Türkçe Testi B2
I. Bölüm
Okuma
1.
Kısım
Aşağıdaki metni ve anlatımları
okuyunuz, en uygun olan anlatımı (a, b, c veya d bulunuz). Doğru
cevabı işaretleyin
iz.
Yemeğin Tadı Karanlıkta Çıkar
“360 İstanbul” bünyesinde hizmet veren “Senses”, insanların karanlıkta yemek yediği bir restoran.
Dünyada birçok örneği bulunan bu konsept, artık Türkiye’de de var. Merak edenler için bu deneyimi hemen
yaşadık.
Oldukça kalabalık bir akşam, yemekte bana eşlik edecek eşimle 360’ın resepsiyonunda 20 kadar
gözüpek müşteriyle buluştuk. Kibar bir genç adam meyveli bir votka kokteylinin ardından, az sonra bir okul
gezisine katılacak küçük öğrenciler gibi çevresine dizilmiş bizlere aşağıdaki karanlık salonda neler olacağını
anlattı. Aşağıdaki masanın aynısı bir maket gibi önünde kurulmuştu; ekmeğin, tabakların, çatal
-
bıçakların yeri
belliydi.Her şeyi el yordamı ile görebilecektik.İşin tuhafı karanlıkta biz hiçbir şey göremeyecektik; ama servis
yapanlar bizi görebiliyordu ve elimizi kaldırdığımız anda ihtiyaçlarımız için hazır olacaklardı.Sonra sakarlıklara
karşı siyah mutfak önlüğüne benzeyen önlüklerimizi taktık ve sırayla aşağıdaki lokantaya götürüldük.Sadece
mumlarla aydınlatılmış bir koridordan geçip bir kapıdan girdik.Elimizden
tutan bir garson, bizleri tek tek
masalara yerleşti
rdi.
Göz gözü görmez bir karanlıkta bir anda insanın işitme duygusu keskinleşiyor.Odayı dolduran kuş ve
su sesleriyle süslenmiş müzik eşliğinde, yarım ay şeklinde bir masanın en ucunda oturduğumuzu hayal
edebildim.Açıkçası yanımda konuşabildiğim eşim olmasa hayli ürkebilirdim.Karanlık da olsa yanınızdan
geçiveren garsonu hissediyorsunuz, rüzgârı çarpıyor.Derken masadaki bardağınızda
enfes bir şarap
beliriveriyor. Zavallı sağduyum kendince sorular soruyor: “Neredeyim? Bu yanımdan geçen sessiz varlıklar
kim?
Kaç kişiler?Normalde şimdi paniğe kapılmam gerek, neden sakin sakin oturuyoruz?”
Yukarıdaki rehberimiz yine aramızdaydı, şimdi sadece sesli olarak anlatıyordu.Beş çeşit yemek
sunacaklardı.Bunların ne olduğunu söylemeyecek, tatmamızı isteyeceklerdi.Yemek bi
ttikten sonra verilecek
menüde nelerle tanıştığımızı görebilecektik.Masada bir porselen kaşık içinde bir “yiyecek” vardı.Kokusu
uzakdoğuyu, bir zamanlar bir film festivali için gittiğim Tayland’daki baharat kokularını
andırıyordu.Gerçekten, yediğim zaman bir kaşık içinde karanlıkta Bangkok’a doğru uçtum geldim.Yemeklerin
ne olduğunu söylemeyeceğim.Gördükleri filmi anlatırken hikâyenin sonunu ele veren saf arkadaşlar gibi olmak
istemem.
Yemek boyunca sıra sıra gelen her şeyi aşağı yukarı tatlarından tahmin edebildim.Sadece olağanüstü
lezzetli bir çorbayı, yer elması çorbası sandım, başka bir şey çıktı (ne olduğunu yine söylemeyeceğim).
Bazı dokular ve tatlar ancak görüntüsüyle birleşince anlam kazanıyor.Ağzınızda çıtırdayarak kırılan
hafif rutubetli, hafif ta
tlı, kesinlikle bitki kökenli bir şey.Ya da bir karışım. Hem bildiğiniz birçok tada benziyor
hem de hiçbir şeye benzemiyor. Havuç da olabilir yosun da… Asla anlayamadım ne olduğunu. Bu arada
söylemeden geçemeyeceğim, salatanın içinde bulunan bir karışımdı bu, “yonca filizi ve rendelenmiş elma”
imiş.
