P. S. The cat is still alive


manasıyla, gerçekçi ve dürüst



Yüklə 13,54 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə27/35
tarix19.07.2018
ölçüsü13,54 Mb.
#56884
1   ...   23   24   25   26   27   28   29   30   ...   35

manasıyla, gerçekçi ve dürüst 

bir biçimde analiz etmesi 

mümkün mü?

 

İnsanın kendini anlaması, 



anlamlandırması, “Ben ne yaptım, 

ne yapıyorum, nereye gidiyorum?” 

diye sorması çok önemli. Ama 

dediğiniz gibi kişi her zaman 

kendine karşı objektif olmayabilir. 

İnsan ilişkilerini, insanın kendini 

anlamlandırmasını merak eden 

insanlar psikoterapist oluyorlar 

ya da bu anlamda merakları olan 

insanlar terapiste gidiyorlar. Gerçek 

öz değerlendirme yöntemi -kendini 

kandırmadan- psikoanaliz bence. 

Öte yandan, bunları yapmadan da 

insanın kendini gündelik hayatını 

değerlendirmesi bir derece 

mümkün. “Ben ne yaptım?, Ne 

yapıyorum?, Nereye gidiyorum?, Bu 

işi seçmeseydim nasıl bir hayatım 

olurdu?” gibi sorular çok felsefi 

sorular gibi gelebilir günümüz 

dünyasında; çünkü artık günümüzde 

neyin kâr getirdiği ve o şeyin 

başarıya ulaştırıp ulaştırmayacağı 

önemli. “Ben kimim, ne yapıyorum, 

neyi seviyorum?” sorusu sizi 

akademik ya da ekonomik olarak 

kesin bir başarıya ulaştırmayabilir; 

ama aslında uzun vadede çok 

yararlı bir soru. Bunu merak 

ederek, deneyip, yanılarak bulmak 

da sağlıklı. İnsanın bazı şeyleri 

kendinde sorgulaması gerekiyor ve 

bu da meraktan geliyor. 

Üniversitenin bu noktada 

fonksiyonu nedir?

Üniversite öğrenciye deneme 

yanılma, kendini keşfetme fırsatı 

vermeli. Mühendis olacağım diye 

girip felsefede kendini bulabilme 

fırsatını... Üniversiteye gelene kadar 

eğitim sistemimiz merak duygusunu 

öldürmek üzerine kurulu. Genel 

anlamda böyle, çok istisnai okullar 

var ya da devlet okullarında çok 

istisnai öğretmenler var; ama 

eğitim genel olarak siyah ve beyaz 

cevaplar vermek üzerine kurulmuş. 

Ana sınıfından ya da birinci 

sınıf müfredatından başlayarak 

görüyoruz ki aslında çok basit 

şeyler sorgulanmadan anlatılıyor. 

Çocuklar, merak duygularının 

uyanık kalabilmesi için biraz daha 

kendi düzeylerinden üst şeylere 

ihtiyaç duyarlar. Onların kafasını 

çok karıştırmadan ama anlama 

kapasitelerini gözeterek, onlara 

saygı duyarak bir şeyler yapılması 

lazım. Bizde öyle değil. Bizde 

basitçe böyle oldu, şöyle oldu, şu 

tarihte doğdu, şu tarihte öldü gibi 

çok didaktik, siyah beyaz bilgiler 

veriliyor. Çocuklar bilgiler arasında 

ilişki kuramıyor. Fen bilgisi dersi 

bile laboratuvar görmeden, deney 

yapılmadan gösteriliyor. Biz böylesi 

kritik süreçleri pas geçiyoruz. Artık 

üniversite son şans gibi oluyor. 

Üniversite çok önemli; ama aynı 

zamanda çok zor. Çünkü öğrenciler 

belli kalıplarla, test çözerek 

geliyorlar. O yüzden onlara deney 

yapmanın, araştırmanın önemini 

anlatmak zor. 



Anlatmak, iletişim kurmak, 

öğrenmenin önemini aktarmak 

dışında başka metotlarınız var 

mı? 

Ben kalıpları kırmak için özellikle 

yazmalarını öneriyorum; çünkü soru 

sormanın ve eleştirel düşüncenin en 

önemli unsuru ne düşündüğünüzü 

yazabilmeniz. Dolayısıyla, yazma 

egzersizleri yaptırmaya çalışıyorum. 

İkinci olarak felsefe ve psikoloji 

tarihi ile örnekler getirmeye ve 

bilimle felsefenin arasındaki 

ilişkiyi göstermeye çalışıyorum. 

Yani “Bir şeyler böyledir bunu 

öğreniyorum,” değil, “Öğrendiklerim 

arasındaki ilişki ne?” sorusunu 

önemsiyorum. Çok önyargılı 

kalıplaşmış düşüncelerle geliyor 

çoğu öğrencimiz Eğitim Fakültesi'ne. 

Buna rağmen ufak ufak da olsa bir 

şeyler değişebiliyor.  Öğretmenin 

kendisi merak etmiyor. Belli 

şartlar dolayısıyla öğretmenlik 

mesleği artık bir teknisyenliğe 

dönüştürülmüş durumda. Gitsin, 

gelsin, sınav hazırlasın. Başarı zaten 

sınavla ölçülüyor. Çoktan seçmeli 

bir sınavda çok merak etseniz ne 

olacak, eleştirel düşünseniz ne 

olacak? Hatta merak etmek size 

zaman kaybettirir, çünkü çok kısa 

zamanda çok fazla soru cevaplamak 

zorundasınız. Beş şıkta şairin ne 

dediğini bulmak zorundasınız; 

ama belki sizin zihninizde, anlam 

dünyanızda şairin demek istediğiyle 

ilgili bambaşka fikirler olabilir. 

İşte böyle gelen öğrenciye “Haydi 

gelin eğitim psikolojisiyle edebiyat 

ilişkisini  tartışalım, haydi gelin 

felsefe tartışalım,” dediğimizde 

ilk başta biraz zorlanıyorlar, sonra 

alışıyorlar.

Milli Eğitim Bakanı olsanız ne 

yaparsınız?

Bunun olabilirliği yok, siyasete 

atılsam herkes beni çok teorik 

bulur! Eğitim sisteminde tamamen 

bir karmaşa hakim. Gerekli 

akademik araştırmalar yapılmadan 

eğitim sisteminin bu kadar sık 

değiştirilmesi doğru değil. Bir kere 

bu eğitim sistemi artık oturmalı. 

Bir şey de karar kılınmalı ve bu 

karar kılınan sistem başarıyı sadece 

sayılarla ölçen, çocuğun özneliğini 

ezip geçen bir yapı olmamalı. 

Adaletli, sınıf farkı gözetmeyen, 

ayrımcı, cinsiyetçi olmayan, parasız 

bir eğitim sistemi nasıl sağlanır buna 

kafa yormak lazım. Dünyadaki iyi 

uygulamaları incelemek lazım. Ben 

en çok eğitim fakültelerinin revize 

olmaları gerektiğini düşünüyorum. 

Fakülteler hümanizme daha 

yakın, hem çocuğu anlayan hem 

de öğretmen adayının sürekli 

sorguladığı ve merak ettiği bir 

entelektüel alan olmalı. Artık 

öğretmenlik gelecek nesilleri hem 

akademik hem de sosyal açıdan 

hizaya sokma, terbiye etme işi olarak 

görülmemeli. Ayrıca demokratik bir 

toplumda bir şeyleri değiştirmek 

için illa bakan olmak gerekmemeli. 

Biz de Boğaziçi Üniversitesi Eğitim 

Politikaları Uygulama ve Araştırma 

Merkezi’nde bir grup “meraklı” 

araştırmacı olarak eğitimin değişik 

boyutlarıyla ilgili akademik 

araştırmalar yapıyoruz ve  politika 

önerileri sunuyoruz. Bir yerden 

başlamak gerekir.  

B

73




Yüklə 13,54 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   23   24   25   26   27   28   29   30   ...   35




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə