127
uygulamalar dışında da meselâ Hıristiyan sanatında da yaygın biçimde
kendini göstermiştir.
13. y.y.’lardan itibaren Hıristiyan sanatında ve ikonografisinde
Yahudiler ve Müslümanların, Îsâ karşısında müttefik düşmanlar olarak
resmedilmiş oldukları dikkat çekmektedir. Tablolarda Yahudi’yi
Müslüman gibi göstermede kullanılan en belirgin unsur ise ‘sarık’
olmuştur. Ancak yine dikkat çeker ki, Filistinli İsâ’nın başı hep
açıktır. Hıristiyan sanatı ile ilgili eserlerde pek çok eski tabloda, Hz.
Îsâ’yı çarmıha geren elleri kanlı bir Yahudi tipinin yanına yine elleri
kanlı bir Arap/Müslüman tipi resmedilmiştir.
1)
Meselâ bugün hâlâ Norveç’te Bergen Tarih Müzesi’nde
bulunduğu belirtilen ve 1350 tarihli olan bir Kilise tablosunda Hz. Îsâ
çarmıha gerilmekte ve iki kişi ellerinde birer çekiç onu bu çarmıha
mıhlamaktadırlar. Birisi bir Yahudi diğeri ise Kuzey Afrika tipli bir
Müslümandır.
38
Bu ve daha sonraki yüzyıllara ait Hıristiyan sanatı
örneklerinde, Çarmıh’a gerilen İsâ tablolarında, Davud yıldızı ve
Müslüman Hilal’i hemen çarmıhın etrafını sarmış olarak
gösterilmektedir. (Tablo-1)
2)
Bir ilginç tablo örneği de 15. y.y’ın ikinci yarısına ve
meşhur Katolik İtalyan ressam Pierro della Francesca’ya aittir. Bu
tabloda, kırbaçlanan İsâ figürünün önünde bir kral tipi –Yahudi Kralı
Herod
39
-–sırtı tabloya bakana dönük olarak duran- vardır ve gerçekte
kralın başına Osmanlı padişah sarığı yerleştirilmiştir. O dönem sanat
eserlerinde bu sarık Müslüman Türk sarığıdır. Bu tabloda da İsâ’nın
38
Martin Blindheim (1965) The Stave Church Paintings: Mediaeval Art
from Norway,
Collins and UNESCO, s.18, Tablo 15.
39
Yahudi kralı Herod, hem Hıristiyan hem de Yahudi bilinci için önemli bir
isimdir. Hıristiyan kilise tablolarında Herod’a yer verilmesinin sebebi
şudur: İnanışa göre, Hz. İsâ’nın doğduğu haberini alan dönemin Yahudi
Kralı Herod, Beytullahim’de iki ve iki yaşın altındaki küçük pek çok
çocuğu bunlardan birinin İsâ olması ihtimaliyle toplatıp öldürtmüştü.
[Matta 2: 1-18; William Smith (1977) “Herod”, Bible Dictionary, New
York: Jove Books, s. 233] Kalıntıların bugün Filistin’de işgal altındaki
Mehd/Nativite/Doğuş Kilisesi’nde doğuşun gerçekleştiği rivayet edilen
mekânın altında hâlâ bulunduğu söylenmektedir. İşte yukarda bahsedilen
tabloda sırtından Yahudi Kralı Herod olarak resmedilen kral İsâ katilini
temsil eder; ve başında Osmanlı/Müslüman sarığı vardır.
128
çarmıha gerilişinde rol alan iki düşmanın –Yahudi ve Müslüman-
aynîleştirilmesi anlayışı görülmektedir.
40
(Tablo-2)
3)
Yine Hıristiyan sanatı üzerine eserlerde bir başka ilginç
tablo daha dikkat çeker. İtalyan ressam Francesco Traini tarafından
Pisa’daki St.Catherine Kilisesi için 1340’te yapılmış bu tabloda tasvir
şöyledir: Üst merkezde Îsa oturmaktadır; aşağısında Hıristiyan
ilâhiyatının zirvesini temsil eden Thomas Aquinas (1225-74) ve onun
ayakları önünde yere yığılmış halde duran bir büyük filozof:
Müslüman feylesof İbn-i Rüşd (Averroes, 1126-98). Daha da çarpıcı
olanı İbn-i Rüşd’ün iki omuzu üzerinde Yahudiler’in 1215 tarihli
Lateran Konsili’nden itibaren takmaya zorlandıkları ‘utanç sembolü’
vardır.
41
(Tablo-3) Tablo sanki şöyle demektedir: İbn-i Rüşd’ün
eserlerini muhafaza eden ve tercüme edenler Yahudiler olduğuna
göre, işte Yahudi işte Müslüman. Yararlandığı felsefî/teolojik bir
kaynağı, ‘öteki’ni kendinden yardım dilenen bir konuma yerleştirme
çabası. Ortaçağ’da İslam Algısı adıyla Türkçe’ye çevrilen bir eserinde
–ki artık Norman Daniel’in Islam and the West adlı kitabına
mukaddime olarak düşünülebilecek bir klâsik olmuştur- Richard W.
Southern’a göre, Hıristiyanlar’daki İslâm’dan öğrenme yönündeki
arzu ve isteklilik yanında, bunu itiraf etmekten korkma duygusu ve
İbn-i Rüşd’ün îmansızlığı temsil etmesi düşüncesi, bu dönemin
rûhunu tam olarak yansıtacak şekilde, ‘İbn-i Rüşd’ün St. Thomas
önünde dize gelmesi’ şeklinde resim tablolarına da yansımaktaydı.
42
Burada aktardığımız tablo, bunun en çarpıcı örneklerinden birisidir.
Her ne kadar, 11. yy.’dan 13. y.y.’ın başlarına kadar Latin Hıristiyan
dünyasında Endülüs kökenli Müslüman Arap bilim-kültür dünyasına
duyulan saygı ve ilgi duyuluyorduysa da, Müslüman filozoflar, meselâ
İbn-i Sînâ ve İbn Rüşd, İslâmî referanslarından soyutlanarak, klâsik
Yunan geleneğini temsil eden bir felsefî şecerede Aristo ve Eflâtun’un
talebeleri olarak resmediliyordu. Dante’nin İlâhî Komedya’sında Hz.
Muhammed (sav) cehenneme (en alt tabaka -Inferno) yerleştirilirken,
İbn-i Sînâ ve İbn-i Rüşd yine Inferno’da ancak daha üst bir tabakaya
yerleştirilir. Burası bir tür ‘araf’tır ki Dante’nin bu bölümünün adı
Limbo’dur. Hıristiyan inancına göre buraya vaftiz olmadan ölen
40
Frederick Hartt (1969) History of Italian Renaissance Art: Painting,
Sculpture, Architecture, New York: Prentice-Hall and Abrams, s. 244-5,
Tablo 31.
41
Alexander Altmann (1949) “Judaism and World Philosophy’, Louis
Finkelstein (1949 –ed.) The Jews: Their History, Culture
and Religion I-II,
Philadelphia: Jewish Publication Society of America, c. I: s. 645.
42
Richard W. Southern (2000-çev.) Orta Çağ Avrupasında İslâm Algısı,
(İng. baskı 1962), İstanbul: Yöneliş, s. 77.