İtikâdî Mezheplerde İman-İslam İlişkisi
Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2012/2, c. 1, sayı: 2
111
zorunludur. İnsanın sahip olması gereken iç-dış bütünlüğü dikkate alındığında bu
zorunluluk daha belirgin bir şekilde ortaya çıkacaktır.
İman ve islam kavramlarının ayet ve hadislerde farklı anlamlarda
kullanılması doğrudan risalet döneminde Müslümanların sosyo-politik durumları
ile alakalıdır. Müslümanların güçsüz olduğu Mekke döneminde iman ve islam,
yeni dine tam bir teslimiyeti ifade etmekte iken Müslümanların daha güçlü olduğu
Medine döneminde ise tam teslimiyetle birlikte farklı gerekçelerle yeni dine
boyun eğmeyi de kapsamaktadır. Bu istisnâi durumla birlikte kalbî tasdik ile bu
tasdikin sonuçları olan taat fiilleri arasında sebep-sonuç ilişkisine dayalı bir
birliktelik ve bütünlük bulunmaktadır.
Görüldüğü üzere iman ve islam kavramlarının özdeşliğini savunanların bu
özdeşlikten kasdettikleri, söz konusu kavramların lugavî anlamlarından ziyade
kendileriyle hedeflenen gayenin örtüşmesidir. Çünkü sözcük olarak Arapça’da
iman ve islam farklı anlamlara sahiptirler. Gayenin aynîliğine rağmen bu
kavramlar arasındaki ilişkide tam anlamıyla bir eşanlamlılık da söz konusu
değildir. Aralarındaki ilişki, birisinin varlığının diğerinin varlığını zorunlu kılması
türünden bir ilişkidir. Bu ilişkiyi açıklamak için kullanılan ‘ikisinin bir şeyin içi
ve dışı olması’ ya da ‘ayrılmaları mümkün olmayan sırt ve göbek gibi olmaları’
şeklindeki örnekler, farklılıkla birlikte zorunlu birlikteliği açıklar mahiyettedir.
Aynı şekilde amelleri imana dahil ederek itaat fiillerini imanın bir cüzü olarak
kabul eden Buhârî, İbn Mende ve Halîmî gibi selefilerin iman ile islamı özdeş
kabul ederken, bu özdeşlikten kasdettikleri; tasdik ve teslimin, iç ve dış (bâtın ve
zahir)’in zorunlu birlikteliğidir.
2-
İman-İslam Kavramlarının Farklılığı
İman ve islam sözcüklerinin hem kelime anlamı olarak farklılık arzetmesi
hem de birçok ayet ve hadislerde birbirinden farklı anlamlarda kullanılması,
düşünce sisteminde vahye öncelik veren itikadi mezhepleri bu kavramların özdeş
olmadığı fikrine yöneltmiştir. Özellikle Hucurât 49/14’te kalplerine henüz iman
girmediği gerekçesiyle iman iddiaları reddedilen bedevilere teslim olduklarını
ifade etmelerinin önerilmesi ve hadislerde iman ve islamın esasları olarak farklı
ilkelerin beyan edilmesi bu fikri desteklemiştir.
İman ve islam kavramlarının farklılığını savunanların söz konusu
kavramların kendi aralarındaki ilişkinin mahiyetini imanın tanımında amele yer
verip-vermemeleri belirlemektedir. Ameli imanın bir cüzü olarak kabul edenler
önceliği imana vererek imanı, amel; islam’ı ise kalbî tasdikle beraber yapılan ikrar
olarak tanımlarlar.
43
“İslam zahirde, iman ise kalptedir.”
44
rivayeti bu tanımı
doğrular mahiyettedir. Bu tanıma bağlı olarak imanda istisna ve artma/eksilme
43
Ahmed b. Hanbel, Ahmed b. Muhammed b. Hanbel eş-Şeybâni, Kitabu’s-Sünne, Riyad 1996, s.
311, 335, 351; İbn Mende,
Kitabu’l-İman, c. 1, s. 311-318; Kâdî Ebu Ya’lâ, Muhammed b.
Hüseyin b. Muhammed, Mesâilu’l-İman, Riyad 1410, s. 421-429; İbn Teymiyye, Ahmed b.
Abdulhalim b. Abdusselam Takıyyeddin, Mecmeu’l-Fetava, Kahire 1997, c. 7, s. 257.
44
Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 134.
Yrd. Doç. Dr. Hilmi
Karaağaç
Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2012/2, c. 1, sayı: 2
112
mümkün iken, islam’da ise istisna ve artma/eksilme mümkün değildir.
