48
süreçte Dedelik, Cem, musahiplik vb. geleneksel Alevi kurum-
larının eski konumlarından farklılaşarak, toplum nezdinde
yeniden tanımlanacaklardır. Ocak’ın da ifade ettiği üzere,
geleneksel Alevilik “…yazılı ve sistematik bir teolojisi bugüne
kadar oluşturulmamış veya oluşturulamamıştır…Alevi teolojisi,
sosyolojik literatürde “gizli toplum” (societe secrete)” denilen
türden kapalı bir toplumun ürünü olması itibariyle yazı ile
tanışmamış, kabilesel geleneklerine ve örflerine sımsıkı bağlı
ve mitolojik, sözlü bir kültürü katettiği geniş coğrafyada
rastladığı değişik motiflerle besleyerek gittiği her yere birlikte
taşıyan bir kitle tarafından oluşturuluyordu….Günümüzde
dede denilen, eskiden aynı zamanda boy başkanı da olan dini
liderlerinin dini ve siyasal otoritelerinin meşruiyet kaynağı da
bu mitolojik teolojidir…” (Ocak, 2003: 159-160) Bugün artık
kentleşen Aleviliğin gizli-saklı bir yönü kalmadığına göre,
geleneksel kapalı Alevi inanç kurum ve kuralları da yeni bir
formatta toplumsal ihtiyaçlara göre yeniden şekilleneceklerdir.
Alevilikle ilgili genel bu bilgileri verdikten sonra, Aleviliğin
temel kurumlarından Dedelik Kurumu’nun geleneksel nitelik
ve işlevleri konusuna geçebiliriz.
Alevi-Bektaşilerde Dede Ocakları’nın Sınıflandırılması
Dedelik Kurumu ile ilgili olarak G. Clarke, D. Shank-
land, Markus Dressler, Raoul Motika, Robert Langer, Martin
Sökefeld, Peter Bumke, Ahmet Taşğın, Piri Er, Harun Yıldız,
Hamza Aksüt, Veli Saltık, Mehmet Ersal, Nilgün Çıblak gibi
çeşitli araştırmacılar tarafından pek çok araştırma yapılmıştır.
Bu araştırmaların en önemlilerinin künyeleri kaynaklar bölü-
münde verilecektir. Dede Ocakları ağı yöresel farklılıkları da
içeren çok karmaşık özellikleri bünyesinde barındırmaktadır.
Son çalışmalarımda yer alan verilere göre Alevi-Bektaşi
49
geleneğine mensup ve Ocak organizasyonu içerisinde değer-
lendirilebilecek, dinsel önderleri dört ayrı kategoride değerlen-
direbiliriz (Yaman, 2009: 178-202):
1-Bağımsız Dede Ocakları: Daha çok Orta ve Doğu
Anadolu bölgelerinde bulunan ve bizim bağımsız olarak nite-
lendirdiğimiz Ocakzade dedeler Hünkar Hacı Bektaş Veli’yi
pir ve serçeşme kabul etmekle birlikte, Hacı Bektaş’ın postun-
da oturan ve onu temsil ettiğine inanılan Çelebilerden icazet-
name (hüccet veya izin) almaksızın taliplerinin hizmetlerini
görürlerdi. Çoğu Hacı Bektaş Veli serçeşme olarak kabul
etmekle birlikte, bazı bölgelerde Dede Garkın, Baba Mansur,
Üryan Hızır, Hıdır Abdal, Ağuiçen, Pir Sultan gibi yerel ocak
önderlerinin ağırlıkları daha fazlaydı. İkisinin Osmanlı-Safevi
mücadelesini Safevilerin kaybetmesi sonucunda zaman içeri-
sinde Safevilerin Ocaklar üzerindeki nüfuzunu da azalması ve
Hacı Bektaş Dergahı’nın Anadolu’daki Kızılbaş Ocakları ile
ilişkilerinde ilerlemeye neden olduğu ve Hacı Bektaş Derga-
hı’nın daha merkezi bir konum kazandığı da ileri sürülebilir.
Şöyle ki bu süreç sonucunda kimi ocaklar Cemlerdeki uygu-
lamalarda dahi değişikliklere gitmişlerdir. Bazı Ocaklar tarîk,
erkân, evliya olarak adlandırılan ağaç asa ile cem yapmayı
bırakıp, Çelebiler gibi pençe ile cem görmeye başladılar. (A.
Yaman, 1996: 60-61)
2-Hacı Bektaş Çelebilerine bağlı dedeler/babalar/ve-
killer: İkinci grup dedeler ise belli aralıklarla –genellikle yılda
bir- Hacı Bektaş Veli postunda oturan Çelebilerden onay almak
ve dergaha “karakazan hakkı” olarak da adlandırılan parasal
veya ayni bir ödemede bulunmak suretiyle dedelik/babalık hiz-
metlerini yerine getirebilirlerdi. Bu hizmet de genellikle baba-
dan oğula geçmekle birlikte, Ocakzade dedelerde olduğu gibi
50
Evladı Resul (seyyid) olmak koşulu aranmıyordu. Özellikle
Orta Anadolu bölgesi’nde Amasya, Tokat, Yozgat, Çorum gibi
illerde bu tip dede aileleri bulunmaktadır. Ayrıca Urfa’nın
Kısas beldesi de Çelebilere bağlı bu tip dinsel önderler grubuna
dahildir.
Ulusoy ailesi yani Çelebiler, onlara bağlı Dedeler ve
topluluklarca “efendi” olarak da adlandırılmaktadırlar. Onların
onaylarını içeren belgeler halk arasında “icazet, icazetname, zi-
yaretname, hüccet, izin kağıdı ve izinname” olarak adlandırıl-
maktadır. Bu tür ocak dedelerine ait belgeleri Eraslan Ocağı,
Ağlarca İbrahim Ocağı, Garip Musa Ocağı ve Seyyid Ali Sul-
tan Ocağı Dedelerini ziyaretlerimde gördüm. Bunlar da genel-
likle soy yoluyla kurumlaştığından ocak olarak anılırlar. Çe-
lebilerden icazetname alarak hizmet gören Dedeler arasında
kendilerini evlad-ı resul sayanlar olduğu gibi, bu payeyi kera-
met veya hizmet yoluyla aldıklarına inanan Dede aileleri de
bulunmaktadır. Bu şekilde Çelebilere vekaleten Dedelik hiz-
metleri Çelebilerin gidemediği yerlerde de yerine getirilmiş
olmaktadır. Bu anlamda “dede, baba, vekil”ler Çelebilere ve-
killik görevi de görmektedirler. Tarihsel süreç içinde Çelebi-
lerin bu hizmete layık gördükleri kişilere, baba veya dede
sıfatıyla hizmet görmelerini sağlayan belgeleri mühürleyerek
verdikleri görülmektedir. (Ayrıca bkz. Ulusoy, 1986)
3-Dede Ocaklarınca görevlendirilen dikme dede-
ler/babalar/sofular: Dikme dedeler/babalar/sofular ise Ocak-
zade dedelerce görevlendirilirler ve tanınmış bir ocağa mensup
değillerdir, ancak ocakzade dedenin yokluğunda taliplerin hiz-
metlerini görürler. Bazı bölgelerde dikme dedelere mürebbi de
denir. Dikme dede, taliplerin şikayeti ve onu atayan dedenin
isteği üzerine görevden alınabilirdi. Ancak bu uygulamada o
kadar da kolay değildi. Dikme dedelik uygulaması da koşul-
Dostları ilə paylaş: |