu hiç olmazsa dili bakımından
aslından uzaklaştırmıştır. 197" değerlendirmesinde bulunur.
Şah Kasım Hikayesi
'nin yazarının İstanbul'da matbuat
hayatının aktif olarak içinde bulunmasını, anlatının yapı ve
içerik incelemesini dikkate aldığımızda "yaşamakta olan
rivayetlerden yararlanmak" ifadesini yazılı olan yayımlardan,
eserlerden de faydalanmış olabileceği şeklinde anlayabiliriz.
Dede Korkut Kitabı 'nın Arap harfli ilk neşrinin Kilisli Rifat
Bilge tarafından
1 9 1 6
yılında gerçekleştirildiği hesaba
katılınca 198, bundan bir yıl sonra Bamsı Beyrek boyunun Şah
Kasım olarak karşımıza çıkmış olması yazılı metinden
faydalanmış olma ihtimalini arttırmaktadır1 99•
1 97
Orhan Şaik Gökyay (Hazırlayan
)
,
Dedem Korkudun Kitabı,
İstanbul, Milli Eğitim Bakanlığı,
2000,
s. CDLXII.
1 98
Dede Korkut Kitabı ile ilgili ilk çalışmalar için daha
ayrıntılı bilgi için bk. : Muharrem Ergin,
Dede Korkut Kitabı
-
1 ,
8 .
bs., Ankara,
20 1 1 ,
s. XIII-XIV.
1 99
Orhan Şaik Gökyay ' ın yaşamakta olan rivayetlerle yazıl ı
olanları m ı yoksa sözlü olanları m ı kastettiği açık olarak
anlaşı lamamaktadır. Şah Kasım Hikayesi 'nin Bamsı Beyrek boyu ve
Bey B öyrek anlatılarıyla etkileşiminin olduğu açıktır, Kitabın
müellifi Kırımlı Süleyman Sudi B ey'in hangi ortam yaratıcılığı
eserinden, eserlerinden faydalanmış olduğu ise kesin değildir.
123
B. Şah Kasım Hikayesi'nin Özeti
Hikaye, çocuksuzluk motifiyle başlamaktadır. Oğuz
ili şahlarından biri evliliğinin üzerinden seneler geçtiği halde
çocuk sahibi olamamıştır. Evlat sahibi olamayınca saltanat ve
servetin anlamı yoktur.
Vezirler ve ahali, şahın böyle haftalarca meydana
çıkamamasındaki sebebin ne olduğunu bilmediklerinden bin
türlü rivayet çıkarırlar. Vezirlerden biri, şahın huzuruna kabul
edilir ve şaha seyahate çıkılması tavsiyesinde bulunur, karar
verilir ve şah ile ihtiyar vezir yola koyulurlar. Bir çeşmeye
vardıklarında aniden yanlarına bir derviş gelir. Tebdil geziyor
olmalarına rağmen bu derviş, şah ve veziri tanır, dertlerini
bilir, şaha bir elma vererek Cuma gecesi hanımı ile elmayı
soyup yemelerini, kabuklarını da bindikleri
kısrağa
yedirmelerini, böylece oğul sahibi olacaklarını, kısrağın da bir
tay doğuracağını söyler. Çocuğun isminin Kasım, lakabının
Bey Böyrek, tayın isminin de Bengiboz konulması gerektiğini
bildirir, gözden kaybolur. Memleketlerine döndüklerinde
dervişin söyledikleri bir bir gerçekleşir.
Kasım, sekiz on yaşına geldiğinde okula başlar, her
okuldan geldiğinde önce tayı sevmeye, ardından annesinin
yanına gider. Bir seferinde tay dile gelip annesinin bir zenci
ile görüştüğünü söyler. Kasım, tayın söylediklerinin
doğruluğuna şahit olur.
Annesi, Kasım'a yakalanınca bir cadı karı ile iş ve
fikir birliği yaparak Kasım' ı zehirleyerek öldürmeye
kalkışırlar. Kasım, tayın dile gelip konuşarak bildirmesiyle bu
tertipten ve ardından zehirli gömlekle öldürülmekten kurtulur.
Son çare olarak kendisiyle evlenmek isteyen delikanlıların
başlarını verdikleri Akkavak güzelini düşünürler. Akkavak
güzelinin resmini gösterip ona meyletmesini sağlarlar. Kanlı
ve zalim olarak nitelenen Akkavak güzelini alıp geleceğini
söyleyen Kasım, anne ve babasıyla vedalaşıp birkaç gün
sürecek olan yola koyulur.
124
Akkavak güzelinin belirlediği at yarışı, taş atmak ve
güreş şartlarıyla Kasım da yüz yüze gelir. Binlerce kişinin
seyrettiği at yarışını Kasım, dualarla ve Allah'ın yardımıyla
kazanır, ahali mutlu olur. Taşı Akkavak güzelinden daha ileri
atan Kasım ikinci yarışta da başarılı olur. Güreşe
tutuştuklarında iki defa Akkavak güzeli, son güreşte de
Şehzade Kasım kazanır. Kasım, mağlubiyeti ve zevceliği
kabul eden Akkavak güzelini alarak memleketine döner.
Babası bu duruma memnun olurken annesi ile cadı kadı
telaşlanırlar ve Kasım'ı ortadan kaldırmanın bir yolu olarak
düşman şahın kızını getirmesi isterler.
Kasım, 40 bahadırı yanına alıp yine yola revan olur,
birkaç gün sonra bir gece düşman olan şahın memleketine
ulaşırlar. Dinlenmek üzere uykuya dalarlar. O diyara gidip
uyuyanlar 40 gün kadar uyanamazlar imiş. Kasım ile
yanındaki 40 bahadır ve Bengiboz dışındaki atlar dahil hepsi
uykuda yakalanıp tutsak olurlar.
Zindanda yedi yıl geçtikten sonra traş edilmeleri için
çıkarıldıklarında yolunda giden kervanın kervancıbaşı ile traş
olmayı reddeden Kasım, manzum olarak söyleşirler. Oğuz
İli 'nden,
ana
babasından,
Akkavak
güzelinden
ve
Bengiboz'dan haber alınır. Akkavak güzelinin Baltacıoğlu
Kel Vezir'e verildiğini öğrenen Kasım' ın ağladığını gören
şahın kızı
meraklanır ve vaziyeti öğrenmek ister.
Zindancı başı ' nı bir kese altın verip ikna eden kız, babasının
haberi olmadan Kasım ile görüşür. Kasım, gelme nedeninin
kızı alıp götürmek olduğunu açıklar. Zindandan kurtuluş için
çare ararlar. Kız, babasının ateşten çok korktuğunu ve ateş ile
tehdit edilmesini tavsiye eder. Zindanbaşı 'nın yardımıyla
Kasım, hapisten çıkarılır. Hızır' dan ve Bengi boz' dan yardım
ister. Kasım, kale civarında kendisini beklemekte olan yaralı
Bengiboz' a binerek
uzaklaşır.
Bir
derviş
gorunur,
Bengiboz'un yaralarını derhal iyileştirir ve Oğuz İli'ne doğru
yol alırlar, akşamüzeri, babasının şah olduğu şehre ulaşırlar.
125
Saçı sakalı uzun olduğundan tanınamayan Kasım,
düğün evini bulur. Kız almaya gitmeden önce gerçekleştirilen
adetlerden olan silah ile kabağı vurmada muvaffak olur,
karşılık olarak güveyi Kel Vezir'in takkesini alır. Saraya gidip
şehzadenin tamburasını ister, alır, düğün evine dönüp önce
çocuklar, ardından merakları uyanmış olan kadınlar için çalıp
söyler. Derviş kılığında bulunduğundan tanınamayan Kasım,
40
bahadırdan İsmail'in annesini, Kel Mustafa'nın hanımını
çalıp söylerken oynatır ve onları tanıdığını belli eder. Vezire
şikayet edilince cellatlara kellesinin vurulması için emir
verilir.
Söylediği "beyit"ler sayesinde cellatlardan kurtulan
Kasım, Akkavak güzeli için de çalar söyler. Akkavak güzeli,
bu dervişin şehzade Kasım olabileceğini düşünür. Kasım,
kimliğini açıklayınca cellatlar firar eder. Düğünde bulunan
halk Şehzade Kasım gelmiş diye sevinirler. Güveyi olan vezir
korkup kaçar. Kasım, veziri buldurarak, affedip babasının da
rızasını alarak kız kardeşi ile nikahlar, üç gün düğün yapılır.
Şehzade Kasım'ın gelişinden çok memnun olan
babası, Kasım'ı saraya davet eder ve şenlikler yapılması için
emir verir. Babasıyla görüşen şehzade, zindanda tutulan
mahpusları kurtarmak üzere
40
beygir yükü meşale ve on sürü
keçi ile
40
süvari hazırlatıp tekrar yola koyulur. B irkaç gün
gittikten sonra düşman şahın şehrine yaklaşırlar. Vaktin gece
olmasını beklerler. Gece olunca şehre girip keçilerin
boynuzlarına meşaleleri bağlayıp bir sürü keçiyi de sarayın
bahçesine götürüp meşaleleri ateşe ve şehri de velveleye
verirler, sarayı kuşatırlar. İsteklerinin ne olduğu sorulunca,
40
mahpusun serbest bırakılmasını istediklerini söylerler. Telaşla
pencereye koşup her yanı ateş içinde gören şah, neye
uğradığını anlamadan mahpusların salıverilmesini emreder.
Zindancılar, mahpusların sayısının
40
değil de
39
olduğunu
görüp hayrete düşerler.
40
kişi olması gerektiği konusunda
ısrar eden Şehzade Kasım, bir mahpusa karşılık düşman şahın
126
kızını talep eder, talep kız ile babası arasındaki görüşmelerin
ardından kabul görür. Babası ile vedalaşan kızı, cariyelerini
ve bütün yüklerini alarak Oğuz İli 'ne doğru yola çıkarlar.
Şehzade Kasım ve şahın kızı muratlarına nail olurlar.
Birkaç gün sonra seksen atlı Oğuz İli 'ne varır.
Şehzade Kasım, babasının duasını alır. Dönüşünün ilk
haftasında Şehzade Kasım' ın büyük düğünü yapılır. Akkavak
güzeli ile ertesi hafta da yeni nişanlısı şah kızı ile gerdeğe
girerler. Şehzade Kasım ile birlikte yedi sene hapis hayatı
yaşayan bahadırlar da hasretlerine kavuşurlar. Şehzade
Kasım, kayınpederi olan düşman şaha pek çok kıymetli
hediyeler gönderir, aralarındaki soğukluk ortadan kalkar. İki
sene sonra Kasım, babasının hastalanıp vefat etmesi üzerine,
vezirlerin ve ahalinin biat etmeleriyle Şah olur. Şah Kasım,
senenin altı ayını kayınpederinin memleketinde ve altı ayını
Oğuz İli 'nde geçirerek mesut bir ömür sürer.
C. Şah Kasım Hikayesi'nin Yapısı, Dili ve Üslubu
Şah Kasım Hikayesi,
"Raviyan-ı ahbar ve nakilan-ı
asar" şeklinde yazılı hikaye kalıbıyla başlar. Kitabın başında
"Meşhur, eski ve meraklı bir hikayedir" ve "Eski
masallarımızdan" ibareleri görülür.
Bu metin bir hikayedir. "Masal" ibaresi anlatıyı
terminoloj ik olarak masal yapmaz. "Az gidip çok gidip dere
tepe düz gidip" (s.
4)200
ve "Az gider çok gider dere tepe düz
gider" (s.
34)
şeklindeki masal kalıplarını andıran kalıplar
metnin masal olarak nitelendirilmesini gerektirmez. Ayrıca
200
Başka bibliyografik künye verilmeden parantez içinde (s.
) şeklinde gösterilen alıntılar Himmetziide S. Abdullah,
Şah Kasım
Hikayesi,
2. bs., İstanbul, Cemiyet Kütüphanesi H. 1 333 / M. 1 9 17.
bibliyografik künyeli esere aittir.
127
masal üslubundan uzak itibari zaman ve mekan tanıtımları
dışında bu hikaye masal izi taşımaz.
Şah Kasım Hikayesi, Dede Korkut Kitabı 'nda yer
alan boyların iç içe oluşu özelliğini barındırmayan, bağımsız
bir anlatı karakterindedir.
Bamsı Beyrek boyunun bir
çeşitlemesi hüviyetindedir.
Hikaye hem nazma hem nesre yer vermekle birlikte
nesir ağırlıklıdır. Yerleşik hayatın ve şehrin konuları anlatıda
baskındır. Entrika, anlatının temel kurgusunda önemli ölçüde
kendini hissettirir.
Anlatıda metin içinde bazısı bağımsız bir dörtlük,
bazıları karşılıklı olarak söylenmiş dörtlükler şeklinde
nazımla karşılaşılınr. Hikayedeki
33
manzum metnin ikisi
dışında kalanlarında dörtlük nazım birimi kullanılmıştır.
Metin içinde nazım karşılıklı konuşmalarda, haber
sorma, haber ve yardım çağırmada kullanılmıştır. Karşılıklı
konuşmaların merkezinde Şah Kasım vardır. Şah Kasım, atı
Bengiboz ile manzum olarak söyleşir, kervanbaşından haber
sorup alırken karşılıklı söylenen şiirler devrededir. Şehzade
Kasım tarafından söylenen, ama karşılıklı olmayan şiirler de
vardır. Kasım, Hızır babadan imdat dilediğinde, atı
Bengiboz' dan yardım istediğinde, düğün evine gelirken,
düğün evinde ve Akkavak güzeline hitap ederken tamburasını
çalarak kendisi söyler.
Hikayedeki manzum metinler genellikle
1 1
'li hece ile
düzenlenmiştir. Aynı dörtlük içinde
1 1
'li hecenin dışına
çıkılarak
1 O
heceli,
1 2
heceli,
1 3 ,
hatta
1 4
heceli mısralara da
yer verilebildiği görülmektedir. Bir dörtlükte
1
O, 1 1
ve
1 2
'li
hecenin kullanılabildiği olmuştur. Dörtlüklerin yapısına
baktığımızda ilk üç mısra kendi içinde kafiyelidir, dördüncü
mısra serbesttir. Karşılıklı söylenmiş dörtlüklerde de aynı yapı
korunmuştur. Bir birine cevap niteliğindeki dörtlüklerin
kafiyeleri de aynı değildir.
128
Şah Kasım Hikayesinde yazı dili kullanılmıştır. Yazılı
hikayelerin giriş kalıp sözleri tercih edilerek anlatıya giriş
yapılmıştır. Metinde Türkçe kelimelerin hakimiyeti vardır,
ama Arapça ve Farsça kelimeler, kalıplar da kullanılmıştır.
Şah Kasım Hikayesi 'nin destani üsluptan yoksun oluşu, epik
karakterler ve özellikleri zayıf nitelikli olarak vermesi,
yazıldığı devrin dil ve üslup özelliklerini yansıtması şu örnek
cümle ile anlaşılabilir:
Aman oğlum senin için bu kadar büyük bir diyarda
kız yok mu da öyle kanlı ve zalim bir kız için peder ve valideni
terk edip diyar-ı ahere gidiyorsun, ben bu ihtiyar yaşımda
senden ayrılabilir miyim, sen olmayınca nasıl müteselli olur
ve rahat ederim! diye feryad ü figan edip oğlunu bu
arzusundan vazgeçirmek için çalıştı ise de muvaffak olamayıp
çar- na-çar gitmesine müsaade ederek ve yol tedarikini görüp
hazırlattı
(s. 1 0).
D. Şah Kasım Hikayesinin Kahramanları
Şah Kasım Hikayesinin "iyi" vasıflı kahramanları
Oğuz neslinden olmakl'a birlikte bozkırın soyluları değil, şehir
hayatının aristokratlarıdır. Beyler ve hanlar yerine biz Şah
Kasım Hikayesinde şah ve vezirleri görürüz, mücadelede
kahraman, yardımcıları ve mücadele ettikleri kişi ve gruplar
anlatının geniş kahraman kadrosunu teşkil eder.
Hikayenin ana kahramanı Kasım'dır. Kasım'dan olay
örgüsüne, kahramanın yaşına, içinde bulunduğu duruma ve
mevkiine göre farklı sıfat ve yaklaşımlarla söz edilir. Eğitim
aldığı sırada kahraman çocuktur, zor durumda kaldığında
biçare genç, esir olduğunda mahpus, kılık değiştirince fakir
129
derviş, evlendiğinde zevç ve çoğunlukla şehzade nihayet şah
olarak anılır201 •
Hikaye kahramanı Kasım' ın yer yer ağladığı ve
destek beklediği görülmektedir
"Şehzade Kasım pusulayı
şaşırıp doğru atı Bengiboz 'un yanına koştu ve orada atından
teselli ve nasihat bekleyerek ağlayıp . . . " (s. 12, 13.)
ve
"Diğer
taraftan şehzade Kasım ile kervanbaşının konuştuğunu ve
şehzade Kasım 'ın ağladığını ve nihayet
.
. . " ( s.
25)
örneklerinde olduğu gibi.
Şehzade Kasım' a teselli ve cesaret veren atı Bengi boz
olmaktadır:
Gelir Hızır baba imdada bize
Korkma ağam korkma meydan senindir ( s. 1 3 .)
Şah Kasım Hikayesinde kahramanın babası şah,
annesı de Hanım sultan olarak tanıtılır, isimleri verilmez.
20 1
Dede Korkut Kitabı 'nda Bamsı Beyrek için "Boz aygırlu
Beyrek'', Bay Büre Han oğlu Bamsı Beyrek", "Yüzü nikablu Bamsı
Beyrek" ve uzatılmış klişe olarak "Parasarın Bayburd Hisarından
parlayıp uçan, ap alaca gerdeğine karşı gelen, Kalın Oğuz imrencesi,
yedi kızın umudu, Kazan Beyin ınağı, Boz aygırlı Bamsı Beyrek"
gibi epitetler kullanılmıştır. bk.: Prof. Dr. İlhan Başgöz, "Dede
Korkut Destanında Epitetler",
Milli Folklor,
Bahar 1 998, S. 37, s.
30. Şah Kasım hikayesinin kahramanı Kasım için bu anlamda hiçbir
epitet kullanılmamıştır. Kasım, nadiren anlatıcı tarafından sadece
ismiyle, çoğunlukla şehzade unvanıyla ve metnin sonunda da şah
unvanıyla hikayede anılır. Bamsı Beyrek ile Şah Kasım'ın epitet
kullanımı açısından farkını iki ayrı noktadan değerlendirmek
mümkündür. Dede Korkut'un bütün boyları ve kahramanların
niteliklerinin epitetler kullanılarak anlatımı dahil tanıtılması bir
bütünlük gösterirken Şah Kasım hikayesi müstakil bir hikaye olarak
kurgulanmıştır. İkinci ayrılık noktası da Şah Kasım' ın destan
niteliklerinden çok uzak hikaye karakterli oluşudur.
130
Kendilerinden ayrıca peder, valide, hanımefendi, baba ve ana
şeklinde söz edilir.
Kasım' ın iki eşi olmuştur anlatıya göre. Kanlı zalim
diye de nitelendirilen Akkavak güzeli ve metinde çoğunlukla
kendisinden düşman şahın kızı olarak bahsedilen Huri Çere,
Kasım ile nikahlanmıştır.
Hikayede kahramanlar yerine göre birey olarak veya
bir grup halinde takdim edilmiştir. Ana kahramanın yanında
yahut karşısında bulunmalarına göre bu şahıs kadrosunda
bulunanların sıfatları ve okuyucuya tanıtılmaları farklılık
gösterir.
Birey
olarak
hikayenin
şahıs
kadrosunda
bulunanların çoğunun adları bildirilmez. Bir derviş, bızır baba
(ortaya çıkınca derviş) , bir kadın, kadıncağız (ev sahibi),
zindancıbaşı, düşman şahın kızı, kervancıbaşı ve gelin
kahramanın yanında ve yardımında bulunan bireylerdir.
Mektep hocası, Kasım'ın bacısı, hemşiresi ve berber
kurgu içinde önemli bir yer işgal etmeden adından söz edilen
şahıslar olurken Kasım' ın validesi, cadı kan, bir zenci olarak
anılan ve Kasım' ın annesiyle yasak ilişkisi bulanan şahıs ile
düşman şah, Baltacıoğlu Kel Vezir, cellatbaşı, kendilerine
karşı mücadele verilen, kötü nitelikli kimselerdir. Mücadele
bittikten sonra şahısların anlatı içindeki rolleri ve vasıflan da
değişebilmektedir. Düşman şah, kahraman tarafından kızı
alındıktan sonra kayınpeder olarak anılır.
Şah Kasım Hikayesinde kahramanla
ilişkileri
bakımından ağırlıkları bulunmamasına rağmen isimleri geçen
şahıslar da bulunmaktadır. Zindan esaretinde kahramanla
birlikte bulunanların bir birlerine hitaplarında Ahmet,
Mehmet diye seslenmeleri, Kasım' ın düğün evinde çalıp
söylerken İsmail ve Kel Mustafa isimlerinin geçmesi bunun
örnekleridir.
Kendilerinden birey olarak değil de topluluk halinde
bahsedilen şahıslar da vardır.
131
Vezirler,
şahın
maiyetindekiler,
şehzadenin
maiyetinde bulunanlar, Kasım' ın arkadaşları, şehzadenin
refikleri, arkadaşları, 40 kişi, 40 bahadır (esir düştüklerinde
40 biçare), ahali, dayeler, hizmetçiler, hademeler, cariyeler,
atlılar, kervanda bulunanlar kastedilerek söz edilen hocalar,
kervan, çocuklar, kadınlar, düğün halkı kahramanın
çevresinde bulunan toplulukları;
Adamlar (cadı karının
topladığı adamlar) Güveyin (Baltacıoğlu Kel Vezir' in) akraba
ve ehibbası, cellatlar, düşman şahın zindan kapısını bekleyen
adamlar, şahın maiyeti, askerler ise karşısında bulunan ve
mücadele etmek durumunda olduğu toplulukları anlatmak
üzere metinde yer bulmuşlardır.
Başta at olmak üzere hayvan kahramanlar anlatıda yer
almaktadır. Kasım ' ın atı Bengi boz, lisana gelip konuşan, her
güçlüğü aşmasında kahramana destek olan, fikir veren bir
yardımcı olarak görülmektedir. Kahramanın 40 yiğidinin
atlan, 40 katır, beygirler, keçiler, güzel kuşlar, köpek, tazı,
bülbül, ördek, kaz, şahin ve baz da adları geçen hayvan
kahramanlardır.
E. Şah Kasım Hikayesi'nin Zaman Unsurları
Hikayede kullanılan zaman ifadelerinin hiç biri tarih
zamanına karşılık gelecek şekilde kullanılmış değildir.
Çoğunlukla itibari denilebilecek ve masal metinlerinde
kullanılan zaman ifadelerinin edası bu metinde de görülür.
Metnin giriş kısmında kullanılan "Evvel zamanda"
kalıp ifadesi bilinmeyen geçmiş zamana işaret eder.
Kahramanın yolculuğu anlatılırken kullanılan "Az gidip çok
gidip dere tepe düz gidip nihayet bir gün . . . " ifadesi de
metnin, hikaye yerine masal olarak nitelendirilmesini
gerektirmeyecek olsa da masal karakterinden izler taşıdığını
gösterir.
132
Hikayede gün adı olarak sadece Cuma'nın yer
aldığını görürüz. "Cuma gecesi" derviş tarafından verilen
elmanın
ne
zaman
yenilmesi
gerektiği
anlatılırken
kullanılmıştır. Metinde geçen "yarım saat" ifadesi zamanın bir
gün için 24 saatlik dilimle anlatıldığının ve saatin dilimlerinin
kullanıldığının göstergesidir.
Zaman formelleri olarak üç, yedi ve kırk sayılarına
bağlı formeller metinde yer almıştır. Düğünün süresi üç
gündür. Şah Kasım ve bahadırlarının zindan esaretinin
müddetinden bahsedilirken hikaye metninin nesir kısmında
hep yedi "sene" olarak süre belirtilirken; manzum kısımlarda
yedi sene ile birlikte yedi "yıl" ifadesi de kullanılır.
Ömür, yedi sene, birçok seneler, seneler, iki sene,
günler ve haftalar, haftalar ile günlerce zaman ifadeleri,
çoğunlukla kahraman ile doğrudan ilgili olan uzun zamanı
gösteren ifadelerdir.
