Türk edebiyati-10 ÜNİTE: tariH İÇİnde türk edebiyati edebiyat-tariH İLİŞKİSİ



Yüklə 1,27 Mb.
səhifə6/21
tarix26.05.2018
ölçüsü1,27 Mb.
#46281
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   21

Deme örneği


Gel benim sarı tamburam

Sen ne için inilersin?

İçim oyuk, derdim büyük

Ben anınçün inilerim

Koluma taktılar perde

Uğrattılar bin bir derde

Kim konar kim göçer burda

Ben anınçün inilerim

Gel benim sarı tamburam

Dizler üstüne yatıram

Yine kırıldı hatıram

Ben anınçün inilerim

San tamburadır adım

Göklere ağar feryadım

Pir Sultan’ımdır üstadım

Ben anınçün inilerim



Pir Sultan Abdal
DEVRİYE
Evrendeki canlı cansız her şey Allah'tan gelmiştir, yine Allah'a dönecektir. Bu felsefeyi yansıtan şiirlere Tekke edebiyatında devriye denilmiştir. Her şeyin Allah'a kavuşma yolculuğunu ve Allah'ın her şeyi kapsayıcılığını öne çıkarır.

Devriye örneği


Ak süt iken kızıl kana karışıp

Emr-i Hak'la coşup cevlana geldim

Mâ-i carî ile akıp yarışıp

Katre-i na-çizden ummana geldim

Dokuz ay on gün batn-ı maderde

Kudretten gözüme çekildi perde

Vaktim tamam olup ahiri yerde

Çıkıp ten donundan cihana geldim

Hakikat meyinden nûş edip kanıp

Can gözlerim o gafletten uyanıp

Kudretten her türlü renge boyanıp

Bu âlem-i nakş u elvana geldim

Bir zerreyim âfitâbımdan durum

Aşk ile mesrurum kalbi pür-nûrum

Ta ezelden zevk-ı seyre mecburum

Seyr ü sülük edip seyrana geldim



Hüsni
DİNİ-TASAVVUFİ EDEBİYAT ŞAİRLERİ

12.YÜZYIL
1.HOCA AHMET YESEVİ(daha önce bilgi verildi)
13.YÜZYIL
1.YUNUS EMRE(daha önce bilgi verildi)

2.HACI BEKTAŞ VELİ

Ahmet Yesevi ya da onun halifesi Lokman Perende’nin mürididir. Kendisinden bir buçuk asır sonra Bektaşilik tarikatı kurulmuştur. Makalat adlı düzyazı ve Arapça tasavvufi bir eser yazmıştır. Eser tasavvuf yolunun kademelerini anlatmaktadır. Bu eser okunduğunda onun Şia-Bâtıni olmadığı anlaşılır. Türkistan’da Ahmet Yesevi ile açan tasavvuf güneşi, Anadolu’da Yunus Emre ve Hacı Bektaş ile kök salmıştır.


14.YÜZYIL
1.ABDAL MUSA(daha önce bilgi verildi)
15.YÜZYIL
1.HACI BAYRAM VELİ

Kuvvetli bir medrese eğitimi almış Ankara’da müderrislik yapmıştır. II. Murad kendisine destek çıkmıştır. Onun Mevlana’dan sonra ikinci bir önemi olduğu söylenir. Ankara’da çiftçilikle uğraşmış, hasadı halka dağıtmıştır. Çok az şiiri bize ulaşmıştır. Yunus etkisi görülür.


2.KAYGUSUZ ABDAL(daha önce bilgi verildi)

3.EŞREFOĞLU RUMİ(daha önce bilgi verildi)

4.PİR SULTAN ABDAL(daha önce bilgi verildi)
16.YÜZYIL
1.AZİZ MAHMUT HÜDAYİ

Kendisinin Cüneyd-i Bağdadi soyundan geldiğini söylemiştir. Hem şeyh hem de medrese hocasıdır. 1595’te Çamlıca’da Hüdayi dergâhı yapılmış, burada önemli kişiler onun etrafında toplanmıştır. Sultan 1.Ahmet de bu dergâha gelenlerdendi. Bahti mahlasıyla şiirler yazmıştır padişah. Hüdayi, şiirlerini Divan-ı İlahiyat adı altında toplamıştır. Bu şiirler hece ve aruzla yazılmış olup “vahdet-i vücud” konusunda yazılmışlardır.


17.YÜZYIL
1.KUL HİMMET
Alevi-Bektaşi şiir geleneğinin önde gelenlerindendir. Pir Sultan Abdal’ı takip etmiştir. Hemen her cönkte bir iki nefesine tesadüf edilmiştir. Tokat’ın Almus ilçesine bağlıdır, torunları aynı köyde halen yaşamaktadırlar.


2.NİYAZİ-İ MISRİ

Malatya’da doğmuş. Ailesinden izin alarak gezilere çıkmış. Mardin, Diyarbakır, Bağdat ve Kerbela’da dört yıl kalıp Mısır’a gitmiş ve orada Kadiri tarikatına girmiştir. Bir yıl sonra ise gördüğü bir rüya üzerine İstanbul’a gelmiştir.

Gezgin olduğu kadar bilgili de olan şair, on kadar eser yazmıştır. Aruzda Nesimi ve Fuzuli’yi; hecede ise Yunus Emre’yi takip etmiştir. Şairin gündüz şiirlerine Mısri, gece şiirlerine ise Niyazi mahlasını koyduğu söylenir.
3.KAZAK ABDAL

Romanya Türklerinden olup hicivleriyle baskındır. Toplumsal kurum, gelenek ve yerleşik inançları mizahla karışık, sade bir dille hicvetmiştir.




Eşeği saldım çayıra,
Otlaya karnın doyura,
Gördüğü düşü hayıra,
Yoranın da avradını.

Münkir münâfıkın soyu,


Yıktı harap etti köyü,
Mezarına bir tas suyu,
Dökenin de avradını.

Müfsidin bir de gammazın,


Malı vardır da yemezin,
İkisin meyyit namazım,
Kılanın da avradını.

Derince kazın kuyusun,


İnim inim inilesin,
Kefen dikmeye iğnesin,
Verenin de avradını.

Dağdan tahta getirenin,


Mezarına götürenin,
Talkınını bitirenin,
İmâmın da avradını.

Kazak Abdal söz söyledi,


Cümle halkı dahleyledi
Sorarlarsa kim söyledi
Soranında avradını.

 

Kazak Abdal

18.YÜZYIL

ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI

Âlim, mutasavvıf ve şairdir. Annesi peygamber soyudur. Hasankale’de doğmuş, daha sonra Tillo’da Kadiri şeyhi İsmail Fakirullah’a bağlanmıştır. Hocası ölünce de onun halifesi olmuştur. Marifetname adlı eseriyle ünlüdür. Eserleri: Marifetname, Divan-ı İbrahim Hakkı, Kenzü’l-Fütuh, İnsan-ı Kâmil.


Naçar kalacak yerde

Nagâh açar ol perde

Derman olur her derde

Mevla görelim neyler

Neylerse güzel eyler.
DİNİ-TASAVVUFİ HALK EDEBİYATININ ÖZETİ:

  1. Tasavvuf edebiyatı Anadolu’da Yunus Emre ile başlamıştır.

  2. Bu edebiyatta ilahi, nefes, şathiye, nutuk, deme, devriye gibi nazım biçimleri kullanılmıştır.

  3. Nazım biçimleri koşma biçimi gibi kafiyelenmiştir.

  4. Amaçları tasavvuf düşüncesini yaymaktır; fakat bu amaç onların lirik(estetik) eserler ortaya koymasını engellememiştir.

  5. İlk tasavvufi ürünler aynı zamanda Anadolu Türkçesinin yerleşmesine hizmet etmiştir.

  6. Nefesler, daha çok Bektaşi çevrelerinde söylenen ilahilerdir.

  7. Şathiyelerde çözülmesi zor ifadelerle dini konular hafife alınmıştır.

  8. Tarikata yeni girenler için nutuklar yazılmıştır.

  9. Sade bir dil kullanmak isteseler de tasavvufi terimlere ve yabancı sözcüklere yer vermişlerdir.

  10. Makalat, Hacı Bektaş Veli’nin mensur bir eseridir.

  11. Yunus Emre Risaletü’n-Nushiyye’yi mesnevi olarak yazmıştır.

  12. Kaygusuz Abdal birçok manzum ve mensur eser yazarak tasavvufa hizmetlerde bulunmuştur.

  13. Eşrefoğlu Rumi, Müzekkin-i Nüfus’u yazmıştır. Eser 15.Yüzyıl Anadolu Türkçesinin güzellikleriyle doludur, tasavvufi bir eserdir.

  14. Hacı Bayram Veli Ankara’da yaşamış bir mutasavvıftır.

  15. Niyazi-i Mısri hem aruzda hem de hecede başarılı şiirler yazmıştır.

  16. Erzurumlu İbrahim Hakkı, Marifetname adlı mensur eserini yazmıştır. 18.Yüzyıl şairidir.

  17. Aziz Mahmut Hüdayi, İstanbul’un önemli tasavvufçularındandır.

  18. Mantıku’t-Tayr hece ölçüsü ile yazılmasa da tasavvufi bir eserdir ve Gülşehri tarafından yazılmış bir mesnevidir.

  19. Pir Sultan Abdal, daha çok siyasi ve eleştirel bir Alevi şairidir. Kul Himmet de onu takip etmiştir.

  20. Alevilerin saz eşliğinde belli bir makamla söylediği şiirlere deme denir.

  21. “Her şey Allah’tan gelmiş yine ona dönecektir.” felsefesini işleyen şiirlere devriye denir.







1)Olay Merkezli Metinler
1.HALK HİKÂYLERİ
a)Halk hikâyeleri, destandan sonra onun bıraktığı boşluğu dolduran olay merkezli bir metindir. Bu anlamda Dede Korkut Hikâyelerinin destandan halk hikâyesine geçiş örneği olduğunu hatırlatmış olalım.

b)Nazım-nesir karışık yazılırlar. Fakat nesir kısımları da çoğu zaman şiirimsi bir akıcılık içindedir.

c)Genellikle halk Türkçesi(sade Türkçe) ile anlatılmışlardır.

d)Kalıplaşmış ifadelere tesadüf edilir. Güzel ve çirkin kadınların tarifleri, kahramanların hareketleri, bir olaydan diğerine geçiş, uzun zamanı ifade etme vb.

e)İçlerinde dualar, beddualar, deyimler, atasözleri ve bilmecelere rastlanabilir.

f)Halk hikâyeleri gerçeğe yakın kurgulanmıştır.

g)Az da olsa olağan dışılıklar görülebilir.

ğ)Kahramanlar genelde tek olup olağan dışı bir şekilde dünyaya gelirler.

h)Kahramanlar dört şekilde âşık olurlar:

1.Bade içerek. 2.Aynı evde kardeş olmadıklarını anladıklarında. 3.Resme bakarak. 4.İlk görüşte.



I)Meddahlar veya ozanlarca anlatılırlar.

i)Hızır ve atlar kahramanın yardımcılarıdır.

j)Birkaç nadir örnek dışında genellikle mutlu bir sonla biterler. Bunda dinleyicilerin mahalle baskısı rol oynamıştır.

k)Hikâyeler anonimdir.

l)Kişiler tiptir.

m)İlahi bakış açısı kullanılır.

n)Kurmaca metinlerdir.

o)Zaman ve mekân destanlara göre daha belirgin, modern öykülere göre daha dar ve belirsizdir.
HALK HİKÂYELERİNİN ADLARI

Âşık Garip, Kerem ile Aslı, Arzu ile Kamber, Tahir ile Zühre, Derdiyok ile Zülfüsiyah, Köroğlu Kolları, Kozanoğlu, Sümmani ile Gülperi, Elif ile Mahmut vb.



Not: Halk hikâyelerinin oturmuş bir tasnifi yoktur.
2.MESNEVİLER
Mesnevi nazım biçimi hakkında daha önce bilgi verilmişti. Burada söz konusu olan mesneviler olay merkezli olanlardır. Leyla vü Mecnun(Fuzuli), Hayrabad(Nabi), Hüsn ü Aşk(Şeyh Galip) gibi mesneviler halk hikâyeleri ile zaman bakımından bütünleşen mesnevilerdir. Daha önce yazılanlar ise Yusuf ü Zeliha(Şeyyad Hamza), Cemşid ü Hurşid(Ahmedi), Hüsrev ü Şirin(Şeyhi), Süheyl ü Nevbahar(Hoca Mesud), Vamık u Azra(Lami Çelebi)’dır.

Not: Hüsn ü Aşk, Mantıku’t-Tayr, Harname gibi mesneviler olay merkezli olsalar bile alegori üslubuyla didaktik mesajlar verirler. Bu tür eserlerin ilki de Kutadgu Bilig’dir.
2) Göstermeye Bağlı Metinler
KARAGÖZ(gölge oyunu)
Aydınlatılmış saydam bir perdenin ardındaki kuklaları canlandırarak oluşturulan, karşılıklı konuşmalarla kurgu verilmiş oyunlara denir. Bu oyunların metinleri de göstermeye bağlı metinlerdir.

Gölge oyunun iki ana karakteri Karagöz ile Hacivat’tır. Bu iki kişinin tarihi şahsiyeti hakkında yaygın olan rivayet şudur:

Karagöz ve Hacivat Orhan Bey döneminde yaşayan iki duvarcı ustasıdır. İşçileri güldürerek inşaatın yapılmasını geciktirdikleri gerekçesiyle sürgüne gönderilirler, ancak gittikleri yerde de ölürler; Orhan Bey buna üzülür. Onun üzüntüsünü gidermek için Şeyh Küşteri(oyunun piri) onların kuklalarını yaparak oynatır.”

16.Yüzyıl’dan bu yana oyunun devamlı olarak oynatıldığı kesindir. Kuklalar oynatılırken onlar adına doğaçlama yapan kişiye hayali ya da hayalbaz denir. Perdede görüntülerin sırasından çırak sorumludur. Malzeme sandığına ise çırağın çırağı bakar. Çıraklar, geleceğin hayalbazı olarak yetişirler.

Karagöz oyununun dört bölümü vardır:

1.Mukaddime(Giriş bölümü): Giriş bölümünde olanların sırası:

a)Önce göstermelik perdeye sürülür. Amaç izleyiciyi oyuna hazırlamaktır:



Limon ağacı, hayat ağacı, vak vak ağacı, gemi(göstermelik). Temsili resmi aşağıda gösterilmiştir:
http://owi3.tripod.com/karagoz/bahce.gif
b)Göstermelik nareke adlı düdüğün sesiyle perdeden kaldırılır. Nareke resmi aşağıdadır, altındaki de teftir:

http://www.logilife.com.tr/dergi/sayi13/img/karagozdefi.jpg
c)Seyircinin solundan Hacivat perdeye girer. Bir semai okur. Semaiden sonra “Off Hay Hak!” diyerek bir gazel okur. Buna perde gazeli denir. Sonra “Yar bana bir eğlence’”diye bağırır. O sırada sağ taraftan Karagöz gelir. Buna “Karagöz indirme” denir. İkisi kapışırlar, Hacivat kaçar. Karagöz yere düşer, Hacivat’ın ardından saçma sapan sözler söyleyip durur.

2.Muhavere(Söyleşme) : Bu kısım oyunun asıl bölümünden farklıdır. Amaç oyuna girmeden önce iki ana oyuncunun kişiliklerini seyirciye göstermektir. Söyleşmede yanlış anlama ve cinasa dayalı konuşmalar olur. Bu bölümde Karagöz üstün gelir.

3.Fasıl(Oyunun asıl bölümü): Oyunun esas kurgusu başlar. Mahalli ağızlar konuşulur, oyun düğümlenir. Ancak sahneye külhanbeyi, sarhoş, efe gibi bir tipin gelmesiyle düğüm çözülür.

4.Bitiş: Bitiş bölümünde Karagöz’ün çektiklerinden dolayı Hacivat ona geçmiş olsun dileklerini söyler. Karagöz ona beddua eder. Kapışırlar. Hacivat:

Yıktın perdeyi eyledin viran

Varayım sahibine haber vereyim heman

Diyerek perdeden çıkar. Karagöz de seyirciye: “Her ne kadar sürç-i lisan ettikse affola. Yarın akşam…..oyununda yakan elime geçerse bak ben sana ne yapacağım!” gibi sözlerle oyunu bitirir.


