Atsız
TURANCILIK,
MİLLÎ DEĞERLER
ve
GENÇLİK
(Makaleler-1)
İçindekiler
Açıklama/Yağmur Atsız ........................................................................... 9
Sunuş .................................................................................................... 11
-I-
T
URANC
ı
L
ı
K
Turancılık/ Ötüken, 30 Nisan 1973, 6. Sayı .......................................... 15
Turancılık Romantik Bir Hayal değildir/(22.2.1968) Ötüken, Mart
1968, S.3 ........................................................................................... 20
Turancıyız, Ne Olacak?/21 Haziran 1966, Ötüken, 25 Haziran,
1966, S.30. ........................................................................................ 25
Yabancı Bayraklar Altında Ölenlere Ağıt/(22 Şubat 1968) Ötüken,
Mart 1968, 3. Sayı. ........................................................................... 29
Bir Ansiklopedinin Büyük Yanlışları/11 Şubat1975, Ötüken, 1975,
S.4. ................................................................................................... 32
Kızılay Görevini Yapmadı/ Ötüken, 25 Haziran 1966. Sayı: 30 ............ 39
-II-
M
İLLÎ
D
EĞERLER VE
M
ESELELERİMİZ
Millî Benlik (1)/Atsız Mecmua, 1931, S.7 .............................................. 45
Millî Benlik(2) / Ötüken 1965, S.24 ....................................................... 50
Millî Değerler ve Millî Ruh/20 Aralık 1971, Ötüken 1972, S.12 .......... 52
Milletleri Ruhlandırmak/11 Ekim 1971, Ötüken, 1971, S.10 ............... 57
6 Turancılık, Millî Değerler ve Gençlik
Millî Semboller/13 Nisan 1974, Ötüken, S.5. ....................................... 64
Millî İktisat/ Atsız Mecmua, 1931, Sayı: 8 ............................................. 66
İktisat ve Millî Müdafaa/
Atsız Mecmua, 1932, Sayı: 11 ........................ 71
Millî Kültürü Koruma Kanunu/
Orkun, 1951, Sayı: 55 ........................ 77
Millî Mefahireye Saygı/
Ötüken, 1974, Sayı: 10 .................................... 82
Köycülük/ Atsız Mecmua, 15 Eylül 1931, Yıl. 1, Sayı: 5 ........................ 87
Halk ve Münevver/Atsız Mecmua, 15 Şubat 1932, Yıl: 1, Sayı: 10 ........ 91
Bu Yurdun Kutsal Yerleri/Ötüken, 1971, Sayı: 90 ................................ 95
-III-
T
ÜRKÇÜLÜK
M
ÜCADELESİ
Y
AZ
ı
LAR
ı
Başvekil Saraçoğlu Şükrü’ye Açık Mektup/(Maltepe, 20 Şubat 1944
Pazar) Orkun, 16 Şubat 1951, Sayı: 20 ............................................ 103
Başvekil Saraçoğlu Şükrü’ye İkinci Açık Mektup/(21 Mart, 1944,
Maltepe), Orkun, 2 Mart 1951, Sayı. 22 ......................................... 110
Türk Milletine Açık Mektup/Kürşad, 1947, Sayı:4 ............................. 122
Bozkurt Korkusu/19 Ocak 1972, Ötüken, Sayı: 98 ............................. 128
Devletin Yüksek Kademelerinde ve Gizli Teşkilâtı İçinde Hainler
ve Casuslar mı Var?/ (7 Ekim 1964), Ötüken, 15 Ekim 1964,
S: 10 ................................................................................................ 132
Düşmanlara Koz Veriliyor/17 Mart 1965, Ötüken, Mart 1965,
S.: 15 ............................................................................................... 143
Birleşmiş Milletler İdeali/14 Mayıs 1964, Ötüken, 15 Mayıs
1964, S.: 5 ....................................................................................... 145
Tarihin Akışı Değiştirilemiyor/15 Eylül 1965, Ötüken, 24 Eylül
1965, S:21 ....................................................................................... 150
İlericiler/8 Aralık 1964, Ötüken, 15 Aralık 1964, S.2 ........................ 153
Sosyal Yüzsüzlük/ 7 Kasım 1964, Ötüken, 14 Kasım 1964, S.11 ...... 156
Ahlâkî Adalet: 1500 Harbiyelinin Macerası/14 Kasım 1965, Ötüken,
22 Kasım 1965, S.23 ....................................................................... 160
Millî Savunma Gücünün Yokedilmesi / Ötüken, 1965, Sayı: 23 ......... 166
Propaganda/ Altın Işık, 15 Mart 1947, Cilt: 1, Sayı: 3 ........................ 170
İngiltere Kraliçesi II. Elisabeth’e / Ötüken, 16 Aralık 1965, S: 24 ...... 175
Votka Fabrikası/ Ötüken, 25 Haziran 1966, Sayı. 30 .......................... 179
Açık Yürekli Olmak/ Gözlem, 23 Ocak 1969, Sayı: 9 .......................... 181
Turancılık 7
Askerî Düşünce ve Siyâsî Düşünce/ Orkun, 1951, Sayı: 37 ................ 186
Dün ve Yarın/ Ötüken, 8 Temmuz 1974, Sayı: 9 ................................ 190
Yasak Kitap/ Ötüken, Haziran 1969, Sayı: 6 (66) ............................... 192
Kurucular Meclisi/ Orkun, 1 Aralık 1950, Sayı: 9 ............................... 196
İçerden Çökertme/ Ötüken, 8 Mayıs 1974, Sayı: 6 .............................. 200
Hukuk Her Şey Değildir/ Ötüken, 29 Mayıs 1974, Sayı: 7 .................. 202
Artık Bir Sınır Çizmek Gerek…/ Gözlem, 24 Nisan 1969 ................... 205
Vazife Sınırı/ Gözlem, 13 Mart 1969 ................................................... 209
Korkular/ Ötüken, 8 Aralık 1972, Sayı: 12 .......................................... 213
Türkiye'nin Yeniden Kuruluşu/24 Mart 1972, Ötüken, 1972,
S.: 100 ............................................................................................. 216
Türk Budun, Ökün!/ Ötüken, 10 Haziran 1975, Sayı: 6 ......................... 227
Aynı Tarihî Yanlışlığa Düşüyor muyuz?/ Atsız Mecmua, 1932,
Sayı: 11 ........................................................................................... 229
Altıncı Filo?!/ Gözlem, 6 Mart 1969 ................................................... 234
Mendebur Amerikalı/5 Ağustos 1975, Ötüken, 1975, Sayı: 8 ............ 238
Ders/ İstanbul, 25 Şubat 1973, Ötüken, 1973, Sayı: 3 ........................ 247
Musa’nın Necip (!) Evlâtları Bilsinler ki:/ Orhun, 1934, Sayı: 7 ......... 251
Açıklama
T
ÜRK
Ü
LKÜSÜ
kitabının 1966 Yılı’ndaki ikinci
basımında, o gün artık kimseyi ilgilendirmeyecek türden
bâzı polemikler bizzat ATSIZ tarafından çıkarılmışdı.
Bugün, aradan yaklaşık 40 sene daha geçdikden sonra
Makaleler I-II-III-IV adlı kitaplardaki bâzı metinlerin ve
o metinlerde sözkonusu edilen şahısların da okuyucula-
ra artık birşey ifâde etmeyeceği düşüncesiyle birkaç
makâlenin daha çıkarılması karârına varıldı. Herhangi
bir yanlış anlamaya meydan vermemek için ben şahsen
bu ayıklama işlemine katılmayarak sâdece sonunda
yapılan elemeye mutâbakatımı bildirmekle yetindim. Bu
gözden geçirme işini, meselelere vâkıf ve fevkalâde titiz
bir başka arkadaş üstlendi.
