Özgüç ORHAN
Sayfa
61
Pleonexia ve “kibirli bir küstahlık” anlamına gelen
hubris Antik Yunan
dünyasında haksızlığı çağrıştıran en yaygın kavramlardır.
27
Bu iki kavram
aslında bağlantılıdır:
Hubristik bir kişi sahip olduğundan fazlasını başkasına
ait olanı gaspederek elde etmekten kaçınmayacak ve bu uğurda yaptıklarını
kendi adına meşrulaştıracaktır. Bu kişinin nazarında yaptıkları kendisi için
“hak”; engellenmesi ise “haksızlık”tır.
28
Thrasymakhos hubris ifadesini kullanmasa da sahip olduğuyla
yetinmeyip daha fazlasını isteyen ve hatta başkalarının elindekine göz diken
birinin yaptığını geleneksel anlayışa uygun olarak “haksızlık” olarak
tanımlar (343d-344c). Thrasymakhos “adil kişi adil olmayandan her zaman
daha azına sahip olur” (343d) dedikten sonra “haksızlık” için günümüzde
halen geçerli olan örnekler verir: ekonomik ortaklıklarda ortağını kandırma;
devlete vergi yükümlülüğünü yerine getirmeme; devletin sunduğu yardım
ve olanaklardan kazanç elde etme; kamu görevini kötüye kullanma. Bu
açıdan bakıldığında tartışmalı olan Thrasymakhos’un “adalet” ve
“haksızlık”ın içeriğine veya tanımına dair düşünceleri değildir. Hemen
hemen her toplumda bu tür şeyler “haksızlık” olarak nitelenir; ve bunlara
başvurmayan kişi de “adil” sayılır. Thrasymakhos aslında “yasalara uymak
gibi” tipik “adalet” tasavvurlarını veya aynı şekilde pleonexia gibi tipik
“haksızlık” tasavvurlarını tanımsal olarak reddetmez. Onun T1 ve T2
önermeleri ile dikkat çektiği bunların insan yaşamındaki göreli değerleridir.
Adil olmak ona göre “safdillik” (348c12) yani değersiz; haksızlık etmek ise
“akıllılık” (euboulia), yani değerlidir (348d2). Ona göre haksızlık “erdem”
(arete) ve “bilgelik” (sophia) kategorisine girer; adalet ise bunların tersidir
(348e1-3). Kısaca pleonexia çok daha makbuldur.
Tartışılması gereken üçüncü bir nokta ise T1 ve T2 arasındaki
ilişkidir. Yirminci yüzyılın ortalarından itibaren bu ilişkinin tam olarak ne
27
Bkz. Balot, Greed and Injustice in Classical Athens, s. 92. Hubris terimi merkezi bir
rol oynamasa da
Politeia’da haksızlık bağlamında bahsi geçer; bkz. 400b2, 403a2,
560e2-4, 572c7.
28
Gorgias’da (483c-484a) Kallikles savunduğu “doğal hak”kı (physei dikaion)
pleonexia ile tanımlarken; çoğunluğun (
hoi polloi) benimsediği ama kendisinin
reddettiği geleneksel adalet anlayışından “eşit paya sahip olma” (ison echein) diye
söz eder. Kallikles ile Thrasymakhos’un adalete bakışları aynı olmasa da çelişik
değildir: Kallikles pleonexia’yı yeren geleneksel adalet bakışını ve uylaşıma dayalı
yerleşik hukuk düzenini reddederken savunduğu “doğal hak”kı pleonexia ile
tanımlar. Thrasymakhos ise kurumsal hukukun aslında güçlünün lehine işleyen
adaletsiz bir düzen olduğunu; bu düzen çerçevesinde hareket eden güçlünün
pleonexia peşinde olduğunu ve bunu elde ettiğini öne sürer; ancak bu durumun
“verili” olduğunu düşünür ve buna göre hareket etmenin faydalı olacağını savunur.
Politeia’da Adalet Tartışması ve Thrasymakhos’un Meydan Okuması
Sayfa
62
olduğu tartışma konusu olmuştur.
29
Tartışma genelde şu iki soru üzerine
yoğunlaşmıştır: (1) Thrasymakhos’un adalete dair en temel görüşü
yukarıdaki önermelerden hangisidir? (2) Bu önermeler arasında bir
tutarlılık var mıdır? Bu tartışmaya katılan yorumcular birinci soruya dair
yukarıdaki önermelerden (T1, T2 ve T3) birinin diğerlerine önceliğini
savunmuşlardır. İkinci soruya dair ise yorumcuların bir kısmı bu görüşlerin
tutarsızlığını savunurken bir kısmı aksini savunmuştur.
Bu tartışmanın detaylarına girmeden şu kadarını belirtmekle
yetinelim: Thrasymakhos’un görüşleri bu tartışmanın başlarında tutarsız ve
zayıf olarak görülürken daha yakın zamanlarda bu görüşlerin göründüğü
kadar zayıf ve tutarsız olmadığı görüşü dile getirilmeye başlanmıştır.
30
Diğer
bir deyişle Sokrates’in sorgulaması Thrasymakhos’u susturmuş olabilir ama
Birinci Kitabın sonunda kimse Thrasymakhos’un tezlerinin “haksızlığına” ve
Sokrates’in “haklılığına” ikna olmuş değildir.
İlk bakışta gerçekten de T1 ve T2 arasında bir çelişki olduğu
izlenimi vardır. T1’e göre adalet güçlünün işine gelen bir şey ise aynı
zamanda nasıl (T2’ye göre) başka birinin iyiliği olabilir? Güçlü kişi adil
davrandığında kendi iyiliğini mi yoksa başkasının iyiliğini mi sağlamış olur?
T1’e göre kendi, T2’ye göre bir başkasının iyiliğini temin ettiği sonucu çıkar.
Aynı soruyu tersten de sorabiliriz: Güçlü olan haksızlık yaptığında mı yoksa
adil davrandığında mı kendi menfaatine göre hareket etmiş olur? T1’e göre
adil olduğunda, T2’ye göre ise haksızlık yaptığında. Bu durumda T1 ve
T2’nin birbiriyle çeliştiği düşünülebilir.
T1’de geçen ve kratos (güç) sözcüğünün karşılaştırmalı üstünlük
derecesini bildiren kreitton sözcüğü bu açıdan yardımcı olabilir. Şayet
Thrasymakhos’un bununla kastı “mutlak” değil “göreli” ve değişken bir güç
ilişkisi ise görünürdeki çelişkiyi gidermek mümkün olacaktır.
31
A’nın B’den
daha güçlü olduğunu varsayarsak (Thrasymakhos’a göre) B’nin A’ya karşı
adil olması B’nin A’nın lehine davranması anlamına gelir. Buna göre bir
failin kendinden daha zayıf veya kendine denk bir faile yönelik adil olması
söz konusu değildir. Adil diye adlandırılan şeyler veya kişiler ancak ve ancak
bir zayıfın kendinden güçlüye fayda sağlayacak şekilde davranması
29
Bu konudaki literatürün bir kısmı için bkz. Hourani, “Thrasymachus’ Definition of
Justice in Plato’s
Republic”; Maguire, “Thrasymachus or Plato?”; ve Harlap,
“Thrasymachus’s Justice.”
30
Birinci gruba örnek olarak bkz. Everson, “The Incoherence of Thrasymachus.”
İkinci grup için bkz. Reeve, “Socrates Meets Thrasymachus”; Long, “Thrasymachus
and the Relational Conception of Authority”; ve Wedgwood, “The Coherence of
Thrasymachus.”
31
Bkz. Long, “Thrasymachus and the Relational Conception of Authority.”