45
İmanı
sadece kalbî bir tasdik olarak kabul ederek onda amele yer vermeyenlere göre ise
öncelik islam’da olup, iman diğer esaslar gibi islam’ın esaslarından birisi, belki de
en önemlisidir. İslam’ın üzerine kurulduğu beş esası açıklayan hadislerde iman,
ibadetlerle birlikte islam’ın esaslardan birisi olarak kabul edilmiştir.
46
İman tanımı içerisine ameli dahil eden Selefiyye, islam’ı ikrar olarak
tanımladığından iman ile islam’ı iki ayrı kavram olarak kabul eder. Ahmed b.
Hanbel’e göre iman, islam’dan farklı bir şeydir. İslam söz iken, iman ameldir. O,
bu görüşünü “Zina eden, mümin olarak zina etmez, hırsızlık yapan, mümin olarak
hırsızlık yapmaz, içki içen, mümin olarak içki içmez.” hadisi ile
delillendirmektedir.
47
İman ve islam’ı tanımlayan Cibril hadisi, bu kavramların farklılığını
savunanların en önemli argümanlarındandır. Hadis’e göre iman, Allah’a,
meleklerine, kitaplarına, resullerine, ahiret gününe, hayır ve şerriyle kadere
inanmak olarak; islam ise, Allah’tan başka ilah olmadığına ve Hz. Muhammed’in
O’nun kulu ve resulü olduğuna şehadet getirmek, namaz kılmak, oruç tutmak,
zekât vermek ve hacca gitmek olarak tanımlanmıştır.
48
Rivayette, Cebrail’in iman
ve islama yönelik sorularına verilen cevapların farklılık arz etmesi, söz konusu iki
kavramın birbirinden farklı ıstılahlar olduğunu ortaya koymaktadır.
İman ile islam kavramının özdeşliğini savunanların bu düşüncelerine delil
olarak ileri sürdükleri “Orada müminlerden kim varsa çıkardık. Zaten orada bir ev
(halkın)dan başka Müslüman da bulamadık.”
49
mealindeki ayet, İbn Teymiyye’ye
göre, bu düşüncelerini desteklemekten uzaktır. Aksine mezkûr ayet iman ile islam
kavramlarının farklılığını vurgulamaktadır. Zira Hz. Lut’un eşi görünüşte
kocasının dinine bağlı olup onun tarafında yer alır gibi davranıyor idi ise de,
aslında kabilesinin yanında ve onların dinine bağlı idi. Müminlerden olmadığı için
şehirden çıkarılıp kurtulanlardan değildi. Yani “Orada müminlerden kim varsa
çıkardık.” ayetinin kapsamına girmiyordu. Ancak Müslüman bir aileye mensup
olduğu için müteakip ayetteki “Zaten orada bir ev (halkın)dan başka Müslüman da
bulamadık.” ilahi ifadesindeki Müslüman olma vasfını taşımaktadır. Sonuç
itibariyle ayet ‘müslim’ ile ‘mümin’i birbirinden farklı göstermiştir.
50
İmam Eş’ari’ye göre iman, kalbî tasdiktir. İslam ise hükme boyun eğmek,
emre tabi olmak ve teslim olmaktır. İslam, imandan daha geniş olup imanı
kuşatmaktadır.
51
Bu anlamda kişi her ne kadar Müslüman olsa da onun bu durumu
bir tasdikin sonucu “teslim olma” olmayabilir. İtaat ederek boyun eğenin itaat
ettiği şeyin doğruluğunu tasdik etmesi ya da etmemesi mümkündür. Kişinin
45
Kâdî Ebu Ya’lâ, Mesâilu’l-İman, s. 428-429.
46
Buhârî, İman, c. 1, s. 8; Müslim, İman, c. 1, s. 45.
47
Ahmed b. Hanbel, Kitabu’s-Sünne, s. 342, 352.
48
Buhârî, İman, c. 1, s. 18; Müslim, İman, c. 1, s. 36, 37; Tirmizi, İman, c. 5, s. 6-7; Nesâ’i, İman,
c. 8, s. 97-103; İbn Mende, Kitabu’l-İman, c. 1, s. 118, 312.
49
Zâriyât 51/35-36.
50
İbn Teymiyye, Mecmeu’l-Fetava, c. 7, s. 291-292.
51
el-Eş’ari, Ebu’l-Hasan Ali b. İsmail, el-İbane an Usûli’d-Diyâne, Beyrut ty., s. 10.