T. C. Kara harp okulu savunma bġLĠmlerġ enstġTÜSÜ GÜvenlġk bġLĠmlerġ anabġLĠm dali



Yüklə 5,01 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə22/117
tarix15.03.2018
ölçüsü5,01 Kb.
#32422
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   ...   117

 
37 
 
yeniden  canla
nmasına neden olmuĢtur. Nye ve Welch (2011:85) liberalizmi, 
ekonomik, siyasi ve sosyal olmak üzere üç bölümde incelemiĢlerdir. 
 
 
Liberalizme  göre  uluslararası  iliĢkilerde  devlet,  tek  aktör  değil  ancak 
hala en önemli aktördür. Bununla birlikte devletlerin y
anı sıra bireyler ve sivil 
toplum  örgütleri  de  uluslararası  iliĢkilerde  aktör  olarak  yer  almaktadır. 
Liberaller  için  uluslararası  çatıĢma  yerine  barıĢ  ve  iĢbirliğini  sağlamak, 
devletlerin  varlıklarının  sürdürülmesi  adına  önemlidir.  Liberalizmde  tek 
gündem 
güvenlik  meselesi  değildir.  Ancak  eğer  güvenlik  söz  konusu  ise 
devletlerin  karĢılıklı  iĢbirliğinin  güvenliği  artırdığı  ileri  sürülmektedir  (Burchill, 
2005).  Liberalizm‟e  göre  uluslararası  iliĢkilerde  barıĢ  ve  iĢbirliği  önemlidir. 
Bahsedilen  bu  barıĢ  ve  iĢbirliği,  devletlerin  uyguladıkları  yumuĢak  güç 
vasıtasıyla gerçekleĢtirilebilmektedir.
 
 
Realist  kuramın  güç  elde  etme  hedefi  olarak  gördüğü  savaĢ  kuramı, 
liberaller için vücutta bir kanser gibidir. Burchill‟e göre (2005:59) bu hastalık, 
serbest ticaret ve demokrasi yoluyla tedavi edilebilmektedir. Devletler, ticaret 
vasıtasıyla savaĢı önemsizleĢtirme gayreti içerisine girmiĢlerdir.
 
 
Robert  Keohane  ve  Joseph  Nye  tarafından  geliĢtirilen  karĢılıklı 
bağımlılık  teorisinde,  askeri  gücün  uluslararası  iliĢkilerdeki 
göreli  önemini 
yitirdiği  vurgulanmaktadır  (Aydın,  1996:98).  Bu  çerçevede  liberal  kurama 
göre  devletler,  sert  güçten  yumuĢak  güce  bir  geçiĢ  süreci  yaĢamaktadır. 
Kurumsal  bir  yapı,  demokrat  bir  yönetim  ve  serbestçe  yapılan  ticaret,  sert 
gücün kullanımını zamanla kısıtlar hale gelmiĢ, ancak devletleri farklı bir güç 
kullanımı  olan  yumuĢak  gücün  etkisi  altına  sokmuĢtur.  Doyle‟ın  “demokratik 
devletler birbirleri ile savaĢmazlar” teorisi, yumuĢak güç uygulaması ile daha 
belirgin  bir  hale  gelirken,  diğer  taraftan  psikolojik  bir  savaĢın  baĢlangıcı 
olarak görülmektedir (Burchill, 2005). 
(2) 
Konstrüktivist YaklaĢım 
 
 
 
 
Konstrüktivizm,  realizme  alternatif  bir  teori  olarak  ortaya 
çıkmıĢtır.  Aktörün,  uluslararası  sistemi  belirlediği  yargısını  eksik  bulan  bu 
yaklaĢım,  sistemin  de  aktörü  etkilediğini  ileri  sürmekte,  güç  ve  çıkar 
kavramlarını birlikte ele  almaktadır. Genel olarak  kimlik,  norm,  kültür, ulusal 


 
38 
 
çıkarlar ve uluslararası yönetim üzerine odaklanmıĢtır. Konstrüktivizm'e göre 
devletlerin  davranıĢlarını  sadece  güç  ve  anarĢi  değil  aynı  zamanda  baĢka 
faktörlerde  yönlendirmektedir.  Realistler,  askeri  güç  dengesinin  maddi 
yapısına  vurgu  yaparken,  konstrüktivistler  ise,  ortak  fikir,  değer  ve  inançlar 
sisteminin  yapısal  karakteristiklere  sahip  olduğunu  ve  bu  karakteristiklerin 
politik  ve  sosyal  hareketler  üzerinde  kuvvetli  bir  etki  yaptığını  kabul 
etmektedirler (Reus-Smit, 2005). 
 
Realizm  ve  liberalizm  gibi  hâkim  teoriler,  aktörlerin  kimliklerini  ve 
çıkarlarını dıĢsal birer veri olarak ele alırken, konstrüktivizm kimlik ve çıkarları 
değiĢmez  bir  bütün  olarak  ele  almaktadır  (Kaya,  2008:103).  Wendt‟e  göre 
(1999:92)  çıkarların  temelini  kimlik  oluĢturmaktadır.  Kaya  (2008:103),  her 
kimliğin  bir  farklılığa  iĢaret  ettiğini  belirterek,  kimliklerin  “ötekinin”  rolünü 
keĢfetmede  öncü  bir  etmen  olduğunu  ileri  sürmektedir.  Konstrüktivizm,  güç 
ve  ticari  iliĢkileri  konu  alan  realizm  ve  liberalizmden  farklı  olarak,  fikirler 
üzerine  yoğunlaĢmıĢ  ve  fikirlerin  uluslararası  politikadaki  rolünü  ortaya 
koymuĢtur  (Wendt,  1999:2;  Kaya,  2008:100).  Bu  nokt
ada  konstrüktivizmi, 
fikir, ideoloji ve kültürü ön planda tutan yumuĢak gücün altyapısını oluĢturan 
temel  teori  olarak  görmek  mümkündür.  Nye‟ın  (2005)  vurguladığı  Ģekilde, 
kültür,  politik  değerler  ve  dıĢ  politikadan  oluĢan  yumuĢak  güç  değiĢkenleri, 
konstrü
ktivizmin  analiz  düzeyinde  yer  almaktadır.  Konstrüktivizme  göre 
insanlar  tarafından  oluĢturulan  yapılar,  maddi  olmaktan  çok  kültüre 
dayanmaktadır.
 
 
Wendt‟e  göre  (1999:1)  konstrüktivizm,  iki  temel  prensipten 
oluĢmaktadır. Birincisi, beĢeri yapılar maddi olm
aktan çok sosyaldir ve ortak 
düĢüncelerden oluĢmaktadır. Ġkincisi, aktörlerin çıkarları ve kimliklerinin doğa 
tarafından  verilmemiĢ  olduğu,  ortak  düĢünce  ve  fikirler  tarafından  inĢa 
edildiğidir.  Konstrüktivizm,  insanların  kimliklerinin,  değerlerinin,  amaçlarının 
neye  göre  ve  nasıl  Ģekillendiğini  açıklamayı  hedeflemekte,  kimlik  ile  ulusal 
çıkar  arasındaki  iliĢkileri  ortaya  koymaktadır.  Bu  kuramın  temel  özelliği, 
sosyalliğe yaptığı vurgudur. Konstrüktivizme göre insan, çevresi ve doğa ile 
iletiĢim  içerisinde  olan  sosyal  bir  varlıktır.  Bu  iletiĢim,  belirli  kurallar 
çerçevesinde  çeĢitli  kurumlar  tarafından  gerçekleĢtirilmektedir  (Kaya, 


 
39 
 
2008:95).  Uluslararası  ĠliĢkiler  disiplininin  hâkim  teorileri  tarafından  gözardı 
edilen  kimlik,  fikirler,  kültür  ve  söylem  gibi  birçok  etken,  konstrüktivizm 
sayesinde Uluslararası ĠliĢkiler literatürüne dâhil edilmiĢtir (Kaya, 2008:100).
 
 
Reus-
Smit‟e  göre  (2005:196
-198)  modernist  ve  postmodernist  olarak 
ikiye ayrılan konstrüktivistler, sosyal yaĢam konusunda açıklama yaparken üç 
te
mel  ontolojik  savı  göz  önünde  tutmuĢlardır.  Bunlardan  ilki,  yapının  sosyal 
ve  politik  aktörlerin  davranıĢlarını  Ģekillendirdiğidir.  Ayrıca  normatif  ve 
düĢünsel 
yapıların 
da 
maddi 
yapılar 
kadar 
önemli 
olduğunu 
savunmaktadırlar. Realistler askeri güç dengesi
nin,  marksistler  ise  kapitalist 
dünya  ekonomisinin  maddi  yapısını  vurgularlarken,  konstrüktivistler, 
paylaĢılan  fikir,  inanç  ve  değerler  sisteminin  yapısal  özellikleri  olduğunu  ve 
bunların  sosyal  ve  siyasi  faaliyetler  üzerinde  etkili  olduğunu  ortaya 
koymuĢlardır.  Yapıya  bu  kadar  önem  vermelerinin  nedeni,  kimliğe  iliĢkin 
bilgilerin,  devletlerin  çatıĢmacı  veya  iĢbirlikçi  olmalarının  belirlenmesinde 
önemli  bir  rol  oynamasıdır.  Devletlerin  birbirleri  hakkındaki  düĢünceleri 
yapının doğasını belirlemektedir (Reus
-Smit, 2005:196-198).  
 
Ġkinci olarak konstrüktivistler, maddi olmayan yapının aktörlerin kimliğini 
düzenlemede önemli olduğunu, çünkü kimliğin çıkarlar ve eylemler hakkında 
bilgi verdiğini savunmaktadırlar. Konstrüktivistlere göre aktörlerin çıkarlarının 
nasıl  gerçekleĢeceğinin  anlaĢılması,  uluslararası  politika  olgularını  açıklama 
açısından  önemlidir  (Reus
-Smit,  2005:196-198).  Üçüncü  olarak  ise 
konstrüktivistler,  aktör  ve  yapıların  birbirlerini  karĢılıklı  olarak  yarattıklarını 
savunmaktadırlar.  Konstrükti
vistlere  göre,  ulus-
devletlerin  tarihlerine  dayalı 
olarak Ģekillenen kimlikleri, ülke çıkarlarını etkilemektedir. Bir baĢka ifadeyle 
devletlerin  kimlikleri,  çıkarlarını  ve  bunun  sonucunda  da  eylemlerini 
yönlendirmektedir (Reus-Smit, 2005:197-198). 
 
Konstrüktivizm, 
Kaya‟nın (2008:100) belirttiği Ģekilde klasik Uluslararası 
ĠliĢkiler  teorilerindeki  güç  ve  çıkar  iliĢkilerini  gözardı  etmemekle  birlikte 
temelde fikir ve kimliklerin nasıl oluĢtuğu ve bunların devletlerin davranıĢlarını 
nasıl etkiledikleri gibi konular üzerine yoğunlaĢmıĢtır. Bir baĢka ifadeyle, çıkar 
ve  kimlik  arasında  bir  bağ  kurmaktadır.  Wendt‟e  göre  (1999:92) 
konstrüktivizm, uluslararası politikayı kimlik, ideoloji, söylem, kültür ve fikirler 


Yüklə 5,01 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   ...   117




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə