46
Model 1: Korunmacı Tavır Modeli
Görüşmeciler, Sovyet Birliği döneminden kalan hatıraları, çektikleri sıkıntı ve
üzüntüleri şöyle ifade etmişlerdir:
Sovyet Hükümeti, Kazak halkının yaşı büyük erkeklerini aldı gitti.
Çok sıkntılar çektik ve gördük. Kazak halkı ölüp, gitti. Ahırlarımızda hay-
van, köyde yiyecek ekmek kalmadı (Türkistan- Otuzjıl Auılu, 14.09.2010
tarihli göüşme).
Şimdi geleneklerimizi daha iyi yaparız, Sovyet zamanında az ya-
pardık. 1980’lerde geleneklerimizi yapamaz olduk. Aileler zor günler ya-
şadı. Memleketimiz için zor günlerdi. Biz ve çocuklar kıtlık günleri ya-
şadık, ağır işlerde çalıştık. Şimdi daha güzel günler görüyoruz (Türkistan-
Orangay Auılu, 29.09.2010 tarihli görüşme).
Şimdiki zamanda gençler okuyorlar. Bizim atalarımız; okuyun, diye
söyledi, bizler okumadık. Bizler çocuklarımızı okuttuk. Yoksulluk, kıtlık,
47
acı gördük, şimdikiler görmedi (Türkistan- Komünizm Bölgesi,
28.09.2010 tarihli görüşme).
Eşim İlyas Ata, on beş yaşında öğretmen oldu. Eski dil Arapça idi,
onunla eğitim verdi. Müslüman kişidir. Eşim, kargaşa ve savaş çıktığında,
köydeki çocukların öğretmensiz kalmaması için savaşa gitmedi. O
kargaşalıkta çocuklara öğretmenlik yaptı (Aykin Hanım, Türkistan- Kuşata
Auılu/Köyü, 19.09.2010 tarihli görüşme).
Sovyetler Birliği döneminde çekilen sıkıntılar Kazak toplumunun birbirine
tutunması ve kendi kimliklerine sahip çıkma eğilimi içerisinde olma sebebi, yakın
tarihinde yaşadığı “savaş”, “kıtlık” ve “zorunlu yerleştirme”, “göç”, “baskı” gibi
faktörlerin etkisi olduğu açıktır.
2.
Bağımsızlık Sonrası Millî Kimlik Algısı
Sovyet Birliği’ne katılan Kazaklar, 1936 yılında kendi isimleriyle anılan
‘Kazakistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ adını almıştır. Bu dönemde Kazak
toplumunu cüz, boy ve ru gibi sosyal yapılar ile anlamlandırılmaktadır. Kazaklarda
cüz kavramı; üyeler arasındaki merkezi bağı, kana ya da evliliğe dayalı akrabalığı
biçimlendirmiştir. Kazak halkına kimlerdensiniz? Sorusunu yönelttiğinizde, cüz ve
rularına göre cevap vermeleri; kimliklerinin bir yansıması, aitlik ve akrabalık iliş-
kilerini gösteren kavramlardır.
Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in ifadesine göre, Kaza-
kistan’da bulunan boy ve boy birlikleri içerisinde ‘yedi ata’ (şecere geleneği) gele-
neği de çok önemli bir yere sahiptir. Kazaklar, çocuklarına o bilinç ve psikolojisine
aktarmaktadır. Böylece tarihi ve kültürel akış sağlanmaktadır. Soyunu, boyunu, ata-
larını, yedi kuşağa (jeti ata) kadar bilmek her Kazak için kendi soyu ve kimliğiyle
özdeş olduğunun bilincine varmanın zorunlu koşuluydu. Bu; Kazakların etnik aidi-
yet duygularını ortaya koymalarını ve güçlendirmelerini sağladı ve asimile olma-
larına, kaderin iniş çıkışları arasında kendi çehrelerini kaybetmelerine izin vermedi.
‘Yedi ata’ prensibi çok basit olsa da, aile-akrabalık sevgisi temelinde etnik bütün-
lüğün belirleyici bir fonksiyonudur (Nazarbayev, 2012: 33-41). Şecerecilik, soy an-
layışı; Orta Asya’daki sayısız Türk boylarının izlediği son derece farklı bir birleşim
ve oluşum rotası, dinamik bir siyasî meydan okuma olan millî ve etnik kavramın
unsurları olarak görülmektedir ( Smith, 2009: 30).
Günümüzde Kazakları farklı kılan ve onların Kazak kimliklerini ifade eden
boy ve soy anlayışları, kültürleridir. Bu dünyadaki diğer milletler gibi bağımsızlık
sonrası kendilerini ifade etmelerindeki doğal bir sürecin sonuçları olarak görülebilir,
kimliklerinin en açık ifadesi olarak yorumlanabilir. Yapılan derinlemesine görüş-
melerde Karlığaş Hanım, bu konuda durumu şöyle ortaya koymaktadır:
Bizler çocuklarımıza yedi atasını 1. sınıfa gitmeden öğretiriz. Öğretme
sebebimiz ise, ona kim olduğunu, hangi boydan geldiğini, hangi kökten ol-
duğunu bildirmektir. Mesela sen Türksün, ben Kazak’ım bunu bildirmek için
öğretiriz (Karlığaş Hanım, Türkistan- Bekzat Avdanı/ Bölgesi, 24.09.2010
tarihli görüşme).
Kazak halkı arasında millî kimliğin öne çıkarılmasına dayanan milliyetçi
48
yapıları, Kazakistan Cumhuriyetinde de devlet politikası olarak desteklenmektedir.
Bağımsız Kazakistan Cumhuriyeti, millî kimliğin tarih, dil ve kültürel miras gibi kilit
noktalarına dayanan bir millî ideoloji yaratmak yönünde önemli adımlar atmıştır.
Kazakistan Cumhuriyet Anayasasının 37. maddesinde “Kazakistan Cumhuriyetinin
vatandaşları, tarihî ve kültürel mirasının korunması ve tarih ve kültür abidelerini
korumak için dikkatli olmalıdır.” ibaresi bulunmaktadır. Kazakistan Cumhuriyeti’-
nin Cumhurbaşkanı Nazarbayev, 13 Ocak 2003’te ‘Kültürel Miras’ isimli devlet
programında, Kazakistan Cumhuriyeti’nin kültürel mirasının etkili şekilde kullanımı
ve korunumu için gerekli önlemlerin alındığını söylemiştir. Bu programın hayata
geçmesi için devlet bütçesinden kaynaklar sağlanmaktadır. Bu programı gösterdiği
özellikler şu şekildedir:
Ülkenin göze çarpan tarihî, kültürel mimari ve eserlerinin yeniden yara-
tılması.
Millî kültür, gelenek, görenek ve folklordan oluşan kültürel mirası geliş-
tiren sistem oluşturmak.
Kültür, edebiyat ve dünyanın en başarılı bilimsel çalışmalarını devlet di-
linde (Kazak Türkçesi), insanoğlunun yararına sunmak,
Orta yüzyılın, millî edebiyatını ele almak onları ortaya çıkarmak.
Modern radyo müzikleri, piyano kayıtları, sözlü profesyonel değerlerini
ortaya çıkarmak (Usta, 2007, 110).
Kazak kültürünün kendi tanımlanması, yurttaşlık devlet anlayışının benimsen-
mesinin nedeni ise, Kazak halkını bütünleştirmek ve millî kimliğin farkındalığını
artırmaktır. Kazakistan’da bulunduğum sıralarda Çimkent şehrinde (2010 yılında)
ana caddelerde büyük levhalarda Kazak Türkçesinin konuşulması ve geleneklerine
sahip çıkılması ve korunması gerektiğine dair Nazarbayev’in sözleri göze çarpmak-
tadır. Bu durum, halkı bilinçlendirme ve Kazakistan Cumhuriyeti’nin kökleri üzerin-
de yükselme hedef ve amaçlarını yansıtmaktadır.
Kazak toplumunun gelenek, görenekleriyle ve onlara duyulan yüksek seviye-
deki bağlılık görüşmecilerin söylemlerine de yansımasıdır. Kazak insanı, gelenek ve
göreneklerine bağlılık noktasında bir övünme ve gururlanma duyguları da rahatlıkla
fark edilen gözlemlerden birisidir. Bağımsızlıktan sonra ise, Kazaklar kendi kimlik
ve benliklerini ortaya koyan gelenek ve göreneklerine daha çok sahip çıkmaya baş-
lamışlardır. Gelenek ve görenekler aile içinde yapıldığı gibi, kamusal alanda da daha
rahat yapılmaya başlanmıştır. Yapılan derinlemesine görüşmelerde vurgulanan bir
durumdur. Mesela;
Kazaklar gelenek ve göreneklerini saklıyor. Gelinlerime ‘güzel yü-
rüyün, selam durun, başörtü (oramal) takın!’ diyorum. Gelinlerim başörtü
takar, uzun güzel kıyafetler giyinirler (Urumgül Hanım, Çimkent-Turan
Auılu/Köyü, 11.10.2010 tarihli görüşme).
Kazaklar, ben ve ailem millî geleneklerimize çok bağlıyızdır. Aile
içerisinde geleneklerimizi sakladık (Neriman Hanım, Türkistan- Merkez,
21.09.2010 tarihli görüşme).
Kazaklar, Rus ve Sovyet hâkimiyeti altında uzun yıllar yaşamışlardır. Kazak