|
Kur’an-ı Kerim Meali – Yaşar Nuri Öztürk alak suresi (96/1)
|
səhifə | 7/62 | tarix | 08.09.2018 | ölçüsü | 1,86 Mb. | | #67647 |
| KAF SURESİ (50/34)
Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla…
-
Kaf. Şanı yüce, ilahi cömertlikle dolu Kur’an’a andolsun ki,
-
İş sanıldığı gibi değil. Kendilerine içlerinden bir uyarıcı geldi diye şaştılar da şöyle dediler o küfre batanlar: “Acaip şey bu!
-
Ölünce mi, biz toprak olunca mı? Çok uzak bir dönüştür bu.”
-
Toprağın onlardan neyi eksilttiğini pek iyi bilmişizdir biz. Herşeyi saklayıp koruyan bir Kitap var katımızda.
-
Hayır, hayır. Onlar, hak kendilerine geldiğinde, onu yalanladılar. Şimdi perişan mı perişan bir durum içindedirler.
-
Bakmadılar mı üstlerindeki göğe ki nasıl kurduk onu, nasıl süsleyip nakışladık?! Yırtığı, çatlağı da yoktur onun.
-
Yeryüzünü de biz uzatıp yaydık; denge noktaları yerleştirdik ona ve bitirdik onda, bakanları hayran bırakan her türlü çifti.
-
İbretle bakılası, gönüller açıcı şeyler olarak; hakka yönelen her kula öğüt olarak.
-
Gökten, kutlu ve bereketli bir su indirdik de onunla bahçeler yeşerttik, hasatlanacak daneler yetiştirdik.
-
Yüksek yüksek hurma ağaçları büyüttük. Birbirine girmiş kümeler halinde tomurcukları vardır onların.
-
Kullara rızık olsun diye. Ve o suyla ölü bir beldeye hayat verdik. İşte böyledir topraktan fışkırış.
-
Onlardan önce Nuh kavmi, Ress halkı, Semud kavmi yalanlamıştı.
-
Ad, Firavun ve Lut’un halkı da…
-
Eykeliler, Tübba’ kavmi de. Hepsi resulleri yalanladı da duyurulan azap hak oldu.
-
İlk yaratıştan aciz kalıp yorulmuş muyduk? Hayır, yeni bir yaratıştan kuşku içinde olan onlardır.
-
Yemin olsun ki, insanı biz yarattık. Nefsinin ona neler fısıldadığını da biz biliriz. Biz ona, şah damarından daha yakınız.
-
Sağında ve solunda oturmuş iki görevli, kayıt yapmaktadır.
-
Bir söz sarfetmeye dursun, yanındaki gözcü hemen zaptediverir.
-
Ölüm sarhoşluğu hak olarak geldi. İşte bu, senin kaçıp durduğun şeydir.
-
Ve sura üflendi. İşte bu, geleceği vaat edilen gündür.
-
Her benlik, yanında bir güdücü, bir de tanık olduğu halde gelir.
-
Andolsun, sen bundan gaflet içindeydin. Ama perdeni üstünden kaldırıverdik. Bugün gözün keskin mi keskin.
-
Yoldaşı şöyle der: “İşte yanımdaki hazır.”
-
Siz ikiniz! Tüm nankörleri, inatçıları cehenneme atın.
-
Durmadan hayrı engelleyeni, azgını, işkilciyi…
-
O ki, Allah’ın yanına başka bir ilah koydu. Artık atın onu, o şiddetli azabın içine.
-
Yoldaşı dedi ki: “Rabbimiz, onu ben azdırmadım. Onun kendisi, dönüşü olmayan bir sapıklık içindeydi.”
-
Allah buyurdu: “Huzurumda çekişmeyin. Ben size uyarıyı çok önceden göndermiştim.”
-
“Benim huzurumda söz değiştirilmez ve ben kullara asla zulmetmem.”
-
O gün cehenneme: “Doldun mu?” deriz. O ise: “Daha yok mu?” der.
-
Ve cennet, takva sahiplerine yaklaştırılmıştır; hiç uzak değildir.
-
İşte size vaat edilen budur. Allah’a sürekli yönelen, korunması gerekeni koruyan herkese…
-
Görmediği halde Rahman’dan ürperen ve Allah’a yönelik bir kalp getiren herkese…
-
Esenlikle girin oraya. Sonsuzlaşma günüdür bu.
-
Orada onlar için istedikleri herşey var. Katımızda ise dahası da var.
-
Onlardan önce nice nesilleri helak ettik ki, vuruş ve tutuşları bunlardan daha zorluydu. Ülkelerde delikler açmışlardı / beldelerde kaçacak delik aradılar / beldeleri boydan boya dolaştılar. Var mı kaçacak yer?
-
Hiç kuşkusuz bunda, kalbi olan yahut tam bir tanık olarak kulak veren için mutlak bir öğüt vardır.
-
Andolsun, biz gökleri, yeri ve bunlar arasındakileri altı günde yarattık. Ve bize hiçbir yorgunluk dokunmadı.
-
Artık onların söylediklerine sabret ve güneşin doğuşundan önce de batışından önce de Rabbinin hamdiyle tespih et.
-
Gecenin bir kısmında ve secdelerin arkalarından O’nu tespih et.
-
Haykıranın çok yakın bir yerden sesleneceği günü dinle.
-
O gün müthiş sesi hak olarak dinleyecekler. Ortaya çıkış / diriliş günüdür bu.
-
Biz, evet biz hayat veriyoruz, biz öldürüyoruz. Ve dönüş yalnız bizedir.
-
O gün yer çatır çatır yarılıp onlardan çabuçak uzaklaşır. Bu yalnız bizim için kolay olan bir haşretmedir.
-
Biz onların neler söylediklerini çok iyi biliyoruz. Sen onların üstüne bir zorba değilsin. O halde benim tehdidimden korkanlara sadece Kur’an’la öğüt ver.
BELED SURESİ (90/35)
Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla…
-
Yemin ederim bu kente ki, iş onların sandığı gibi değildir.
-
Sen bu kente mahremsin / bu kente gireceksin.
-
Ve doğurana ve doğurduğuna da yemin olsun ki,
-
Biz insanı gerçekten bir sıkıntı ve zorluk içinde yarattık.
-
O sanıyor mu ki, hiç kimse ona asla güç yetiremeyecektir!
-
“Yığınlarla mal telef ettim.” diyor.
-
Hiç kimsenin kendisini görmediğini sanıyor.
-
Biz ona vermedik mi iki göz,
-
Bir dil, iki dudak?
-
Kılavuzladık onu iki tepeye.
-
Akabe’ye, sarp yokuşa atılamadı o.
-
Sarp yokuşun ne olduğunu sana bildiren nedir?
-
Özgürlüğü zincirlenenin bağını çözmektir o.
-
Yahut da açlık ve perişanlık gününde doyurmaktır o,
-
Yakındaki bir yetimi,
-
Yahut ezilmiş-boynu bükük bir yoksulu.
-
Sonra da iman eden ve birbirlerine sabrı öneren, merhameti öneren kişilerden olmaktır o.
-
İşte böyleleridir uğur ve bereket dostları.
-
Bizim ayetlerimizi tanımayanlara gelince bunlar; şomluk, uğursuzluk yaranıdır.
-
Bunların üzerine, kilitlenecek bir ateş gelecektir.
Dostları ilə paylaş: |
|
|