Kur’an’ın İman Öğretileri Açısından Fideizmin Kritiği
55
örnek aldığı, ilk Hıristiyanlığın din anlayışı idi. Onun istediği tıpkı ilk
Hıristiyanların
gerçekleştirdiği
gibi,
içli
bir
inanmadan
doğmuş,
örgütlenmesi, törenleri ve rahipleri olmayan sade ve sessiz bir dindarlıktı.
Bundan dolayıdır ki, Luther başlangıçta “yeni inancın bilime dayatılmasına
ve felsefe ile temellendirilmesine şiddetle karşı gelmişti. Fakat o da sonradan
aklı yardıma çağırmış ve Aristo felsefesine sığınmıştı. Fakat yine de
Protestanlığın nassa, imancı ve literalci yaklaşımı devam etmiştir. Akıl ve
deneyin Kutsal Kitapla çatışması halinde, Kitabın dediğinin ölçü alınması
21
Protestan öğretideki bu literal yaklaşıma işaret etmektedir. Yine Protestanlığa
göre iman, St. Thomas’ın iddia ettiği gibi önermeleri tasdik meselesi değildir.
İman daha çok bizzat tanrıya güven ve bağlılıktır.
22
Görüldüğü gibi Batı’da fideizmin ortaya çıkmasında felsefi, bilimsel ve
dini değişim ve gelişmelerin etkisivardır. Bu bakış açısının gelişmesinde akıl
ve bilimle çelişen Hıristiyan inanın rolü büyüktür. Zira teslis, enkarnasyon ve
asli günah gibi insan fıtratına ve selim akla uymayan inançların ciddi bir
şekilde eleştirilmesi karşısında, düşünür ve teologlar çareyi inanç ile akıl
arasını ayırmakta bulmuşlardır. Öte yandan “düşüş”le birlikte, insan aklının,
duyusal melekelerinin ve doğasının bozulduğu ve sağlıklı bir biçimde
işleyemez hale geldiğine inanılması yine Fideizm’i besleyen inançlardan biri
olmuştur.
23
Dolayısıyla buraya kadarki görüşlerde inançla akıl arasında
mesafe konulması gerektiği söylenirken bundan maksadın Hıristiyan
inançları olduğunun bilinmesinde yarar vardır. Fideizm, ortaya çıkmış
olduğu dini çevrenin felsefi ve teolojik sorunlarına çözüm olması açısından
uygun bir seçim olabilir. Fakat biz bu fikrin İslam inanç sistemi açısından bazı
açmazlara neden olacağına, bu sebeple de incelenip tartışılması gerektiğine
inanıyoruz. Elbette bu inceleme farklı şekillerde yapılabilir. Fakat bu
çalışmanın sınırları içerisinde bu aşamada şimdilik Kur’an esas alınarak
yapılmaya çalışılacaktır.
3.
Kur’an’ın İmanla İlgili Öğretileri Işığında Fideizm’in Kritiği
Kur’an-ı Kerim incelendiğinde onda ta’akkul, tefekkür, tezekkür,
tedebbür, tefakkuh, şuur, furkan ve nazar gibi aklın fiili kullanımına veya
başka bir ifade ile işlevsel akla işaret eden pek çok kavramın bulunduğu
21
Gökberk,
Felsefe Tarihi, 203-204.
22
Tüzer,
Bir Varoluşçunun İman Savunusu, s.66.
23
Bkz. Şahin Efil, “Pascal Epistemolojisinde Kalbi Akla Öncelemek”,
Hikmetyurdu, c:3, s:6,
s.139.
56
Hulusi Arslan
görülür.
24
Dolayısıyla genel manada Kur’an'ın akla, bilgiye, inceleme ve
araştırmaya önem verdiğini söylemek mümkündür.
Burada, konumuz açısından önemli olan ve tespit edilmesi gereken
husus ise Kur’an’ın inanç alanında akla ve düşünceye vurgu yapıp yapmadığı
ve onu kullanmayı teşvik edip etmediğidir. Aşağıda imanın farklı boyutlarına
temas edilmek suretiyle bu durumun tespiti yapılmaya çalışılacaktır.
3.1. İman Mevzuları Duyularla Algılanamaz
İman edilen konular şüphesiz ki beş duyu ile algılanan hususlar değildir.
Bu durumu en açık bir şekilde ortaya koyan Kur’ânî kavram “gayb”
kavramıdır. Arapça’da, gizlilik, uzaklık, belirsizlik ve görünmezlik gibi
manalara gelen
25
“gayb”, Kur’ân’da değişik alanları ifade eder. Daha çok
“şehâdet”in (duyular âleminin) zıddı olarak kullanır.
26
Buradaki “gayb”
kavramı görülmeyen anlamında olup deney ve gözlem konusu olmayan,
duyular âleminin ötesinde olan aşkın alanları temsil etmektedir.
27
Kur’ân-ı Kerim, gaybın anahtarlarının Allah’ın yanında olduğunu ve
kendisinden başka kimsenin onu bilemeyeceğini
28
ancak Allah’ın, seçtiği
elçilerine gayb hakkında bilgi verebileceğin
29
ifade eder. Bunun yanında
Kur’an
gayba
inanmayı
müminlerin
özelliklerinden
biri
olarak
gösterir.
30
Zemahşerî’ye göre gayb, yalnızca her şeyden ayrıntısıyla haberdar
olan yüce Allah’ın ilminin nüfuz edebileceği gizliliklerdir. Biz bu gaybten
ancak onun bize öğrettiği kadarını veya bize verdiği deliller oranında
kavrayabiliriz. Ona göre gayb konuları Allah’ın varlığı ve sıfatları,
nübüvvetle ilgili meseleler, ba’s, neşr, hesap, va’d ve vaid ve bunun gibi
meselelerdir.
31
24
Bkz. Ramazan Altıntaş,
İslam Düşüncesinde İşlevsel Akıl, Pınar Yay., İstanbul 2003, s.75-96
25
Bkz. İbn Manzûr,
Lisânu’l-Arap, Beyrut, t.y., I, 654-656 vd.; İlyas Çelebi, “Gayb” mad. DİA,
XIII, 404-409; İlyas Çelebi, İslam İnancında Gayb Problemi, İstanbul 1996, s. 59-61
26
Bkz. Çelebi, a.g.e., s, 62-63; Halis Albayrak,
Kur’anda İnsan-Gayb İlişkisi, İstanbul 1996, s.100-
125
27
Alparslan Açıkgenç,
Bilgi Felsefesi, İstanbul 1992, s.170-171; Hasan Aksay,
İslâmî Terimler
Sözlüğü, İstanbul 1995, s.153
28
Enâm 6/59
29
Âl-i İmran 3/179; Cin 72/26-27
30
Bakara 2/3
31
Zemahşerî, Ebu’l-Kâsım Mahmûd b. Ömer, el-Keşşâf an Hakâiki Ğavâmıdi’t-Tenzîl ve
Uyûni’l-Akâvîl fî Vücûhi’t-Te’vîl, thk.: Şeyh Âdil Ahmed Abdulmevcûd-Şeyh Ali
Muhammed Muavvid, Riyâd 1988, I,153