19
Genç Samuel, Eli’nin yönetimi altında Rab’be hizmet etmeye devam ederken
Eli’nin çocukları Tanrı’ya saygısızlık ederler. Eli onlara engel olamaz. Rab bundan
dolayı Eli’ye seslenmeyi ve ona görünmeyi keser, Samuel’e seslenmeye ve görünmeye
başlar. Rab, Samuel’i peygamber olarak onaylar. Rab’bin Samuel’i bir peygamber
olarak onayladığını bütün İsrail anlar. Rab, Samuel’e görünmeyi sürdürür ve sözü
aracılığıyla kendisini Samuel’e tanıtır.
91
Rab, Samuel’i peygamber olarak onayladıktan sonra Samuel İsrail halkına
önderlik etmeye başlar. Onları puta tapmaktan men ederek İsrail halkına şöyle der:
“Eğer bütün yüreğinizle Rab’be dönmeye istekliyseniz, yabancı ilahları ve Aştoret’in
92
putlarını aranızdan kaldırın. Kendinizi Rab’be adayıp yalnız O’na kulluk edin. Rab de
sizi Filistlilerin elinden kurtaracaktır.” Bunun üzerine İsrailli’ler Baal’ın
93
ve
Aştoret’in putlarını atıp yalnızca Rab’be kulluk etmeye başlarlar.
94
Samuel zamanında Filistliler İsrailliler’in önünde bozguna uğrarlar.
95
Yenilgiye
uğrayan Filistliler bir daha İsrail topraklarına saldırmazlar. Samuel yaşadığı sürece Rab
Filistliler’in saldırmasını engeller. Filistliler’in ele geçirdiği kentler İsrail’e geri verilir.
Samuel yaşadığı sürece İsrail’e önderlik yapar.
96
Buraya kadar anlatılanları karşılaştırmaya tabi tuttuğumuzda Samuel ve
Kur’an’ın isimsiz peygamberi arasında benzerliklerin ve farklılıkların olduğunu
görüyoruz: Kitab-ı Mukaddes, Samuel hakkında çok fazla bilgi verir. Kur’an
İsrailoğulları’nın kendilerine kral tayin etmesini istedikleri o peygamberin ismini
vermez. Annesi ve babasından bahsetmez. Kur’an, o peygamber hakkında sadece
Talut’u Allah adına hükümdar ataması bağlamında bahseder. Kitab-ı Mukaddes ise bu
peygamberin adını Samuel diye verir. Samuel’in anne ve babasının adlarını belirtir.
Annesinin onu Rabbe adadığından bahseder. Hayatı hakkında oldukça fazla bilgi verir.
Samuel, İsrail halkını Aştoret ve Baal gibi putlara tapmamayı, yalnızca Rabbe kulluk
90
Kitab-ı Mukaddes, I. Samuel, 3/19.
91
Bkz.
Kitab-ı Mukaddes, I. Samuel, 3/1-21.
92
Aştoret Kenanlılar’ın doğurganlık, aşk ve savaş tanrıçası.
Kitab-ı Mukaddes, Sözlük, s. 1357.
93
“Efendi” ya da “koca” anlamına gelen Baal, Kenanlıların verimlilik ilahıydı.
Kitab-ı Mukaddes, Sözlük,
s. 1358.
94
Kitab-ı Mukaddes, I. Samuel, 7/3-4.
95
Kitab-ı Mukaddes, I. Samuel, 7/10.
96
Kitab-ı Mukaddes, I. Samuel, 7/13-15.
21
Kur’an’da kıssanın devamında İsrailoğulları’na peygamberleri Talut’un Allah
tarafından hükümdar olarak atandığını bildirmiş İsrailoğulları ise Talut’un
hükümdarlığını kabul etmemişlerdir:
“Peygamberleri onlara: ‘Bilin ki Allah, Tâlût’u size hükümdar olarak
gönderdi.’ dedi. Bunun üzerine: ‘Biz hükümdarlığa daha lâyık olduğumuz
halde, kendisine servet ve zenginlik yönünden geniş imkânlar verilmemişken
o bize nasıl hükümdar olur?’ dediler. ‘Allah sizin üzerinize onu seçti, ilimde
ve bedende ona üstünlük verdi. Allah mülkünü dilediğine verir. Allah her
şeyi ihata eden ve her şeyi bilendir.’ dedi.”
101
Peygamberleri İsrailoğulları’na Tâlût’un Allah tarafından hükümdar olarak
gönderildiğini bildirince onlar buna itiraz ettiler. Onlar kendilerini hükümdarlığa
Tâlût’dan daha layık gördüler. Çünkü Tâlût zengin değildi; onlara göre hükümdar
olacak şahıs aynı zamanda zengin olmalıydı.
Allah Teâla, peygamberi aracılığıyla verdiği cevapta bu itirazı şöyle
reddetmiştir: Bir, bu seçimi Allah, takdir etmiştir. İki, Allah mülkünü dilediğine verir.
Üç, yönetici olacak şahısların bilgili ve güçlü olmaları gerekir. “İlimde ve cisimde
başkalarından üstün olmak maddi ve manevi nitelikler bakımından namzetler arasında
en üstünü olmak demektir.”
102
Dört, Allah her şeyi ihata ettiği ve bildiği için
hükümdarlığa kimin layık olduğunu en iyi O bilir.
Tâlût kelimesi hususunda dilciler ve müfessirler iki farklı görüş ileri
sürmüşlerdir. Bazı dilciler ve müfessirler, Tâlût kelimesinin Arapça kökenli
olmadığını,
103
“Davut” ve “Calut” kelimeleri gibi acem isim olduğunu söylemişlerdir.
104
101
Bakara, 2/247.
102
Hayreddin Karaman, Mustafa Çağırıcı, İbrahim Kâfi Dönmez, Sadrettin Gümüş,
Kur’an Yolu Türkçe
Meâl ve Tefsir, Diyanet İşleri Başkanlığı Yay., Ankara 2006, I/387.
103
Rağıb el-Isfahanî,
el-Müfredât fî Garîbî’l-Kur’an, Dârul-Kalem, Beyrut 1991, I /522; Ebû
Muhammed Abdil-Hak b. Gâlib b. Abdirrahman b. Temâm b. Atiyye el-Endülüsî (ö.546/1151),
el-
Muharreru’l-Vecîz fî Tafsîri’l-Kitâbi’l-Azîz, Tahk.: Abdüsselam Abdişşâfî Muhammed, 1. Baskı, Dâru’l-
Kütübil-İlmiye, Beyrut 1422 H., I/331; “Kalıp olarak Arapça değildir ve İbrânî Kutsal Kitabında
etimolojik karşılığı yoktur. Fakat İslam öncesi dönemde Yahudi veya Hristiyan olan Kuzeydoğu
Arabistanlı al-Samaw’al İbn ‘Adiya’ya (ö. M.S.560) isnad edilen şiirde görülür.” Rada,
a.g.e., s. 209.
104
Ebu’l-Kasım Muhammed b. Ömer, ez-Zemahşerî (ö.538 H.),
Tefsîru’l-Keşşâf, Dâr’ul-Mârife, Beyrut
1426/2005, s. 141.