Bir an evvel, bir müddet, birkaç gün sonra, bu gün, bu
kadar zamandır, daha evvel, epey bir müddet, günlerden bir
gün, o güne kadar, yakın bir zamanda şeklindeki belirsiz
zamana dair ifadeler metin içinde sıklıkla görülür.
Şafak atma vakti, sabahleyin, akşamüzeri, akşam,
gece gibi bir günlük zaman diliminin vakitleri farklı
biçimleriyle metinde yer almıştır. Metinde "öğle"ye dair
kullanım yer almaz.
"Sonra", zaman edatı olarak ve olaylar arasındaki
geçişleri, bağlantıları kurmak için kullanılmışken metinde
"önce" zaman ifadesine yer verilmeyip "evvel" kullanımı
tercih edilmiştir.
Kırımlı Süleyman Sudi Bey'in dili kullanma gücü ve
üslubu hakkında fikir sahibi olmamızı da sağlayacak tezlik
ifadelerindeki çeşitlilik dikkat çekicidir: Ansızın, bir dakika
zarfında, birden bire, dakikasında, nagihani, o dakika.
Sürekliliği nakletmek için akşam sabah, her gün, sabah
akşam,
gece
gündüz
şeklinde
zaman
kalıplarına
133
baş
vuru
lmuştur. Aynı şekilde, ertesi gün ve ferdası gün gibi
aynı zaman dilimini anlatmak için farklı kelime tercihleri
metinde kullanılmıştır.
Eğlenme kelimesi "Eğlenip bir haber verin hocalar"
mısraı içinde oyalanma, " vakit geçirme anlamında hikaye
metninde yer almıştır.
F. Şah Kasım Hikayesi'nin Mekan Unsurları
Hikaye
metninde
mekanlar
adlarıyla
yer
almamışlardır, hiçbir yer adı zikredilmemiştir. Oğuz ili en
geniş mekan olarak ve sıklıkla anılırken hikaye kahramanının
babasının ve şah olduktan sonra da kahramanın hüküm
sürdüğü yerin bir şehir olduğunu anlarız.
Yer adı kullanmayan yazar, okuyucuya itibari
denilebilecek mekanları uzun uzadıya anlatmayı tercih
etmiştir: Pek uzak olmayan mahal, bu kadar büyük bir diyar,
Kanlı Kavak namında kızın bulunduğu memleket, Şehzade
Kasım'ın pederinin şah olduğu şehir. Oğuz ili yerine zaman
zaman memleket ve vatan tabirlerinin kullanıldığı da
olmuştur.
Seyahat sırasında kat edilen yollar, iller, şehir, şehrin
kenarı, civarı, sahralar da geniş açık mekanlar, şehrin
dışındaki meydan, yarış meydanı da dar açık mekan örneği
olarak metinde görülür. Dağlar, metnin manzum kısmında
kahramanın yaşadığı güçlükleri anlatan engel motifinin
ifadesini
güçlendirmek üzere işlev kazanmış olarak
karşımızda durur.
Kapalı mekanlar arasında geniş kapalı mekan olarak
saray ve saraya dair ayrıntılar hikaye metninde yer almıştır.
Saray' dan
Kasım' ın
kullandığı
odasıyla,
haremiyle,
bahçesiyle birlikte bahsedilir. Sarayın ayrıca "ev" diye de
nitelendirildiği
görülür.
Saray
dışında
anlatının
kahramanlarının statüsünü de göstermeye yarayacak şekilde
134
adı geçen ve ikametgah niteliğinde bulunan konaktan,
Akkavak güzelinin konağından söz edilir.
Aristokrat kahramanların ve onların dışındaki
şahısların yaşadığı yerler de ev, düğün evi veya hane şeklinde
anlatılır. Ahır, kale ve mektep ikametgahların dışında kalan
kapalı dar mekanlardır. Bu çerçevede sayılabilecek zindan ise
ikametgah olmasa da kahraman ve yiğitleri için yedi yıl
kalınan bir esaret mekanı olarak metinde görünmektedir.
Çeşme, pınar ve pınarın başı su ile ilgili mekanlardır.
Yazar tarafından sözü edilen, işlenen mekanlar,
anlatının kurgusunda kahramanın psikoloj isini, toplumun
sosyal ve ekonomik yapısını yansıtmak için, anlatıya konu
olan zaman ve şartların kültürel zeminini tayin etmek için
okuyucuya fikir verir202. Bu anlamda hikayede bahsi geçen
tarlalar yerleşik hayatın hüküm sürmesinin, tarımın ekonomik
değer oluşunun, konaklardan ve salondan söz edilmesi de yine
yerleşik hayatın, şehir hayatının dolayısıyla metnin hikaye
karakterinin göstergeleridir denilebilir.
G. Şah Kasım Hikayesi'nin Epizodik Metin
İncelemesi
Halk hikayelerinin belli bir plan dahilinde incelenmeleri,
giderek
"bu
tür
anlatıların
ortak
bir
şemaya
bağlanabilecekleri" fikrini doğurmuştur. Nitekim Fikret
Türkmen gerek derleme ve arşivleme, gerekse hikayelerin
202
Anlatılarda coğrafyanın, mekanın rolü ve önemi açısından
bk. : Yrd. Doç. Dr. Ömer Solak, "Vüs'at
O:
Bener'in Dost
Yaşamasız Adlı Kitabındaki Öykülerin Kurgusal Coğrafyası'',
Turkish Studies
-
Intemational Periodical For The Languages,
Literature and History of Turkish or Turkic, Volume
6/4,
Fall
20 1 1 ,
s.
79 1 .
135
yapısı üzerindeki yoğun araştırmaları sonunda söz konusu
ürünlerin dört bölümde incelenebileceklerini tespit etmiştir203 :
1.
Hazırlık bölümü
a)
Zaman
b)
Mekan
c)
Ailenin tanıtımı
d)
Çocuksuzluk
e)
Çare arama
t)
Ad verme
g)
Eğitim
2.
Aşık olma
a)
.Aşık olma
b)
Saz çalma ve şiir söyleme yeteneğini kazanma
c)
Sevgiliyi arama
3.
Sevgiliyi isteme ve engeller
a)
Memleketten ayrılma,
b)
Sevgilinin başkasıyla evlendirilmek istenmesi
c)
Kahramanın geri dönüşü
4.
Sonuç
(
düğün)204
Biz de bu inceleme şemasını bazı değişiklikler
yapmak suretiyle esas alarak Şah Kasım Hikayesi 'nin
epizodik yapısını veriyoruz.
203
Yrd. Doç. Dr. Nerin Köse, "Türk Halk Hikayelerinde
Yapı",
Araştlrmalar
1,
Ankara, Milli Folklor Yayınları, 1 996, s. 23 .
204
Fikret Türkmen' i n hikaye incelemeleri için ortaya
koyduğu şema ve başka yapı inceleme modelleri için bk. : Y rd. Doç.
Dr. Nerin Köse,
age.,
s. 20-60.
136
1.
Hazırlık Epizotu
1.
Zaman
Şah Kasım Hikayesinde, yazılı hikayelerin gınş
kalıplarından olan "Raviyan-ı ahbar ve nakilan-ı asar şöyle
hikayet ederler ki . . . " (s. 3 .) girişi okurları geçmiş zamana
götürürken "evvel zamanda" ifadesi çoğunlukla masallara
özgü diyebileceğimiz "itibari" zaman unsurunun, başlama
kalıplarından birinin hikayede
kullanıldığını gösterir.
Hikayenin bütününü dikkate aldığımızda da zaman unsurunun
tarih zamanı ve belirli bir zaman kesitiyle değil, bilinmez bir
geçmişle ilgili olduğu söylenebilir.
2.
Mekan
Hikayenin girişinde mekan dolaylı olarak, şahın
tanıtımıyla karşımıza çıkar. "Oğuz İli şahlarından . . . "
ifadesiyle mekan anlaşılır. Hikayede mekana dair unsurlar
açık ve konvansiyoneldir. Hikayede en çok geçen mekan adı
"Oğuz İli"dir (s. 3 , 22, 23 , 34 vd.) . Oğuz ili dışında "Düşman
olan şahın memleketi" (s. 20.) ve "Düşman şahın şehri" (s.
44.), pek uzak olmayan bir mahal (s.
8)
şeklinde yine
"itibari"
diyebileceğimiz
mekan
anlatım
tercihleri
görülmektedir.
Anlatıda olaylar çoğunlukla açık geniş mekanlarda
geçerken saray, mektep ve başkahraman Şah Kasım ile
yiğitlerinin yedi yıl kaldıkları zindan da hikayenin
kurgusunda fonksiyonel karşılıkları olan geniş ve dar kapalı
mekanlar olarak dikkat çeker.
3.
Ana - Baba (Ailenin tanıtımı)
137
Dede
Korkut
anlatılarının
bütün
boylarında
başkahramanlar bir bey veya han ailesine mensuptur. Bu
yönüyle Dede Korkut anlatılarının idareci ve aristokratları
konu edindiği anlaşılmaktadır. Şah Kasım Hikayesinde de ana
"Hanım Sultan" ve baba da "Oğuz ili şahlarından" (s. 3 .) diye
tanıtılır.
4.
Çocuksuzluk
Metinde çocuksuzluk "Oğuz İli şahlarından birinin
izdivacından sonra seneler geçtiği halde hiç evladı dünyaya
gelmemişti." (s. 3 .) şeklinde verilir. Çocuk sahibi olmak
istemeleri iki nedene bağlanarak nakledilir: Ana babanın
ölümünden sonra arkalarından dua etmesi ve devredilecek
saltanat ile
miras
kalacak servete sahip olması için.
5.
Çocuksuzluğa Çare Arama
İhtiyar veziri, çocuksuzluk nedeniyle derin üzüntüye
düşen şahın huzuruna çıkar ve "Efendim Cenab-ı Hakk'ın
hazinesi büyüktür. İnşallah yakın bir zamanda size bir evlat
ihsan eder. Eğer arzu ederseniz bir müddet seyahate çıkalım,
belki ağzı hayırlı bir adama tesadüf eder ve hayır duasını
alırız" (s. 4.) diye
teklifte bulunur.
Çareyi
Allah 'tan bekleme
esastır. Dua, seyahat ve "ağzı hayırlı" adam çocuk sahibi
olmada birçok başka hikayede de görülebilecek vasıtalardır.
Seyahatleri sırasında aniden ortaya çıkan derviş,
tebdil-i kıyafet geziyor olmalarına rağmen şah ve veziri tanır,
dertlerini bilir, dermanı söyler. Cebinden çıkardığı elmayı
şaha vererek bir Cuma gecesi sultan hanım ile birlikte soyup
yemelerini, elmanın kabuklarını da bindikleri kısrağa
138
yedirmelerini söyler. Şah, söylenenleri yerine getirir, şahın
oğlu, kısrağın tayı olur (s. 4, 5.)
6.
Ad Verme
Dede Korkut boylarından Kam Pürenün Oğlı Bamsı
Beyrek'te "Ol zamanda bir oğlan baş kesmese kan dökmese
ad komazlardı " şeklinde ifadesini bulan kahramanlık ruhunun
ve epik üslubun Şah Kasım Hikayesi 'nde görülmediğinin de
delili sayılabilecek adlandırma ile karşılaşırız.
Şah Kasım Hikayesinde henüz doğum olmadan,
derviş tarafından adlar belirlenir: "Bu elmayı alıp
memleketinize avdet ediniz, bir Cuma gecesi elmayı soyup
sultan hanım ile yerseniz ve kabuklarını dahi bindiğiniz
kısrağa yedirirseniz, dokuz ay, dokuz gün, dokuz gece, dokuz
saat tamam olunca sizin bir oğlunuz olacağı gibi kısrak dahi
bir tay doğuracaktır. Çocuğun ismini Kasım koyunuz lakabı
dahi Bey Böyrek olacaktır. Tayın ismini de Bengiboz
koyunuz! (s. 5 . ) Hikayede derviş ad vermek için tekrar
ortaya çıkmaz205, doğumlar gerçekleşince hemen isimler
verilir (s. 6).
7.
Eğitim
Halk hikayelerinde iki farklı eğitim görülür: İlmi
eğitim ve silah eğitimi. Hikayenin konusu ve üslubu
çoğunlukla eğitim hususunda belirleyici rol oynar. Şah Kasım
Hikayesini bu yönüyle değerlendirdiğimizde sadece ilmi
205
Bamsı Beyrek boyu ve Bey Böyrek hikayelerinde
doğumdan yıllar sonra (çoğunlukla yedi, bazen on yıl vb.) derviş
tekrar gelerek ad verir. Örnek için bk.: Prof. Dr. Saim Sakaoğlu,
Dede Korkut Kitabı İncelemeler - Derlemeler - Aktarmalar
il,
Konya, Selçuk Üniversitesi Yaşatma ve Geliştirme Vakfı, 1 998,
s.960.
139
eğitimden ve dolaylı olarak bahsedildiğini söyleyebiliriz.
Kahramanlık hikayelerinde kimi zaman silah eğitimiyle
birlikte ilmi eğitimden de söz edilirken Şah Kasım
Hikayesinde eğitim "Çocuk sekiz on yaşına kadar geldiği
zaman mektebe ve tahsil-i ilme başladı." (s. 6) şeklinde geçer.
Nasıl bir eğitim verildiği konusunda da ayrıntı yer almaz.
8.
Entrika ve tertipler
Kasım, mektepten geldiği bir gün, her zaman olduğu
gibi sevmek için tayının yanına gider. Tay, dile gelir ve
annesinin bir zenci ile görüştüğünü bildirip onu engellemesini
söyler (s . 6). Annesi, odasında iri vücutlu bir zenci ile
yakalandığından
ve
Kasım' ın bu
durumu
babasına
söyleyebileceği endişe ve korkusuyla türlü entrika ve
tertiplere başvurur. Kasım' ı uzaklaştırmak veya ortadan
kaldırmak için çareler arar. Önceden tanıdığı bir cadı karıyı
saraya çağırır, onun düşündüğü tertipleri uygulamaya
koyarlar.
Yemeğine zehir konulması, zehirli gömlek
giydirilmesi hilelerine başvururlar, her seferinde Kasım, atı
Bengiboz'un olacakları bildirip uyarması sayesinde canını
kurtarır (s. 7-8).
Cadı karı üçüncü çare olarak Akkavak güzeli
sayesinde Kasım 'dan kurtulma yolunu önerir (s. 8). Akkavak
güzeli kendisiyle evlenmek isteyen delikanlıları ileri sürdüğü
şartları
yerine
getiremedikleri
ıçın başlarını
alarak
öldürmektedir (s. 8-9). Kasım'ın Akkavak güzeline karşı ilgi
ve merak duymasını sağlayarak ortadan kaldırılması da bir
başka tertip örneğini teşkil ederken, diğer taraftan hikaye
kurgusunda aşık olma epizoduna geçişi de sağlar.
140
il.
Aşık Olma Epizotu
Şehzade Kasım'ın Akkavak güzeline ilgi duyması bir
resim vasıtasıyla sağlanır. Kasım' ın mektepten dönüşünde,
sarayın önünde verdiği fikir neticesinde sultan hanımdan bin
altın alan cadı karının etrafında toplanan kalabalık ve
ellerindeki Akkavak güzelinin resmi ile hakkında anlatılanlar
kendisinde merak uyanmasını sağlar. Ne olduğunu anlamaya
çalışan şehzade, ileri sürdüğü üç şartı ne olursa olsun
karşılayıp Akkavak güzelini alıp getireceğini söyler (s. 8-9).
Şah Kasım Hikayesi 'nde, şehzadenin aşık olduğundan söz
edilmez, aşk, telaffuz edilmeden, adı anılmadan vardır.
"Kulaktan duyma" ve "Kızın resmini görerek" aşık olma söz
konusudur.
ili.
Sevgiliyi İsteme ve Engeller Epizotu
Şehzade Kasım, Akkavak güzelinin resmını gorup
hakkında anlatılanları dinleyip uyanan isteğiyle harekete
geçer. Şehzade kendisini engellerin beklediğini bilir, ama
hangi engellerle karşılaşacağından habersizdir. Şehzade
Kasım, kendisiyle evlenmek isteyenler için üç şart ileri süren
kızın engellerinden önce, bu engellerle karşılaşmaması için
ikaz niteliğindeki engelleme gayretleriyle karşılaşır.
1.
Engellerin Engellenme Gayretleri
1.a.
Babanın Engelleme Gayreti
Şah, oğlunu karşılaşacağı zorluklar, hatta canından
olma tehlikesi karşısında engellemek ister. Şehzade Kasım,
babasının engellemesi karşısında gitme kararından vaz
geçmez ve şah çaresiz izin verir (s. 1 0). Hikayede, anlatıya
yeni bir yön veren memleketten ayrılma durumu şöyle
anlatılır: "Şehzade Kasım, peder ve validesiyle vedalaşıp
141
kendisiyle büyüyen Bengiboz' a binerek yola revan olup gitti.
Birkaç gün bu suretle neredesin zalim kız ! . diye gidip nihayet
bir gün Kanlı Kavak güzeli namında kızın bulunduğu
memlekete vasıl oldu" (s. 1 0). Daha önce kendisinden
Akkavak güzeli olarak bahsedilen kızdan "Kanlı" diye söz
edilmesi engellerin zorluğu hakkında okuyucı.ıda algı
yönelmesini de sağlayan bir unsur olarak dikkat çeker.
1.b.
Yaşlı Kadının Engelleme Gayreti
Şehzade Kasım, kızın memleketine ulaşınca geceyi
geçirmek için misafir olduğu yaşlı kadına gelme nedenini
açıklar. Kadın, şehzadeyi engellemek ister, ama gayretinde
başarılı olamaz: "Akkavak güzelinin kanlı ve zalim bir kız
olduğunu, şimdiye kadar pek çok gençleri mat ettiğini beyan
ve hikaye ederek bu sevdadan vaz geçmesini söyledi ise de
Şehzade Kasım kabul etmeyerek:
- Valide, ben şehzadeyim. Peder ve validemi, memleketimi
terk ederek o kız ile görüşmek için geldim. Ya mağlup olurum
yahut da onu mağlup ederek beraber alıp giderim! diye
fikrinde musır olduğunu beyan etti ( s. 1 1 ).
2.
Kızı Alabilmek İçin Öne Sürülen Şartlar
Şehzade Kasım, evinde misafir olarak kaldığı yaşlı
kadın vasıtasıyla Akkavak güzelinin, kendisine talip olanlar
için öne sürdüğü şartları öğrenir. Şartların neler olduğunu
soran yaşlı kadına Akkavak kızı "Valide, bütün cihan bilir ki
benim üç şartım vardır. Her kim bunların üçünü de icra ederse
ben onunla evlenerek bu hale hatime çekeceğim. Aksi
takdirde başlarını kesmekte devam edeceğim! cevabını verdi ..
Kadıncağız Akkavak güzeline:
Mademki öyledir; şartlarınızı söyleyiniz de kendisine
(s. 1 1 ) bildireyim! dedi. Akkavak güzeli :
142
Şartlarımdan birinci at yarışı, ikinci taş atmak,
üçüncüsü de güreştir. Git kendisine böyle haber ver. Yarın
sabah hazır olsun ! dedi. Kadıncağız melül ve mahzun
hanesine avdet ederek Şehzade Kasım' a Akkavak güzelinin
söylediklerini hikaye etti (s. 1 2).
İlk şart olan at yarışında Şehzade Kasım, manevi
gücün desteğiyle ve Bengiboz sayesinde galip gelir: " . . .
şehzade Kasım duasını itmam ettikten sonra tekrar atına
binerek koşturmaya başladı, Bengiboz, kuş gibi uçarak
Akkavak güzelinden evvel yarış meydanına erişti. Ahalinin
meserreti kıyas kabul etmeyecek bir dereceyi bulmuş idi,
Bengiboz'u, Akkavak güzelinin konağındaki ahırlardan birine
çektirdi. Aradan yarım saat geçtiği halde Akkavak güzeli, güç
hal ile yarış meydanına gelebilmiş idi (s. 1 6).
İkinci şart olan taş atma yarışını da Şehzade Kasım
kazanır. Akkavak güzeli, ilk taşı delikanlının atmasını teklif
eder, şehzade kabul etmez. Delikanlının attığı taşlar, kızın
attıklarından çok daha ileri düşünce bu yarışta da kız yenilmiş
olur (s. 1 6- 1 7).
Üçüncü şart güreşte galip gelmektir.
Güreş
müsabakası oldukça zorlu geçer. Akkavak güzeli ilk hamlede
şehzadeyi mağlup eder ve galibiyetini, delikanlının at yarışını
kazanmasının bedeli sayar, ikinci defa kazandığı güreşi taş
atma · yarışının karşılığı olarak değerlendirir, son güreş ise
bütün yarışların galibini belirleyecektir.
Bengiboz'un verdiği taktikle şehzade, Akkavak
güzeline hücum ederek memelerini sıkıp kızı yere yatırır ve
mağlup eder. Akkavak güzeli, Şehzade Kasım' ın münasip eş
olduğunu kabullenip206 ne kadar cariyesi varsa azad eder,
206
Kasım 'ın bu şartları yerine getirmesi evliliği, alplara
mahsus evliliği hak etmesi anlamına gelmektedir." Alplara mahsus
evlilik, epik baş kahramanın kendisine uygun eşi arayıp bularak her
türlü şartı yerine getirip, sınavlardan geçtikten sonra onunla
evlenmesidir." bk.: Kıdırbayeva, Burul - Abdıkerim Muratov
143
emlakini satıp kıymetli eşya ve mücevherlerini 40 katıra
yükletip şehzade ile birlikte delikanlının babasının şah olduğu
şehre giderler ( s.
1 8).
3.
Memleketten Ayrılma ve Kahramanın Esir Düşmesi
3.a. Memleketten Ayrılma
Şehzade
Kasım' ın
karşılaştığı
engelleri
aşıp
memleketine geri dönmesi, annesi ile cadı karının yeni
planlarını icraya koymalarını gerektirir. Halk hikayelerinde
kahramanın memleketinden ayrılması, uzaklaşması yaşanacak
olaylar ve anlatı kurgusu açısından önemlidir. Halk
hikayelerinde anlatının kahramanının epik karakterli bir
kahramanlık mı göstereceği, yoksa aşk nedeniyle mi hareket
edeceği, yani memleketinden ayrılma nedeninin ne olduğu
anlatının konusu ve niteliği için belirleyici özellik gösterir
denilebilir.
Şehzade Kasım' ın memleketinden ayrılması, annesi
ve cadı karı tarafından, ortadan kaldırılmak üzere tertiplenen
planların devamı niteliğinde bir nedene dayanır. Şehzadenin
annesi ile cadı karı arasında geçen konuşmalar bu durumu
açıklar:
Bu defa da kurtuldu, şimdi ne yapacağız ! diye sual (s.
1 8)
edince cadı kan :
Hele gelsin bakalım. Bir de bizim düşmanımız olan
şahın kızını getirmesi için iğfal ederiz! diye karar verdiler (s.
1 9).
Şehzade Kasım: "Gördünüz mü valide. İşte mağlup olmaz
Akkavak güzelini mağlup edip getirdim!" deyince validesi:
(Aktaran: Mehmet Aça )
,
"Alplara Mahsus Evlilik",
Milli Folklor,
Bahar 1 998, S. 37, s. 78.
144
"Oğlum bir kız getirmışsınız ne olabilir. Eğer yiğit iseniz
düşmanımız olan şahın kızını git getir ki o vakit sizin kuvvet
ve şecaatinizi tasdik edeyim! " dedi (s. 1 9). Bunun üzerine
şehzade Kasım, onu da getirim diyerek kendi dairesinde
birkaç gün dinlenir, anne ve babasından izin alarak Akkavak
güzeli ile vedalaşır ve birkaç gün sürecek yolculuğa çıkar,
memleketinden ayrılır.
3.b.
Kahramanın Esir Düşmesi
Şehzade Kasım ve yanındaki 40 yiğit, düşman olan
şahın memleketine ulaştıklarında vakit gecedir, kale kapıları
kapalıdır. O gece orada istirahat edip sabah erkenden kaleye
girmek için atlarının gemlerini kollarına takarak uykuya
dalarlar. Hikayede başkahraman ve yiğitlerinin baskına
uğrayıp esir düşmeleri şöyle anlatılır: "Çünkü o diyara giden
her yolcu yetiştiği gün uykuya yatarsa 40 gün kadar uyanmaz
imiş. Bu zavallılar da uyudular ve sabahleyin kalkmaya
muvaffak olamadılar. Ertesi gün sabahleyin düşman şah kale
civarındaki köşküne çıktığı zaman gördü ki kale civarında pek
çok atlı var. Hemen maiyetine gidip bunların kim olduklarını
anlamak için asker gönderilmesini emretti. Şahın emri ile
giden askerler gelip bu biçareleri uykuda oldukları halde esir
edip getirdiler." (s. 20) Bu baskın ve esaretten şehzade
Kasım'ın atı Bengiboz haricinde kurtulan olmaz ve yedi sene
sürecek zindan hayatları başlar (s. 2 1 ).
4.
Sevgilinin Başkasıyla Evlendirilmek İstenmesi · ve
Kahramanın Durumu Öğrenmesi
Şehzade Kasım ve beraberindeki 39 yiğidi yedi yıl
zindanda tutan şahın, maiyetine esirlerin tıraş edilmelerini
emretmesiyle hikaye yeni bir yön bulur (s. 2 1 ) . Zindan ve
145
karanlıkla birlikte güneş ve ışık hikayede yer almaya başlar
ki; bu kurtuluş için ümit yollarını da gösterir.
Şehzade Kasım, yaklaşmakta olan kervanı bekler,
geldiği zaman kervancıbaşı ile manzum olarak söyleşir,
sırasıyla Oğuz İli 'nden, ana babasından, Akkavak güzelinden
ve Bengiboz'dan haber alır (s. 23, 24). Şehzadenin aldığı
haberler olumsuzdur, hele de
Biz gelmeden pazarlığı kurdular
Kimden kime nasip oldu dediler
Baltacıoğlu Kel Vezire verdiler
İşte böyle gördüm illeriniz[i] (s.24)
diye kervancıbaşı Akkavak güzeli ile Baltacıoğlu Kel Vezirin
evlilik hazırlığında olduğunu bildirir.
iV.
Kahramanın Dönüşü ve Tekrar Ortaya Çıkması
Epizotu
1.
Kahramanın Yardım Alması ve Dönüşü
Şehzade Kasım, aldığı haberlere üzülerek ağlamakta
iken düşman şahın kızı, delikanlıyı görür, meraklanır.
Zindancıbaşını söylediği sözlerle, verdiği bir kese altınla ikna
eden şahın kızı zindancıbaşından yararlanarak delikanlı ile
görüşmenin ve ona yardım etmenin yolunu açar. Şehzadenin
kendisi için geldiğini anladıktan sonra da kurtuluş çaresini
gösterir (s. 24-28).
Şahın kızı tarafından kahramanın nasıl kurtulacağı,
arkadaşlarını nasıl kurtaracağı belirlenmiştir. Kahramanın
hikaye akışı içinde kadınların doğrudan veya dolaylı olarak
yönlendirilmeleriyle harekete geçtiğinin bir başka göstergesi
de kurtuluş için verilen fikir ve gösterilen yardımlardır. Şahın
kızı, memleketine gittikten 40 gün sonra geri dönmesi şartıyla
146
delikanlıya yardım edecektir (s. 28). Babasının ateşten çok
korktuğunu ve ateşle tehdit edilmesini söyler. Mahpuslar
teslim edileceğinde 40 kişi olmaları gerekirken sayının 39
olduğunu görüp eksik olan mahpus yerine kendisinin talep
edilmesini, böylece bütün arzularına kavuşacağını bildirir.
Şehzade Kasım, yaşanacakları hapiste olan arkadaşlarına
anlatır, sabretmelerini söyler ve zindancıbaşını takip eder,
kale duvarından bir iple sarkarak kurtulmuş olur (s.29-30).
Kahramana dönüş yolundaki yardımların başlangıcı
düşman şahın kızı ve zindancıbaşının katılımıyla olurken,
diğer taraftan memlekete ulaşabilmesi de kahramanın atı
Bengiboz'un imdada yetişmesi ve yardımlarıyla mümkün olur
(s. 32). Bengiboz da yaralı ve yardıma muhtaçtır. Kahramanın
Hızır'ı şiir ve dua ile çağırması sonucunda bir derviş ortaya
çıkar, yaralarına okuyup üfler, at iyileşir, derviş gözden
kaybolur (s. 34). Gerçekleşen yardımlar sayesinde şehzade
Oğuz İli 'ne dönebilir.
2.
Kahramanın Tekrar Ortaya Çıkması
Kahramanın memleketinden ayrılmasının üzerinden
yedi yıl geçmiştir. Varlığına bağlı olarak cereyan eden olaylar
yön değiştirmiştir, daha doğrusu şehzadenin öldüğü
düşünülmektedir. Kahraman, memleketinde (hikaye metnine
göre saçı sakalı uzadığından ve fakir bir derviş kılığında
geldiğinden) tanınmaz (s. 34-35, 37). Akkavak güzeli,
Baltacıoğlu Kel Vezirle düğündedir, kız kardeşi, ağabeyini
tanımaz, annesi şehzadenin tamburası istenildiğinde oğlundan
yadigar olduğunu söyleyip vermek istemez ( s. 3 7).
Şehzade Kasım düğün evine gider, düğün adetleri icra
edilirken dahil olur. Damadın evinde ortaya konulan kabağın
silahla nişan alınıp vurulmasında muvaffak olur. Kabağı
vurana büyük bir hediye verilmektedir, şehzade, damadın
takkesini ister, alır, damadı mat eder (s. 36).
147
Kahramanın ortaya çıkması ve tanınması düğün
evinde olur. Önce erkeklerin bulunduğu kısımda tambura
eşliğinde şarkılar söyleyen derviş (şehzade Kasım), daha
sonra da kadınların ricasıyla onların yanında çalıp söylemeye
başlar. Oğlu zindanda olan İsmail'i ve annesini (s. 38), Kel
Mustafa ve hanımını (s. 39), tanıdığını belli edecek şeyler
söyler. Vezir, dervişin (şehzade Kasım) harem dairesinde
olduğunu şikayet üzerine öğrenince hiddetlenir ve kafasının
kesilmesi emrini verir (s. 39-40).
Kahraman, çalıp söyleyerek, başını kesmek üzere
gelmiş olan cellatları oyalar (s. 40). Kendisini dinlemeye
gelen Akkavak güzeli, söylenenlerden dolayı bu dervişin
şehzade Kasım olabileceğinden şüphelenir, bu düşüncesi
metinde kadınlar arasındaki konuşmalarla verilir:
"Bu derviş benim kanlı olduğumu nereden biliyor diye
düşünmeye başladı ve bu düşünce ile yanında bulunan
kadınlara:
Acaba bu derviş Şehzade Kasım mıdır diye sual
eyledi ise de kadınlar:
Neye bu suretle düşünüyoruz. Şehzade Kasım'ın
kemikleri bile çürümüş olmalıdır!" (s.4 1 ).
Cellatlar, başını vurmak üzere iken derviş (şehzade
Kasım) kimliğini açıklayarak ortaya çıkar:
Müsaade ediniz şu geline dahi bir beyit söyleyeyim de
sonra istediğiniz gibi hareket ediniz! diyerek Akkavak
güzeline: (s.42)
Ağalar hançerden aktır bileğim
Hak yanında kabul olur dileğim
Beyazlar mı giydin benim meleğim
Seni gelip görmek idi dileğim
148
*
Cellatbaşı hançerini koy kına
Şehzadedir çıktı şimdi karşına
Gidin haber verin Şah babamıza
Derviş değil ben Şehzade Kasımım
deyince cellatlar karşılarındakinin Şehzade Kasım olduğunu
anlayarak derhal firar ettiler (s. 43).
V.
Sonuç Epizotu
Şah Kasım Hikayesi mutlu son ile biter. Şehzade
Kasım, korkusundan saklanmış olan Baltacıoğlu Kel Vezir'i
buldurur, affeder, hatta babasının da müsaadesini alarak kız
kardeşiyle evlendirir (s. 42-43).
Şehzade Kasım, düşman şahın şehrine giderek daha
önce planlandığı şekilde mahpusları kurtarır (s. 43-45).
Dönüşlerinin ilk haftasında büyük bir düğün yapılır ve
şehzade, Akkavak güzeli ile ardından ertesi hafta da yeni
nişanlısı olan düşman şahın kızı ile gerdeğe girer. Şehzade
Kasım ile birlikte yedi sene hapis kalmış olan yiğitler de
hasretlerine kavuşurlar ( s. 4 7).
İki sene sonra şehzade Kasım'ın babası hastalanır,
ölür. Bütün vezir vüzera ve ahali şehzadeye, şah olması için
biat ederler. Kasım, şah olur. Senenin altı ayını
kayınpederinin yanında, diğer altı ayını da Oğuz İli 'nde
geçirip mesut bir ömür sürer (s. 48).
H. Alpamıs, Bamsı Beyrek, Bey Böyrek ve
Şah Kasım Anlatılarının Epizodik İnceleme
Tablosu
149
Anlatı metinlerinin epizot incelemelerini tablolar
halinde vererek karşılaştırmanın daha açık görülebilmesi
hedeflenmiştir. () işaretleri arasında hangi açıdan konuya
yaklaşıldığı belirlenmiştir. - işareti bulunan yerler, metnin
ilgili kısmında bir bilgi verilmediğini ifade etmektedir.
İncelemeye esas tuttuğumuz dört anlatının her birinin,
bir birinden az çok farklı çeşitlemeleri bulunmaktadır ve o
çeşitlemeler değerlendirildiğinde de dil ve anlatım özellikleri
bakımından, isimlendirmeler, olayların gerçekleşme sırası ve
nedenleri açısından bazı değişiklikler görülebilir.
Şah Kasım Hikayesi, konumuzun odağını teşkil
ettiğinden düzenlemede bu metin esas alınmıştır, olayların
gerçekleşme sırası aynı olmayabilmektedir. Tabloda Alpamıs
Destanı207, Alpamıs; Kam Pürenün Oğlu Bamsı Beyrek
Boyı208, Bamsı Beyrek; Bey Böyrek Hikayesi209; Bey Böyrek
ve
Şah Kasım Hikayesi210
de Şah Kasım olarak
kaydedilmiştir. Tablolar epizotlara göre ayrı ayrı başlıklar
altında verildikten sonra gerekli görülen açıklamalar
yapılmıştır.
207
Metnin tamamı için bk.: Prof. Dr. Fikret Türkmen -Yrd.
Doç. Dr. Metin Arıkan (haz. ),
Kazak Destanları
-
8
Alpamıs ve
Kambar Batır,
Ankara, Türk Dil Kurumu, 20 1 1 , s. 37- 1 73 .
208
Metnin tamamı için bk. : Muharrem Ergin,
Dede Korkut
Kitabı
-
1,
8. bs., Ankara, Türk Dil Kurumu Yayınları, 20 1 1 ,
s.
1 1 6- 1 53 .
209
Metnin tamamı için bk.: Saim Sakaoğlu, "Bey Böyrek
Hikayesinin Bayburt Rivayeti",
Türk Kültürü Araştırmaları,
yıl:
1 966-1 969, (Ankara 1 973), C. 3-6, s. s. 1 70 - 1 80.
2 1 0
bk.: Bu kitapta ilk defa olarak Latin harfleriyle verilen
Şah Kasım Hikayesi Metni.
150
1.
Hazırlık Epizodu Tablosu
Anlatının
Alpamıs
Bamsı
adı
Zaman
Eski
zamanda
-
Jiydeli
Baysın
Mekan
bozkırı,
-
Konırat21 1
denilen el
Ana-Baba,
Ailenin
I
tanıtımı
Analık /
-
(Anne /
Bayböri
Pay Püre Big,
Pay Piçen Big
Çocuksuzluk
Bayböri 'nin
(süresi)
80.
yaşına
-
kadar
Bey Böyrek
Şah Kasım
Vaktin
Evvel
birinde
zamanda
-
Oğuz İli
- / Bir
Hanım
padişah
Sultan / Şah
-
Seneler
2 1 1
Kazak cüzlerinden Orta Cüz, altı boydan (Kıpçak, Argın,
Nayman, Kerey=Girey, Vak=Yak ve Konğırat) meydana gelmiştir.
Irgız ve Turgay nehirlerinden Sir Derya'ya kadar ve Altay ile
Tarbatağay Dağları'ndan Balkaş Gölü'ne kadar uzanan toprakları
kapsıyordu. bk. : Baymirza Ha yit,
Türkistan Devletlerinin Milli
Mücadele Tarihi,
Ankara, Türk Tarih Kurumu, 1 995, s.24. Bu altı
boy adından biri olan Konğırat, boy adı olmakla birlikte bu boya
mensup olanların yaşadığı yeri anlatmak için Alpamıs Destanı 'nda
"Konırat denilen elinde" şekliyle kullanılmıştır. . bk. : Türkmen,
Prof. Dr. Fikret-Yrd. Doç. Dr. Metin Arıkan (haz.
), Kazak
Destanları
-
8
Alpamıs ve Kambar Batır,
Ankara, Türk Dil
Kurumu, 20 1 1 , s. 38.
151
Çocuksuzluğa
Seyahat,
Seyahat,
çare arama
Seyahat,
dervişin
hayır dua,
(çare bulma
dua, toy
Dua
verdiği
dervişin
yolu)
kılma
elma
verdiği
elma
Ad verme
Şaştı Aziz
I
Dede
(Ad veren I
Oğul için
Korkut
I
Derviş
I
Derviş
I
Verilen ad I
Alpamıs,
Boz aygırlı
Kasım /
Lakap)
kız için
Bamsı
Bey Böyrek
Bey Böyrek
Okul, ok ve
Eğitim
-
-
yayla ilgili
Mektep
silah
eğitimi
Entrika ve
Kasım'm
tertip
Cadı
annesi ve
(yapanlar)
kocakarı
-
-
cadı karı
Metinlerde "zaman" unsuruna eski zamanda, vaktin
birinde, evvel zamanda gibi "itibari" ifadelerle yer verildiğini
görmekteyiz. Bamsı Beyrek boyunun hazırlık epizotunda
zaman ifadesi bulunmaz, ama metin içinde "Oğuz
zamanında"212 şeklinde yer alır. Yine aynı şekilde Bamsı
Beyrek ve Bey Böyrek metinlerinin giriş kısmında
zikredilmeyen mekanlar "Oğuz" veya "Oğuz eli" .şeklinde
metin içinde verilir.
Ana-babanın, ailenin tanıtıldığı kısımlarda Alpamıs
ve Şah Kasım metinlerinde babalar ile birlikte Analık ile
Hanım Sultan, yani anneler ısım veya unvanlarıyla
kendilerinden bahsedilen kadınlardır. Bamsı Beyrek ve Bey
Böyrek anlatılarında ise sadece babaların tanıtımı yapılmıştır.
2 12
Muharrem Ergin,
age.,
s.
1 29.
152
Alpamıs'ta baba adı Bayböri, Bamsı Beyrek'te baba adları
olarak Pay Püre Big ve Pay Piçen Big olarak verilirken Bey
Böyrek ve Şah Kasım'da isimleri zikredilmeden, bir padişah
ve şah şeklinde unvanlarıyla babalar tanıtılmıştır. Bamsı
Beyrek boyunda çocuğu olmayıp oğul isteyen Pay Püre Big
ve kız çocuk sahibi olmayı isteyen Pay Piçen Big'in adları
verilir, anne adlan yoktur.
Çocuksuzluk motifi ele aldığımız bütün metinlerde
ortaktır. Çocuksuzluğun çok uzun süredir devam ettiği
Alpamıs 'ta Bayböri 'nin 80. yaşına gelmiş olmasıyla, Şah
Kasım' da evliliğin üzerinden seneler geçmiş olmasına rağmen
çocuk sahibi olmayışları ile anlatılır.
Çocuksuzluğa çare aramada seyahate çıkma bütün metinlerin
ortak yoludur, seyahatin yanında hayır dua ve derviş
tarafından verilen elma da çare arayışta dikkat çeken unsurlar
olarak görünür.
Kahramanlara ad veren kişinin manevi güç sahibi olmak ortak
özelliğinin bulunması dikkat çecicid�r. Alpamıs 'ta Şaştı Aziz,
Bamsı Beyrek'te Dede Korkut, Bey Böyrek ve Şah Kasım'da
ise derviş, kahramana isim verir. Alpamıs 'ta kahraman ile
birlikte kız kardeşine de isim verilir. Şah Kasım'da
kahramana Kasım adıyla birlikte bir de lakap verilir: Bey
Böyrek
Ad vermenin zamanına gelince; Alpamıs 'ta ve Şah
Kasım'da doğumlardan önce adların verildiği, Bey Böyrek'te
yedi yaşında, Bamsı Beyrek'te ise kahramanlık gösterdikten
sonra ad koyma işinin gerçekleştiği anlaşılmaktadır.
Alpamıs ve Bamsı Beyrek metinlerinde eğitim konusu
işlenmemiştir. Şah Kasım'da sadece mektep eğitiminden söz
edilir, Bey Böyrek'te ise okul eğitimi ile ok ve yay ile ilgili
silah eğitimi de anlatılır.
Entrika ve tertiplerden bahsedilen anlatılarda kadın
tipler vardır: Anne ve cadı kan.
il.
Aşık Olma Epizodu Tablosu
Anlatının
Alpamıs
Bamsı
adı
Kızın adını
Kızın adını
Aşık olma
duyarak,
duyup
biçimi
mektubunu
kendisini
okuyarak
görerek
153
Bey
Şah Kasım
Kızın
Kızın
resmini
adını
görerek,
duyarak
hakkında
anlatılanları
Aşık olma epizotunda kahramanın aşık olma
biçimlerinden kızın adını veya hakkında anlatılanları duyma,
ele aldığımız metinlerin tamamında bulunur. Alpamıs'ta
ayrıca kızın yazmış olduğu mektubun, kahraman tarafından
okunması da etkilidir. Kahramanın aşık olması, incelediğimiz
Alpamıs, Bamsı Beyrek, Bey Böyrek ve Şah Kasım
metinlerinde ilk eşle ilgili ve sınırlıdır. İkinci eş olan düşman
idarecinin kızının aşkı tek taraflıdır. Kahramanlar esaretten
kurtulmak için yardımını gördükleri kızla evlenirler, ama kıza
aşık olmamışlardır. Aşk, bu anlamda anlatılarda hakim konu
ve uzun uzadıya anlatılan bir mevzu değil, bir kurgu unsuru
şeklinde kalmıştır denilebilir.
111.
Sevgiliyi İsteme ve Engeller Epizodu Tablosu
Anlatının adı
Alpamıs
Bamsı
Bey
Şah
Kasım
Engellerin
Bamsı
Kasım'ın
engellenmesi
Beyrek'in
babası ve
gayreti
Halk
babası, Oğuz
-
yaşlı
(engellemeye
beyleri
kadın
154
40
arşınlık
kuyudan At yarışı,
Kızı alabilmek
atlama,
için öne
At yarışı
At yarışı, ok
devler
taş
sürelen şartlar
atma, güreş
bahçesin
atmak,
den gül
güreş
getirme,
ok atışı
Babası
Bayböri
Annesi
Kahramanın
'nin yılkı
ve cadı
memleketten
atlarının
Otuz dokuz
Akkavak
karının
ayrılma
Kalmuk
yiğidiyle
kızını
tertibiyle
hanı
birlikte esir
düşman
(neden
Tayşık
düşmek
almak
şahın
açısından)
han
kızını
tarafından
getirmek
alınması
içki
Kahramanın
tesiriyle
Uyku /
esir düşme
kendinden
Bayburt
Uyku /
Uyku /
(esaret nedeni
geçme,
Hisarı
zindan
kale
/ yeri)
uyku /
zindan
Sevgilinin
başkasıyla
Baltacıoğ
evlendirilmek
lu Kel
Baltacıoğ
istenmesi
Ultan /
Yalancı oğlı
Vezir /
lu Kel
(evlendirilmek
Tortay
Yaltaçuk /
kervanda
Vezir /
istendiği kişi /
Bezirganlar
bulunan
Kervancı
durumu haber
Keloğlan
başı
veren)
155
"Engellerin engellenmesi gayreti" kahramanın
karşılaşacağı engel ve zorlukları göstermektedir. Bazı
anlatılarda bu durum, kahramanı yolundan alıkoyma,
kahramanın gitmesine karşı çıkma şeklinde görünürken bazı
anlatılarda da adeta yaşayacağı ve karşılaşacağı zorluklar
hakkında ikaz mahiyeti arz etmektedir. Bu ikazlar,
kahramanlık gösterilecek konular hakkında okuyucuyu
/
dinleyiciyi bilgilendirirken, anlatı kahramanı için ise cesaret
ve kararlılığını göstermenin yolunu açar. Bey Böyrek
Hikayesinde kahraman engellenmez. Bey Böyrek'in babası
Akkavak kızını aramaya çıkacak olan kahraman için "Eee . . .
Ben ne yapayım kendi gidip bulsun213" der.
Kızı alabilmek için öne sürülen şartlar fizik güç ve
aklı kullanmayı gerektirmektedir. Kahramanın atı, bu şartları
yerine getirmede kahraman kadar etkili bir rol üstlenmektedir.
Bamsı Beyrek ve Şah Kasım anlatılarında yarışmayı
gerektiren şartlar sevgili ile; Alpamıs ve Bey Böyrek'te ise
kıza talip olanlar arasında geçen mücadeleyi gösterir. At
yarışı, Alpamıs, Bamsı Beyrek ve Şah Kasım metinlerinde
ortak şarttır. Güreş ise Bamsı Beyrek ve Şah Kasım
anlatılarının at yarışıyla birlikte ortak şartlarındandır. Ok atma
şartı da Bamsı Beyrek ve Bey Böyrek'in karşılaştığı ortak
şartlardandır. Bamsı Beyrek'te ok atmada Bam Çiçek ile yarış
vardır. Bamsı Beyrek'in oku Bam Çiçeğin okunu yarar. Bey
Böyrek'te ise yarışma evlenilmek istenen kıza talip olan
adaylar arasındadır. Bey Böyrek anlatısındaki ok yarışı Selvi
kavağının başına konulan yüzüğün içinden okun geçirilmesi
esasına dayanır.
2 1 3
Saim Sakaoğlu, "Bey Böyrek Hikayesinin Bayburt
Rivayeti",
Türk Kültürü Araştırma/arı,
yıl: 1 966- 1 969, (Ankara
1 973),
C.
3-6, s. 1 59- 1 80. s. 1 72.
156
Evlilikle ilgili şartlar ilk eş olacak sevgiliyi elde
etmek içindir, ikinci eş olarak kahramanların nikahlarına
aldıkları eşleri için değil.
Kahramanın "Memleketten ayrılma" nedeni anlatılar
arasındaki farklılık noktalarından biridir. Alpamıs destanı ve
Bamsı Beyrek boyunda düşmanın verdiği zarar ve eksiklik
söz konusudur. Alpamıs, babasının yılkı atlarını Kalmuk hanı
Tayşık handan geri almak için memleketinden ayrılır. Bamsı
Beyrek otuz dokuz yiğidiyle birlikte esir düşerek
memleketinden ayrılmak zorunda kalır. Bey Böyrek ve Şah
Kasım hikayelerinde de sevgiliyi almak amacına bağlıdır. Şah
Kasım Hikayesinde kahramanın memleketinden ayrılması
annesi ve cadı karı tarafından gerçekleştirilen bir tertibe
bağlıdır. Amaç düşman şahın kızını getirmeye teşvik ederek
ve
bunu
başaramayacağı
düşünülerek
Kasım' dan
kurtulmaktır.
Ele alıp incelediğimiz bütün anlatılarda kahramanın
esir düşmesine neden olan "uyku"dur. Uykuda, gaflet halinde
yakalanan kahraman, bir zindan veya kalede tutsak olur.
Sevgilinin başkasıyla evlendirilmek istenmesi
epizotunda Alpamıs Destanı farklılık gösterir. Alpamıs
Destanı 'nda başkasıyla evlendirilmek istenen sevgili değil, eş
olarak görülür. Memleketinden ayrıldıktan sonra kendisinden
haber alınamayan Alpamıs'ın Gülbarşın eşiyle Ultan,
evlenmek üzeredir, düğün kurulmuştur. Alpamıs'ın babasının
amcaoğlu Kultay'ın biricik oğlu olarak destanda tanıtılan
Tortay, durumu Alpamıs'a haber verir214•
Bamsı Beyrek boyunda "Pay Püre 'yle Pay Piçen,
çocuklarını doğumlarından önce nişanlıyorlar. Anlatıdaki tüm
214
Prof. Dr. Fikret Türkmen -Yrd. Doç. Dr. Metin Arıkan
(haz.
)
,
Kazak Destanları
- 8
Alpamıs ve Kambar Batır,
Ankara,
Türk Dil Kurumu, 201 1 ,
s.
136 - 1 40.
157
sürtüşmenin, tüm çatışmanın bu nişanlanmanın bir evlilikle
sonuçlandırılması ya da sonuçlandırılmaması için ortaya
çıktığı düşünülürse, doğumdan önceki bu nişanlanmanın
önemi de ortaya çıkmaktadır. Anlatının evrenindeki tüm "iyi
güçler" bu iki çocuğun birleşmesine adanmış durumda.
"Böyle olmalı" diyor sanki anlatı215•
Karşılaştırmalı olarak ele aldığımız anlatıların evlilik
konusunda birleştikleri ortak noktaların iyi - kötü karşıtlığında
iyilerin, istedikleri evlilikleri gerçekleştirerek kazanmaları,
aile birliğini kurmaları ve böylelikle mutlu sona ulaşmaları
olarak görülmektedir.
iV.
Kahramanın Dönüşü ve Tekrar Ortaya
Çıkması Epizodu Tablosu
Anlatının adı
Alpamıs
Bamsı
Bey
Şah Kasım
Kahramanın
Düşman padişahın
Kafir
Düşman
Düşman şahın
yardım alması
kızı Karaköz,
Beyi 'nin
kralın
kızı,
ve dönüşü
hizmetçisi
kızı, Bamsı
kızı
zindancı başı,
(yardımcılar)
Keykuvat,
Beyrek' in
Kasım'ın atı
Alpamıs 'ın atı
atı Boz
Bengi boz,
Şubar, Gayıp
aygır
Hızır-derviş
erenler, Kırklar,
Kahramanın
Divane / düğün
Ozan /
Keloğlan
Derviş
I
düğün
tekrar ortaya
düğün
/ düğün
evi
çıkması,
tanınması
(hangi kılıkta
olduğu /
tanınma
2 1 5
Seyfi Karabaş,
Bütüncül Türk Budunbilimine Doğru,
İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, 1 999, s. 228.
158
Kahramanın tutsaklıktan kurtulmasında düşman
idarecinin (padişah, bey, kral veya şah) kızı yardımcı olur.
Kahraman, kendisine aşık olan ve yardım eden kıza
evleneceği sözünü vererek yardım alır. Kahramanların atları
da esirlikten kurtulup memlekete dönüş yolunda çok
etkindirler. Esaret gerçekleşirken kahramanlar, yanlarındaki
yiğitler ve yiğitlerin atları esir alınır. Kurtulup esarete
düşmeyen, zindandan, kaleden çıkışına kadar - genellikle yedi
yıl- kahramanı bekleyecek olan atlardır.
Kahraman ilk anda tanınmak istemediği için kılık
değiştirerek memleketine döner. Divane, Ozan, Keloğlan veya
Derviş kılığında düğüne gelir. Anlatının niteliğine göre adları
bildirilen kopuzu, sazı, tamburayı çalar ve düğün sırasında
asıl kimliği ile tanınarak tekrar ortaya çıkar.
"Dönüş (kahramanın geri dönüşü) şarkıları" tarihinin
büyük bir kısmı Alpamış 'ta ve Dede Korkut Kitabı 'ndaki
"Bozatlı Bamsı Beyrek"te bir bütün halinde tertip
edilmiştir216."
V.
Sonuç Epizodu Tablosu
Anlatının
Alpamıs
Bamsı
adı
Mutlu son,
Sonuç
murada erme
Mutlu
hain Ultan' ın
son,
öldürülmesi,
düğün
halkın birliğini
sağlama
Bey
Şah Kasım
Mutlu son,
Mutlu
düğünler,
son,
Kasım'a
düğün
şahlık
makamı
verilmesi
2 1 6
Albert Bates Lord, " Orta Asya ve Balkan Destanları
Arasındaki İlişkiler" (Türkçeye çeviren: Metin Ekici
), Türk
Kültüründe Nevruz Uluslararası Bilgi Şöleni (Sempozyumu )
Bildirileri,
(Yayına hazırlayan: Prof. Dr. Sadık Tural ), Ankara,
Atatürk Kültür Merkezi, 1 995, s. 275.
159
Alpamıs Destanı, Bamsı Beyrek Boyu, Bey Böyrek ve Şah
Kasım Hikayeleri hep mutlu son ile, düğünle biter. Alpamıs
Destanı 'nda hain Ultan öldürülür. Hikaye karakteri daha
baskın olan metinlerde ise hain öldürülmez, çoğunlukla
affedilir.
.
"
.
.
ŞAH KASIM HIKA YESl'NIN
METNİ
"Meşhur, eski ve meraklı bir hikayedir
Eski masallarımızdan:"
Raviyan-ı ahbar ve nakilan-ı asar şöyle hikayet
ederler
ki
evvel zamanda Oğuz İli şahlarından birinin
izdivacından sonra seneler geçtiği halde hiç evladı dünyaya
gelmemişti. Şah ile Hanım Sultan ziyadesiyle me 'yus olup
buna bir çare bulmak için çalışıyorlardı.
Günlerden bir gün Şah, harem dairesinde oturup
hanım sultan ile görüşmekte iken hanım sultan derin bir ah
çekip:
- Bu ne bedbahtlıktır ki çaresini bulamıyoruz! deyince şah
merak edip sebebini sual eyledi. Sultan hanım:
- Ne olacak! bu kadar zamandır Cenab-ı Hak bize bir evlat
ihsan eylemedi ve biz öldükten sonra yerimizde oturup hayır
dua eyleyecek kimsemiz yoktur. Evladımız olmayınca bu
kadar saltanat ve servetin ne ehemmiyeti var! dedi. Şah dahi
her vakit bu hali düşünmekte olduğundan derin bir ah çekerek
161
hiçbir söz söylemeden kendi (s. 3) dairesine çekildi. Günler
ve haftalar geçtiği halde dışarı çıkmadı.
Vezirler ve ahali, şahın böyle haftalarca meydana
çıkamamasındaki sebebin ne olduğunu bilmediklerinden bin
türlü rivayet çıkardılar. Vezirlerden biri birkaç defa huzura
çıkmak için müsaade istedi ise de kabul olunmayarak cevab-ı
red aldı. Ahali daha ziyade meraka düştüler.
Nihayet, şahın ihtiyar bir veziri ahaliyi bu halden
kurtarmak ve şahın derdini anlamak için huzura kabulünü rica
etti. Şah, ihtiyar vezirin ricasını kabul ederek huzuruna kabul
etti ve kalbinde olan bütün kederlerini söyledi. İhtiyar vezir,
bir müddet düşündükten sonra:
- Efendim Cenab-ı Hakkın hazinesi büyüktür. İnşallah yakın
bir zamanda size bir evlat ihsan eder. Eğer arzu ederseniz bir
müddet seyahate çıkalım, belki ağzı hayırlı bir adama tesadüf
eder ve hayır duasını alırız! dedi.
Şah, ihtiyar vezirin bu cevabından memnun olup
kalbinde bir ümit hissederek seyahate karar verdi ve o günden
itibaren tedarik görüp tebdil-i kıyafet ederek ihtiyar vezir ile
yola revan oldular.
Az gidip çok gidip dere tepe düz gidip nihayet bir gün
yorularak bir çeşmeye tesadüf edip istirahat için oturdular. Bu
sırada nagihani bir derviş zuhur edip yanlarına geldi: (s. 4)
- Selamün aleyküm şahım! Vezir ile seyahate çıkmışsınız.
Mübarek olsun! dedi. Şah ile vezir dervişin kendilerini nasıl
olup da tanıdığını ve böyle birden bire nereden geldiğini
düşünerek hayrete düştüler, vezir sabredemeyerek:
- Derviş baba bizim kim olduğumuzu bildin derdimizi dahi
bilirsin! dediği zaman derviş gülerek:
162
Evet efendim! Sizin evladınız olmadığı için seyahate
çıktınız! dedi. Şah ile vezir dervişin bu cevabından bütün
bütün hayrete düçar olarak biri birinin yüzüne bakmaya
başladılar. Derviş sözüne devam ederek:
İnşallah arzunuza muvaffak olursunuz ben sızın
derdinize çare bulurum! deyip, cebinden bir elma çıkarıp şaha
verdi:
Bu elmayı alıp memleketimize avdet ediniz, bir Cuma
gecesi elmayı soyup sultan hanım ile yerseniz ve kabuklarını
dahi bindiğiniz kısrağa yediriniz, dokuz ay, dokuz gün, dokuz
gece, dokuz saat tamam olunca sizin bir oğlunuz olacağı gibi
kısrak dahi bir tay doğuracaktır. Çocuğun ismini Kasım
koyunuz lakabı dahi Bey Böyrek olacaktır. Tayın ismini de
Bengiboz koyunuz! dedi.
Şah, dervişin bu sözlerinden memnun olup elmayı
aldı ve dervişe ihsanda bulunmak için elini heybesine sokup
bir avuç altın aldı. Dervişe vereceği zaman gördü ki dervişin
yerinde yeller esiyor. Şah (s.5) dervişin birden bire
kaybolmasından mükedder oldu ise de arzusuna nail
olduğundan memnun oldu.
*
*
*
Şah ile vezir memleketlerine avdet edip dervişin tarifi
vechile elmayı soyup sultan hanım ile yediler ve kabuklarını
dahi kısrağa yedirdiler. Hakikaten sultan hanım hamile kalıp
dokuz ay sonra nur topu gibi bir erkek çocuk doğurdu,
kısraktan dahi bir tay oldu. Dervişin dediği gibi çocuğa Şah
Kasım ve lakabına da Bey Böyrek ve taya da Bengiboz diye
isim koydular.
163
Çocuğa dayeler tayin edip çocuk ve tay bu suretle
büyümekte idiler. Çocuk sekiz on yaşına kadar geldiği zaman
mektebe ve tahsil-i ilme başladı. Çocuk her gün sabah akşam
tayın yanına gidip sever ve sonra peder ve validesinin yanına
gider idi. Şah Kasım bir gün yine mektepten avdet ettiği
zaman doğru ahıra gidip tayı yine sevdi. Gideceği zaman tay
lisana gelip:
Şehzadem şimdi sarayda valideniz bir zenci ile
görüşüyor. Gidip men ediniz! deyince çocuk düçar-ı hayret
oldu. Taydaki bu hali ilk defa olarak görüyordu, derhal süratle
saraya avdet edip doğıuca validesinin odasına koştu. içeri
(s.6) girdiği zaman tayın dediği gibi validesinin yanında iri
vücutlu bir zenci gördü ve bir kenara çekilip düşünceye daldı.
Validesi çocuğun böyle ansızın yanlarına gelip esrarına vakıf
olduğunu görünce bir gün pederine söyler havfıyla başından
def etmek veyahut ortadan kaldırmak için bir çare düşündü ve
kendi kendine bir şeye karar vermiş olmalı ki hiçbir şey
söylemeyerek süküt etti, çocuk kendi odasına gittikten sonra,
evvelce tanıdığı bir cadı karıyı saraya celp ettirerek bu hale ne
yapılmasını sual ettiği zaman cadı karı:
Sultanım! Yarın çocuk mektepten geldiği zaman
yemeğine zehir katıp yediriniz. Bu suretle kurtulmuş
olursunuz! cevabını verdi. Sultan hanım, cadı karının bu
sözlerinden memnun olup ertesi gün çocuğu zehirlemeye
karar verdi.
Ertesi gün şehzade mektepten avdetinde tayın yanına
uğradı, tay yine lisana gelip:
Şehzadem zinhar bugün evde yemek yemeyiniz.
Çünkü zehir katılmıştır. Eğer valideniz ısrar edecek olursa
bugün hocamızın evinde kızı bize yemek ikram etti karnım
164
toktur cevabını veriniz! dedi. Çocuk saraya avdet edip yukarı
çıktığı zaman validesi karşılayarak:
Vah benim yavrumun kamı acıkmış. Getirin yemeğini
yesin diye hizmetçilere emrettiği zaman çocuk: ( s. 7)
Valideciğim bugün arkadaşlarımız ile birlikte
hocamızın hanesine gittik. Hocamızın kızı yemek ikram etti
kamım toktur, dedi. Validesi gördü ki o günkü hilesi boşa
çıktı. Ertesi gün tekrar cadı karıya müracaat ederek bir çare
sual etti. Cadı kan:
Bugün mektepten avdetinde giydiği gömleği
zehirleyip giydiriniz! diye cevap verdi ve öyle yapmaya karar
verdiler.
Şehzade mektepten avdetinde yine tayın yanına gidip
yemek meselesini anlattı. Tay yine lisana gelip:
Şehzadem bugün de giyeceğiniz gömleği zehirlediler!
dedi. Şehzade meseleden haberdar olup saraya geldi. Validesi
karşılayıp çamaşırlarını değiştirmeleri için hizmetçilere emir
verdi ise de şehzade validesine:
Valideciğim biraz evvel gelip değiştirmiş idim.
İnşallah başka zaman cevabını verince validesi bugünkü
hilesinin dahi boşa gittiğini görünce hiddetlenerek başka bir
çare düşünmeye başladı.
Ertesi gün tekrar cadı karıya müracaat ederek:
Bu çocuk burada kaldıkça hiçbir şey yapmak
mümkün değil. Bunu başımızdan def etmenin çaresini
düşünelim! dedi. Cadı karı:
165
Ondan kolay ne var buraya pek uzak olmayan bir
mahalde Akkavak güzeli namında cesur bir kız vardır.
Şimdiye kadar pek çok delikanlılar ile evlenmek istemiş ise
de üç şartı var. Hiçbir kimse (s.8) bu şartları yapamadıkları
için başlarını da üste vermişlerdir. Bizim şehzadeye söyleriz,
o da cahildir, kalkar gider bir daha gelmez! dedi ve öyle
yapmak için karar verdiler.
Bu karardan bir kaç gün geçmiş idi. Bir gün şehzade
Kasım, mektepten saraya avdet ettiği zaman kapının önünde
cadı kan birçok adamları yanına toplamış elinde bir resim
olduğu halde bir şeyler nakletmekte olduğunu gördü, merak
ederek ne olduğunu anlamak için yanına yaklaşarak:
Valide nedir o resim! diye sual edince cadı maksadına
muvaffak olacağından memnun olarak:
Evladım bu bir güzel kız resmidir. Bu resmin sahibi
olan kızın şimdiye kadar pek çok talibi çıkmış ise de
dermeyan ettiği şartları yapmağa muvaffak olamadıklarından
başlarını da üste vererek zararlı çıkmışlardır cevabım verdi.
Şehzade Kasım daha ziyade merak ederek:
Şartları ne kadar ağır olursa olsun ben gider onun
şartlarını yapar ve kendisini de alır gelirim! diye saraya geldi.
Cadı karı vazifesini tamamen icra ettiğini sultan hanıma
müjdeledi. Sultan hanım pek ziyade memnun olarak cadı
karıya bin altın vererek savdı.
Diğer taraftan şaha gelince oğlunun bu teşebbüsünden
pek çok mükedder oldu ve şehzade Kasım'ı huzuruna celp
edip: (s.9)
Aman oğlum senin için bu kadar büyük bir diyarda
kız yok mu da öyle kanlı ve zalim bir kız için peder ve
166
valideni terk edip diyar-ı ahere gidiyorsun, ben bu ihtiyar
yaşımda senden ayrılabilir miyim, sen olmayınca nasıl
müteselli olur ve rahat ederim! diye feryad ü figan edip
oğlunu bu arzusundan vazgeçirmek için çalıştı ise de
muvaffak olamayıp çar- na-çar gitmesine müsaade ederek ve
yol tedarikini görüp hazırlattı. Şahın emriyle şehzadenin
heybesini hazineden altın ile doldurdular.
Şehzade Kasım, peder ve validesiyle vedalaşıp
kendisiyle büyüyen Bengiboz'a binerek yola revan olup gitti.
Birkaç gün bu suretle neredesin zalim kız! diye gidip nihayet
bir gün Kanlı Kavak güzeli namında kızın bulunduğu
memlekete vasıl oldu.
Memleket kenarındaki tarlaların birinde çör çöp
toplamakta olan bir kadına tesadüf ile yanına yaklaşarak:
Valide buralarda misafir olacak bir mahal bulunur
mu? diye sual etti . Kadıncağız derin bir ah çekip:
Oğlum ben çok fakirim. Misafir kabul edecek gibi bir
yerim yoktur. Belki başka bir yerde bulursun cevabını verdi.
Şehzade Kasım:
Valide ben sana para veririm! diye heybesinden bir
avuç altın alıp fakir kadıncağıza verdi, kadıncağız memnun ve
mesrur olarak Şah Kasım ile birlikte hanesine gittiler (s.
I
O).
O gece orada kalıp ferdası sabah kalktıkları zaman Şehzade
Kasım ev sahibine hitaben:
Valide burada Akkavak güzeli isminde bir kız var
imiş. Ben onun için geldim? dedi. Hane sahibi olan
kadıncağız Akkavak güzelinin kanlı ve zalim bir kız
olduğunu, şimdiye kadar pek çok gençleri mat ettiğini beyan
167
ve hikaye ederek bu sevdadan vazgeçmesini söyledi ise de
Şehzade Kasım kabul etmeyerek:
Valide, ben şehzadeyim. Peder ve validemi,
memleketimi terk ederek o kız ile görüşmek için geldim. Ya
mağlup olurum yahut da onu mağlup ederek beraber alıp
giderim! diye fikrinde musır olduğunu beyan etti ve bir
müddet süküt ettikten sonra:
Valide, sen Akkavak güzeline gidip benim geldiğimi
haber ver, şartlarını bildirsin! diye rica etti. Kadıncağız tekrar
rica edip bu sevdadan vazgeçmesi için çalıştı ise de muvaffak
olmayıp çar- na-çar kalkıp Akkavak güzeline gidip meseleyi
olduğu gibi söyledi. Akkavak güzeli kadıncağıza hitaben:
Valide, bütün cihan bilir ki benim üç şartım vardır.
Her kim bunların üçünü de icra ederse ben onunla evlenerek
bu hale hatime çekeceğim. Aksi takdirde başlarını kesmekte
devam edeceğim! cevabım verdi. Kadıncağız Akkavak
güzeline:
Mademki öyledir; şartlarınızı söyleyiniz de kendisine
(s. 1 1) bildireyim! dedi. Akkavak güzeli:
Şartlarımdan birinci at yarışı, ikinci taş atmak,
üçüncüsü de güreştir. Git kendisine böyle haber ver. Yarın
sabah hazır olsun! dedi. Kadıncağız melfıl ve mahzun
hanesine avdet ederek Şehzade Kasım'a Akkavak güzelinin
söylediklerini hikaye etti . . .
Gerek Akkavak güzeli, gerek Şehzade Kasım ferdası gün için
hazırlık görüp kaderlerine razı olup sabrettiler. Şehzade
Kasım, cadı karının elinde görmüş olduğu Akkavak güzelinin
resmi gözleri
önünde tecessüm
ederek
sabaha
kadar
onunla
uğraştı.
168
Şehzade Kasım, sabahleyin daha yataktan kalkmamış idi.
Olduğu yerde güya hareket oluyormuş gibi sarsıldı ve bir de
kadın sadasının:
Haydi delikanlı gel bakalım meydana! diye
haykırmakta olduğunu duydu. Şehzade Kasım, Akkavak
güzelinin böyle ansızın gelip kendisini bastığını anlayınca
hayrete duçar olarak yatağından fırladı. Hemen giyinerek
dışarı çıktı ve gördü ki heybetli bir kız atın üzerine binmiş
elinde demirden bir topuz (gürz) olduğu halde kendini
bekliyor. . .
Biraz evvelki hareket Akkavak güzelinin demir topuzundan
ileri gelmiş idi. Çünkü evin duvarına vurup bir tarafını
yıkmış, Şehzade Kasım pusulayı şaşırıp doğru atı
Bengiboz'un yanına (s. 12) koştu ve orada atından teselli ve
nasihat bekleyerek ağlayıp şu beyti söyledi:
(Aldı Şehzade Kasım)
Akkavak güzeli çıktı yanşa
Baktın mı gözümden akan yaşlara
Gele Hızır baba bize erişe
Kaçalım mı ne dersin Bengiboz'um
Şehzade Kasım' ı atı, şehzadenin ağladığını görünce lisana
gelip şu cevabı verdi:
169
Akkavak güzeli çıktıysa yarışa
Yazık değil mi gözünden akan yaşa
Gelir Hızır baba imdada bize
Korkma ağam korkma meydan senindir
diye şehzadeyi teselli ederek:
Şehzadem sen hiç merak etme, şimdi biz şehirden
dışarı çıkarken nazar değmesin için ben topallayarak
yürüye[ce]ğim ondan sonrası kolayr dedi (s. 1 3).
O gün şehirde bütün ahali Akkavak güzeli ile
güreşecek delikanlıyı seyretmek için evlerde pencerelere ve
sokaklara dolmuş idiler. Kız mağrur bir tarzda elinde büyük
bir demir topuz olduğu ·halde atına binmiş kendisi galip
geleceğine emin olarak ileride yürüyor, Şehzade Kasım ise
korkusundan sararmış ve atı ise topallayarak arkasından
gidiyordu.
Ahali biçare gence acıyarak:
Zavallının atı bile topal. Şimdiye kadar ne yiğitleri
geldi de yarışta geçemediler ve zavallı ne yapabilecek diye
teessüf ediyorlardı.
Nihayet bu suretle şehrin haricinde büyük bir meydan yerine
geldiler. Orada dahi binlerce ahali yarışı seyretmek için
toplanmışlar idi. Akkavak güzeli şehzadeye hitaben:
170
İşte meydan yeri burasıdır ben sağ taraftan gideceğim
siz de sol yolu takip edeceksiniz herhangimiz buraya ewel
yetişecek olursa meydan onundur! diyerek ve atını
mahmuzlayarak yarışa başladı ve bir dakika zarfında gözden
nihan oldu şehzade Kasım dahi atına:
Haydi bakalım! dedi ve besmele çekerek başını
bıraktı, kudret-i ilahiye ile Bengiboz ayaklarını yere vurunca
yerden kesilerek kuş gibi uçmaya başladı, geçtiği yollar toz ile
dumandan göıiinmez oldu. Yolun yarısına geldikleri zaman
Bengiboz şehzadeye hitaben: (s. 1 4)
Benim ağam şu pınara insene
Abdest alıp namazını kılsana
Yüzünü Hak Mevla 'ya dönsene
Korkma ağam korkma meydan senindir
diye söyleyince şehzade Kasım o dakika atından aşağı inip
abdest aldı, namazını kılıp duasını tamam etmek üzere iken
uzaktan bir atlının gelmekte olduğunu gördü. Kalbine havf
geldi ve kendi kendine:
Acaba ne yapayım? diye düşünerek duasını yarı
bırakıp ayağa kalkmak üzere iken atı lisana gelip:
Korkma ağam korkma ayağa kalkma
Kalkıp da etrafına hiç bakma
Nişanlının geldiğinden hiç korkma
Korkma ağam korkma meydan senindir
171
deyince şehzade Kasım ayağa kalkmayarak duasını
tamamladı, Akkavak güzeli delikanlıyı orada görünce hayrete
duçar olup kendi kendine:
Acaba rüya mı görüyorum? Şimdiye kadar benimle
yarışa çıkanların hiçbirine burada tesadüf etmemiş idim!
diyerek yoluna devam etti.(s. 1 5)
Diğer taraftan şehzade Kasım duasını itmam ettikten
sonra tekrar atına binerek koşturmaya başladı, Bengiboz, kuş
gibi uçarak Akkavak güzelinden evvel yarış meydanına erişti.
Ahalinin meserreti kıyas kabul etmeyecek bir dereceyi
bulmuş idi, Bengiboz'u, Akkavak güzelinin konağındaki
ahırlardan birine çektirdi. Aradan yarım saat geçtiği halde
Akkavak güzeli, güç hal ile yarış meydanına gelebilmiş idi ve
derhal adamlarına:
- Şu keratanın başını gidin getirin! diye emir verince
adamlarından:
O sizden yarım saat evvel geldi ve atı dahi sizin ahıra
gönderdi cevabını alınca kız ilk şartında yenildiğini
anlayarak:
Lakin benim üç şartım vardır, daha ancak birini
yapmış. Bir adam nasıl olur da atını benim ahırıma
çektirebilir! diyerek ertesi gün taş atmak yarışına hazırlanmak
için şehzade Kasım'a haber gönderdi.
Ferdası sabah yarış meydanı ahali ile küme küme dolmuş,
yarışı görmek için hazırlanıyorlardı. Gerek Kasım ve gerek
kız yarış meydanına geldikleri zaman ahali tarafından
alkışlanmışlardı.
172
Akkavak güzeli ilk defa taş atmak için delikanlıyı
teklif etti ise de delikanlı kabul etmeyerek ilk defa taşı
Akkavak güzelinin atması kararlaştırılarak kız taşı attı. ( s. 1 6)
Sonradan delikanlının attığı taşlar daha çok ileriye
düşerek bu yarışta dahi kız yenildi.
Akkavak güzeli, delikanlıdaki bu kuvvet ve şecaatten
memnun olarak
Eğer güreşte dahi beni yenecek olur iseniz benim için
sizden daha layık bir zevç olamaz! diyerek ertesi gün için
hazırlanmasını söyledi.
Ertesi gün sabah erkenden güreşe başladılar, Şehzade Kasım,
kızın kendisine söylediği sözlerden ve bir de iki yarıştaki
galibiyetten mağrur olarak herhalde bu defa da galip
geleceğinden ümitvar olarak gevşek davranıyordu, kız ile
karşı karşıya geldikleri zaman Akkavak güzeli şehzadeyi ilk
hamlede mağlup ederek:
Bu sizin at yarışında galibiyetinize bedel diyerek ikinci defa
güreşe başladılar, bu defa da şehzade yenilerek kız:
- Bu da taş atmak yarışındaki galibiyetinize bedel. Eğer
üçüncü defa
- Bu[n]da [da] yenilecek olur iseniz artık başınızı kesmeye
hükmolacaktır deyince Şehzade Kasım ko[ r ]kınaya başladı.
Bunların güreşini uzaktan gören Bengiboz acı acı kişnemeye
başladı, şehzade Kasım, Bengiboz'un kişnemesini duyunca
bir sebebi var diye Akkavak güzeline:
- Bir dakika müsaade ediniz. Atım sancılanmış olacak acı acı
kişnemektedir diyerek atının yanına yaklaştı. Bengiboz,
şehzade Kasım'a hiddet ile: (s. 1 7)
173
- Karşınızdaki bir kadındır. Nasıl oluyor da yeniliyorsunuz.
Uzaklaşıp göğsünden tutarak yere yatıramıyorsunuz! diye
nasihat verdi, o zamana kadar hatırına gelmemiş olan bu
meseleyi öğrenmesinden şehzade Kasım memnun olarak
tekrar güreş meydanına avdet etti.
Bengiboz'un söylediği gibi uzaktan Akkavak güzeline.
hücum ederek memelerini sıkıp dakikasında yere yatırdı, bu
defa da Akkavak güzeli yenilmiş idi.
Etrafta bu hali gören ahali sevinerek şehzadeyi tebrik
ıçın yanına koşarak alkışlıyorlardı. Akkavak güzeli ise
yenildiğini kabul ederek:
Ben de artık zevcimi buldum deyip delikanlı ile
birlikte konağa avdet ettiler. O günden itibaren ne kadar
cariyesi var ise azad ederek bütün emlakini sattı ve kıymetli
eşyalarını ve cevherlerini kırk katıra yükletip şehzade ile
birlikte yola çıktılar. Birkaç gün sonra şehzade Kasım'ın
pederinin şah olduğu şehre yaklaştılar. Şehzade, maiyyetinde
bulunanlardan birini pederine müjdeci gönderdi.
Şah ve bütün vezirleri bu müjdeden memnun oldular.
Diğer taraftan hanımefendi bu haberden ziyadesiyle telaşa
düşüp derhal cadı karıya haber gönderip saraya celp etti.
Geldiği zaman:
- Bu defa da kurtuldu, şimdi ne yapacağız! diye sual (s. 1 8)
edince cadı kan:
- Hele gelsin bakalım. Bir de bizim düşmanımız olan şahın
kızını getirmesi için iğfal ederiz! diye karar verdiler. Diğer
taraftan şah, vezirleri ile birlikte oğlunu istikbale çıktı.
Şehzade Kasım pederinin geldiğini görünce koşup ellerini
öptü ve:
174
- Duanız berekatıyla gidip geldim! diye memnun ve mesrur
saraya avdet eylediler. Saraya geldikleri zaman, şehzade gidip
validesinin elini öptü ve:
- Gördünüz mü valide. İşte mağlup olmaz Akkavak güzelini
mağlup edip getirdim! deyince validesi:
- Oğlum bir kız getirmişsiniz ne olabilir. Eğer yiğit iseniz
düşmanımız olan şahın kızını git getir ki o vakit sizin kuvvet
ve şecaatinizi tasdik edeyim! dedi. Şehzade Kasım,
validesinin bu sözlerini işittiği zaman kemal-i cesaretle:
- Onu da getiririm diye kendi dairesine çekildi ve birkaç gün
istirahat ettikten sonra peder ve validesinden müsaade alarak
ve Akkavak güzeli ile de vedalaşıp bütün hazırlıklarını ikmal
eyledikten sonra şehirde bulunan kırk bahadır delikanlıyı dahi
beraber alıp atlarına bindiler yola revan oldular, gece ve
gündüz istirahat (s. 1 9) etmeksizin birkaç gün gittikten sonra
bir gece düşman olan şahın memleketinin önün[ e] vasıl
oldular. Vakit gece olduğundan ve kale kapıları kapalı
bulunduğundan o gece dışarıda kalmaya mecbur oldular.
Birkaç günden beri çekmiş oldukları meşakkat ve
yorgunlukları çıkarmak için pek çok istirahate muhtaç idiler.
O gece orada istirahat edip sabaha erkenden kaleye girmek
için atlarının gemlerini kollarına takarak uykuya daldılar ve:
Olacak olur çar- na-çar ister kalbini geniş tut ister dar
fehvasınca biçareler çaresiz olarak [uykuya] mağlup
oluyorlardı. Çünkü o diyara giden her yolcu yetiştiği gün
uykuya yatarsa kırk gün kadar uyanmaz imiş. Bu zavallılar da
uyudular ve sabahleyin kalkmaya muvaffak olamadılar.
Ertesi gün sabahleyin düşman şaha kale civarındaki
köşküne çıktığı zaman gördü ki kale civarında pek çok atlı
175
var. Hemen maiyetine gidip bunların kim olduklarını anlamak
için asker gönderilmesini emretti.
Şahın emri ile giden askerler gelip bu biçareleri
uykuda oldukları halde esir edip getirdiler ve şaha düşman
memlekete mensup olduklarını haber verdiler. Bunların
cümlesinin atlarını tuttukları halde şehzade Kasım'ın
Bengiboz ismindeki atını tutmaya muvaffak olamadılar ve
kendi fikirlerince:
- Bugün yarın o da ele geçer! diyerek avdet ettiler, biçare (s.
20) şehzade ve refikleri bu suretle esir edilmişlerdi.
Kırk biçare zindana atıldıktan sonra otuz dokuz gün
uyudular, kırkıncı gün sabahleyin uyandıkları zaman başlarına
gelen felaketi anladılar ise de iş işten geçmiş bulundu. Şah,
bunların bulunduğu zindanın kapısına hususi adamlar
koydurmuş içerde her ne konuşurlarsa gidip şaha haber
veriyorlardı. Biçareler ilk uyandıkları zaman biri birine:
- Ahmed, Mehmed kalkın şafak atıyor çabuk gidelim! diye
kalkmışlar. Hangi tarafa gittiler ise karşılarına duvar çıkınca
meseleyi anlamışlar ve kadere razı olarak sabredip neticeyi
bekliyorlardı.
Şehzade Kasım ile refiklerinin zindana düştüklerinden
yedi sene kadar bir müddet geçtiği halde hallerini sual eden
bulunmamış ve ne için hapsedildiklerini dahi bilen yoktu. Bir
gün şahın aklına düşüp maiyetine:
- Bundan yedi sene evvel kırk kişi hapsetmiş idik. Gidin
onları hapisten çıkarıp saç ve sakallarını tıraş ediniz diye
emretti. Şehzade Kasım ve otuz dokuz arkadaşını o gün
zindandan çıkardılar. Yedi seneden beri güneş yüzü görmemiş
olduklarından birden bire kendilerini kaybettiler. Ayaklarında
derman kalmamış, son derece zayıf bir halde bulunuyorlardı.
176
Saç ( s. 2 1) ve sakalları uzamış, insandan başka her şeye
benziyorlardı. Şahın emri veçhile birer birer çağırıp saç ve
sakallarını tıraş ediyorlardı. Şehzade Kasım uzakta durup
kendi kendine:
- Şu kervan gelsin sual edeyim belki bir haber verebilirler
deyip daha ziyade yaklaşmalarını bekledi. Kervan geldiği
zaman kervanbaşının yanına gidip den1n-ı dilden bir
ah
çekip
şöylece suale başladı:
Y astığımız oldu zindanın taşı
Gözümden akıttım kan ile yaşı
Gelişiniz nereden kervanbaşı
Eğlenin bir haber verin hocalar
deyip söze başlayınca kervanbaşı cevaben:
Gelişimizi dersen Oğuz elinden
Alırız satarız dünya malından
Bizler kervanız kalmayız yoldan
Söyle yiğidim kelam gelsin dilinden (s.22)
deyince şehzade Kasım tekrar:
Oğuz illerinden beri gelirsin
Tesadüf gönlümün gamın alırsın
Benim babamı anamı nasıl bilirsin
Eğlenip bir haber verin hocalar
diye sual etti. Kervanbaşı da şu cevabı verdi:
Sana bir mani söyliyeyim figanın artsın
Tesadüf kalbinin gamın dağıtsın
Babana ne derler sen ne yiğitsin
Söyle yiğidim kelam gelsin dilinden
Şehzade Kasım tekrar söze başlayarak:
Kervanbaşı:
Çıkarım bakarım vatanım uzak
Bir dalga gelir de of çeker yürek
Babam şahdır ismim Şah Kasım Bö[y ]rek
Eğlenip bir haber verin hocalar
Babanı sorar isen bendi söküldü
Ananı sorar isen beli büküldü
Kölelerin mezatlarda satıldı
İşte böyle gördüm illerinizi (s.23)
177
178
Şehzade Kasım:
Kervanbaşı:
Şehzade Kasım:
Kervanbaşı:
Belki vadem biter hurda kalırım
Bizi soranlara çok eyle selam
O hain anamdan bacımdan kelam
Eğlenip bir haber verin hocalar
Ananı sorarsan daima inler
Dertli olanların derdini dinler
Gülistanda bülbül olmuş cıvıldar
İşte böyle gördüm illerinizi
Destur ile indirdim şahini, bazı
Çifte ile öldürdüm ördeği kazı
Bengiboz ile Akkavak güzeli
Ondan da bir haber verin hocalar
Biz gelmeden pazarlığı kurdular
Kimden kime nasip oldu dediler
Baltacıoğlu Kel Vezir'e verdiler
İşte böyle gördüm illeriniz[i] (s.24)
179
Kervanbaşı gördü ki bu sual cevabın nihayeti
gelmiyor, kervan da epeyce uzaklaşmış olduğundan veda
etmek üzere şehzade Kasım'a son defa olarak şu beyitleri
söyledi:
Karlar yağmış şu karşıki dağlara
Yürek dayanmıyor ah ü zarlara
Mevlam kavuştursun nazlı yarlara
Yiğidim Allah'a ısmarladım sizleri
Süratle şehzade Kasım'ın yanından ayrılıp kervanına
doğru ilerledi. O vakte kadar otuz dokuz kişi tıraş olup sıra
şimdi kendisine gelmiş berber bekliyordu.
Berber kendisini tıraş olmak için davet etti ıse de
şehzade Kasım:
- Ben bu kadar felaketleri duyduktan sonra tıraş olmak
haramdır! diyerek tıraş olmaksızın tekrar hapse avdet etti.
*
*
*
Diğer taraftan şehzade Kasım ile kervanbaşının
konuştuğunu ve şehzade Kasım' ın ağladığını ve nihayet tıraş
olmaksızın tekrar zindana avdet ettiğini şahın kızı pencerede
oturmuş seyretmekte imiş, bu hale fevkalade merakı mucip
olduğundan kendi kendine: ( s.25)
- Acaba nedir? Bunun sebebini nasıl öğrenirim! diye düşündü
ve nihayet kendi fikrince bir şeye karar vermiş olmalı ki
180
hiçbir şey söylemeden akşama kadar sabreyledi, akşam olunca
zindancıbaşıyı yanına çağırdı ve:
- Bugün tıraş olmayan mahpusu kimse görmeden zindandan
çıkarıp buraya getiriniz! diye emretti. Zindancıbaşı:
- Emriniz başım üstüne, lakin onları pederiniz zindana
koydurmuş olduğundan, kendileri emretmedikçe bunu icra
edemem. Başımdan korkarım. Siz babanıza söyleyip izin
alırsanız daha iyi olur.
- Evet. Ancak o mahpusu gördüğümü pederimin duymasını
istemem. Onun için buna herhalde bir çare bulmanı arzu
ediyorum. Ben o mahpusu görüp bir şey sorduktan sonra yine
zindana göndereceğim. Onun için sana korkacak bir şey
yoktur. Şayet babam duyarsa senden sorar ise o zaman seni
ben kurtarmayı vaat eylerim.
Hanım kız zindancıbaşıya bu sözleri söylediği sırada
eline bir kese de altın verdiğinden zindancı artık her şeyi
gözüne alarak ve:
- Baş üstüne efendim! diyerek derhal eline kalın bir kement
alıp zindanın kapısından aşağı uzatarak: ( s.26)
- Şehzade Kasım kim ise bu ipi tutup dışarı çıksın! diye
bağırdı. Zindanda bulunan biçareler belki halas olurum
ümidiyle ben, sen diye her birisi daha evvel çıkmak için niza
ederek gürültüye başladılar.
Zindancıbaşı gördü ki bu suretle kabil olmayacak
derhal:
- Eğer tıraş olanlardan biri dışarı çıkarsa boynunu vuracağım!
diye bağırdı. Biçareler tekrar felaket başlayacağını anlayarak
181
kadere razı olup şehzadenin dışarı çıkması için yardım etmek
istedilerse de şehzade Kasım:
- Hacet yok. Bırakınız, ben kendim çıkarım. Belki hakkımızda
hayırlı bir şey vardır. Eğer kabil olur ise sizin dahi bir an
evvel dışarı çıkmanıza yardım ederim! diyerek kendisi ipi
tutarak dışarı çıktı.
Zindancıbaşı gürültü etmeden kendisini takip etmesini
söyleyerek doğruca şahın kızının bulunduğu salona götürdü.
Hanım, şehzadeyi huzuruna kabul edip oturması için yer
gösterdi ve:
- Bugünkü feryat ve fıganınızın sebebini öğrenmek için sizi
buraya celp ettim deyince şehzade Kasım:
- Buraya sizi götürmek için gelmiş ve haberimiz olmadan esir
edilmiş idik! diyerek şimdiye kadar vuku bulan ahvali min
evvel [ila] ahıra beyan etti. Şahın kızı şehdazenin bu acayip
sergüzeştini (s.27) dinledikten sonra merhamete gelerek
şehzadeye hitaben:
- Pekala, sizin ile desise düşünelim. Ben sizi kurtarayım, siz
dahi cesur ve alicenap bir zatsınız. Herhalde arkadaşlarınızı
kurtarmaya gayret ediniz. Ümit ederim ki muvaffak olursunuz
dediği zaman şehzade Kasım pek ziyade mesrur olup:
- Teşekkür ederim efendim, inşallah muvaffak olur ve sizi
dahi birlikte götüreyim! deyince hanım:
- İnşallah ona da muvaffak olursunuz, yalnız ben sizi tahlis
ettikten kırk gün sonra avdet ederek arkadaşlarınızı
kurtarmayacak olursanız namusum hakkı için buradaki otuz
dokuz arkadaşınızı cellat ettiririm dedi. Şehzade Kasım:
182
- Geleceğimden emin olunuz o zavallılar da benim yüzümden
bir felakete düçar olmuşlardır. Nasıl olur da ben onları cellat
ettiririm! diye cevap verince şahın kızı:
- Çünkü buna da sebep belki o güne kadar zindancıbaşı tebdil
edilir ve mahpuslar da sizin gidip gelmediği[ni]zi söylerler.
Benim namusuma halel gelir! Şehzade Kasım:
- Pekala inşallah o gibi hallere meydan kalmaz, ben belki
daha evvel gelebilirim dedi. Şahın kızı:
- Ne yolda hareket edeceğinizi ve pederimden mahpusları ne
suretle talep edeceğinizi düşündünüz mü? diye sual edince
şehzade Kasım: (s. 28)
- Hayır. Bu işleri yolda giderken düşünür ve münasip bir
tarzda hareket ederim! diye cevap verdiği zaman kız güldü ve:
- Bu böyle pek kolay olacak iş değildir. Eğer arzunuza bir an
[evvel] muvaffak olmak isterseniz pederimi ateş ile tehdit
etmelidir. Öyle olmalı ki sabahleyin herkes kalktığı zaman
şehri ateş içinde görsün ve sizin kim olduğunuzu sual ettikleri
zaman kendinizi bildirir ve kırk mahpusunuz olduğunu söyler
ve talep edersiniz, çünkü pederim ateşten ziyadesiyle havf
eder ve bu suretle her arzunuz yapılmış olur, mahpusları size
teslim ettikleri zaman da bir tanesi eksik olduğunu söyler ve
bedeline de şahın kızını talep edersiniz, pederim de çar- na
çar beni size teslim etmeye mecbur olur. Bu suretle bütün
arzularınız husul bulmuş olur! dedi.
Şehzade Kasım, kızın bu tedbirinden ziyadesiyle
memnun olarak veda etti, zindancıbaşı ile birlikte tekrar hapse
avdet eyledi. Zindancıbaşı ertesi sabah şehzadeyi gizlice tahlis
edecek idi.
183
Hapse avdet eylediği zaman bütün arkadaşları etrafını
alıp meseleyi sual eyledikleri zaman!
- İnşallah kırk güne kadar hepiniz kurtulacaksınız! diye şahın
kızı ile aralarında cereyan eden muhavereyi bertafsil nakl
eyledi, cümlesi memnun olup artık kurtulabileceklerinden
ümitvar olup sabreylediler. (s.29)
Ertesi sabah şafak atmadan zindancıbaşı gelip
Şehzade Kasım'ı çağırdı, Şehzade Kasım da arkadaşlarıyla
vedalaşarak hapisten çıkıp zindancıbaşıyı takip etmeye
başladı.
*
*
*
Şehzade Kasım, zindancıbaşı ile birlikte kale kapısına
giden yolu takip etmeyerek başka bir tarafa gidiyorlardı. Bir
müddet sonra önlerine bir kale duvarı çıktı ve oradaki taş
merdivenden kale duvarlarının üzerine çıktılar, zindancıbaşı:
- Sizi buradan ip ile aşağı sarkıtacağız! Kale kapısından
çıkmak tehlikeli olduğu için bu suretle hareket etmeye
mecburuz! dedi. Şehzade Kasım:
- Pekaia, dışarı çıkabileyim de ne suretle olursa olsun! dedi . . .
Zindancıbaşının kendisine verdiği ipi beline bağlayarak yavaş
yavaş aşağı sarkmaya başladı, ip bittiği halde daha yere
yetişememiş idi, zindancıbaşı:
- Yere yetiştiniz mi? diye sual edince Şehzade Kasım tekrar
yukarı çekerler havfıyla:
184
- Evet yetiştim! dedi. Yukarıdan ipi kestiler. Biçare teker
meker aşağı yuvarlandı. Halbuki Şehzade Kasım evet yetiştim
dediği zaman yere inmek için beş altı kulaç daha var idi.
(s.30)
- Zavallı genç yedi seneden beri hapiste kalıp güneş yüzü
görmemiş ve zayıflamış olduğundan bu düşmek onu yerden
kalkamaz bir hale getirdi. Bir müddet blhuş yattıktan sonra
aklı başına geldi ve sabah yaklaşmış olduğundan şafak atınca
kendisini orada görüp tekrar hapsedeceklerini ve bu ümidinin
dahi boşa çıkacağını anlayarak ağlamaya başladı ve Hızır
Baba'dan İmdad talep ederek bu beyiti söyledi:
Kaleden düştüm tutmaz oldu dizlerim
Saç bürüdü görmez oldu gözlerim
Yedi yıldır yollarını gözlerim
Neredesin Hızır Baba gelsene
Bir müddet durdu ve tekrar şu beyitleri söyledi:
Yüksek idi ben kaleden atladım
Akşam sabah yollarını gözledim
Hasretinle gece gündüz ağladım
Neredesin Bengiboz'um gelsene
*
*
*
Sabah olup tan yelleri esmeden
Destur alıp güzel kuşlar ötmeden
Zalim şah da seyrana çıkmadan
Neredesin Bengiboz'um gelsene (s.3 1 )
185
diyerek me'yusane beklemeye başladı, filhakika yedi seneden
beri Bengiboz, ele geçmeden kalenin etrafında dolaşarak
Şehzade Kasım'ı bekliyordu, bu akşam dahi bir müddet
bekledikten sonra ümidi kalmayarak otlamak için biraz
kaleden uzaklaşmıştı, otlar iken uzaktan Şehzade Kasım'ın
hazin sesini duyup derhal imdadına yetişti.
Bengiboz, kale duvarlarının yanına geldiği zaman
yerde yatan bir adam görür ise de kim olduğunu birden bire
fark edemeyerek başka bir tarafa gitmek üzere iken Şehzade
Kasım:
- Bengiboz! diye bağırdığı zaman hayvan yaklaştı. Biçare
Şehzade Kasım yerden kalkmağa mecali olmadığından güç
hal ile hayvanın üzerine binebildi.
Bengiboz Şehzade Kasım'ı aldığı gibi kaleden
uzaklaşmak için kuş gibi uçtu gitti. Epey bir müddet gittikten
sonra durdu ve lisana gelip:
- Ah benim ağam ben seni buraya kadar getirip tehlikeden
kurtardım, siz de benim yaralarıma bakınız! dedi. Şehzade'nin
biraz kuvveti yerine gelmiş olduğundan yere indi ve atın
eyerini çıkardı. Gördü ki eyerin altı yara olmuş yedi sene�en
186
beri eyer arkasından çıkmamış. Yaralarını oradan akmakta
olan su ile yıkadı. Ayakları nal görmemiş tırnaklar uzamış.
Biçare hayvan cidden acınacak bir hale gelmiş idi. (s.32)
Şehzade Kasım'ın gözlerinden yaşlar dökülmeye
başladı ve şu beyitleri söyledi:
Yedi sene sahipsiz kalıp dolaşmış
Nedir halin diye soran olmamış
Yarasından kanlar akıp sızlamış
Yarasını gelip saran olmamış
*
*
*
Bengiboz'u Tanrı bize gönderdi
Ağlayarak inim inim inledi
Yedi senedir sahraları dolandı
Derdi için çare bulan olmadı
*
*
*
Büyük Allah bize imdad gönderir
Mazlumların gözyaşını dindirir
Hızır Baba şimdi imdad getirir
Bengiboz'um kaderde böyle yazılmış
· 187
Şehzade Kasım böyle söyleyerek gözyaşını sildi,
sonra hayvanın ağzından gemi çıkardı, dili damağı şişmiş bu
haller şehzadeye daha ziyade tesir edip gözlerini duman
büıiidü yüksek ses ile: (s.33)
Ya Hazreti Hızır! İmdadımıza yetiş diye bağırdı,
gözlerini açtığı zaman karşılarında uzun boylu siyah sakallı
elinde büyük bir asa olduğu halde bir zat gördü ve:
- Oğlum ne için ağlıyorsun? diye sual edince Şehzade Kasım,
dervişin ellerini öpüp sergüzeştini birer birer naklettiği gibi
Bengiboz'un yaralarını gösterip:
- Derviş baba, buraya kadar gelebildik. Hayvanın yaraları
fazla olduğundan ileri gidemiyoruz! dedi. Derviş:
- Oğlum, merak etme diyerek okuyup Bengiboz'un yaralarına
üfledi, derhal yaralar iyi olup hiçbir şeyi kalmadı, Şehzade
memnun olup dervişin ellerini öpmek üzere iken derviş
gözden nihan oldu. Şehzade Kasım Bengiboz'u okşayarak
üzerine bindi ve neredesin Oğuz ili diye yola revan olup gitti.
*
*
*
Şehzade Kasım az gider çok gider dere tepe düz gider
nihayet bir gün akşamüzeri memleketine vasıl olur. Pederinin
şah olduğu şehrin kenarına yaklaştığı zaman civarda bulunan
pınarın başında bir kız görür, bu kız bir küçük tayın
yularından tutup sulamakta idi ve bir elinde dahi bir testi
bulunuyordu.
Civarda bulunan bir köpek atlı bir yabancı geldiğini
görünce onlara (s.34)
188
doğru koştu, kız köpeğin yabancıya doğru koştuğunu görünce
eline bir taş alarak köpeğe attı:
- Geberesice! O gelen ağa kimdir ki öyle koşuyorsun! dedi.
Şehzade Kasım, bu kızı kendi hemşiresi zannederek şu beyiti
söyledi:
Vurma bacım vurma tazıya taşı
Gözümden akıttım kan ile yaşı
Koyuver gelsin o güzel tazı
Gördüğün gardaşının Bengi [B]oz'u
diye söyledi ise de kız bir şey anlamayarak garip bir surette
bakarak kendi kendine:
- Acaba bu kim imiş! diye söylenip bir şey söylemeye cesaret
edemeyerek hanesine avdet eyledi.
Şehzade Kasım bir müddet daha pınarın başında
oturup istirahat ettikten sonra hangi yolu takip ederek saraya
gireceğini düşünmekte iken uzaktan bir takım çalgı sesleri
işitiliyordu.
Kendi kendine:
- Acaba ne oluyor! diyerek sadanın geldiği tarafa doğru
yürümeye başladı, Şehzade gidip atını bir hana bağladı. Ve
kendisi de çalgının olduğu düğün evine gitti. Saç ve sakalı
(s.35) büyümüş olduğundan orada kimse kendisini tanımadı.
Oğuz ili memleketinde garip bir adet vardı ki gelin
olan kızı almaya gitmezden güveyin evinde ortaya kabak
koyup silah ile nişan alırlar imiş, düğün evinde dahi güveyinin
akraba ve ehibbası ellerine birer silah alıp kabağı vurmaya
189
çalışıyorlardı. Şehzade Kasım dahi şöyle atın böyle tutun gibi
sözler ile karışmak istediği zaman güveyi hiddetlenerek:
- Be pis adam! Sen vur bakalım! diye Şehzade'yi meydana
sürdü.
Şehzade ise:
- Pekala, bakın nasıl vurulur diyerek ortaya düştü.
- Bir çifte veriniz! diye Şehzade Kasım bir çifte istedi. Güveyi
Kel Vezir olduğundan daha ziyade hiddetlenerek adamlarına:
- Gidin şu boynu kopası adama bir çifte getirin! diye emretti,
adamları derhal giderek bir çifte getirip Şehzade'ye verdiler.
Şehzade Kasım ilk atışında hedefe isabet ettirdi.
Kabağı vurana büyücek bir hediye vermek adet
olduğundan düğün sahipleri ne istediğini şehzadeden sual
ettiler.
- Bana güveyinin takkesini veriniz dedi. Her ne kadar para
vermek istedilerse de kabul etmeyip talebinde musır oldu.
Düğün halkı gördüler ki başka çare yok, güveyinin takkesini
(s.36) getirip verdiler, Şehzade Kasım, takkeyi eline alıp baktı
ve:
- Güveyinin başı kelmiş! diyerek içine tükürüp takkeyi yere
attı ve hiçbir tarafına bakmadan haneden çıkıp saraya doğru
yürüdü, saraya geldiği zaman harem kapısının önüne varıp
şehzadenin tamburasını vermelerini rica ederek:
- Bir fakir dervişim. Bugün düğüne gidip birkaç para
kazanmak arzu ediyorum. İnşallah yarın yine getirir size
teslim ederim dedi. Kendi kız kardeşi, biraderini tanımayıp
doğru validesine giderek meseleyi söyledi, validesi:
190
- Oğlumdan yadigardır, olmaz! diyerek reddetmek istedi ise
de kerimesinin ibram ve ısrarı üzerine ertesi gün iade etmek
üzere tamburayı getirip şehzadeye teslim ettiler.
Şehzade Kasım, tamburayı aldığı gibi doğruca düğün
evine gidip kapının önünde toplanmış olan çocukları etrafına
alarak tamburayı çalmaya başladı. Düğün evinde bulunan
kadınlar ziyadesiyle merak edip:
- Şu dervişi içeriye alın da biraz dinleyelim diye hane sahibine
rica ettiler. Güveyinin akrabası dışarıya çıkıp derviş
kıyafetinde bulunan şehzadeye:
- Gel bakalım derviş biraz da içerideki kadınlara çal diyerek
haneye çağırdılar. (s.37)
Şehzade Kasım dahi zaten bu daveti beklemekte olduğundan
derhal:
- Pekala diyerek icabet etti ve içeride tamburayı çalmaya
başladığı zaman kadınlar Şehzade Kasım' a şarkı söylemesi
için rica ettiler, kabul edip şu beyitleri söyledi:
İşte kalktı İsmail 'in anası
Elinde ne güzel düğün kınası
Oğlun zindandadır Hak'tan bulası
Kalmamış dünyanın arı namusu
*
*
*
Yedi yıl geçince artık unuttu
Günlerce oğlunun yasını
tuttu
Biçare İsmail ne halde kaldı
Sormayıp oynarsın ey koca karı
191
Meğer bu kadın Şehzade Kasım ile birlikte yedi sene
hapiste kalmış olan İsmail namındaki delikanlının validesi
imiş, biçare kadıncağız oğlunun ismini işittiği zaman aklı
başından gidip bihuş bir halde yere yuvarlanıp kaldı.
Oynamakta olan kadınlardan biri dahi şehzadeye
devam etmesi (s.38)
için rica etti, şehzade kabul edip şu beyitleri söyledi:
Evinizin önü çardak değil mi?
Tazınızın adı bardak değil mi?
Seni saran Kel Mustafa değil mi?
Zindanda inleyene yazık değil mi?
*
*
*
192
Günlerce ağlayıp gözyaşı döktü
Nedir halin diye soran olmadı
Şimdi de karısı vefasız çıktı
Yas tutmayıp düğünlerde oynadı
Bu kadın dahi yedi sene evvel şehzade ile beraber
gidenlerden Kel Mustafa'nın karısı olduğundan kocasının
ismini işitince oyundan çekildi. O sırada düğün sahiplerinden
olan bir kadın erkeklerin bulunduğu daireye geçerek:
Biraz evvel kabağı vuran derviş harem dairesindedir!
diye feryad ü figan etmeye başladı ve olan meseleleri izah
etti.
Vezir son derece hiddetlenerek derhal iki cellada gidip (s.39)
Dervişin kafasını kesmeleri için emir verdi, cellatlar
şehzadenin yanına gidip:
- Haydi bakalım derviş kısmetin çıktı diyerek sürüklemeye
başladılar. Şehzade cellatlara hitaben:
- Cellatbaşı bir dakika müsaade edin bir beyit söyleyeyim.
Sonra istediğiniz gibi yapınız dedi. Cellatbaşı gördü ki bu
öyle zannettiği gibi fakir bir derviş değil, hal ve etvarından
asil bir adam olduğu göıülüyordu. Cellatbaşı:
- Pekala söyle bakalım diyerek müsaade etti ve şehzadenin
söylediği şu beyitleri dinlemeye başladı:
İki cellat geldi boynum vurmaya
Bırakmazlar hasretimi almaya
Ser alıp sır cevabım vermeye
Nazlı yari bir defacık görmeye
*
*
*
Şu uyuyan gelin ne güzel gelin
Beni abdal etti şu kanlı zalim
Akkavak güzeli sormadı halim
Bana ah çektiren şu kanlı zalim
193
Şehzade Kasım'ın hazin beyitlerini dinlemekte olan
cellatlar (s.40) bir birine:
- Nasıl olsa kafasını keseceğiz. Biraz daha dinleyelim!
diyerek devam etmesini söylediler, diğer taraftan gelin olan
kız Akkavak güzeli oldu
ğlı
ndan dervişin beyitlerini dinlemeye
merak edip seyretmeye başladılar.
Ayağına giymiş gümüş nalini
Geliyor salınarak evin hanımı
İşte kalktı Kel Vezirin gelini
Şu oynayan gelinler ne güzel gelin
Beni abdal eden o kanlı zalim
194
deyip Şehzade Kasım sükut edince Akkavak güzeli bütün
bütün hayret ederek evvelce kocasına Kel Vezir dediği için
hiddetlenmiş olduğu halde şimdi de kanlı zalim diyerek
kendisini tanıdığına taaccüp etti ve kendi kendine:
- Bu derviş benim kanlı olduğumu nereden biliyor diye
düşünmeye başladı ve bu düşünce ile yanında bulunan
kadınlara:
- Acaba bu derviş Şehzade Kasım mıdır diye sual eyledi ise
de kadınlar:
- Neye bu suretle düşünüyoruz. Şehzade Kasım'ın kemikleri
bile çürümüş olmalıdır! diyerek yanlış fikre zahib olduğunu
söylediler ( s.4 1 .) ise de Akkavak güzelinin kalbindeki şüpheyi
izale edemediler. Diğer taraftan vezir giden cellatların dervişi
henüz idam etmediklerini anlayarak daha iki cellat gönderip
derhal idamını emreyledi. Cellatlar geldiği zaman Şehzade
Kasım işi anlayarak cellatlara hitaben:
İşte cellat iki iken dört oldu
Yürek yandı kebap ile od oldu
Kel Vezir'in sözü bana dert oldu
Verdiği emir yine boş oldu
*
*
*
Akkavak güzeli gelin olur mu?
Hôd-be-hôd dervişler idam olur mu?
Kel Vezir sözünü geri alır mı?
Beni abdal eden o kanlı zalim
195
dediği zaman cellatlar Şehzade Kasım' a:
- Haydi gel boynunu vuracağız! diyerek gitmeleri için ısrar
ettikleri zaman Şehzade Kasım:
- Müsaade ediniz şu geline dahi bir beyit söyleyeyim de sonra
istediğiniz gibi hareket ediniz! diyerek Akkavak güzeline:
(s.42)
Ağalar hançerden aktır bileğim
Hak yanında kabul olur dileğim
Beyazlar mı giydin benim meleğim
Seni gelip görmek idi dileğim
*
*
*
Cellatbaşı hançerini koy kına
Şehzadedir çıktı şimdi karşına
Gidin haber verin Şah babamıza
Derviş değil ben Şehzade Kasımım
deyince cellatlar karşılanndaki[nin] Şehzade Kasım olduğunu
anlayarak derhal firar ettiler. Erkeklerin bulunduğu daireye
dahi haber yıldırım gibi gitti. Bütün düğün halkı:
- Şehzade Kasım gelmiş! diye sevinerek yanına gelip
görüştüler. Güveyi olan vezir ise korkusundan firar edip
civarlarında bir evde saklandı, Şehzade Kasım ise güveyiyi
arattırdı ve saklanmış olduğu mahalde bulunarak getirildiği
zaman:
196
- Mademki bu kadar masraf ettınız ben de sana kendi
hemşiremi vereceğim! diye vaad ederek düğüne devam
edilmesini söyledi.
Diğer taraftan şahın haberi olup oğlunun geldiğinden
ziyadesiyle (s.43) memnun oldu ve derhal saraya gelmesi için
haber gönderdi ve bütün şehirde şenlik yapılmasını dahi
emreyledi. Şehzade saraya gelip pederiyle görüştükten sonra
hemşiresinin vezire nikah edilmesi için rica etti. Pederi dahi
kabul ve nikah eyledi ve üç gün düğün işi hitam bulduktan
sonra Şehzade Kasım peder ve vezirlere hitaben:
- Bizim otuz dokuz kişi mahpusumuz vardır. Ben kırk gün
müsaade alıp buraya geldim! Eğer kırk güne kadar gidip
onları tahlis edemeyecek olursam idam olunacaklardır. Bize
düşen bir vazife var ise gidip onları tahlis etmektir dedi.
Orada hazır b\llunanlar her ne yapmak lazım ise bir an evvel
tedarik edip gidilmesine karar verdiler.
Şehzade Kasım'ın emri veçhile yol tedariki görülüp
kırk beygir yükü meşale ve on sürü keçi ile kırk süvari
hazırlanarak Şehzade Kasım ile birlikte yola revan olup
gittiler.
Bu suretle birkaç gün gittikten sonra düşman şahın
şehrine yaklaştılar. Geceyi bekleyerek civarda dolaştılar.
Akşam olunca şehre girip keçilerin boynuzlarına meşaleleri
bağlayıp yaktılar ve şehrin içinde bir velveledir koptu ve bir
sürü keçiyi de şahın bulunduğu sarayın bah
Ç
esine götürüp
bıraktılar.
Gece vakti sarayı muhasara edip kapıyı çaldılar,
içeriden ne (s.44) istedikleri sual olunduğu zaman:
- Bizim burada kırk mahpusumuz vardır. Onların tahlisini
istiyoruz, verir iseniz ne ala, aksi takdirde bütün şehir ve
197
konağı yakacağız! diye haber verdiler, hademeler derhal gidip
bu vukua[ t ]tan şahı haberdar eyledikleri zaman şah hayrete
düşerek pencereye koşup dışarı baktı gördü ki her taraf ateş
içinde, ne olduğunu birden bire anlayamayıp şaşırdığından
derhal mahpusların tahlisini emreyledi.
Zindancılar gidip mahpusları getirdilerse de kırk
olmayıp otuz dokuz tane idi. Hayrete düşüp mahpusun bir
tanesinin nerede olduğunu kimse bilmiyordu. Ve her tarafı
aradıkları halde kabil değil bulunamadı.
Bu meseleyi şaha haber verdiler.
Diğer taraftan Şehzade Kasım diğer bir mahpusu
musırran talep ediyordu, nihayet bulunamayacağını haber
verdikleri zaman:
- Bir mahpusumuzun bedeline şahın kızını isteriz! dediler.
Şah korkusundan bir defa kızından sual etmek için müsaade
istedi ve derhal kızını huzuruna celp ederek:
- Kızım bizim burada kırk mahpusumuz vardı. Bu gece
şehrimizi muhasara edip bizden mahpusları talep ediyorlar.
Halbuki şimdi zindanda otuz dokuz mahpus olup bir tanesinin
nereye gittiğini kimse bilmiyor. Kaybolan mahpus için sizi
talep ediyorlar. Vermediğimiz takdirde bütün şehri
yakacaklarını söylüyorlar, bu hale ne (s.45)
çare
bulacağımı bilemiyorum dediği zaman kız:
- Muhterem pederim, sizin ve vatanımızın selameti için ben
giderim. Beni teslim ediniz dedi. Şah, kızının bu sözlerinden
ziyadesiyle memnun olup:
- Cenab-ı Hak seni muhafaza buyursun diyerek alnından öptü
ve sonra bütün cariyeleriyle birlikte cihazatını Şehzade
198
Kasım'ın getirmiş olduğu beygirlere yükletip mahpusları dahi
alıp neredesin Oğuz ili diyerek yola revan oldular.
- Kız, Şehzade Kasım'ın bu tedbirinden son derece memnun
olmuş ve bu suretle muratlarına nail olmuşlardı.
*
*
*
- Birkaç gün sonra Şehzade Kasım yeni nişanlısı mahpuslarla
beraber seksen atlı oldukları halde Oğuz İli 'ne vasıl oldular,
şehre yaklaştıkları zaman müjdeciler gönderip peder ve
validesini haberdar eyledi.
- Şah bütün maiyeti erkanı ile birlikte istikbale çıktı. Oğlunun
bu meşakkatli seferi dahi böyle sühuletle başa çıkardığından
memnun olup gözlerinden öptü ve:
- Cenab-ı Hak kollarına kuvvet ve vücuduna sıhhat versin,
kılıcını dahi keskin etsin diye dua eyledi. Bu suretle şehre
dahil oldular. (s.46)
- Şehzade Kasım' ın avdetinin ilk haftası büyük bir düğün
yapılarak ilk hafta Akkavak güzeli ile gerdeğe girdi ve ertesi
hafta dahi yeni nişanlısı düşman şahın kızı Huri Çere ile
gerdeğe girip zevk u safa ile meşgul oldular.
- Şehzade Kasım ile birlikte gidip yedi sene mahpus kalan
biçareler dahi hasretlerine kavuştular, yedi senelik meşakkati
bu suretle unutmuş oldular. Diğer taraftan Şehzade Kasım,
kayınpederi olan düşman şaha pek çok hediyeler ile birlikte
bir elçi gönderip meseleyi haber verdi. Şah ziyadesiyle
memnun olup aralarındaki burudet kalktı, damat ve kızına
kıymettar hediyeler gönderdi.
199
- Şehzade Kasım'ın validesi oğlundan daima havf edip oğlunu
başından def edemediği için mükedder olmuş ve bir gün olur
da beni rezil ve rüsvay eder korkusuyla yaşamakta bulunmuş
idi.
İki sene sonra Şehzade Kasım'ın pederi hastalanıp
Gider ahir gelen adem cihane
Ecel gelse baş ağrısı bahane
fehvasınca reha-yab olamayıp vefat eyledi, bu suretle
pederinin (s.47) yeri boş kalmış idi, bütün vüzera ve ahali
Şehzade Kasım'a pederinin yerine Şah olmak üzere biat
eylediler. . . Şehzade Kasım, pederinin yerine hükumet sürdü.
Validesinin havfı dahi bertaraf olarak mesudane yaşamaya
başladı. Şah Kasım, senenin altı ayını kayınpederinin
nezdinde, diğer altı ayını dahi Oğuz ilinde geçirip birçok
seneler mesut bir ömür ile vakit geçirdi.
SONUÇ VE
DEGERLENDİRMELER
Dünya edebiyatı içinde destan ve destani hikaye söz
konusu olunca Türk edebiyatı ve Türk edebiyatı sahasında da
Dede Korkut Kitabı 'nın bu anlamda tarihi derinlik, yayılma
sahasındaki genişlik ve edebi verımın çeşitlenmesi
bakımından özel bir yeri vardır. Oğuzları anlamada ve
anlatmada Dede Korkut boyları kıymetli bir anahtar
hüviyetindedir.
Dede Korkut boylarından Bamsı Beyrek
/
Bey
Böyrek' in bir çeşitlemesi olarak Kırımlı Süleyman Sfıdi
Bey'in telif edip yazılı olarak Himmetzade S. Abdullah
imzasıyla yayımladığı Şah Kasım Hikayesi 'nin kaynağı
tartışmalıdır, fakat Bamsı Beyrek boyu ile ve Bey Böyrek
anlatılarıyla yapı, tip, motif ve muhteva yönünden büyük
benzerlikler gösterdiği ortadadır. Farklı müstear isimlerle
derleme ve telif eserlerde imzası bulunan Süleyman Sfıdi Bey,
Şah Kasım Hikayesini
XX.
yüzyılın ilk yarısının yazılı hikaye
anlatım diline uygun olarak, destan formu ve üslubundan
uzak, şehir hayatını ve entrikaları genişleterek kurgulamış,
nazım ve nesrin birlikte kullanıldığı bir hikaye meydana
çıkarmıştır.
Türk kahramanlık destanlarında terennüm edilen
olaylar ve bu olaylarda rol alan bahadırlar Türk toplumunun
tarihi ile düşünüş ve inanış sistemleriyle destanları meydana
getiren
toplum
ve
çevre
şartlarıyla
birlikte
değerlendirilmelidir.
201
Türklerin destan devrini yaşayacak kadar köklü tarihe
ve destan türünü oluşturacak yaşayış tarzı ve düşünce
dünyasına, coğrafi zemine, mücadele şartlarına ve kültürel
zenginliğe sahip oluşu çok sayıda "doğal" destan meydana
getirmesini sağlamıştır. Atlı bozkır kültüründe, açık ve geniş
mekana bağlı yaşama, Türkler için destani hayatın edebi türde
ifadesini bulması anlamına gelmiştir.
Destanlarda inanç, çoğunlukla din faktörü destan
kahramanının hareket nedenlerinden biri olarak karşımıza
çıkar. Din uğruna veya din farklılığına bağlı mücadele,
destani olmak için engel teşkil etmez, epik karakteri ortadan
kaldırmaz; kahramana bağlı olarak ortaya konulan hedefin ve
mücadelenin ne uğruna gerçekleştirildiğini gösterir.
Dede Korkut Kitabı'nda yer alan anlatıların bu kitap
dışındaki çeşitlemelerini dikkate aldığımızda "kafırler"in
yerleri ve adlarında değişiklikler olur, ama Türk destan
kahramanlarının temel nitelikleri ve destani karakterleri aynı
kalır. Dede Korkut Kitabı'nda da alplık en büyük değer
olmasına rağmen cihangirlik ülküsü görülmez. Kahramanlar
daha çok kendilerini korumak, mallarını, yerine göre
namuslarını muhafaza için mücadele ederler.
Dede Korkut Kitabı 'ndaki anlatıların yapısına
baktığımızda nazım ve nesir bir arada görülür. Bir destan,
hem nazım şeklinde ve hem de nazım ve nesir karışık şekilde
düzenlenmiş olabilir. Oğuz Türklerinin Dede Korkut
Kitabı 'nda görüldüğü gibi, nazım ve nesrin karışık halde
bulunması, Türk boylarının edebi yaratmalarında oldukça eski
bir geçmişe sahiptir. İngilizce 'de bu şekli ifade edebilecek bir
terim
bulunmamaktadır
ve
Dede
Korkut'ta
başka
edebiyatlardan alınma bir yer yoktur.
Manzum ve mensur ölçülerle dile getirilen Dede
Korkut hikayelerinde, Oğuzca'nın, çok canlı, elle tutulur
tasvir ve benzetmelere dayanan, akıcı ve etkileyici halk dilini
202
yansıtan
gelişmiş
üslup
özelliklerinin
sergilendiği
görülmektedir.
Türklerin, Oğuz Türklerinin tarih boyunca verdikleri
mücadeleler, tarihi ve biyografik mahiyetli eserlerde olduğu
kadar edebiyatta da işlenmiştir. Mitolojik anlatılarda,
menkıbevi tarihte, tarih eserlerinde, destanda, destani
hikayelerde, menakıpnameler ve atasözlerinde Oğuzların
konu edinildiği eserler "Oğuzname" olarak nitelendirilmiştir
ve bu anlamda Dede Korkut anlatıları da Türk tarihi, devlet ve
düşünce sistemi ile Oğuzların yaşayışı hakkında verdiği
· bilgilerle bir Oğuznamedir. Dede Korkut Oğuznamesi, Dede
Korkut Kitabı ve onun metinleriyle sınırlı değildir. Dede
Korkut anlatılarının gerek yazılı, gerek sözlü ve gerekse sözlü
/
yazılı yaratıcılık ortamlarında meydana getirilmiş yüzlerce
çeşitlemesi de birer Oğuzname hükmünde düşünülüp
değerlendirilebilir.
Bamsı Beyrek
/
Bey Böyrek anlatıları Dede Korkut
boyları içinde tarih bakımından kökleri en derine uzanan
anlatılardandır, halen yaşamakta oluşu ve yayıldığı coğrafi
alan genişliğiyle de dikkat çekici bir yere sahiptir. Dede
Korkut Kitabı'ndaki boyların bazıları, en başta da 'Bamsı
Beyrek", Türk kültür coğrafyasında hayatiyetini kaybetmeden
farklı yaratıcılık ortamlarında yaşamaya devam etmektedir.
Bamsı Beyrek boyu gerek yazılı ve gerekse de sözlü
edebiyatta bütün boylar içinde en yaygın olanlarındandır.
Bozkır kültüründen yerleşik hayata, destandan destani hikaye
ve hikaye formuna geçişte Dede Korkut anlatılarının köprü
vazifesi gördüğü anlaşılmaktadır.
Bey Böyrek anlatılan, destan türünden nazım içerme
özelliğini koruyarak destani hikayeye ve halk hikayesine,
zamanla nazım kısımlarının tamamen ortadan kalktığı bazı
örnekler yoluyla hikayeden masala doğru bir seyir izlemiştir
diyebiliriz. Bu husus bir yandan terminoloji problemi ortaya
203
çıkarırken diğer taraftan türler ve kültürler arası
karşılaştırmalı çalışmalar için zemin hazırlayan bir husustur.
Alpamıs, Bamsı Beyrek, Bey Böyrek ve Şah Kasım
anlatılarını aynı boyun farklı zaman, başka coğrafya ve
değişik kültür ortamlarında tespit edilmiş, yaşamış, yaşamakta
olan çeşitlemeleri olarak değerlendirmek mümkündür. Türk
boyları arasında bir destan dairesi oluşturan Alpamış
destanının dört ana rivayeti vardır. Bunlar sırasıyla Kongrat,
Oğuz, Kıpçak ve Altay rivayetleridir. Batı Türklerinde Bey
Böyrek, Doğu Türklerinde Alpamış olarak devam eden Bamsı
Beyrek'i bugün de Türk dünyasını birleştiren önemli
motiflerden biri sayabiliriz.
Türk epik karakterli anlatılarının pek çoğunda ortak
özellik olarak karşımıza çıkan motiflerden çocuksuzluk ve
tutsaklık motifleri "aile" ve "devlet" ilişkisi bakımından
değerlendirilebilir. Türk destanlarında çocuksuzluk ve
tutsaklık bir eksikliğin oluşması demektir. Destan ailesinin
devletin devamlılığı ile bağı düşünüldüğünde bu eksikliklerin
ortadan kaldırılması gereklidir.
Çocuksuz ailenin çoğunlukla bir erkek evladı dünyaya
gelir ki bu evlat destan anlatılarının da ana kahramanı olarak
boy gösterir. Aile bağları, kahraman ve onun etrafında gelişen
olaylar millet olarak hür, devlet olarak güçlü yaşamanın nasıl
olacağını bize anlatır.
Dede Korkut boylarının önemli mesajlarına bakacak
olursak bir olay karşısında toplumun bütün ferlerinin
kenetlendiğine, istisnasız herkesin -özellikle kahramanın
erkek yahut kadın akrabalarının- kahramanın tutsaklıktan
kurtarılması için bir gayret ettiklerine, eşsiz bir sadakat ve
fedakarlık sergilediklerine tanık oluruz.
Türkler tarih boyunca atlara çok büyük kıymet
vermiş ve hürmet göstermişlerdir. Türk boylarının sözlü
destani eserlerinde atların, destan kahramanı ve arkadaşlarına
eş değerde oldukları anlaşılmaktadır. Türk destan
204
anlatılarında atlar alelade bir figür değil, esaslı birer
kahramandırlar. Destanlar; bir yanıyla alpm, diğer yanıyla
atlarının hikayesidirler denilebilir. Türk boylarının destani
şiirinin karakterleri masallardaki karakterlere benzetilebilir.
Şah Kasım Hikayesi ve benzeri yeniden yazılıp
kurgulanmış hikayelerin karşılaştırılmalı olarak ele alınıp
incelenmesinin edebi tür tarihi, çeşitlenme, tarihi köken,
yayılma sahası, yönü ve şekliyle edebi verimin şöhret ve
tesiri, aynca türler arası etkileşim çalışmaları açısından
faydalı olacağı görülmektedir.
Bamsı Beyrek
/
Bey Böyrek çeşitlemeleri
araştırmalarına baktığımız zaman araştırmacıların "ilk metin"
!erinin sürekli değiştiğini ve pek çok "yeni" çeşitlemenin
yayın veya yazı konusu olduğunu görmekteyiz. Bu durum,
anlatının yüzyıllardır Türk kültür havzasında yaşamakta
olduğunun bir delili olarak düşünülmelidir.
Bamsı Beyrek boyunun çeşitlemeleri yaygın olan Bey Böyrek
dışında şu birkaç örnekte de görülebileceği gibi çok farklı
adlar
I
adlandırmalarla karşımıza çıkmaktadır:
Akkavak Kızı ile Beğbörek
Bfı b8rek
Bal Böğrek Masalı
Beg Boreg u Bengi Bozan
Bengiboz - Şah İsmail Hikayesi
Beybüreynen Bengiboz Masalı
Güzel Ahmet Masalı
Oğuz Destanından (Bey Böyrek) Menkabe ve Destanı
Seğrek Basan
Şah Kasım Hikayesi
Yurt Değiştirme
Sözlü kaynaklardan yapılan derlemeler profesyonel
aşıklardan da okuma yazması olmayanlardan da yapılmıştır.
Anlatı destan formunda da işlenmiştir, hikaye tarzında da
masal üslubunda da.
205
Gelecekte büyük ihtimalle ve Bamsı Beyrek boyu için
kuvvetle muhtemel - yazılı veya sözlü kaynaklardan tespit
edilmiş- Selçuklu devri anlatıları veya kim bilir Uygur
yazıcılarının farklı farklı Bamsı Beyrek metinleri ortaya
çıkacaktır.
Şah
Kasım
Hikayesi'nin
incelemesini
gerçekleştirdiğimizde H. 1 333 (M. 1 9 1 7) yılında basılmış
olan Şah Kasım Hikayesi 'nin Bamsı Beyrek
/
Bey Böyrek
anlatılarının hikaye formunda işlenmiş bir çeşitlemesi olduğu
anlaşılmaktadır.
Şah Kasım metni bazı masal unsurlarını bünyesinde
barındırmakta ise de dili ve üslubu bakımından yazılı olarak
teşekkül etmiş bir hikayedir.
Kahramanın
nitelikleri
kardeş
metinlerdeki
kahramanlarla büyük benzerlikler gösterir. Zaman ve mekan
çoğunlukla itibari diyebileceğimiz özellikler göstermektedir.
Kardeş metinler olarak nitelendirilebilecek Alpamıs,
Bamsı Beyrek, Bey Böyrek ve Şah Kasım anlatılarının
karşılaştırmalı epizodik inceleme tablosuna baktığımızda,
metinlerde göıülen dil, üslup, form gibi bazı farklılıkların
neredeyse ortadan kalktığı anlaşılmaktadır. Epizodik yapılan
bakımından bu kardeş metinler büyük benzerlik ve yakınlık
göstermektedirler.
Metinlerin oluştuğu, yayıldığı coğrafyaların farklı
oluşu şahıs adlarında, yer adlarında ve kültürel unsurlarda
bazı değişmelere neden olmuştur, ama bunlar anlatıların asll
yapısındaki birliği bozmamaktadır.
Bu çalışma Bamsı Beyrek boyunun Türkiye' deki
durumu hakkında bir derece fikir verebilir. Türk devlet ve
topluluklarında, Türk kültür havzasının her bölgesinde aynı
amaca bağlı olarak ayrı ayrı gerçekleştirilecek çalışmalarla,
bunların bir araya getirilip karşılaştırmalı tetkiklerinin
gerçekleştirilmesiyle Dede Korkut'a bağlı olarak Türk
kültürüne hizmet etme yolu genişletilebilir.
KAYNAKÇA
Acaloğlu, Arif, "Türk Destan Geleneğinin Tarihi Kökenlerine
Dair",
Modern Türklük Araştırmaları Dergisi,
C. 2, S. 4,
Aralık 2005, s. 144-1 57.
Aça, Y rd. Doç. Dr. Mehmet, "Türk Destancılık Geleneğine
Bütüncül Yaklaşabilme ve Alp Kavramı Üzerine Bazı Yeni
Yaklaşım Denemeleri"
/
Approaching Completely to Turkish
Epic Tradition and New Approaching Tests on "Alp"
Concept,
Milli Folklor,
Yıl: 12, S. 48, s. 5-1 7.
Akalın, L. Sami,
Dede Korkut Hikayelerinin Folklor
Bakımından Değerlendirilmesi,
İstanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Doktora
Tezi, İstanbul, 1 967.
Akbaş, S. Burhanettin, "Bey Böyrek Hikayesi 'nin Bünyan ve
Felahiye Rivayetleri",
Erciyes,
( 1 0), 1 24, Nisan 1 988, s. 28-
32.
Aksoy, Dr. Mustafa, "Oğuzname",
Türkler
(Editörler: Hasan
Celal Güzel, Prof. Dr. Kemal Çiçek, Prof. Dr. Salim Koca) ,
C.
3 ,
Ankara, Yeni Türkiye Yayınlan, 2002, s. 8 1 9-824.
Aliyarlı, Prof. Dr. Süleyman, "Dede Korkut Kitabı ve Türk
Tarih Öncesi",
Türkler
(Editörler: Hasan Celal Güzel, Prof.
Dr. Kemal Çiçek, Prof. Dr. Salim Koca) ,
C.
3, Ankara, Yeni
Türkiye Yayınları, 2002, s. 801 -805.
207
Alptekin, Ali Berat, "Türk Üniversitelerinde Yapılan Talebe
Tezlerindeki Halk Hikayeleri Bibliyografyası",
Türk Dünyası
Araştırmaları,
23, Nisan 1 983, s. 207- 228.
Alptekin, Doç. Dr. Ali Berat, "Bamsı Beyrek Hikayesinin
Elazığ Varyantı Üzerine Mukayeseli Bir Araştırma",
Türkiyat
Araştırmaları
Dergisi,
Selçuk Üniversitesi Türkiyat
Araştırmaları
Enstitüsü,
Konya,
yıl:
200 1 , S.
:
9,
s.
255-270.
Alptekin, Doç. Dr. Ali Berat, "Bamsı Beyrek Hikayesinin
Motif Yapısı",
Uluslararası Dede Korkut Bilgi Şöleni
Bildirileri
( 1 9-2 1 Ekim 1 999, Ankara), (haz. : Dr. Alev
Kahya Birgül, Aysu Şimşek Canpolat), Ankara, Atatürk
Kültür Merkezi Başkanlığı, 2000, s. 35-48.
Alptekin, Prof. Dr. Ali Berat, "Doğu Anadolu Bölgesinde
Anlatılan Halk Hikayelerinde Dede Korkut Hikayelerinin
Etkileri",
Uluslararası Türklük Bilgisi Sempozyumu,
25-27
Nisan
2007,
Bildiriler-1 (A-J),
Erzurum, 2009, s. 85-92.
Altay, Doğan,
Destanlarımız,
Mut, Yeni Matbaa - Mutlular
Gıda, 1 992.
Arabacı, Dr. H. Murat , "Türkiye'de Kurulan İlk Kırım Türk
Teşkilatlan"
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi
The
Joumal Of Intemational Social Research, Volume . 1/2 Winter
2008, s. 47 - 65.
Arvas, Yard. Doç. Dr. Abdulselam, ''Alıp-Manaş" ve "Bamsı
Beyrek" Destanlarının Ortak Motifleri" = Common Motifs of
"Alıp-Manaş" and "Bamsı Beyrek" Epos",
The Journal of
Academic Social Science Studies,
Febnıary 20 1 3, Volume 6,
Issue 2, p. 63-7 1 .
Aslan, Namık,
Yozgat Masallarında Motif ve Tip
Araştırması (inceleme-metinler),
Erciyes Üniversitesi
208
Sosyal Bilimler Enstitüsü Halk Bilimi, Türk Dili ve Edebiyatı
doktora tezi, 1 994.
Aslan, Dr. Namık "Beyrek Hikayesinin Y ozgat'ta Derlenen
İki
Yeni Varyantı Üzerine",
Milli Folklor,
Güz 1 995, S. 27, s.
70-72.
Aşırov, Prof. Dr. Annagurban, "Türkmen Nüshasının Değeri",
Uluslararası Dede Korkut Bilgi Şöleni Bildirileri
( 1 9-2 1
Ekim 1 999, Ankara), Yayına haz. : Dr. Alev Kahya Birgül,
Aysu Şimşek Canpolat, Ankara, 2000, s. 49 - 54.
Bahadırova, Sarıgül, "Dede Korkut Kitabı ve Alpamıs
Destanı'nın Karakalpak Varyantı", (Aktaran: Pınar Dönmez
Fedakar),
Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi
Journal of
Turkish World Studies, C.
:
5, Yaz 2005, S. : 1 , s. 1 1 3-120.
Balcı, Ayşe Altınbaş,
Türklerin Sherlock Holmes'ü
Amanvermez Avni,
Bilkent Üniversitesi Ekonomi ve Sosyal
Bilimler Enstitüsü Türk Edebiyatı Disiplini Yüksek lisans
tezi, Ankara, 2005.
Balyan, D[ırtad] V[vartabed], "Cormag Gavakhi Azgin",
Püragn,
24 Eylül 1 898, S. 32, s. 580 - 582.
Banarlı, Nihad Sami, "Milli Romantizmin İdraki",
Kubbealtı
Akademi Mecmuası,
Yıl: 1 , Ocak 1 972, S. 1 , s. 1 7-32.
Bars, Mehmet Emin, "Epik Anlatıdan Masala Ana-metinlerin
Ciddi Düzende Dönüşümüne Bir Örnek: Bey Böyrek",
Turkish Studies
- International Periodical For The
Languages, Literature and History of Turkish or Turkic,
Volume 9/6, Spring 20 1 4, p. 1 33-146.
Baş göz, Prof. Dr. İlhan, "Dede Korkut Destanında Epitetler",
Milli Folklor,
Bahar 1 998, S. 37, s. 23-35.
209
Bayat, Fuzuli, "Sözlü Tarihten Destana, Destandan
Oğuznamelere",
Hacettepe
Üniversitesi
Türkiyat
Araştırmaları Enstitüsü,
Oğuzlar Dilleri, Tarihleri ve
Kültürleri
5.
Uluslararası Türkiyat Araştırmaları
Sempozyumu Bildirileri
(Editörler: Tufan Gündüz, Mikail
Cengiz),
Ankara,
Hacettepe
Üniversitesi
Türkiyat
Araştırmaları Enstitüsü Yayınlan, 20 1 5, s. 285- 290.
Bayat, Prof. Dr. Fuzuli,
Oğuznamelerin Tarihi, Mitolojik
Kökenleri ve Teşekkülü,
İstanbul, Ötüken, 2006.
Bayrı, Mehmet Halit, "Oğuz Destanından "Bey Böyrek"e
Dair Son Araştırmalar ve Bey Böyreğin Erzurum Varyantı",
Halkbilgisi Haberleri,
Yıl: 5, Nisan 1 936,
S.
54, s. 8 1 -87.
Bekki, Doç. Dr. Salahaddin,
Dedem Korkut Kitabı
Bibliyografyası Üzerine Bir Deneme
(Türkiye' deki Yayınlar
1 9 1 6-20 1 3), Ankara, Berikan Yayınevi, 20 1 5 .
Bolatova, Laura,
Bamsı Beyrek ve Deli Dumrul Boyunun
Alpamış ve Er Töstük Destanlarıyla Mukayeseli
İncelemesi,
İstanbul Üniversitesi Sosyal Biliml�r Enstitüsü
Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, Türk Halk Edebiyatı
Bilim Dalı yüksek lisans tezi, İstanbul, 20 14.
Boratav, Pertev Naili, (yayıma hazırlayan: M. Sabri Koz),
Halk Hikayeleri ve Halk Hikayeciliği,
İstanbul, Türkiye
Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı, 2002.
Boratav, Pertev Naili, "Dede Korkut Hikayelerindeki Tarihi
Olaylar ve Kitabın Telif Tarihi",
Türkiyat Mecmuası,
C. XIII,
1 958, s. 3 1 -62.
Boratav, Pertev Naili,
Bey Böyrek Hikayesine Ait Metinler,
Ankara,
yy.,
1 939.
210
Boratav, Pertev Naili, "Bey Böyrek Hikayesine Ait Metinler",
Halk Bilgisi Haberleri,
Birincikanun 1 938, yıl: 8, S.
:
86, s.
35-42.
Boratav, Pertev Naili, "Bey Böyrek Hikayesine Ait Metinler",
Halk Bilgisi Haberleri,
Birincikanun 1 939, yıl: 8, S. : 87, s.
52-64.
Boratav, Pertev Naili, "Bey Böyrek Hikayesine Ait Metinler",
Halk Bilgisi Haberleri,
Şubat 1 939, yıl: 8, S.
:
88, s. 85-88.
Boratav, Pertev, N[aili], "Bey Böyrek Hikayesi",
Ülkü,
Haziran 1 938, C. 1 1 , S. 64, s. 348-350.
Boratav, Pertev, N[aili], "Bey Böyrek Hikayesi",
Ülkü,
Mart
1 938, C. 1 1 , S. 6 1 , s. 2 1 -32.
Boratav, Pertev, N[aili], "Bey Böyrek Hikayesi"
Ülkü,
Şubat
1 938, C. 1 0, S. 60, s. 483-492.
Boratav, Pertev, N[aili], "Bey Böyrek Hikayesi"
Ülkü,
Temmuz 1 938, C. 1 1 , S. 65, s. 425-433.
Büyükarman, Dr. Didem A., "Moralızade Vassaf Kadri ve
Süleyman Sfidl'nin Ortak Ramanları Milli Cinayat
Koleksiyonu"
A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü
Dergisi,
S. : 40, yıl: 2009, s. 1 90-208.
Çağıran, M. Önder, "Ba - Börek Destan Hikayesi'nin Dede
Korkut Hikayeleri'nden Bamsı Beyrek'le Karşılaştırılması",
Erciyes,
yıl: 12, S. 43, 1 989, s. 30-3 1 .
Çapanoğlu, Münir Süleyman,
Basın Tarihimizde Mizah
Dergileri,
İstanbul, Garanti Matbaası, 1 970.
211
Çınar, Yard. Doç. Dr. Ali Abbas, "Türk Destanlarında Alp
Tipi At" / The Horses Like the Heroes in Turkish Epics
Cheval herorque dans les epopees Turques,
Milli Folklor,
C.7, Yıl: 14, S. 56, s. 1 53-1 57.
Çimen, Musa,
Bamsı Beyrek Hikayesinin Türkiye
Varyantları Üzerinde Karşılaştırmalı Bir Araştırma,
Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve
Edebiyatı Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Erzurum, 2004.
Çobanoğlu, Doç. Dr. Özkul,
Türk Dünyası Epik Destan
Geleneği,
Ankara, Akçağ, 2003 .
Demir, Doç. Dr. Necati,
Tokat İli ve Yöresi Ağızları,
Tokat,
Niksar Belediyesi, 2005.
Demir, Necati-Mehmet Dursun Erdem, "Türk Kültüründe
Destan ve Battal Gazi Destanı" / Epic in Turkish Culture and
Epic of Battal Gazi,
Turkish Studies,
Intemational Periodical
F or the Languages, Literature and History of Turkish or
Turkic, Volume 111, Summer 2006, p. 106- 1 59.
Durbilmez, Bayram,
Sorgun (Yozgat) ve Yöresi Ağızları
(inceleme - metinler),
Erciyes Üniversitesi, Fen Edebiyat
Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü lisans tezi, Kayseri,
Haziran 1 99 1 .
Dündar, Orhan,
Dede Korkut Bamsı Beyrek,
Ankara, Kültür
Bakanlığı, 200 1 .
Ekici, Metin, "Dede Korkut Kitabı ve Slav Destanları",
Türk
Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten 199811,
Ankara, Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Dil Kurumu
Yayınları, 2004, s. 5 1 -78.
212
Ekici, Metin,
Dede Korkut Hikayeleri Tesiri ile Teşekkül
Eden Halk Hikayeleri,
Ankara, Atatürk Kültür Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu, 1 995.
Elçin, Şükrü Murat,
Kerem İle Aslı Hikayesi,
Ankara, Milli
Eğitim Basımevi, 1 949.
Elçin, Şükrü, "Türk Dilinde Destan Kelimesi ve Mefhumu",
İslamiyet Öncesi Türk Destanları: İncelemeler - Metinler,
haz. Prof. Dr. Saim Sakaoğlu, Prof. Dr. Ali Duymaz, İstanbul,
Ötüken Neşriyat, 2002, s. 1 8-27.
Elekbarlı, Nazif, "Azerbaycan Edebiyatşünaşlığında",
Kitabı
Dede Korkut Ensiklopediyası,
C.
:
il,
Bakü, Yeni Neşrler
Evi, 2000, s. 38-42.
Emeksiz, Dr. Abdulkadir,
Bir İstanbul Kahramanı Bekri
Mustafa
(inceleme - metin), İstanbul, Mühür, 20 10.
Emeksiz, Doç. Dr. Abdulkadir, "Dedem Korkut'un Saklı
Kalmış Bir Hikayesi",
Türk Dünyası Araştırmaları,
S.
:
209,
Ekim 20 1 3 , s. 379-397.
Ercilasun, Prof. Dr. Ahmet B., "Zikredilen Şahıslara
Dayanılarak Dede Korkut Boylarının Kronolojik Sıralanması"
I. Milletler Arası Dede Korkut Kollokyumu 'nda
(
2 1 -26 Aralık
1 999 Bakü) Sunulan Bildiri,
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı -
Belleten 1998 / 1,
TDK, Ankara, 2004, s. 6 1 -69.
Eren, Prof. Dr. Hasan, "Bey Böyrek Hikayesinin Yeni Bir
Varyantı",
Dünya Edebiyatından Seçmeler,
S. 4, 1 977, s. 38
- 43 .
Ergin, Muharrem,
Dede Korkut Kitabı-1,
8. bs., Ankara,
Türk Dil Kurumu Yayınları, 201 1 .
213
Ergin, Prof. Dr. Muharrem,
Dede Korkut Kitabı-2 İndeks -
Gramer,
4.
bs., Ankara, Türk Dil Kurumu Yayınlan,
2009.
Ergun, Metin "Bamsı Beyrek ile Alpamış Destanının
Coğrafyası",
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten 1992,
Ankara,
1 995,
s.
75- 80.
Fedakar, Selami, "Alpamış Destanı ve Bey Böyrek Hikayesi
Arasında Bir Karşılaştırma"
/
Comparasion entre l 'epopee
"Alpamış" et le recit "Bey Böyrek",
Milli Folklor,
yıl:
1 3 ,
S.
5 1 '
s.
5 1 -64.
Gayıbov, Seyran "Kitab-ı Dede Korkut'taki 'Tutsaklık'
Durumu Karşısında Oğuz'un Tutumu"
/
Captivity in Dede
Korkut's Tale and Oghuz's Reaction,
Turkish Studies,
Intemational Periodical For the Languages, Literature and
History of Turkish or Turkic, Volume
3/2,
Spring
2008,
p.
324-353.
Gazimihal, Mahmut R [agıp], "Dede Korkut Hakkında",
Halk
Bilgisi Haberleri,
1 939,
S.
98,
s.
25 - 3 1 .
Gökalp, Ziya,
Türkçülüğün Esasları,
(haz. : Mehmet
Kaplan), İstanbul, MEB Yayınlan,
1 990.
[
Gökoğlu ], A. Baha, "Oğuz Destanından (Bey Böyrek)
Menkabe ve Destanı",
Milli Mecmua,
C.
44, S. 1 22,
İkinci
Kanun
1 934,
s.
1 23-1 26.
Gökoğlu, A. Baha, "Oğuz Destanından "Bey Böyrek' e Dair
Son Araştırmalar ve Bey Böyrek'in Erzurum Varyantı",
Halkhilgisi Haberleri,
Nisan
1 936,
yıl:
5,
S.
: 54,
s.
8 1-86.
Gökoğlu, A. Baha,
"Oğuz Destanları"nın İzlerinin Anadolu
Halkı Arasında Yaşadığını İsbat Bey Böyrek,
Ankara,
Ulusal Matbaa,
1 94 1 .
214
Gökyay, Orhan Şaik (Hazırlayan),
Dedem Korkudun Kitabı,
İstanbul, Milli Eğitim Bakanlığı,
2000.
Gökyay, Orhan Şaik,
Bugünkü Dille Dede Korkut
Masalları,
İstanbul, Muallim Ahmet Halit Kitabevi,
1939.
Gökyay, Orhan Şaik, "Dede Korkut Hikayeleri ve Önemi",
Türk Dili,
Ekim
1 968,
S.
205,
s.
424-435.
Gökyay, Orhan Şaik, "Dede Korkut",
Türkiye Diyanet Vakfı
İslam Ansiklopedisi,
C.
9, 1 994,
s.
77-80.
Gökyay, Orhan Şaik, "Bey Böyrek Üzerine",
Türk Folkloru,
Eylül
1 979,
S.
2,
s.
3.
Görkem, Doç. Dr. İsmail,
Halk Hikayesi Araştırmaları
Çukurovalı Aşık Mustafa Köse ve Hikaye Repertuarı,
Ankara, Akçağ,
2000.
Gülensoy, Doç. Dr. Tuncer, "Doğu ve Güneydoğu
Anadolu'da Yaşayan Dede Korkut Hikayeleri: Kam Püre
Bamsı Beyrek Destanı 'nın Poyraz (Elazığ) Varyantı"
Türk
Kültürü Dergisi,
Ağustos
1 983, 2 1 .
yıl, S . :
244,
s.
547 - 558.
Gülensoy, Tuncer, "Dede Korkut Hikayelerinin Anadolu ve
Rumeli ' deki İzleri "Kam Püre Oğlu Bamsı Beyrek
Destanı"nın Bünyan; "Deli Dumrul Destanı"nın Rumeli
Varyantı",
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten 1988,
Ankara, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk
Dil Kurumu Yayınları, Ankara,
1 994,
s.
97-1 1 1 .
Gülensoy, Tuncer, "Kam Püre Oğlu Bamsı Beyrek, "Deli
Dumrul, Salur Kazan ve Tepegöz Boylarının Anadolu
Varyantları ve Dede Korkut Hikayeleri Coğrafyasının Tespiti
Sorunu",
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten 1998
/
1,
215
Ankara, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk
Dil Kurumu Yayınları, 2004, 8 1 -92.
Günay, Prof. Dr. Umay, "Dede Korkut Hikayelerindeki
Karakterlerin Tahlili",
Milli Folklor,
Bahar 1 998, S. 37, s. 3-
1 2.
Güngör, Şeyma, "Dede Korkut Kitabı'nda Aile",
Türk Halk
Edebiyatına Dair,
İstanbul, Çantay, 2005, s. 1- 79.
Günşen, Yrd. Doç. Dr. Ahmet,
Kırşehir ve Yöresi Ağızları
(İnceleme-Metinler-Sözlük),
Ankara, Türk Dil Kurumu,
2000.
Gürsoy - Naskali, Emine, "Destanın Tarifi",
Türk Dili
Araştırmaları Yıllığı Belleten 1992,
Ankara, Atatürk Kültür,
Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Ankara Üniversitesi Basımevi,
1 995, s. 1 - 8.
Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü,
Oğuzlar Dilleri, Tarihleri ve Kültürleri
5.
Uluslararası
Türkiyat Araştırmaları Sempozyumu Bildirileri
(Editörler:
Tufan Gündüz, Mikail Cengiz), Ankara, Hacettepe
Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, 201 5.
Hayit, Baymirza
Türkistan Devletlerinin Milli Mücadele
Tarihi,
Ankara, Türk Tarih Kurumu, 1 995.
Himmetzade S. Abdullah,
Şah Kasım Hikayesi,
2. bs.,
İstanbul, Cemiyet Kütüphanesi H. 1 333 / M. 1 91 7 .
http://kutuphane.atauni.edu. tr/yordambt/yordam. php
( 1 7
Haziran 20 12)
Hüseynoğlu, Dr. Kamil, "Dede Korkut'un Tarihi Şahsiyeti ve
Yaşadığı Kültür Ortamı"
Türkler,
C. 5 (editörler: Hasan
216
Celal Güzel, Prof. Dr. Kemal Çiçek, Prof. Dr. Salim Koca,
Ankara, Yeni Türkiye Yayınlan, 2002, s. 845-852.
İnan, Abdulkadir, "Dede Korkut Kitabındaki Bazı Motiflere
ve Kelimelere Dair Notlar",
Ülkii,
Şubat 1 93 8, C.
:
X, S. 60,
s.
545-547.
İşli, Emin Nedret, "Kitabhane-i Sudi Tarihçesi ve Süleyman
Sudi Bey (Bir Deneme)",
Müteferrika,
Kış 1 994, S.
:
4, s. 33-
44.
İvgin, Hayrettin, "Çorum'dan Bir Dede Korkut Hikayesi:
Akkavak Kızı",
Türk Folklor Araştırmaları,
yıl: 1 976, C:
1 6, S.
:
320, s. 7604 - 7605.
Jirmunskiy, V. M.,
Türk Kahramanlık Destanları.
1.-11.
Bölüm
(çev. : Mehmet İsmail, Hülya Arslan Erol, Ankara,
Türk Dil Kurumu, 20 1 1 .
Kanar, Prof. Dr. Mehmet,
Kanar Farsça-Türkçe Sözlük,
İstanbul, Deniz Kitabevi, 2000.
Karabaş, Seyfi,
Bütüncül Türk Budunbilimine Doğru,
İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, 1 999.
Karakaş, Rezan, Dede Korkut Hikayelerinde "Tutsaklıktan
Kurtarma Motifi" ve "Bey Oğullan Arasındaki İlişki" /
Relation Between "The Motif of the Captive Breaking Free"
and the Sons of Lord" in the Dede Korkut Narratives,
Turkish
Studies
-
International Periodical For The Languages,
Literature and History of Turkish or Turkic, Volume 8/1 ,
Winter 201 3,
p .
1 867 - 1 879.
Keskin, Alev - Betül Sayın, "Geçmişten Günümüze Türklerde
Bayrak, Sancak ve Fors",
Silahlı Kuvvetler Dergisi,
S. 4 1 5,
Ocak 20 13, s. 98- 1 03.
217
·
Kıdırbayeva, Burul - Abdıkerim Muratov (Aktaran: Mehmet
Aça), "Alplara Mahsus Evlilik",
Milli Folklor,
Bahar 1 998, S.
37, s. 78-84.
Kırzıoğlu, Fahrettin, "Dede-Korkut Oğuznameleri Coğrafyası
ve Düşünceler",
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Türkiyat Enstitüsü Birinci Milli Türkoloji Kongresi
(İstanbul, 6-9 Şubat 1 978), İstanbul, Kervan Yayınlan, 1 980,
s. 269 - 3 1 7.
Kırzıoğlu, M. Fahrettin,
Dede-Korkut Oğuznameleri,
Ankara, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı, 2000.
Korkmaz, Zeynep, "Oğuzcanın Orta Türkçe Dönemini
Oluşturan Eski Anadolu Türkçesinin Tarihi, Sosyal ve
Kültürel Gelişmelerden Kaynaklanan Dil Yapısı Ü zerinde
Genel Bir Değerlendirme", Hacettepe Üniversitesi Türkiyat
Araştırmaları Enstitüsü,
Oğuzlar Dilleri, Tarihleri ve
Kültürleri
5.
Uluslararası Türkiyat Araştırmaları
Sempozyumu Bildirileri
(Editörler: Tufan Gündüz, Mikail
Cengiz),
Ankara,
Hacettepe.
Üniversitesi
Türkiyat
Araştırmaları Enstitüsü Yayınlan, 201 5, s. 705-7 1 6.
Köktürk, Y rd. Doç. Dr. Şahin, "Türk Destanlarında
Hapsedilme Motifi",
TÜBAR-XIX
-
/ 2006
-
Bahar, s. 384-
400.
Köprülü, Ord. Prof. [Dr.], M. Fuad,
Türk Edebiyatı Tarihi,
(Sadeleştirme ve notlarla yayımlayanlar: Dr. Orhan F.
Köprülü, Nermin Pekin)
2.
bs., İstanbul, Ötüken, 1 980.
Köse, Yrd. Doç. Dr. Nerin, "Türk Halk Hikayelerinde Yapı",
Araştırmalar
1,
Ankara, Milli Folklor Yayınları, 1 996, s. 20-
60.
218
Kösemihalzade, Mahmut Ragıp "Bey Böyrek Destanının
Türküleri",
Milli Mecmua,
Mart 1 93 1 , C. : 1 1 , S. 124-125, s.
1 63- 1 64.
Lord, Albert Bates, " Orta Asya ve Balkan Destanları
Arasındaki İlişkiler" (Türkçeye çeviren: Metin Ekici),
Türk
Kültüründe
Nevruz
Uluslararası
Bilgi
Şöleni
(Sempozyumu) Bildirileri,
(Yayına hazırlayan: Prof. Dr.
Sadık Tural), Ankara, Atatürk Kültür Merkezi, 1 995, s. 273-
299.
Mehmed Zeki - Mahmud Paçacı,
Türkiye Teracim-i Ahval
Ansiklopedisi Teracim-i Ahval Kamusı,
C.
:
1 , İstanbul,
1 928.
Muratoğlu, Ali İhsan, "Dedem Korkut'tan: Bamsı Beyrek'in
Bolvadin Varyantı",
Türk Folklor Araştırmaları,
yıl: 1 976,
S. : 3 1 2, s. 7380.
Oflazoğlu, Turan,
Korkut Ata,
Ankara, Türk Dil Kurumu,
1 998.
Oğuz, Prof. Dr. M. Öcal, "Destan Tanımı ve Eski Türk
Destanları" / A Defini ti on of the Term Epic and Old Turkish
Epics La defini ti on de l' epopee et les anciennes epopees
turques,
Milli
Folklor,
2004, Yıl 1 6, S.
:
62, s.
5-7.
Omorov, Timurlan, "Türkistan' daki Özbek Hanlığının Kısaca
Tarihi ve Özbek Boyları",
Tübav Bilim Dergisi,
yıl: 20 12, C.
: 5,
S. : 2, s. 7-1 8.
Orkun, Hüseyin Namık "Bayböre Efsanesi",
Varlık,
C. : 6, S.
126, 1 938, s. 9 1 -92.
Orkun, Hüseyin Namık, " Masal : Bey Böyrek",
Ülkü,
120,
16 Eylül 1 946, s. 1 4- 1 5 .
219
Önal, Ülkü "Ardanuç Yöresinden Masallar ve Efsaneler
1
Ardanuç'ta Beybörek Masalı",
Erciyes,
S. 1 60, Nisan 1 99 1 , s.
28-29.
Özçelik, Sadettin, "Dede Korkut Destanlarında Oğuzların
Teşkilatlanması Hakkında Bazı Kültürel Unsurlar", Hacettepe
Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü,
Oğuzlar
Dilleri, Tarihleri ve Kültürleri
5.
Uluslararası Türkiyat
Araştırmaları Sempozyumu Bildirileri
(Editörler: Tufan
Gündüz, Mikail Cengiz), Ankara, Hacettepe Üniversitesi
Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, 20 1 5, s. 523-532.
Özen, Rahmi,
Bamsı Beyrek ile Bam Çiçek,
İstanbul, MEB,
2000.
Özer, Seyhan, "Çan'dan İki Halk Hikayesi
1
Akkavak Kızı"
Türk Folkloru,
Ağustos 1 982, S. 37, s. 24-27.
Özkan, İbrahim Ethem,
Ardanuç ve Yöresi Ağızları,
Erciyes
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı
yüksek lisans tezi, Kayseri, 1 994.
Özkan, İsa, "Türkmenistan' dan Derlenmiş Dede Korkut
Boyları",
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten 1995,
Ankara, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk
Dil Kurumu Yayınları, 1 997, s. 263-3 14.
Özkan, Nevzat, "Gagavuz Kültüründe Oğuz Unsurları",
Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü,
Oğuzlar Dilleri, Tarihleri ve Kültürleri
5.
Uluslararası
Türkiyat Araştırmaları Sempozyumu Bildirileri
(Editörler:
Tufan Gündüz, Mikail Cengiz), Ankara, Hacettepe
Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, 20 1 5,
s. 455-464.
220
Özkan, Tuba Saltık, "Bamsı Beyrek ve Bey Böyrek
Anlatılarında Arketipik İmgeler"/ The Archetypal Images in
Bamsı Beyrek and Bey Böyrek Narratives,
Milli Folklor,
20 1 0,
yıl:
22,
S.
85.,
s.
8 1 - 90.
Özkan, Tuba,
Bey Böyrek Anlatılarının Kahramanın
Yolculuğu Açısından İncelenmesi,
Gazi Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Türk Halk Bilimi Ana Bilim Dalı Yüksek
Lisans Tezi, Ankara,
2006.
Öztelli, Cahit "Bamsi Beyrek'in Sıvas Söylentisi",
Türk
Folklor Araştırmaları,
Ekim
1 958,
S.
1 1 1 ,
s.
1 77 1 - 1 773.
Öztelli, Cahit "Bamsi Beyrek'in Sıvas Söylentisi II",
Türk
Folklor Araştırmaları,
Kasım
1 958,
S.
1 1 2,
s.
1 798- 1 800.
Öztelli, Cahit "Bamsi Beyrek'in Sıvas Söylentisi III",
Türk
Folklor Araştırmaları,
Aralık
1958,
S .
1 1 3 ,
s.
1 8 1 4-1 8 1 6.
Öztelli, Cahit, "Dede Korkut Bamsi Beyrek'in Zile Varyantı",
Türk Folklor Araştırmaları,
Ocak
1 954,
C.:
3,
S.:
54,
s.
853-
856.
Öztelli, Cahit, "Dede Korkut Üzerine Bazı Notlar",
Türk
Folklor Araştırmaları,
yıl:
1 967,
S.
2 1 3 ,
s.
4375 - 4377.
Öztelli, Cahit, "Halktan Derlenen İlk Dedem Korkud Bay
Böğrek Hikayesi",
Sivas Folkloru,
Aralık
1 977,
C.
5,
S.
:
59,
s.
3-6.
Öztelli, Cahit, "Unutulan Dede Korkut",
Türk Folklor
Araştırmaları,
İstanbul, Nisan
1 968,
C:
1 1 ,
S.
225,
s.
4 709-
47 1 2.
221
Reichl, Karl,
Türk Boylarının Destanları - Gelenekler,
Şekiller, Şiir Yapısı
-
, 3 . bs., (çev. : Metin Ekici), Ankara,
Türk Dil Kurumu Yayınları, 20 14.
Rossi, Ettroe, İl Kitab-ı Dede Qorqut Racconti epico -
cavalereschi dei Turchi Oguz tradotti e annotati con
"facsimile" del MS. Vat. Turco 1 02. Studi i Testi, 1 59, 20
Decembris 1 952, Citta del Vaticano, s. 59.
Rossi, Ettore, (Çeviren: Mahmut H. Şakiroğlu), "Dede Korkut
Kitabı Üzerine Araştırma",
Erdem,
C. : 1 2, S. : 34, yıl: 1 999,
s. 1 83- 276.
Ruben, Walter,
Ozean der Marchenströme;
1.
Die
25
Erzahlungen des Damons (Vetalapancavimsati). Mit
einem Anhang über die
12
Erzahlungen des Dede Korkut,
FF
Communications, 1 33, Helsinki 1 944.
Sakaoğlu, Prof. Dr. Saim,
Dede Korkut Kitabı İncelemeler
Derlemeler-Aktarmalar
1,
İncelemeler-Derlemeler, Konya,
Selçuk Üniversitesi Yaşatma ve Geliştirme Vakfı, 1 998.
Sakaoğlu, Prof. Dr. Saim,
Dede Korkut Kitabı İncelemeler
Derlemeler-Aktarmalar
il,
Aktarmalar, Konya, Selçuk
Üniversitesi Yaşatma ve Geliştirme Vakfı, 1 998.
Sakaoğlu, Prof. Dr. Saim,
Kadirlili Aşık Halil Karabulut
Destan Destan Üstüne,
Kadirli, 2002.
Sakaoğlu, Saim, "Bey Böyrek Hikayesindeki Kıyafet
Değiştirme Motifi İle Diğer Bazı Motiflerin Anadolu
Masallarında Görülmesi",
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı
Belleten,
Ankara, 1 988, s. 1 29-1 39.
222
Sakaoğlu, Saim, "Bey Böyrek Hikayesinin Bayburt Rivayeti",
Türk Kültürü Araştırmaları,
yıl:
1 966- 1 969,
(Ankara
1 973),
C.
3-6,
s.
1 59- 1 80.
Sertkaya, Prof. Dr. Osman Fikri, "Adana, Begrek
>
Beyrek
ve Elma Kelimelerinin Kökeni Üzerine",
Ankara
Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türkoloji
Dergisi, 1 9, 2 (20 1 2)
s.
1 05- 1 08.
Seyidoğlu, Bilge,
Erzurum Halk Masalları Üzerine
Araştırmaları Metinler ve Açıklamalar,
Ankara, Baylan
Matbaası,
1 97 5 .
Solak, Yrd. Doç. Dr. Ömer Solak, "Vüs'at O . Bener'in Dost
Yaşamasız Adlı Kitabındaki Öykülerin Kurgusal Coğrafyası",
Turkish Studies
- Intemational Periodical For The
Languages, Literature and History of Turkish or Turkic,
Volume
6/4,
Fall
201 1 , p.789-804.
Söylemez, Dr. Orhan-Lezzet Aliyeva, "Alpamış Batır ve Er
Targın Destanlarında Kahraman, Kadın ve At Motifleri
Üzerine Bir Deneme",
Atatürk Üniversitesi Türkiyat
Araştırmaları Enstitüsü Dergisi,
S.
1 4,
yıl:
2000,
s.
35�46.
Sümer, Prof. Dr. Faruk,
Oğuzlar (Türkmenler) Tarihleri
Boy
Teşkilatı-Destanları,
İstanbul,
Türk
Dünyası
Araştırmaları Vakfı,
1 992.
Şahin, Halil İbrahim,
Türkmen Destanları ve Destancılık
Geleneği,
2.
bs., Konya, Kömen Yayınları,
20 1 1 .
Şahin, Yrd. Doç. Dr. Seval, "Nahid Sami: Yirminci Asrın
Kibar Hırsızı - Süleyman Sudi ve E. Ali'nin
Gece Kuşları
Romanı Üzerine,
Yeni Türk Edebiyatı Araştırmaları
Modem
Turkish Literature Researchs, S.
1 ,
Ocak - Haziran
2009,
s.
1 79 - 1 88 .
223
Şimşek, Yrd. Doç. Dr. Esma, "Bey Böyrek Hikayesinin Türk
Dil Kurumunda Bulunan Yazma Nüshası Üzerine",
Uluslararası Dede Korkut Bilgi Şöleni Bildirileri
( 1 9-2 1
Ekim
1 999,
Ankara), Yayına haz. : Dr. Alev Kahya Birgül,
Aysu Şimşek Canpolat, Ankara,
2000,
s.
32 1 -333 .
Tekin, Feridun,
Kaman ve Yöresi Ağızları (Giriş-İnceleme
Metin-Sözlük),
Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Kayseri,
1 994.
Tezcan, Semih- Hendrik Boeschoten (haz.),
Dede Korkut
Oğuznameleri,
İstanbul, Yapı Kredi Yayınları,
2000.
Togan, Ord. Prof. Dr. A. Zeki Velidi, "Türk Destanının
Tasnifi",
Türkler,
C.
3,
Ankara,
2002,
s.
907-9 1 9.
Tulum, Mertol, "Dede Korkut Oğuznameleri Üzerine Notlar'a
Notlarla Katkılar
I", İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi,
C. : XXX, yıl:
2003 ,
s.
5 1 7-
5 3 8 .
Turan, Osman, "Bey Böyrek Hikayesi",
Ülkü,
İkincikanun
1 93 8,
C. :
1 0,
S.
59,
s.
403-4 1 3 .
Türk, Vahit, "Ocak Sözü ve Ailesi"
/
Ocak And Family Of
Such,
Gazi Türkiyat,
Güz
2009,
S. :
5,
s.
25 1 -258.
Türkan, Arş. Gör Kadriye, "Dede Korkut Hikayelerinin
Türkiye' de Basılan Kitap Halindeki Yayımları,
Türk Dünyası
Araştırmaları,
Ekim
2003,
S.
1 46,
s.
1 89- 2 1 2.
Türkeş, A. Ömer. "Biz Bu Romanı Okumamış mıydık?",
Virgül,
Ekim
200 1 ,
S.
44,
s.
62- 66.
Türkmen, Fikret, "Dede Korkut Hikayelerinin Anadolu ve
Rumelinde Yaşayan Kolları",
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı
224
Belleten 1988,
Ankara, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek
Kurumu Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara,
1 994,
s.
1 57-
1 77.
Türkmen, Prof. Dr. Fikret, "Bamsı Beyrek Hikayesinin Yeni
Bulunan Kahire Nüshası ile Türk Dil Kurumu
Kütüphanesindeki Eksik Yazma Nüshası Hakkında",
Uluslararası Dede Korkut Bilgi Şöleni Bildirileri
( 1 9-2 1
Ekim
1 999,
Ankara), (haz. : Dr. Alev Kahya Birgül, Aysu
Şimşek Canpolat), Ankara, Atatürk Kültür Merkezi
Başkanlığı,
2000, 339-343 .
Türkmen, Prof. Dr. Fikret-Yrd. Doç. Dr. Metin Arıkan (haz.),
Kazak Destanları-8 Alpamıs ve Kambar Batır,
Ankara,
Türk Dil Kurumu,
20 1 1 .
Uçkun (Kocaaslan), Rabia, "Bey Böyrek'in Kayseri
Anlatmaları", Kayseri,
200 1 ,
Kayseri ve Yöresi Kültür,
Sanat ve Edebiyat Bilgi Şöleni
( 1 2- 1 3
Nisan
200 1 )
Bildiriler
2 .
C .
(haz. : Prof. Dr. Mustafa Argunşah, Doç. Dr.
İsmail Görkem, Doç. Dr. Hülya Argunşah, Yard. Doç. Dr.
Atabey Kılıç, Kayseri,
200 1 ,
s.
775-784.
Ümüt, Adem,
Yozgat Sorgun İlçesi Ağzı,
Gazi Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim
Dalı Türk Dili Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Ankara,
2006.
Üstünova, Kerime, "Dede Korkut Kitabını Oluşturan
Destanlardaki Ortak Özellikler",
Turkish
Studies
Intemational Periodical For the Languages, Literature and
History of Turkish or Turkic, Volume
3/1
Winter
2008,
p.
1 3 8- 1 44.
Üyepazarcı, Erol, "Türkiye' de Polisiye Romanın
1 29
Yıllık
Öyküsü 'Korkmayınız Mister Sherlock Holmes"
/
The
1 29
225
Year Story of Detective Novels in Turkey 'Fear Not Mister
Sherlock Holmes" ,
Skylife
Aralık
1 999,
s.
94- 1 05 .
Yanbey, Mahmut Kemal (Derleyen), "Dede Korkut'tan:
Beyböyreğe Ait İkinci Hikaye",
Türk Folklor Araştırmaları,
C.
7,
S.
1 53 ,
Nisan
1 962,
s.
2699-2702.
Yanbey, Mahmut Kemal "Bey Böyrek Hikayesi,
Türk
Folklor Araştırmaları,
C.
: 6,
S. :
1 3 7,
s.
2283-2286.
Yaşar Kemal,
Sarı Defterdekiler Folklor Derlemeleri,
2.
bs., (Haz. : Alpay Kabacalı), İstanbul, Yapı Kredi Yayınlan,
2007.
Yılar, Ömer, "Dede Korkut Kitabındaki Bamsı Beyrek ile
Anadolu'da Anlatılan Bey Böyrek Hikayeleri ve Masalları
Üzerine Motif Bakımından Bir Karşılaştırma Denemesi" / Un
essai comparatif au regard du motif sur Bamsı Beyrek dans le
livre "Dede Korkut" et les contes et les recits Bey Böyrek en
Anatolie,
Milli Folklor,
Yıl:
1 2,
S.
48,
s.
43-47.
Yıldırım, Dursun,
Türk Bitiği Araştırma
/
İnceleme
Yazıları,
Ankara, Akçağ,
1 998.
Yıldırım, Prof. Dr. Dursun, "Hikayeciliğimizde Üçüncü
Yaratıcılık Ortamı ve Hikayeci Eyyübi-i Garib",
Türkbilig,
200315,
s.
1 34 - 1 43 .
Yıldırım, Prof. Dr. Dursun, "Kitab-ı Dedem Qorqud Metinleri
Hangi Yaratıcılık Ortamından Geliyor",
Türkbilig,
2002
/
3,
s.
1 3 0- 1 7 1 .
Yıldırım, Prof. Dr. Dursun, "Qam Böri Oğlu Bamis Börik
[Qam Böre oğlu Bamıs Börek] Boyunda Sorunlar ve
Çözümlemeler",
Türkbilig Türkoloji Araştırmaları,
Temmuz
200 1 ,
S. :
2,
s.
1 29- 1 67.
226
Yıldız, Naciye, "Türk Destancılık Geleneği",
Modern
Türklük Araştırmaları Dergisi,
C. :
6,
S. :
1 ,
Mart
2009,
s.
7-
1 5 .
Yoloğlu, Güllü, "Gagauz Destanları",
Kitabı Dede Korkut
Ensiklopediyası,
C.
:
il,
Bakü, Yeni Neşrler Evi,
2000,
s.
1 67.
Yüksel, Dr. Hasan Ali (derleyen) , "Babörek",
Milli Folklor,
Bahar
1 998,
S.
37,
s.
54-66.
Dostları ilə paylaş: |