Karanlıkta yemenin en güzel tarafı “medeniyeti” unutabiliyor olmanız. “Ellerinizi kullanın”
diyor
rehberimiz… “Sizi kimse görmüyor nasıl olsa…” Çatalı bıçağı, hangi çatalı hangi sırayla kullanacağınızı
düşünmeye gerek yok.İmkân da yok zaten, önünüze gelen tabağa ellerinizi kullanarak girişmezseniz,
ulaşmanız, kesip ağzınıza götürmeniz imkânsız.Zaten görme olanağı kısıtlanmış beyin kendiliğinden “dokun!”
emrini veriyor, insan neredeyse içgüdüsel olarak önündeki y
emeğe dokunmaya karar veriyor.Yabancı bir
yerde, bir lokantada asla yapmayacağınız şeyleri yapıyorsunuz karanlıkta.Ağzınızı tıka basa doldurup
parmaklarınızı yalamak gibi.
Bazı şeylerin ilk dokunuşta bayağı tuhaf olduğunu söylemeliyim, mesela “asma yaprağı”, ele ilk anda
kâğıt
gibi geliyor, parmak uçları yiyecek değil sinyali yolluyor; ama rehberimiz “tabağınızdaki herşey
yenilebilir” diyor. Ağzınıza götürüp tadına bakıyorsunuz; evet, yenilebilecek bir şey… ve birkaç çiğneyişten
sonra, evet asma yaprağı, “yaprak sarması”nın ana maddesi ama burada bambaşka kullanılmış.
Bir ara gözlerim karanlıkta sürekli belirsiz bir yere odaklanmaya çalışmaktan yoruldu. Gözlerimi
kapadım ve yemeğin çoğunu tamamen kapalı gözlerle yedim.
Bu arada şansımıza o gece lokantaya maalesef 30’lu yaşlarda ama hâlâ çocuk kalmış, ya da bir araya
gelince çocuklaşan cinsten kalabalık bir grup arkadaş da takılmıştı. Bu grup durumu tamamen yanlış anlayıp
karanlıkta yemek yemeyi yastık kavgası benzeri bir şamataya çevirme kararıyla gelmişti.Kendilerine mekânın
öyle bir yer olmadığı birkaç kere hatırlatıldı ama yaramaz çocuklar gibi bağrışıp yorumlarını
tüm salonla
paylaşmayı sürdürdüler. Sonunda iyice kızan çok ciddi bir müşteri ağızlarının payını verdi de biraz sustular. Siz
siz olun, sadece
eğlencesine gitmeyin böyle bir yere, ciddi bir deneyim yaşamaya gelmiş olanlar da var çünkü.
Evet, ciddi bir deneyim! Karanlıkta yemek yemek insana yemekle tüm ilişkisini yeniden
düşündürüyor.Yemeğin çevresinde örülmüş alışkanlıklar, kodlar, simgeler, kurallar, görgü kuralları sadece bir
tek duyunun kapatılmasıyla alt üst oluyor.Hepsini yeniden gözden geçirmek gerekiyor karanlıkta.Ve evet,
yemeğin tadına yoğunlaşmak daha kolay, kibarlığı unutup elle yemek de çok zevkli.
Bu deneyim bu kısa makalenin söyleyebileceği şeyden fazla, hatta yemek üzerine okunacak bir sürü
makaleden daha fazla şey düşündürüyor insana.
Birkaç kere daha gider miyim, bilmiyorum. Ama eğer yemek alışkanlıklarınız neredeyse askeri bir
disiplin içermiyorsa, “gözüm doymazsa karnım doymaz” diyenlerden değilseniz,
yemek ve çevresinde örülü
kültür hakkında bildikleriniz biraz değişsin, sarsılsın istiyorsanız “Senses”e gidin derim.
Kesinlikle denemeye
değer!
1. Yazar
a) ikinci kez böyle
bir yemek yeme deneyimi yaşadı;
b)
ile katılan gr
uba yemekten önce bilgi verildi;
c)
önceden bu etkinliğe karşı çok ön yargılıydı
;
d) On yıl önce yemek yedi.
2. Karanlıkta
a)
yazar, eşinden bile
ürktü;
b)
yazarın algıları değişti;
c)
yazarın tüyleri ürperdi
;
d) yazar gülüyordu.
3. Yemek esnasında
a) servis devam etmiyordu;
b) yazar
çatal bıçak kullanmayı bıraktı;
c)
yazar, sık sık yanlışlıkla eşinin bardağını aldı
;
d) yazar bardağı kırdı.
4. Yazar,
a)
başka müşterilerin davranışlarından rahatsız o
ldu;
b)
herkesi rahatsız eden müşterilere iyice kızdı;
c) yed
iği yemekten hiç memnun kalmadı;
d)
bağırıp çağırdı.
5. Yazar,
bu deneyimden sonra
a)
sık sık
“Senses”e gitmeye karar verdi;
b)
konu hakkında makale okumaya karar
verdi;
c)
“Senses”i yeni deneyimlere açık olanlara öneriyor
;
d)”senses’ten nefret ediyor
.