KARAGÖZDE TİPLER

Karagöz oyununda oynayan kişiler birer “tip”tir.



Karagöz: Okumamış bir tiptir. Nüktedan sözler edebilen, hanımıyla geçinemeyen kaba-saba köylü tipidir. Hacivat: Yarı okumuş, uyanık aydın tipini canlandırır.

Karagözün diğer tipleri Osmanlı toplumundaki mozaik yapıyı aksettirir: Kastamonulu, Eğinli, Arap, Acem, Arnavut, Laz, Kürt, Rumelili, Muhacir, Ermeni, Yahudi, Rum, Beberuhi, Tiryaki, Kekeme, Sarhoş, Tuzsuz Deli Bekir, Çelebi, Köçek, Zenne.


ORTA OYUNU

Orta oyunu, ana karakterleri Kavuklu ve Pişekâr olan açık alanda halkın ortasında oynanan Türk halk tiyatrosudur. Önceleri meydan oyunu, kol oyunu gibi adlarla anılan orta oyunu son biçimini aldığı 19. yüzyılda daha çok zuhuri kolu (sonradan ortaya çıkan oyun) adıyla tanınmıştır.

Orta oyunu, etrafı kalabalıklarla çevrili geniş bir alana kurulmuş, bir metne bağlı kalınmadan oynanan bir oyundur. Orta oyunu bir açık alan oyunudur, mevsimine göre kapalı yerlerde de oynanmıştır. Palanga denen orta oyunu alanı daire ya da elips biçiminde olur, izleyiciler bu alanın çevresinde sıralanırdı. Oyun alanı ip gerilmiş kazıklarla belirlenir, izleyicilerin hemen önündeki bir köşede çalgı takımı yer alırdı. Orta oyununun başlıca dekoru, yenidünya denen ve evi simgeleyen iki üç kanatlı, kafesli bir paravan ile dükkânı simgeleyen iki kanatlı daha küçük bir paravan ve arkalıksız bir iskemleydi. Oyuncular sandık odası adı verilen soyunma odalarından çıkıp bir yanda bırakılan küçük bir aralıktan alana girerlerdi.


http://www.gribilge.com/wp-content/uploads/2012/01/orta20oyunu1ln4.jpg
Klasik bir orta oyunu Karagöz oyunundakine benzer biçimde 1.giriş (mukaddime),

2.karşılıklı konuşma (muhavere)

3.fasıl

4.bitiş bölümlerinden oluşurdu. Alana önce çalgı eşliğinde oyunun iki ana tipinden biri olan Pişekâr girer, baş çalgıcı sayılan zurnacıyla kısa bir konuşmanın ardından, oyunun adını söyleyerek gösteriyi başlatırdı. İkinci ana tip olan Kavuklu'nun gene çalgı eşliğinde alana girmesiyle başlayan karşılıklı konuşma bölümü kendi içinde ikiye ayrılırdı. Kavuklu ile Pişekâr'ın birbiriyle tanış çıkmalarıyla sonuçlanan ilk bölüm arzbâr adıyla anılırdı. Bunun ardından Kavuklu'nun, sonunda rüya olduğu ortaya çıkan bir öykü anlattığı tekerleme bölümü gelirdi. Sarıbas oyunundaki gibi asıl oyunla ilgisi olmayan karşılıklı konuşma bölümü izleyicileri gösteriye ısındırmayı amaçlardı. Asıl oyunun yer aldığı fasıl bölümünde Kavuklu sürekli olarak alanda kalır, oyunun konusuna göre sahneye çıkan çeşitli tiplerle güldürücü konuşmalar yapardı. Bu bölümde zaman zaman Pişekâr da alana gelerek ya yeni tipleri Kavuklu'yla tanıştırır ya da oyunun akışını yönlendirirdi. Oyundaki düğüm genellikle, Karagöz oyununda olduğu gibi sarhoş tipinin ortaya çıkmasıyla çözülürdü. Çok kısa olan bitiş bölümünde Pişekâr ile Kavuklu karşılıklı birkaç söz söyledikten sonra, Pişekâr’ın oyunun son bulduğunu açıklaması, işlemiş oldukları kusurlardan ötürü özür dilemesi, gelecek oyunun adını, yerini ve zamanını açıklamasıyla oyun son bulur, Kavuklu ve Pişekâr müzik eşliğinde alandan çıkar.

Orta oyununda yer alan bütün tipler Karagöz oyununun tipleri gibidir. Ama Karagöz perdesinde gösterilme olanağı olan doğaüstü yaratıklarla, hayvanlar, sandal, araba gibi binek araçları orta oyununda yer almaz. İki ana kahramanı vardır. Pişekâr kültürlüdür; Arapça, Farsça kelimelerle konuşur. Kavuklu ise onu yanlış anlayarak komik durumu ortaya çıkarır. Kadın rolünü de erkekler oynar; buna Zenne denir. Orta oyunu; Karadenizli, Rumelili, Kayserili, Ermeni, Rum, Yahudi, Sarhoş, Bekçi vb. kendi şiveleri ve kılıklarıyla zengin tip çeşitliliğine sahiptir. Orta oyunun ana tipleri olan Pişekâr ile Kavuklu Hacivat ve Karagöz'ün karakter olarak aynısıdır. Ama Pişekâr ile Kavuklu canlı kişiler olduklarından sözlerini vücut hareketleriyle, yüz mimikleriyle güçlendirmek olanağına sahiptirler. Karagöz metne daha çok bağlı kalmak zorundayken orta oyunu oyuncuları oyunun akışına göre metinde çeşitli değişiklikler yapabilirler ve yeni espriler üretebilirlerdi.

Cumhuriyet'ten sonra değişen sanat anlayışına uymayan, gittikçe yaygınlaşan modern tiyatro ile baş edemeyerek yavaş yavaş kaybolmaya yüz tutan orta oyunu bu gelenekten yetişmiş son oyuncu olan İsmail Dümbüllü'nün ölümüyle(1973) yalnızca Ramazan aylarında hatırlanır hâle gelmiştir.(Vikipedi)



KÖY SEYİRLİK OYUNLARI

Köy seyirlik oyunları çağlar boyu süren halk tiyatrosu geleneğinin günümüze gelen mirasıdır. Bu oyunlar tarih boyunca göçlerden, çeşitli kültürlerden ve birikimlerden etkilenmiştir. İslamiyet öncesi Türk kültüründe bugünkü İslamiyet ve Anadolu kültürünün etkisini görüyoruz. Bu oyunlar zaman boyutunda beslenerek bugünkü şeklini almıştır. Oynandığı toplumun kültür düzeyine, zaman ve geleneğe bağlı olarak şekillenirköy seyirlik oyunu

Değişik yörelerde değişik biçimlerde ve işlevlerde oynanan seyirlik oyunları yedi öbekte toplamak olasıdır:
1. Kut tören ve söylence kaynaklı oyunlar - gerçekçi oyunlar.
2. Ölüp dirilme ve kız kaçırma oyunları.
3. Yılbaşı ve yılsonu oyunları.
4. Tarımsal oyunlar - çoban oyunları.
5. Hayvan taklitli oyunlar.
6. Dilsiz oyunları - kukla, şaka oyunları.
7. Tek ve çift izlekli oyunlar - dizi oyunları (And,1985).

Kaynak: http://koyseyirlikoyunu.nedir.com/#ixzz35f0RIo52



MEDDAH

Meddah (Arapça: مداح, meddâh) veya kıssahan bir topluluk önünde çeşitli hikâyeler anlatan ve taklit sanatı yapan kişiye denir. Bu oyuna ise meddah oyunu denir. Bir tek oyuncunun çeşitli kılıklara girerek bir oyunu canlandırmasıdır.

Meddah genellikle bir konu içinde geçen farklı karakterlerin seslerini, mimiklerini ve hareketlerini canlandırır. Genelde kahvehane gibi halkın topluca bulunduğu alanlarda, küçük bir sahne üzerinde taklit ve güldürmek amaçlı oyunlar yapar.

Meddahın anlatısını, günlük yaşamdaki olaylar, masallar, destanlar, öyküler ve efsaneler oluşturur. Meddah oyun esnasında bir hata yaptıysa oyununun sonunda özür diler ve bir sonraki oyunun nerede oynanacağını söyler. Aşkî ve Sururî, 20. yüzyıldaki önemli meddahlar arasındadır.


Meddah olayları canlandırırken seyircinin rahatça görebileceği şano türü yüksek bir yere oturur. Bir eline mendil bir eline değnek alır. Mendili farklı karakterlerin seslerini taklit edebilmek için kullanır. Değneği ise çeşitli sesleri çıkarmak için kullanır. (Vikipedi)


Meddah

Tek kişilik oyun. Günümüzde stand up yapanlar ona benzer.

Aksesuarları

Sopa ve mendil.

Üslubu

Taklit, konuşma ağzı.

İçerik

Köroğlu rivayetleri, meddahın kendi gördüğü ilginç bir olay, Battal Gazi ve Hamzanameler, Baltacı Mehmet Paşa, Dede Korkut Destanları, Manas Destanı, Oğuz Kağan Destanı, klasik masallar ve halk hikâyeleri vb.


C) ÖĞRETİCİ METİNLER
İslami Dönem Türk Edebiyatı öğretici metinleri hem düzyazı(nesir/mensur) hem de manzum olarak yazılmışlardır. Bunların bir kısmını daha önce de gördük. Örneğin Fuzuli’ye ait Şikâyetname düzyazı(mektup) biçiminde yazılmıştır. Fakat Ahmedi’nin İskendernamesi de öğretici bir metindir, ama mesnevi biçiminde(yani manzum) olarak yazılmıştır. Nesir örnekleri üslup bakımından süslü, orta ve sade nesir diye üçe ayrılmıştır. Klasik edebiyatta nesre inşa, nesir yazana münşi, nesirlerin toplandığı eserlere ise münşeat denirdi.

SÜSLÜ NESİR

Sanat yapma kaygısının ağır bastığı düzyazı metinlerdir. Sözler ve cümleler secili, dil şiirsel işlevde, edebi sanatları bol, yabancı sözcükleri çok olan süslü nesir eserleri genellikle edebi, ahlaki eserlerde kullanılmıştır. Veysi, Nergisi, Sinan Paşa, Hoca Saadettin Efendi, Nabi bu üslupla yazmışlardır.



SADE NESİR

Amacı, bir bilgi ve düşünceyi aktarmaktan ibaret olan düzyazı metinlerdir. Dini, tasavvufi, ilmi, kültürel eserlerde kullanılan bu üslup, açık ve anlaşılır kısa cümlelere, halk diline önem verir. Kadı Darir, Mercimek Ahmet, Eşrefoğlu Rumi, Peçevi, Lami Çelebi, Kaygusuz Abdal sade nesirde göze çarparlar.



ORTA NESİR

Hem öğreticilik hem de edebi dil kaygısı olanlar da orta bir yol tutturmuşlardır. Naima, Koçi Bey, Seydi Ali Reis, Kâtip Çelebi, Evliya Çelebi, Fuzuli de orta nesirde göze çarparlar.

Öğretici metinler, tezkireler, tarihler, Seyahatnameler, Mektuplar, İlmi ve Dini eserlerden oluşur.


  1. TEZKİRELER

Tezkire, şairler ve evliya(tasavvuf erenleri) hakkında yazılan biyografik kitaplardır. Şairlerle ilgili olanlarına Şuara Tezkireleri, dini kişilerle ilgili olanlarına da Evliya Tezkireleri denirdi.

Türk Edebiyatında şairlerle ilgili ilk tezkireyi Çağatay şair ve yazarı Ali Şir Nevai, “Mecalisü’n-Nefais” adlı eseriyle vermiştir. Anadolu sahasında ilk tezkireyi ise Sehi Bey, “Heşt Behişt” adlı eseriyle vermiştir. Bu eser sade nesirle yazılmıştır. Anadolu’da bunun dışında Latifi ve Ahdi’nin tezkireleri ünlüdür.


  1. MEKTUP

Fuzuli’nin Şikâyetname adlı eseri ilk mektup örneğidir. Orta nesir örneğidir.



  1. TARİH

Meşhur iki tarihçi vardır. Bunlardan Peçevi, sade nesir kullanırken Naima orta nesirde yazmıştır.

  1. Yüklə 1,27 Mb.

    Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   21




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə