26
haliyle modern kesinliğin teminatıdır. İki artı iki dörttür, kesindir veya dört değildir,
kesinlikle bir açıklaması vardır. İşte bu kesinlik arayışı aklı, insanı belirsizlikten, yani
geleceğin plânsızlığı veya ne getireceğinin belirsizliğinden kurtarmak için biçilmiş
kaftan olarak karşımıza çıkartır. Eğer bir şey akıl dışı ilân edilebiliyorsa değersizdir,
modern değer algılaması bunu dayatır.
Modern felsefede Rasyonalizm akımıyla birlikte akıl, insanda bir yeti olmaktan
ziyade insanı insan yapan temel özellik olarak karşımıza çıkar. Aydınlanma döneminin
diğer bir adı olan ‘Akıl Çağı’ tanımlanması da bunu işaret etmektedir. “Akıl Çağı basit
bir doğruyla başlamıştı; aklın düzeni insanlara aradıklarını vermeye muktedirdi.
Modernitenin çağı da benzer bir güdüyle başladı: aklın kendinden başka yolu yoktu;
dayanacağı
bir gelenek ve mit yoktu; rasyonel eşi olabileceği bir din var olamazdı.”
52
Akıl kavramı modernite ve Aydınlanma için en temel kavram olarak karşımıza
çıkar. Bu akıl, insanı birey ve özne yapmış, toplumu ise düzenli ve plânlı bir hale
dönüştürmüştür. Modernitenin gündemindeki özgür bireyler, ancak özne (ki akıllıdır)
olabilen insanların bir kazanımıdır. Bu “Akıl kavramı, modernitenin aldığı felsefî
istikameti aydınlatır; çünkü ona ihtiyaç duyduğu ruhu ve özbilinci vermiştir.
Modernitenin tekil bireylerin hayat alanlarına içselleştirimi, aklın yargılayıcı gücü
olmaksızın ancak bir fable olarak kalırdı. Rasyonalite, modernitenin kendini anlatmasını
sağlar. Rasyonalizasyon modernitenin kurucu şartı, esası ve vazgeçilmez ilkesidir.”
53
Modernite bu anlamda insana birey olabilme kimliği sunarken bunun da ancak akılsal
bir yöntemle elde edilebileceğini anlatır. Bu bireylerden müteşekkil bir toplumsal
görüntü, siyasal anlamda yönetim ve yönetime gelme şeklinde demokratik (modern
demokrasinin kökeninde olan görüntü) kanallarla mevcudiyet kazanmıştır.
Aydınlanma döneminin akla duyduğu güven, dönemin büyük filozofu Kant’ın
akla vurgusu ile taçlanmıştır. Kant’ın insanda evrensel olarak var kabul ettiği ve aslında
insanı evrensel kılan nokta olarak gördüğü aklı ‘teorik akıl’ ve ‘pratik akıl’ eleştirisi adlı
kitapları bu taçlanmanın incileri olarak görülebilir. Ayrıca Kant’ın: ‘Aydınlanma nedir?’
sorusuna verdiği cevap da önemlidir. Kant’ın cevabında öne çıkan nokta aklı kullanması
sayesinde insanın özgür olabileceği ve ancak bu şekilde reşit, olgun bir insan haline
gelebileceğidir. “Kant’ın insanda bulduğu ayırt edici özellik, akıldır: ‘doğa insanlara,
52
Ahmet Çiğdem,
Bir İmkân Olarak Modernite
, (3. Baskı), İletişim Yayıncılık, İstanbul 2010, s. 66.
53
Çiğdem, s. 182.
28
davranışını biçimlendirir. Araçsal akıl genellikle yasayı ihlâl ettikten sonra da paçayı
kurtarabileceğimizi fısıldar.”
58
Sonuç olarak modernitenin ve Aydınlanmanın kavramsal skalasına baktığımızda,
diğer tüm kavramların (özgürlük, hukuk, yönetim ve bilim vs.) nirengi noktası olan akıl,
insanı var eden, özgürleştiren ve neredeyse modern çağın kutsal bir kavramı olarak
görülür. Bunun yanında Aydınlanmayı takip eden süreçte, değişen koşullar ve
gelişmelerle beraber, akıl insan için temel olma özelliğini yitirmiş, kullanımda dolaşan
bir araç, tekniğe dayalı bir ürün haline gelmiş ve modernitenin(Aydınlanmanın aklı)
özgürleştirdiği dünya araçsal aklın hükümranlığına girmiştir. Akıl, artık insan için
açıklayıcı olmaktan ziyade üretim alanında randımanlılık/verimlilik ölçülerine dayanan
modern dünyanın bir aracı olmaktan başka anlamı olmayan bir kavramdır.
59
Dostları ilə paylaş: