Hunlar ve Xiongnu
187
için benzer durumlar bulunmamasından dolayı bunun
Hyaona
’dan türediği konusunda emin
olunabilir. O hâlde, buna dayanan Bailey’in düşüncesi de çürütülebilir. Pek az muhtemel
olmasına rağmen, biz
Xwn
’un
Hyaona
’dan gelmesi ihtimalini filolojik olarak tamamen göz ardı
edemeyiz.
Soğdların dini tarihleri açısından aynı şekilde çok fazla şeye sahip değiliz: Penjikent
sokaklarındaki ayin alayında taşınan ve muhtemelen
Avesta
olan kutsal bir elyazması kitabın
resmine sahip olsak da Soğdca’da bilinen Zerdüşt metinleri birkaç satırda özetlenmektedir.
Avesta’daki
Hyaona
figürünün Soğd dininde oynadığı rolü bilmek mümkün değildir
[de la
Vaissiere-Riboud 2003].
Burada eleştiri tarihsel olmalı ve şu hususları ele almalıdır:
1.
Hyaona
’nın önemi üzerine: Avesta’da elbette
Hyaona
’lar önemli düşmanlardır; fakat
bunlar önemli hiçbir rol oynamamaktadırlar: O hâlde bunlar neden düşman göçebeleri
anlatmak için pan-İrani bir isim seçtiler? Bu rol daha önce
Tuiryalar
tarafından üstlenildi mi?
Sasani İran’ı kadar derinden Zerdüşt olan bir ülkede, Pehlevi kaynaklarında Chionitleri
anlatmak için
Hyon
şeklindeki eski
Hyaona
terimini yeniden canlandırmak makul
görünmektedir. Bu dini bağlam özellikle de hiçbir şeye Zerdüşt diyemeyeceğimiz stepte ve
diğer yerlerde tamamen eksik bulunmaktadır.
2. Yayılma şekli üzerinde, eğer bu epik ve doğrudan dini değerden yoksunsa: Hiçbir şey
steplerde Parthlı saz şairlerinin sıradan bir rolünü kanıtlamaz ve bu onların Balkanların
kuzeyinde yerleşik olan bir kabile tarafından
Hyaona
’dan türemiş (varsayımsal) özgün bir isim
olarak benimseten ya da onu Hotan’a kadar yayan bir nüfuzlarının olduğunu göstermektedir.
3. Özellikle genel karakter üzerinde: Eğer
Hun
terimi genel bir kullanım ise, göçebe İskit-
Sarmat soyundan gelen halkların bunu kullanmaması nasıl olmuştur (Osset Hunlar nerededir?)
ve daha açık bir ifade ile V. yüzyıl öncesi bu terimin nadir kullanımı nasıl olmuştur ve bu terim
hiçbir zaman tam olarak genel bir ifade olmamış mıdır? Nihayetinde eğer
Hun
terimi
genel bir
kullanım ve İran kökenli ise Avrupa Hunları kendileri için bunu nasıl kullanmışlardır?
Bu son nokta üzerinde S. Parlato biraz daha ileri gider: Karşı görüşe cevap vermek için
Avrupa Hunlarını İran dilini konuşan İskitler yapmakta; ancak Gotların talanlarından önce
Güney Rus steplerine dikkati çekmemektedir. Burada daha açık bir şey varsa bu da Maechen
Helfen’in uzun bir zaman önce gösterdiği gibi, Hunların İran dilini kullanmadıklarıdır
[Maechen-
Helfen, 1973: 376, 443].
Onların şahsi isimlerinin İrani bir kökenle açıklanması doğru bir yaklaşım
değildir. Onların İrani genel bir ismi kullanmaları için hiçbir sebepleri yoktu ve hatta bu ismi
kendi üzerlerinde uygulamaları için daha az gerekçe vardır. Her halükarda İran dilini kullandığı
varsayılan bu halkın neden kendisini aynı şekilde varsayıma dayanan ve oldukça olumsuz bir
çağrışım yapan terimler ile ifade ettiğini yanlış bir şekilde anlamaktayız. Bu nokta, bana göre
tek başına, genel bir kullanımı olan İrani bir isim hipotezinin eldeki verileri açıklayamadığını ve
öne sürülen yayılma tarzına çok az katkı yaptığını göstermeye yeterlidir.
Bu kelimenin genel karakteri varsayımı üzerine bir paradoksu başlatarak biraz daha ileri
gidelim: Sadece
Hun
genel bir kullanım değil; aynı zamanda Hotanca’da olduğu gibi Soğd
dilindedir. Diğer bir ifade ile yeni araştırmaların Bailey ve Parlato’nun tezlerini doğruladığı ve
Daffinà’nın çekimserliğini de geçersiz yaptığı görünmektedir:
Xwn
sayısız Soğd
metninde
belgelendirmektedir. Bunun yanı sıra
II. Eski Mektup
’tan burada kronolojik bir sıra ile alıntı
yapılabilir.
-
II. Eski Mektup
gibi, Tarim Havzası’ndan gelen ve yayınlanmamış mektubun bir bölümü (ve
paleografyanın yardımıyla muhtemelen aynı tarihlere denk gelmektedir):
Xwn
belirlenmesi
mümkün olmayan bir bağlamda bulunmaktadır.
Özgür Yılmaz
188
-Yukarı-İndus Soğdlarının yazılı resimlerinin onomastiğinde bulunan 16 belirtmenin tarihi
yoktur; ama biz bunların (paleografya ve gramerden kaynaklanan nedenlerden ve Türk
isimlerinin yokluğundan dolayı) III-V. yüzyıla ait olduklarını varsaymaktayız: Bundan daha
ilerde bahsedeceğim.
- VIII. yüzyılın ilk çeyreğinde Mugh Dağı belgelerinde 7 bahis.
Bu verilerden hareketle
Xwn
açık bir şekilde genel bir isimdir: Bu terim Soğdların kuzey ve
doğusunda olan göçebe Türkleri ifade etmekte ya da onomastiktir
[Maechen- Helfen 1973: 376,
443].
Aynı şekilde Bailey
Huna
’dan bahseden dört Hotan metnini ortaya çıkardı: En azından
bunların üçü bunu genel bir anlamda kullanmaktadır
[Bailey 1985: 25-41].
Bunların dördüncüsü
daha anlaşılmazdır ve muhtemelen VII. yüzyıla aittir ve bundan dolayı genel bir kullanımdır.
Fakat
Hun
teriminin tartışmasız bir biçimde bütün bu genel ifadeleri IV. yüzyılın
sonrasındadır. Bu ifadeler kelimenin bu tarihten önceki genel karakterini göstermekte
faydasızdır; çünkü bu ifadeler Hunların İç Asya ve Avrupa’da yayılmaları ile ilişkilendirilmelidir.
Diğer bir ifade ile Nanaivandé’nin bu göçebelerin gerçek isimleri ile hiçbir bağı olmayan
Xiongnu
’lara genel bir isim verdiğini göstermek için sadece Kavimler Göçü’nden önceki bilgileri
kullanabiliriz.
4. Kavimler Göçü’nden Önce Hun Bahisleri: Zhu Fahu’nun İfadeleri
Kesin olarak Kavimler Göçü’nden önceye tarihlenen ve terimin geçtiği bahisler şunlardır:
- Batlamyus’un Avrupa Sarmatlarının tasvirinde Don Nehri civarında Roxolan’a yakın
adlı küçük bir kabilenin bir bahsi,
- III. yüzyılın sonu ve IV. yüzyılın başlarında Çinceye çevrilen İki Hind Buddha metni ki
bunların tercümelerinde
Hū
ṇ
a,
Xiongnu’dan çıkarılmıştır,
- II. Eski
Mektup
Batlamyus’un bahisleri konuya hiçbir şekilde katkı yapmamaktadır: Öte yandan tamamen
bilinmeyen bu kabile eğer gerçekten Alanların bir alt grubu olan Roxolanların komşuları ise
genel bir terimden olduğu kadar Xiongnu’ların İç Asya’da görülmesinden de isimlerini almış
olabilirler. Buradan, stepte çok sık olduğu gibi kendilerini yüceltmek için çok muteber bir ismi
alan Alanlar da göç etmiştir.
5
Burada hiçbir veri bir ayrım yapmaya izin vermediği için tesadüf
ihtimali göz ardı edilememelidir. Metodolojik hata, Batılıların kesinlikle aşina oldukları bir
kaynağa dayanan bir bahisten ileri gelmektedir; ancak bu durumda bu bahis kullanılamaz.
Hintçe bahisler ve bunların Çince tercümesi çok ilgi çekicidir.
Tathāgataguhya-sūtra
ve
Lalitavistara
’nın ikisi de listelerinde
Hū
ṇ
a
’dan bahsetmektedirler. Bu dillerin birincisinde
Tahtāgata
değişik ülkelerden ve ırklarda insanlara ders vermektedir; yazıların listesinde yer
alan ikincisi ise Buha’nın biyografisidir ve burada ise Çocuk Buddha efendisine ders
vermektedir. Bu metinler IV. yüzyıl öncesi metinlerdir ve birincisi kayıp olsa da bunun,
parçalarında Hu-na dersi veren Tibet çevirisine sahibiz. Metin bu haliyle bizi ilgilendirmektedir.
İkincisi ise muhafaza edilmektedir. Bunların ikisi de Dunhuang’lı bir keşiş olan ZhuFahu (
) tarafından, ilki 280, ikincisi de 308 yılında Çinceye tercüme edilmiştir.
6
Her iki
durumda da Zhu Fahu
Hū
ṇ
a
’yı
Xiongnu
olarak göstermektedir.
5
Fenomen biraz daha sonra ortaya çıkmıştır. Bundan dolayı Sahte Avarlar.
6
TaishoTripitaka, c. 11, no. 310
ve c. 3, no. 186
.