SEVGÝ
DÜNYASI
32
Türk Mitolojisinden Sayfalar
Kuþlara Atfedilen Önem ve
Verilen Deðer
Nelda Ýnan
Geçen ay, Türk Mitolojisinden Sayfalar ana baþlýðý altýnda aðýrlýklý
olarak kuþlarý iþlemiþtik. Aslýnda kuþlar tüm mitolojilerde önemli yer
tutan deðerli varlýklardýr. Çünkü onlar çaðlar boyunca gücün, özgür-
lüðün, sevginin ve bilgeliðin sembolü olmuþlar, doðaüstü veya kutsal
güçlerle yeryüzünü yani insanlarýn olduðu dünyayý birbirine
baðlamýþlardýr. Örneðin Avrasya mitolojinde kuþ, kâinatýn birbirinden
ayrý iki konumu arasýnda aracý rolünü oynardý.
SEVGÝ DÜNYASI
33
uþlar hem mitolojilerde, hem
destanlarda, hem masallarda
hem de dinlerde yer almýþtýr.
Yaratýlýþ mitlerinde ana rolü
oynamýþlar, Tanrýlardan gelen mesajlarý
insanlara iletmiþlerdir. Örneðin eski Mýsýr
mitlerinde yeryüzü sularýn üzerinde yük-
seldiðinde, ortaya çýkan ilk ilahýn bir kuþ
þeklinde belirdiði söylenir. Mýsýrlýlar bu
kuþu uzun bacaklý bir kuþ olarak resmet-
miþler ve onun, evreni yarattýðýna sonra da
tanrý ve tanrýçalarý ve insanlarý yarattýðýna
inanmýþlardý. Kuþlar insan ruhunun ölüm-
den sonraki serüveni ile de iliþkilendiril-
miþlerdir. Bazen de insanlarý kandýrabilen,
kötülükler yapabilen varlýklar olarak da
gösterilmiþlerdir. Ýnsanlarýn ölü bedenlerin
beslenen kuþlar daha çok savaþ, ölüm, ta-
lihsizlik sembolleri olarak görülmüþlerdir.
Kuzey ülkeleri mitolojilerinde Tanrý Odin
iki bilge karga tarafýndan eþlik edilirdi.
Bunlar yeryüzünde olan biteni ona aktarýr-
lardý. Yunan Mitolojisinde ise kargalarýn
tüyleri ilk önceleri beyazdý ama Tanrý
Apollo onlarý sýrlarý ele verdikleri için
cezalandýrdýðýndan, siyaha dönmüþtü.
Ülkelerin diðer yaratýlýþ mitlerinde koz-
mik bir yumurtadan çýkan evrenin yaratý-
lýþý resmedilir. Endonezya, Polinezya ve
Kuzey Avrupa Ülkeleri olan Finlandiya ve
Estonya'nýn böyle hikâyeleri vardýr.
Kuþlar bazý mitlerde ilkel denizin dibine
dalarak buradan çamur çýkarýrlar ve bundan
yeryüzünü yaratýrlar. Sibirya'ya ait mitlerde
bu tarz kuþlara yer verilir. Keza Amerikan
Kýzýlderililerin mitlerinde de ayný þekilde
iþlenmiþtir. Türk Mitolojisinin ana
unsurlarýndan birisi de insan ruhlarýnýn bazý
durumlarda kuþ bedenlerine girebilmesidir.
Þaman rahipleri ve kâhinlerinin de trans
hali esnasýnda kuþ bedenine girdikleri söy-
lencesi vardýr. Ayný þey Kelt mitolojisinde
de mevcuttur. Burada da hem tanrýlar hem
de doðaüstü güce sahip olan varlýklar
kendilerini kuþ formuna dönüþtürme
gücüne sahiplerdir.
O dönemin insanlarý yeryüzünde mevcut
her cismin ve her maddenin kendine has
bir kuvvetin taþýyýcýsý olduðuna inanýrdý.
Bu kuvvetler ayrý görünseler de, aralarýnda
türleri bakýmýndan benzerlikler bulunurdu.
Bu duruma göre bir cisim birden fazla
görünüþ altýnda tezahür edebilirdi. Ve bir
insan yüzden fazla hayvan veya bitkinin
þekline bürünebilirdi. Her þekil
deðiþtirmede o cismin asýl mahiyeti
deðiþmez, ayný kalýrdý.
Türk söylence ve masallarýnda "beden
deðiþtirme" genelde üstün bir güç (Tanrý,
sihirbaz, cadý, evliya vb.) tarafýndan, ya
yapýlan bir iyiliðe karþýlýk ödül olarak ya
da yapýlmýþ bir kötülüðe karþý ceza þek-
linde gerçekleþtirilir. Mitolojiler üzerinde
çeþitli çalýþmalarý bulunan J. P. Roux, þekil
deðiþtirmenin Türklerin kutsiyet anlayýþýnýn
gereði olduðunu vurgulamýþtýr. Diðer bir
araþtýrmacý Baldick ise, Türk inanýþlarýnýn,
insanlarýn hastalarý tedavi edebilmeleri ve
önemli ruhlarla buluþabilmeleri için
evrenin deðiþik bölgelerine seyahat
etmelerini saðlayacak dönüþüm mantýðýna
sahip olduðunu vurgulamýþtýr.
Efsane ve masallarda çoðunlukla, "geyik
bedenine/donuna girmek" ve "turna bede-
nine/donuna girmek" þeklindeki bir dönü-
þümden söz edilir. Bu konuyla ilgili olarak,
Kaygusuz Abdal'ýn, þeyhi Abdal Musa'ya
K
SEVGÝ DÜNYASI
34
nasýl mürit olduðunu anlatan yaygýn bir
hikâye güzel bir örnektir.
Rivayete göre,
Gaybi Beð (yani Kaygusuz Abdal) aslýnda
Alanya beyinin oðludur. Adamlarýyla bir-
likte ava çýktýðýnda önüne bir ahu (geyik)
çýkar, Gaybi geyiðe ok atar, geyik koltuðu-
na saplanan okla kaçar, Gaybi de ardýna
düþer. Daðlar, vadiler geçerler nihayet bir
sahraya inerler. Yaralý geyik bir dergâhýn
kapýsýndan içeri girer, Gaybi de arkasýndan
içeri girerek derviþlere geyiði sorar.
Dergâhýn mürþidi Abdal Musa Gaybi'ye:
"O oku görünce tanýr mýsýn?" diye sorar.
Gaybi: "Tanýrým sultaným!" diye yanýt
verince, Abdal Musa: "Bak þimdi, gör
okunu" der ve koltuðunun altýna saplanan
oku çýkartýp Gaybi'nin önüne koyar. Meðer
geyik þekline giren Abdal Musa imiþ.
Piþmanlýk duyup kendisinden özür dileyen
ve dergâhýna alýnmasýný isteyen Gaybi'ye
Abdal Musa þöyle der: "Dergâhýmýzda, iti-
zar ehline lutf- u ihsân kapýsý her zaman
açýktýr. Biz geçtik suçundan, bir daha böyle
etmeyesin, her gördüðün cana ok
atmayasýn."
Anadolu Alevilerine ait söylencelerde
Hacý Bektaþ Veli'nin þahin ve güvercin
kýlýðýna, Pir Sultan Abdal'ýn güvercin
kýlýðýna, Ahmet Yesevi'nin turna kýlýðýna,
Sarý Ýsmail'in doðan kýlýðýna, Baba
Resül'ün geyik ve güvercin kýlýðýna girdik-
leri söylenir. Bu dönüþümler, dinlerine
gönül vermiþ, ermiþ görevlilerin mucizeleri
olarak nitelendirilmekte, örneðin güvercin
kýlýðýna giren Baba Resül'ün bu mucizeyi
görenlerin Müslüman olmasýna yol açtýðý
söylenegelmiþtir. Barýþ zamanlarýnda
güvercin olan Hacý Bektaþ Veli'nin ise
savaþmaya þahin biçiminde gitmesi bu
baðlamda doðal gözükmektedir.
Toltek, Maya ve Aztek mitlerinde ise bu
kez kuþlarýn insan bedenlerine girdiklerini
gözlemleriz. Tüm bu örnekler, canýn ve
ruhun kuþ kýlýðýnda olduðuna dair eski
mitolojik görüþlerden kaynaklanmaktadýr.
Avrupa ve bazý Asya mitlerinde de kartal,
baykuþ ve karga gibi kuþlarýn, insanlara
ilham vermek amacýyla insan bedenine
girdikleri anlatýlýr. Kuþlar arasýnda kartalýn
önemli bir rolü vardýr. Bunlar kuþlarýn kralý
diye tabir edilir. Gücün ve cesaretin sem-
bolü olan Kartal, Roma Tanrýsý Jüpiter'in
sembolü olarak da görülmüþtür. Ayný sem-
bolü kullanan krallar böylece kendilerinin
de ayný kutsal ve kahramanlýða ait özellik-
ler barýndýrdýklarýna inanmýþlardýr. .
Yýlanlarla savaþan kartallar ve ejderhalar
ise ýþýk ile karanlýk arasýndaki mücadeleyi
temsil eder. Kýzýlderililerin inanýþlarýnda
kartal, bir kuþa dönüþmüþ olan kültürel bir
kahraman, bir avcý veya bir fýrtýna olabilir.
Sýra baykuþlara geldiðinde bu kuþlarýn da
oldukça farklý ve önemli bir yeri vardýr
mitolojilerde. Ancak bunlarýn rolü ne iyi ne
de kötüdür. Baykuþlar geceleri avlandýklarý
için bilgeliðin, sabrýn ve öðrenmenin, sýr-
larýn ve karanlýðýn sembolü olarak göste-
rilmiþlerdir. Çin mitolojisinde gelecek olan
talihsizliðin, Afrika mitlerinde ise ölümün
sembolü olarak görülmüþlerdir. Yarasalar
da týpký baykuþlar gibi hem iyiyi hem de
kötüyü sembolize etmiþlerdir. Çin masal-
larýnda bu açýkça görülmekte, yarasalarýn
þans getirdiði ifade edilmektedir. Örneðin
mutluluðu sembolize eden yarasa: Varlýk,
Saðlýk, Uzun ömür, Erdemlilik ve Doðal
Ölümü anlatýr. Ama diðer kültürlerin
bazýlarýnda sýkça cadýlýk, kötü ruhlar ve
þeytanla iliþkilendirilir.