Yağmur Atsız
Sunuş
A
TS
ı
Z
H
OCA
’nın Türk Ülküsü kitabı ile Makaleler-I-II-
III-IV serisinde toplanmış olan yazılarının hepsi birden
“makalelerden yapılmış derlemeler” olarak ele alındı ve
yeniden tasnif edildi. Makalelerdeki konu itibarıyla mev-
cut olan dağınıklık ortadan kaldırıldı. Bu maksatla, Türk
Ülküsü kitabına alınmış olan makaleler genellikle yerle-
rinde bırakıldı; hatta bu kitabın ilk basımında bulunan
birkaç makale de göz önüne alınıp değerlendirilmek
üzere yaptığımız yeni düzenlemede uygun görülen bö-
lümlere dâhil edildi.
Bu tasnif ve ayıklama esnasında, birçok makalenin
değişik kitaplarda tekrarlanmış olduğu görüldü; bir
kısım makalelerin bugünkü nesiller için bir anlamının
kalmadığı; bir kısım makalelerin ise yazıldığı tarihteki
polemiklerin etkisiyle kaleme alınmış olup bugün Atsız
Hoca’nın temel düşüncelerini aksettiren esaslı makalele-
rinin arasında yer almasının uygun bulunmadığı görül-
dü. Bunlar çıkarılıp kalanlar tasnif edildikten sonra, bize
göre Atsız Hoca’nın temsil ve telkin ettiği ülkünün özü,
12 Turancılık, Millî Değerler ve Gençlik
yayınlanmış kitaplarıyla bu makale seçmelerinde okuyu-
cuya bir düzen içerisinde aktarılmış oldu.
Böylece, bahsi geçen beş kitap “Türk Ülküsü”, “Tu-
rancılık, Millî Değerler ve Gençlik”, “Tarih, Kültür ve Kah-
ramanlar” adlarıyla üç kitaba, bu kitaplar içinde de muh-
telif ana başlıklar taşıyan bölümlere ayrıldı. Hatta bir
kısım makaleler muhtevaları sebebiyle öylesi uygun ol-
duğundan Atsız Bey’in Türk Edebiyatı Tarihi adlı ki-
tabına alındı.
Bu tasnif ve ayıklama hususunda bize anlayış ve ne-
zaket göstererek izin veren Yağmur Atsız Beğ’e çok te-
şekkür ediyoruz.
Maksadımız Atsız Hoca’nın Türk nesillerince
tanınması ve onun temsil ettiği Türkçülük ülküsünün
anlaşılmasıdır.
Onun istediği gibi yüksek ahlaklı, yüksek ülkülerle
dolu yiğit nesiller yetişmesi dileğiyle…
Ötüken Neşriyat
Turancılık
T
URANC
ı
L
ı
K
, Türkiye'de 60 yıldan beri tartışılan bir
konudur. Zaman zaman, Türklerle akraba milletleri de
içine alan bir sistem halinde düşünülmekle beraber bu-
gün "Turancılık" deyince Türkiye'de anlaşılan şey, tarihî
mirasları da dâhil olduğu halde bütün Türkler'i tek devlet
halinde birleştirmek ülküsüdür ve her ülkü gibi nesillere
bakan, kan ve can vergisi isteyen, gönüllere heyecan ka-
tan bir inançtır.
Tarihi, savaşları ve fütuhatı dolayısıyla hemen bütün
dünyaya antipatik gelen Türk milletinin yeniden birleşe-
rek şahlanması birçok milleti korkuttuğu için, bu şah-
lanış sonunda bazı devletler ortadan kalkacağı veya küçü-
leceği için, hatta dünya çapındaki büyük ticaret or-
taklıklarının çıkarları baltalanacağı için Turancılık ülküsü
büyük bir direnişle karşılanmakta, bu direnişin propa-
gandası ve fikriyatı yapılmakta, bu propaganda Türkiye
içinde tesirli olmaktadır.
Turancılık ülküsüne karşı Türkiye'deki muhalefet ya
bunun Türkiye'yi büyük tehlikelere atacak bir macera
sayılmasından yahut Türkiye dışındaki Türklerin de en
az bizim kadar (bir bakıma bizden çok) Türk olduk-
larının bilinmeyişinden, yahut da bugünkü sınırlarımız
içinde 4000 yıldan beri üstüste yığılan etnik zümreleri ve
kültürleri karıştırıp bunlardan şimdiki dili Türkçe olan
16 Turancılık, Millî Değerler ve Gençlik
bir "halk"ın peydahlandığını kabul etmekten doğmak-
tadır.
Moskof uşağı oldukları için Turancılığın Rusya'yı de-
virmesinden korkanların muhalefetini kaale almıyorum.
Önce, Turancılık bir macera mıdır, onu ele alalım:
Turancılığın macera olduğu hakkındaki düşünce, Bi-
rinci Cihan Savaşında Enver Paşa'nın Kafkas cephesinde-
ki hareketlerinin başarısızlık ve büyük kayıplarla sona
ermesinden çıkmıştır. Bir çiçekle bahar gelmediği gibi bir
başarısızlıkla bir düşüncenin yanlışlığına hükmetmek de
sağlam bir mantığın eseri sayılamaz. Enver Paşa'nın ce-
sur bir asker, fakat ehliyetsiz bir kumandan olduğu artık
herkesçe bilinmektedir. Bundan başka Enver Paşa'yı saf
bir Turancı saymak da yanlıştır. İttihatçılar hem Turancı,
hem de İslâm birlikçisi idiler. Hem Kafkasya'yı, hem de
Mısır'ı almak istiyorlardı. Bundan başka zamansız Kafkas
taarruzu Turancılık düşüncesiyle değil, müttefikimiz
Almanlar üzerindeki yükü hafifletmek amacıyla
yapılmıştı.
Maceracılığa gelince, bu kelime üzerinde iyi ve ciddî
düşünmek lâzımdır. Her maceracılık bir hata olmadığı
gibi her ihtiyat da tedbirli bir davranış değildir. İn-
sanlığın tarihi siyaset, askerlik ve ilim alanındaki macera-
larla doludur. Kristof Kolomb'un batıya giderek Hindis-
tan'a varmak istemesi bir macera idi. Bir sal ile Atlantiği
geçmek de öyledir. Kendi yakın tarihimize bakarsak Mus-
tafa Kemal Paşa'nın Samsun'a çıkması da bir maceradır.
Birçoklarının buna katılmayışı yurtsever olmayışlarından
değil, başarı ihtimali görmemelerindendi. Fakat o, iyi he-
sap yapmasını bildiği için, başkalarının Türkiye'yi
batıracak bir macera diye muhalefet ettikleri teşebbüsü-
nü parlak bir şekilde bitirdi.
Daha eski tarihimizde Babur'un 10.000 kişiyle Hin-
distan'a dalması, Yavuz'un 30.000 kişiyle çölü geçerek
Turancılık 17
Mısır'a girmesi birer macera değil miydi? Evet, Napoleon
ve Hitler'in Moskova seferleri de macera idi ama onlar
başarısızlıkla bitti diye berikilerin değeri azalır mı?
Yahudilerin artık Arap vatanı olmuş topraklarda İsrail
devletini kurması şaşırtıcı bir macera değil midir?
Tehlikesiz yaşamak isteyenler intihar etsin. Hayat ve
kâinat tehlikelerle doludur. Tehlike fertler için de, millet-
ler için de, topraklar için de vardır. Korkunç bir deprem
birkaç saatte Anadolu'yu suların altına gömebilir. Dün-
yaya yakın geçen bir kuyruklu yıldızın boğucu gazları
birkaç milleti birden yok edebilir. Dünyayı yörüngesin-
den çıkaracak büyüklükte bir göktaşı küremize çarparak
dünyanın kıyametini koparabilir. Birkaç millet birleşerek
bir gece Türkiye'nin üzerine 500 hidrojen bombası
fırlattıktan sonra özel giyimli askerlerini yurdumuza
sokabilir.
Bütün bu ihtimaller var diye uyuşuk uyuşuk oturup
yalnız fabrika kurmak, futbol maçlarını seyrederek
bağırmak, defile ve güzellik müsabakaları yapmak, üni-
versitelerde bir takım bayağıların eserlerini tahlil etmek-
le mi vakit geçireceğiz? Bunlarla millet yaşamaz. Millet
bir hayvan sürüsü değildir. Millet, millî bir hedef ister.
Ancak o hedefi gördüğü zaman sürü olmaktan çıkıp in-
sanlaşır, bencil olmaktan kurtulup fedakârlaşır.
Bizim için en kutlu hedef Turancılıktır. Eskiden nasıl
bir idiysek yine birleşeceğiz diye kendisini bir ülküye
adamaktan daha kutlu ne olabilir? Bütün Türkler'i birleş-
tirmek hakkımız ve görevimizdir. Bizden zorla koparılanı
geri almak adaleti yerine getirmektir. Turancılık bir bü-
yüklük düşüncesidir. Büyüklük düşüncesi asil bir düşün-
cedir.
Turancılığı, bütün Türkler'i yalnız kültür alanında bir-
leştirmek diye anlamak boş ve yanlıştır. Sosyal bir ka-
nundur ki kültür birliği ancak siyasî birlik sonunda do-
18 Turancılık, Millî Değerler ve Gençlik
ğar. Türk'e düşman milletlerin hâkimiyetindeki Türkleri
kültürde birleştirmeye imkân var mı? Yabancı millet
buna izin verir mi? Sovyetler Birliği'nde alfabesi ayrılmış,
yerli lehçesi edebî dil haline getirilmiş Kazak, Kırgız,
Özbek, Türkmen, Tatar ve Başkurt'u hangi kuvvetle, han-
gi metodla tek kültür içinde bizimle birleştirebilirsin? O
kadar gücün varsa zaten ordularını yürütüp o ülkeleri
kurtarmak elinde demektir. Ondan sonra kültür birliği
için kurultayını toplar, aksi halde kültür birliğini hiçbir
zaman kuramazsın.
Bugün Türkler arasındaki kültür birliği ancak gönül
birliği, tek millet olmak şuuru, biraz da dil birliği halinde
yaşamaktadır. Fakat bu gidişle 50 yıl sonra diller
ayrılacaktır. O zaman ne olacak? Onlar artık başka millet
oldu diyerek miskin bir tevekkülle bu oldubittiyi kabul
mü edeceğiz, yoksa eski yurtları ve soyumuzun ko-
parılmış parçalarını kurtarmak için, savaş da dâhil, her
şeyi göze mi alacağız? Elbette göze alacağız. Şüphesiz
zamanı kollamak, hesapları iyi yapmak şartı ile...
Siyasî sınırlar dışındaki Türklerle uğraşmak macera
ise Türk uçakları Kıbrıs'a neden saldırdı? Hatta Ameri-
kan donanması engel olmasaydı Kıbrıs'a neden
çıkılacaktı? Batı Trakya Türkleriyle, Kerkük Türkleriyle
neden bu kadar ilgileniliyor? Dün "Hatay”dı. Bugün
"Kıbrıs", yarın "Batı Trakya" ve "Kerkük". Öbürgün "Azer-
baycan" ve daha ötesi... Bu, budur. Kimse başını kuma
sokmasın.
Turancılığa muhalefetin bir türlüsü de Türkiye
dışındaki Türklerden habersiz olmanın sonucudur. Daha
pek yakında bir bilgin kişinin, bir toplantıda gençlerden
birine "Hunlar da mı Türk?" diye sorduğunu anlattılar.
Hunlar'ın Türk, hatta kısmen Oğuzların ataları olduğunu
bilmeden yaşayan bilgine ne denir? Meğer o, millî tarihi
Turancılık 19
Malazgird zaferiyle başlıyor sanırmış. Hayırlı uykular
deyip geçelim...
Bir de Türk soyundan gelmemenin verdiği gayrı millî
şuurla Anadolu'yu bir bardak, içindeki milleti bir kokteyl;
Türkleri de bu kokteyle en son katılan içki saymak gibi
hezeyan var ki taraftarları bir takım ruh hastalarından
ibarettir.
Tarihimizi
Malazgird'le
veya
İznik,
şehrinin
alınmasıyla başlatanlara sormalı: İznik'i başkent yapanlar
veya Malazgird savaşını kazananlar daha önce ne idiler?
Nerede idiler? On Birinci Yüzyıl tarihin ışıldakları
altındaki bir asırdır. O adamların nerede ve ne olduk-
larını gözler önüne derhal serer. Böylece de Türk Devlet-
leri denen nesnenin birbirini kovalayan Türk hanedanları
olduğu, aslında bir tek devlet olup fetret zamanlarında
ikiye üçe bölündüğü ve bunun Tanrıkut'a kadar gerilere
doğru uzandığı ortaya çıkar.
Turancılık ülküsü gibi milleti hızlandırıcı, ahlâka ve
erdeme dayalı kutlu bir ülküyü yermek için ya damar-
larındaki kanı yabancı hissetmek, ya komünist yani vatan
haini, yahut da millî tarihi Malazgird'ten başlatacak kadar
cahil ve budala olmak lâzımdır.
Ötüken, 30 Nisan 1973, 6. Sayı
Turancılık Romantik Bir Hayal Değil-
dir
T
ÜRK
milletinin ülküsü olan Turancılığı, herkesin di-
lediği şekilde anlattığı, bunu bir türlü romantizm diye
gösterdiği göze çarpmaktadır. Millî ülkülerde onun şiir
yönü olan bir romantizm bulunmakla beraber ülkü,
aslında gerçeklere dayanan, açık ve kesin amaçları olan
bir duygular ve düşünceler sistemidir. Türkçü diye bili-
nen bazı yazarların Turancılıktan bahsederken, âdeta
ürke ürke konuya değinmeleri Turancılığın ne olduğunu
bilmeyenler üzerinde hiç de olumlu bir tesir bırakmıyor.
Türk Edebiyatı Tarihinde mühim bir yeri olan "Fırtına ve
Kar" gibi "Peri Kızı ile Çoban Hikâyesi" gibi aruz ve he-
ceyle yazdığı ölümsüz şiirlerle Türk edebiyatının ölüm-
süzleri arasına giren Orhan Seyfi Orhon'un 2 Şubat 1968
tarihli Son Havadis gazetesindeki "Turan Nedir?" başlıklı
yazısı Turancıların asla kabul edemeyecekleri yanlış dü-
şünceler bakımından bu yazıma konu olacaktır.
Yazı şöyle başlıyor:
“Çok değerli arkadaşım Tekin Erer'in en güzel misalini
vererek anlattığı gibi milliyetçilikte bir Türk emperyalizmi
Turancılık 21
halinde "Turancılık" yoktur. Turan, Türk tarihinde büyük
Türk ırkının kendisine vatan olarak seçtiği yerdir.”
Bir kere Turancılıkla emperyalizmi karıştırmak büyük
bir yanlıştır. Emperyalizm bir milletin başka milletleri
hükmü altına alması demektir. O halde, Türklerin bir-
leşmesi demek olan Turancılık neden Türk emperyalizmi
oluyor? Bugün Türk topluluklarından birinin silâh kuv-
vetiyle öteki Türkleri yabancılardan kurtararak tek devlet
halinde birleştirmesi emperyalizm midir? Dünyadaki
bütün milletler, yabancı devlet hâkimiyetinde kalan soy-
daşlarını kendileriyle birleştirmek için silâhlı ve silâhsız
savaşlar yaparlar. Bunun adı emperyalizm değildir, irre-
dantizmdir ki makbul bir davranıştır.
Sevr Barışını kabule mecbur kalsaydık da Trakya ve
İzmir'i Yunanlılara bıraksaydık, elli yıl sonra oraları kur-
tarmak için yapacağımız mücadele bir emperyalist savaş
mı olacaktı? 100.000 Türk'ün yaşadığı Kıbrıs için savaşı
göze alan Türk milleti, elbette kırk milyon Türk'ün ya-
şadığı yerleri kurtarmak için de silâha sarılacaktır. "Milli-
yetçilikte bir Türk emperyalizmi halinde Turancılık yoktur"
demek, Turancılığı istememek, Türk birliğini şiir ve ha-
yal olarak düşünmek demektir.
Orhan Seyfi'nin yukarıya aldığım parçasında "Turan,
Türk tarihinde büyük Türk ırkının kendisine vatan olarak seçti-
ği yerdir" cümlesi var. Peki, bu vatan şimdi nerede, ne
durumda? Anadolu On Birinci Yüzyılda, kurtarmak için
daha dün silâha sarıldığımız Kıbrıs On Altıncı Yüzyılda
fetholundu, ya üzerinde doğup tarihe girdiğimiz toprak-
lar ne oldu?
Turancılık ülküsünün, Ziya Gökalp'ın bir manzume-
siyle Türk şuuruna girdiğini söylemek de yanlıştır Tu-
rancılık, yani bütün Türkleri birleştirmek ülküsü, milât-
tan önceki üçüncü yüzyıldan beri vardır. Türk büyükleri-
nin, iç huzuru sağladıktan sonra ardından koştukları tek
22 Turancılık, Millî Değerler ve Gençlik
düşünce her zaman Türk birliği olmuştur. Ancak İslâmi-
yet bu düşünceyi bir miktar değiştirmiş, İslâmlığı koru-
mak kaygısı Türk birliği ülküsünü zaman zaman az veya
çok ihmal ettirmiştir.
Orhan Seyfi Orhon, yazısının bir yerinde de şöyle di-
yor:
“Apaçık anlaşılır ki gençlere Türkçülüğün bayrağını geti-
ren şair (yani Ziya Gökalp) eski tarih boyunca Türk ırkının
yaşadığı ülkeleri zaptedelim demiyor. Türklerin Turanı, Yu-
nanlıların Megalo İdeası değildir. Türk milletini, eski Türk
tarihi içinde hatırlamaktır.”
Bu satırlar da baştanbaşa yanlıştır. Ziya Gökalp, eski
Türk ülkelerini zaptedelim demedi diye bizim de aynı
yerde saymamız icab etmez. Ziya Gökalp'ın Türkçülüğü
bugün için artık eksik bir Türkçülüktür. Zaman ilerledik-
çe o eksikleri tamamlayıp gedikleri kapatmaya mecburuz.
Kaldı ki Ziya Gökalp eski Türk ülkelerinin zaptı taraf-
tarıdır:
Moskofun ülkesi viran olacak;
Türkiye büyüyüp Turan olacak
diyen odur. Türklerin Turanı, Yunanlıların Megalo İdeası
değildir demek, Yunanlılar, büyümek istedikleri halde
biz istemiyoruz demektir ki, bir millet için büyümekten
korkmak kadar ölümcül düşünce olamaz.
Bugün yoksul Asya ve çok geri Afrika milletleri bile
büyüklük isteğinde, büyüklük ülküsünde iken bizim
"Turancılığımız emperyalist düşünce değildir" dememiz
tarihimizi kapatmaya karar vermekle birdir.
Emperyalist değiliz ne demek? Eski topraklarımızı
kurtarmak isteğimiz emperyalizm ise emperyalistiz. Tür-
kistan'ı, İdil-Ural'ı, Azerbaycan'ı, Kafkasya'yı, Kırım'ı ve
Turancılık 23
Türklerin yaşadığı başka yerleri istemek emperyalizmse
kutlu bir düşüncedir.
Viyetnam'ın, hangi fikirle olduğu henüz kesin olarak
bilinmeyen savaşına alkış tutup Altaylar'dan bahsetmeyi
yeren soysuz hainler yanında, Orhan Seyfî Orhon gibi
Türkçü bir şairin Turan’ı romantizm olarak tavsifini hiç
yakıştıramadım.
Bu konuyu ele almışken öteden beri söylenen bir te-
kerlemeye de cevap vermek isterim: “Turancılık bir ma-
ceradır. Bizi mahvediyordu. Bundan sonra böyle macera-
lara atılmak çılgınlık olur.”
Bunu iddia eden zavallılar hangi maceradan bahsedi-
yorlar? Birinci Cihan Savaşından mı? Birinci Cihan Sa-
vaşının Turancılık düşüncesiyle açıldığını iddia etmek
hiçbir şey bilmemek, dünyadan habersiz olmak demektir.
Yayınlanan tarih belgeleriyle artık iyice öğrenilmiştir ki,
Türkiye savaşa girse de girmese de Rusya, İngiltere ve
Fransa, Türkiye’yi yok edip paylaşmaya karar vermişler-
di. Türkiye için Almanya ile birleşmekten başka çıkar yol
kalmamıştı. O zamanki hükümetin İngiliz ve Fransızlarla
aradığı ittifak teşebbüslerine cevap bile verilmemişti.
Şimdi, bu şartlar içinde girişilen savaş bir Turancılık
savaşı mıdır, yoksa bir ölüm-dirim kavgası mıdır? Hiç
şüphesiz, savaşı kazanmak için Turancılıktan da, İslâm
birliği düşüncesinden de istifade edilmek istenmiş, biri
İngilizler'e karşı silâh olarak kullanılmış, az çok da fay-
dası görülmüştür. Fakat Turancılık fikri olmasaydı, Ziya
Gökalp doğmamış bulunsaydı, bu kelime bilinmeseydi
savaşın sonucu değişecek miydi? Birinci Cihan Savaşı sırf
Turancılık ülküsü uğruna açılmış olsaydı bile onun kor-
kunç sonu Turancılığın yıkılışını değil, uygulamadaki
beceriksizliği ortaya koyardı. Yerinde kullanıldığı zaman
bir hastayı diriltecek olan ilâç, yanlış kullanılırsa insanı
öldürebilir. O zaman suç ilâçta değil, yanlış kullanan-
24 Turancılık, Millî Değerler ve Gençlik
dadır. Tarihimiz boyunca, Müslüman olduğumuz için
başımıza bin türlü belâ geldiği gibi, bugünkü demokratik
rejim yüzünden de 1960'ta geçirdiğimiz tehlike malûm-
dur. Bu kafa ile düşününce, suçu İslâmiyete ve demokra-
siye yüklemek icap eder ki ne dereceye kadar doğru ol-
duğu ortadadır.
Bütün bunlar ortada iken, Birinci Cihan Savaşında
Turancılık ülküsünden faydalanmak için yapılan bazı
davranışların aksi sonuçla bitmesiyle Turancılığı ebedi-
yen mahkûm etmek ne akıl, ne iz'an, ne iyi niyet, ne de
insafla bağdaşamaz.
Turancılık bütün Türklerin birleşmesi ülküsüdür. İn-
sanları insan yapan, büyük bir düşüncenin ardında koş-
malarıdır. Türk milleti için en insanca, en yüksek düşün-
ce tutsak yaşayan soydaşlarını kurtarmak için yapacağı
savaştır.
Yalnız kazancımızı, midemizi, maddemizi düşünme-
yelim. Bunu hayvanlar da yapar. Daha çok mânâya, dü-
şünceye, ülküye dönelim. İnsanlık budur. Bunu söyler-
ken de kimseden çekinmeyelim: Hakkımızı, atalar mi-
rasını istiyoruz. Alacağız da.
(22 Şubat 1968) Ötüken, Mart 1968, 3. Sayı.
Dostları ilə paylaş: |